@ugurluay
|
Saatlerdir ellerini göğsünün altında birleştirmiş bir halde uzaklara, çok uzaklara bakıyordu. Yaşadıklarını düşündükçe bunlar benim başıma mı geldi diyordu. Ne hissetmesi, nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Kafası karmakarışıktı. “Çayın soğudu.” Dedi adam kızın bir damla olsun kendi gözlerine bakmasını istiyordu. Aklından geçenleri çılgınlar gibi merak etse de sessizliğini koruması gerektiğinin farkındaydı. Mezarlıkta yaşadıkları yoğun duygusallığın ardından oradan ayrılmışlar ve bir çay bahçesine gelmişlerdi. Sanem adamın sözleri ile bakışlarını ona döndürdü. O bakışlarda kırgınlık, o bakışlarda mesafe, o bakışlarda uzaklığı hissettirmiş ve adamın yüreğini üşütmüştü. “Canım istemiyor.” Dedi kız ve bakışlarını tekrar adamdan çekip aldı. “Sanem, ne desen ne söylesen haklısın ama beni de anla ne olur.” “Sanem anla, Sanem anlayış göster, Sanem fedakârlık yap, Sanem, Sanem, Sanem… Neden herkes benden bir şeyler bekliyor? Neden benim de gerçekten kırılabileceğimi düşünmüyorsunuz? Neden gerçekten ne hissedeceğimi sorun etmiyorsunuz? Gözünüzde bu kadar büyütmeyin beni, herkese bol keseden dağıtacağım bir anlayış heybem yok benim. Ben de insanım, benim de dayanacak bir gücümün sınırı var. İnan ki sabrım bir yere kadar Adem.” “Böyle konuşma ne olur? Niyetim asla seni üzmek, seni yıpratmak değildi. Başlarda her şey kardeşim içindi, onun dileğini yerine getirip buradan gidecektim. Ben bir kumar oynadım. Sen yoktun. Geri döneceğin belli değildi. Sormuştun ya neden burası diye, nedeni sendin, gelmemin, kalmamın, gidemememin. Başta her şey bir kurmaca, bir oyundu, kardeşim için diyordum ve kendimi kandırıyordum. Sen o gece radyoyu bastın ya, beni yanıltmadın ya işte o oyun aşk olup kalbime dolandı ve çözülemeyecek bir şekilde yüreğimde kördüğüm oldu.” “Adem, yapma Allah aşkına…” “Sanem…” dedi adının her harfinin çıkardığı sesi içer gibiydi. “Tek bildiğim gecenin bir vakti insanların yüreğine dokunabilmeyi sevdiğindi, tek emin olduğum mesleğine olan delice tutkundu. Sen Muğla’da o şerefsizle cebelleşirken, bir noktada ona boyun eğmek üzereyken seni buraya getirecek tek bir şey vardı. O da senin yerini başka birisinin almasıydı. Bir kumar oynadım ben, seni bana getiren bir kumar. Ama sonra seni gerçekten tanıdıkça, kapanmayan ruhunu kanatan yaraları gördükçe anlatamadım. Bir yara da yüreğinde ben açmak istemedim. Sonra ise dayanamadım. Benden duy istedim. O yükler omzuma öylesine bir bindi ki gözlerinin her içine baktığımda göz bebeklerinde titredim. Yapamadım, anlatmaya karar verdim ama her defasında o şerefsiz bir olay yarattı. Sonra da olanlar oldu zaten.” Dedi başını önüne eğip suçlu olduğunu kanıtlar gibi bakışlarını kaçırdı. “Adem, senin kardeşin için yaptıklarına inanıyorum, takdir de ediyorum ama sonrası, beni tanıdıktan sonrası, ben sana yüreğimi açtıktan sonrası… Sebeplerini aklım alıyor seni anlıyorum…” dedi işaret parmağı ile başını gösterip masaya eğildi ve adamın gözlerinin içine baktı. “Ama Adem asıl sorun burda.” Dedi parmağını başından sol yanına tam kalbinin üzerine ritmik bir şekilde hareket ettirerek bastırdı. “Tüm bu anlattıklarını aklım alsa da yüreğim almıyor. Bunlar bana fazla, kaldıramayacağım kadar ağır.” Dedi iki eliyle masadan tutunarak ayağa kalktı. Adem kızın bu hareketinin anlamını bilerek korku ve heyecan ile birden oturduğu yerden kalktı. Kızın peşinden giderek onu kolundan tuttu. Kız ona dönüp bakmadı. Biliyordu baksa affederdi. Kendinden nefret etme pahasına onu affederdi. Yorulmuştu artık alavereden dalavereden sessiz sakin bir hayat istiyordu. Ve tüm bunların içinde artık Adem yoktu. “Yapma Sanem, benden böyle gitme.” Kız adamın sözlerine karşılık derin bir nefes alıp verdi. Gözlerini kapadı. “Keşke…” dedi yutkunarak duraksadı. “Keşke asla affetmeyeceğim insanlar arasına sen de eklenmeseydin.” Dedi ve gözünden yanağına akıp giden bir damla ile bedeni alev alev yanarken kolunu adamda hızlıca çekti ve oradan koşarak uzaklaştı. Adem “Sanem…” diye fısıltı halinde konuşsa da ne kız onu duyacak yakınlıktaydı ne de adam cesaret edip peşinden gidecek güçteydi. |
0% |