@ugurluay
|
Gülmek… Onun için yıllardır gerçek manada anlamını yitirmiş bir kavramdı. Belki bir zamanlar gülüyordu ama öylesine, sırf olması gerektiği için, ortamda abes durmamak için gülüyordu. Ama gerçekten gülmek nedir Sanem bugün hatırlıyor daha doğrusu yeniden öğreniyordu. Çocukluk… Yüreğinde derinden coşku ile yaşadığı bugünün adıydı. İnsan bu yaşta çocuk olur muydu? Olmuştu. Adem “Sana her şeyi bugün unutturacağım.” Demişti ve Sanem inanamasa da adamın verdiği sözün hakkını verdiğine şahit olmak akıl almaz derecede kızı mutlu etmişti. Sanem’in bir gün hafızası silinip gitse bile biliyordu ki yaşadığı bugünü asla unutmayacaktı. Adem ile göl bisikletine binmiş, ardından kamelya de güzel bir yemek yemişlerdi. Tüm itirazlarına ve korkusuna rağmen Adem’in ısrarıyla onunla birlikte ata binmiş ve büyük bir korkusunu da o gün onunla yenmişti. Adem onu ormanlık bir alana götürdüğünde biraz ürperse de karşısına çıkan salıncak ile birlikte kendisini tutamayıp adamın boynuna küçük çocuklar gibi sarılmıştı. Sanem salıncağa bindiğinde içi biraz ürperse de ayakları yerden kesildiğinde gökyüzüne doğru yükselmesi onun ruhunu serbest bırakmasını sağlamıştı. Ayakları uçurumdan sallanır gibi boşluğa çıktığında ise kalbi hızla atmıştı. Ama bu deneyim ona her şeyi bir bir unutturmaya başlamıştı. Düşünmüyordu artık, bugün öylesine özel bir gündü ki hiçbir şey düşünecek durumda değildi. Sadece bu anın tadını çıkarıyordu. Salıncaktan iner inmez adamın boynuna tekrar sarıldı ve onun kulağına “Teşekkür ederim.” Diye fısıldadı. Kızın yüzündeki gülümsemeyi gördükçe dünyalar adamın oluyordu. Süslü püslü laflardan esirgenen ruhunun karşısında tek bir duygu vardı o da tek kelimeyle mutluluktu. Gün boyu aktiviteler bitip tükenmemişti. En son ise adam kızın elinden tutup onu tekrar başka bir tepeye çıkardı. Sanem artık ne ile karşılaşacağını hiç tahmin edemiyordu. Çünkü onu her elinden tutup çekiştirdiğinde bambaşka bir aktivite ile burun buruna getiriyordu. Şimdi ise kız şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Gözlerini irileştirerek açıp aniden adama döndü ve “Zipline mi yapacağız?” dedi. Adam keyifle ona gülerek “Bugünün finaline uygun olur diye düşündüm?” diyerek ona göz kırptı. Adem kızın bu tür aktivitelere ve doğaya olan ilgisini biliyor ve ona bu şekilde yaklaşmak ve yakınlaşmak istiyordu. Sanem büyük bir coşku ile görevli sayesinde güvenlik önlemlerini aldı. Hareket etmeden önce adama baktı “Sen çok farklısın.” Dedi. Adam bunun altında yatan ince anlamın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Bu cümleler kulağın duyacağı desibele yükseldiği an adamın yüzünde derin bir gülümseme oluştu. Sanem onun vereceği cevabı bile beklemeden kendini boşluğa bırakarak çığlık çığlığa hızla ilerledi. Onun bu hareketi, bu sözleri, bu coşkusu ile keyifli anlar yaşayan adam ellerini ceplerine yerleştirdi ve gözleri uzaklara dalıp gitti. Fısıltı halinde “Ya sen be güzelim, ya sen…” dedi. *** Güzel ve yorucu bir günün ardından hava kararmaya başladığında onlarda dönüş yoluna çoktan girmişlerdi. İkisinin de gözleri gülüyor yüzlerinde huzur peyda oluyordu. Adem dilediği gibi kıza verdiği sözü tutmuştu. Ve bu gece sırtında taşıdığı yükün omuzlarından inme vakti gelmişti. Ona her şeyi anlatacak ve kendisini affettirene kadar elinden ne gelirse yapacaktı. Çünkü bugünden sonra onu kaybetmeyi göz alamazdı. Eğer biraz daha susarsa onun gözlerine bakacak cesareti kendisinde bulamayacaktı. Her geçen gün onu daha fazla yaralayacağını hissediyor ve bu ıstırap can evinden onu vuruyordu. Bu güzel günün sonuna yakışmasa da en azından Onur’un patavatsızlığının kızın aklında bir soru işareti olarak kalmasına engel olacaktı ve tüm sırlar ortaya çıkacaktı. Öylesine derin düşüncelere dalıp gitmişti ki ortama serbest bıraktığı sessizliğin farkında değildi. “Ben bugün için sana çok teşekkür ederim.” Dedi gizli bir itirafta bulunur gibi. Adam onun sözleriyle derin bir uykudan uyanır gibi irkildi. “Efendim?” dedi söylediklerini bir an algılayamadığını hissettirircesine. “Diyorum ki uzun zamandır bu kadar çok eğlendiğimi ve güldüğümü hatırlamıyorum. Sayende mutlu olmayı yeniden öğreniyor gibiyim. Teşekkür ederim.” “Sen daha fazlasını hak ediyorsun.” Dedi ona anlayışlı bir şekilde güldü. Kız biraz sıkılgan bir şekilde kollarını birbirine kavuşturup “Eee şu uzun hikâyeni ne zaman anlatacaksın bakalım?” dedi pek ilgilenmiyor gibi bakışlarını dışarıya doğru döndürdü. Adem kızın evinin önüne arabasını park ettiğinde Sanem geldiklerini daha yeni algılıyordu. “Ne çabuk geldik?” Diyerek şaşkınlıkla baktığında, Adem “Seninle zaman su gibi akıp gidiyor diyorsun yani?” diye karşılık verdi. Kız kaşlarını çatıp ellerini beline yerleştirerek “Ben öyle bir şey mi dedim şimdi?” dedi. Adam onun bu sözlerine kahkaha ile karşılık verdiğinde kızın “Adem…” diyen uyarı dolu sesiyle sesi kademe kademe kesildi. Gülen yüzü yavaşça solup gittiğinde kız bir an ona bu uyarı dolu ses tonuyla konuştuğu için pişman oldu. “Eğer bana bir kahve ikram edersen sana bu gece her şeyi anlatacağım.” “Her şeyi derken, anlamadım.” “Her şeyi Sanem, bilmediğin ve bilmen gereken, senin, benim, bizim hakkımızda her şeyi…” “Adem ben anlamıyorum.” “Anlatacağım Sanem ama istersen bu muhabbetimize kaldığımız yerden kırk yıl hatırı olan kahvenin eşliğinde devam edelim. Ne dersin?” “Aaa şey tabi hadi inelim o zaman.” Diyerek saçmalama yolunda ilerleyen kız ani bir hareket ile arabadan indi. Adem de arabadan inip yavaş adımlarla ona yaklaştığında kıza tutması için elini uzattı. “Adem.” Dedi yapamam dercesine bakmıştı adamın gözlerine. Sanki saat geceyi vurduğunda tüm sihir bozulmuş ve kızın tüm korkuları yüreğine geri dönüp sinsi bir yılan gibi çöreklenip kalmıştı. “Sana her şeyi anlatmadan önce teninin sıcaklığından alacağım güce ihtiyacım var.” Dedi. Adeta yalvarır gibiydi gecenin karanlığında ışıl ışıl olan gözleri. Sanem sesli bir şekilde yutkunurken yüreği delicesine adamın elini tutmak istiyor ama aklında dokuz doğuran korkuları ona engel oluyordu. “Lütfen!” dedi adam tutması için ona doğru biraz daha elini yükseltirken kız daha fazla onu bu halde görmeye dayanamayarak titreyen elini adamın eline doğru uzattı. Eli eline, teni tenine tam değeceği sırada varlığından huzur akan adamın bir anda yere serilmesi ile çığlık attı. “Öldürürüm ulan seni, ona dokunursan öldürürüm.” Diyerek arka arkaya yumruk atan kişi Çınar’dı. Adem’in yaşananları idrak etmesine bir türlü fırsat vermiyordu. Sanem çığlık çığlığa bağırıyor ama yerde birbirlerine yumruk sallayan adamlara engel olamıyordu. Ve Çınar güzel günün sonuna kara gece, kötü bir kâbus gibi çökmüştü. |
0% |