Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@umrandemir99

Oy ve yorumlarınızla destek olursanız çok sevinirim🖤🐼

Çoğu sabahıma ağlamaktan bitap düşmüş, hamileliğin verdiği o aşırı duygu yüklü bunalımlarla uyanmıştım. Acaba hiç sahip olamadığım o kalbinde biri yer edinebilmiş miydi ? hani şarkıda diyordu ya ''ne yapıyorsun şuan mesela, kim var yanında?'' diye deli gibi merak ediyordum. Sonra bunu merak ettiğim için kendime sinirlenip bir de bunu için ağlıyordum. Kendimi hasta, yorgun, bunalmış hissettiğim noktalarda tabii ki Merih'e en güzel temennilerimi ilettim. saçmalamayın arkadaşlar ben gayet medeni bir insanım bir de arkasından küfür mü etseydim ? ne kadar ayıp (!). Ben hiç öyle şeyler yapmam. Neyse ki çocuklar doğdu da kimseye sinirlenecek vaktim kalmadı.

Dünkü hazin karşılaşmamızdan sonra tabii ki olan yine garibana olmuştu ve ben bütün geceyi yarım yamalak uykularla geçirmiştim. Sabah erken saatlerde de çocukların odasına gelmiş onları izliyordum. Kurban olduklarım ya, ben doğurdum bunları ben. Anayım ben ana! diye bağırmam yok mu ? Anlayacağınız üzere ben yine kendimi çocuklarımla topladım, yani toplamaya çalıştım, olduğu kadar. Odama geçip duş aldıktan sonra işe gitmek için hazırlanmaya başlamıştım. Aynı zamanda kafamda çocukları Merih 'e nasıl söyleyeceğime dair soru işaretleri vardı. Hadi Merih'e söyledik, çat diye çocuklara babanız geri geldi diye nasıl söyleyeceğim? Bir de bakalım adam tek mi geldi ? Of anam oooffff diye bağırasım geldi yemin ederim ya.

Bir de işin gurura yedirme kısmı vardı ki orası geldiği gibi geri gitti .Gurur her konuda yapardım ama çocuklarım konusunda yapamazdım. Kendi hayatımda aldığım kararlar sadece beni etkilerken, çocuklarımın hayatının merkezini oluşturan bu konuda maalesef gurur yapamazdım. Merih'in sorumluluklarını yerine getireceğine adım kadar emindim. Ama sorun şu ki annelerine olan sevgisizliği çocuklarıma karşı olan tutumunu etkiler miydi ? Ben alışıktım sevgisizliğe, sevgisizliğine ama çocuklarım büyük bir beklenti içerisindeler. Onların uğrayacağı hayal kırıklığı beni mahvederdi.

Hazırlanıp mutfağa inmiştim. Çocukların kahvaltılarını genellikle bir şey olmadığı sürece ben hazırlamaya özen gösterirdim. Onlarla paylaşabildiğim kadar çok şey paylaşamaya dikkat ederdim. Babaları yanlarında yoktu, bir de annelerinin eksikliklerini hissetmelerini engellemeye çalışıyordum. güçlü olalım, güçlü duralım dedikçe hepten pehlivana dönüştük anlamadan anlayacağınız. Kahvaltılarını hazırladıktan sonra tekrar odalarına çıktım. İkiz olmalarına karşın çok farklı huyları vardı. Mesela Ömür hemen uyanırdı hem de enerjik uyanırdı ancak Alparslan için uyanmak tam bir felaket oluyordu. Nefret ediyordu uyanmaktan. Bu huyu inkarı reddedecek derece babasına benziyordu, gerçi Alparslan resmen küçük Merih olarak dünyaya gelmişti. Huyu, yüz hatları. Resmen yürüyen DNA raporu gibi çocuk doğurmuştum. Aksi gibi Ömür bana benzemiyordu, benzediği özellikleri genelde huylarımız oluyordu. Benim garip takıntılarım çocuğuma miras olarak geçmişti adeta. Mesela bir eli ıslandığı zaman mutlaka diğer elini de ıslatmak gibi (dipnot; yazarın takıntısıdır (; ). Birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için hala aynı odada kalıyorlardı ama en geç bir sene içerisinde odalarını ayıracaktım. Odalarına girdiğim de gördüğüm manzara yüzüme tebessüm yerleştirmişti. Önce kolay lokmayı seçtim ve Ömür 'ü uyandırmayı seçtim. Yanaklarını okşayarak ;

-Annem hadi uyan bir tanem.

Önce yavaş yavaş gözlerini açmaya çalıştı sonra beni fark edince gülümseyerek ;

-Güyaydın akşım aynem.

-Günaydın aşkım kızım . derken koklayarak öptüm meleğimi.

-Hadi bir tanem elini yüzünü yıka, aşağı in ben Alparslan'ı uyandırıp geliyorum.

-Tamam akşım aynem. Derken çoktan çıkmıştı bile yatağından. Şimdi asıl savaşımız başlıyordu.

-Alparslan, annem , kalk hadi bir tanem.

Beni duymayan daha doğrusu duymazdan gelen oğlum kafasını diğer tarafa çevirmişti. Onu zayıf noktasından vurmayı denedim bu sefer.

-Tamam sen uyu o zaman. Biz Ömür'le patates kızartmasını yiyelim. Bu gün kızartma günümüz ya, unuttun mu yoksa sen ?

Ve bingo. Benim gibi patates kızartması delisi olan oğlum için güzel bir taktikle bu gün de çıkarılmaya çalışılan isyan bastırılmıştır. (ümranto'ya selamlar). Hemen ben tarafa dönen oğlum gözlerini kocaman açarak ve kocaman bir gülümseme kondurduğu yüzüyle;

-Geyşekten mi? patis mi kışarttın ?

-Anne sana ne zaman yalan söyledi ? Çok ayıp.

-Cakacıktan dedim ayne cakacıktan. şok şevindim ya ondan.

Tatlı konuşmalarına öldüğüm oğluma daha fazla dayanamayarak kucağıma alıp öpmeye başladım.

-Senin cakacıktan diyen ağzını anne bir yer görürsün. Hadi oğlum, elini yüz ünü yıka gel sen de. Bak Ömür çoktan indi.

-Taam ayniş.

Onu da gönderip aşağı inmiştim. Aklım hala Merih'e çocukları nasıl söyleyeceğimdeydi. Tek bir şeyden eminim ki yakıp, yıkıp bıraktığı enkaza bir kez daha acımayacaktı. Merih'ten böyle bir şeyi saklamak demek kalan küllerimin Ganj Nehrine atılmasına reçete çıkarmak gibiydi.

Gelen çocuklarla birlikte kahvaltımız başlamıştı. Çocuklarla eğlenceli bir kahvaltının ardından, onları kreşe bırakıp, büroya geçmiştim. Ve kararımı vermiştim, önce Merih'le konuşacaktım. Uzamaması gereken bir konu ve ben de bu konuyu uzatmayacaktım. Ama önce öğrenmem gereken bir diğer konu ise hayatında biri var mıydı , çocukları var mıydı ? Çocuklarım için merak ediyorum kesinlikle yanlış anlaşılmak istemem. Zira Merih bu saatten sonra beni hayatına ancak dolar düşerse alırdı. Ki bende onun hayatına girmek için deli olmuyorum hani. Artık sadece çocuklarımın mutluluğu için yaşıyordum. Mutsuz, eksik geçen bir çocukluk bir insanın geleceğini elinden alabiliyor ve ben bunu en iyi bilen insanlardan bir tanesiyim. Merih olmuş, olmamış benim için bir önemi yoktu. Yıllarımı , hayallerimi , kalbimi vermiştim karşılığı olmayan bir sevda için.

Merih'in iletişim bilgilerini bulmam gerekiyordu ancak kimden alabileceğimi bilmiyordum. Önceden olsa abisinden gönül rahatlığı ile her şeyi isterdim ancak Merih'le ayrıldıktan sonra Hakan abi ile aram fazlası ile açılmıştı. Daha doğrusu çocukları gördükten sonra bana ağzına geleni sayıp, beni kardeşine ihanet etmekle suçlamıştı. Ona çocukları söylemek için çok uğraştığımı anlattığım da çok pişman olsa da , bana o zamana kadar gerçek bir abi gibi davranan adam konu kendi kardeşi olduğunda beni anında tehlike olarak damgalamıştı. Çocukluğuma kadar her şeyi bilen adam. Ve ondan yaşanan geçmişimiz hatırına istediğim tek şeyi kabul etmişti. Merih'in düzenini bir kere bozmuştum bir daha yapamazdım. Ondan çocukları Merih'e söylememesini Türkiye'ye geldiği takdirde her şeyi kendim anlatacağıma dair söz vermiştim. O bile bana böyle baktıysa Merih ne düşünür diye çok endişelenmiştim, çok düşünmüştüm.

Artık düşünmüyordum gerçi. İnsanlar ''ne der'' diye -ki bu eski kocam bile olsa - yaşamayı çocuklarım doğduğunda '' Bekar anne'' lafını duyup bana olan bakış açıların değiştirdiklerinde bıraktım. Potansiyel koca avcısı, Çocuklarını yamamaya adam arıyor, sıfatlarıyla baktıkları için bana, artık' 'el alem değil elli âlem de konuşsa, ben kendimden eminsem, el alkışlar, âlem izler. '' moduna geçiş yaparak kimseye açıklama yapmamaya karar vermiştim.

Aklıma gelen fikirle yüz yılın mucidi gibi aydınlanmıştım. Şirketi arayıp randevu almaya karar vermiştim. Lanet olsun çok zekiyim(!).Saraç holdingi arayarak kim olduğumu söylemiş -tabii ki avukat sıfatımla- Merih bey ile görüşmem gereken önemli bir konu olduğunu söyleyerek , randevu talep etmiştim. Kendisi ile görüşüp bana döneceklerini söylemişlerdi. Elim kulağımda telefon bekliyordum. Ki telefonum çaldı.

- Merhaba iyi günler . Saraç holdingden arıyorum. Merih bey yarın 11 gibi sizinle görüşebileceğini iletmemi istedi.

-Teşekkürler. Yarın görüşmek üzere.

Evet dananın kuyruğu yarın kopacak. Belli oldu.

Ne düşünüyorsunuz?
Afra söyleyebilecek mi Merih'e gerçekleri ?
Ya da Merih öğrense tepkisi ne olur ?

Loading...
0%