Yeni Üyelik
33.
Bölüm

32.BÖLÜM

@ugurluay

Adem kızın bağırışlarını, çığlıklarını, haykırışlarını, hakaretlerini duymazdan gelerek onu arabaya bindirdi. Kız ne kadar çırpınsa da kurtuluşu olmadığını anlayarak ellerini göğsünün altında birleştirip başını cama döndürerek çoktan sessizliğe gömülmüştü.

Adem aklındaki yere ulaştığında yüreği büyük bir sıkıntı ile daralmaya başladı. Bu onun için çok zordu. Uzun bir yolculuğun ardından arabayı durdurdu. Yüzü ifadesiz olan kıza dönerek “Geldik.” Dedi.

Sanem ilgisiz bir bakışla gözlerini etrafta gezdirdiğinde durdukları binanın tabelası gözlerinin irileşmesine ve hayret dolu bir ses tonu ile ona “Neden buraya geldik?” demesine sebep oldu.

Adem acı bir tebessüm ile gülümsedi. “Beni tanıman, gerçekleri öğrenmen için yaralarımı bilmeye ihtiyacın var. Şimdi sana hayatımın gerçek anlamda başladığı ve çocukluğumun öldüğü, çocukluğumun mezara gömüldüğü yere geldik. Hikâyemi anlatmaya başlayacağım. Senden tek bir şey istiyorum. Ben ilk defa kendimi birine açacağım, ben ilk defa yaralarımı bir insana göstereceğim, ben ilk defa hayatıma bir kadını dahil edeceğim. Senden önce ben hiç kimseye anlatacaklarımı anlatmadım. Bu yüzden bu benim için çok zor. Lütfen tüm hikâyemi dinlemeden yargılama beni, tüm hikâyem bitene kadar sadece beni dinle. Dün gece yaşanan tüm her şeyi unut. Sadece küçük Adem’in hayatını seyret.” Dedi. Daha fazla konuşmaya gücü olmayan adam arabadan inerken Sanem’in kalbinde derin bir sızı oluştu. Acaba onu dinlememekte hata mı etmişti? Kafası allak bullak olmuşken kapısını açan Adem ile şaşkınlığı bir nebze olsun gitti. Arabadan indi ve gözleri tekrar tabelayı buldu.

“Çocuk esirgeme kurumu.” Dedi fısıltı halinde.

Adem önden ilerlerken kurumun bahçesindeki bir banka oturdu. Kıza da oturması için eliyle işaret etti. Kurumun giriş kapısını görebilecek şekilde oturdu. Gözleri ışıldamaya başlamışken bir noktaya odaklandı.

“Sen diyorsun ki ne işimiz var burada? Kafan da binlerce soru uçuşuyor…”

“Ben gerçekten anlamıyorum. Neden buradayız?”

“Anlayacaksın Sanem merak etme. Benim buraya ilk gelişim değil, ne zaman kendimi unutmaya çalışsam ne olduğumu kim olduğumu hatırlamak için buraya gelirim. Ben buraya ilk defa sekiz yaşımda geldim. Zengin bir ailenin tek çocuğuydum. O yaşıma kadar görmediğim ilgi, oynamadığım oyuncak kalmamıştı. Ama benim en özel oyuncağım babamın antika olan radyosuydu. O radyoyu gizlice açar programları dinler ve insanları taklit ederdim. Kimseye söylemezdim bu ilgimi çünkü tek varis bendim ve böylesine bir yetenek ve ilgi asla kabul edilemezdi. Özel okullar, kurslar, dersler, özel hocalar artık aklına ne gelirse öyle bir hayatım vardı. Sonra bir gün kara bir haber geldi. Babam trafik kazası geçirmiş. Büyük olaydı bu, manşetlerde babamın haberi sevgilisiyle trafik kazası geçiren ünlü iş adamı diye geçti. Ve annemin çıkan o haberler ve öğrendiği tüm gerçeklerle hayatı alt üst oldu. O kaza sadece babamı kaybetmeme sebep olmadı annemi de benden aldı. Annem cenazenin ardından bambaşka bir insana dönüştü. Önce babamın tüm ailesi ile bağını kopardı. Babamın ilişkisini bilen ve susan aile yakınlarını tek tek hayatımızdan çıkardı. Adım adım benden de uzaklaştı. Bana baktıkça babamı hatırlıyordu. Babam ise onun rezil olmasına sebep olan insandı. Bana baktıkça aldatıldığını hissediyordu. Ve herkesten gizlice beni bu kuruma getirdi. Yalvardım yakardım beni bırakma diye ayaklarına kapandım ama sekiz yaşındaki evladını onu aldatan kocasını ona hatırlatıyor diye kimliğimi gizleterek beni bu yurda yerleştirdi.”

“Bu nasıl olur? Bir anne evladından nasıl vazgeçer?”

“Vazgeçer, eğer anneliği yürekten hissedemezse ya da yaşadığı tramvayı atlatamazsa vazgeçer. Ben bu kapıdan annemin gidişini izlediğim gün çocukluğumu bu kurumun bahçesine gömdüm. Ben babasızlığı kabullenememişken bir de annesiz kalmıştım. Zor, çok zor zamanlardı. Sekiz yaşındaydım. Annemin yaptığı yüklü bağışlar sayesinde hiçbir akrabam beni bulamadı. Sonradan öğrendiğimde ise herkese benim yurtdışına yatılı okumaya gönderdiğini söylemiş. Bu yurttan defalarca kaçtım, aç kaldım, sokaklarda yattım, birçok pisliğe ve suça bulaştım. Geçmişe dair her şeyi unutmaya çalıştım. Yine yakalanıp yurda geriye getirildiğim bir gece benden yaşça büyüklere kafa tuttuğum için sağlam bir dayak yedim ve görevlilerin görmemesi için diğer çocuklar tarafından depoya kapatıldım. Her yerim yara bere içindeydi, acılar içinde kıvranırken ben o gece ölmeyi diledim. Ama o gün bir mucize gerçekleşti. Tahsin çıktı karşıma. Büyük çocuklara kafa tutamasa da benim iyi olup olmadığımı öğrenmek için deponun kapısından gizlice bana seslendi. Benim gözler morarmış şişmişti, kapının alt eşiğinin genişliğinden küçük bir radyo attı bana. Ben o gece o radyoyu dinleyerek güçlendiğimi hissettim. O gece Tahsin’in hayatıma dokunuşu benim bugünlerime gelmeme en büyük sebep oldu. O geceden sonra hayatıma çeki düzen verdim. Tahsin ile arkadaşlığımız sağlamlaştı. O da gariban ben de gariban, kaderdaş olduk birbirimize… Radyoculuğumuz da dostluğumuzda bu yetimhane sayesinde oldu. Tahsin ile yakınlığımızı öğrendiğine göre” dedi ve ayağa kalktı. “Şimdi seni biriyle tanıştırmaya götürmem lazım. Adı hayatım içinde geçebilecek ikinci kadın ile tanışmaya hazır mısın?” dedi.

Sanem bir an ne dediğini algılayamasa da duydukları çok fazla sarsmıştı onu. Hiçbir şey demeden ayağa kalkıp arabaya doğru giderlerken Adem’in konumu gözlerinden başka boyutlara taşınmaya başlamıştı. Bakalım şimdi nereye gidiyorlardı?

Loading...
0%