@ugurluay
|
Tahsin “Ne yaptın? Ne yaptın?” dediği an arkasına yaslanarak oturduğu sandalyeden bir anda fırladı. Işık hızıyla Adem’in yakalarına yapışarak onu oturduğu yerden gözlerini kan bürümüşçesine kaldırdı ve sırtını sertçe duvara vurdu. Adem “Ne yapıyorsun Tahsin?” dedi şaşkınlıkla adama bakarken onun bu ani tepkisine anlam verememişti. Sabah yaşananları ona anlatmış ama hiç de beklemediği sert bir tepki ile karşılaşmıştı. “Sen ne halt yediğini sanıyorsun ulan? Biz sana kızı toparlayacaksın diye güvenirken sen utanmadan kızın kalbini yerden yere mi vuruyorsun? Hangi hakla, hangi sıfatla.” Sırtını her kelime de sertçe duvara tekrar tekrar acımadan vurdu. “Eeeh!” dedi yakasındaki arkadaşının ellerini öfkeyle itelerken ona gözlerini kısarak baktı. “Benim onun yüreğini yerden yere vurmaya niyetim yok, tek istediğim artık silkelenip kendine gelmesi. Ulaşamıyorum görmüyor musun? Başka çarem mi kaldı sanıyorsun? Hiç iletişim kuramamaktansa böylesi saçma sapan bir yolu seçsem de en azından çabalıyorum. Onu görmeye, sesini duymaya, kokusunu hissetmeye ihtiyacım var. Onsuz olamadığımı göremeyecek kadar kör müsün Tahsin? Sanem’in bendeki yerini fark etmiyor musun? Yokum, onsuz saçma sapan yollara sapıyorum, ben ömrü hayatımda hiç böyle olmadım, ben ona kadar hiç kimseyi sevmedim. Belki çocukça, belki aptalca, ama belki de... Öncesi olmadı sonrası da asla olmayacak, bu yüzden ona gidebilecek gerekirse her saçma yolu denerim, onun için delicesine çabalarım. ” “Böyle mi çabalıyorsun sen? Onun canını daha fazla yakıp kalbini paramparça ederek mi?” dedi öfkesinin tınısına alaylı bir ses tonu da eklendi. “Sana başka çarem yoktu diyorum.” Diyerek dişleri arasından tükürürcesine tısladı. Tahsin tam ağzını açacakken telefonu çalmaya başladı. Cebinden çıkardığı telefonun ekranında gördüğü isimle yüz hatları gerildi. Bir telefondaki isime bir de karşısında odanın içinde volta atmaya başlayan ve sabırsızca saatine bakan adama döndürdü bakışlarını. “Efendim.” Dedi gözlerini arkadaşının üzerinden çekmeden telefonu açtı ve düz bir tonda konuştu. Karşıdan gelen haber hiç hoşuna gitmemiş olacak ki bir anda kaşları istemsizce çatıldı ve bakışları arkadaşına sabitlendi. “Allah Kahretsin! Şimdi nerede?” dedi ağzından kaçırdığı birkaç edepsiz küfür sebebiyle Adem gözlerini ona çevirdi. İçinden bir ses gelen telefonun pek de hayra alamet olmadığını söylüyordu. Tüm dikkatini arkadaşına döndürüp onun konuşmalarından bir şey öğrenmeye çalıştı. “Tamam, tamam halletmeye çalışacağım.” Diyerek telefonu kapattı ve huzursuzca karşısında merakla ona bakan adama döndürdü. “Yediğin haltı gördün mü? Başka çaresi yokmuşmuş. Al! O olmayan çaren yüzünden Sanem İstanbul’u terk ediyor. Tebrikler, onu kendine getireceksin diye kızı fersah fersah uzağa atmayı başardın. Bunu senden başkası da beceremezdi zaten.” “Ne?” dedi adam Tahsin’in yakalarına bir hışımla kavradı ve ona alev saçan gözlerle baktı. “Ne saçmalıyorsun sen? Arayan kimdi? Söylesene Tahsin, kim aradı, ne dedi? Sanem nereye gidiyor? Şimdi nerede?” dedi arka arkaya sırladığı sorulara karşın adam gözlerini ona umutsuzca devirdi. “Ne o? Çok mu merak ettin? Hiç mi tanımadın sen Sanem’i, durur mu sanıyorsun artık buralarda. Sana güvenmeye başlamışken bir de sen incittin kızın kırıldığı yerden.” “Nerede Sanem, söylesene Tahsin?” Diye kükredi. “Arayan oğlumdu, Sanem Leyla’yı aramış. O kız senin yüzünden İstanbul’u terk ediyormuş. Senin yüzünden kaçtığı şehre geri dönüyormuş. Kim bilir? Senin şerefsizliğin daha ağır gelmiştir kıza, belki de eski sevgilisine geri dönme kararı almıştır. Sonuçta ne farkın kaldı ki ondan?” dediği an okkalı bir yumruğu çenesinde sert bir şekilde hissetti. “Sus ulan sus, gidemez anladın mı? İzin vermem, sırf sabah yaptıklarım için onun o şehre, o herifin nefes aldığı şehre göndermem.” Diye bas bas bağırdı. Hızlıca radyodan çıkarken kendisine ardı arkası kesilmeyen kötü sözlerini sıralıyordu. Alt tarafı yine eskisi gibi damarına basacak ve onu radyoya geri getirecekti. Böylesi bir tepki, böylesi çılgınca bir geri dönüşü asla beklemiyordu. Olamazdı. Sanem’i, sevdiğim dediği kızın gitmesine sebep olamazdı. Sabah ki tüm her şeyin gerçek yüzünü anlatmadan bir adım ötesine, bir soluk ilerisine gitmesine izin veremezdi. |
0% |