@ugurluay
|
Bazen bir dokunuş, bazen bir bakış bazen de tek bir cümle kaskatı kesilmiş yüreğe küçücük bir çatlak açılmasına oradan da sıcacık bir hissin yayılarak tüm ruhu ele geçirmesine sebep olur. Sanem içinde böyle olmuştu. Daha ilk yayınlarında ona yabancı olan Adem’in dilinden dökülenler ve ardından adamın kaçarcasına yayından gözlerinde sakladığı keder ile birlikte çekip gitmesi dokunmuştu kızın yüreğine. Adem’e haksızlık ettiğini o an daha iyi anlamıştı. Sonuçta işi teklif eden patronuydu ve Sanem’in hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Önyargılı davrandığını zor da olsa kabul etti. O gecenin ardından ona yakın olmasa da en azından tüm yaşadıklarının sorumlusu oymuş gibi davranmama kararı aldı. İlk yayının ardından her gece aralıksız tam bir haftadır birlikte program yapmışlardı. Bazen kızgın, bazen bol laf sokmalı, bazen de tatlı ama bir o kadar imalı sözlerin ardından gelen kaçamak bakışlarla devam etmişlerdi. Bir hafta da genel rutine oturan programları beklediklerinden daha fazla ilgi görmüş ve her gün dinleyicileri arasına onların hangi konu hakkında tartışacaklarını merak edenlere giderek yenileri ekleniyordu. SADEM dinleyicileri Sanemciler ve Ademciler diye ikiye ayrılmış, ikilinin tartışmalarına onlarda bir yandan mesajlarla destek veriyor kırasıya karşı tarafla mücadele ediyorlardı. Tahsin Bey ise anket sonuçlarını ikiliden sır gibi saklıyordu. Haftanın ilk günü yeni canlı yayın konusunu Adem çekti. “Evet SADEM dinleyicileri bu geceki konumuz aslında her birimizin başına mutlaka gelmiş ya da gelecek olan bir konu, sorumuz ayrılıklar kalana mı gidene mi daha zor?” dedi. Sanem’in yayın başlamadan olan tüm keyfi anında kaçmış yüzü an be an solup gitmişti. Bu programda onu en çok zorlayan şey seçilen konulara tamamen hazırlıksız olmasıydı. Son zamanlarda en büyük kâbusu bu olmuştu. Her ne kadar dinleyicilere ve Adem’e hissettirmemeye gayret etse de bu genç adamın gözlerinden kaçmıyordu. Sessizce onun verdiği tepkileri ona fark ettirmeden izliyordu. Sanem bocalamamak için derin bir nefes alıp verdi. Adem “Sizler bu sorunun cevabını bize mesaj olarak atmaya devam ederken biz de kısa bir reklam arasına gidiyoruz. Döndüğümüzde cevaplarımızla ve mesajlarınızla birlikte burada olacağız. Sakın ha bir yerlere kaybolmayın, beni bu sivri dilli güzelle yalnız bırakmayın.” Diyerek reklam arası verdi. Adem karşınızda oturan kıza doğru hafifçe eğildi “Sanem…” dedi. Kız adamın sesiyle daldığı sislerin ardında çıkıp geldiğinde yüzünün beyazladığının farkında bile değildi. “Ne? Efendim…” dedi şaşkınlıkla. “Sanem, sen iyi misin?” dedi endişeli gözlerle onu süzerken. “Ben şey iyiyim, sadece bir anda boş bulundum.” “Yine geçmişten, unutamadığın bir şey canlandı galiba gözlerinde.” Dedi dişlerini sıktırarak konuşuyordu. Adamın bu ses tonu ve kaşları çatık hali kızın hiç hoşuna gitmedi. Sorgularcasına ona bakarak “Sana ne Adem? Benim ne düşündüğüm, nereye dalıp gittiğim seni ilgilendirmez.” Dedi öfkeyle çıkan sesine engel olamadı. Onun bu tepkisi günlerdir süre gelen aralarında ılıman havanın anında buz gibi olmasına sebep oldu. “Evet senin geçmişte yaşadığın her ne haltsa beni ilgilendirmez ama canlı yayında partnerim olarak dalıp gidersen ve benim itibarımı sarsacak sessizliklere bürünürsen işte bu beni ilgilendirir Sanem Hanım.” “Sen ne saçmalıyorsun? Sen kimsin ki benim sessizliğim senin itibarını sarsacak? Ben senin partnerin değil rakibinim. İki yüzüne güldük diye bundan başka anlamlar çıkarma.” “ Ha yani şimdi böyle olduk öyle mi?” “Neydik ki ne olacaktık Adem? İşine bak sen bana bulaşma.” “Allah’ım sabır ver bana, belamı verdin sabrını da ver bana.” Diyerek homurdanarak söylenmeye başladı. Sanem onun bu sözlerine tam ağzını açıp bir şey diyecekken Adem ona eli ile sus işareti yaptı. Kız yüzünü buruşturarak “Ne yapıyorsun sen?” dercesine baktığında adam canlı yayın düğmesini yavaşça açtı. Kız bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Maskeni tak ve hiç olmadığın kadar güçlü davran. Suratına yapmacık bir gülümseme takınarak adama baktı. Kızın bu çocukça halleri belli etmese de Adem’in fena halde hoşuna gidiyordu. “Sizlerin boşluğunu yakalayan Sanem hemen de tırnaklarını çıkarmaya hazırlandı.” Diyerek kocaman bir kahkaha attı. Kız yumruklarını sıkarak sinsi bir bakış attı. “O tırnaklar kendini bilmez bir şahsiyetin yüzüne fena halde yakışacak ama.” “Ooo duydunuz mu arkadaşlar bu kadın beni sizlerin önünde çekinmeden tehdit ediyor.” “Yoo ben senin adını verdiğimi hatırlamıyorum. Ama sen dersen ki yaram var fena halde gocundum orası başka tabi.” Dedi şimdi gülme sırası Sanem’deydi. “Keyifli sohbetine doyum olmuyor ama dilersen sorumuza geçelim. Evet Sanem sence bir ilişkide yaşanan ayrılık gidene mi daha zor kalana mı?” “Kalana daha zor. Düşünsene bir ilişki yaşıyorsun, seviyorsun, âşıksın sonra yüreğini elleri arasına verdiğin kişi gelip gideceğini söylüyor, gitmek için bahaneler üretiyor, ya da gitmesine sebep olacak bir hata yapıyor. Sonra da gidiyor. Yaşanalar, anılar her şey bir anda toz bulutu olup göğe yükseliyor. Tek bir iz kalmadı zannediyor çevrendekiler ama sende öyle bir yara bırakıyor ki bir daha asla hiç kimseye güvenemiyorsun. Bu yüzden kalana daha zor. Hiç hak etmediğin halde ayrılığı yaşıyorsun, acımadan söylediği sözleri acıtarak yüreğine mezar ediyorsun, senden giderken güveni de alıp gidiyor, geri de yerden kalkması mümkün olmayan bir enkaz bırakıyor, bir de gözünde dinmek bilmeyen bir gözyaşı. Daha zor her şeyi yaşayıp, gidenin ardından seyirci kalmak, suçsuz yere günahını ödemek, hayata yarım devam etmek, gidenin kalana mirası bunlar. O yüzden kalmak her zaman için daha zor.” “Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?” dedi tüm ciddiyetini takınarak. “Gerçekten böyle düşünüyorum.” Diyerek gözleri ışıl ışıl adama bakarak karşılık verdi. “Peki sence bu gece ne savunacağını gerçekten çok merak ediyorum?” diyerek ellerini göğsünün altından birleştirip akmaya hazırlanan gözyaşlarına inat ona alayvari gülmeye çalıştı. “Aslında bu tartışmaya çok açık bir konu.” “İşte başladık yine sevgili dinleyiciler, yine herkesi idare edecek cevapları bulacak bu adam.” “Korkuyorsun değil mi? Yine bakış açını fena halde değiştireceğimden korkuyorsun.” “Boş bir iddia peşindeyim diyorsun yine öyle mi Adem Bey? Peki, o zaman sizi dinliyorum.” “Şimdi giden ne için gitti? Kalan neden kaldı? Yaşanan neydi? Giden gitmek zorunda mı kaldı? Peki kalan gerçekten gideni durduramayacak güçte miydi? Eğer bir ilişki de ayrılık varsa ortada gerçek aşk yoktur. Hiçbir mecburiyet gerçek aşkın önüne engel duramaz. Araya zaman girer, aylar belki de yıllar geçer. Söz konusu olan gerçek aşk ise sevdam dediği insanın gözünde ne yaşanırsa yaşansın, ne kadar zaman geçerse geçsin asla tükenmez. O aşk ki yüreğindeki insanın adıyla hayalleri cennet bahçesine döner. O aşk ki tek bir sözle insanı bin bir umutla bekletir. Eğer ki iki kişi arasındaki ayrılık gerçek anlamda yaşanıyorsa, iki yürekte başka yüreklerde çiçek açıp baharını başka isimlerde yaşatıyorsa ayrılığın kahramanları arasındaki aşk gerçek aşk değildir.” Dedi soluksuzca. Sanem bakıyordu. Sadece bakıyor her bir kelimeyi tek tek hazmetmeye çalışıyordu. Canlı yayına bağlanmak isteyen bir dinleyicinin olduğunu öğrenen Adem “Evet arkadaşlar şimdi yayınımıza bağlanmak isteyen bir dinleyicimiz varmış. Alo…” “Neden gittin?” dedi bir ses. Adem ne olduğunu anlayamasa da ters giden bir şeylerin olduğunu hissederek telefonu kapatmaya çalıştığı sırada gözleri Sanem’e takılı kaldı. Sanem bembeyaz olmuştu. Onun bakışları adamın da hareketsiz kalmasına soluğunun adeta kesilip atılmasına sebep oldu. “Susmasana neden gittin?” diye haykıran kişinin sesinden buram buram sarhoş olduğu anlaşılıyordu. Adem şaşkın, Sanem hissizdi. Bu telefon birçok şeyin alt üst olmasına sebep olacaktı. |
0% |