@ugurluay
|
21.BÖLÜM(***Düşler ve Kâbuslar***) “Masallar kadar güzel bir düşü, karanlık bir kâbusa çeviren SEN. Bırak, Bırak artık beni. Hayatımdan çıkarak yüreğinle terk ettin. Kâbuslarımdan da çık, terk et. Her şeyinle terk et beni…” Zaman o kadar acımasız dünya o kadar umursamaz ki, ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın zaman akmaya dünya dönmeye devam ediyordu. Alex’ in sessiz sedasız kaderine boyun eğerek gidişinin ardından günler geçmişti. Olup bitenlere Beren’in aklı ermiyor daha doğrusu artık düşünmeyi sorgulamayı bir kenara bırakmaya karar vermişti. Alex’ in teklifinin ardından kendisini büyük bir boşlukta hissetmişti. Boğulduğunu ve bir türlü yolunu bulamadığı karanlık kocaman bir boşlukta, o an adeta nefessiz kalmıştı. Kendisine geldiğinde ise onu ne kadar kırmamaya çalışsa da o kırılmak Beren de açıklamak zorundaydı. Ardından koşup giderek ona yetişmişti. Gözlerinin içine bakarak kalbinin ve ruhunun başka bir erkeğe bağlı olduğunu asla hayatına bir başkasını kabul edemeyeceğini söyledi. Orada kendisine tek kelime etmeden duran arkadaşına sımsıkı sarıldı ve daha fazlasını ikisine çok görürcesine oradan kaçarcasına uzaklaştı. Kıpırtısız öylece duran arkadaşını ardında bıraktığında ise onu son görüşü olduğunu bilmiyordu. O günden sonra apar topar gitmiş ve genç kız bir daha onu ne görmüş ne de ondan bir haber almıştı. Ayrılıkları zamansız olurken vedaları beklenmedik bir son olmuştu. Ardından gelen yokluk ise tamamen bir dostun kaybedilişinin resmi göstergesi gibiydi. Beren düşünceler içinde volta atarken çalan telefonla birden kendine geldi. Mert AZDER yani bay patronu onu çağırıyordu. Alex gittiğinden bu yana kendisine o kadar nazik ve kibar davranıyordu ki bazen “Acaba beni tanıyor olabilir mi?” Diye düşünmüyor değildi. Odasına girdiğinde elinde telefon ile bir konuşma yapan Mert Bey’ in suratı genç kızın anlam veremediği bir şekilde hayalet görmüş gibi bembeyaz oldu. “Hem beni çağırıyor hem de geldiğime şaşırıyor tuhaf adam ya.” Diyerek o anda aklından geçirdiği düşüncelere gülmek istese de şu an bunun için pek de müsait bir ortam olmadığının farkına vardı. Esrarengiz bir şekilde sürdürdüğü telefon konuşmasına şahitlik etmek zorunda kalan Beren’in bu durum hiç de hoşuna gitmemişti. El hareketiyle oturmasını işaret ederek konuşmasına devam etti. “Tamam, anlıyorum. Merak etme hallettim ben o işi.” Karşı taraftaki kişinin sesi duyulmasa da, o kişinin sinirli olduğu patronunun verdiği cevaplar, ses tonu ve vücut hareketlerinden belli oluyordu. “Sen biraz sakin olmayı denesen, ben hallediyorum dedim sana. Her şey senin istediğin ve söylediğin gibi gelişiyor merak etme.” Derken bakışları genç kızı bulmuştu. Ona bakarak tuhaf konuşmasına devam ediyordu. Bir an üzerinde gizli bir el hissederek ürpermesine engel olamadı. “Ne zaman geliyor Mira?” diye sorduğunda adamın yüzünde belirgin bir neşe oluştu. “Acaba Alex haklı olabilir miydi? Bu adam gerçekten kıskançlığı yüzünden sevgilisine çalışabileceği güvenli bir ortam mı hazırlıyordu?” Aklından geçenler ile Mert Bey’i süzen Beren istemsiz bir şekilde gülümseyince kendisini hemen toparlama ihtiyacı hissetti. “Anlaştık o zaman, ben pürüzleri halleder seni de gelişmelerden haberdar ederim. Şimdi kapatmam lazım, Beren Hanım ile bir görüşmem var.” Konuşurken imalı bir ses tonu ile ona bakıp telefonu aceleci bir tavır ile sebepsiz bir panikle kapattı. “Hoş geldiniz Beren Hanım.” Telefon konuşmasındaki gerginliğini üzerinden atmış, sevimli ve neşeli bir surat ifadesiyle şimdi ona bakıyordu. “Beni görmek istemişsiniz Mert Bey.” Soru dolu bakışlarını ona yöneltti. Onun gibi sıradan bir mimarın büyük patron tarafından odasına çağrılması hayrı alamet değildi ya hayırlısı… “Evet, Beren Hanım. Biliyorsunuz, verimi ve motivasyonu arttırmak için şirketler arası çalışanların yer değiştirmelerini sağlıyoruz.” Gözlerini devirerek, evet erkek çalışanların yer değiştirmesi gibi, aklından geçenleri diliyle söylemeyi o kadar çok isterdi ki ama sadece iç geçirmekle yetindi. Onun cümlelerine karşılık söylediği tek şey ise “Evet, biliyorum Mert Bey.” oldu. “Bu doğrultuda Alex’ in yerine sizin departmanınıza Türkiye’den Mira Hanım gelecek. Mira daha yolun çok başında sayılır, bu yüzden iş konusunda ona sizin yardımcı olmanızı istiyorum.” Beren o an Alex’ in söylediklerinde gerçekten haklı olduğunu anlamıştı. Bu adam kıskançlıktan gözü kör olmuş bir âşıktan daha fazlası değildi. Alex resmen bir aşk kurbanı olmuştu. Derin düşüncelere dalan Beren’i Mert Bey’ in sorduğu soru tekrar kendisine getirmeyi başarmıştı. “Beren Hanım iyi misiniz?” “Şey, evet iyiyim Mert Bey?” “Teklifime ne diyorsunuz?” “Tabi ki Mert Bey elimden geldiğince yardımcı olurum ama ben de yeni sayılırım, daha işe başlayalı bir yıl bile olmadı.” “Ben sana güveniyorum Beren.” Yalnızca ismimi söyleyerek ona yakın davranması biraz rahatsız etti. Yerinde huzursuzca kıpırdanarak araya mesafe koymak için hemen konuşmaya başladı. “Elimden geleni yaparım Mert Bey, siz merak etmeyin lütfen.” Derken, Bey ve siz kelimesine vurgu yaparak ton farkını araya sokmuştu ki yalnızca ismini söylemesinden rahatsız olduğunu anlasın istemişti. O da farkına varmış gibi hemen toparlanma gereği hissederek konuşmaya başladı. “Ondan şüphem yok zaten Beren Hanım. Size de tecrübenize de güvenim sonsuz. Bir de şu var ki Mira bir nevi bana emanet. Kardeşim dediğim bir dostumun kuzeni o yüzden bir süreliğine kalacak bir yere ihtiyacı var. İşin doğrusu şu ki gelişi ani olduğu için ev ayarlama imkânımız olmadı. Otel gibi bir seçeneği düşünmem ise şu şartlarda olanaksız, sizin de yalnız kaldığınızı bildiğim için bir süreliğine siz de kalabilir mi diyecektim? Bir mahsuru olur mu senin için?” Mahcup bakışlarını ona yönelttiğinde genç kızın kafasında o kadar soru uçuşmaya başlamıştı ki, “Bu adam ne yapmaya çalışıyor?” Dememek için kendisini zor tutmuştu. Beren’in yalnız yaşadığını nerden biliyordu? Daha onu ne kadar tanıyordu da herkesten kıskandığı bu yüzden çalışanların yerlerini bile değiştirdiği kızın, hiç tanımadığı biriyle kalmasını istiyordu? Gerçekten onu tanımıyor muydu? Beren’den istenen şey saçma olduğu kadar şaşırtıcıydı. Şaşkınlıktan ve aklındaki uçuşan sorulara cevap bulamadığından ne diyeceğini ne karar vereceğini bilmez bir halde adamın suratına anlamsız bir şekilde baktı. “Beren sana güvendiğim için bunu istiyorum. Bana bu konuda yardım edecek misin?” O kadar çaresiz bakıyordu ki içi bu âşık adama yardım etme isteği ile bir an dolup taştı. Nasılsa bir süre diye aklından geçirdim. Kısa bir süreliğine diyerek kendisine içten içe teselli verdi. “Tamam, olur Mert Bey, Mira Hanım benimle kısa bir süre kalabilir.” Sözlerinden sonra patronun yüzünde bir rahatlama mı görmüştü yoksa ona mı öyle gelmişti karar verememişti. Gülememek için kendisini zor tutarken yüreği ah aşk sen nelere kadirsin diyordu. Bir Ay Sonra Bembeyaz kar gibi bir gelinlik üzerimde, peri kızlarını kıskandıracak güzellikte ayna karşısında kendime bakıyorum. Aman Allah’ım inanamıyorum bu ben miyim? Arkamdan yüzüne hasret kaldığım deli gibi âşık olduğum adamı, Umut’u gördüm. Güçlü kollarıyla belimden sarılarak beni kendisine çekiyor sıcaklığını tüm benliğimde hissettiriyordu. Gelinlik, Umut neler oluyor böyle bir türlü anlam veremiyordum. Aklımdaki sorularla boğuşurken aynada bembeyaz gelinliğimin kıpkırmızı kanlar içinde kaldığını gördüm. Dehşetle neler olduğunu anlamak için aynaya baktığımda bana az önce aşkla bakan adamın gözleri yerinde oluşan koyu karanlık… Aman Allah’ım neler oluyordu böyle? Şimdi bana bakan gözlerin sahibi Oğuz’dan başkası değildi. Kurtulmaya çalışıyorum, ama kurtulamıyorum. Oğuz taş kesilmiş konuşmuyor, beni kolları arasından bir türlü bırakmıyordu. Bulunduğum oda karardı birden çok güzel başlayan düş karanlık bir kâbusa dönüşmüştü. Oğuz’un kollarından zorlukla kurtulduğumda karanlık bir girdabın içinde buldum kendimi ve o girdapta arkası dönük bir adama çarptım. Adam bana döndü, yüzünü gördüğümde mutluluktan ağlamaya başladım. Ta ki kucağında kanlar içinde kundaktaki bebeği, bebeğimizi görene kadar. “Umut…” Artık gözyaşlarım sel oldu gücüm kalmadı, olanları düşünemeyecek kadar aptallaştım. “Sen , sen bu bebeği hak etmiyorsun.” Nefretle bana bakıyordu. Kanlı gelinliğin ağırlığı ve Umut’un sözleri üzerimde öyle bir etki bıraktı ki artık hareket edemiyordum. Nefes alamıyordum bir el boğazıma sarıldı sanki, Umut’un kucağında kanlı kundak, bebeğim ile uzaklaşmasını soluksuz ve hareketsiz izliyordum. Son bir güç ile “Umut.” Diye ardından bağırdım ve yere daha sonra güçsüz bacaklarım ile yüreğim sökülürcesine ağlarken yere yıkıldım. Vücudum dayanılmaz acılara ev sahipliği yapıyordu. “Artık dayanamıyorum, dayanamıyorum…” “Umut.” Haykırarak yerinden sıçrayarak kan ter içinde bağıra çağıra irkilerek uyandı. Her şey kötü bir kâbustu, sadece kâbus ve ardından yine engel olamadığı o ağlama nöbetine girdi. Yan odadan Mira gelip ışıklara yaktı ve koşarak ona doğru korku dolu gözlerle baktı daha fazlasına tahammülü yoktu. “Beren, iyi misin tatlım ne oldu?” Sesi o kadar şefkatli çıkıyordu ki ona sımsıkı sarıldı. “Bebeğim, bebeğimi götürdü. Umut benden bebeğimi çaldı.” Zorlukla konuşup yine hıçkırıklara boğuldu. Mira şimdi ona daha sıkı sarıldı. Yaralarını saracasına, gözyaşlarını dindirircesine sarıldı. “Tamam, geçti canım kötü bir kâbustu sadece, geçti. Sakin ol artık.” Sırtını şefkatle okşuyor sarılıp onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Mira, Umut’a o kadar çok kızıyordu ki bu kızı bu hale getirmiş olmasına bir türlü inanamıyordu. Geldiği ilk günlerde ne kadar mesafeli durmaya çalışsa da Mira Beren’ in duvarlarını tek tek yıkmayı başarmış ve tüm geçmişini yavaş yavaş anlatmasını sağlamıştı. Geldiği andan itibaren Beren’ e yeni bir hayat adeta yeni bir soluk getirmişti. Kısa bir süreliğine diye anlaşmalarına rağmen Beren Mira’nın başka bir eve çıkmasına kesinlikle izin vermedi. Mira’nın arkadaşlığı ve dostluğu Beren’ e iyi geliyordu. Hiç sahip olamadığı ablasının sevgisini, erken kaybettiği annesinin şefkatini onda bulmuştu. İş yerinde de birlikte olmaları kendisini daha iyi ve güvende hissetmesini sağlıyordu. Bir de gece gözlerini kapadığında korku dolu kâbuslar ve ardından gelen ağlama nöbetleri olmasaydı iyi olurdu ama geçmişte yaşadıklarının izi kalmıştı hayatının üzerinde ve buna bir türlü engel olamıyordu. Doktorlar psikolojik dese de bir çözümü bulunamamıştı. Bir hastalık gibi içine yerleşmiş olan adama duyduğu aşkı bir türlü söküp atamıyordu. Atamadığı her gün ise kendinden daha fazla nefret ediyordu. Bu da kendisinin daha fazla üzülmesine sebep oluyordu. Her şey yavaş yavaş düzene girmeye başlamışken yeni bir iş yeni bir teklif onu tekrar alt üst edecekti. Kaçmaya, unutmaya çalıştığı gerçeklerle yüz yüze gelecekti. Bu teklif ertesi gün Mert AZDER tarafından Mira ve kendisine yapılacaktı. Peki, Beren’ in hayatını etkileyecek ve onu derinden sarsacak bu teklif de neyin nesiydi böyle? |
0% |