@ulkuymusss
|
Tekrardan hepinize selamlar geçen seferki bölümümüzü giriş bölümü gibi ayarladığım için fazla uzun sürmedi, bu durumun sizi rahatsız ettiğini düşündüm bu yüzden de bu bölümde 3.000 kelime devirmeye karar verdim. UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :)))))
...kafamın arkasında hissettiğim soğuklukla duraksadım, adamlarım arkamda bir yere silah doğrulttular. Yavaşça silahı kafamdan indirmeden arkamdan dolaşarak yanıma geldiğinde gördüğüm yüz ve yüz ifadesi ile gür bir kahkaha patlattım. "vay vaay, bizim ayı ininden çıkıp avlanmaya karar vermiş. SANKİ AVLANAVAĞINI BİLMEZ GİBİ!" volümüm genellikle istediğimden daha yüksek çıkardı zaten. Bunun çoğunlukla işime yaradığını göz ardı edersek bu hoşuma gitmiyordu. "bu sefer değil" dedi göz bebekleri titreyip ne kadar korktuğunu belli ederken -şu an benden geberesiye korkuyor- bir yandan da kafama doğrulttuğu silahı tutan eli titriyordu. O sırada beklemediğim asla da beklemeyeceğim bir şey oldu, ben yine korkup kaçacak dediğim adamın silahı en sonunda kafamda patladı.
Bana oldukça yabancı olan o ses tekrar çığlık attığında adamlarımın birazı da o yöne doğru koşmaya başladı...
()()()()() "abi ya hiç uyanmazsa, ya biterse her şey" diyordu kimin olduğunu çıkaramadığım, ama tanıdığıma emin olduğum bir ses. "bana bak amın oğlu eğer bir daha beni kötü şeyler düşünmeye itersen burada senin ecdadını"..... sesler tekrardan yok olduğunda derin bir uykunun kollarında buldum kendimi yine.
()()()()() gördüğüm kabustan uyanıp doğrulmaya çalıştığımda birinin omzumdan tutup beni geri yatırmasıyla sırtım yine yatakla buluştu. Uyandığımda başımda dikilen ve kesinlikle tanımadığıma emin olduğum bir adam kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Hayatım mı?" afallamıştım. "İncim, iyi misin benim ya-" lanet olsun ne oluyor burada! "Bakın beyefendi, burada beler olduğunu bilmiyorum ama eğer bana biraz daha emin olmadığım bir isimle artı olarak da aitlik eki getirerek seslenirseniz size sözlü taciz davası açarım, ki bunun için avukat parası bile ödemeyeceğimden emin olabilirsiniz." Kendinden emin çıkan sesim karşımdaki adamı bozguna uğratmaya yetmişti bile. "İnci tanem kurbanın olayım ha buraysa ne oldiğuni pi açiklayasun da." Canınız cehenneme burada ne olduğunu asıl siz bana açıklayın. Kapının yakınından gelen adım sesleriyle odadaki tanımadığım onlarca adamın, karşımdaki nalet sapığın ve benim başlarımız o yöne doğru dönmüştü. Adam sanki kapı numarasını kontrol etmek istermiş gibi içeri dönük olan kapının numarasına gözlerini kısıp baktı sonra da "vay amına koyayım, ne biçim bir hastane burası anasının şeyi kadar odası var ya" diyerek tekrardan yoluna devam etti. Karşımdaki adam tekrardan konuşmaya başladığında bu sefer sadece sesi değil görüntüsü de tanıdık gelmişti. "Aziz!" dedim coşkulu sesimle, normalde olsa kocam diye peşinden süründüğüm bu adamı niye hatırlayamamıştım ki ben? Aziz'in gözleri parladığında midemdeki kelebekler alarm vermişti. Ben bu adamı çok seviyordum nasıl olmuştu da unutmuştum onu? Bana tam cevap verecekti ki başımın önce önüme sonra da arkaya düşmesiyle haykırışı kapanmak üzere olan bilincimi zorladı. Kulaklarım çınlamaya başlarken çınlamazlar yavaş yavaş uğuldamalara sonrasında da yerini derin bir sessizliğe bırakırken, gördüğüm bal rengi gözlerdeki hüznü tarif etmek imkansızdı.
()()()()() Gözlerimi yine başımdaki yoğun acıyla açtığımda bu sefer yabancı olduğum bir hastane odasında değil kendi odamda bulmuştum. Rüyamda gördüğüm şeylerin saçmalık seviyesine gülerken odamı dağınıklığına lanet ettim ve "İnci kızım buraları eşşek gibi toplayacaksın" diyerek elimi yüzümü yıkamak için banyoya koştum. "Aziz ne kızım mal mısın nesin ya?" Saflığıma az kalsın kahkaha atacaktım. Gerçekten bazen tam bir aptal olabiliyordum. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya geldiğimde sabunumu olduğu yerde bulamayınca onu aramaya başladım. En sonunda bulamayacağımı anlayınca lavabonun üzerinde duran sıvı sabunu alıp ellerimi yıkadıktan sonra hızlıca bşr duş alıp banyodan çıktım. Ne giyeceğim konusunda derin düşüncelere dalmışken çalan telefonumun sesiyle irkilerek yatağımın yanındaki komedine ilerledim. VALİDEM ARIYOR... Gördüğüm yazıyla kıkırdayarak telefonumu açtım. İstemsizce tekrar kıkırdadığımda arkadan yükselen diktatör ses beni bugün ikinci defa bozguna uğratmıştı... "Anne bir kere de kıkırtılarıma gülümseyerek yada sende kıkırdayarak cevap ver ya!" Sitemkâr çıkan sesim yerini derin bir sessizliğe bıraktığında telefondan gelen cızırtılı sesler kulak kristallerimi oynatmaya yermişti. "İncim, güzel gözlü kızım benim bende senin gibi kaynarsam şu an yengen 30 yıl konuşur kaynadı yanımda diye-" derin bir iç çekişten sonra anneme sabır dilemeye başladım. Fitnenur yengem bize her gelmesinden sonra arkasında elli tane muska bırakıyordu. Sesimi alçak ve anlayışlı çıkarmaya çalışarak konuştum. Annemin çok sıkkın çıkan sesi moralimi sabahın bu saatinde bozmuştu "ne diye ger dakika bizdelerse zaten" diye söylenerek dikkatimi yeniden anneme verdim. "Hass-" -eğer annenle konuşurken küfür edersen dilini kesip çok da münasip olmayan bir şeyler yapar İnci-. Annemle konuşurken argo kelime kullanmak bile yasaktı, zamanında az paspas cezası almamıştım bu yüzden. "Annem benim ya, ben de yanına yardıma geleyim bari demeyi çok isterdim ama üzgünüm gelip de yengemden basıl büyü yapılacağını öğrenip sonra da evimde cinlerin top oynamasını istemiyorum" "İnci kapat telefonu yavrum" -eğer annem bir şeyi bu şekilde tehlikeli bir sakinlikte söylüyorsa kaç demektir- Bir hışımla banyoya girdim ve son zamanlarda duş almaya bile vaktim olmadığı için günlerdir kuru şampuana maruz kalan saçlarıma acıyarak baktım. Canım annem şimdi canının sıkıntısından yine Ordu'nun dağlarına atacaktı kendini. Aslında her be kadar o şehir benim cehennemim olsa da özlemiştim memleketimi... Küvetin dolması için suyu açarken en sıcak be en soğuk su arasından biraz daha sıcağa doğru çevirdiğim musluk başlığını yukarı kaldırarak suyun geçiş iznini vermiş bulundum. Odaya geri dönerek üzerimdekileri tek tek çıkarıp kirli sepetine doğru fırlattım. Bornozumu da alıp telefonunu cebine attım, banyoya doğru giderken kıyafetlerimin arasından yere düşen tişörtü yerden alıp kirli sepetine bıraktım. Banyoya girdiğimde suyun henüz dolmadığını fark edince banyo köpüklerini, şampuanları, çeşit çeşit dul jelinin arasından çok kullanmadığım bir duş jelini alıp bütün ürünlerin arasına koydum. Orada ne kadar kaldım bilmiyorum ama kendime geldiğimde balığa dönüşmeme ramak kalmıştı. Su geçirmez olmasının verdiği rahatlıkla eğilip telefonumu tam aldım derken bu sefer de telefonuma küvetteki köpük bulaştığı için elimden tekrar düştü ama bu sefer küvete değil banyonun sert zeminine düştü. Birkaç kez açma denemeleri yaptım fakat telefonumun açılmayacağını anlayınca da pes etmiştim. Hızlıca üzerimi giyinmek üzere giyinme odama gitmek için bornozumu sıkıca bağlayıp telefonumu yatağımınüzerine fırlattım. ()()()()() AZİZDEN... Saçma sapan bir rüyanın eşiğinden çıkıp çalan alarmın sesinin verdiği rahatsızlıklar telefonumu elime alıp duvara fırlattım. Tekrar yatacağım sırada ne yaptığımın farkına yeni vararak gözlerimi kocaman açtım fakat her şey için çok geç olmuştu. Dışarı çıkmak için hazırlanmam gerektiği gerçeğiyle yüzleştiğimiz dolanıma doğru yürüdüm. Üstüme bol gri bir eşofman, düz beyaz bir tişört ve beyaz spor ayakkabılarımla her zamanki gibi bütünleşmiştim ve motorumun anahtarını da alıp aşağı, kahvaltı yapmaya indim. ()()()()() İNCİDEN... Üstüme giydiğim bordo deri ceketim, krem rengi büzgülü bluzum, bordo rengi yırtmaçlı mini eteğim ve postallarımla uyum içindeydim. Motorumun anahtarını da aldığımda makyaj masama oturup makyaj yapmak için makyaj çantamı çıkardım. Hazır olduğuma göre evden çıkabilirdim fakat çıkmadan bir kahve de içmek istedim ve kendime sade ve sütsüz bir Türk kahvesi hazırlayıp onu içtim. ()()()()() AZİZDEN... Motorumu da alıp yola çıktığımda havanın soğukluğu bana etki etmiyordu hatta şu tepeden vuran yalancı güneş bile canımı sıkılıyordu tüm odağım beni rahatsız eden güneşken kadrajıma 34-SEN-555 plakalı bir motor girdi. Üstündekiyse bir kızdı açık söylemek gerekirse etkilenmiştim çünkü normalde olsa çoğu kızın cesaret edemeyeceği bir hızda İstanbul trafiğinde onlarca arabayı sollayarak gidiyordu ve beni etkisi altına almayı başarmıştı taki önünü başka bir motor kesip aniden durmak zorunda kalana kadar...
Bu bölümlük bu kadar yeter hatta 3.000 kelimeydi geçtik bile umarım beğenmişsinizdir bölümü oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın ki kitabımız üste çıksın sizleri seviyorum |
0% |