Yeni Üyelik
41.
Bölüm

40.BÖLÜM

@ugurluay

Günler geçip gidiyordu. Sanem ne işe gidiyor ne de Adem’e görme ihtimaline karşı kapıdan dışarıya bir adım dahi atıyordu. Karaları bağlamış depresyona girme çabası içinde kıvranıp duruyordu. Sabahın ilk ışıkları salonun içine doğru hücum ederken yorganı kafasına iyice çekti. Hiçbir şey görmek duymak istemiyordu. Ama ne mümkündü? Kulaklarına dolup taşan kahkaha ve konuşma sesleri giderek sinirlerini bozmaya başlamıştı. Kulaklarını tıkasa da yastığı kafasına bastırsa da bir türlü çözüm olmuyordu. Sinir bozucu gülüşmeler sanki evinin içinde yankılanıyor beynine kıkırdama sesleri çivi gibi çakılıyordu. Yorganı bir hışımla üzerinden atıp yattığı yerden doğrulduğunda seslerin net olarak nereden geldiğini idrak etmeye çalıştı. Başta üst katta oturan şamatacı üniversite öğrencilerinin olduğunu düşünse de şimdi dikkatli dinlediğinde hiç de durumun tahmin ettiği gibi olmadığını anladı. Kaşlarını çattı ve yüzü huzursuz bir hal aldı.

“Yok artık.” Diyerek ışık hızıyla kanepeden fırlayan Sanem ne üstündeki pijamalara ne saçının başının dağınık olmasına ne de henüz yüzünü yıkamamasına aldırmadı. Günlerdir çıkmadığı evinin kapısından bir hışımla çıkıp asla çalmam dediği karşı komşusunun kapısına arka arkaya sert yumruklarını indirirken bir o kadar da sabırsızdı. Arka arkaya indirdiği sert darbelere karşın açılmayan kapı giderek canını sıkmaya başlamıştı.

“Adem…” diye haykırdığı an kapı bir anda açıldı. Kızın eli havada kelimeleri boğazında takılı kaldığı an karşısında güler yüzüyle onu karşılayan bir Adem beklemiyordu.

“Sanem.” Diyen tatlı dilli adamın bakışlarında bir an eriyip giden kız günlerdir onu görmediği için aslında ne kadar da özlediğinin farkına vardı. İtiraf edemediği özlemi şimdi ete kemiğe bürünmüş bir halde utanmadan karşısında tüm heybeti ile dikiliyordu. Ama hemen kendine gelmek için gözlerini adamdan çekip bakışlarını meraklı bir şekilde arkasına dikti.

“Adem kimmiş gelen?” diyerek cilveli bir şekilde arkadan gelen ses, adamın arkasında beliren minyon tipli çıtı pıtı bir kız elleriyle adamın omzuna dokunduğunda Sanem’in içinde bir an alevler yanmaya başladı. İstemsizce dişlerini ve yumruklarını sıktırmaya başlayan kız gözlerini kısarak sorunun muhatabına baktı. Ağzında sinsice bir ses ile “Kimmiş gelen Adem bey?” dedi hesap sorarcasına çıkan sesine inat deli gibi adamın vereceği cevabı bekliyordu.

“Karşı komşum Sanem gelmiş Yeşim, sen içeriye geç ben geliyorum.” Diyerek tatlı bir tebessüm ile kızın içeriye geçmesini başıyla işaret etti.

Sanem adama döndü ellerini göğsünün altında birleştirdi ve “Demek karşı komşun geldi öyle mi?” dedi daha fazlasını söylemediği için sesi kırgın çıkmıştı. Adam bir adımda kızın dibine kadar geldi usulca başını kızın kulağına kadar indirdi. Sıcak nefesini ona bahşederken en büyük hediyesi olan kızın kokusunu içine nağme nağme çekiyordu.

“Ne dememi beklerdin Sanem? Günlerdir deli gibi özlediğim, adına sevda dediğim, karım olmasını dilediğim Sanem mi geldi deseydim?” dedi ve ağır çekimde varlığını kızın üzerinden çekti. Kız böylesine bir cevap beklemezken adeta dili tutuldu kelimeler dökülüp gitmedi. Az önceki öfke bulutundan yağmur olup yağan tanelerden şimdi yüreğinde tek bir damla dahi kalmamıştı.

“Ben…” diyebildi bir an elleri göğsünün altından çözülüp giderken adam istediğini elde etmiş olmanın hazzını derinden yaşıyordu.

“Evet sen…” dedi adam ellerini ceplerine yerleştirirken omzunu kapının pervazına keyifle yasladı.

“Şey ben, gülüşme, rahatsız, uyku, sabah…” diyerek dudaklarının arasından firar eden kelimelerden tek bir cümle dahi oluşturamadı.

Adem gülerek “Hım, o zaman bu kelimelerden cümle oluşturalım. Sen sabah uyandın, gülüşme seslerinden rahatsız oldun, biraz da kıskandın tabi, kim bu Adem’in yanındaki diyerek kapıma dayandın, hesap sormaya geldin.” Dedi.

Kız bir an boş bulunarak “Evet…” dedi ve ne dediğini idrak ettiği an nasıl bir pot kırdığını anladı ve hemen söylediği lafı geri almak adına “Hayır, yani şey kısmen…” dedi ağzındaki lafı geveledi.

“O zaman benim inanmayacağım kendi doğrunu söyle.” Dedi inatla.

“Rahatsız olduğum doğru, ama kıskançlıktan değil, sabahın köründe kahkahalar ve gülüşmeler beni rahatsız etti.”

“Yani evimde bir kız olması ve onun neden burada olduğu seni ilgilendirmiyor öyle mi?”

“Evet öyle.”

“Tamam.” Dedi adam.

“Ne? Neye tamam.” Dedi kız şaşkınlıkla.

“Madem sadece sesten rahatsız olmuş sevgili komşum biz de dikkat ederiz olur biter. Böylelikle çok sevdiğim komşumu da rahatsız etmemiş oluruz.” Diyerek içeriye geçti. Tam kapıyı kapatmak üzereyken kız panikle “Ama Adem…” dedi. Beklediği tepkiyi alan adam başını ona doğru eğdi ve gözlerinin içine anlayışla baktı. “Seni ne kadar iyi tanıdığımı bir bilsen Sanem, inan ki sen bile şaşırırsın.” Dedi.

Adamın söylediklerini göz ardı eden kız biraz utanarak bakışlarını kaçırdı “Kim o kız?” dedi mırıltı halinde çıkmıştı sesi.

“Ölüyorsun dimi meraktan.” Diyerek karşılık verdi.

“Hiç de bile.” diyerek bir anda kendisini geriye çeken kız arkasını döndü dairesine doğru yöneldi. “Bende kabahat zaten, ne diye kapına geldim ki, tak kulaklığı kulağına…” dediği an arkadan yükselen ses “Yeşim, bu gece radyoda partnerim olarak senin yerine başlayacak olan kız.” Dedi. Ve işte o an zaman durdu, kızın nefesi bir anda bıçak gibi kesildi atıldı. Ruhu acımasızca bedeninden çekiliyordu. Gözlerini kapadı adama dönme gereği bile duymadan “Ne dedin sen?” dedi.

“Dediğimi duydun? Ne yapmamızı bekliyordun? Daha ne kadar keyfini beklememizi bekliyordun? Bırak işe gelmeyi günlerdir kapıdan dışarıya adımını atmıyorsun. Vazgeçilmez olduğunu mu zannediyorsun? Seni seven insanlara zulüm etmek günah değil mi? Unuttuğun şeyler var Sanem, biz de insanız ve her şeye karşı bizim de bir dayanma gücümüz bir sınırımız var. Eğer ki o sınırı aşarsan seni seven insanları da kaybedersin. Bazı şeylerin geri dönüşü olmaz. Dikkat et Sanem, canın yandı diye can yakmaya kalkarsan canını yaktığından daha fazla canın yanar.” Dedi ve tek bir cevap dahi beklemeden kapısını kapattı.

Sanem kederli ve ıslanmış gözlerle arkasını döndüğünde gözleri kapanmış kapıyla buluştu. Hayat bir şansını daha mı elinden alıyordu? Kader yüzüne gülmek yerine gözyaşını mı hak görmüştü? Yok, yok burada suçlu olan ne kader ne de hayattı. Burada kaybetmek isteyen, gözyaşını kendine kılavuz edinen belki de tek kişi Sanem’di. Yüzüne kapanan kapı bir işaret miydi?

Hayatta karşına çıkan mucizeleri elinin tersiyle çevirirsen kapılar bir bir kapanır demek miydi bu? Sanem’in aklında binlerce soru havada uçuşup dururken bir an acı bir gerçekle daha yüz yüze geldi. O kız, Yeşim, şimdi bu gece onun yerine radyoda program mı yapacaktı? Bu mümkün olabilir miydi?

Adem sesini kızın sesine katık edecek, her bir cümlesini kızın gözlerinin içine bakarak söyleyecek, cennet gülüşünü yeni kıza bahşedecek ve Sanem öylece oturup radyo başında tırnaklarını yiyerek onların cilveleşmelerini mi dinleyecekti? Bu mümkün olabilir miydi?

Loading...
0%