Yeni Üyelik
50.
Bölüm

49.BÖLÜM

@ugurluay

Adem elindeki anahtarı kapıya yerleştirirken çok zorlanıyordu. Onun olmadığı bu eve şimdi kokusuna esir olmak adına kendi ayaklarıyla gelmiş olması yüreğine eziyetten başka bir şey değildi. Anahtarı usulca çevirdi ve kulağına dolan açılma sesiyle derin bir nefes bıraktı. Şimdi tek bir adım atarak içeriye girmek ne kadar zor geliyordu. Sabah saatlerinde yine bu evde şiddetli bir tartışmanın içindeydi. Gitmeyeceğini düşünüyordu. Adem’in geri dönüşüne izin vermemek için onun için gitmez diye düşünmüştü. Ama arkadaşı Tahsin arayarak Sanem’in gittiğini haber verdiği an adam nefes almayı bırakmıştı. Gönül razı değildi ki gitmesine, nasıl alsın nefesini içine çekerek. Evinin anahtarını Tahsin’e bırakan kız Adem için kendi evinde bir şey bıraktığını söylemişti. Tahsin arkadaşının avuçları arasına anahtarı bıraktığında bu iki delinin ne zaman olup da akıllarının başlarına geleceğini merak etmişti. Şimdi Adem kızın evine gelmiş zorlanarak girdiği salonda ciğerlerine delicesine kızın geride bıraktığı kokusunu içine çekiyordu. Gerçeğini yitirdiğini biliyordu. Artık her şey sonsuza kadar bitmişti. Yavaş yavaş gezdi onun adımladığı tüm odaları, sanki oradaymış gibi hissetti, sanki az sonra mutfağın içinden çıkıp bize kahve yaptım diyecekmiş gibi geliyordu. Hayaller ne kadar muhteşem ise gerçeklerde bir o kadar acı vericiydi.

Elleriyle yüzünü sıvalayan adam kendisine gelmek ve toparlanmak için silkelendi. Madem o gitmiş ve seçimini yapmıştı. Adem de gidecek ve artık önüne, yoluna, hayatına bakacaktı. Bir daha asla geri dönüşü düşünmeyecekti.

“Buraya hiç gelmemeliydim. Hata yaptım. ”Diyerek çıkmak için geriye dönmeye hazırlanıyordu ki gözü masanın üzerindeki menekşeye çarptı. Mor menekşenin çiçekleri daha fazla açmış boyu da bir hayli büyümüştü.

Adem hediye ettiği çiçeğe Sanem’in çok iyi baktığını fark ettiğinde bir an duraksadı. Yüzünde buruk bir tebessüm yerleşirken istemsiz bir şekilde çiçeğe doğru adım atarken buldu kendisini. Çiçeklerine, yapraklarına parmakları gitse de eli havada asılı kaldı. Dokunmaya kıyamıyordu. Gözlerinin bebekleri titrerken saksının yanında bir mektup gördü. Mektubu eline alan adam üzerindeki “Adem’e…”yazısını gördüğü an şaşırdı. Evinin anahtarını bırakıp Adem için bir şey bıraktım dediğinde ne olduğunu merak ettiği için gelen adam ona hediye ettiği çiçeğin yanında bir mektup bulmayı beklemiyordu.

Kaşları çatılan adam “Sakın Sanem bunu bana yapmış olma…” diyerek masanın yanındaki sandalyeye mecalsiz bacaklarının çökmesine izin verirken aceleci bir şekilde mektubu açtı. Elleri titreyerek mektubu okumaya başladı.

“Adem, Adem’im…

Sana bu şekilde hiç hitap edemedim değil mi? Yüreğimin dillenmesine engel olup içimden kopup gelen sözlerimi hep bir bahane ile kara zindanlara mahkûm ettim değil mi? Tıpkı hissettiklerime yaptığım gibi dile gelmeyen cümlelerimin de sonu kara geçmişimin yaşattığı acı hatıraların yanı oldu. Hiç istemedim Adem, ben sana aşık olmayı hiç istemedim. Sadece sana değil hiç kimseyi hayatımda istemedim. Ben zamanında öyle bir şekilde kör etmiştim ki kendimi kendime, hayatın gerçekleriyle yüzleştiğimde yere sert bir şekilde çakıldığım ben ve uzun bir süre gelemedim kendime. Toparlanamadım. Oyunlar, dümenler, dönen dolaplar çok yordu beni Adem, yeri geldi insanlığımı bile kaybettim. Güvenmek o kadar zor bir hal aldı ki seni de kendimi de içimizde yeşeren küçücük masum çiçekleri de çoğu zaman görmezden geldim. Tam dedim her şey bitti güzel şeyler olacak yine o çıktı geldi karşıma, vazgeçmek nedir bilmedi, pes etmedi, adına sevmek dedi canımı yaktı. Affet Adem, seni ardımda bırakıp gittiğim için affet. Ama mecburum, bu belayı zamanında hayatıma alan bendim, yanındakine dostum diyen de bendim. Sen tüm bunların dışındayken seni kolundan tutup böyle bir cehenneme sürükleyemezdim. Bu benim meselem Adem, sana anlatsam da anlamayacaksın. Gitmemi hiç istemediğini biliyorum ama bu iş onlar benimle yüzleşmeden bitmeyecek. O şerefsiz hala mümkünmüş gibi onu sevdiğime inanıyor, hala ona evet diyeceğimi, o kıza ona yar etmeyeceğimi düşünüyor. Bu hikâyeyi bitirmem gerekiyor. Damla’nın zamanında sessizce kaçışına cevap vermem gerekiyor. Asla başka bir niyetle gitmiyorum. Ben yaralarımı söküp atmaya içimdeki zehri dökmeye gidiyorum. Beni zehirleyen sinsi yılanları hayatımdan, sonsuza kadar geleceğimden çıkarmaya gidiyorum. Biliyorum asla affetmeyeceksin, belki de ben geri döndüğüm de sen çoktan gitmiş olacaksın. Sana gitme diyemem, sana beni bekle diyemem. Oradan nasıl döneceğimi, ne zaman döneceğimi bilmiyorum, kim bilir belki ben geri dönmeyeceğim. Gidişine ses etmeye ne yüzüm ne de gücüm var. Bizden desen, bir tam olur mu artık onu da bilmiyorum. Sana sadece şunu söylüyorum, dilimden dökülmeyen kara zindanlara mahkûm ettiğim cümlelerimi özgürleştiriyorum. Seni seviyorum Adem, bugüne kadar tatmadığım bir huzur hissetmediğim bir aşkla seviyorum. Bu yüzden seni cehennemime sürüklemek istemiyorum. Seni seviyorum ve gerçekten mutlu olmanı istiyorum ve bu mutluluğun artık benimle sana gelmeyeceğini de biliyorum. Affet Adem, gittiğim için, gitmene ses edemediğim için affet. Sen bana bu menekşeleri verirken bana su olarak hayat olmak istediğini söylemiştin. O günden sonra bu çiçeklere evladım gibi baktım. Her gün onlara seni anlattım. Sana ulaşamayan tüm cümlelerimin şahididir çiçekler. Sen bana su olup hayat vermek istemiştin ama bilmediğin benim ateş olduğumdu. Ben seni yok edemem Adem, ben sana yaklaştıkça senin varlığının adım adım buharlaşıp uçup gitmesine izin veremem. Ne demiştin hikâyenin sonunda, aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını... Bu gidişim yüreğimden senin asla yitip gitmene sebep olmayacak ama biliyorum ki geri dönüşüm bizi bir araya da getirmeyecek. Çünkü sen bana hayat vermek isteyen su iken ben senin varlığına son verecek olan ateşim. Yüreğimin ateşini bir tek sen alırsın bilirim ama senin ruhunun yok olmasına da sessizce seyirci kalamam… Affet güzel seven adamım, affet Adem’im…”

Adem öyle karışık duygular içindeydi ki ne demesi ne yapması nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Mektubu masaya bıraktı. Dirseklerini dizlerine dayayarak elleriyle yüzünü kapadı. Ne diyebilirdi ki? Ateş olmayı seçen bir yüreğe daha ne yapabilirdi? Affet beni diyerek gitmek istemene ses etmem diyen sevdiğine ne diyebilirdi?

Loading...
0%