@ulkukrgl
|
Gördüklerim gerçek olmasını istemeyecegim kadar kötüydü William'ı aradım ve hemen bana gelmesini söyledim. Ben zar zor izlemişken onun orada canlı canlı izledigini düşünmek sesindeki o titremeyi gayet açıklıyordu.
Kamera kontrol odasına girdim ve etrafa bakmaya başladım. Gelen arabayı görünce hemen kapıyı açtım ve arabanın içeri girmesine izin verdim evden çıktım ve William'ı karşıladım.
Çok korkmuştu elleri hâlâ titriyordu yanına gittim ve biraz olsun sakinleşmesini sağlayabilmek için sıkıca sarıldım.
William ile küçükken tanışmıştık ailelerimiz sayesinde, benden 5 yaş büyük olan William'ı olmayan ağabey'im yerine koymuştum. Uzun boyu, zayıf fakat kaslı bedeni, hafiften dalgalı siyah saçları ve ela gözleriyle gayet yakışıklı bir adamdı.
Beni kardeşi gibi sevsede konu iş olunca profesyonelliginden asla ödün vermezdi. Tıp mezunu olduğu için buradaki hastanede hem doktor olan çalışıyor hem de yönetim konusunda bize her zaman yardımcı oluyordu.
Yavaş adımlarla eve doğru ilerledik will'i koltuğa yönlendirip mutfaktan su doldurup geldim. Suyu içince biraz daha kendine gelmiş gibi görünüyordu.
"Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir Venüs?"
"Bilmiyorum William, sen çıkarken durum nasıldı?"
"Kötü, çok kötü aralarından zor çıktım sadece hastane değil sokaklar da da durum aynı. Çıkar çıkmaz arabaya binip direk buraya geldim."
Yavaş fakat delirmis gibi olan hareketleri, yaralarından akan irin ve yedikleri insanların kanını hala üzerlerinde taşıyan o varlıkla zombiden başka birşey diyemezdim. Gören insanlarin çığlıkları birbirine karışırken, küçük çocukların ağlamaları durmuyordu. Bunlar videoda gördüklerimin sadece bir kısmıydı. İnsanları yerken ki bölüm benim için en kötüsüydü.
İzlemek bile zor gelmişti bana fakat will canlı canlı görmüş ve oradan çıkmayı başarmıştı.
Bilgisayarı elime aldım ve hızlıca haberlere göz gezdirdim. Her yerde son dakika olarak hastanenin görüntüleri ve zombiler vardı. Hızlı hareket etmeseler de panik olan insanların kısa süreli yaşadıkları donma zombilerin onları yakalaması için yeterli oluyordu.
Olay yerine gelen polislerin üzerlerine yağdırdıkları kurşunlar onları hiç etkilemiyordu, birinin başına ateş ettiğinde zombinin yere yığılması ile zombilerin başlarını hedef almışlardı. Ölen zombilerin yerlerini ısırdıktan sonra dönüşen diğer zombiler alıyordu. Çok hızlı yayılıyordu. Daha fazla izleyemedim ve bilgisayarı kapattım.
Hızlıca düşünmeye başladım zombilerin nereden geldigi şimdilik bilinmiyordu zaten o kadar ani gelişen bir olaydı ki kimse düzgünce müdahale edemiyordu.
Gördüğüm kadarı ile hızlı değillerdi fakat sayıları çok çabuk artıyordu. Öldürmeden durdurulamayacagını da görmüştüm. Öldürmek için de kafasından hasar alması gerektiği de kesindi. Onlar gibi olmamanın yolu ise ısırılmamaktan geçiyordu.
Bildiklerimiz şimdilik bu kadardı. Olay eve uzak olsa da mutlaka buraya da geleceklerdi ve biz de zombilerle yüzleşmek zorunda kalacaktık. İşte o zaman ya ben onu öldürecektim ya da o beni, bu yüzden öldürme fikrine kendimi alıştırmam gerektiğinin farkındaydım.
Zombilerin yavaş harektlerini göz önünde bulundurunca yıllardır aldığım eğitim sayesinde gayet çevik ve hızlıydım. Onları alt etmem çok da zor olmamalıydı.
"Venüs buraya gelirmisin?"
Will'in sesi ile düşüncelerimi bıraktım ve yanında doğru adımladım. Lise döneminde kendine uğraş arayan will bilgisayarlarla baya ilgiliydi.
Benim bilgisayarımı açmış olay yerine yakın güvenlik kameralarına bağlanmış olan biteni izliyordu. Yanına oturdum ve ekrana baktım. Tahmin ettiğimden daha da hızlı yayılmış garip hareketleri ile ilerleyen zombiler her yerdeydi. Kaçmak isteyen herkes arabalarına binmiş uzaklaşmaya çalışıyordu. Kaza yapmış arabalar devrilen ambulans ve oradan oraya koşuşturan insanlar ile etrafta tam bir kaos hakimdi.
Will'den virüsün sadece burada mı yoksa başka ülkelerde de var mı diye araştırma yapmasını istedim. Aldığım cevap ise korkunçtu bütün Amerika kıtasına yayılmış olan virüs hızla diğer kıtalarda da görülmeye başlanmış durmadan ilerliyordu.
Ekrandan kafamı kaldırdım. Dışarda hoparlörden sesler geliyordu dışarı çıktım ve dinlemeye başladım. Virüsün ciddiyeti anlaşılmış ve devlet insanları güvenli sığınaklara tahliye etmek için çağrı yapıyorlardı. Bu iyiydi fakat herkesi tahliye etmek kesinlikle sorun olacaktı.
"William sığınaklara tahliye için çağrı yapılıyor askeri araçlar belli bölgelerden insanları alacaklarmış. Ne yapmamız gerekiyor?"
"Tamam araçların kapasitesini bilmiyoruz, herkesi almaları imkansız"
Bilgisayarı aldım ve kucağına koydum "söylenen bölgelere bak bakalım durum ne"
Bilgisayarı açtı ve kameralara tekrar bağlandı. İnsanların bencilliklerini unutmuştum. Otobüslerin olduğu yerler insan kaynıyordu. Binmek için birbirini ezenler ve kavga edenler çoktu. Arkalarında ise bir zombi sürüsü vardı askerler ne kadar öldürse de gittikçe yaklaşıyorlardı.
Askerler daha fazla dayanamayacagını anladılar ve otobüse koştular binebilen kişileri aldılar ve yola çıktılar Binemeyenler orada kaldı ve zombileri görünce kaçışmaya başladılar.
Kendi kendime güldüm gerçekten insanları böyle mi tahliye edeceklerdi. Gitseydik belki de şimdi ölmüştük. Will'e baktım o da benim gibi düşünüyor olacak ki gitmek için herhangi bir eylemde bulunmamıştı.
Benim evim oradan çok daha güvenliydi. Duvarları zombilerin aşması mümkün değildi kapıyı ise sürekli kapalı tutuyordum. Fakat bir sorun vardı. Evet güvendeydik ama yiyecek sıkıntısı çekecektik uzun zamandır evde olmadığım için dolap boştu. Sadece dün yemek için sipariş verdiğim pizza vardı.
Sürekli evime gelinmesinden rahatsız olduğum için bir kaç kutu istemiş olsam da bu bize en fazla bir gün idare ederdi. Mutlaka dışarı çıkıp yiyecek bulmamız gerekiyordu.
"Will burası dışardan daha güvenli olsada yiyecek bulmamız gerekiyor evde hiç bir şey yok."
Bana döndü hafif endişeli gibiydi fakat kendine güveniyordu. O da benim gibi dersler alıp kendini geliştirmişti. Sakince oturup dinlenince kendine gelmişti.
"Biliyorum Venüs senin spor odandaki eşyalar hala duruyor mu dışarıda onlara çok ihtiyacımız olacak."
Sorusu üzerine sırıttım elbette duruyordu. Onları hiç bir yere götürmemiştim. Benim evim benim oyuncaklarım ile doluydu. Yüzüme bakınca durduklarını anladı ve o da sırıtmaya başladı. Yavaşça oturduğumuz yerden kalktık ve bodrum katta olan spor odasına doğru ilerledik.
Odadan içeri girince direk duvardaki dolaba ilerledim ve açılması için düğmesine bastım. Yavaş yavaş açılan dolapta gözlerimi gezdirdim herşey bıraktığım gibi yerli yerindeydi. O kadar eğitimden sonra evet onlara oyuncaklarım diyordum.
Dolap farklı türlerde ve şekillerde silahlar ile doluydu. Yıllardır aldığım eğitim artık bir işe yarayacaktı. Açılan kapakla beraber elime silahlardan biri olan Glock 19'u aldım yarı otomatik, standart 15+1 mermi kapasitesi ve şık tasarımı ile kullanmayı sevdiğim silahlardan biriydi.
William'ın gözü ise özel olarak yaptırdığım katanadaydı*. Kullanmayı pek bilmese de onu sevdigini biliyordum. Silahlar çok ses yaptığı için katana çok işime yarayacaktı. Susturucu takmayın unutursak bütün zombiler başımıza toplanırdı.
Birbirimize baktık ve raflardan silahları indirmeye başladık susturucularını takıp şarjörleri doldurduk hazırladığımız silahları rafta duran çantanın içine koyduk ve yukarı çıktık.
Üzerine siyah pantolon, boğazlı siyah kolsuz üst ve onun üzerine rahat bir ceket aldım. Kollarımdan ve boynumdan geçen katana'nın kılıfını sırtıma taktım ve katanayı içine yerleştirdim.
Bacak kılıflarımı da yerlerine taktım silahlarımı içene koydum bir tane de silah belime koydum. Özel olarak ekledigim bıçak yerlerine de fırlatma bıçaklarını yerleştirdim. Ceplerime de yedek şarjör koydum. Bu kadarına gerek olurmuydu bilmiyorum ama tedbirli olmakta fayda vardı. Son olarak postal botlarıma da ikişer bıçak koydum ve artık hazırdım.
Aşağıya indim ve William"a baktım belindeki ve bacaklarındaki silah kılıflarının içindeki silahlar, yedek şarjörler, bıçaklar ve elindeki silah çantasıyla gayet hazır gözüküyordu.
"Hemen geliyorum" dedi ve aşağı spor odasına doğru ilerledi elinde bir çanta daha ve iki balta ile geri döndü. Birini kendi kemer yerine birini de benimkine taktı ve garaja doğru ilerledi.
Anahtarliktan Range Rover'ın anahtarını aldı ve arabayı açtı arka koltuğa elindeki çantaları koydu, sürücü koltuğuna yerleşti. Ön yolcu koltuğunun kapısını açarak yerime yerleştim ve kapıyı kapattım.
Cesaret vermek için birbirimize bakıp gülümsedik ve sıkıca sarıldık. Bakalım dışarda durum ne kadar kötüydü.
Ve bölüm sonu...
Bölümü nasıl buldunuz?
*Katana;Katana (刀) ya da Taçi'nin kullanımını takiben 1400'lerden sonraki ismiyle 大刀 dayito, tek-yönlü, uzun Japon kılıcıdır. Çoğu Japon, katana kelimesini genel olarak kılıç anlamında kullanır. Dünyanın en keskin kılıçlarıdır. Japon samurayı tarafından kullanılan, geleneksel tek-yönlü, kıvrık kılıç çeşididir. |
0% |