Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm Tarikatlar Ve Yandaşlar

@ursuula1


Uzun bir zaman oldu kendimi ve sevdiğimi arıyorum, ve o bütün hayallerimin mantığı içerisinde hareket ediyor. Bir erkeğin arzuladığı şekilde dans ediyor, hiç bir tatlı koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti. Tatlı çöl gülü, peçesinin altında, her bir sözü gizli. Aman, aman, aman...


Çöl. Çöl ona ne verirseniz minnetle kabul eder. Bir vahaa, bir çift altın takı, pahalı kumaşlar, kervanlar ve aşk. Aşk çölde başkadır. Çölü çöl yapan küçük kum tanecikleri altına gizlenir ve acısı kumların rengini oluşturarak, çıplak ayaklarınızı yakardı. Tıpkı çöl gülü gibi. İnatçıydı, hırslıydı ve dirayetliydi. Bugüne dek Ortodoks adamlarının kılıç kuşatmalarına, politik güç simgesi haline gelen masum bedevi arapların kervanlarına saldıran Hristiyan papazı Reinhold gibi kişilerin tüm alçaklıklarına şahit olmuş ama tek bir kelime zikretmemiştir. Zira, çölde neyi dile getirirsen çöl onu yutardı...


Tıpkı kardeşimi ararken ismini çöle haykırdığımda Kudüs'ün onu yutması gibi.


Aramızda Kudüs'ün havasının tam tersi soğuk rüzgarlar Kudüs çölünün kumlarını kulaklarımıza ve peçemizin içerisine doldururken, gri gözlerine bakmaya devam ederek kılıcımı kararlılık ile tutuyordum. Kutsal Kudüs'ün Cüzzam Krallığının şatafatlı Sarayı ardımızda duruyorken koca çölün kurumuş vahaasının ortasında durmuş, ardımda 200.000 bin kişilik Müslüman ordusu ellerinde tuttukları Arapça yazılı yeşil bayrakla sıradan halktan bir kızın, koskoca krala kafa tutmasını izliyor sarayın önünde duran Hristiyan Haçlı ordusu ise ellerinde kutsal simgeleri artı işaretini tutarak karşı karşıya duruyorlardı.


" Hiçbirimiz sonumuzu bilmiyoruz gerçekten, ya da hangi elin bizi oraya yönlendireceğini. "


Demir çekiçle dövülmüş metal maskesinin altından çöl meydanının sessiz kum fırtınası içerisine, boğuk bir ses doldu. Bu ses, henüz 20 yaşında olan bir kral için çok deneyim elde etmiş, yorgunluktan yaşlanmış ve Kudüs'ü hem Müslüman hem Yahudi, hem de Hıristiyanlar için cennet krallığına çevirip barış sağlamaya çalışan bir kral için çok güçsüzdü...


" Bir kral bir insanı yönetebilir, bir baba oğul dünyaya getirebilir.. Ama unutma! Seni yönetenler kral bile olsalar ya da güce sahip olsalar ruhun her zaman sana ait olur. Tanrının önüne çıktığında: "Bana bunu başkaları emretmişti." Ya da "Erdemli olmak o zaman beklenen şey değildi. " diyemezsin. Bu yeterli olmaz, sakın unutma. "


Mavi kaftanımın avuç içlerinde ki kalbine doğru sıkıca tuttuğum kılıç, bu savaşın ortasında ki garip sessizliğe doluyorken yavaş yavaş avuçlarımdan kayarak yere düşüyordu.


" İşte bu yüzden tanrıya hiç bir zaman kapanmadım. Çünkü öldürülmesi gereken kişiler hep kötü adamlardı, yakının için ise üzgünüm hanımefendi. Zira, bu meydan muhaberesinden haberim dahi olmadan krallığın sükunetini bozmak için Hristiyan papazlar suikast düzenlemişler. "


Sözlerinin doğruluğunu tartmak için Şam topraklarımızın efendisi olan Selahaddin Eyyubi'nin, yaşlı yüzüne oturmuş çizgilerinde beliren gözlerine baktım. Efendimiz ise başını kısa bir hamle ile sallayarak Cüzzam kralına kefil oldu.


" Bu suikast barışımıza zarar vermek isteyenleri bir kez daha kanıtlamış oldu Baldwin. Bırak rica ederim o papazın cezasını ben vereyim. "


Hristiyan ordusu ve Müslüman ordusunun askerleri hâlâ at üzerinde zırh beraberinde, mızraklarını gökyüzüne kaldırarak emir beklerken iki kral ise sanki düşman değilde ülkeleri için dost gibi hasbihal ediyorlardı.


" Asıl ben rica ederim Selahaddin, sana ve orduna zarar gelmeden geri çekilmenizi lütfediyorum. Eğer daha fazla karşı karşıya kalırsak hepimiz öleceğiz. "


Bedenimden bir kaç adım uzaklıkta duran beyaz kaftanlar içerisinde, metal maske ardında gizlenen genç kralın gri karışık mavi gözleri, gözlerinin renginde ki kaftanlar içerisinde kalan bedenime dönerek yüzümde gezindi. Sol elinin üzerinde sıkıca sarılmış beyaz bandaların üzerine giydiği altın işleme yakalı beyaz eldivenini yavaşça teninden sıyırdığı vakit, koskoca çöl meydanının ortasında bir kaç saniye içerisinde şoka sürüklendim.


Zira, sol elini kaplayan sargı ve altın yaldızlı eldiven kumaşları olmayan elinin teni defalarca ateşe maruz kalmış bir mum gibi eriyerek Kudüs'ün güneş ışıkları altında parlıyordu. Bu görüntü zinhar midemi bulandırmadı yalnızca anlamadığım bir duygu verdi neydi bu ben bile bilmezken çatık kaşlarım altında ki mavi peçemin altından derince nefes aldım. Cüzzamlı Kral ise, git gide çürümeye başlayan sol elinin bir kaç tane kalmış parmağının avuç içlerini bana uzattı.


" Ateşkes? "


Kırmızı renkte sanki bir kağıt gibi tutuşmuş ve yanmış, yavaş yavaş son kalan parmaklarını da çürütmeye başlamış cüzzamlı elini mavi kaftanlı ellerime uzattı. Korktum, kardeşimin ardımda yatan ölü bedeninden farksız elleri yoktu. Sağ kalan çürümemiş yüzük parmağında takılı olan kırmızı yakut yüzüğü alt kısmı çürümeye başlamış etiyle bütünleşmişti. Bu manzara her ne kadar içler acısı ve korkunç gelmeye başlasa dahi barış için uzattığı çürüyen elinin avucuna esmer tenimi canı acımaması için usulca koydum.


Biliyordum, cüzzam hastalarının acı hissetme duygusu yoktu lakin incitmekten korktum.


" Ateşkes. "


Peçemin altında artık sıcaktan dolayı kuruyarak çatlamış dudaklarımdan avucunun içerisine usulca koyduğum parmak uçlarımı, aynı naziklik ile avucuyla sararken bu sözler dudaklarımdan izinsiz dökülmüştü.


Tüm Müslüman ordusu Koskoca Hristiyan ordusunun kralı ve basit bir Şam köyünden olan Müslüman kızın hasbihaline savaş ortasında tanık olurken daha fazla çürümeye yüz tutmuş ellerini tutamadım. Zira, bu görüntü tüm Müslüman müşrikler tarafından zina kabul edilir ve tövbe etmem için tüm halk beni cezalandırırdı.


" Selamünaleyküm. "


Kudüs meydanında çürüyen avuç içinden parmak uçlarımı çektiğim saniye tenimden aşağı kayan mavi peçemi yüzüme yeniden örttüm. Kral ise Krallığa ait olan altın işlemeli beyaz, eldivenini tenini gizlemek için yeniden sol eline takarken sağ eli ile bu sözüme karşı hâlâ iyi durumda olan elini kalbinin üzerine götürerek zikretti


" Ve aleykümselam. "


Beyaz kumaşlar içerisinde ki metal zırh altında gizlenen hastalıklı bedeni, daha fazla ayakta durmaya dayanamayarak atına binmek için yönelen kralın Cüzzamlı bedenini meydanda Kudüs çöl kumlarının üzerine düşürdü. Kralları hastalığın verdiği çürüme sebebiyle yere düştüğü vakit tüm Haçlı ordusu krallarını ayağa kaldırmak için koştuğu saniye, onun bedenine niye yöneldiğini bilmediğim adımlarım sıcak kumların üzerinde kendimi kalabalığın hakim olduğu hengame ortasından yavaşça geriye adım ata ata uzaklaşmakta buldu.


" Kudüs'e kendi hekimlerimi yollayacağım Baldwin bana durumunla ilgili mektup yaz lütfen "


Efendi Selahaddin Eyyubi'nin sesi altın işlemeli kumaşların sedir üzerine sarıldığı yatakta taşınmaya başlayan, kralın hastalıktan bitap düşmüş bedenine fısıldarken kardeşimin görmeyi reddettiğim ardımda ki ölü bedenini almaya gidiyordum...


1 ay sonra...


Müşrikli çocuklar Şam sıcağının kerpiç duvarları dahi eriten sokak aralarında topaç oynuyor, kavga sesleri evimizin hurma ağaçlarının altında ki serinlikte oturan annem ve benim kulaklarımıza dolarak sağır edici yas sessizliğini bozuyordu.


Annem Beyhan'ın ölüm haberini aldıktan sonra zinhar bir daha konuşmadı. Kimseleri eve kabul buyurmuyor, kendini ya avluya ya da Kudüs topraklarında yatan kardeşimin mezar yerine kapatıyordu. Babam ise, aylardır çarşıda ki tezgahına bile gitmiyor evimizin ortasında dikili duran hurma ağacının kavuğundan yaptığı gam flütünü fütursuzca çalıyordu. Aylar geldi geçti, Müslümanlar ve Hristiyan dünyasında ki çekişme her iki kralın barış politikası sürdürmesi ile bitmiş gibi görünse de azınlıkta olan din cemiyet ve Hristiyan tarikatları Kudüs'ün tamamen kendilerine ait olmaları için küçük bedevi yolcularına saldırıyor ve birbirlerine karşı küçük savaşlar açıyorlardı tıpkı kardeşimin öldüğü muhabere gibi. Savaş ne kadar küçük olursa olsun, acısı sarı renkli kerpiç duvarlı evimizin avlusunda kocamandı.

" Bu böyle devam edemez Mahsa, annen ve baban üzüntüden kahroldular onları kutsal topraklara bu acıyı hafifletmesi ve dua etmeleri için Kudüs'e götürmelisin. "

Sırtımı yasladığım duvarda hâlâ gözlerimi kapamış, tatlı sıcaklığın esintisi yüzüme vuruyorken hâlâ sokak aralarında oyun oynayan çocukların seslerini dinliyordum.

" Ancak orada şifa bulabilirsiniz "

Arkadaşımı dinlemiyordum lakin, belki de hasbihal ettiği sözler önem taşıyordu ama tek düşündüğüm şey Kudüs çölünde ki meydanda kralın sözleriydi. Cüzzam hastalığı olan bir kişi için fazlaca akıllı, her 3 din mezhebine saygı duyuyor Müslümanlar ve Hristiyanları barış içinde yaşatmaya çalışıyordu. Hatta, bu barışı tehdit eden kim olursa olsun ister Müslüman, ister Yahudi isterse kendi dini Hristiyan kişileri bile karşı tarafa savaş çıkardığı saniye İsa'nın çarmıha gerildiği yerde ki tepede onları asıyormuş pazarda ki tüccarlardan bunları işitiyordum.

Ruhun her zaman sana ait olur...

" Ne geveliyorsun Mahsa? "

Ha? İçimden söylemem gereken şeyi dıştan söylediğimi anladığım saniye Ismihan'ın sabahtan beridir bedevi dervişler gibi hasbihal etmesinden derin bir bıkkınlık nefesi çekerek sordum

" Sence Kudüs kralı sıradan bir Şamlı kızı huzuruna kabul eder mi Ismihan? "


Loading...
0%