@ugurluay
|
“Tahsin, bu akşam ki program akışında bir sıkıntı var.” Diyerek patronunun odasına girdi. İçeriye girdiğinde karşılaştığı kişiyle cümlesi boğazına takılı kaldı. Hareketsiz bir şekilde kapının girişinde heykel gibi kalan kız haftalardır varlığını yüreğinde hissettiği ama yüzünü göremediği adam şimdi karşısındaydı. Genç kız bir an afallayarak ne yapacağını bilemedi. Hiç beklemediği bir şekilde hızla çarpmaya başlayan kalbi ve hızlanan soluğu ise bir türlü ona yardımcı olmuyordu. Haftalar olmuştu Adem’i görmeyeli, taşındığı gün gerçekleşen küçük veda ile adam bir daha karşısına çıkmamış söylediği gibi ona zaman tanımıştı. Ama asla gerçek anlamda yok olmamıştı. Kızın ihtiyaç duyduğu her an bir şekilde yalnız olmadığını ve onu seven bir adamın varlığını hissettirmeyi başarmıştı. Bu kimi zaman yürüyüşte karşısına çıkan küçük bir çocuktan alınan bir çiçek iken, kimi zaman çay içmek için oturduğu mekânda içinde güzel sözler bulunan kurabiyeler, kimi zaman sessiz telefonlar ile nefesini hissettirmesi, kimi zaman da radyo programında ona destek veren anlamlı mesajlarla oluyordu. Hep vardı ama bir o kadar da yoktu artık Adem. Şimdi ise programda yaşanacak aksaklığın farkına varmış ve her gün geldiği saatten iki saat önce radyoya gelmişti. Patronunun odasına girdiğinde karşısında Tahsin ile sohbet eden Adem’i görmüştü. Herkeste derin bir sessizlik oluştu. Tahsin “Sanem, hayırdır erken geldin bugün?” Tedirgin çıkan sesine engel olamadı. “Hayırdır Tahsin abi yine ne işler çeviriyorsunuz?” dedi gözlerinde araştırıcı parıltılar dolanmaya başlamışken adam onun bu tepkisine kırılmıştı. Her ne kadar kızın böyle bir çıkışına hak verse de haftalardır hasret kaldığı kızın ilk karşılaşmalarında böylesi bir tepkisi ile yüzleşmek adamın gözlerindeki kederin boyutunu daha da derinleştirdi. Hiç kimse böylesi bir karşılaşmayı beklemezken Adem oturduğu yerden ayağa kalkarak kıza doğru yöneldi. Elini ona doğru uzattı. “Bir hoş geldini hak etmeyecek kadar da kötü bir adam değilim Sanem.” Dedi buruk bir tebessümle. Sanem adamın acı içinde kıvrandığını gördüğü an söylediklerine pişman oldu. Kendisine uzatılan ele baktığında elleri titreyerek adamın parmaklarına nazikçe bir dokunuş yaptı. Titriyordu elleri tıpkı kendisinin elleri gibi onun da parmaklarının arasından o tedirginliği, o özlemi, o duyguyu hissediyordu. “Kusura bakma, bir an seni karşımda görünce…” dediği an adam onun cümlesini tamamlamasına izin vermeden “Dedin ki bu adam yine bir iş peşinde.” Diyerek kederli bir şekilde gülümsedi. Onun sözleriyle kaçırdığı bakışlarını bir anda ona geriye döndürdü. “Geçmişi düşününce şu anda yaşananları insan bir sorgulamıyor değil.” “Haklısın, ne diyeyim her zaman ki gibi yine sen haklısın. Neyse ben sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim. Senin burada olacağını bilseydim rahatsızlık vermemek adına gelmezdim.” Adamın sözleriyle kız kaşlarını sertçe çattı. Tahsin araya girme gereği hissetti. “Adem saçmalama daha şu geriye dönüşünü konuşamadık.” Dediği an Adem de Sanem de bakışlarını sertçe Tahsin’e döndürdü. Tahsin kırdığı potun farkına vardığı an ellerini havaya teslim olur gibi kaldırdı. “Allah benim belamı versin siz de ben de kurtulayım.” Dedi ve onları konuşturmadan bir anda ışık hızıyla odadan çıktı. Sanem bakışlarını sorgularcasına adama döndürdü. “Tahsin abi neden bahsediyor?” dedi. Adam derin bir nefes bıraktı. Elleriyle yüzünü sıvazladı. Huzursuz bakışlarıyla kıza baktı. “Önemli bir şey değil.” “Adem.” Dedi uyarı dolu sesiyle. “Of!” dedi içli bir şekilde nefesini bıraktı. “Yurtdışına geri dönme ihtimalim var. Ondan bahsediyor.” “Yurtdışı mı?” dedi sayıklar gibi ruhsuz bakışlarla şaşkın bir yüz ifadesiyle adama baktı. “Evet, daha önceki çalıştığım radyo programından bir proje için teklif aldım. Uluslararası bir proje için bir davet…” “Ve sen kararsızsın öyle mi?” “Hayır, benim kararım net fakat…” “Fakat burada kalmak için bir sebep arıyorsun öyle mi?” “Benim burada kalmam için geçerli sebebim var ama o sebep yüzüme o kadar uzak mesafelerden bakıyor ki ben bilmiyorum, belki de bir süre buradan uzaklaşmak bana da iyi gelecek.” “Gidecek misin?” “Gitmeli miyim Sanem? Sen söyle gideyim mi? Bana bir umut ışığı ver, sadece bir adım yakınlaştığını hissedeyim, çünkü artık ağır geliyor, sana bir adım bile yaklaşamamak canımı giderek daha fazla yakıyor.” “Adem, ben sana yeterince açık olduğumu düşünüyorum.” “Yetmedi mi Sanem, dolmadı mı çilem? Bu kadar mı uzaklaştın benden, bu kadar mı öteledin yüreğimden nefesini?” “Adem ben bunları konuşmak istemiyorum.” Diyerek arkasına döndü ve tam kapıdan çıkmaya çalıştığı an Adem sertçe kapıyı kapattı. “Bitsin artık bu inadın Sanem ölüyorum sensiz, kendine de bana da eziyet ediyorsun.” “Ben sana eziyet falan etmiyorum. Yaşadığım tüm her şeyin sebebi sen iken beni sorumlu tutamazsın.” “O zaman gözümün içine bak bir kere de gururu bir kenara bırak sana ölesiye duyduğum aşkı” dedi. Kızın elini avuçları arasına aldı ve kalbinin üzerine götürdü. “Sana ölesiye hissettiğim sevdamı şu kalbimden dinle ve o zaman karar ver. Ya git de ya kal ama bu kararı ben değil sen ver.” Dedi titreyen sesine aldırmadan kızı gözlerinin içine baktı. Sanem’in elleri titriyordu. Büyük bir uçurumdan atılmış ve boşlukta çırpınıyor gibi hissetmişti. Elini çekiştirip Adem’in kalbinin üzerinden çekmeye çalıştığında adam inatla bırakmadı. Ne o el oradayken konuşabilir ne de adamın gözlerinin içine bakıp git diyebilirdi. “Bak gözlerimin içine ve söyle, ya kal de, sen istediğin sürece senin hayatının cansuyu olayım, ömrünü cennet bahçelerine dönüştüreyim ya da git de tüm varlığımı hayatından silip atayım. Ama sen karar ver benim gücüm yetmiyor artık bu sevdada tek başıma kürek çekmeye.” Dedi. Sanem’in dili tutuldu, sessizliğe gömüldü. Ne diyebilirdi ki? Böylesine bir karara nasıl ses edebilirdi? Yüreği kal diye haykırırken topladığı büyük bir güç ile adamın ellerinden hızlıca çekildi. “Git buradan Adem, eğer kendi kararının yükünü benim omuzlarıma yıkacaksan boşuna beklersin. Bu sorunun cevabını ben değil yüreğin vermeli sana.” Dedi elinin tersi ile gözyaşlarını silip koşarak odadan dışarıya attı kendini. Adem yumruğunu sertçe duvara indirerek haykırdı. Sanem lavaboların bulunduğu alana girdiği an sırtını kapıya dayadı. “Gitme Adem, gitme …” diyerek sessizce sayıklarken boğazından firar eden hıçkırıklar onun içinin sökülürcesine ağlamasına sebep oldu. |
0% |