Yeni Üyelik
9.
Bölüm

KABUL GÖRMÜŞLER AYİNİ

@umideniz

 

Günahı yiyenler kim?

İlk taşı atanlara sor evlat

İblis Efsaneleri

Derin derin soludum. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ürperdim. Korkmuş muydum? Zifiri karanlıktan yükselenlerin en iyi bildiği duyguydu. Korku. Nefes aldığımız an başlayıp son zamanımıza kadar iliklerimize işleyen ve bizi ilerleten güçlerden biriydi. Korku diri tutardı.

Evlat, birazdan en dip en ıssız yerine ineceksin. Umudunu kaybetme.

Umut hiçbir zaman ben de olmadı büyükanne diye mırıldandım.

Hayatta ve ayakta kal. Ruhunu koru evlat

Yavaşça ayağa kalkan yaşlı kadın elindeki gri tozu genç adamın üstüne üfürdü. Sağ elini havaya kaldırdı. Etrafını çeviren kişileri hayal meyal gördü. Daha önce girdiği translara benzemeyen ilkel kişiliğine doğru çekildi. Karanlığın bir sonu varsa burası o sonunda ilerisiydi.

Evimdeyim diye mırıldandım

Hadi başlayalım dedi yaşlı kadın

Yedi adam ellerindeki mızrakları genç adama sapladılar. Ağzından kan boşaldı. Bedeninden damlayan kanı mermer kavanozlara doldurmaya başladılar. Kan kavanozları dolmadan bu diyara geri dönmeliydi. Yoksa ruhu döngüde kaybolacaktı.

Yaşlı kadın siyah cübbesini sıyırdı. Kamburunu düzletti. Sol eliyle buruş buruş derisini de kemiklerinden ayırıp gerçek bedenini aşikâr etti. Abanoz renkli saçları beline uzanıyordu. Lacivert gözlerini kısarak etrafına baktı. Yedi adam yere kapaklanmış ondan gelecek emirleri bekliyorlardı. Başını sağa ve sola salladı. İnce, uzun zarif parmaklarının arasında beliren kırmızı iplikleri adamın üstüne koydu. Çemberin çizgilerini derinleştirerek kırmızı bir toz döktü. Mabet ağacından aldığı yaprakları, adamotu, kurt kemiklerinin tozu ve Omicron Irmağından alınan suyla karıştırıp bir macun elde etti. Macundan kopardığı ufak parçayı adamın ağzına yerleştirip yutmasını sağladı.

Ateşi harlayın ve demir çubukları hazırlayın

Nasıl isterseniz Mister

Çabuk zaman daralıyor

Evlat sağ salim dön

Artık tek başınasın.

O kadar ağrım vardı ki. Susuzlukta başka bir sorundu. Zorla ayağa kalktım. Bedenim yanıyordu. Akli melekelerim karışmıştı. Sanki biri kim olduğumu unutmam için özel çaba sarf ediyordu. Bir iki adım atıp yere yuvarlandım. Mide bulantım yüzünden kustum.

Ayağa kalkmalısın evlat dedi biri otoriter sesiyle

Böyle iyi dedim bıkkın ve yorgun sesimle

Geri dönmelisin

Böyle iyi dedim ihtiyar

Ya intikamın

İntikam mı? Kimden ve niçin

Sen unutulmuşlar nehrine mi atıldın?

Bilmem ihtiyar

Ayağa kalk evlat

Dinlenmek istiyorum

Gözlerimi kapadım. Karanlık sarıp daha da içine çekti beni. Manolya kokusuyla dönen başım, mutlulukla sırıttım. Ah, bu koku için bile ölebileceğimi düşündüm. Ne zevk diye mırıldandım. Bedenim ağırlaştıkça ruhumun sıkıştırılıp büzülmesi arttı. Kapana kısıldığımı hissettim. Karanlığın bir sonu varsa inan ki evlat ben orayı da terk ettim. Aniden birinin varlığını fark ettim. Titredim.

Hoş geldin Argo Navis dedi yıkıcı gücünün varlığıyla ezilen bedenim iki büklüm olurken kahkahası yayıldı.

Sen kimsin?

Gerçeklerin bekçisi dedi alay ederek

Ayaklarımdan tutup sürüklemeye başladı beni. Odanın ortasındaki mermer sunağın üstüne fırlattı. Bedenimden damlayan kanlar iyicene güçsüz bırakırken sol elini kalbimin olduğu yere soktu. Taş kestim. Korkuyla yüzüne baktım. Çoğu kez ölümümü düşünmüştüm. Lâkin yaşamak istiyordum. Hâlâ nefes almak ve ne pahasına olursa olsun yaşamak istiyordum.

Kollarının arasındaki kılıcı kaldırıp karnıma sapladı. Çığlığım yayılırken sağ elindeki eritilmiş sıvıyı üstüme döktü. Kızıl renkli sıvı tenime değince kavrulan etlerimin kokusu ve acısıyla bayıldım. Uzun zaman önce derinlerde bir yerde sanki buna benzer bir şeyler yaşadığımı anımsadım. Gri saçlı birinin mütemadiyen birine seslendiğini duyuyordum. Ansızın manolya kokusuyla başım döndü ve ayıldım. Kavrulmuş etlerimin altından kemiklerin gözüküyordu. Acıdan çıldırmak üzereydim. İlk kez ölmek istedim.

Hâlâ hayattasın. Bak bu iyi dedi sol elini bedenimde gezdirirken

Gözlerim kapanırken eskisi kadar acımadığını düşündüm. Daha karanlık daha ilkel bir yerlere gittiğimi hissettim. En sonunda durdum. Hani bir durgun suya bir taş atılır ve dipte başlayan dalgalar büyür büyür ve sonunda kıyıya vurarak yok olur biterler ya işte şu an ruhumun kıyısında yok oluşuma bakıyordum.

Uzun boylu, ela gözlü, abanoz renkli saçlı bir adam gözlerini bana dikmiş bakıyordu.

Hoş geldin evlat dedi

Neredeyim?

Bendesin dedi

Sana gerçekleri anlatacağım evlat ve geriye döndüğünde ölmeye karar verdiğinde ben doğacağım

Sen kimsin?

Dokumacı

Loading...
0%