Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm Raks Gecesi

@ursuula1

Sen benim bastıramadığım susuzluğumsun

Sen benim ruhumun zevkisin

Biraz daha yaklaş bana

Yalvarırım!

Kalbim eziyet çekiyor acılarda

Haydi benim tonlarımda renklen

Gel benimle adım adım

Yalvarırım!


Üzerimde yeni giydiğim raks kaftanımın tülleri arasından zindanın soğukluğu doluyor, az önce işittiğim sözleri sindirmeye çalışıyordum.


" Bu emri kim vermiş kız daha gencecik "


Akıncı askerinin sesine eşlik eden saray görevli kadın kalfa sesi Mahir ile durduğumuz zindanın içerisine doldu, eğer bu kelle vurma akıncı başıyla birbirimize temas ettiğimizden dolayı olduysa muhtemel Mahir'de benimle birlikte musalla taşında idam edilecekti.


" Ben verdim akıncı başımızın aklı, fikri savaş planlarından kalkmıyorken şimdi her dakika o mendebur hatunu düşünüyor "


Raks elbisesinin tenimde açık olan göbek, boyun dekoltesi kısımlarını akıncının kuşakları ile kapamaya çalıştığım kumaşlar,kulaklarımın işittiği kelimeler ile tenimden yere düştü. Nasıl olurda beni günlerce aç, susuz bırakan asker bu kadar kin ve nefret beslerdi. Nasıl olurda akıncı binbaşısından kendini üstün görerek idam hükmüme karar verir ve bu kararı çok kolaymış şekilde dile getirebilirdi. Akıncı askerin ve kalfanın konuşmasından tüm dikkatim küflenmeye yüz tutmuş zindan kapısını açan akıncı başı Mahir'e kaydı. Saray penceresinden içeri zorla sızmaya çalışan güneş ışıkları siyah kuşakların içerisine doluyor Mahir ise, ellerini ve parmak uçlarını sıkıca bir ip saran kumaşları tek tek gözlerim önünde sessizce çözüyordu. Ne yapmaya çalıştığını ya da düşündüğünü bilmiyordum, ama bu sefer ciddi anlamda ağaca girer gibi bodazlamıştık.


Ellerinde ki siyah kumaş paçavraları tek tek yere düşüyorken peçe altında gizlenmeye çalışan, yeşil gözlerim ilk defa ellerini gördü. O kadar güzel elleri vardı ki, adam öldürmek savaşmak için değil keman çalmak için özenle yaratılmıştı sanki. Uzun ince parmakları tutsak olduğu siyah kumaşlardan kurtulduğu saniye zindanın kapısından uzaklaştı, yüreğim korkuyla sıkışmaya başlıyorken raks elbisemin uçuşan tülleri ile peşinden gittim. Zindan koridorunun bir kaç adımlık boşluğunda kalfayla durmuş benim idam hükmümü hararetli şekilde, hasbihal ederken Mahir'i izleim. Siyah kuşaklar sarılı olduğu belinde takılı olan aslan figürlü kılıcını akıncı askerin ardından bir hışımla çekti, kumaşların açık olduğu iki eli ile tuttuğu kılıcını askerinin boynuna vurdu geçti.


" Hiiiig! "


Zindanın köhne duvarlarına vuran güneş ışık süzmesine akıncı askerinin vurulmuş kellesinin kanları sıçradı, kaftan altında gizlenen sol yanımın teni bile acıyla sıkıştı. Nefesim, dudaklarım gibi titriyor askerin ayaklarımız altında mermerde yuvarlanan kellesi midemi bulandırıyordu.


" Binbaşım affınıza sığınıyorum yalvarırım kellemi almayın hatunun idam hkmünden haberim yoktu yalvarırım harem içerisinde görevli olan kalfanızın kellesini bağışlayın "


Saray içerisinde nadiren gördüğüm kadın kalfanın korkudan titrek ses telleri, duvarları kana boyanmış zindanın içerisinde yankılanıyor ben ise askerin kesilen kafasının damarlarından koridor boyunca süzülen kanlara bakıyordum. Tüm her şey bir kaç salise içerisinde tepetaklak oldu sanki, Mahir yetiştirdiği askerinin kellesini öyle hızlı aldı ki kalfada bende şok içerisinde kalmış olduğumuz yerden adım bile atamıyorduk. Akıncı binbaşı ise gayet rahat bir biçimde kellesini aldığı askerin kafasının üzerinden atladı ve Saray kalfasının korkudan titreyen, şıpır şıpır ter döken bedenine yavaş adımlarla yaklaştı.


" Harem içerisinde Elif hatunun dedikodusunu hasbihal yapan her hatuna bu gördüklerini idrak ederek anlat. Akıncı başı Elif hatun hakkında konuşan her kişinin ya dilini, ya da kellesini kesiyor diye yay. Özellikle gördüğün her hususu yetiştirdiğin Esma sultanına söyle "


Mahir'in zindan içerisinde dolaşan tehdit eden demir sopayla dövülmüş sesi yeniden meydana bir güneş gibi doğdu sanki, yeşil gözlerimi askerin kesik ve hâlâ başından akan kanlarından ayırdığım saniye Mahir kalfanın yere eğik başını askerin kellesini aldığı, kanlı kılıç ucuyla kaldırdı. Kadın kalfa tenine değen bu kılıçtan açıkça iğrendi ve bunu gizlemedi bile, az önce gözleri önünde konuştuğu adamın kellesinin kanı çenesine değdi.


" Gözlerime bak hatun! O ilahi gibi taptığın Esma sultanın olduğu makama bakmaz kendi kellem uğuruna senin ve sultanının kellesini Bedesten tüccarlarına et diye satarım. "


Kadın kalfa kanlı kılıçtan bedenini kurtarmak için geriye yavaş adımlarla yürümeye başladığı saniye, daha fazla yeni kesilmiş kan kokusuna dayanamadım ve zindanın hemen köşesinde ki koridorun baş ucuna istifra ettim. Midem günlerdir yemek, su görmediği için zaten çok hassastı üstüne bir de zindanın rutubet köhne kokusu eklenince mide bulantısı resmen arşa yükseldi. Şimdi gözlerim önünde olan idam ise sadece içerisinde olduğum durumu, daha da berbat ederken üzerimde açık olan raks elbisesini bile umursamayarak kustum.


" Gösteriden memnun olduğunu yolun ortasında durmuş raks elbisenle istifra etmenden anlamış oldum beni böylesine güzel biçimde takdir edeceğini bilsem daha önce kelle alırdım "


Az önce ki demir sopayla dövülmüş resmen Hünkarın sağ kolu olan sesi kendini yavaş yavaş, yeniden sıcaklığa bırakmış ve bu sıcaklığın verdiği mayhoşluk kulaklarıma dolmuştu.


" Sen deli misin! Askerini Hünkardan habersiz idam etmenin cezası var! "


Zindanın diğer koridor ucunda ki kustuğum alandan hızla uzaklaşmaya ve kendimi, az önce gördüğüm manzaraya karşı toparlamaya çalışırken akıncı başı ellerinden söktüğü diba kumaşlarını yerden almış askerin kanıyla bürünen kılıcını o kumaşlarla temizliyordu.


" Neden yüzünü benden bile gizliyorsun? "


Matem kırmızı rengine boyanan ve yavaş yavaş meşalelerin ışıkları ardından salınan, tütsü kokusuna boğazımdan uğultulu çıkan sesim doldu. Kılıcı özenle sildiği kumaşlar bir kaç saniye açık olan teninin ellerinde gezinirken, başını kaldırdı ve yeniden yüzüme baktı.


" Yüzüm hayallerinde ki gibi kusursuz değildir belki de "


Az önce ki kalfaya karşı çıkardığı sesten çok uzaktı, sanki Mahir'in herkesten sakladığı o yüzünün çok acı veren kumlarını ayaklarım altında ezmiş gibi hissettim.


" Bir gün düşmanların yüzüme verdiği kılıç kesiklerini sana gösterirsem kıyamet en geç 5 dakika içerisinde kopacak demektir "


Zaten idamdan dolayı gerilmiş olan yüzümde ki peçemi söylediği sözlerden sonra açtım, neden böyle şeyler diyor bunları neye dayanarak diyor şu an anlamıyordum. Her zaman beline taktığı aslan figürlü kılıcı yeniden yerini buldu, aramıza bu zindandan çıktığımız saniye yeniden yasak duvar surları girecek ve asla onun tenini, yaralı yüzünü göremeyecektim.


" Askerini idam etme cezan hünkar tarafından ne olur? "


Dar koridorlu saray zindanının çıkış kapı surlarına sessizlik dolarak yürüyorken, yanımda siyah diba kuşakları ile yürüyen akıncı başına bakmamaya çalıştım. Sanki bu raks gecesi planından sonra onu bir daha asla göremeyecek olmanın hissi önce boğazıma, daha sonra gözlerime doluyordu.


" En fazla sırtıma kırbaç cezası verir sonra da tekrar yeni çeri ocağına salar "


Venedik kuşatmasında henüz yeni yeni iyileşen bedeni tekrar işkence görecekti, ve bu işkence benim yüzümden oldu. Neden benim için Venedik savaşı verdi, neden kırbaç yemeyi göze aldı neden o sultanlarına kurtarmıştı. Payitaht ardında kalan zindan binasından sonunda çıktığımız saniye günlerdir rutubet kokan havadan, ciğerlerime temiz saray havası doldu. Raks elbisemin tenimde açık yerlerden bile utanmayarak kapatmaya çalışmadığımda kollarımı iki yana, kocaman açtım ve uykusuz gözlerimi sıkıca yumdum.


Temiz havayı cırcır böceklerinin ve Saray kuşlarının sesleri içerisinde ciğerlerime çekerken aylardır yaşadığım her şey ağır gelmeye başlıyordu. Temiz havaya eşlik eden has bahçenin saray yönü içerisinde kalan, mutfaktan yemek kokuları geldiği saniye günlerdir kurt gibi acıkan karnım zil çalmaya başlıyordu. Uykusuz gözlerim yemek kokusu aldığı saniye fal taşı gibi yeniden açıldı akıncı başının hâlâ yanımda olan, siyah kuşaklı bedeni üzerimde duran raks elbisesinin göbeği açık olan kısmını sadece kumaşlar içerisinde gözüken gözleri ile süzerken onu yakaladım. Kesinlikle saray bahçesinde birbirimize yasak olan bakışmayı zevkle çiğnemiş sanki yine birbirimize, temas ettiğimiz için daha yeni cezadan kurtulmamış gibi tenime bakıyordu.


" Neler geçiyor aklımdan tövbe tövbe "


Kaftanın göbeği açık kısmından ela gözleri baktığım saniye yeniden ayak ucuna yöneldi, seslice söylediği cümlesi küstahsız şekilde kulaklarıma oradan ise yanaklarıma vurunca kızarmaya başladığımı hissediyordum.


" Önce bakıyor sonra tövbe çekiyorsun çektiğin tövbe kabul sayılmayacak durumda "


Akıncı başının küstah içeren bakışlarına karşı bende küstah zehirli bir dil, takındığımda ayak uçlarına bana bakmamak için bakan bakışları yeniden kumaşlar içerisinde belli oldu.


" Sayılmadığını nereden biliyorsun? Bu hususu da Mustafa hocan mı öğretti? "


Bana onca yaptığı sayısız iyiliği işte bu ego ve küstah olma dilinden dolayı saniyesinde kaybediyor ve ona sinir olmamı sağlıyordu.


" Hatun! Sen burada ne arıyorsun yolu mu şaşırdın yoksa? Nesime sultan has oda dairesinde seni bekliyor "


Akıncı başıyla aramızda ki oluşan garip enerji akımına kızlar ağasının sesi dolduğu saniye, bakışlarım ve dikkatim konuşmamızı bölen ağaya kaydı. Bu hadım edilmiş siyahı adam kesinlikle harem koridorunda bana tokat atmak isteyen kişiyle aynıydı, Mahir'in planı işe yaramış olacak ki ağa beni tanımadı bile.


" Affınızı buyurun Binbaşım hatun yolu şaşırmış olmalı yoksa harem bahçesinde zinhar yarı çıplak raks kaftanıyla dolaşan hatun göremezsiniz "


Bu kızlar ağası Mahir'in ona aylar önce yaptığı uyarı dilini unutmamış olacak ki karşısında af diliyor, benden için akıncı başına hesap veriyordu.


" Affoldu ağa affoldu "


Mahir'in yüzünü görmesem dahi içerisine düştüğüm bu hususla o kadar eğlendiğini ve içten içe kumaş altında, güldüğünü hissettim ki bu oyuna dahil olarak hislerimi doğrulamış oldu.


" Yalnız bir daha böyle bir terbiyesizlik olmasın zira hatun kaftanla tüm dikkatleri üzerine çekiyor Bedestenden bir vatandaş görse ne der! Tövbe, tövbe bu nasıl bir elbise "


Gerçekten artık sinirden siyah saçlarım tel tel olmuş tepeme çıkıyor, kendi elleriyle getirdiği elbisenin hasbihalini hiç bir işi yokmuş gibi kızlar ağasıyla yapıyordu. Yeşil gözlerimi, aç gözlü oyunu ile beni izleyen ela gözlerine devirdim ve ağaya baktım.


" Zinhar bir daha Hatunlara daha dikkat edeceğim Binbaşım izninizle hatunu eğlenceyi tertiplemesi için Nesime sultanımıza teslim edeyim "


Hâlâ zevkle sürdürdüğü oyuna devam ediyordu başka zaman olsa o giydiği siyah kuşaklar ile onu boğar, sinirimi alırdım ama şu an içerisinde olduğum durum plana dayalı saraydan kaçma macerasını içeriyordu. Akıncı başına saygıyla bacakları üzerinde eğildi ve saygı duruşu bittiği saniye kolumdan tuttuğu gibi has bahçe yoluna, beni de beraberinde peşinde sürükledi en son gördüğüm şey payitaht bahçesinin tam ortasında siyah diba kumaşları içinde dikilen ve beni izleyen akıncı başıydı...


Akşamın karanlık sis dumanı Mimar Sina'nın özenle yaptığı ve motife ettiği saray, pencerelerinden içeriye doluyor bense saray içerisinden kurtulmak için yeni raks gecesi görevlisi kimliğimle harem içerisinde geziyordum. Sabahtan beridir aç olan karnım artık isyan etme noktasına ilerlemiş, oryantal gecesini dekora etmekten dolayı bir türlü ağzıma iki lokma bir şey atamamıştım. Bu durum ve Mahir'in en son ki küstah küstah eğlence geçtiği durum moralimi bozsa da, sonunda bu gece özgürlüğe kavuşacak ve ailemin yanına gidecektim.


" Pşt! Hatun! "


Harem kapısının üzerinde ki merdivenden gelen sese başım ve bakışlarım yöneldi, hünkar gibi masmavi gözleri olan kız merdivenden aşağı bana bakıyordu.


" Ben Mihrişah Sultan aç olduğun havadislerini dilinden düşürmediğin için duydum odamda kabak dolması var bana eşlik eder misin? "


Normalde harem içerisinde olan hiç bir hatuna güvenmezdim, çünkü annem saray içerisinde olan her kişinin, her hatunun bir çıkarı olduğu söyler bunu küçük yaştan beridir bana söylerdi. Ama şu an açık kahve saçları ve masmavi gözleri olan kızın gülüşü çok samimi geldi, zaten ortada olduğum durum apaçık belliydi bu yüzden düşünmedim ve Has odalara çıkan merdivenden sultanın yanına gittim.


" Lütfen resmi davranma sanki bir sultan değil de hasbihal etmek isteyen Bedesten kızları gibi düşün "


Yüzüme karşı tebessüm eden yüzüne, sıcacık karşılıklı tebessüm ettim uzattığı elini sıktığım vakit ona özel olan odasına gittim ve birlikte saray içerisinde olan hususlar eşliğinde hasbihal ederken yemek yedik. Eğlence saati iyiden iyiye yaklaşmıştı biraz önce tanıştığım muhtemelen Hünkarın kızı olan Mihrişah Sultana saygı göstergesi biçiminde eğilerek veda ettim, bana verilen ve kurtuluş biletim olan raks dansözü planımı yerine getirmek için şehzadelerin canfes kumaşları ile raks eden hatunları izleyen harem oryantal bölgesine giriş yapmış oldum. Muhtemelen yaşları benimle ve akıncı başıyla aynı olan 3 Şehzade önlerine sunulan bıldırcın pilavı, üzüm ve şarap eşliğinde dans eden hatunları izliyor bense Mahir'in kurtardığını düşündüğüm şehzadeler ve bebekler adına mutlu oluyordum.


" Geceyi tertip eden hatun sen misin? "


Hatun danslarını izleyen dikkatim ve bakışlarım ardımdan müziğin yüksek iniltisine rağmen dolduğu saniye, bana soru soran kalfaya baktım.


" Evet benim "


Yakalandığım korkusu ile sesim boğazımdan çatallaşmış şekilde çıkarken cevap verdim.


" Şehzademiz III. Mehmet sizleri beğenmiş ve halvete istiyor "


Kalfanın söylediği cümle yüksek raks müziğinin içerisine karışıyorken, yine çıkmaz bir sokağa girdiğimi ve bu sefer asla kurtuluş yolu bulamayacağımı hissettim.


Loading...
0%