Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm Has Bahçe Gülü

@ursuula1

Ön söz


Ey benim gülen yüzüm, sevgilim...

Senin güzelliğin dünyaya dekikodudur.

Bu ne güzellik? Bu ne huy? Bu ne güldür...



İnsanın en çaresiz, en umutsuz hissettiği anlar nelerdir? Bu soru bin bir insan içerisinde farklı cevaplar içerir ama hep hissettirdiği acı aynıdır. Hele bir de kalbinizde tanımadığınız insana duyduğunuz vicdan azabı var ya bunların üzerine eklenir ruhunuzu bir kaç saniye içerisinde, yaşlandırarak mezara daha yakın olmanızı sağlardı. Tüm dünyam zelzeleye uğradı sanki bir kaç saniye içerisinde duyduğum husus, tüm plan yaptığım algılarımı ve yanında duygularımı kendine katarak bozmuştu.


" Elif Hatun Divan kitaplarına ulaştım ama senin defterini bir türlü bulamadım "


Ha?


Tüm dikkatim dar taşlı yollu koridorun sonundan gitmesinin esamisi bile kalmayan akıncıda duruyorken, Mustafa hocamın sözleri gerçek dünyaya saniyeler içerisinde çekip almıştı.


" Has oda önünde daha fazla Hatun olarak durursanız hadımlar bir husus var zanneder ve zinhar sizi bırakmaz bir an önce saraydan uzaklaşın "


Medrese hocamın sesi ve gözleri çok telaşlıydı neden böyle bir ruh haline büründü bilmiyordum ama, eminim bu kadar bilgiyle donanımlı bir hoca bile telaş yapıyorsa büyük bir şey oluyor demekti. Başımı peçemin altında gizlenen onay ifadem ile salladım ve Divan defterini hocamın ellerinden alarak uzaklaşmaya başladım.


" Elif! "


Hocamın ismimi bastıra bastıra resmen tıslayan sesine karşı, adımlarım olduğu yerde buz tutmuş gibi yapışıp kaldı.


" İdrak et Elif unutma. Tevazu içerisinde ol zinhar yanlış düşünceye düşme nefsini öldür yoksa o seni öldürür medrese kibrini yen hatun bu kibir saray duvarlarını mateme götürür. "


Şu an ne kasdetmek istediğini zinhar anlamadım ama kesinlikle, saray içerisinde olan çok güçlü kişilerle hasbihal yaptığını hissettim.


" Hatun seni II. Süleyman Han Hazretleri huzuruna bekliyor "


Ardımdan gelen akıncı bölüğü askerinin sesi yüreğimi olduğu yerde korkuyla, titrediği saniye hocam has odasının kapısını şaşkın bakışlarım ve yüzüme hızla kapattı. Koridorda ben, Nigar, akıncı askeri ve Has oda başı kaldık.


" Niçin? Bir kusur mu işledim "


Cevap vermedi. Saniyelerce peçenin altında terleyen yüzüme rağmen yüzünde bir ifade aradım, eğer bu görüşme kadınların eğitim medresesine zarar olacak bir görüşmeyse kendimi asla affetmezdim.


" Hünkarın kararını sorgulamak sizin gibi yerel halk hatunlarına düşmez ama Akıncı başının Binbaşısıyla has bahçe köşelerinde gizli gizli dolaşıp hasbihal edersen huzura çağrılman olasıdır. "


Ne? Sadece bir kaç defa bahçede denk geldiğimiz adam ile Hünkarın kulağına giden bu husus nasıl olabilirdi. Has oda başının ağasından daha fazla şey duymak adına gitmekte direttim ve bu husus ile alakalı, konuşmasını istedim.


" Nesime sultanın kızı Esma Sultan sizleri has bahçede dolaşırken yakalamış aynı gün içerisinde önce hasbihal etmiş sonra akıncı başının Binbaşısı sizin bedeninizi medrese yolunda kucağında taşıyarak yeni çeri ocağına götürmüş! Tüm bu olayların Hünkarın kulağına gitmeyeceğini mi düşündün? "


Kahretsin!


Esma sultanın gördüğü saniye tamamen idam haberini aldığım an göz kararmam sonucu düştüğüm, saniye olması hususu yokuşa sürükledi. Has bahçe yolunda Hünkarın sağ kolu ve akıncıların başı olan adam, yerel halktan olan bir kızı kucağında taşırsa son derece dikkat çeker ve Hünkarın ilgisini elbet ki yakalardı.


" Ama düşündüğünüz gibi bir husus yok zinhar birbirimizin gözlerine dahi bakmadık yalnızca akıncı başı beni ve Nigar'ı azarlamak için yanına çağırdı "


Kızlar ağasının bu itiraz sözlerime daha fazla dayanamadığını gözlerini hiç saklamayacak şekilde belirtmesinden anladım. Şu an içerisine düştüğüm durumu, Mustafa hocamın sözlerini hatırladığım saniye daha önceden duyduğunu hissettim. Eğer kendi infazını gerçekleştirmek üzere olan bir akıncı başı ile ismim zina yaptıya saray içerisinde çıkarsa kesinlikle ya sonumuz yine idam, ama ikili şekilde ya da nikah demekti. Tüm diretmelere rağmen ağa sertçe kolumdan tuttu ve beni sultanların geçtiği taşlı yol hareminden peşinden sürüklemeye başladı.


" Akıncı başının da benimde zinhar aklımızda farklı hususlar dönmedi sırf siz hadım ve hatunlarla ilişki yaşayamıyor diye bizi de aynı düşünce kefeninize koymanıza lüzum yoktu. "


Sert dilimin harem duvarlarına dolan tıslayan iniltisi kulaklarıma geldiği saniye işte bu kez, çok fazla dilimin uzadığını ve başımın gerçekten ciddi anlamda belaya girdiğini hissettim hatta bu bela kızlar ağasının hadımının bana el kaldırmasıyla son buldu. Gözlerimi korkuyla kapatarak kaderimi beklemek istemedim, ya o tokatı yiyecek ya da buna karşıda dik duracaktım ama beklediğim ceza tokatı gelmedi.


" Destur! Akıncı bölüğü başı binbaşı Mahir! "


Siyah kumaşlarla sarılı yüzünün bakışları otakta gördüğüm adam gibi sertti, kollarından aşağı siyah kumaşın fazlalık olan yerleri kendini özgürce salıyor kızlar ağasının bana tokat atmak isteyen elinin kolunu tutmaya devam ediyordu.


" Bu kaldırdığın elini musalla taşında kesmemi istemiyorsan derhal hünkar hatun haremi içerisinde kaybol. "


Ardımızda olan ve bizi emir altına alarak hünkar huzuruna götürmek isteyen akıncı asker bölüğü sessizleşti, harem hatunlarının büyük ahşap kapalı kapıları ardından gelen sesler bile havaya karıştı sanki.


" Binbaşım sizin hâlâ sarayda olduğunuzu bilmiyorduk affola himayemize bıraktığınız hatuna karşı zinhar tokat attırmaz buna karşın dururduk "


Bu zamana dek bana emir kipiyle konuşan akıncı askerin ses rengi bile başı olan adama karşı değişti, bu değişim ne kadar gururumu okşasa da Mahir'in beni salakça bir durumun içerisinden kurtarması 2 olmuştu. Neden bana bu kadar iyilik meleği olup yardım etmeye çalışıyor ya da ediyor, bilmiyordum. Bu adamın hayat hikâyesi Bedesten sokakları arasında ki tüccarların diline bile ,


" Acımasız, Venedik düşman elçisi " diye dolanmış iken şimdi beni ikinci kez kurtarması garibime gidiyordu. Kesinlikle ya benim üzerimden bir çıkarı ya da, düşündüğü bir planı vardı.


Dakikalar geçti sabahın en erken saatlerinde uyanık olan bedenim yorgundu. Bir gün içerisinde yaşadığım korku, panik ve duygusal boşluğa yorgunluk bindi haremin taşlı yolunda Nigar bile kalmadı akıncı bana Hünkarın has odasına giden yola kadar eşlik eden herkesi emir vererek kovdu. Resmen bir üstünlük stratejisi dönüyor kim kimden, daha fazla rütbeye sahip ise onu eziyordu.


Peçemin altında iyice terleyen yüzümü ve yeşil gözlerimi özgür bıraktım. Gergin olan ortamın atmosferi beni o kadar endişeye sürükledi ki derin bir nefes almak için peçemi bu adamın yanında açmaya, cesaret ettim ve nefes almak için derince harem kokusunu ciğerlerime doldururken aynı havayı gülme sesleri kapladı. Etrafıma dikkatle ve peçemin açık olmasıyla beraber korktuğum için saniyesinde göz gezdirdim ama Akıncı başı ve ben hariç kimse yoktu. İhtimal bile vermek istemedim, onun hiç görmediğim yüzünün güldüğü hissiyatını bilmek çok garip olurdu.


" Dikenleri olan has bahçe gülü ben hariç dikenlerini kimseye saplamıyor "


Siyah kumaşlar altında kalan yüzünü görmesem bile sadece ela gözlerine, gözlerimi devirdim.


" Bugün seni kurtardığım 2. Husus ne o kahramanlık yapılması hoşuna mı gidiyor? "


Gerçekten sinirlerimi bozuyordu şu an sabah tanıdığım o akıncı sesinin ağırlığı bile yoktu, karşımda ki siyah paçavralar arasında dikilen akıncı başı olacak adam bir çocuk gibi hasbihal ediyordu.


" Siz erkekler kendinizi hemen kahraman yapmayı seversiniz. Ne o,sarayda çıkan dedikodular itibarımı düşürmesin diye benden nikah mı dilenmeye geldiniz... "


Gülüşünün kaynağı sözlerimle saniyesinde titrek bir mum ışığı gibi soldu. Aramızda ki terbiye sınırlarını şimdiye dek geçmeyen, başını asla kaldırıp gözlerimin en içerisine bakmayan akıncı başının kumaşlarla kaplı bedeni, bedenime yaklaşarak gözlerime baktı.


" Asıl benimle nikahlanmak için dilenmeye gelen sensin yeni çeri ocağının çadırı içerisinde bile benim ismimi diline dolayan ben değilim "


Otakta gördüğüm rüya yüzünden sesli şekilde sayıkladığımı anladığım saniye yutkundum.


" O öyle değil bir kere! "


Aramızda bir, iki adımlık olan boşluğun içerisine sesim doluyorken bu boşluk makasını daha da açtı ve karşılık vermek yerine susmaya devam ederek taşlı yolun koridorundan hünkar has odasına doğru ilerlemeye başladı.


" Bebeğini kaybettiğini zanneden o sultanı da kurtardın mı? Bebeklerin hepsi nerede? Nigar'ın dedikleri doğru mu? Gerçekten kendini riske atarak Şehzade bebekleri kurtardın mı? Neden hünkar hâlâ senin idam kararını hüküm ile açıklamadı? "


Susuyordu. Akıncı başı önden taşlı yolda hızla adım atıyor bense ardından sorular sorarak öğreneceğim en ufak, bilgi kırıntısına muhtaç şekilde peşinden gidiyordum. Yürüdüğümüz harem kadınlarının yolu son buldu, büyük meşalelerin özenle asıldığı duvarın sonunda duran kocaman kapılı has odanın hünkara ait olduğunu hissettim ve kapıda gezinen bakışlarımdan yüreğime korku indi. Akıncı başı az önce ki hasbihal sesimin yavaşça bir ışık kaynağı gibi, solduğunu hissettiği dakika bana baktığını hissettim ama şu an Medrese hükmünün kadınların elinden aldığı korkusu kalbime kadar işlerken ona bakamadım.


" Bana bak hatun eğer içeride hünkar aramızda olan bu garip karşılaşma ve devamında gelişen hususlar için seni suçlu bulur Medrese hükmünü elinden almaya kalkarsa hususu benim üzerime at "


Kaşlarım çatıldı Hünkarın has odasına girmek üzere olan bedenimin yüzünü yeniden Peçe ile kapattığım dakika, sargı kaplı yüzünün ela gözlerine baktım. Neden beni bu kadar koruyordu? Neden bana Hünkarın yıllardır sağ kolu olmasına rağmen destek olmaya çalışıyordu? Artık bu duruma katlanamadım ve meşalelerin nefes gibi titreyen ışıkları birbirimizi izlediğimiz yüzümüze naziklikle vuruyorken sessizce fısıldadım.


" Neden? Neden bana böylesine destek olmaya çalışıyorsunuz? "


Açık yüreklilik ile sorduğum sorumda ki sesimin naif kırıklığı onun hiç görmediğim yüzünün, sargıları içerisine doldu sanki. Sorumu beklemediğini cevap vermeyecek olmasını harem duvarları içerisinde sıkışmış özgür ruhlarımızın, sessizliğe bürünmesinden anladım.


" Sadece kadınları ve bebekleri önemsiyorum Bedesten sokaklarında dolaşan " Acımasız " dedikodularını belki sana kanıtlamak istiyorumdur..."


Hiç düşünmeden sordum, çünkü düşünürsem daha fazla ileri gitme cesaretim olmazdı.


" Neden özellikle bana? Bedesten sokaklarından gelen binlerce medrese tebaası var madem kanıtlamak istiyorsunuz onlara bu kahramanlıkları yapabilirdiniz "


Dakikalar geçti titrek meşale ışıklarının gücü bile tenimizde dans etme özelliğini yavaş yavaş kaybederken, cevap vermedi aramızda ki yasak sınırlarını bir kez daha belirtti ve siyah kumaşlarla kaplı bedenini geriye çekerek Hünkarın odasının başında bekleyen 2 akıncı askerine geldiğimi bildirerek hızla uzaklaştı. Taşlı yol koridorundan tüm vücudunu saran ve onunla bütünleşmiş olan kumaşlarını, ardında bıraktığı cevapsız sorular ve havada bıraktığı saçma hissiyat veren duygularla baş başa kaldım. Acaba sargı altında olan adam kimdi? Acaba yüzü nasıldı, dudakları, elleri, yanakları ve her zaman sargı altında kalan saçları hangi renkti? Acaba o kumaşlar Hünkarın ona küçüklükten beridir verdiği ceza mı yoksa ödül müydü? Hayatını bu siyah paçavralar arasında geçiren adamın duyguları, çok fazla kelle almış bir akıncı başının kadınlara ve çocuklara karşı olan kalbinin şefkatini herkesten saklama büyüsü o siyah kumaşlar mıydı?


" Hünkar sizi huzuruna bekliyor "


Yüzümden aşağı düşüncelerimle beraber kayan peçemi dikkatle düzelterek Hünkarın has odasına, akıncı askerlerinin kapıları her iki yandan açmasıyla birlikte girdim. Ve saygı göstergesi olarak bacaklarımın üzerinde yavaşça eğildiğim de hünkar başını kaldır emrini vermeden bakışlarımı ayak ucumdan ayırmadım. Şu an hissettiğim atmosfer bile yüreğimi sıkıyor Hünkarın kibiri kadar has oda duvarlarının bile mateme boyandığını hissettiriyordu.


" Kaldır başını. "


Emri duyduğum saniye ilk başta sertçe söylenen sesine tereddüt ettim ama daha sonra, emrine karşı çıktığımı zanneder diye başımı ayak ucumdan hızla kaldırdım. Has odanın duvarları bile altınla işlenmiş burnuma gelen loş kokulu mumlar ile özenle dekora edilmişti, kuş tüyü yastıklarının pahalı saf ipek yatak kumaşlarının esintisini şimdiden hissettim.


" Zinhar bir medrese hükmünü getirmeye mühür basmış bir kadına yakışmayacak hususlar yapıyorsun. Önce kulağıma akıncı başımın binbaşı ile has bahçede hasbihal ettiğin daha sonra seni kucağında taşıdığı havadisi geliyor. "


Tam da düşündüğüm korku senaryosu iki dudağının arasından sesli şekilde odaya dolarken, konuşmak için ağzımı araladım ama Hünkarın son sözleri ağzımı ve kalbimi kanlar içerisinde doldurdu.


" Bu geceden itibaren medrese hükmünü elinden alıyor ve Edirne Sarayına girmeni yasaklıyorum. "


AÇIKLAMA 


* Kızlar ağası: Kızlar ağası padişah ve sadrazamdan sonra Osmanlı Devleti'nin 3. en yüksek görevlisiydi. Sarayın, cinsel işlevi yok edilmiş (hadım edilmiş) siyah ırktan olan erkek köleleri arasından seçilirdi.


* Divan kitapları: Şiir yazılan ve şiir içeren defterler. Genellikle din, devlet, siyaset içeren bu defterler aşk da içerir. Çünkü Osmanlı Arap ve Farsça edebiyat kültüründen etkilenmiş bunu yansıtmıştır.


Loading...
0%