Yeni Üyelik
49.
Bölüm

48.BÖLÜM

@ugurluay

Sanem’in evinin kapısı beş gün sonra yıkılırcasına çalmaya başladı. Genç kız elindeki kıyafeti de valizin içine yerleştirip kapıya yöneldiğinde kimin geldiğini aslında yürekten biliyordu. Sorma gereği bile duymadan kapıyı açtı ve karşısında öfke saçan gözlere sahip Adem’i gördüğüne hiç şaşırmadı. Haberi aldığı an geleceğini adı gibi biliyordu. Ve Sanem yanılmamıştı.

“Muğla’ya gidiyormuşsun, Tahsin’den izin almışsın.” Dedi dişlerinin arasından tıslarcasına konuşmuştu.

Sanem ona cevap vermeden içeriye geçtiğinde adam kızın bu tavrına daha fazla sinirlendi. İçeriye geçerek kapıyı sertçe kapattı. Kapının sertçe çarpılma sesi kızın bir an irkilmesine sebep olsa da buna şu an aldırış etmeyecekti. O geceden sonra Adem ile aralarındaki buzlar erimeye ve yakınlaşmaya başlamışlardı. Ama şimdi kızın gidecek olmasını bile arkadaşından öğrenmesi adama ağır gelmişti. Öğrenir öğrenmez de soluğu kızın yeni evinin kapısında almıştı.

“Sana diyorum Sanem.” Diyerek kızın peşinden söylenerek gitti. Odasına girdiği an onun valiz hazırladığını gördü. Kaşları çatılan adam ne kadar kendisini kontrol etmeye çalışsa da onun gidecek olması onun tahammül sınırlarını aşmıştı. Odada valiz hazırlığı içinde olan kızı gördüğü an daha fazla dayanamayarak kızın elindeki elbiseyi sertçe çekiştirerek aldı ve tutup yere fırlattı.

“Bir de valiz mi hazırlıyorsun?”

“Ne yapıyorsun Adem? Kendine gel.”

“Ne mi yapıyorum? Kendine gelmen için çırpınıyorum görmüyor musun?”

“Öyle mi? Buradan bakıldığında anlamadan dinlemeden yaygara çıkarmaya çalıştığın anlaşılıyor.”

“Sanem beni delirtme, hiçbir yere gidemezsin anladın mı beni? Seni o şehre ölürüm de göndermem.”

“Pardon! Senden izin istediğimi hatırlamıyorum.”

“Konuyu saptırma, o dengesiz herifin neler yaptığını ne çabuk unuttun. Daha önce de bin bir numara ile seni Muğla’ya getirmedi mi şimdi nasıl böyle bir bu oyuna gelirsin? Gerçekten evlenecekler mi o bile belli değilken sen ne demeye oraya gidiyorsun? Bırak pisliklerinde boğulsunlar, ne yapacaklarsa yapsınlar sana ne Sanem?”

“Ben oraya gideceğim tamam mı?”

“Neden? Neden sana ihanete hak gören insanları görme isteğin, neden hayatını mahveden insanlara hayatında yer verme isteğin? Neden gideceksin Sanem? Bu kadar acı çekmek için çaba niye?”

“Anlatsam da anlamayacaksın Adem.”

“Bir kere de dene, bana kendini anlatmayı dene de ben de aklımda binlerce komplo teorisi üretmeyeyim.”

“Ben oraya gideceğim ve artık onlarla olan her şeye son vereceğim. Şimdi anladın mı neden gitmek istediğimi?”

“Kendini kandırıyorsun?”

“Ne demek istiyorsun sen?”

“Sen hala o şerefsizi seviyorsun?”

“Adem…” dedi kız nefes nefese kıpkırmızı olmuş bir suratla adama baktı. Onu yakalarından tutup çekiştirmeye başladı. “Bunu bana sen bile söylemseyemezsin.” Dedi ve onu geriye doğru ittirdi. “Defol git Adem, yoksa çok daha kötü şeyler söyleyeceğim.”

Adem ağzından çıkan sözleri söylediği an pişman olsa da dilin kemiği yoktu bir kere… Kıskançlık gözünü kör etmiş ve soluğu burada almıştı. Şimdi ise her şeyi berbat etmişti.

“Allah kahretsin!” diyerek ayağıyla kızın yatağına sert bir tekme savurdu. Kapıya yöneldiği sırada bir an duraladı. Elini kapının pervazına dayadı. Gözlerini kapadı. Hiç istemese de artık onun da söze dökülecek birkaç cümlesi vardı.

“Eğer gidersen Sanem, eğer gidersen ben de teklifi kabul edip yurt dışına kesin dönüş yaparım. Bu sevdada tek başına kürek çekmekten yoruldum. Geçmişini bir kenara bırakıp önüne bakmamandan yoruldum. Ona çekip gitmeni kaldırabilecek bir yüreğe sahip değilim.” Dedi ve bir an kızın bir şey söylemesini bekledi. Ama ne bir dokunuş ne bir söz adama ulaşmadı. Ve bu sessizlik adamın yüreğine sert ve derin bir acı olarak indi.

“Tamam.” Dedi adam başını önüne eğdi ve sağa sola salladı. “Öyle olsun.” Diyerek ayaklarını sürükleyerek kendisini kızın kapısından güçlükle çıkardı. Kapıyı kapattığı an bir adım daha atmaya mecali kalmamıştı. Sırtını kapıya dayadı ve yere çökerken dilinden tek bir cümle firar ediyordu. “Gitme Sanem, yalvarırım ona gitme.” Diyerek başını sırtını dayadığı kapıya ritmik bir şekilde sayıklar gibi vurmaya başladı.

Sanem’in eli kapının üzerinde asılı kalırken gözlerinden akıp giden yaşlar ile “Özür dilerim. Affet Adem, beni affet ama gitmem lazım. Gitmem lazım.” Diyerek kapının dibine çöken kız hıçkırıklarını duyurmamak adına sessizce ağlamaya başlamıştı. İki yürek kapının iki ucundaydı. Biri affet derken diğeri gitme diye yakarıyordu. Hangi yüreğin dileği gerçekleşecekti işte orası meçhuldü.

Loading...
0%