@ugurluay
|
Adem, Çınar’ın ne zırvalayacağını neyi ne kadar bildiğini bilmeden kızı böyle bir ortamda bir dakika daha tutmak istemiyordu. O her şeyi bu gece o çatı katında anlatacaktı ama bu şekilde öğrenmesi demek onu sonsuza kadar kaybetmesi demekti. Aklına dolup taşan onsuzluk kavramı yüreğinin hızla çarpmasına sebep oldu. Aniden Sanem’in yanına gidip elinden tutarak onu sertçe çekiştirdi. “Sanem gidiyoruz.” Dedi. Çınar onun bu hareketine kahkaha atarken Sanem Adem’in bin bir panikle hareket etmesi onun daha da fazla şüphelenmesine sebep oldu. Elini adamın elinden sertçe çekerek “Ben hiçbir yere gelmiyorum. Bıktım artık sırlardan, arkamdan dönen dolaplardan, bıktım artık benden sakladıklarından, ya bana burada her şeyi anlatırsın ya da…” dedi tehditkâr bir tonda… Adem’in gözleri irileşerek kıza baktığında Sanem’in giderek kendisinden uzaklaştığını aralarına çoktan duvarlar örmeye başladığını ve kendini koruma altına aldığını gördü. Çınar bir anda ikisinin arasına girdi. “Aaa çok ayıp Adem’ciğim Sanem’in tüm sakladıklarını bilmeye hakkı var öyle değil mi?” dedi gözlerini kısarak tehditkar bir bakış attı. “Kes sesini ulan, yoksa o çenenin her bir kemiğini tek tek kırıp parçalarını tek tek midene indireceğim.” Dedi dişleri arasından tıslayarak. “Hiç yakışıyor mu senin gibi her şeyi önceden bilen bir adama.” “Çınar ne anlatacaksan anlat ve çek git.” Dedi kız. “Ne o Sanem Hanım, güvendiğin dağlara karların yağmış olduğunu öğrenmeye bu kadar hevesli olduğunu görmek beni şaşırttı doğrusu.” “Benim dağlarıma yıllar önce de karlar yağmıştı o yüzden alışkınım sen beni merak etme.” Dedi onun sözlerinden korkmadığını ona hissettirmek istedi. Sanem bakışlarını Adem’e döndürdüğünde gözlerinde tek bir anlam vardı. Ve Adem o anlamı kitap gibi okuyordu. Orada, o bakışlarda “Benim güvenimi sarsacak bir şey yapmış olma.” Diye alev alev yanıyordu. “Adem’in seni en başından bu yana tanıdığını biliyor muydun? Peki ya radyo işini aslında sana kimin ayarladığını? Peki tüm her şeyin içinde kardeşin Leyla’nın da olduğundan haberin var mı?” dedi. “Ne?” dedi şaşkınlık dolu bir nida kopup gitti dilinden. Beyni uyuşmaya başlamıştı. Elini alnına götürüp ovuştururken Çınar’ın neler saçmaladığını düşünüyordu? Adem bir adım atıp kıza yaklaşmaya çalıştığı an Sanem ansızın elini durması için havaya kaldırdı. “Sakın bana yaklaşma.” Dedi. Adem’in ayakları bu sözle bu bakışla bu hareket ile taş olmuştu. Kız bakışlarını Çınar’a döndürdü. “Sadece saçmalıyorsun.” Dedi. İnanmak istemiyordu. Yine dengesiz herifin dengesiz yorumları, saçma çıkarımlarıydı. “O zaman hikâyeye bir de şu bakış açısıyla bak bakalım Sanem Hanım. Sen bu işi kimin sayesinde buldun. Tabi ki kardeşin Leyla, peki Leyla’nın nasıl bir bağlantısı vardı. Dur sen söyleme ben hemen açıklayayım. Tahsin’in oğlu senin kız kardeşinin sevgilisiydi.” “Benim kardeşimin sevgilisi yok yalan söylüyorsun.” “Asıl yalanı ben değil hep birlikte onlar sana söyledi. Ayakta uyuyorsun Sanem…” “Hayır…”dedi sesi sayıklar gibiydi. “Evet Sanem, kız kardeşinin sana anlatmadığı daha çok şey var. Mesela senin İzmir’de olduğun süre boyunca yaşadığın her şeyden bu herifin” diyerek Adem’i gösterdi “Bu herifin her şeyden haberi vardı. Kardeşin tüm her şeyi sevgilisine anlatırken, sevgilisi de gelip Tahsin ve Adem’e anlatmış. Aslında bu kadar yakınına girmesine şaşmamak gerekir, Leyla sayesinde tüm zaaflarını, hayallerini, isteklerini, beklentilerini biliyordu. Atacağı her adımı çok iyi biliyordu. Söylesene Sanem bu adam neden senin programına talip oldu. Yurt dışından daha bir hafta önce büyük bir programın teklifini neden geriye çevirdi? Söylesene Sanem bu adam neyin peşindeydi?” dedi onu sorgularcasına… Sanem’in dili dönmüyor gözü Adem’e bakamıyordu. Korkuyordu, yaşadığı her şeyin bir yalan bir oyun bir düzmece olduğunu idrak edecek gerçeklikle yüzleşmeye takati yoktu. Sanki baktığı an adam tuzla buz olacak ve yok olacaktı. “Sana inanmıyorum.” Dedi gözlerini yere dikti. “Hala bana inanmıyorsun öyle mi? Tahsin’in yakın arkadaşı Adem seni oyuna getirerek tekrar bu programa başlattılar, anket manket her şey palavra, her şey seni elde etmek için bir düzmeceydi anla artık. Kardeşin, Tahsin, Adem bu insanların hepsi sana yalan söyledi. Tek amaçları vardı bana evet demeni engellemek.” Dedi. “Yeter sus artık sus.” Diye çığlık attı. Hiç kimseye bakmadan cebinden telefonu çıkardı eli titreyerek kardeşinin ismine baktı, arama işaretine dokundu. Kulağına götürdüğü telefonun diğer ucundaki sesin neşesi bir an içini acıttı. “Ablaların en güzeli nasılsın?” dedi kardeşi tüm şen şakrak sesiyle. “Leyla, Tahsin senin sevgilinin babası mı?” dedi. Leyla duyduğu bu cümle ile sesli bir şekilde yutkundu. “Abla, bu şimdi nereden çıktı?” diyerek kekelerken “Leyla bana hemen cevap veriyorsun.” Diye kükredi. “Abla, bak ben sana anlatacaktım ama…” dediği an daha fazlasını duymak istemedi ve kardeşinin suratına telefonu kapattı. Sanem’in üzerine ölü toprağı serpilmiş gibiydi. Ruhu bedeninden adeta acımasızca çekilip gitmişti. Usulca Tahsin’in önüne geldi bakışlarını yerden kaldırıp patronum, abim dediği adamın gözlerine ne olur tüm bunlar yalan olsun dercesine baktı. Boğazından yutkunması ile sesi etrafta yankılandı. “Tahsin abi, abim, sen bana bu şehirde bir patrondan hep daha fazlasıydın. Hiç sahip olamadığım abim, babamın göstermediği şefkati kolunu kanadı gererek bana gösterensin. Yapmadım de, senin arkandan iş çevirmedim de, şu şerefsizin.” Diyerek Çınar’ı eliyle işaret etti. “söylediklerinin yalan olduğunu söyle, bunu bana yapmış olamazsın abi, yapmazsın sen.” Dedi. “Sanem bir dinle bak aslında iş öyle değil…” diyerek onun kolundan tutmak için uzandığı sırada kız bir adım geriye gitti. “İnkâr etmeyeceksen dilinden dökülen tek bir kelimeyi daha duymak istemiyorum.” Dedi. Ağır adımlarla bu defa da Adem’in tam önüne geldi. Sanem korkuyordu, kafasını kaldırıp o gözlerde göreceği gerçeklikten delicesine korkuyordu. Usulca kaldırdı bakışlarını yerden. Adamın gözleri kıpkırmızı olmuştu. Yüzü bir kaya gibi sertleşmiş, bakışlarında çelikleşmiş bir görüntü vardı. Sanem ağlamamak için alt dudağını ısırıp bıraktı. Derin bir nefes alıp bıraktı. Daha fazla tutmaya gücü kalmadığı yaşlar yanaklarından aşağıya firar ederken başını omzunun yanına doğru yatırdı. Adem’in konuşmaya başlayacağını hissettiği an gözleri ile susması için uyarıda bulundu. “Biliyor musun ben yıllardan sonra huzuru senin kokunda buldum. Omzuna başımı yasladığımda yüreğime güven duygusunu sen her bir nefesinle ilmek ilmek işledin. Ben fark etmeden öylesine sana kapıldım ki kapatmışım tüm gerçeklere gözümü. Neden yaptın? Hadi yaptın neden anlatmadın? Çok mu aptal gördünüz beni? Bu kızın yaralarından faydalanırız mı dediniz? Benim acılarımı görüp kendi egonuzu mu tatmin ettiniz? Bu kadar kolay mı be? Allah hepinizi kahretsin!” diyerek bir hışımla arkasını dönmüştü ki önüne birden Çınar çıktı. “Sana söyledim seni daha dün tanıdığın adama yar etmem diye, senin tek yolun tek sevdan tek limanın benim Sanem.” Dedi. Kız karşısında arsızca dikilip fütursuzca bu kelimeleri sarf eden adama acıyan gözlerle baktı. Tepeden tırnağa süzerek ona bir bakış attı. “Sen utanmadan bu yaptığınla mı övünüyorsun? Sana da adamlığını da insanlığına da yazıklar olsun. Seni tanıdığım güne lanet olsun. Seni hayatıma alıp koluma sevgili diye takıp dolaşan benim yüreğime de yazıklar olsun.” Dedi ve suratına tükürerek koşarak oradan uzaklaştı. Arkasından “Sanem…” diyerek koşmaya yeltenen Çınar’ın kolundan sertçe tutulup geriye çekilmesiyle bir anda kendisini yerde buldu. Adem üzerine adım adım tehlikeli bir şekilde gelirken başını sağa sola hareket ettiriyor “Demek tiyatroyu bitirmeye geldin öyle mi? Tamam koçum…” dedi gömleğinin kollarının düğmelerini çözüp geriye doğru kıvırmaya başladı. “O zaman senin hayat öykünü de burada sonlandıralım olur mu? Nasıl olsa gereksiz şerefsizin tekisin.” Diyerek yere düşmüş adamın üzerine eğildi ve arka arkaya yumruklarını yüzüne indirirken “Ne istedin ulan bizden, ne istedin?” diye haykırıyordu. Çınar onun her vuruşu ile keyiften kahkahalara boğuluyor ve bu Adem’i daha fazla öfkelendiriyordu. Tahsin daha fazlasına engel olmak için adamın omuzlarından tutup geriye doğru çekti. “Yeter yeter artık bırak şu adamı. Değmez.” Dedi. Yediği dayaktan gücü kalmayan adam yerde baygınlık geçirirken Adem’in gözlerinden hayatında ikinci defa yaşlar akıp gelmeye başladı. “Kaybettim onu Tahsin, ben her şeyi anlatamadan bu herif her şeyi alt üst etti.” Dedi. Tahsin onu omuzlarından tutup sarstı. “Kendine gel Adem, dağılma zamanı değil. Ayağa kalk ve silkelen, git onu bul ve her şeyi eksiksiz anlat. Sanem tüm gerçekleri öğrendiğinde işler düzelecektir. Seni anlayacaktır. İnan bana.” Dedi ona güven verircesine. Adem bin bir umutla adama baktı ve elinin tersi ile yanaklarından akıp giden yaşları silip attı. Şu an küçük bir çocuktan farksızdı. “Gerçekten inanır mı bana? Güvenir mi tekrar?” “Denemeden bilemezsin, git ve onu bul, emin ol şu an en çok sana ihtiyacı var.” Dedi. Adem arkadaşına dostça sarılıp koşarak kızın az önce çekip gittiği kapıya doğru yöneldi. Her şey yine alt üst olmuştu. Sanem’in nereye gittiğini bilmeden kendini yollara vurdu adam. |
0% |