@umideniz
|
Sizin zamanınıza göre oldukça yaşlıyım. Tanıdığım, güvendiğim herkes ya esir edildiler ya da katledildiler. Sadece yaşayıp yaşamadığını merak ettiğim bir kişi var. Onların kavramlarına hapsedilmişken kız kardeşdediğim. Dünya üzerinden yok olsa bileceğimi fark ettim. Dudağımsol kenara doğru kıvrıldı. Sinsi gülümsememi yanıma gelen adam böldü. Efendim Sonuç Bulduk. Yaşıyor yani Ailesi ile taşrada İyi hadi yola çıkalım. İki hafta süren yolculuktan sonra yaşadığı taşraya geldik. Görünüşüm değiştiğinden tanıması neredeyse imkânsızdı. Sadece lacivert gözlerim aynıydı. Hadi başlayalım evlatlarım diye mırıldandım. Gecenin zifiri karanlığına sinenler sessizce hareket ediyorlardı. Günün ağarmasına az kalmışken olanlardan habersiz uyumaya devam ettiler. Işık yayılırken geceki katliamın ilk izleri de ortaya çıkmaya başladı. Meydanda toplanan ceset parçalarına yığılmış odunlar eşlik ediyordu. Getirin dedim Evlatlarım sürükleyerek getirip ayaklarımın altına attılar. İntikam duygumu gün yüzüne çıkardım. Olacak olanları düşündükçe dudaklarımı yaladım. Korkularının kokularını hissediyordum. Onun gibi acımasız olmayacaktım. Belki de olurdum. Görüşmeyeli nasılsın pislik herif dedim Sen benim kim olduğumu biliyor musun dedi Evet maalesef ki seni çok iyi tanıyorum ve de sen de beni Seni tanımıyorum diye bağırdı. Ah sevgili baş rahibim diye tısladım ayaklarının önüne eski benden kalan tek eşyayı fırlattım. Olamaz seni yok ettim ben Evet zaten ben de o zavallı değilim. O yüzden sana çok müteşekkirim. Kozamdan çıkmama yardım ettin. Tabi ki sen bir aracıydın. Sadece bahşedilen gücümün hakkını veriyorum dedim torununu ateşe atarken. Annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın acıdan ölüverdi. Ne garip insan acıdan da ölebiliyormuş. İyi de ben niye ölmedim. Lacivert gözlerimi diğerlerine diktim. Baş rahip her birini katlettim. Sana gelince efendi dedim. Burada ölene kadar yaşayacaksın. Başlayalım mı? Yapın Ateşin karşısına porsuk ağacından yapılmış bir direk getirdik. Kelimenin tam anlamıyla onu da kazığa oturttuk. Sağ elimdeki tozu üstüne üfürdüm. Neden ölmedim diye düşünüyorsun di mi? Toz yüzünden. Ne güzel di mi sevgili yaratıcım diye tısladım. Ben ne zaman istersem o zaman öleceksin. Etlerin kemiklerinden düşecek ve sen ölüp tekrar dirileceksin. Her yeni gün bugün yaşananları yaşayacaksın. Hmm bir zamanlar dediğin gibi öldüğünden emin miyiz? Sor bakalım kendine emin misin öldüğümden. Kız kardeşin diye inledi. Bir vakitler o kavramla sevdiğim biri vardı. Yaşıyor dedi Yani Beni ona götürürsen yaşamasını garanti ederim. Haha haha yaşayıp yaşamaması artık önemli değil ki sana söylediğimi anlayamıyorsun değil mi? Sizin kavramlarınızdan kendimi özgür kıldım. Ona gelince yaşayıp yaşamaması tamamen pes edip etmemesine bağlı bir de şansına Senin geberdiğini görmeden ölmeyeceğim diye tısladı. Onu orada bırakıp tapınağa gitmeye karar verdim. Böceğin biri için fazla zaman kaybetmiştim. İki mevsimi geride bırakmıştık. İki şelalenin kavuştuğu nehre vardık. Kısa bir an gözlerimi kapadım. İçimden yükselen duygu burayı sevdiğimi hatırlattı bana. Madem öyle diye mırıldandım. Burası da lanetlenecek yerlerden. Akasya ağaçlarını görünce sola döndük. Beyaz Kule önümüzde belirdi.Taş patikadan ilerleyip tanrıçanın heykellerinin önünde durduk. Gözcüler geldiğimizin haberini çoktan ulaştırmışlardır. Birkaç dakika sonra tapınağı korumakla görevli savaşçılar önümüzde belirdi. Birçoğunu tanıdığımı anımsadım. Lakin hiçbirinin yaşaması önemli değildi. Saldırmadan önce kim olduğumu anlamaya çalışıyorlardı. İçlerinden biri elindeki kılıcı kınına soktu. Ağır adımlarla yanıma gelip diz çöktü. Ölmediğine çok sevindim dedi Soran gözlerle bana baktı Ha doğru ya senin olayın olduğunda ben ayindeydim. Bir şeylerin yanlış olduğunu anladığım an ne yazık ki çok geç kalmıştım. Sadece onu kurtarabildim. Yaşıyor yani Yaşamak denirse Sen? Ağabey benim Anser O nerede Kulede esir olarak yaşıyor. Sana olanlardan sonra kimse ile konuşmuyor. Ve yüzü neyse görünce anlarsın. Ayağa kalkıp kılıcını çekti. Karşı tarafı ekin biçen çiftçiler gibi hasat etti. Önümüzde ilerlerken Anser pek uymuş sana Eh bazı şeyleri hiç unutmadım. Onların bana seslendiği adı asla kabul etmedim. Nerede En üst katta. Kuşağımdan çıkardığım kesemi açıp gri macunu çiğnemeye başladım. Bedenim iki büklüm oldu. Ellerim kıvrılıp kemikleri uzadı. Yüzümü buruşturdum. Sol gözümden çeneme kadar yara izini ela gözler tamamladı. Şaşkınlıkla bakan adamlarıma güldüm. Gidip emanetimizi alalım. Bizi gören herkes önümüzde hürmetle eğilip yolumuzu açıyorlardı. Kulenin kapısına gelince durdum. İçimden yükselen acıyla kasıldım. Burada eski ruhumun hayaletini hissettim. Hâlâ acı içinde kıvrandığını anladım. İçeri girip merdivenleri çıkmaya başladım. Odanın kapısını açıp içeri girdim. Anser hariç diğerleri dışarıda kaldılar. Kadın kafasını kaldırıp gelenlere baktı. Adamı görünce korkuyla çığlık atıp odanın köşesine sindi. Sol elini gelme diye yukarı kaldırdı. Anser ağır adımlarla kadının yanına gitti. Diz çöküp kulağına mırıldandı. Hızlıca kafasını kaldırdı. Aniden ayağa kalkıp adamın tam önünde durdu. Ellerini tutup gözlerine baktı. Göz yaşları yanaklarından süzülüyordu. Adam bakışlarını kız kardeşinin yüzünden çekemiyordu. Bir zamanlar gül goncasına benzeyen yüzünü damgalamışlardı. Bedeninin her yerinde yaralar vardı. Titreyen kollarını ağabeyine sardı. Adam kilitli bir kutunun açılma sesini duydu. Yavaşça yayılmasını takip etti. Kalbine ulaşan hisle diz çöküp ağlamaya başladı. Kadın eğilip ayağa kaldırdı. Saçlarını topladı. Boynuna taktıkları prangadan dolayı çürümüş olduğunu gördü. Öfkesi ipini koparan köpekler gibi yükseldi. En beklenmedik oldu Sakın onlar da zaten bunu istiyor. Bir zamanlar ne demiştin bana senin her bir zerreni bile yok etseler bile senden ufacık eşya kalıntısı bulursam yeniden bana dönersin. Bak karşındayım. Beni eve götür Peki Kuleden indiklerinde basamaklardan akan kan nehri katliamın habercisiydi.Üç mevsimin sonunda Kurt Kayası’nın önünde durdular. Atlarından inip mola verdiler. Birkaç gün burada dinlenip Vulpecula Vadisineineceklerdi. Kayın, kavak, meşe, gürgen ve çınar ağaçlarının hâkim olduğu ormanın kıyısındaydılar. Sessizce yemeklerini yediler. Atlarının eyerlerini çıkarıp serbest bıraktılar. Gidecekleri yere kendi güçleri ile gitmeleri gerekliydi. Gece yarısı ayaklanıp nehre girdiler. Saçlarını açıp enselerine kadar kestiler. Sağ kaşlarının yarısını kazıdılar. Soğuk suya üç kez dalıp çıktılar. Kadın adamlara boş gözlerle bakıyordu. Derinlerde bir yerlerde bekleyen sesin talimatlarını dinliyordu. Ah evet bana hâlâ güveniyor. Onunla işim bittiğinde yanınıza geleceğim sahip diye mırıldandı. Mu Lyrae ateşin başında oturan kadına bakıp sırıttı. İçimizdeki haini uzakta arama Anser bak kıyıda oturuyor diye fısıldadı Olamaz o olamaz İnan bana hain o Nasıl olur Mu İradesini kırıp yeni biri oluşturmuşlar. Eh ne yapalım işimiz bitene kadar yaşamasına izin vereceğim. Üçüncü günün sabahında toparlanıp Kurt Kayasının sol yamacından tırmanmaya başladılar. Gece yarısı devasa bir ağacın köklerine ulaştılar. Derin derin soluklandılar. Çıktıkları yükseklikte hava daha katı ve solunması zordu. Burada doğup büyümemişseniz doya doya nefes alamazdınız. En sonunda göğü delmeye yeminli ağacın bulunduğu zirveye çıkmayı başardılar. Lütfen, biraz soluklanalım diye inledi kadın Nasıl istersen kardeşim Teşekkür ederim. Ateş yakmayın. Heybenizdekini sessizce yiyin. Suyu idareli kullanın. Eğer buranın şartlarına uyum sağlayamazsanız Equ Dağı pek misafirperver değildir. Hakkında söylenenler doğru mu Ne bilmek istiyorsun Her şeyi Bu gece oldukça yorgunum daha sonra Anser Gece ilerlerken yolcular derin uykunun koynuna yuvarlanırken kadın sessizce ayağa kalktı. Kuşağından çıkardığı beyaz kesenin içinden eline döktüğü tozu üfürdü. Etraflarını yoğun bir sis tabakası sarmaya başladı. Kadın istemsiz bir halde ileri geri sallanmaya başladı. Şehadet parmağını dudaklarına götürüp sus diye mırıldandı. Birazdan istediğiniz olacak sahip diye kıkırdadı. Sol elinde beliren suikast bıçağını uyumakta olan ağabeyinin kalbine sapladı. Gözlerini şaşkınca kardeşine bakan adamın ağzı açılıp kapandı. Puf diye bir ses duyuldu. Kadın irkilerek arkasına baktı. Öldürdüğü ağabeyi kanlı canlı baş ucunda yükseldi. Şimdi sorduklarıma yanıt verirsen acını dindiririm. Yok yanlışa devam edersen sen bilirsin dedi elindeki bıçağı kardeşinin böğrüne saplarken. Kadının çığlığı etrafa yayıldı. Ne olduğunu anlayamayan adamlar efendilerinin yüzüne bakıyordu. Kız kardeşime ne yaptınız? Ben senin kız kardeşinim dedi kadın acıyla inlerken Bağlayın Adamlar kadını ağacın köklerinden birine bağladı.Mu elindeki bıçağı kadının yarasının içinde çevirdi. Haykıran kadın bayıldı. Onun iradesini kırmışlar sadece nasıl yaptıklarını öğrenmek istiyorum. Sen bile bilmiyorsan Yo biliyorum kız kardeşimin ağzından duymak istiyorum ki ruhunun ne kadarından kaldığını göreyim. Geri getirebilir misin Şüphen mi var? Aslında bir kız kardeşe ihtiyacım var mı ondan emin olamıyorum Hadi kahvaltınızı yapın. Dikkatli olun. Sözleri ruhunuza sızabilir ve sizin de ondan farkınız kalmaz. Büyü mü? Halledersiniz. Neticede bir aracının yaptığına kapılabiliyorsanız zaten işime yaramazsınız. Sen nereye? Burası sana emanet Anser Mu sırıtarak ayağa kalktı. Geri döndüğünde kaç kişinin kendisine sadık kalacağını merak ediyordu. |
0% |