@ugurluay
|
Tahsin “Daha ne kadar böyle oturmayı düşünüyorsun?” dedi öfke saçan bakışlarıyla. Adem gözlerini diktiği yerden kaldırıp kendisine hırsla bakan adama döndürdü. “Ne yapmamı bekliyorsun?” diyerek dirseklerini masaya yasladı ve elleriyle yüzünü sıvazladı. “Ne mi yapacaksın?” Dalga geçer gibiydi sesi. “ Ulan önce ayağa kalkıp silkeleneceksin. Bizi bu çukura sen soktun şimdi de sen çıkaracaksın. Sana en başından söyleyelim dedin beni dinlemedin üstüne beni de insanlıktan çıkardın. İyi bir halt yiyoruz derken kızın dünyasını cehenneme çevirdik. Oğlum desen telefonlarımı bile açmıyor. Bizim yediğimiz naneleri öğrenmiş, Leyla da oğlanı kapının önüne koymuş. Sanem desen değil suratımıza bakmayı telefonlarımıza bile çıkmıyor. Bir saat sonra programınız var gelip gelmeyeceği muamma.” “Gelecek.” Dedi sıkıntılı bir sesle. “Allah Allah, sesimizi duymaya tahammül edemeyen kız kalkıp tıpış tıpış kendi ayağıyla buraya mı gelecek?” “Sana gelecek dedim Tahsin.” Diyerek bir hışımla ayağa kalktı arkadaşının yanından geçerken bir an duraksadı. Başını yanı başındaki arkadaşına döndürüp omuz hizasından ona baktı. “Belki programın başında gelmeyecek ama bana inan bu o stüdyodan Sanem ile birlikte çıkacağım.” Dedi ve arkadaşının şaşkın bakışlarla “Nasıl?” demesine aldırış bile etmeden kapıya yöneldi. “Bana bak Adem kızı yeterince yaraladık daha fazlasına izin vermem.” Dedi. Adem kapıya başını sertçe yasladı ve gözlerini kapadı. “O yaraları açan benim ve ben tedavi edeceğim. Hiçbir şeyin, hiç kimsenin buna engel olmasına izin vermem. Bu Sanem bile olsa…” dedi ve hızla kapıyı açarak stüdyoya yöneldi. Stüdyonun kapısına geldiğinde nefesinin boğazında düğüm düğüm olduğunu hissetti. Ruhu ağır çekimde hareket ediyor gibiydi. Gözlerini kapadı eli titreyerek kapı kulpuna yöneldi. Güçlükle derin bir nefes aldı ve gözlerini kapayarak usulca kapıyı açtı. Gözleri, görmeyi dilediğini orada görmeyi o kadar çok istiyordu ki… Ama biliyordu imkânsızı istiyordu. Çılgınca bir mucize gerçekleşsin diye boşa bir çaba içindeydi. Ama hayallerin gerçeklerle örtüşmediği hayatlar yaşıyorlardı. İçerisinin acı sessizliğine, kimsesizliğine, yalnızlığına şahit olmuştu. O yoktu, onun sevdiği kadın orada değildi. Yaralamıştı, belki istememişti ama göz yummuştu. Şimdi ise en büyük cezanın ömrüne kesilmesi ile aslında ne kadar da büyük hata yaptığının sert tokadı yüzüne olmasa da acı bir şekilde yüreğine inmişti. İçeriye adım attıkça ayakları beton bir yığına dönüşüyor ve giderek kaldırmakta güçlük çekiyordu. Gözlerini kapadı derince odanın kokusunu içine çekti. Belki onun kokusunu hissederim diyeydi tüm çabası. Yüzünde huzursuz bir ifade belirdiği an gözlerini açtı. “Ah be güzelim açılan her kapımın ardında senin yüzünü görmekti en büyük en özel dileğim. Yokluğun nasılda sinmiş odaya, olmayışın nasıl da küstürmüş burayı, sensizliğin acısı kara bir örtü gibi nasıl da çökmüş buraya.” Dedi koltuğuna adım adım ilerlerken aklında geçen her şeyi bu gece gerçekleştirmeyi planlıyordu. Ne pahasına olursa olsun bu gece buradan tek başına çıkmayacaktı. |
0% |