Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@umrandemir99

Oy ve yorumlarınızla destek olursanız çok sevinirim. Şimdiden tişikkirler tişikkirler 🐼🖤

 

-Durun Afra hanım bu çok önemli. Babanız hayatını kaybetti. Vasiyeti sizi de ilgilendiriyor. Miras hakkınız da var ayrıca. Görüşmemiz mümkün mü?

Duyduklarım karşısında ne hissetmem gerektiğini bilememiştim. Hayatınızda hiç var olmayan biri hayatınızdan temelli çıksaydı ne hissedebilirsiniz ki ? Demeyin bana kalpsiz olur mu ? Küçücük kalbin tüm odalarını verdiğim sevgimi onlar israf etmişti. Lütfen kızmayın bana ben böyle değildim.

-Maalesef mümkün değil. Kendisi hayatını kaybetmiş . Allah rahmet etsin. Çünkü ihtiyacı olacak. Kendisi hayatını şimdi kaybetmiş olabilir ancak benim hayatımı 22 yıl önce kaybetmişti. Siz yakınlarına bildirin. Zira kendisi bana epey uzak.

-Afra hanım, mirası red dahi etseniz sizinle görüşmemiz gerekiyor. Reddi miras İçin.

-Biliyorum avukat bey ben de avukatım. Ancak benimle buluşmanıza gerek yok. Avukatım ilgilenecek konuyla.

-Afra hanım sizinle görüşsem daha iyi olur size anlatmam gereken başka önemli konular da var.
Gerçekten mühim olmasalar size bu kadar ısrar etmezdim.

Derin bir nefes almıştım. Yaşarken hayrını görmemiştim adam öldü hala hayatıma bir şekilde dahil olmayı başarıyordu.

-Peki avukat bey peki. Ben size müsait olduğum vakti haber veririm sizde uygun olursanız görüşürüz . Olur mu ?

-Uygundur Afra hanım sizden haber bekliyorum.

-Görüşmek üzere avukat bey.

Telefonu kapattıktan sonra hala ne hissetmem gerektiğini bilemiyordum. Benim hayatımdan gideli o kadar uzun zaman olmuştu ki. Bazen yaşadığım olaylara suçlu ararken listenin başına o gelirdi. Uzun uzun düşünürdüm. Gitmeseydi nasıl olurduk. Beni korur muydu bunca felaketten diye. Bazen karşılaşıp hesap sorardım ona, hiç hatırlamadığım haline. Ya da ne bileyim bin tane senaryo kurardım kafamda ama hiç affetmezdim onu. Oysa şimdi tüm senaryolarım boşa çıkmıştı. Ne af dileyen biri vardı karşımda, ne de affetmeme konusunda kararlı bir ben. Bir kez daha gitmişti hiç girmediği hayatımdan. Ama hissediyordum bu sefer sıra açılacak yeni yaralarımdaydı. İnatla da peş peşe gelmeyi seviyorlardı. Anlamadım ki Tarkan ''Acıları bana yolla, dert babasıyım ya ben '' şarkı sözlerini bana bakarak mı yazmıştı ? Yok muydu şöyle '' öp'' şarkısını bana yazmak ama nerdee.

Çocukları okullarından alıp eve gelmiştim. Merih görüşmek istediğini söylerse- ki çocukları ondan sakladığımı öğrendiğinde ki tepkisine bakılırsa görüşmek isteyecekti- çocuklarla konuşmam gerekecekti. Çocukları okuldan almadan önce pedagog ile görüşmüştüm. Pedagog çocukların babalarının varlığını, nerede olduğunu, neden yanlarında olmadığını bildiği için, geri döndüğünü ve onlarla tanışmak istediğini söylemek çocukları hiç bilmemelerine nazaran daha az etkileyeceğini söylemişti. Çocuklarımın en az hasarla bu olayı atlatabilmesi için elimden geleni yapacaktım.

Şimdi çocuklarla birlikte oyun saati yapıyorduk. Gelişimlerine katkı sağlayacak oyunları eğlenceli hale getirerek oynuyorduk. Çok şanslıydım. Çocuklarım sanki yaşadığım şeylerin farkındaymış gibi hep uyumlu çocuklar olmuşlardı. Birbirlerine de çok bağlıydılar, bir şey yaparken mutlaka kardeşi ile de paylaşmak, ya da kardeşi de yanında olsun istiyorlardı. Bu beni çok mutlu ediyordu. Derin derin düşünürken telefonum çalmaya başladı. Arayan yine yabancı numaraydı. Bu sefer Merihtir inşallah. Çünkü çok yorulmuştum artık beklemekten. Çocuklara;
-Annecim geliyorum ben şimdi siz devam edin. Diyerek beni duyamayacakları ancak beni görebilecekleri bir yere geçtim.

-Alo. Afra Merih ben. Çocuklar İçin aradım tahmin edersinki. Çocuklar tam olarak ne biliyor hakkımda? Babalarını biliyorlar dedin. Tam olarak ne biliyorlar? Onları bırakıp gittiğimi mi ne anlattın onlara ? Bilmek istiyorum.

Sinirlenmeye başlıyordum. Olacaklardan sorumlu olmayacağım görecek gününü.

- Sen ne dediğinin farkında mısın? Sen onları bilerek terk etsen dahi ben çocuklarıma '' Babanız sizi istemedi, bıraktı gitti '' dermiyim ? Senin aklın alıyor mu ? Ayrıca bu konular telefonda konuşulacak konular değiller. Keyfin isterse yarın gelirsin büroya konuşuruz. Beni arayıp karakterime dahi uyumadığını bildiğin şeylerle itham edersen, seni bu konuda uğraştırmakta çekinmem. Anladın mı?

- Tehdit mi ediyorsun beni çocuklarla?

Gözlerimle kontrol ettiğim çocuklarıma kaydı tekrar bakışlarım.

-Asla. Bunu senin için değil çocuklarım İçin yapmam. Ama hukuki olarak yapabileceğim her şeyi yaparım. Sen bilmezsin ama ben iyi bir avukatım.

-Peki. Anladım. Gergin olmanın ikimize de bir faydası yok. Sakince konuşarak çocuklar İçin neyin doğru olduğuna karar verelim madem.

-Seninle konuşurken sakin kalmam çok mümkün olmuyor kusura bakma. İthamların hiç hoşuma gitmiyor.

-Peki haklısın. Yarın büroya geliyorum konuşuyoruz o zaman.

-Tamam, haber ver gelmeden. Randevularım var.

-Olur ararım. İyi akşamlar.

- İyi akşamlar.

Akşam akşam sinirlendirmeyi yine başardı beni. Beni en çok kızdıran şeyse kasıtlı olarak böyle bir kötülüğü yapmayacağımı bilmesine rağmen söylediği sözler. Biz seninle beraber büyüdük be adam. Karın olarak tanıyamadıysan bir insan bir arkadaş olarak da mı tanımadın? Ben bir insan hakkında bu kadar yanılmış olamam ya. Aşkın mı gözü kördü gerçekten yoksa, ben mi insan tanıyamıyordum anlamıyordum. Büyük harflerle SABIR çektikten sonra çocukların yanına geçmiştim. Benim tatlı kızım yanlarına geldiğim gibi hem oyun oynamaya devam ediyordu hem de bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

-Ayniş biliyoşun mu bu gün can yayıma otuydu. Heyşeyi biylikte yaptık.

Küçücük elleriyle ağzını kapatarak kıkırdarken devam etti konuşmasına;

-Hemde Alpayşlan yayımışa delemedi.

Kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım. O kadar güzel ve tatlı anlatıyordu ki sabahlara kadar dinlesem doyamazdım. Alparslan da aynı şekilde. O kadar hayat dolu çocuklardılar ki. Hamileliğimin başlarında ikiz olduklarını öğrenince çok korkmuştum. Ya çocuklarıma yetişemezsem, ya eksik hissederlerse kendilerini, babalarının yokluğundan beni suçlarlar mı diye. Belki benim fark edemediğim sorunları vardır diye korkumdan belirli aralıklarla pedagog ile birlikte çocukların psikolojik sağlığına check-up gibi bir şey yapıyorduk. Zamanında benim psikolojim Allaha emanet bir halde kaldığı için çok tedirgin oluyordum. Ben düşüncelere dalmışken Alparslan cevapladı kardeşini;

-Hıh. Ben de İyaydayla oyyadım heyşeyi. Çotta düzeldi bi tere.

Tabii ki abisinin önceliği olmaya bayılan duygusal prensesim, abisinden böyle bir şey duyunca hemen doldurdu gözlerini.

-Yaşı yayi, beyden çot mu eyyendin İyaydayla ?

En büyük silahı olan ve abisinin zaafı olan göz yaşları devreye girince, abisi tabii ki dayamadı ve koca bir adam edasıyla kardeşinin yanağını okşayarak ağzımı kocaman açık kalmasına ama gözlerimin sevgiyle dolmasına sebep olan o boyundan büyük cümleyi kurdu;

-Hayıy. Ey çot şeninle oynayken eyyeniyorum tabii ti şen beyim ömrümsün. Heyşeyin en düzeli şeninle. dedi ve kocam sarıldı kardeşine.

-Ben şeni tızdırmak için dedim öyle. Beyde en çot şeninle eyyeniyorum.

Bir anne başka ne isteyebilir di ki ? Bir gün olurda onlardan ayrılmak zorunda kalırsam biliyordum ki benim çocuklarımın sığınacak limanları vardı. Ben bu duyguyu hiç yaşamamıştım. Ama keşke diyordum, keşke benim de sığınabileceğim böyle bir limanım olsaydı.

-Siz çok harika çocuklarsınız biliyorsunuz değil mi ?

Benim her şeye cevabı olan oğlum ukala ukala ve bana da iltifat etmeyi unutmayarak cevapladı beni;

-Biliyoyuş tabii ti ayniş. çüntü şenin çodutlarınız.

- Ya öylemi. diyerek ikisini birlikte gıdıklamaya başlamıştım.

Merih'e ne kadar kızarsam kızayım bana tüm ömrümün en güzel mucizesini vererek çıkmıştı hayatımdan. Tekrar aynı acıları yaşayacağımı ama bu anı bir kere de yaşayacağımı söyleseler elli ömrüm olsa ellisinde de kabul ederdim.


Sizce avukat ne söyleyecek Afraya ?

Merih tepkisinde haklı mı sizce ?

Oy ve yorumlarınızla destek olursanız çok sevinirim.

Tişikkirler tişikkirler :)

Loading...
0%