@ugurluay
|
7.BÖLÜM(***İmkansız Mucize***) Beren ve Umut aralarında kararlaştırdıkları saatte buluştular. Umut’un gözleri Beren’i bulduğunda ışıl ışıl parlıyordu. Bir iki saat bile onu görememek içinde tarif edilemez sıkıntılara yol açmıştı. Beren’in üzerinde beyaz uzun, uçlarında rengârenk çiçekler olan bir elbise vardı. Başına da benzer renk tonlarına sahip bir saç bandı takmıştı. Saçları bukle bukle omuzlarından dökülüyordu. Onun bu görüntüsü genç adamı mest ediyordu. Yeni tanışmaya başladığı bir his içine dökülürken yakıcı bir şekilde onu ele geçirmeye başladı. Umut, ne kadar bu görüntü hoşuna gitse de onu kendisinden başkasının da onu görecek olma düşüncesi kaşlarının çatılmasına sebep oluyordu. Beren buna pek aldırış etmeden onu Oğuz’un davet ettiği yere doğru yönlendirdi. Umut’a kısaca arkadaşlarından biraz bahsetti. Birkaç uyarıda bulunarak sözlerine ve atışmalarına aldırış etmemesi gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedi. Umut ne kadar belli etmese de içinde oluşmaya başlayan bu duygunun esiri olmaya başlamıştı. Yanı başında neşe içinde cıvıl cıvıl bir halde kendisine bir şeyler anlatan yüreğine huzuru aşılarken yüzüne tebessüm kondurmayı başaran bu kızın elinden tutmamak için kendini zor tutuyordu. İçindeki tarif edilmesi imkânsız bir güç oluşurken, bu isteği gerçekleştirememiş olmaktan dolayı fena halde morali bozuluyordu. Bunu da belli etmemek için kendini çok zorluyordu. Umut düşüncelerine dalmış yürürken Beren’in “Hah işte geldik. Bak oradalar.” Diyerek sevinçle işaret ettiği yere doğru baktı. Bir grup insanın kumsalda ateş etrafında toplanarak oturduklarını gördü. Umut böyle ortamlardan hoşlanmaz hatta nefret ederdi. Ne işi var benim burada? Diye iç geçirdiği anda başını yanı başında ne işinde elinden tutup kendisini sürükleyen kıza baktı. İşte o an ne işi olduğunu bir kez ve en sahici şekilde anlamış oldu. O huzur yüzlü kız için buradaydı. Onun nefes aldığı yerde nefes alabilmek için buraya gelmişti. Beren’e güzel bir gülümseme gönderdi ve kendisini yönlendirmesine izin verdi. Beren, arkadaşlarının yanına gelerek heyecanla “Nabersiniz gençler?” diyerek neşe içinde kıkırdadığında herkes bir ağızdan “Beren.” Diye kükreyerek cevap verdiler. Kimin ne konuştuğu belli olmazken havada bin bir soru yankılanıyordu. “Neredesin kızım sen?” “Allah’ım sonunda geldin yoksa bu Oğuz bizi söylediği şarkılarla depresyona sokacaktı.” “Deli kız bir gittin sesin soluğun çıkmadı bir daha.” Ve nice cevapsız soru havada uçuşurken Beren her biri ile bir bir kucaklaştı. Ellerini göğsünün altına birleştiren Umut onun bu hallerini izlerken çok keyiflenmişti. Ta ki adım adım Beren’e yaklaşan kişiyi görene kadar. Oğuz, Beren’in tam karşısına geçmiş ve şimdi derince gözlerinin içine bakarken orayı delicesine mesken edinmek ister gibi bakıyordu. Ortamda birden “Oooo…” sesleri yükselirken Beren hafiften huzursuzlanıp yerinde kıpırdanırken Oğuz’un yüzü daha da gülmeye başladı. Nasıl gülmesin ki gönlünü güldüren kadın ayak bastığı yere kendi ayakları ile gelmişti. Tam karşısına geldiği anda “Gelmeyeceksin zannettim.” Dedi aldığı sonuçtan gayet keyifliydi. “Ben tutamayacağım hiçbir sözü vermem bilmez misin?” dediği anda Beren’in de beklemediği bir hızda onu çekip kolları arasına aldı. Sımsıkı onu sarıyordu. Bir kişi vardı ki şimdi ellerini iki yanında yumruk yapmış sıktırırken parmaklarının canını okuyordu. Yüzü öyle bir ifadeye büründü ki etrafındaki insanların Umut’un bu ruh halinden delicesine korkarak onun yanı başından uzaklaşmaya başladılar. Beren ise huzursuzdu. Oğuz’un bu hareketi ile şaşkına dönerken içini bir anda bir suçluluk duygusu istila etti. Utana sıkıla Oğuz’un kollarından kurtulmaya çalışırken ona yardımcı olan kişi tabi ki de Umut’tu. Kolundan tutularak bir anda sertçe çekildi Oğuz’un kolları arasından. Oğuz , bu müdahale ile gözlerine kısarak tehditvari bir şekilde “Ne oluyoruz lan?” dedi onun üzerine yürümeye hazırlanırken Oğuz’u durduran Beren’in “Oğuz sakin ol.” Sözü oldu. Onun göğsüne iki elini de bastırıp karşısındaki etrafa alev saçan gözlerle bakan adamı durdurmaya çalışıyordu. Gelişleri resmen bir gerilim ortamı yaratmıştı. Herkes tedirgin gözler ile onlara bakarken Oğuz’un dilinden dökülen “Senin ne işin var lan burada?” oldu. Beren duyduğu sözler ile şaşkına dönmüş bir halde arkadaşına bakarken “Ne saçmalıyorsun Oğuz? Umut benim davetlim.” Dedi. “Beren bu arkadaşlar arasında bir eğlenceydi. Onun da gelmesini istesem senin yanındayken ben davet ederdim.” Dedi tüm hiddetiyle. Umut sakinliğinin son demlerini yaşıyordu elinin yumruğunu her an Oğuz’un yüzüne yakışıklı bir halde yapıştıracaktı da bundan karşısındaki herifin haberi yoktu. Beren Oğuz’un bu saygısızlığı karşısında bir anda öfke ile yerinde irkildi. Ama ona meydan okumaktan da geri kalmadı. Umut’un elinden tutup “Misafirim yoksa bende yokum Oğuz, beni yeterince rezil ettin zaten.” Dedi ve Umut’un elinden çekiştirerek onu geldikleri yöne geriye doğru sürüklemeye başladı. Umut ikinci defa tutulan elinden ve uyuz herife verilen ağız payından sonra keyfini dört köşe olarak konuk etmeye hazırlanıyordu. Ta ki Oğuz’un koşarak Beren’in önüne aşılmaz bir engel gibi dikilmesine kadar. “Beren, lütfen gitme.” Dedi pes edercesine. “Oğuz çekil önümden buraya gelmek büyük bir hataydı zaten.” Dedi tekrar bir adım atmaya yeltendiği anda iki elini havaya kaldırıp ona dokunmadan hareket etmesini engellemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. “Tamam haklısın özür dilerim. Beren, ben gerçekten özür dilerim. Bir anda kontrolümü yitirdim. Söz daha dikkatli olacağım. Lütfen gitme. Hem bak bu geceyi senin için düzenledik .” dedi arkada merakla onlara bakan insanları göstererek. Beren kararsızdı. Umut ise bu ikili arasında neler olup bittiğini iç sıkıntısı içinde çözmeye çalışırken bu durum yüreğinde büyük depremlere yol açmaya başlamıştı. Şu an için misafir olduğu kadının hayatında elinden bir şey gelmiyordu. Sadece Oğuz’u ve Beren’i çözmeye çalışıyordu. Beren bir an Umut’a hüzünlü bakışlar ile baktı. Onun bu hareketini anlayan Oğuz “İsterse misafirinde bize katılabilir.” Dedi dişlerini sıkarak söylediği kelimeler onu hiç mutlu etmiyor sanki elinden canını alıyorlarmış hissi yaratıyordu. Umut, Beren’in gözlerinde gördüğü kalma isteğini yok sayamadı. Belki de Umut kendi isteklerini bir kenara bırakıp daha yeni tanıdığı kızın gözlerindeki küçücük bir isteği gerçekleştirmek istedi. Umut’un baş onayı ile yüzüne huzurlu bir gülümseme yayılan Beren Oğuz’a dönerek “Tamam, kalıyoruz.” Dedi ve daha fazla onun yanında beklemeyerek arkasındaki arkadaşlarının yanına kendisi ile birlikte Umut’u da sürükledi. Beren’in gitmeyişi ile derin bir soluk veren Oğuz’un bu hareketini fark eden tek kişi ise Umut’tu. Keyifli sohbetler edilirken şarkılar insanın içini daha bir hoş hale getiriyordu. Umut saatlerdir Beren’i arkadaşlarıyla olan iletişimini izliyordu. Eski anılar içinde kaybolurken gitar çalan Oğuz bir anda müziği kesti ve Beren’in dikkatini çekmek için bir anda ona dönerek “ Hadi bakalım gençler hep sizin isteklerinizi çaldım. Şimdi sıra da benim istediğim bir şarkı var. O zaman bu şarkı gecemizi düzenleme sebebimiz Beren’imize gelsin.” Dedi. Herkes merakla ne çalacaksın diye Oğuz’a sorarlarken Oğuz Beren’in gözlerinin içine bakarak “Sen de Gidersen.” Dediği anda Beren kasılan vücudu değişen yüzü ile birden “Oğuz.” Dedi. Yapma der gibi bakıyordu. “Lütfen Beren bu gece söylemeye de dinletmeye de ihtiyacım var.” Dedi ve Beren’in tüm keyfi kaçarken başını önüne eğdi. Ondaki bu değişim ve ruh halinin sıkıntıya girdiğini gören Umut kaşları çatık bir halde adamın bu şarkı ile ne ima edeceğini deli gibi merak etmişti. Beren’in başı önünde hiç kimseye bakmazken Oğuz gözlerini kırpmadan ona bakıyor ve şarkısını hem çalıyor hem dinletiyordu. Dediği gibi hem söylüyor hem dinletiyor hem de fark ettirmese de Beren’in gözünden akıp giden bir damla yaş oluyordu. Bora Duran-Sen de Gidersen Böyle Beni koyamazsın eller yerine. Umut, şarkı sözlerini her idrak ettiğinde biraz daha yerinde kıpırdanıyor, her cümlenin sonunda daha da öfkeleniyor, vücudu bir tef gibi geriliyordu. Öfke şimdi damarlarındaki asil kan gibi tüm vücudunda dolaşıyordu. Bir hırsla yanı başında başı önünde eğik duran kıza baktığında daha fazla bu duruma katlanamadı ve bir anda kucağında avuçlarını birleştiren kızın ellerini kendi avuçları içine aldı. Bu dokunuş, bu tutuş, bu hapsoluş genç kızın başını önünden kaldırmasına ışıl ışıl gözler ile ona bakmasını sağladı. Umut gözlerinde hissettiklerini kızın yüreğine sözsüz vaat ediyordu. Ne zaman, ne mekân, ne de insanlar umurundaydı. Onun umurunda olan tek şey gördüğü güzel gözlerdeki, ona hissettiklerini hissettiren bakışlara sahip olan kızdı. Birbirlerine aşk ile bakan bu iki genç zamanın canını okumuş, sadece bakışlarıyla kısacık zaman dilimlerinde anlaşır olmuşlardı. Avuçlarından o minik ellere sıcaklığı bahşederken aşkı yudum yudum gözlerinden yüreğine aşılıyordu. Şimdi gözlerinde kaybolduğu kız için ne hissettiğinden emindi. Belki de sadece Oğuz’un bu şarkısı onu kendine getirmeyi başarmıştı. O bu şekilde davranmasa yanı başında oturan kızın içinde volkanları patlatacak kadar yüreğini esir aldığını bilemeyecekti. Oğuz eğer adım adım yaklaşmaya çalışmasa Beren’e, Umut bir sabah uyandığında geçici varsayıp çekip gidecekti. Ama kader dedikleri küçük yaramaz çocuk öyle bir anda hayat çizgilerini birleştirmişti ki birinin öfkesi ile çıktığı yol belki de hayatının başkahramanını ona sunmuştu. Kim bilir? Umut ve Beren her şeyi hiçe saydıkları anda müziğin kesildiğini bile fark etmemişlerdi. Ta ki başlarında zebani gibi dikilen Oğuz’u fark edene kadar. Oğuz kızgın gözlerle bu ikiliye bakarken bakışları Beren’i buldu. “Beren biraz konuşabilir miyiz?” dedi bir an önce onu yakınına çekmek ister gibiydi. Beren Oğuz’a döndüğü anda yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. “Lütfen.” Diyen Oğuz’un sesi yalvarır gibi fısıldayarak çıktı. Beren yavaşça ayağa kalkmaya çalıştığı anda eli sertçe geriye Umut tarafından çekildi. Gözleri Umut’u buldu. “Gitme Beren.” Dedi. Bir eli Umut’ta hapsolan Beren Umut’un yüzünü diğer eli okşadı ve onun içini rahatlatmak istercesine “Hemen geri geleceğim ama şimdi gitmeme izin ver. Oğuz ile konuşmam gerek. Sonra söz sana her şeyi anlatacağım.” Dedi. Umut istemeyerek de olsa az önce yüreğindeki aşk itirafına rağmen ona izin verdi. Gitmesi, Oğuz’a doğru bir adım atması canını çok fena yaksa da şimdi sadece seyirci olmak zorundaydı. Şimdilik, diye sıkıntılı bir şekilde iç geçirirken gözü kendilerinden biraz uzakta ağaçtan bir kütüğe oturan ikilideydi. Her an taarruza hazır bir asker gibi hazır ol da bekler gibiydi. Beren, Oğuz ile konuşmak istemişti. Artık Oğuz’un bu sevdadan bir an önce vazgeçmesi gerekiyordu. Umut’un az önceki teklifsiz dokunuşu ve gözleriyle vaat ettiklerinden sonra bu işe bir son vermesi gerektiğini daha iyi anladı. Oğuz’un ondan artık ümidi tamamen kesmesi gerekiyordu. Bugün hissettiklerinden sonra Oğuz’un her dokunuşu, her sözü ve imasını yüreği ihanet olarak kabul ediyordu. Bazı şeylerin dillenmesine, söze dökülmesine ihtiyaç yoktur. Yüreklerin dili sözsüzdür. Yürek eşini bulduğu an kendine haram kıldığı her gözden namusunu korumak ister. Yüreğin namusu ne tek bir söze ne de tek bir bakışa açıktır. O sadece eşini, diğer yarısına helaldir. Beren Umut’un az önceki o tek dokunuşu ile tamamlandığını hissetti. Artık yıllarca yarım yaşamış yüreği, hasret çektiği sevdasına tek bir bakış, tek bir dokunuşla sahip olduğunu hissetti. Artık geçmişten hiçbir izin geleceğine yara açmasına izin veremezdi. İşte sırf bu yüzden Oğuz ile konuşmak istedi. Ama zamanını tutturamadığını Oğuz’un gözlerinde gördüğü yabancı bakışlar ile anladı. Ama artık her şey için çok geçti. “Beren ben sensizliğe dayanamıyorum artık. Senin gidişini izlemek istemiyorum.” “Oğuz biz seninle daha önce bunları konuştuk. Ben sana defalarca beni bekleme dedim, vazgeç dedim. Ben giderken her şeyi konuşmuş halletmiştik. Gelişim de gideceğim gibi belliydi zaten. Sen şimdi neden böyle yapıyorsun? Ben anlamıyorum? Neden beni bu kadar zorluyorsun?” “Yanında birini görme korkusu yaşarken şimdi, şimdi kahretsin Beren ben buna hazır değildim. Ben buna hiçbir zaman hazır olamam. Nasıl yaparsın Beren? Yıllarca geri döneceğin için gün saydım ben. Bir umut yıllarca geleceğin günü bekledim. Uzak kaldığım her gün sana oralarda nefes olmak istedim. Beni seveceğin günü sabırla bekledim. Asla vazgeçmedim. Ama sen, sen ne yaptın Beren? Daha yeni tanıdığın bir adamın elinden tutup karşıma getirdin. Benim yanımda adamın gözlerine aşk ile baktın. Beren ben bu kadarına hak etmedim.” Diye haykırdığında Beren Oğuz’un kendinde olmadığını anladı. Gece boyu içtiği içkilerin onun benliğini esir almış ve kendisine kaybetmesine sebep olmuştu. Bunu anlayan Beren “Sen iyi değilsin Oğuz kendine geldiğinde konuşalım.” Dedi ve gitmek için ayaklandı. Bu gidişe Oğuz’un cevabı ise Beren’in kolundan sertçe tutup kolunu sıktırarak dişleri arsından tıslayarak “Ona gidiyorsun. Yıllardır tanıdığın beni ardında bırakıp daha bugün tanıdığın adama gidiyorsun. Buna izin vermem Beren.” Dedi. Beren’in gözleri korkudan kocaman açıldı. Parmaklarının esiri olduğu kolu ise canının yanmasına sebep oluyordu. Kolunu kurtarmaya çalışırken “Oğuz bırak beni, pişman olacağın şeyler söyleme. Bırak beni bir delilik yapma.” Dediği anda Beren kolunda tanıdığı bir sıcaklık hissetti. Bir anda Oğuz’un elinden çekilirken şimdi kendisini güvenli hissettiği bir göğüste buldu. Hıçkırıklar boğazından firar ederken tepkisi yıllardır arkadaşım dediği insanın alkolün etkisi ile kendisine olan tavrınaydı. Alkolün insanı nasıl insanlıkta çıkardığına şahit olurken yüreği bu olaya şahit olduğu için burkuldu. Bu olmamalıydı, bu gece de böyle bir şey yaşanmamalıydı. “Sen ne yaptığını zannediyorsun lan? Beren’in nasıl olur da canını yakmaya cüret edersin.” Dedi ve bir anda Beren’i göğsünden kenara çekip Oğuz’un yakasına yapıştı. “Sen kimsin lan? Kimsin de bana hesap soruyorsun?” diyen Oğuz’un suratına sert bir yumruğu atmanın farz olduğunu hisseden Umut sabahtan bu yana içinde biriktirdiği tüm hıncı alırcasına onun suratına geçirdi. Beren’in gözünden akıttığı her bir damla yaş, yüzündeki her korku kırpıntısı için bir yumruk daha atmak istiyordu. Kan beynine sıçramış, öfkesi aşılmaz dağlar kadar yükselmişti. Ne Beren’in çığlıkları ne de onların arkadaşlarının ayırma girişimleri sonuçsuz kalıyordu. “Ben kim miyim? Ben senin olamadığınım lan. Ben onun bu saatten sonra her şeyiyim, ben onun gözünden akıp giden yaşın hesabını soracak adamım. Onu tüm kötülüklerden uzak tutacak, yüzünde taşıdığı huzurun bozulmaması için ona nefes alacak adamım. Ben onun kalbiyim lan, kalbi.” Dedi her kelimesinde Oğuz’un suratına bir yumruk daha geçirdi. Oğuz kendinden geçmiş bir şekilde yüzü kanlar içindeyken yakalarından tutup yere sertçe bıraktı. Elini tehditkâr bir biçimde sallarken duyup duymadığı umurunda bile değildi. “Bir daha Beren’in yanına yaklaştığını duyarsam tabutunla dolaş çünkü yaklaştığını duyduğum an canını almaya geleceğim. Duydun mu beni?” diye haykırsa da Oğuz’un onu duyacak ne hali ne dermanı kalmıştı. Beren’in korkmuş yüzünü avuçları içine alan Umut şimdi çok sakin bir sesle “Korkma ben yanındayım. Şimdi buradan gideceğiz. Tamam mı? “dedi. Beren gözleri yaşlı bir halde ona onaylarcasına başını aşağıya yukarıya salladı ve bir anda onu kucağına aldı. Kimselere aldırış etmeden, sanki az önce kavgadan çıkan kişi kendi değilmiş gibi kucağında her şeyi olacağım dediği kadının kendisine güvenerek sığınmasından duyduğu güven ile herkesin dehşet içindeki bakışları ile oradan uzaklaştılar. Güzel geçirmek istedikleri gecenin bu şekilde sonuçlanacağını ikisi de bilemezdi. Her şerrin arkasından gelen bir hayır vardı. Her şeye rağmen kazandıkları hayır ise belki de yüreklerindeki aşklarıydı. İlk görüşte gözlerinde takılı kaldıkları, bir insanın bir ömür hissedemediklerini bir bakışla yüreklerinde sarsıcı bir şekilde yaşadıkları aşklarıydı. Kimine göre imkânsızdı belki… Ama aşk da imkânsız ve gerçekleştiği anda mucize olarak adlandırılmaz mıydı? Kim bilir belki onların ki de imkânsız bir mucizedir. |
0% |