@ugurluay
|
Sanem’in gözleri ışıl ışıldı. Adam onun gözyaşına sebep olan her ne ise deli gibi merak etse de zamanın henüz gelmediğini anladı. Sanem suskun canı acıyarak yutkundu. Bakışlarını kaçırıp yanağından süzülen bir damlayı başını öne eğerek elinin tersi ile fark ettirmemeye çalışsa da o bir damla yaşı Adem görmüştü. O yaşın ışıltısı, o yaşın pürüzsüz teninden kayıp gittiği o ufacık zaman diliminde Adem nefes almayı bile unutmuştu. Kalbinin daraldığını, soluğunun acımasızca kesilip atıldığını hissetti. Gözlerini istemsizce kapadı. Sanem’in acı çektiğine şahit olmaya hazır değildi. Öfke ile dolup taşan yüreğini içen içe sakinleştirmeye çalışıyordu. Oturuşunu düzeltip boğazını temizleyerek kendisini zor da olsa toparladı. Güçlü olmak zorundaydı. Kendi sağlam durmalı ve Sanem’in damarına basıp onu da kendine getirmeliydi. Az önce aralarında hiç öyle bir konuşma geçmemiş gibi yüzünde zorlama bir gülümseme ile kıza baktı. “Eee küçük hanım başlıyor muyuz?” dedi sesini güç bela alay edercesine çıkarmaya çalışmıştı. Sanem bir an boş bulunup sinirle “Küçük hanım değil, benim adım Sanem…” diyerek kükreyerek önüne eğdiği başını ansızın kaldırdı. Adamın bakışları ile buluşan gözleri bir an duraksamasına sebep oldu. Öfkesinin üzerine bir kova su dökülmüş gibi dili adeta lal olmuştu. Onda bıraktığı etkiyi seven adam kıza çapkınca bir göz kırpıp çalan şarkıyı azaltarak yayına geçti. “Evet SADEM dinleyicileri sizler sorumuzu cevaplarken biz de biraz Sanem ile sohbet edelim bakalım. Evet Sanem sence evlilik aşkı öldürür mü?” “Öldürür.” Diyerek kestirip attı. “İşte tam da Sanem’den beklediğim klişe cevap. Kusura bakma da evlenmemiş tüm kadınların korkusunun söze dökülmüş halisin Sanem.” “Peki o zaman Adem, madem benim cevabımı beğenmedin bir de senin cevabını alalım. Sence evlilik aşkı öldürür mü?” “Bu duruma ve kişiye göre değişen bir durumdur. Evlilik aşkı öldürür aman sakın ha evlenmeyin lafı kusura bakma da evlenememiş kızların evlenecek olanların gözlerini korkutmak için uydurulmuş bir palavra. Zamanın birinde bir deli kuyuya bir taş atmış kırk akıllı da gelip çıkaramamış. Kalıplaşmış düşünceleri zamanla kendilerinin korkularına dönüştürmüşler.” “Bu cevap da evlenmeden önce romantizmi Everest’e tırmandırıp evlendikten sonra romantizmi yerin yedi kat altına gömen erkeklerin genel tepkisisin. Erkeklerin tek kaçış noktası, hep itiraz ederler ve asla kabul etmezler. Sen de beni şaşırtmadın. ” “Söylesene bana Sanem bu düşünceye kapılmanın sebebi ne? Daha evli bile değilken böyle bir korku neden yüreğinde yer etti?” “Bazı şeyler hakkında konuşuyor olmam için illa yaşamam ya da evli olmam gerekmiyor. Gazete haberlerine, boşanma davlarının sebeplerine, en basiti arkadaşıma, komşuma bakmam bile yeterli.” “Ha yani ben yaşamasam da olur yaşayanların hayatlarından korkularımı elde ediyorum diyorsun.” “Ben öyle bir şey demedim.” “Peki şöyle sorayım. Bir kadının evlilikten nasıl bir beklentisi oluyor ki evliliğin aşkı öldürdüğüne inanıyor?” “Bak Adem, siz erkekler öyle bir kılıkla karşımıza geliyorsunuz ki gerçek yüzünüzü görebilmemiz için evlenmemiz gerekiyor. Dört duvar arasında sakladığınız tüm yönleriniz bir bir ortaya çıkıyor.” “Bu sadece erkekler için mi geçerli? Yani sizler sevgililik döneminde her zaman gerçek yüzünüzü mü gösteriyorsunuz?” “Tabi ki de…” Dediği an kızın verdiği cevaba Adem kahkaha ile karşılık verdi. “Hiç güleceğim yoktu Sanem, istersen şu noktada anlaşalım erkekler ne kadar kendisini saklasa da kadınlar da bir o kadar evlilik öncesi tüm iyi ve güzel yanlarını gösterip kendine dair gizledikleri bazı yanları oluyor. Bu durumda iki tarafta yeterince birbirine dürüst davranmıyor. Yanılıyor muyum yoksa?” “Yani aslında bu açıdan bakınca bazı konularda haklı olabilirsin.” “Tabi ki haklıyım çünkü aklın yolu bir.” “Peki Adem, söylesene bana, siz erkekler evlenmeden önce gözümüzü aşk ile boyayıp sürprizler, yemekler, hediyeler, falanlar filanlar her şeyi yapıp evlendikten sonra da bir bir kan kaybeder gibi neden tüm romantizminizi yitiriyorsunuz?” “Bak orada biraz duracaksın. Beş parmağın beşi de bir olmadığı gibi tüm erkekleri böyle bir genelleme içine alman da yanlış olur. Erkekler çeşit çeşittir. Sevdiğinin gözünde yaş olanlar ve sevdiğinin yüreğinde aşk olanlar diye…” dedi ve bu sözler Sanem’in yüz hatlarının gerilmesine sebep oldu. “Konuyu biraz daha açar mısın?” “Tabi büyük bir zevkle…” dedi ve büyük bir ciddiyetle konuşmasına kaldığı yerden devam etti. “Sevdiğinin gözünde yaş olan adamlardan bahsedelim. Bu adamlar gerçi adam demek onlara fazla ya her neyse, seviyorum dediği insanın gözünü aşkla boyar, onun ayaklarını öylesine yerden keser ki kız bunun hayal mi gerçek mi olduğunu anlayamadan onu çıkardığı bulutların üzerinden zemine sertçe yere bırakır. Ve kız yaşadığı bu yere çakılma yüzünden canının acısı ile değil bunu ona yaşatan adam yüzünden gözünden yaş dökülür. Böyle adamlardan uzak durun kızlar, bu adamlar sizi asla gerçek anlamda sevmez, bunlar insan kılıklı canavardan öteye geçemezler, zulmederler, zarar verirler, can yakarlar, nefes olmak yerine nefesinizi kesip atarlar, size eziyet ederler. Bu adamlardan uzak durun kızlar, gözünüzden yaş akıtacak adamları akıllarınızda iyi belleyin ve uzak durun. Bunlar değil evlenilecek selam verilecek insan değillerdir. Şimdi gelelim sevdiğinin yüreğinde aşk olan adamlara… Bu adamlar gözünüzden akıp gidecek tek bir damla ile düşünmeden ruhunu alevler içine atanlardır. Bu adamlar sevdiğinin yüzünde küçücük bir gülümsemeyi gördüğünde cennet bahçelerine çocuklar gibi şen kahkaha atmaktan utanmayalardır. Bu adamlar sevdiğini görebilmek için bin bir alavere dalavere döndürüp karşısına çıkabilme cesareti gösterenlerdir. Dokunmaya kıyamayan, size bakarken göz bebekleri titreyen, kıymet verdiğini yüreğinizde hissettiren, sesinin tonu nefesinin sıcaklığı ile huzur verenlerdir. Bu adamları sevin kızlar. Kırmayın onları, bu adamlar severse tam sever, siler ise tam silerler. Şeref yoksunu insanlara aldanıp gerçek seven adamlara yolları kapatmayın.” Dedi her bir kelime de Sanem’in gözlerinin içine baka baka. Sanem güçlükle yutkundu. Adem bunu hissetmiş gibi elini müzik düğmesine getirdi. “Şimdi kısa bir müzik arası diyelim ve ardından mesajları okumak için burada olacağız.” Dedi. Yavaş yavaş müziği verirken oturduğu yerden de kalktı. Sanem “Nereye gidiyorsun?” dedi. Adem bakışlarını kaçırıp boğazını temizleyerek “Sanem ben bir hava alıp geliyorum. Sen ben gelene kadar idare edersin.” Dedi ve kızın cevap vermesini bile beklemeden yayın odasından çıkıp gitti. Sanem adamın arkasından baka kaldı. “Ne oldu şimdi?” diyerek fısıltı halinde dilinden dökülenlere kederli bakışları eşlik etti. Gerçekten ne olmuştu ki şimdi? |
0% |