@umrandemir99
|
Oy ve yorumlarınızla destek olursanız çook sevinirim şimdiden teşekkürler 🐼🖤 {Küsler barışır, ölüler kavuşur da bizim hikayemiz çok başka.} ✨ -Yanlış mı yaptım ben? Bencillik mi ettim ? -Aksine senin verdiğin karar herkesin verebileceği bir karar değildi. Çok cesur davrandın. Sen ondan çocukları saklamadın. Belki vaktinde söylemedin ama ondan çocukları saklamadın. İntikam ya da inat uğruna da yapmadın. Hayatında seni istemediğini düşündüğün için, onun mutlu olmasını istediğin için çıktığın hayatından. Bu doğruydu. Bir kitapta okuduğum çok güzel bir cümle vardı.'' Biri tarafından yok sayıldığınızı fark ettiğinizde, onu bir daha rahatsız etmeyin.'' Okuduğum binlerce kitap arsında belki de aldığım en doğru tavsiye bu olmuştu. Merih ile olan evliliğimizde belki beni yok saymıyordu ancak onun varlığı eksikti. Beni dostum diyerek benimsediği dönemlerde ki ilişkimiz evliliğimizden kat kat daha iyiydi belki de. Ama aması vardı işte. -Ama çocuklarım vardı benim. Eğer vaktinde söyleseydim çok başka olabilirdi hayatları. Benim duygusal prensesim gördüğü her baba kıza gözleri dolu dolu bakmazdı belki. Ya da benim cesur oğlum bu yaşında evin erkeği olma cabasına girmezdi. Bazen öyle şeyler söylüyorlar ki diyorum ki keşke mahvolan Merih ve benim hayatım olsaydı da onların babaları yanında olsaydı. -Bazen bazı şeylerin yaşanması gerekir. Hayatta bu noktaya bu deneyimleri yaşayarak geliriz. Bu bazen bir vedadır, bazen de bir eve dönüş. Geri geldi belki tekrar gidecek ama bundan sonra ikinizin hikayesi de kaldığı yerden devam etmeyecek. Ben tekrar gidebileceği ihtimalini hiç hesaba katmamıştım. Gerçi artık bir önemi yoktu. Çocuklarım yeterince babaları varken babasız kalmışlardı. O artık bir babaydı ve hayatını çocuklarına göre kurması gerekiyordu. Artık bir nokta da fedakarlık yapması gereken tek kişi ben olmamalıyım. -Ben yoruldum galiba. Çok yıprandım sanırım. Ama bu sadece Merih'in eseri de sayılmaz. Biraz da bazı şeyleri zorlayarak ben kendi kendime yaptım sanırım. Bazen belki de hayır olmayandadır. Şimdi ikimizde bir şeylerin pişmanlığını yaşıyoruz. Çocuklarım için asla pişman değilim yanlış anlama lütfen anlama ama Onlarda hak ediyordu mutlu bir aile ortamın da büyümeyi bir babayı. Benim hatalarımın bedelini onların ödemesini istemezdim. Hayatımda beni sadece ben olduğum için seven birileri olsun istedim. Ama sevdanın denk gelemeyiş olduğunu unuttum. Bu hikaye yarım kalmadı bu hikaye bu kadardı ben kabul edememişim. -Verdiğin mücadeleyi hafife alamazsın. Sen bu inançla yetiştirmiyor musun çocuklarını ? Mücadele etmeden, emek vermeden kazandığınız hiç bir şeyin tadını almazsınız diyerek küçücük çocuklarını çabalamayı öğretmeye çalışmıyor musun ? Belki haklısın bu hikaye bu kadardı, belki de haksızsın bu hikaye devam edecek. Ama sen bunu düşünerek sana hediye olarak verilmiş bu günü harcama. Belirsiz bi yarın varken önümüzde bu günü sevdiklerinle çocuklarınla olabileceğin en mutlu halinle yaşamaya çalış. Yoksa bir bakmışsın 70 yaşına gelmişsin ama hayatın çoğu noktasında ki mutluluğunu kaçırmışsın. Ne demiş Montgomery ''Bu dünya da iyi olan şeylerden biri de bu, ne olursa olsun baharlar yine gelir'' -Benim Baharım çocuklarım. Tek isteğim onların mutlu ve sağlıklı büyümeleri. Bunu İçin tüm çabam. On sene önce ki Afra'ya sorsan '' saçmalama gururum İçin yaşıyorum'' derdi muhtemelen. Hayat işte insana yapmam dediği ne varsa paşa paşa yaptırıyor. Söylediklerime yüzünde ki tebessümü ve hafif bir baş sallamayla karşılık verdi. -Çok teşekkür ederim her şey için. -Bir şey yapmadım ki. -Daha ne yapacaksın? Yanımdasın daha ne olsun? -Her zaman. - Teşekkür ederim. Çocukları okuldan almam gerekiyor. Bir gün çocuklarla gelirim yanına. - Çok sevinirim. Öp onları yetime. Ne zaman istersen kapım sana her zaman açık. -Biliyorum. Benim de. Görüşmek üzere. -Görüşmek üzere. Merih'in yanından ayrıldıktan sonra bürodan izin almıştım. Kafamı dağıtmak ve akıl almak İçin ufak sırrımın yanına gelmiştim. Son üç yılımda ayakta kalmak İçin verdiğim mücadelenin en büyük destekçisiydi. Bu bizim sırrımız olarak kalacaktı. Ben bir dönem çok suçlamıştım kendimi. Seni sevmediğini biliyordun, neden evlenmeyi kabul ettin gibi. Ya da en başından seni sevmeyen insanın sonradan nasıl sevmesini beklersin gibi. Ama sevgiye aç olmak o kadar rezil bir his ki, insana hiç ummadık şeyler yaptırabiliyor. Hele bu ilgiyi beklediğiniz kişi, daha bacak kadarken aşkı size öğreten kişiyse. Anneme midem acıyor anne diye ağlarken aslında onu gördüğümde hissettiğim heyecanın bir mirası olduğunu çocuk yaşımda anlamamıştım tabii. Merih'in anne babası, annemin arkadaşlarıydı. Babam bizi terk ettiğinde annemle ve benimle ilgilendiklerini çok hatırlamasam da annem hep anlatırdı. O döneme ait çok bir şey kalmamıştı aklımda. Bilmiyorum belki hatırlamak istemediğim öyle düşünüyordum. Ama tek bir şeyden eminim şuan babam yanımdan geçse tanımayacağım. Gerçi artık gelse bir şey fark etmez. Hani demiş ya şair '' Yıkıldı yolunu bekleyen şehir, şimdi gelsen de bir gelmesen de '' diye, bende babam demeye bile çekindiğim adam için böyle hissediyordum. Küçükken çoğu şeyi onun yokluğuna bağlardım. Annemin beni büyütmek için geceleri bile yaptığı dikişleri, uykusu olmasına rağmen biraz daha fazla iş yapabilmek adına, o uykulu gözlerle iğne ile elini delik deşik etmesini, ya da okulda baba ile ilgili geçen konularda hep sessiz kalışımı, bir baba ne yapar bilmeyişimi hep onun yokluğuna bağlardım. Çünkü eğer o olsaydı annem bu kadar çalışmak zorunda kalmazdı, Çünkü bir aileye bakmak babanın göreviymiş öyle duymuştum parkta konuşan teyzelerden. Çünkü eğer o olsaydı annem temizlik yaparken beni parka babam götürürdü, ya da bende babasının prensesi olabilirdim. Ama ben hep annemin güçlü kızı oldum. Yanlış anlaşılmasın bundan asla şikayet etmedim. Ama bende isterdim babama nazlanarak büyümeyi. Annem üzülmesin diye yaşadığım olayları içime atmaktansa belki bunu birlikte babamdan saklamayı çok isterdim. Ama şimdi düşününce diyorum ki belki de hayat beni bu günlere hazırladı. Çocuklarımın neler hissettiğini en iyi ben anlıyordum çünkü. Çocuklarıyla bir başına kalan kadın nasıl mücadele eder annem öğretmişti çünkü bana. Ya da ben sadece bu yaşadığım şeylere kılıf uyduruyorum bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa artık bu yük tek başıma kaldıracak kadar güçlü hissetmediğim. Belki de Merih'in gelmesi bu kadar güçsüz hissettirmişti. Adama o kadar şey saydık ama inşallah çocuklarla tanışmak ister. Yoksa zorla bir şey yapamayacağımın bende farkındaydım. Bunları düşünürken gelen telefon sesiyle irkilmiştim. Yabancı numaraydı arayan. Merih bu kadar hızlı dönebilir mi ki acaba. -Alo -Alo. merhaba . İyi günler. Ben afra hanımla görüşecektim. Merih değildi. Buna üzülmüştüm. O olsun istiyordum sanırım. -Buyurun benim. -Ben. Avukat Haluk Akın. Babanız ile ilgili aramıştım. Sanki ses böyle defalarca tekrarlandı kulağımda. 22 sene olmuştu hayatımdan çıkalı. Bir telefon ile tekrar dahil olmasını asla istemiyordum. -Yanlışınız var avukat bey. Benim bir babam yok. Size iyi günler. Telefonu kapatmama müsaade etmeden girdi lafa tekrar. -Durun Afra hanım bu çok önemli. Babanız..... Sizce ufak sırrımız kim? Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. . Tişikkirlir, tişikkirlir <3 |
0% |