@ulkukrgl
|
İyi okumalar...
Kapıyı yavaşça açarak dışarı çıktım. Arkamdan çıkan Merve ses yapmadan kapıyı geri kapatmıştı. Gelirken boş olan koridorda şimdi bir kaç virüslü vardı. Nispeten boş ve büyük koridorda yürürken ki ayak seslerimiz yankılanıyordu. Duyan zombiler hareketlerini hızlandırabildigi kadar hızlandırmış, yakalamak ister gibi ellerini önüne uzatmış bize doğru ilerliyorlardı.
"Merve öldür onları" dediğim ile gözlerini açarak bana döndü. Bunu ona yaptırmalıydım. Şuan buraya az olan zombiler ile onu öldürmeye alıştırmam gerekiyordu. Daha kritik bir durumda öldürmekte tereddüt ederse bu yaptığı son hata olabilir ve ölebilirdi.
"Hadi mutlaka yapman gereken zaman gelecek" onun iyiliği için söylüyordum ama hâlâ öldürmek istemiyordu. Hemen önüne kadar gelmiş bir zombi vardı. Müdahale etmedim. Durumun ciddiyetini ne kadar çabuk anlarsa o kadar iyi olurdu.
Yaklaşan zombi kolunu tuttu ve ısırmak için eğildi. Merve'ye baktım ürkmüş bir şekilde kolunu tutan zombiye bakıyordu. İşte tam da bundan bahsediyordum.
Bir anlık o donma anı hayatımızı elimizden alırdı. Onaylamazca başımı iki yana sallayarak eğilmiş zombinin kafasına iki el ateş ettim.
Merve eline ve yüzüne sıçrayan kan ile kendine gelmişti. "ölmek mi istiyorsun güzelim" sözlerim ile bakışları ciddileşti. Belindeki silahı eline aldı ve yaklaşan bir zombiye ateş etti. Gözlerimle geri kalanları da işaret ettim. Kalan 5-6 virüslü insanları da hızlıca öldürmüştü.
Asansörün düğmesine bastım zaten bu katta olan asansör hızlıca açılmıştı. İçeriye adım attım ve Merve'yi de yanıma çektim. Öldürdüğüm zombi hâlâ burada duruyordu.
Önemsemedim ve birinci katın düğmesine bastım. Zemin katta asansörün önünde ben gelirken bana saldıran zombiler olmalıydı. Bu yüzden direk oraya inemezdik.
Açılan kapı ile dışarı çıktım. Hızlıca merdivenlere yönelerek dikkatlice aşağıya indim. Merve arkadan beni takip ediyordu. Düşündüğüm gibi zombiler kapının önünden ayrılmamış ellerini kapıya sürterek açmaya çalışıyorlardı. Düşünme yeteneğini kaybetmişlerdi bu yüzden hâlâ ordaydılar.
Ses çıkarmadan dış kapıya ilerledik ve hızlıca dışarı çıktık. Arabaya ilerledik ve kapıyı açarak bindik. Arabaya ulaşınca derin bir nefes aldım.
"Teşekkür ederim canım. Hava kararmadan önce senin eve gidelim."
Anahtarı çevirdim ve arabayı çalıştırdım. Binada olanlar için teşekkür ettiğini biliyordum. Soru sormadım ve arabayı kullanmaya devam ettim. Gelen uyarı sesi ile göstergelere baktım. Cidden şuan sırasımıydı. Ben bunu nasıl atlamıştım.
Benzin bitmek üzereydi, arabayı hızlı kullanarak 1 saatte geldiğim yolun sadece 5 dakikasını gidebilmiştik. En yakın benzin istasyonu ise yürüyerek bir saate yakındı. Dönüşü de düşünürsek iki saatlik yol yürümemiz gerekiyordu.
Başımıza da bir bela gelmeyeceği belli değildi. O zamana kadar da hava çoktan kararmış olurdu. Bu riski göze alamazdım. Arabayı dikkatli bakılmayınca fark edilmeyecek şekilde bir köşeye park ettim.
"Benzinimiz yok alabileceğimiz yakın bir yer de yok. Geceyi burada arabada geçirmek zorundayız. Güneş doğar doğmaz yola çıkar benzin alır geliriz."
Söylediklerim ile başını salladı haklı olduğumu biliyordu. "Tamam canım öyle yapalım ben acıktım bir şeyler yiyelim mi?"
Evden çıkarken yemek yemiştim çok fazla açlık hissetmiyordum ama Merve tek yemek yemekten pek hoşlanmazdı. Arabaya binince arka koltuğa koyduğum çantayı kucağıma aldım. İçinden iki tane konserve ve su şişeleri çıkardım. Koyduğum plastik kaşıklardan birini, konserveyi ve su şişesini ona uzattım. Gülümseyerek elimden aldı.
"Harikasın" söylediğine güldüm. Hazır yiyeceklerle pek arası olmadığını biliyordum. Konserveye sevindiğine göre gerçekten acıkmıştı. Benim için hazır veya el yapımı fark etmezdi. Sevdiğim sürece yerdim. Kutuyu açtım ve yemeğimi yemeye başladım. Merve çoktan başlamıştı bile.
Yemeklerimizi bitirdik. Ayrı kaldığımız zamanlarda neler yaptığımız ve bundan sonra neler yapabileceğimiz hakkında uzunca konuştuk. Kabaca bir plan yapmıştık.
Sabah gideceğimiz benzinlikten benzini aldıktan sonra arabayla tekrar uğrayarak yedek benzin de alıcaktık. Tekrar böyle bir durumla karşı karşıya kalmayı istemezdim. İşimiz bitince direk eve geçecektir. Eve dönünce yiyeceğimiz bitmeden bir daha dışarıya çıkmayı düşünmüyorduk.
Saat geç olmuştu. Merve'nin gözlerinden uyku akıyordu. Benim de ondan farkım yoktu.
"Arka koltuğa geçip uzan hadi sabah erken kalkarız."
Dediğime kafa sallayarak önden arkaya geçti. Silahları yere bırakıp koltuğa uzandı. Uzanır uzanmaz bu anı bekler gibi iyi geceler dileyerek gözlerini kapattı. Uyuduğu görünce önüme döndüm. Rahat edebileceğim bir pozisyon bularak uykuya direnen gözlerimi daha fazla tutamadım ve kapattım.
Gelen vurma sesleri ile gözlerimi hızla açtım. Neler oluyordu. Merveye baktım yerinde ve hâlâ uyuyordu. Gelen ses ile gözlerimi cama çevirdim. Gerçekten güne böyle başlamak zorundamıydım. Hızla Merve'yi uyandırdım. Dışarıya bakınca gözleri korku ile açılmış sonra ise göz devirmişti. Benim gibi düşündüğüne emindim.
Arabanın etrafını zombiler sarmış kanlı ve pis ellerini yumruk yapmış camlara vuruyorlardı. Daha önce küçük bir çocuğun gazabına uğramış çatlak camı degistirmedigim için şuan çok pişmandım. Başıma böyle bir şey geleceğini nerden bilebilirdim ki. Camdaki çatlak yavaş yavaş büyüyordu daha fazla dayanmazdı.
Bekledigim gibi cam vuruşlara daha fazla dayanamadı ve gürültü ile az önce oturduğum yere düştü. Kırılan camdan ellerini uzattılar. Silahları aldım ve kırık camın önündeki zombilere ateş etmeye başladım. Merve de kendi tarafındaki camı kırmış oradan ateş ediyordu.
Kapının önünde canlı zombi kalmamıştı. Kapıyı açmaya çalıştım, cesetler kapının önüne yığılmış kapıyı açmama engel oluyordu. Lanet şeylerin ölüleri bile zarardı.
Kalan cam kırıklarını kapıdan ayırdım ve bedenimi camdan dışarı çıkardım. Gözden kaçırdığım bazı keskin parçalar bacaklarımı çizmişti. Kalan bir kaç tane zombiyi de öldürdüm. Neyse ki çok ses çıkmamış başka zombi de gelmemişti.
Merve'nin kapısının olduğu yerdeki cesetleri kenara çekerek kapıyı açtım. Fazla oyalanmıştık daha fazla dışarda kalmak istemiyordum. Her zaman bagajda bulundurduğum boş şişeleri aldım.
"Merve arka koltuktaki M24'ü yanına al da gidip gelelim benzin almaya. Yedek şarjör de almayı unutma."
Zombileri öldürürken bir kaç şarjör bitmişti. Camdan çıkarken bende bazılarını düşürmüştüm.
"Tamam Venüs hallediyorum" alacaklarımızı aldık ve yola çıktık. Silahı taşıyan Merve yorulmuş görünüyordu. Her ne kadar spor da yapsa az önce yaşadığımız heyecan ve stresten dolayı nefesini hâlâ düzenleyememişti. Gülerek elindeki çantayı aldım ve boş şişeleri ona verdim. Yüzüme minnetle baktı ve samimice gülümsedi.
Yolun yarısından çoğunu yürümüştük. Artık benzin istasyonu görünüyordu. Yol sakin geçmişti ama istasyonun çevresinde hareketlilik vardı. Kalabalık degillerdi halledemeyecegimiz bir sorun yoktu. Taşıdığım silahı artık kullanma vaktiydi. Yolda kaza yapmış arabaların birinin yanında durdum. Tüfeği çıkardım ve arabanın kaportasının üzerine koydum.
M24, ABD yapımı bir silahtı. 5,5 kilo ağırlığı, 800 metre menzili vardı. Benim en çok sevdiğim özelliği ise pratik bir şekilde sökülüp takılabilir olmasıydı. Evde parçaladığım silahı yavaşça birleştirmeye başladım. Bu özelliğini gerçekten seviyordum işleri kolaylaştırıyordu. Tamamlanınca arabanın kaportasının üzerine koydum ve oraya sabitledim.
Ortam kötü de olsa eğlenmek bizim de hakkımızdı. Bir kaç gün öncesine kadar eğlence anlayışımız farklı da olsa, sonuçta ortama uyum sağlamak gerekirdi. Bizde uyum sağlayıp biraz eglenecektik.
"Güzelim başlamak istermisin?" Soruyu sorarken sırıtıyordum. O da aynı şekilde sırıtıp tüfeğin başına geçti. Koridorda yaşadığı olaydan sonra öldürmekte tereddüt etmiyordu. Evden çıkmadan önce son anda aklıma gelen ve silah çantasına yerlestirdigim dürbünü elime aldım. İşime yarayacağını biliyordum.
İstasyona bakmaya başladım. Saydığım kadarı ile 8 tane zombi vardı. Çok olmaması iyiydi zaman hızla geçiyordu fazla oyalanmak istemiyordum.
"Evet kırmızı t-shirt giyen, kapının önündeki erkek senindir." Söylediğim hedef ile gülümsedi ve gözünü tüfeğin dürbününe yerleştirdi. Eli tetikte bekliyordu.
"Şimdi" söz ağzımdan çıkar çıkmaz dürbünle gözetledigim kırmızılı adam yere devrildi. Yanına gidip alnından öptüm. Bu kız isteyince her şeyi yapabiliyordu.
"Bakıyorum hiç paslanmamışsınız hanım"
"Eh öğretmenim iyiydi" sözleri ile eş zamanlı saçlarını savurup bana dönerek göz kırptı. Deliydi. O silah eğitimine başladığında ben zaten neredeyse bitirmiştim. Hoca ile anlaşamayan Merve ile boş vaktimde sürekli antrenman yapmış gelişmesinde yardımcı olmuştum.
Şimdi sıra bendeydi. Zaten yıllardır eğitimini alıyordum bu konuda kendime fazlası ile de güveniyordum. Silahın başına geçerek bana hedefi söylemesini bekledim.
"Beyaz elbiseli duvarın kenarındaki kız" ile duvar kenarına baktım.
Yavaş hareketleri ile bir sağa bir sola amaçsızca ilerliyordu. Nişan aldım ve beklemeden tetiğe bastım. Tam isabetti. Güldüm ve yerimi Merve'ye verdim. Daha fazla oyalanamazdık.
Artık eve gitmek istiyordum. Bu kadar oyun bugünlük yeterdi. Daha sonra tekrar yapmayı aklıma not ettim.
"Hepsini hallet güzelim gidelim artık" söylediklerim ile kalanları da hızla öldürdü. Artık etrafımız temizdi. Silahın başına geçip tekrar parçalara ayırdım ve çantasına yerleştirdim. Hızlı adımlarla istasyona ilerledik.
Çok uzak olmayan yere çok geçmeden varmıştık. Hemen şişeleri doldurdum ve birini Merve'ye uzattım. Biraz nazlansada şişeyi aldı ve yola çıktık. Gülüşmeler ve sohbet ile 1 saat çok çabuk geçmişti. Ara ara dinlenmek için mola versek de yorulmuştuk.
Arabanın yanına varır varmaz Merve'deki şişeyi de aldım ve depoyu doldurmaya başladım. Arabama baktım. Berbat haldeydi, heryeri kan olmuş iki camı kırılmıştı. Bazı yerlerinde kurşundan kaynaklı izler vardı. Bu arabayı çok severek almıştım ama zombiler berbat etmişti. İç çekerek sürücü koltuğuna yerleştim ve arabayı çalıştırdım. Artık eve gidip dinlenebilirdik.
bölüm sonu. |
0% |