Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.BÖLÜM

@ugurluay

11.BÖLÜM(***Sessiz Filmin İç Yüzü***)

“Beren.” Kız kafasını kaldırıp kendisine yöneltilen sese doğru döndüğünde hem şaşkınlık hem de tedirginliği bir arada yaşadı. Çünkü bu ses Umut’un nefret ettiği ve kesinlikle görüşmesini yasakladığı Oğuz’a aitti. Beren, Umut’a söz verdiği gibi elinden geldiğince uzak durmaya ve görüşmemeye çalışıyordu. Sevdiği adam ile bir sorun yaşamamak için iki haftadan bu yana Oğuz ile hiç görüşmemiş hatta artık telefonu olduğu halde numarasını bile vermemişti. Tüm ulaşma çabalarını bertaraf etmişken şimdi karşısına dikilmesi genç kızı huzursuz etmişti.

“Oğuz, sen nereden çıktı böyle? Beklemiyordum.” Beren üzerinde oluşan gerginliği hissettirmeden konuşmaya çalışsa da sesinde ki titremeye engel olma da başarılı olduğu söylenemezdi. “Allah’tan Umut yanımda değil, yoksa büyük bir tartışmaya şahitlik etmek zorunda kalacaktım.” diye iç geçirerek derin bir nefes alıp verdi.

“Beren, hayalet görmüş gibi yüzün bembeyaz oldu. Sen iyi misin? Benim ben arkadaşın Oğuz.” Endişeli gözlerle süzerek bakıyordu. Beren’in kendisini gördüğünde neşelenen gözlerin yerini artık korku ve panik dalgalarını görmek derinden üzüyordu. Eskiden diyordu içten içe, eskiden böyle bakmazdı gözleri, ama ne çare kendi etmiş kendi bulmuştu. İçkinin esiri olduğu gecenin arından yitirdiği kontrolü yüzünden sonsuza kadar kaybetmişti yıllardır beklediği yüreğinin sahibini. O karanlık gece de başkasının kollarına teslim ederken an be an yitirdiğini ellerinin atasından kayıp gittiğini yaşlı gözler ile izlemişti. Günlerce karşısına yaptıklarının utancından çıkamamış olsa da daha fazla dayanamayarak dayanmıştı kapısına. Bilirdi affederdi tanıdığı Beren, affetmişti de… Ama o günün ardından yine ve yeniden sessiz bir kaçış sezdi genç kızdan kendisine karşı… Kaçışın sebebini tahmin etse de yine duygularını yenik düştü gururunu ezip geçerek Beren ile görüşmeye geldi. Sebebini öğrenmek tahminlerinde yanıldığını duymak istiyordu. Ama onu gördüğü an gözlerinde gördüğü endişe yakıp küle çevirmiş onu çaresiz bırakmıştı.

“Yok, yok iyiyim. Hoş geldin, ben şey sadece şaşırdım.” Gözlerini kaçırırken oturduğu yerde tedirgince kımıldandı. Elleri titremeye başlamış nereye koyacağını şaşırmıştı.

“Daha önceleri beni gördüğüne sevinirdin. Şimdi ise…” Konuşurken bir yandan sitem ediyor, bir yandan da açıklama bekler bir ifade ile yüzüne bakıyordu.

“Ben, şey sevindim tabi. Oturmaz mısın?” Oğuz’un pes etmeyeceğini yüzündeki ifaden anladı ve bu konuşmayı daha fazla uzatmanın anlamı yok diye düşündü. Artık bu işe kökten bir çözüm bulmalıydı. Yoksa Oğuz’da Umut’ta zarar görecekti. Hem sevdiği adamı üzecek, ilişkilerine zarar verebilecek hiçbir durumun kalmasını istemiyordu. Umut döndüğünde ise ona olanları, Oğuz’un hayatlarından tamamen çıktığını güzelce onu sakinleştirerek anlatırdı.

“Bende konuşmaya geldim zaten.” Beren’ in gösterdiği sandalyeye otururken, sesi düşünceli çıkmıştı. Artık kaçınılmaz sona öyle ya da böyle bir şekilde geldiğini hissetmişti.

“Nasılsın Oğuz?” Biliyordu nasıl olduğunu ve bu konuşmanın ardından ne hale geleceğini ama mecburdu buna, herkesin iyiliği için mecburdu yüreği de dili de…

“Sana iyiyim demeyi çok isterdim ama yalan söylemeyi sevmem biliyorsun. Bu yüzden doğruyu söylüyorum. Ben, hiç ama hiç iyi değilim Beren. Neden benden kaçıyorsun? Yurt dışından döndüğünden bu yana seni tanıyamıyorum. Bambaşka bir insana dönüştün. Tamam, ben de hatalıyım, bunun için köpekler kadar da pişmanım. Ömrüm boyunca sen beni affetmiş olsan da ben kendimi bu konuda affetmeyeceğim ama sen çok başkasın Beren, çok farklı bakıyorsun. Bunun sebebini tahmin ediyorum ama inan bu tahminimde deli gibi yanılmak istiyorum.” Sesi o kadar kırılgan ve isyan eder gibi çıkmıştı ki, genç kız daha fazla onu üzmek istemiyordu.

“Oğuz, ne tahmin ettiğini biliyorum ama sana verecek senin bildiğinin dışında bir cevabım yok. Konuyu çok uzatmadan, senin de vaktini almadan kısa ve öz bir şekilde anlatacağım. Sonra değer verdiğim bir arkadaşım olarak sadece senden anlayış bekliyorum.”

“Yapacağın konuşma anladığım kadarıyla benim istediğim yönde olmayacak, ama sana değer veren biri olarak anlayışlı olacağıma emin olabilirsin. Şu dünyada en son isteyeceğim şey seni üzmektir. Dinliyorum seni.”

Oğuz, Beren’ in ne konuşacağını tahmin ediyordu daha doğrusu biliyordu. Beren yurt dışından döndüğünden bu yana onu takip ettiriyor, nerede ne zaman kiminle ne yaptığını biliyordu. Restoranda gördüğünden bu yana deli gibi Umut’u araştırıyordu. O gün sevdiği kadının o adama nasıl baktığını görmüş ve deli gibi korkmuştu, onu kaybetme korkusu içini kor ateşler gibi yakmıştı. Nefessiz kalmıştı, yitirme korkusu kasıp kavurmuştu yüreğini. Çünkü onu karşılıksız deli gibi seviyordu. Belki bir gün sever diye umudunu asla kaybetmemişti ama şimdi işler öyle hızlı bir şekilde değişmişti ki olanlara inanamıyordu. Umut’un gittiğini öğrendikten sonra cesaretini toplayıp Beren ile yüzleşmeye karar vermişti. Onun ağzından duymak istemişti, yaptığı araştırmada Umut’un çok fevri davranışlı, öfkeli bir adam olduğunu öğrenmişti. Beren’ e zarar gelmesin diye Umut’un gitmesini beklemişti. Artık Beren için de, Oğuz için de kaçış yoktu.

“Teşekkür ederim Oğuz.” diyerek içten samimi bir tebessüm oluştu yüzünde.

“Oğuz, duygularını bana açtığından bu yana sana hiçbir şekilde ümit vermedim. Seninle arkadaşça görüşmeye devam ettim, çünkü bir gün hissettiklerinin arkadaşlıktan öte bir şey olmadığını anlayacağını düşündüm. Ama olmadı ne sen ısrarından, ne de ben seni arkadaş olarak görmekten vazgeçtim. Sana asla olmayacağını hep söyledim. Ama şimdi işler biraz daha değişti. Ben, ben âşık oldum. Uğruna hayallerimden bile vazgeçeceğim bir adama âşık oldum. Onu o kadar çok seviyorum ki yüzündeki tek bir mutsuzluk ifadesi için tüm dünyayı yok sayarım.”

Beren’ in gözleri öyle güzel parlıyordu ki, o adamdan sevdiğim dediği adamdan bahsederken gözlerinin içi öyle güzel ışıldıyordu ki Oğuz o anlarda paramparça oldu. Yüreğine tarifi imkânsız acıların okları Beren’ in her sözüyle bir bir saplanmaya başladı.

“Tüm dünyayı değil ama onun için beni yok sayacaksın öyle mi? Tüm söylediklerinden bunu mu anlamalıyım? ” Sesi de gözleri gibi kırgındı. Hayal kırıklığı feryat figan esir almıştı tüm benliğini, yalnız kalbi değil her bir hücresi acıyı tadıyordu.

“Oğuz, lütfen böyle yapma, bir daha görüşmesek galiba daha iyi olacak. Anlayış bekliyorum derken bunu kastettim. Yoksa senden aşkım için, sevdiğim adam için anlayış beklemiyorum.” Beren’ in ifadesi sertleşmişti.

“Beren, en başından bu yana birinin senin aklını karıştırdığını tahmin ediyordum. Ama bu kadarını, hayallerinden bile vazgeçecek kadar olduğunu inan beklemiyordum. Daha dün tanıdığın bir adam için beni, arkadaşını, hayallerini nasıl yok sayabilirsin, söylesene bana nasıl?” Sesi giderek yükselmeye başlamıştı. Hayal kırıklığının yerine öfke sarıp sarmalanıyordu.

“Oğuz, sesini yükseltme bana. Sana değer verdiğimi biliyorsun o yüzden böyle bir açıklama yapıyorum. Âşık oldum Oğuz, âşık, bundan ötesi yok. Aşkın mantığı, bugünü, yarını, saati, zamanı yok. Yıllardır özlemini çektiğim aşkı, babamın anneme baktığı gibi bana aşkla bakan adamı hiç umudum olmadığı bir anda kader karşıma çıkardı. İnan bunun için aşkım ve yaşadıklarım için hiç kimseye hesap vermem. Buna herkes gibi sen de dâhilsin.” Dediğinde ise artık sesini kontrol edemiyordu.

“Beren, kiminle olursan ol, dönmek istediğin an burada seni beklediğimi asla unutma.” Hala bir umut kırıntısı ile genç kızın gözlerine baktığında Beren bir kez daha emin oldu aldığı kararın doğruluğundan.

“Oğuz, tüm ihtimalleri kafandan silmek için söylüyorum. Bu asla olmayacak. Çünkü ben, ben hamileyim.” Dediği an Oğuz’un gözleri kıpkırmızı olmuştu.

“Hamile misin?” dedi kocaman açılmış hayret dolu bakışlar ile. “Beren bunu nasıl yaptın?” Gözleri boş boş bakarken sesi isyan dolu bir fısıltıya dönüştü. Sessiz cevap aslında en büyük cevaptı yüreğine. Diyecek sözü artık kalmamıştı. Kör, sağır, dilsiz olmuştu bir an. Zar zor titreyen bacaklar ile ayağa kalktı. Onun böylesine bir gidişi içine dokunmuştu genç kızın. Aniden ayağa kalktı ve “Oğuz.” diyerek, onun koluna nazikçe dokundu. O sırada bu ani kalkış Beren’ in başının dönemsine sebep oldu. Tam yere düşeceği sırada Oğuz onu kollarının arasına alıp tutmuştu. Yavaşça sandalyeye kalktığı yere oturttu.” Beren iyi misin?” diyen sesi tedirgin, yüzü endişeli ve korku doluydu.

“İyiyim, ben sadece, bir an başım döndü.” Sesi sersemlemiş bir şekilde inilti şeklinde çıkmıştı. Eli ile başını ovalarken gözlerini kapadı.

“Dur, ben bir su getireyim.” Diyerek yan masadan bardağa su doldurup, kendi eliyle Beren’ e içirdi. Yaşadığı şoku üzerinden atmaya çalışırken bir yandan Beren’ e su içiriyor, bir yandan da farkında olmadan Beren’ in saçını şefkatle okşuyordu.

“Daha iyi misin?” Sesi daha yumuşak çıkmıştı.

“İyiyim teşekkürler.” Oğuz dizleri üzerine çökerken Beren’in tam önüne oturdu. Kucağında tuttuğu ellerini avuçları içine aldı ve minik bir buse kondurdu. Elleri şimdi de yüzünü avuçlayarak kendisine bakması için zorladı.

“Oğuz, bugüne kadar olan dostluğumuzun hatırına, sevdiğim adamın huzursuz olmaması ve benim için, Lütfen! Görüşmememiz daha doğru olur.” Beren bu yakınlaşmadan rahatsız olduğu için gözleri suçluluk ile dolup taşarken yaşlar akmak için zamanını bekliyordu.

Oğuz Beren’ in yüzünü iki eliyle tutmuş gözlerinin içine bakıyordu.“Beren, anlıyorum seni, dürüst olmak gerekirse sevdiğin adam için söylediklerini ve yaptıklarını takdir ediyorum. Ama şunu bil onu huzursuz etmemek için değil, senin mutlu olman için senden uzak duracağım. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın şunu asla unutma ben senin için hep buradayım. İster bir arkadaş, dost, ağabey istersen sevgili ya da eş adını sen koy, sıfatım ne olursa olsun seni burada her şeye ve herkese rağmen bekleyeceğim. Uzak dursam da senden asla vazgeçmeyeceğim. Hiçbir şey benim için senden, mutluluğundan daha değerli değil.” Sesi o kadar kararlı ve keskin çıkmıştı ki, Beren tüm olanları öğrenmesine rağmen hala kendinden vazgeçmeyen adam için üzüldü.

“Oğuz, yapma, bekleme beni, boş bir umut, gerçekleşmeyecek bir hayal için bekleme beni. ” Cümlesini bitirmeden sözü bir anda kesildi.

“Beren, bu kadarını olsun çok görme bana. Şimdi senin istediğin gibi gidiyorum. Sen istediğin için, senin mutluluğun için senden de hayatından da uzak duracağım. Senin bana geri döneceğin güne kadar seni hep bekleyeceğim.”Beren’ in saçlarına arkadaşça bir buse kondurdu.

Beren, baş dönmesi sebebiyle yaşadığı sersemlikten ne olduğunu bile anlayamadan, karşı bile koyamaya fırsatı olmadan Oğuz oradan uzaklaştı. Yaşadığı şoku üzerinden atamamış olsa da Oğuz ile konuştuğu için ilişkilerine zarar verebilecek bir durum kalmadığını aklından geçiriyordu. Üzerinden büyük bir yükü attığını düşünürken aslından çok daha büyük yükler altına girdiğinin farkında bile değildi.

Bir çift göz, tüm yaşananları sessiz bir film gibi izliyordu. Sözsüz bir aşk filmini izler gibi, sinirden direksiyonu sıkmaktan kaskatı kesilen ellerine, kıpkırmızı olmuş yaşla dolan gözleri eşlik ediyordu. Tüm yaşananları kendi kafasında kurguladığı ve sadece inandığı gözleriyle bu aşk tablosunun tamamen dışında kalıp izleyen kişi ise Umut’tan başkası değildi.

Loading...
0%