Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm Diplomasi

@ursuula1

Deli bile konuşuncaya kadar,

akıllı zannedilir.

 

Sarsıntı, toz bulutu ve çöl buhutları. İnce kumların üst üste rüzgarla dans ede, ede binmesi sonucu oluşan minik vaha tepelerinde yeni bir kum fırtınası doğuyor ve bedenimin sarsıcı omuzlarımın ince tülleri arasına doluyordu. Omuzlarıma sıkıca uygulanan esmer parmakların altından gelen baskıcı tavır, tenimi acıtmaya başlıyor ben ise bedevi kervan kadınının yapışkan soluksuz tenini iğrenerek üzerimden atmaya çalışıyordum kadın ise binince defa tekrar ettiği sözleri yüzüme daha da tokat gibi yerleştirmeye çalışıyordu.

 

" Kudüs'e yeni bir sır gömüldü! Bu sırrın adı ŞARLMAN kaldı! "

 

Bedevi kadın sanki bir tesirin veya büyünün etkisi altındaymış gibi, bedeni bu sözlerle daha da gerilerek seğiriyor ve omuzlarım üzerinde ki parmaklarını her bir yeni kum fırtınası dalgasıyla daha da ısrarla bastırıyordu. Bu görüntünün korku dolu iniltileri sanki diğer tesir altına girmiş bedevi kervan kadınlarını, kendisine getirmiş ve büyünün etkisinden çıkar çıkmaz olayın gerçekliğini kavramış şekilde başlarına gelecek sonuçları bildikleri için kaçıyor gibiydiler. Kervan bir kaç saniye içerisinde çil yavrusu gibi çölün dört bir yanına dağıldı, sonuçta koskoca Kudüs'ün yüce efendisinin kraliçe kardeşine kim apaçık böylesine meydan okuyabilirdi ki?

 

" Ne geveliyorsun be kadın! Söylemek istediğini açıkça bahset ya da, sesini kesip çölünde kaybol. "

 

Kadının omuzlarıma baskı uygulama çalışan bedeninin yüzüne bağırmaya devam ettim, ama bedevi kadın ne sesimi ne de yüzümde ki acımasızlığı görmedi.

 

" Bırak beni! Bırak beni diyorum! "

 

Kadınla aramızda ki çekişme sözlerimle birlikte git gide daha da büyümeye başlarken, omuzlarımda ki kıyafetimin tüllerini dahi sıkıca sıkan esmer parmaklarını sökmek için bilezik dolu el bileklerine uzandım ta ki keskin bir kılıç darbesinin sesi Tel Aviv çölünün batı Şeria yakasında yankılanana dek. Korktum, kesinlikle ya bedevi kadın kıyafetlerinin arasında hançer saklayıp sabrı taştığı vakit bedenime saplamıştı ya da, Haçlı askerlerinden birisi kadının canını almıştı. Yuvalarına korku ve panikle kapadığım ela gözlerimi açtım, açtığım saniye kadının boynunda fışkırmayı yanardağ patlaması gibi bekleyen sıcak iniltili kan yapışkan hissiyatı ile yüzüme ve elbisemin kumaşlarına boya gibi sıçradı. Midem bulandı, çölün ince kumlarına yeni bir kurban kanı düşüyorken çöl bununla mutlulukla dans ediyor bense askeri azarlamak için ardıma döndüğüm vakit emrimizde ki Haçlı askerinin yerine bunca dakika sırtımın ardında bir kaç adımlık boşlukta duran tanımadığım adamın bakışlarına ve, aynı zamanda beyaz kumaşlarla kaplı göğsüne çarpıyordum.

 

" Elbisenizin rengine bu renk çok yakıştı. "

 

Ne? Küstah adam, hem kadının söylemek istediğini sözleri sonsuza dek söylemesini mümkün dahi kılmamış hem de bu koca deve gibi boyuyla yaptığı marifet kan akıtmasıyla dalga geçiyordu. Esmer tenimin yanaklarına, alnıma ve boynuma dahi sıçrayan sıcak kanı silerek aramızda ki bir kaç adımlık boşluğu bedevi kadının hâlâ kesilmiş şah damarından akan sıcak kanların yol çizdiği ince kızgın çöl kumlarını her bir adımda ezdim. Kan süzmeleri sıçramış burnumun ucu göğsünün alt hizasına gelirken, bu boy farkını umursamayıp çenemi daha da yukarı kaldırarak gri renkli gözlerine bakışlarımı sabitledim.

 

" Eğer birisini öldürmek istersem bunu kendim yapabilirim, bu güce sahip olduğuma emin olun ve bir dahakine benim sorumluluğuma göz dikmeyin. "

 

Kudüs'ü emrinde çalışan Haçlı tapınak askerlerine kervanın geri kalan ve korkudan kaçan kadınlarını, bulmaları için başımla gittikleri yönü işaret ettiğim saniye tanımadığım tuhaf enerjili ve zengin görünümlü adamın deve gibi boyundan geriye adımlayarak yüce efendinin cüzzam yatağına süzülerek kaçarken az önce kadının ölmeden söylediği sözler aklımda dolanıyordu.

 

" Yerde olan tanrılar yeri, gökte olan tanrılar göğü aldı. Kudüs'e yeni bir sır gömüldü ve bu sırrın adı ŞARLMAN kaldı..."

 

Tel Aviv Çölü Batı Şeria, 2 gün sonra.

 

Su, batı Şeria'nın ünlü Amed nehrinin eteklerine uzandığı Lut gölü yansımasıyla vakit geçirdiğim her saniye daireler çizerek kendi küçük girdabını oluşturuyor ve aklımda ki cevapları olmayan soruları içerisine hapsediyordu.

 

" O bedevi kadın ne demek istedi? Neden o tuhaf adam kadını susturdu, ya da amacı beni mi kurtarmaktı. Ama, Haçlı askerleri oradaydı onlar beni kurtarırdı. Bu tuhaf adamın kesinlikle bunlarla bir ilgisi olabilir, adamın neyin nesi olduğunu öğrenmeli ve İsmihan'ı Tel Aviv'de bulmak zorundayım! "

 

Kendi kendime suyun sakin berraklığına yansıyan, esmer yüzüm ile konuştum her bir geçen salise yüzümün hatlarına daha da odaklanarak baktığım saniye 2 gün önce olan hadisenin sıcak kırmızı izleri yanaklarımda soluksuz geziniyordu.

 

" Sen neyin içerisindesin Mişa? Annenin uğursuzluk dolu sonunu aydınlatmak mı yoksa, kendini bulmanın yolu mu? Kardeşim, peki ya kardeşimin hali? "

 

Bedevi ya da herhangi bir İslam kervanının neden Kudüs ve Tel Aviv çölünde durduk yere ortadan kayıp olarak, öldürüldüklerini bulmamız için yüce efendi yani kardeşim 2 gündür çalışıyordu. Tıpkı Kudüs'ün yüce IV. Efendisi Baldwin babam gibi. 1174 tarihine ismini Kudüs'e Cüzzamlı kral olarak yazdıran babamızı hiç tanıyamadık ama, şu an bile düşmanları, Kudüs halkı, Batı Şeria ve İsrail, Anadolu, Mısır halkı dahi babamı hâlâ takdir ediyorken ne büyük bir hikâye ve karakter koyduğunu anlıyordum. Kardeşim ise, babamın geride bıraktığı Cennetin Krallığı unvanını taşımak ve sürdürmek için kendisini harap ediyordu. O, tıpkı babama benziyordu ve bu benzeme içimde bir yerlerde Kudüs'ün eski huzur barış politikasına dönecek ve Selahaddin Eyyubi'nin dostluğunu eski tarihte olduğu gibi yeniden kazanmamıza kapı açacaktı.

 

" Leydim, yüce efendimiz sizi görmek istediklerini söylediler. "

 

Suyun berrak yansımasında titreyen damlalar halinde dağılan yüzümün yansımasında ki, düşünceler askerin sesiyle birlikte bozuldu. Düşüncelerime ve suyun yüzeyine o kadar odaklanmıştım ki, askerin sesi sıçramama dahi sebep oldu. Askerin sözlerine başımı onay vererek salladığım vakit, siyah uzun saçlarımı ve başımda ki altın tacı düzelttim, elbisemin saten kumaşlarında ki ince çöl kumlarını çırptıktan sonra Tel Aviv çölünde ki kral ahlat sarayının yolunu tutmaya başladım. Bu çölün sakinleri kavurucu sıcağın altında evlerinin önlerinde ki avluya, örtü sermiş üzerine ise yaş hurmaları dizerek kurumasını sağlamaya çalışıyorlardı. Böylelikle çocuklarına geviş yapıyorlar ve sokak aralarında oynarken tok kalmalarını sağlıyorlardı. Tıpkı, annemin biz küçükken minik avuçlarımıza verdiği hurmalar gibi.

 

Gülümsedim, karnıma bir yumruk yemiş gibi hissetsem de annemin hurma aşkı hâlâ gelecek kuşaklarda devam ediyordu. Babamın annemin Kudüs'te 2 yıldır Lord Rodney'in tutsak etmesiyle olmadığı zamanlarda Kudüs'ün koca vahasına inşa ettirdiği Hurmalı saray ise kent yerleşiminin arasında favori konuydu. Tel Aviv çocukları kumlu ara sokaklarda ellerinde hurma, ayaklarında yırtılmış terlikler ve eskimiş kumaş parçaları ile oradan oraya koşuşturuyorken sarayın ahşap kapılarının aslan figürlü altın tokmaklarından tutularak benim için açılıyordu bile.

 

" Babam gibi Selahaddin Eyyubi ile dostluk kurmalıyız Mişa, onun dostluğu ve fikirleri olmadan İslam kervanlarının ölüm gizemini tek başıma çözemem. İç karışıklık günden güne daha fazla artıyor, her gün Amed nehrinde yeni bir ölüm. Bunu çözmem ve engelleyebilmem için şöhrete değil akıla bakmam gerekiyor. Mişa, annemizin doğduğu topraklara Şam'a git. Yanına soyu çok güçlü ve akıllı bir katip vereceğim, seni koruyup sana eşlik edecek benim güzeller güzeli kardeşim. "

 

Yanağımda ki tek süzülen yaşı, beyaz eldivenli ellerinin kumaşına özenle silerek cüzzamın çürüttüğü tenini gizleyen maskesi altından mavi gözleriyle bakmaya devam etti.

 

" Bana güvendiğin için teşekkür ederim, Baldwin ben gelene dek cüzzama dayanacaksın söz ver tamam mı? "

Nebati çiçek desenleri ile süslenmiş kınalı ellerimin, parmaklarını demir maskesinin yanağına koydum. Aramızda ki, yıllardır olan soğuk köprüler bir kaç dakika da yıkıldı sanki ama yalnızca bir kaç dakika için geçerliydi.

 

" Tıpkı Mahsa Şarlman'a benziyorsun. Sadece dış görünüş olarak değil, karakter hatta duygularının tepkileri bile. Hatırlıyor musun, annemde göz yaşı dökmeyi asla kabul etmezdi gözlerinin içi kızarır ve kendisiyle birlikte avuçlarına sıktığı yumruklarıyla ağlamasını bastırırdı. "

 

Sol elimin kınalı parmakları demir maskesini yanağında yavaşça gezinirken, sağ elime ağlamamak için sıktığım avuçlarımın yumruğu kardeşimin sözleriyle birlikte çözüldü.

 

" Onu çok özlüyorsun öyle değil mi? "

 

Biliyordum, Baldwin anneme benden daha derin hissiyatla bağlıydı. Annemin Kudüs tarihine yazılmış ölümü, kardeşimi benden daha çok hırpaladı. Bu soru, dudaklarımdan dökülen bu soru sarayın hiyeroglif bezemeli süslemelerinden sekerek yüce efendinin kalbine önce doldu, sonra kırdı.

 

" Katip seni Tel Aviv meydanına bekliyor, dikkat et Mısır'ın katipleri kurnaz olur söz cambazlığı yapabilirler. Çok fazla konuşmamaya, ve kılıç kullanmayı daha fazla ona bıraksan iyi olur kardeşim. "

Az önce ki soruma cevap vermemek istediğini böylelikle anlamış oldum, ne ben kendi içimde sorularla ona eziyet etmek ne de o beni dinleyerek cevabını veremeyecek sorularına anlamsız cevaplar aramak istemiyordu. Kudüs'ün yüce kralına saygı göstergesi olarak, başımı eğdiğim saniye odanın içerisinden toz buhutu oldum çıktım sanki. Sanki, bir kaç saniye içerisinde Tel Aviv'in hırçın kum danslarının fırtınasına karıştım. Tek bir basit soru, ikimizi birden iki ucu da sivri ok dolu mızrak gibi delerek geçti. Şimdi kafamda kardeşim, Şam ve başıma yeni bela olacak katip dönüyordu.

 

 

Loading...
0%