@userd1218
|
Yanlızlık kavramını sonuna kadar yaşamış biri olarak bence yanlızlık insanların düşündüğü gibi tek başına, kimsesiz gibi sıfatları kapsayan bir şey değil. Yanlızlık en büyük kalabalıktır çünkü düşüncelerimizle yanlız kalırız ve bu durum bize yanlızlık duygusunu hissettirir. Her sabah zihnim boşken cümle yazmayı seven biri olarak okulun ilk gününde sırf cümle yazacağım diye geç kalıyordum. Bir kere de yazmasan öleceksin sanki dimi Deva İçimden kendime söylenirken kahvaltı yapmayı sevmediğim için es geçerek kapıya doğru ilerledim. Gözlerim Kontu aradı fakat bulamayınca hala uyuduğunu anladım. Ayakkabılarımı giyip elimdeki kulaklıkları kulağıma geçirdikten sonra evden çıkıp kapıyı kilitledim. Asansöre binmek yerine merdivenlerden hızlıca aşağı indim. Okul uzak olmadığı için motora binmektense yürümeye karar vererek telefonumu açıp bu aralar taktığım 505 şarkısını açtım. Bazı sayıların anlamları olmasını seviyordum. 505 sayısı aşkı temsil ediyordu. 2 sene önce 505 sayısını bileğime dövme yaptırmıştım. Şu ansa bu yaptığımın tam bir aptallık olduğu biliyordum.Bir insan birini çok sevdiği için illa bunu kanıtlamak için böyle şeyler yapar mıydı? Benim gibi anca salaklar yapardı. Okul forması olarak siyah eşofman altı ve tshirt giymiştim. Okulun birçok çeşit forması vardı ve bu benim için bir avantajdı çünkü aynı şeyleri sürekli giymekten nefret eden biriyim. Siyah saçlarımı üstten gergin bir at kuyruğu yapmış,lacivert gözlerimi gizlemek için kahverengi lens takmıştım. Hava sıcak olduğunda makyaj yapmayı pek sevmesemde vazgeçilmezim olan rimelimi sürmüştüm. Akta Koleji liseden önce iki yıl Fransızca eğitimi verdiğiiçin 19 yaşında olmama rağmen 11. sınıf öğrencisi oluyordum. Küçükken bana çok saçma gelse de dil eğitimim açısından bana büyük bir kolaylık sağlamıştı. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamadan okulun ana giriş kapısında bulmuştum kendimi. Kulağımdaki kulaklıkları kabına yerleştirip sırt çantamın ön gözüne koydum. Derin bir nefes alarak ilerlemeye başladım. Bahçede ilerlerken herkesin bir anda sessizleştiğini farketmemle gözlerimi hedefimdeki okulun giriş kapısından bahçedeki kişilere doğru çevirdim. Herkesin bana baktığını gördüğümde umursamadan kapıya doğru ilerlemeye devam ettim. Okul binasına girmemle danışamdaki kadın beni görür görmez ayağı kalkıp; "Sen Deva olmalısın, okulumuza hoş geldin"dedi. Sıcak olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle; "Evet benim, hoşbuldum." Gülümsememe karşılık vererek konumşaya devam etti. "Müdürün odasına seni götürecek olan kişi benim, eğer sorun yoksa çıkalım mı?" Kafamı sallamakla yetindim. Merdivenlere doğru ilerleyip iki kat çıktıktan sonra direk sol taraftaki kapıya döndük ve danışman kapıyı iki kere tıklattı. İçerden sert bir ses "Gelebilirsin" diyince kapıyı açıp içeri doğru ilerledi bende hemen peşinden girip kapıyı kapattım. Gözlerimi odada gezdirirken sadece siyah ve gri renklerin bulunduğu bir oda olduğunu fark ettim. Müdürün odası asil bir görünüme sahipti. Müdüre doğru dönerek masasının üzerinde bulunan kartlığından isminin Özkan Öztürk olduğunu gördüm. Açıkçası ismi benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu, hızlıca bu fastı geçip sınıfıma gitmek istiyordum. Müdür yanımdaki danışmana dönerek; "Sen çıkabilirsin Sude."Aklımda danışman diye kodladığım Sude yanımdan geçerek odadan çıktı. Müdür kafasını önündeki kağıtlara eğip bir şeyler okuduktan sonra bana döndü. "Deva Vardar, Çağtay Vardar'ın torunu. Deden sen gelmeden arayıp benimle senin hakkında konuştu, anlattığı gini notlarına bakılınca baya başarılı bir öğrencisin. Diğer okulunda yaptığın dereceleri burada da görmek için sabırsızlıkla bekliyorum." Ah tabi ya dedem Çağtay Vardar, ünlü iş adamı. Dedemle aramız hiçbir zaman iyi olmadı hatta birkaç kere yüzüme benim gibi bir torunu olduğu için utandığını bile söylemişti. Onunla dede toeun ilişkimiz olmamasına rağmen çevreye varmış gibi gösteriyordu.İkiyüzlünün tekiydi ondan ne beklenirdi ki. Konudan bunaldığım için "Sınıfımı öğrenebilir miyim zile az kaldı gidip hazırlık yapsam iyi olacak." Müdür kafasını kolundaki saate çevirip " 11/C sınıfındasın, bu odadan çıktıktan sonra sağa doğru dön ve dümdüz ilerle en sondaki sınıf." Kafamı sallayıp kapıya doğru ilerleyip odadan çıktım. Sağa dönerek sona kadar yürüdüm ve 11/C yazan kapının önüne geldim. Derin bir nefes alarak sınıfa girdim. Sınıfa girmemle sınıfta derin bir sessizlik oluştu. Herkesin gözleri benim üzerimdeydi. Her zamanki gibi umursamayarak sıralarda göz gezdirip en öndeki sıralardan birine geçerek oturdum.Tahtanın sol üst köşesinde yazılı matematik notuyla çantamdaki matematik için aldığım defterimi çıkarttım." Bir dakika sonra zilin çalmasıyla aynı anda matematik hocası olduğunu düşündüğüm kadın içeri girdi. Kapıyı kapatıp öğretmen masasının üzerine eşyalarını bıraktı. Öğrencilere doğru dönerek konuşmaya başladı. "Günaydın çocuklar, geçen yıllarda olduğu gibi bu sene de matematik hocanız benim. Yeni döneme hazır mıyız?" Sorusuyla benim dışımda herkesten hayır nidaları yükseldi.Hoca bu cevaba gülümseyerek öğretmen sandalyesine adımlayıp oturdu. Önündeki yoklama defterininin kapağını açıp gözlerini gezdirdi. "Görüyorum ki bu sene aramıza yeni bir arkadaşınız katılmış, Deva tahtaya gelir misin?" Söyler söylemez kafasını kaldırarak bana samimi bir gülümsemeyle baktı. Hocanın pozitif oluşu beni de bir nebze gülümsetmişti. Kalkıp kendimi tanıtmak istemesem bile buna mecbur olduğum için yavaşça kalkıp tahtanın önüne geçtim. "Evet Devacığım seni dinliyoruz bize kendinden biraz bahseder misin?" Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. "Duduğunuz gibi ismim Deva, soyismimi bilmenize gerek yok.Diyeceklerim bu kadar" Bütün gözler benim üzerimdeydi fakat herkesin odaklandığı şey kolumdaki yılan dövmemdi. Dövmeleri sevdiğim için birçok dövmem vardı fakat sadece niye o dövmeme bakıyorlardı ki? Hocanın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Benda dediğim gibi matematik öğretmeninim, ismim Melis ayrıca da mentör hocanım. Okulda bir sıkıntın olduğu zaman bana gelebilirsin.Şimdi yerine geçebilirsin." Kafamı sallayıp sırama geçerken Melis hoca da konuyu anlatmaya başladı. Zilin çalmasıyla herkes ayaklanırken bende defterimi kapatıp kafamı sıraya koyarak gözlerimi yumdum. Uyku problemim yüzünden sürekli baş ağrım oluyordu. Birinin bana dokunmasıyla refleks olarak bileğinden tutup ters çevirerek masaya bastırdım. Çevirdiğim elin sahibinin çığlığıyla olayı idrak ederek hemen kızın elini bıraktım. "Manyak mısın kızım sen elimi ne cürretle çevirip canımı acıtırsın" Yağtığım yanlıştan dolayı özür dileyecekken bana bağırıp üzerine manyak demesi beni sinirlendirmişti. Ona dönerek; "Eğer bana bir daha sesini yükseltip manyak dersen o elin çevrilmeyle kalmaz" Sinirlenince sesim korkutucu bir hal alıyordu ama bu beni hiç rahatsız etmiyordu. Herkes benimle nasıl konuşulacağını bilmeliydi. Sert sesimle beraber sınıf gine sessizliğe büründü ve karşımdaki sarışın olan kız yüzü kızararak sınıftan çıktı, arkasından da yanında gezen salak arkadaşları koşturdu. Bu hallerine gülerken arkadan bir ses; "Okulumuzun yeni kıraliçesi belli oldu." sözüyle arkaya dönerek esmer bir kızın cümleyi benim için kurduğunu kesinleştirdim. "Kıraliçelik denen boş şeylere uğraşacak biri değilim sadece herkes bana karşı sınırını bilsin bana yeterli."Bunu dememle kız kafasını sallamakla yetindi. Zilin çalmasıyla geri yerime oturup kafamı sıraya geri koydum. Dersler akıp geçerken öğlen tenefüsü zili çalmasıyla yemekhaneye çıktım. Görümüşe göre güzel yemekleri vardı fakat aç olmadığım için yanlızca mercimek çorbasından alıp boş bir masaya geçtim. Çorbamı içerken bir çocuk yanımdan geçerken masaya bir kağıt bıraktı.Çocuğa doğru döndüğümde uzun boylu kumral bir çocuktu. Siması tanıdık gelmişti, büyük ihtimalle aynı sınıftaydık. Gözleriyle masanın üzerindeki kağıdı işaret edip göz kırptı.Sonra arkasını dönüp ardakaşları olduğunu düşündüğüm çocukların masasına oturdu. Masadaki kağıdı alığ açtım ve okumaya başladım. " Birkaç tenefüs önce telefona bakarken ana ekranındaki motor fotoğrafını gördüm ve motor sevdiğini düşündüm. Bu akşam düzenlenen motor yarışlarından biri var ve seni izlemeye davet ediyorum. Adım Koran, aynı sınıftayız farkettin mi bilmiyorum. Telefon numaramı bırakıyorum gelmek istersen bana mesaj at girebilmen için listeye adını yazdırayım." Her cümleyi okurken kalbimin ritminin değiştiğini hissediyordum. Uzun zaman sonra motor yarışları fikri beni delicesine mutlu etmişti. Tabiki katılacaktım ama izlemek için değil yarışmak için katılacaktım ama o bu detayı bilmeyecekti. Geleceğimi mesaj atıp ismimi yazdıracaktım. Ona bir yalan uydurup gelemeyeceğimi söylecektim ve kaskımı hiç çıkartmazsam kimse de beni tanıyamayazdı. Plan kafama yatınca yazdığı numarayı telefona yazıp geleceğime dahil bir mesaj attım. İlk günümün güzel geçeceğini düşünmezken tam tersi olması beni mutlu etmişti. 2 yıl önceki Deva canlanıyordu ve bu benim için büyük bir başarıydı.
Yorumlarınızı bekliyorummmmmm!!!!!
|
0% |