Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@ulkukrgl

 


iyi okumalar...

 

 

 

Gerçeküstü olaylara her zaman ilgim vardı ama böyle başıma gelsin istemezdim. Dış kapıdan hızla içeri girdik ve geri kapattık. Şifre ile evin kapısını açtım ve bagajı boşaltmaya başladım. Will de yardıma geldi ve hızlıca işimizi hallettik.

 

Herkes inmiş bize bakıyordu. Elimle açık kapıyı işaret ettim.

 

 

"Buyrun eve geçelim" herkesi oturma odasına koltuklara yönlendirdim. John ve Doğu yan yana oturmuş birbirlerine yaslanmışlardı. Kızlar da yan yana oturmuşlardı. Arabadaki gibi etrafa merakla bakıyorlardı.

 

"Beyler, will size oda göstersin üzerinizi falan değiştirirsiniz. İsterseniz duş falan da alabilirsiniz bir süre burada beraberiz."

  

Dediklerim ile kafalarını salladılar ve ayağa kalktılar.

 

"Will, işin bitince yemek hazırlarmısın?"

 

Tamam anlamında gözlerini kapatıp açtı ve erkeklerle beraber yukarı çıktılar. Kızlara döndüm onlar da kötü gözüküyordu. Hâlâ tanışmamıştık onlara doğru ilerledim ve elimi uzatıp gülümsedim.

 

"Tanışmaya fırsat olmadı ben Venüs"

 

"Evet bende Aissa" adını söylerken benim gibi gülümsüyordu. Gülüşü adının anlamını taşır gibi samimiydi. Sarı saçları, mavi gözleri, zayıf bedeni ve minyon yüzü ile çok güzel bir kızdı Aissa.

 

" Bende Briana" bu elinde silah olan kızdı. Siyah dalgalı saçları, kahve gözleri, Aissa gibi zayıf bir bedeni vardı.

Memnun oldum kızlar eminim ki temizlenmek istersiniz, hadi size odalarınızı göstereyim. Sonra da beraber yemek yeriz

 

Başlarını salladılar ve beraber yukarı çıkmaya başladık. Evim 3 katlıydı. Benim odam son kattaydı. Will'in geldiğinde kaldığı odası ise ikici kattaydı. Her katta misafir odası mevcuttu.

 

Ben kızları kendi odamın olduğu kata çıkardım. Odama geçip ikisine de istediği kıyafetleri verdim. Benden biraz kısa da olsalar beden farkımız çok yoktu benim kıyafetlerim ikisine de olurdu. Odalarını gösterdim ve işlerini halledince aşağıya gelmelerini rica ettim.

 

 

Bende odama geçerek biraz yatağıma uzandım. Telefonu alıp anne ve babamı tekrar aradım ama buraya geldiğimden beri olduğu gibi yine telefonlarına ulaşılamıyordu.

 

 

Her yere yayılan virüs elbette Türkiye'de de görülmüştü. Onları merak ediyordum. Aramız hiç bir zaman mükemmel olmasa da onlar benim annem ve babamdı. İkisine de seviyordum başlarına bişey gelsin istemezdim.

 

 

Silahlarımı yavaşca çıkardım üzerimi de çıkararak güzel sıcak bir duş aldım. Kıyafetlerimi giyip silahlarımı kontrol ederek tekrar yerlerine yerleştirdim. Yemek yemek için aşağıya indim. Will hazır yiyeceklerden bir şeyler hazırlamıştı. Herkes de aşağıya inmişti. Bende yanlarına gittim ve sandalyemi çekip oturdum. Herkes kaynaşmış gibi gözüküyordu. Birbirleri ile sohbet ediyorlardı.

 

 

Oturunca bakışlar bana döndü. Onlar üzerini değiştirmiş silahlarını bırakmıştı ben ise silahlarımla geri gelmiştim. Gözlerinde ki soru işaretlerini görebiliyordum. Kimse bir şey söylemezken Briana konuşmak ister gibi hafifçe boğazını temizledi.

 

"Immm, şey, bir yere mi gideceksin Venüs"

 

"Evet almam gereken birisi var"

 

 

Will bana döndü ona da henüz bir şey söylememiştim. Merve ile isim olarak birbirlerini tanısalar da yüz yüze hiç görüşmemişlerdi. Will onun benim için ne kadar değerli olduğunu biliyordu.

 

"Merve kardeşim buraya 1 saat uzaklıkta bir sitede oturuyor. Hâlâ evinde onu almaya gidicem."

 

 

Merve'nin ismini duyan Will kafa salladı. Diğerleri de durumu anlayarak önüne döndüler. Kızlar tekrar bana döndüler bişey söyleyeceklerini anladım ve dinlediğini belirtmek için çatalı bırakıp onlara dönerek gözlerimi açıp kapattım.

 

 

"Bizimde yanında gelmemizi istermisin?" Bu sefer soran Aissa'ydı. Erkeklerden de onu onaylayan sesler yükseldi. Zaten araba ile gidip gelecektim yanımda birini daha sürüklememin bir anlamı yoktu.

 

 

"Hayır kimsenin gelmesine gerek yok ben tek gidip gelicem." Memnuniyetsiz bir şekilde önlerine döndüler. Biraz daha yiyeceklerden atıştırdım ve masadan kalktım. Spor odasına inerek raftaki sırt çantalarından birini aldım. İçine iki tabanca, altı yedi tane yedek şarjör, dört tane konserve, iki şişe su ve eczaneden aldığım ilk yardım çantasını koydum. Ne olacağı belli olmazdı beni bir süre idare edecek malzemeyi yanıma almakta bu yüzden tereddüt etmedim.

 

 

Çantayı aldım ve arabanın yolcu koltuğuna koydum. Spor odasına geri döndüm. Diğer duvardaki dolabı açtım ve içinden iki keskin nişancı tüfeği olan Barrett M82'i ve M24'ü indirdim ve çantalarına koyarak yukarı çıktım. Onları da arka koltuğa yerleştirerek kapıyı kapattım.

 

 

Herkes kapının önüne çıkmış gözlerini açmış şaşkınca bana bakıyordu. Galiba fazla abarttıgımı düşünüyorlardı. Olabilirdi ama ben yine de silahları geri bırakmadım.

 

 

"Kendine dikkat et sağlam gel" Will'in sesi ile geri dönmeden elimi kaldırıp onayladığımı belirttim. Arabaya ilerledim ve sürücü koltuğuna yerleştim. Hemen yola çıktım. Hızlı kullandığım araba sayesinde yol çabuk bitmişti.

 

Sitenin önüne park ederek aşağıya indim. Hafif rüzgar kıvırcık saçlarımı uçuşturuyordu. Duraksamadan binanın girişinin önüne ilerledim.

 

 

Şifreyi girip kapıyı açarak sessizce içeriye adımladım. Geniş koridorların bazılarında zombiler vardı. Dikkat çekmemek için sessizce asansöre ilerledim. Düğmesine basarak gelmesini bekledim. Beni gören bazı zombiler yaklaşıyordu.

 

 

Asansöre baktım ve gelmesine 5 kat kaldığını gördüm. Zombiler daha da artmış bir kaç metre ilerime kadar gelmişlerdi. Silahımı çıkardım ve gelenleri vurmaya başladım.

 

 

Asansörün geliş sesini duyunca geri geri yürüyerek asansöre bindim ve hemen 40'ıncı katın düğmesine basmak için elimi uzattım. Kolumu yakalayan soğuk el ile bir an duraksadım. Kafamı kaldırdığım an aç gözlerle bana bakan zombi ile göz göze geldim. Hızlı olmam gerekiyordu ağzını açmış bana doğru yaklaşıyordu.

 

Gideceğim katın düğmesine bastım. Kapıyı kapatmam gerekiyordu. Koridordaki zombiler de yaklaşıyordu hepsi ile uğraşamazdım. Kolumu tutan zombi iri bir adamdı. Kafası ve boynundan ısırılmış her yeri kan olmuştu.

 

Diğer kolumu da tutup beni kendisine çekti. Isırmak için eğildiği an karnına tekme attım. Hiç etkilenmemişti Hızlıca bacaklarına da tekme atarak diz çöktürdüm. Kolumu hâlâ bırakmamıştı.

 

 

Sağ kolumu tutan eline de tekme atıp zorla kolumu kurtardım. Bacağımdaki silahı alıp kafasına sıktım. Diğer kolumu tutan soğuk eli yavaşça bileğimden kayarak yere düştü. Hızlı değillerdi fakat fiziksel güçlerinden bir şey kaybetmemişlerdi. Daha dikkatli olmam lazımdı.

 

Kurşun sebebi ile dağılan kan asansörün içini ve üzerimi kırmızıya boyamıştı. Zombi ile boğuşurken geçen zaman ile asansör ulaşmak istediğim kata gelmişti. Bu katta da zombiler olabilirdi. Az önceki gibi dikkatsiz davranamazdım. Bacağımdaki silahı aldım ve açılan kapıdan etrafı kontrol ederek hızlıca dışarı çıktım.

 

Bu kat temiz gözüküyordu. Diğer katlara göre bu katta daha az daire vardı. Daireler daha büyük tasarlanmış güzel bir teras ve yüzme havuzu eklenmişti.

 

Merve'nin dairesinin önüne geldim ve hafifçe kapıyı tıklattım. Beni görebilmesi için de hafifçe geriye çekilip tam kapı dürbününün karşısına gelecek şekilde durdum.

 

İki, üç kez gelen kilit seslerinden sonra sessizce kapı aralandı. Bir elinde silah ile Merve kapının önünde belirdi. Onu sağlam görünce mutlulukla gözlerim doldu ve içim huzurla kaplandı.

 

 

Hızla eve girip kapıyı kapattım. Hâlâ elimde duran silahı bacağıma yerleştirip Merve'yi kollarından tutup kendime çekerek hemen sarıldım. Anında kollarını belime sarmış başını omzuma yaslamıştı.

 

 

Biraz öyle kaldıktan sonra hafifçe kendimden uzaklaştırdım ve bedenini kontrol ettim. Bir sorun gözükmüyordu. Açık kahve dalgalı saçlarını at kuyruğu yapmış, üzerini giyinmiş ve beline silahını koymuş bir şekilde dışarısı için hazır gözüküyordu.

 

 

"Nasılsın güzelim? Bir şeyin var mı? Dışarı çıktın mı? Tek başına çok korktun mu? Sana geç ulaştığım için üzgü..."

 

Daha fazla konuşmama izin vermedi. Ardı ardına sorduğum sorular ve yaptığım panik onu gülümsetmişti. Kolumdan tuttu ve oturma odasına doğru ilerledi. Beni koltuğa oturtup bir bardak su getirerek elime verdi ve yanıma oturdu.

 

"Gayet iyiyim canım sakinleş lütfen. Olaylar başladığında evdeydim. Herşeyi haberlerden gördüm. Evet ilk başta tabiki korktum ama paniğin bana hata yaptıracağını bildigim için kendimi sakinleştirdim. Evden dışarı hiç çıkmadım. Zaten yiyecek ve suyum vardı. Biliyorsun senden iki gün önce geldim alışveriş daha önceden yapmıştım. Su sistemleri ise hâlâ çalışır durumda. Burada olduğu bildiğim için de askeri araçlarla gitmek için dışarı çıkmadım. "

 

İyi ki de çıkmamıştı. Araçların olduğu yeri görmüştüm. Sırf arabalara binebilmek için birbirlerini çiğniyorlardı. İçim artık daha rahattı kardeşimi sağlam bir şekilde bulmuştum.

 

"Sen neler yaptın nasılsın, gelirken sorun oldu mu?" Olaylar başlayalı başıma gelenleri hızlıca aktardım. Asansör de karşılaştığım zombiyi anlatırken yüzünün aldığı paniklemiş ve korkmuş ifade beni çok güldürmüştü.

 

Merve bana ailemin vermediği ilgiyi, şefkati herşeyi vermişti. Başına gelen en ufak bir olayda fazlasıyla korkar iyi olmam için elinden geleni yapardı. Tabiki bu karşılıklıydı. O bana ne kadar değer veriyorsa bende ona çok değer verirdim. Biz birbirimizin herşeyiydik.

 

 

Anlatmayı bitirince gözleri ile vücudumda bir hasar kontrolü yaptı. Zombinin tuttuğu yer hafiften morarmaya başlamıştı. Onun haricinde bir şeyim yoktu. Gözleri morarmış bileklerimde, kan olmuş ellerim ve yüzümde dolaştı. Yüzünü buruşturdu.

 

 

Ayağa kalkarak ecza dolabından morluk için bir krem ve temiz ıslak bir bez getirdi. Bez ile yüzümdeki ve ellerimdeki kanı temizledi. İşi bitince bezi kenara bırakıp kremin kapağını açarak bileklerime sıktı. Yavaşça masaj yaparak kremi yedirdi. Dolaptan sargı bezi de getirerek morlukları sardı.

 

"Teşekkür ederim güzelim"

 

"Önemli değil canım"

 

Saate baktım bir kaç saate hava kararırdı. Geceye kalmak istemiyordum bu yüzden yavaşça ayaklandım.

 

"Merve" adını seslenmem ile ellerini yıkamak için girdiği lavabodan elinde hâlâ duran peçete ile dışarı çıkmıştı. "Efendim." Ne olduğunu merak eder gibi yüzüme bakıyordu.

 

"Bina da virüslülerden var. Burası güvenli değil bir an önce benim eve geçelim." Evde olan kişilerden haberdardı. O da benim gibi kalabalık olmanın daha iyi olacağını düşünüyordu. Haklı oldugumu düşünüyor olmalı ki tamam anlamında başını salladı. Odasına geçti arkasından bende ilerledim. Dolabından bir silah ve bir kaç yedek şarjör çıkardı. Silahı benim gibi bacağına bağladığı kemere yerleştirip, şarjörleri de ceplerine koydu.

 

 

Merve silahlardan ve dövüşten pek hoşlanmazdı. O herhangi bir sorun olduğunda tatlı dili ile olayı çözer kaba kuvvete başvurmazdı. Sabırlıydı. Ben ise işime gelmezse hiç sabretmez kavga, dövüş ile olayı halleder aradan çıkardım.

 

Kendini savunabilecek kadar dövüşmeyi kendimi acındırarak Merve'ye zorla öğretmiştim. Silah konusunda ise daha çok uğraşmış olsam da onun için de benim ile zorla eğitim almıştı. Şimdi ise eğitimlerin faydasını görme zamanıydı.

 

Hazır olmalı ki beni de kolumdan tutarak kapıya doğru ilerledi. Kapının önünden benim daha yeni fark ettiğim ondan ihtiyaçları için hazırlamasını istediğim çantayı sırtına taktı ve gülümseyerek bana döndü.

 

"Hadi gidelim kardeşim."

 

Bölüm sonuuu

 

arkadaşlar fikrinizi almak istedigim bir konu var bölümler uzun mu sizce ?

 

 

Loading...
0%