@umrandemir99
|
İkinci Durak: Demirci Ailesi
Hayat hanımların evinden çıktıktan sonra Armağan hanımların evine gelmiştim. Bu ailenin gerçek ailem olma ihtimali arttığı için daha fazla gerilmiştim. Yolda geri dönmeyi, ertelemeyi çok düşünmüştüm ancak geri dönersem bir daha buna cesaret edemeyeceğimi de çok iyi biliyordum. Cesaretimi kaybetmeden bunu yapmalıydım. Kapıyı çaldığımda, kalbim hızla çarpıyordu. Biraz bekledikten sonra kapı açılmıştı. Karşımda gençten bir çocuk vardı. En küçükleri olan Selim olabileceğini düşünüyordum. Ben ona bakarken o konuşmaya başladı:
-Buyurun.
Kendime son kez bir cesaret vererek başladım konuşmaya:
-Merhabalar. Ben Avukat Afra Deren. Bir konu hakkında Armağan hanımla konuşmak için gelmiştim.
Beni süzdükten sonra:
-Bir dakika bekleteceğim sizi, annemi çağırıp geliyorum.
Hafif bir tebessümle başımı sallayarak onayladım onu.
Kısa bir süre sonra çok güzel bir kadınla birlikte geri geldi. Acaba benzerliklerimiz var mıydı? Bu düşünce heyecanlandırmıştı beni. Yüzünde ki hafif tebessümle konuştu benimle:
-Buyurun benimle konuşmak istemişsiniz
Bende onun gibi yüzümde oluşan minik bir tebessümle cevap verdim ona
-Evet. Eğer müsaitseniz sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyordum.
-Bildiğim ve yardımcı olabileceğim bir konuysa seve seve yardımcı olurum.
-Eğer sakıncası yoksa sizinle baş başa konuşabilir miyiz?
-Tabii. İsterseniz bahçe de konuşabiliriz.
-Olur nasıl isterseniz.
-Bahçeye geçmeden her hangi bir şey içmek ister misiniz?
-Çok teşekkür ederim, zahmet etmeyin lütfen.
Birlikte bahçeye geçmiştik. Eliyle bana bahçede ki sandalyelerini gösterdi. Gösterdiği yere oturdum.
-Artık anlatın isterseniz. Ben iyice merak ettim.
-Yıllar önce bir kayıp ihbarında bulunmuşsunuz. Kızınız kaybolmuş sanırım. Gözleri konunun açılmasıyla hemen dolmaya başladı.
-Evet. Dünyam başıma yıkıldı yıllar önce. Çiçeğimi aldılar benden. Yıllardır hasretim kuzuma ben. Yaşıyor mu onu bile bilmiyorum.
Söyledikleri yüreğime oturmuştu sanki ,o anlattıkça benim de gözlerim sızlamaya başlamıştı. Ama bu konuyu da bu gün kapatmam gerekiyordu. Ama onu böyle görmeye de içim el vermiyordu.
-Su ister misiniz?
Kafasını sallayarak reddetti.
-Eğer konuşabilecekseniz sizden bu konu hakkında yardım isteyecektim.
Yine başıyla cevap verdi bana. Başını sallayarak onay verdi bana.
Benim müvekkilim içinde böyle bir durum söz konusu o da kızını arıyor. Bizde o dönem bildirilen kayıp vakaları ile ilgi birbirleri ile bağlantılı olup olmadığını araştırıyoruz. Bu konu hakkında bize anlatabileceğiniz bir şeyler var mı acaba?
-Benim kızımın olayı biraz farklı.
-Nasıl yani?
-Benim kızımı halası kaçırdı.
-Affedersiniz anlayamadım ? Halası mı kaçırdı dediniz.
-Evet halası kaçırdı. Kendisinin uzun süre çocuğu olmadı, en sonunda hamile kaldı ancak düşük yaptı. Düşük yaptıktan sonra psikolojisi gözle görülür bir şekilde mahvoldu. O sırada ben hamile kaldım ve kızım dünyaya geldi. Bu onu daha kötü etkilemeye başladı. Her ne kadar destek alması için teşvik etmeye, yardımcı olmaya çalışsak da başaramadık gün geçtikçe daha kötü bir hal almaya başladı. Kızıma çok fazla bağlanmıştı. Bu beni de korkutmaya başlamıştı. En son eşi onu kliniğe yatırma konusunda ikna etti ancak bir gece klinikten kaçmış.
Son cümlesinden sonra şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Bu gün çok fazla kadın ağlatmıştım ve bu beni de fazlasıyla üzmüştü. -Lütfen sakin olun. Bu işin sonucu ne olur bilmiyorum ama sizin için de elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
-Yıllarca uğraştım evladımı bulmak için. Ama başaramadım ben. Bulamadım kınalı kuzumu.
Söylediklerimi duymuyordu da acısına ağlıyordu sanki.
-Armağan hanım, yapmayın lütfen böyle. Çok özür dilerim size tekrar hatırlatıp üzmek istemezdim.
İç çekerek baktı bana,
-Ben hiç unutmuyorum ki, insan canını unutur mu? Zaman geçiyor, acılar ,güzel günler, aylar, yıllar geçiyor, ömrüm geçiyor ama yüreğimde yavruma olan hasretim milim geçmiyor. Eğer birine bir nebze faydası olacaksa, ben her şeyi yaparım.
Şimdi ağlayan taraf ben olmuştum. Gözlerimden yaşlarımı durduramıyorum. Durdurmakta istemiyordum açıkçası ağlamak en çok benim hakkımdı belki de bilmiyorum. Biraz daha toparlamıştı kendini Armağan Hanım ve sözlerine devam etti.
-Klinikteki son günlerinde kızımın kendi kızı olduğunu ve onu çok özlediğini söylemeye başlamış. Dediğim gibi bir gece kaçmış klinikten. Kliniğe yatmadan önce evin anahtarını çalmış meğer evden. Kaçtığı gece eve girmiş gizlice. Kaçırmış Umayımı. Geceleri hep aynı saatlerde uyanırdı benim çiçeğim. Alışkanlık olmuştu bende de. Uyanınca gördüm olmadığını. Dünyam başıma yıkıldı tabii.
Derin bir nefes alarak devam etti sözlerine. Ben artık nefes almakta zorlanmaya başlamıştım.
-Kaçtıktan sonra ne oldu ne yaşadı hiç bilmiyoruz bir noktaya kadar var kamera kayıtları da. O gece intihar etmiş Esra. Ama kızımı bulamadık. Çocuk şube de geçti günlerim belki biri bulur da getirir diye. İntihar ettiği bölgedeki evleri kapı kapı bile aradım, kapılarını çaldım yalvardım ama kimse görmemiş yavrumu. Ama ben inanıyorum yaşıyor benim kuzum.
Zar zor sesimi bularak devam ettim konuşmaya:
-Hiç haber alamadınız mı kızınızda, ihbar falan gelmedi mi hiç?
-Geldi gelmez olur mu, ama asılsız çıktı hepsi. Kimi gördüm ama şu kadar para verirseniz söylerim diyen fırsatçılardı –ki eşim tüm servetini bile harcardı- kimi de durumumuzla dalga geçmekten utanmayan vicdan yoksunu insanlardı.
-Anlattığınız her şey için size minnettarım, sizi üzdüysem çok özür dilerim.
-Ben bu acıma her gün üzülüyorum zaten kızım. Uyanınca aklıma gelen ilk şey ‘kızım uyuyabildi mi acaba’, akşam yatarken aklımda ‘acaba kızımın yatacak yatağı var mı?’ , yemek yerken aklımda ‘kızım acaba yedimi’ ….. öyle yani sen beni üzmedin yani merak etme.
Aklımda büyük harflerle bana kızım dediği anlar yankılanıyordu sanki. İçimde Armağan hanımın annem olduğuna dair derin hisler vardı. Ayağa kalkarken uzun uzun incelemeye çalıştım yüzünü acaba her hangi bir benzerliğimiz var mıydı? En merak ettiğim şeylerden biri belki de buydu.
-Tekrar anlattığınız her şeyin için teşekkür ederim, en kısa sürede tekrar görüşeceğimize emin olabilirsiniz.
Beklemediğim bir anda sımsıkı sarıldı bana.
-Ben hiç kaybetmemiştim umudumu ama, bana tekrar sebep verdiğin için ben teşekkür ederim.
……………………………….
Armağan hanımdan ayrıldıktan sonra çocukları okuldan alıp eve gelmiştim. Günlük rutinimiz olan o gün yaşadıkları şeyleri anlatıyorlardı bana yemekte.
-Ama ben demiştim ayniş, eğer eyimi tutmassan düşersin demistim, diynemedi.
-Hıh.. diynememismis, aydanın elini duttum bi tere ama ninede düştüm.
-Ya ben çana benim eyimi tutmassan düşersin dedim, aydanın elini tutaysan tabi düşersin.
-DUTSAYDIN O SAMAAAN!!!!!!
Prensesim sinirlenmişti. Göz teması kurmaya çalışarak iletişim kurmaya çalıştım. Çalıştım çünkü bağırdığında yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyordu.
-Birbirimize bağırmıyoruz değil mi canım kızım. -Ama ayne dutmadı beni düştüm, nine de ayda diyo.
-Ama Alparslan da düştüğün için üzülmüş bi’ tanem, o yüzden söylüyor.
-Ama aynis düştüm saten aytık napcak bi sey yok yoook.
Son tonlaması kahkaha atmama sebep olmuştu. Tam o sırada kapı çalmıştı.
Kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim belki de en son kişi karşımda duruyordu. Merih gelmişti….
Oy ve yorumlarınızla destek olursanınz çok sevinirim. <3 <3 <3
|
0% |