@umideniz
|
Salkım söğüt ağacının altında yuvarlandığı uykudan aşina olduğu atın nal sesleri ile uyandı. Arkasında küçük bir toz bulutu bırakarak; abanoz renkli saçlarını savurarak kızıl atının üstünde ona doğru geliyordu. Yüzü sevinçle aydınlandı. Atlı yaklaştıkça bir şeylerin ters gittiğini hissetti. Kadın acı çeker gibiydi. Birkaç saniye sanki zaman durdu. Adam ileri doğru hamle yaptı. Kadın yere yuvarlandı. - Bu imkânsız diye haykırdı. Bugüne kadar kendisiyle yarışacak kadar usta binici olan biri yere düşecekti. Kalbi ağzına geldi. Beyaz elbisesi savrularak yüzünü yaladı. Manolya kokusuyla başı döndü. - Ne oldu diye sordu endişeyle kadını yerden kaldırmaya çabalarken Kadın acıyla çığlık attı. İşte adam o an fark etti. Kadının giysisi kan içindeydi. - O, o bize ihanet etti. Bebeği; bebeğimizi aldı yok artık, kaç buradan - Kim diye bildi adam sanki bir anda yüzyıl yaşlandı. - Mister bebeği öldürdü. Kadın elini karnından çekti. Adam korkuyla geriledi. - Bu gerçek değil bu, bu. Haykırması her yere yayıldı. - Peşimizdeler. Git buradan - Hayır, seni bırakamam Adam kadının söylediklerini duymuyordu. Düşmanlarını karşılamak için kılıcının kabzasını sıkıca kavradı. O olmadan yaşamak ölmekle bir diye düşündü. Kadın düşüncelerini anlamış gibiydi. Kalan son gücüyle ayağa kalktı. Bir ara sendeledi. Adam arkasından gelen ilk atlıyı biçti. Porsuk yayını gerdi. Okuna bir şeyler söyledi. İkinci atlının boğazına saplandı. Arkadan gelenler tereddüt etti. Ne de olsa karşılarındaki KUTSAL KABİR MABEDİNİN çocuğuydu. Bir çırpıda öte dünyaya gidebilirlerdi. Aralarında belli bir mesafe bırakmak için geri çekildiler. Üçüncü adamın sol gözüne saplanan ok haklı olduklarının kanıtıydı. Tüm bunların arasında kadın zar zor ayağa kalkıp bir çember çizmeyi başarmıştı. Elinden geldiğince mor kesesinin içinden çıkardığı tozu çemberin etrafına düzgünce döktü. Ağzından kan boşaldı. Adamı kontrol etti. Savaşmakla o kadar meşguldü ki kadının ne yaptığının farkında değildi. Derin bir nefes aldı. Çemberin ortasında durdu. Kanı içeri damladı. Kadın gülümsedi. Saçlarını açtı. Manolya kokusu etrafa yayıldı. Adam başını çevirdi. Kadının yapmak istediğini anlamış ve deli gibi gerisin geriye dönmeye çabalıyordu. Bir anlık tereddütten faydalanan düşmanları etrafını çevirdi. Kadın gülümsedi. Yumuşacık kadife gibi sesi duyuldu.
- Bu yol acizlere göre değil, Bu yol korkaklara göre değil, Bu yol imansızlara göre değil, Bu yol inançsızlara göre değil, Kendini bil Kendini bil Aniden hızlanan rüzgâr adamla hasımlarının arasına set çekti. Kadın bir şeyler mırıldandı. Kuvvetlenen rüzgârın uğultusundan ne dediğini duyamadı. Yalnızca - Hoşça kal dedi kadın Adam ellerini sevgilisini tutmak için uzattığı sırada ışık patlaması oldu. Mavi alev sağ elini kavurdu. Acıdan bayılmadan önce son gördüğü yaşlı cadının karısının kafasını kesmesi oldu. - O senin torunundu diye inledi. Çığlık atarak uyandı. Kalbi acıdan büzüşmüştü. Doğru nefes alamıyordu. Hâlâ burnuna gelen manolya kokusuyla başı döndü. Karısını, evladını eski pis bir kural yüzünden kaybetmişti. Bir şekilde buradan kurtulup intikam için memleketine dönmeliydi. Gerçi oraya bu şekilde hitap etmek istediğinden emin değildi. Yaşlı kadın aklına geldi. Ellerini hırsla yumruk yaptı. Onu öldürmeden nefesini vermek istemediğini biliyordu. Sadece mabet ağacını bulmalıydı.
|
0% |