Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.BÖLÜM

@ugurluay

“Tahsin Bey bu gün yola çıkacağım. Gece programına yetişeceğim.”

“Bana bak Sanem zaten bir anda izin alıp çekip gittin. Ben onu bunu anlamam bu gece burada olacaksın. Hem geldiğinde seninle ciddi bir konuda görüşeceğiz.” Dedi.

Sanem sabahın ilk ışıklarıyla birlikte patronunun telefonu ile uyanmayı hiç beklemiyordu. Zaten gözleri sabaha doğru kapanmıştı. Telefonu açar açmaz Tahsin Beyin öfkeli sesiyle gözlerini fal taşı gibi kocaman olmuştu. Kardeşini uyandırmamak için odalarından çıkıp sessizce salona geçti. Sanem görüşmenin başından bu yana ne kadar ılımlı olmaya çalışsa da patronunun giderek terslenmesiyle kendi saçını başını yolası geliyordu. Adama geleceğim bu gece dese de sanki duymamış gibi hala ciddi ciddi konuşacağız diyordu. Sanem gecenin tüm yorgunluğunu hala üzerinden atamamışken patronunun sitemini kaldıracak kafada değildi. Her şeyine tamam diyerek telefonu kapamaya yeltendiği sırada adam sürekli gelince mutlaka konuşacağız diyerek tekrar tekrar diretiyordu. Sanem bir an bu adamın ne karın ağrısı var acaba, diye düşünse de şu an bu konu hakkında kafa patlatacak gücü kalmamıştı. Salonun ortasında bir ileri bir geri giderken sonunda patronu ile görüşmesini bitirdi. Hemen ardından gece telefonundan öğrendiği İstanbul otobüslerinin saatlerini kontrol etti. Satın almak için aradı.

“Alo, iyi günler İstanbul’a ilk arabanız kaçta acaba?” diye telefonun ucundaki adama sorduğu an telefonu arkasından hızla elinden çekilip alındı.

Sanem “Ne oluyoruz ya?” diyerek döndüğünde karşısından tüm heybeti ile dikilen babasını gördü. Latif Bey kızının telefonundan hala gelen sesi fark eder etmez hızlıca kapattı.

“Sen ne yaptığını zannediyorsun küçük hanım?” dedi, ellerini arkasından bağlayarak kaşları çatılı bir halde hesap soruyordu. Sanem bir an yakalanmış olmanın mahcubiyeti ile babasına baktı.

“Bir şey yaptığım yok, İstanbul için bilet alacaktım baba, asıl sen niye elimden telefonu çekip alıyorsun?”

“Kimden izin aldın bilet almak için?”

“Pardon?” dedi anlamaz gözlerle babasını süzerken içten içe bu bir şaka olmalı diye veryansın ediyordu. “Bu ne demek oluyor baba?”

“Sen bu gece Çınar’la yemeğe gideceksin, verdiğim sözü unuttun galiba?”

“Baba dediğin gibi o sözü ben değil sen verdin.”

“Sen benim başımı önüme mi eğdireceksin Sanem? Ben elaleme Latif sözünü tutamadı dedirtmem.”

“Elalem mi önemli ben mi önemliyim baba? Söz konusu olan senin itibarın değil benim hayatım.” dedi gözlerinden hayal kırıklığı akıp gitmeye başlamıştı.

“Konumuz bu mu şimdi kızım, ben bu çocuğa olumlu bakıyorum ve senin de tanımanı istiyorum. İşinde gücünde, hem Muğla’da yaşıyor, hemşerimiz daha ne olsun?”

“Dalga mı geçiyorsun baba? Sen kız babasısın bu nasıl bir düşünce tarzı böyle?”

“Ben kız babasıyım evet ve kızımın İstanbul’lar da saçma sapan bir işte çalışması yerinde evinde, işinde, kocasının yanında olmasını istiyorum. Güzel bir evlilik yapmasını istiyorum.” Diyerek kükredi.

“Allah’ım bana sabır ver ya Rabbim. Ben hayal ettiğim mesleği yapıyorum. İşimi beğenmediğinin hatta küçümsediğinin farkındayım ama insan bunu evladının yüzüne olsun söylemez be baba…” Diyerek elleriyle yüzünü sıvazlayarak sakinleşmeye çalıştı.

“Neyse ne… O yemeğe gidilecek işte o kadar.” Dedi emir verircesine.

“Ben o yemeğe gitmeyeceğim.” Dedi her kelimenin üzerine bastıra bastıra söyledi.

“Gideceksin, yoksa…”

“Yoksa ne baba?”

“Eğer sözümü çiğner ve çekip gidersen geri döneceğin bir evin olmayacak.” Dedi arkasını dönüp kapıya yöneldiğinde Sanem “Baba…” dedi sesi kırık ve titreyerek çıkmıştı “Bunu bana yapamazsın.”

“Yaparım.” Dedi adama otoriter bir tavırla “Çınarla evleneceksin bu fikre de ona da alışsan iyi olur ben kararımı verdim.” Dedi.

“Ben onunla asla evlenmeyeceğim.” Diyerek babasının arkasından bas bas bağırırken elleri titremeye vücudu sinirden gerilmeye başladı. Dün gecenin ardından her şey yoluna girecek derken şimdi de babası çıkmıştı karşısına büyük bir engel olarak.

Sanem çok sinirliydi, yakıp yıkmak etrafı yangın yerine çevirmek istiyordu. Aptal Çınar’ın yaptıkları yüzünden babası onu evlendirmeye heveslenmişti. Genç kız bir an aklına gelen gerçekle “Çınar…” diye fısıldadı. “Tabi ya, dün geceden sonra bugün utanmadan çıkıp gelecek değil ya.” Diyerek derin bir nefes alıp verdi. Sonuçta Çınar dün geceden sonra bu yemeğe gelmezdi, babası da bu adam daha sözünü bile tutamıyor, der vermiyorum kızımı derdi. Sanem de kaderini kabul eden istenmeyen gelin adayı olarak İstanbul’a gitmek için gece yarısı yola çıkardı. “Böylece ne ben ne de ailem etkilenir” diyerek arkasına yaslandı. Ortada çözülmesi gereken tek bir sorun vardı. O da patronuna bu gece neden gelmediğini açıklaması gerekecekti ve izin isteyecekti. Artık bu durumun da bir şekilde üstesinden gelecekti. Sanem’in yüreği kuşlar gibi hafiflemişti. Bu geceden sonra uzun bir süre de Muğla’ya geleceğini düşünmüyordu. İstanbul’una geri dönecek ve hayatını eski rayına geriye oturtacaktı. En azından o öyle düşünüyordu. Kim bilir belki de haklı olabilirdi? Ne dersiniz?

Loading...
0%