Oylarınız ve yorumlarınız ile destek olursanız çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.🖤🐼
Şu an holdingin kapısının önünde içeri girmek için cesaret toplamaya uğraşıyordum. Bu leveli atlarsam eğer sırada çocuklara bu durumu açıklamak İçin görüşeceğim pedagog vardı. Son kez cesaretimi topladım ve kapıdan içeri girerek danışmada ki hanımefendiye yaklaştım.
-Merhaba , iyi günler. Benim Merih bey ile randevum vardı.
-Hoşgeldiniz. Kendisinin odası 15. Katta. Asistanı size yardımcı olacaktır.
-Teşekkür ederim. Diyerek asansörlere yöneldim. Bitmesini en istemediğim yolda emin adımlarla ilerliyordum. Sonu hüsran olma ihtimali çok yüksek olan bu yolda geri dönme şansım asla yoktu. Bunu düşünerek ilerledim. Mevzu kendi hayatım değildi, mevzu çocuklarımın hayatıydı. Yalnız kaldığımda beri bir kadın olduğumu unutmuş, sadece bir anne olarak yaşıyordum zaten. Ben bundan asla şikayetçi değilim, onlar benim dünyada ki cennetim, nasıl şikayet edebilirim ki.
Asansör durduğunda derin bir nefes aldım ve asistanına doğru yöneldim.
- İyi günler. Ben Afra DEREN. Merih bey ile randevum vardı.
-Hoş geldiniz Afra hanım. Hemen soruyorum.
Diyerek masasında ki telefondan Merih'in odasını aradı.
-Merih bey Afra hanımlar geldiler efendim. Dedi. Ardından;
-Tabii. Diyerek bana döndü.
- Buyurun Afra hanım, Merih bey sizi bekliyor.
- Teşekkürler. Diyerek odaya yöneldim. Kafamı dağıtmak İçin akşam ki Beşiktaş maçına kadar her şeyi düşünüyordum. Ne ? maç izlemeyi severim.
Kafam da çalan Hücum marşı ile birlikte girdim odaya. Ayakta karşıladı beni canım(!) eski kocam.
- Hoş geldin Afra.
-Hoş bulduk Merih.
-Otur lütfen. Nasılsın ?
- İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?
-Ben de iyiyim. Ne içersin ?
Bunu da beş sene üstüne nezaketli olası tuttu yani.
-Yok teşekkürler. Çok kalmayacağım zaten. Seninle konuşmam gereken çok önemli bi konu var. Çok uzadı biraz daha uzamasını istemem.
-Açıkçası şaşırdım konuşmak istediğini duyunca nedir bu çok önemli mesele.
Her ne kadar kibar da konuşsa ses tonunda ki mesafe bariz bir şekilde belli oluyordu. Derin bir nefes aldım ve ecelimle yüzleşmeye başladım.
-Biliyorum bunu öğrendiğinde çok kızacaksın, yüzümü bile görmek istemeyeceksin ama beni görmen ya da benimle olan iletişiminden çok daha önemli bu konu.
- Afra söyler misin artık?
Gözlerimi kapattım ve tek sefer de söyledim.
-Biz boşandığımızda ben hamileydim.
-Ne! Afra sen ne dediğinin farkında mısın?
Diye kükremeye ve odada volta atmaya başladı.
-Bir sakin olursan anlatacağım her şeyi lütfen.
-Sen ne dediğinin farkında mısın? Hamileydim diyorsun, bu çocuğu doğurmasan gelip bana söylemeyeceğine göre benim bir çocuğum var ve sen bana sakin ol anlatacağım mı diyorsun! Şaka mısın kadın sen!
- Şey..
- Ney? Daha ney var Afra?
- Bir değil iki tane. İkiz çocuklarımız var.
- Kafayı yememe ramak kaldı. Kadın bana bir değil iki diyor bir de .
Derin bir nefes aldı ve
-Anlat Afra. Ben hala akıl sağlığımı koruyorken anlat . Benden çocuklarımı gizlemenin ne gibi bir mantıklı açıklaması olabilir anlat.
Bu nokta da çokta sabırlı bir insan olmadığımı hatırlayarak ben de çıktım çileden ve bağırarak anlatmaya başladım.
- Ya sen boşanma davamıza bile gelmeyip yurt dışına gitmedin mi ? Ben ayrılalım dedim bir kere bile sormadın neden ayrılmak istiyorsun diye, bir kere merak etmedin bu kız neden bana aşıkken hayatından çıkarmak istedi beni diye. Buna rağmen ben sana boşanma davasından sonra söyleyecektim. Bekledim seni, ama sen tenezzül edip davaya gelmediğin yetmiyormuş gibi bir de dava günü yurt dışında ki işlerini başına geçmişsin. Sen resmen benden kurtulmayı bekliyordun Merih. Son kez konuşamadık bile biz seninle. Şimdi gelmiş diyorsun ki benden çocukları nasıl saklarsın. Koy kendini benim yerime de ki '' Beni sevmeyen bir kadın benden olan çocuğumuzu sever mi?'' ya da şey de '' Yüzüme bile bakmayan kadın, gözünün içine baka baka öldüğüm kadın beni görmediği gibi çocuklarımı da görmezse ben ne yaparım?''. Çok kolay geliyor değil mi şu hayatta kimsesi olmayan bir kadın olarak iki tane çocukla bir başına kalmak. Bir gün onlara sahip olduğum şikayet etmedim aksine hep şükrettim. Ama ya sen beni sevmediğin için onları sevmeseydin. Evet yüzde yüz emindim ben, hala eminim sorumluluklarının hepsini yerine getirirdin ama sevgi. Çocuklarımın sevilmediğini düşündüğü için gözünden akan her damlayla boğardım seni.
Vay canına beş senenin birikmişini biraz da olsa dökmeyi en azından bu gün için beklemiyordum. Daha çok bir mahcubiyet olsun efendime söyleyeyim özürler falan dilerim diyordum ama bu da güzel oldu olsun. Merih hala bana donmuş ve şaşırmış bir şekilde bakarken cüzdanımdan kartvizitimi çıkartarak;
-Şimdi burada numaram var. Eğer çocuklarla iletişim kurmak istersen arasın. onlar babalarını tanıyorlar. Sadece geri döndüğünü anlatmam gerekiyor onlara. Bunu da bir pedagog ile konuşarak yapacağım. Olabilecek en az hasarla atlatmalarını istiyorum bu durumu. Görüşmek üzere .
Diyerek bir şey demesine fırsat vermeden çıktım odadan. Holdingin kapısının önüne geldiğimde sinir boşalması mı diyeyim yoksa deliliğime mi diyeyim kahkahalarla gülmeye başladım. İnsanların bana olan tuhaf bakışlarına aldırmadan arabama geçtiğimde kahkahalarım ağlamaya dönüştü. Ben yüzleşmemizin hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Tabii ki günün birinde karşı karşıya geleceğimizi düşünüyordum. Ama daha umursamaz olurum diye düşünüyordum. Bu kadar içimde hissettiklerimi dile getirmem diyordum. O gün o kapıda bir başıma kaldığımda buna karar vermiştim en azından.
4 YIL ÖNCE
Bu gün sondu artık. Onun hayatında ki fazlalık olmaktan kurtulacaktım. Kimse kimsenin mecburiyeti, zorunluluğu olmamalıydı. Ben olmayacak duaya amin demiştim. Bir şeyi çok isteyince insan olacağına inanmak istiyor. Tüm ihtimalleri kendi lehine hesaplıyor. Ama hiç olmadık bir zaman gerçek sillesini o kadar sert çarpıyordu ki, neye uğradığını şaşırıyor insan.
Mahkeme salonun kapısında dava saatinin gelmesini bekliyordum avukatımla. Henüz Merih ya da avukatı gelmemişti. İster istemez ellerim karnıma gitti. Çocukları dava sonunda söyleyecektim Merihe. Eğer davadan önce söylersem biliyorum ki boşamazdı beni. Tam bu sırada avukatı geldi Merihin. Kendisi hala gelmemişti. Dava saatine dakikalar kalmıştı artık. Film sahnelerinde ki gibi gelip beni vazgeçirmesini o kadar isterdim ki ama o bana ayrılmak istiyorum dediğim de neden diye bile sormamıştı. Bırakın bir yıllık eşini yıllarını verdiği arkadaşı olarak bile sormamıştı, derdi ne acaba diye merak etmemişti. Bende verdiğim geçiçi rahatsızlıktan ötürü özür dilercesine kolaylıkla çıkacaktım hayatından. Ancak ortak paydalarımızı bırakarak.
Çok zor alacaktı. Kendimden biliyordum. Babasız büyümek, onun hasretini çekmek, aynı zaman da ondan nefret etmek çok zordu. Ben çocuklarım böyle olsun istemiyorum. Anne babası ayrılan ilk çocuklar benim çocuklarım olmayacaktı tabii ki. Ortak bir paydada buluşacaktık , konuşup anlaşacaktık. Tabii eğer o duruşma salonuna gelseydi. Eğer aradığımda telefona telesekreteri yerine o çıksaydı. Eğer kimseye haber vermeden ülkeyi terk etmeseydi. Evlenme teklifini kabul ettikten sonra yaptığım en büyük gurursuzluk belki de tüm engellemelerine rağmen ona bu kadar ulaşmaya çalışmaktı. Ama ben tüm gurursuzluğuma rağmen yine kaybetmiştim.
Oy ve yorumlarınız bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.
Tişikkirlir, tişikkirler 🖤