@userd1218
|
Makyaj masamdan kalkarak aynanın karşısına geçip kendimi son bir kez kontrol ettim. Alttan siyah şort, üstten siyah crop giyip saçlarımı serbest bırakmıştım. Kask takacağım için gözlerimi gizlememe gerek yoktu.Yüzüme gözlerimi ön plana çıkartacak bir eyeliner çekip kirpiklerime maskara uygulamıştım. Karnımın gururdamasıyla acıktığımı fark edip odadan çıkarak mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde peşimden havlayarak Kontun geldiğini fark ettiğimde yüzümü büyük bir gülümseme esir aldı. Onun da acıktığını anlayarak ilk önce onun yemeğini vermeye karar verdim.Buzdolabının yanındaki yemek kabını alıp içine kuru mamasından bir kase koydum. Yanına da protein etlerinden 3 adet koyup kabını geri yerine koydum. Kabı koymamla yemeğine gömülürken kendime de sandviç hazırlamaya başladım. Hazırladığım sandviçi yemeğe başlarken aynı zamanda yatak odamdan telefonumu almak için odama ilerledim. Yatağımın üzerinden telefonumu aldığım gibi telefonun çalmasıyla gözlerim telefona döndü. Babamın aradığını görmemle aramayı meşgüle atıp yarış için saati kontrol ettim. Yarışın başlamasına çok az bir süre kalmıştı. Camdan yağmurun yağdığını görünce üzerime siyah kapşonlu hırkamı alıp kafamı onla örttüm. Sandivicimden son birkaç ısırık alıp tabağı mutfağa koydum ve çıkış kapısına ilerledim. Kapıyı açmadan ayakkabılarımı giydim ve kaskımı alarak evden çıkıp kapayı kapattım. Merdivenlerden koşturarak inerken aynı zaman da kaskımı kafama geçirdim. Aşağı inice cebimdeki anahtarı motorun yuvasına sokup kendimi motorun üzerine attım.Koran'ın attığı konumu motor sürerken telefondan takip edemeyeceğim için önceden bakıp aklıma kazımıştım. Belirlediğim kestirmelerden giderek 15 dakikanın sonunda görüş açıma kocaman bir stad gibi bir yerin girmesiyle motoru yavaşlattım. Uzaktan bir göz gezdirmenin mantıklı olduğunu düşünerek motoru kaldırama yaklaştırıp karanlığın içinde ilerledim. Her şey görüş açıma girdiğinde motoru çalıştırmayı bırakıp üzerinden indim. Işık bana vurmadığı için kimse beni göremezdi. Kafamdaki kaskı çıkarıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Etrafı uzun telli demirlerle kaplı kocaman bir araziydi. Bir kısmı insanların oturması için inşa edilmişti. Asıl alan büyük daireler çizen yarış pistiydi. Gördüğüm kadarıyla yirminin üzerinde motor vardı ve bu benim için güzel bir yarış olacağını ifade diyordu. Kalabalık yarışlar genellikle çekişmeli olurlardı bu da bana çok zevk veriyordu. Oturma bölümünün de komple dolduğunu görmek beni bir nebze de olsa şaşırtmıştı. Tahminen oturma bölümünde 200'den fazla sandalye vardı. Bu kadar insanın bu yarışları bilmesi garipti. Yasal olmayan yarışların bu kadar insanın gözünün önünde yapılması risk taşıyordu, ayrıca böyle yarışlarda insanların birbirine ne yapacakları belli olmazdı. Buralarda yasal olan hiçbir şey olmazdı ve bu insanlar bu kadar rahatça buraya nasıl gelebiliyorlardı? İlk yasal olmayan bir motor yarışına gittiğimde daha 15 yaşındaydım. İzlemeye gitmeme rağmen etraftaki insanların daranışları, konuştukları konular bana çok ağır gelmişti. 1 hafta boyunca bu konu hakkında konuşmayı reddetmiştim çünkü beni çok etkilemişti. Bunları düşünmenin sırası olmadığını kendime hatırlatarak motora bindim, elimdeki kaskı kafama geçirip önündeki camı kapattım. Giriş olduğunu düşündüğüm büyük kapıya ilerleyip kapının önünde durdum.Kapının yanlarında kameralar vardı, gelip gidenleri bu şekilde kayıt altına alıyorlardı. Büyük kapının yanındaki küçük kapı açılıp benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim kumral bir kız çıktı. Elindeki defterin kapağını açıp yanıma geldi. "Merhaba, ismin nedir?" Yüz hatları onu yumuşak bir kız gibi göstermesinin aksine sesi net ve keskindi. Koran'ın isim yazdırma muhabbetinden bahsediyordu. "İsmim Deva, beni koran davet etti." Kızın gözleri benden listeye dönüp ismimin yazdığını düşündüğüm kısma tik attı. Gözlerini tekrar bana çevirdi, birşey söyleyecekken cropumun açıkta bıraktığı sol kolumdaki büyük yılan dövmesini görmesiyle konuşmaktan vazgeçip şaşkın şaşkın bakışlarını dövmemde gezdirdi. Yılan dövmem omuzumdan başlayıp kolumda dönerekbileğime kadar geliyordu. Kafası elimin üzerine doğru uzanıyordu. Yılanın vücudu siyahken gözleri kırmızıydı. Bu dövmeyi onunla yaptırmıştım. Aynısı onun sağ kolunda vardı ve tıpatıp aynısıydı. Yılanı o tasarladığı için hiçbir yer bu dövmenin aynısını çizemezdi. Bakışlarından rahatsız olmaya başlamıştım. "Eğer dövmemi incelemen bittiyse kapıyı aç ki yarışa geç kalmayayım." Dövmeme o kadar odaklanmıştı ki sesimle birlikte irkilerek bana döndü. "Bu dövmenin aynısından yılan takımının liderinde de var. Kendi tasarladığı için eşi benzeri yokuş öyle söylüyorlardı ama senin dövmenle onunki tıpatıp aynı. Herneyse kusura bakma seni de oyaladım." Şaşkınlık dalgası beni sararken kızın dediklerini sindirmeye çalışıyordum. O olabilir miydi? Düşündüğüm şeyin ne kadar mantıksız olduğunu kavrayınca kendime kızdım. Onunla biz sonsuza kadar ayrılmıştık ve karşılaşma ihtimalimiz bile yoktu. Kafamdaki düşünceleri bir kenara iterek büyük kapının açılmasını seyretmeye başladım. Açıldığı gibi gözlerimi tribünde gezdirdim.Uzaktan farkedemediğim fakat şu an farkettiğim bir detay vardı. Tribümdeki insanlar küçük bir çitle birbirinden ayırlıyorlardı. İki kısım da siyah renkte giyinmişlerdi fakat demirin uçundan iki tarafa da farklı asılmış bayraklar hangi takımın yeri olduğunu belli ediyordu. Sol taraftaki kısımda kolumdaki dövmenin düz çizilmiş hali vardı. Bu kadar tesadüf fazla değil miydi? Saçmalama Deva. Diğer kısımda ise siyah büyük bir jaguar asılıydı. İki hayvan da birbirinden asildiler. İnsanların hani takımdan olduklarını belli etmek şapka, bandana, uçunda o hayvanı simgeleyen kolyeler takmışlardı. Motorumu arkadan başka bir motorun gelmesiyle yarış pistinin kenarına kadar götürdüm. Başlangıç çizgisine uzak tribünün yakınındaydım. Tanıdık bir izlenme dürtüsüyle yerdeki bakışlarımı kaldırdım ve nerdeyse herkesin bakışlarının bende olduğunu farkettim. Diikkat çekmeyi seven biriyim ve şu an bütün dikkati kendime çektiğimi farkettiğimde gine amacıma ulaştığımı anladım. Evde yarış saatini beklerken evde düşünme zamanım çok olmuştu ve insanlar önünde nasıl bir imaj çizeceğime karar vermiştim. Bütün yarışlara katılacaktım fakat hiçbir zaman kasımı çıkartmayacaktım. Şu zamana kadar kaybettiğim maç sayısı sadece bir olduğundan yarışlarda başarı göstereceğime hiç şüphem yoktu. İnsanlar böylelikle bu gizemli kişiyi merak edeceklerdi ve bunun sonucunda günden güne yarışlardaki popülerliğim ve önemim artacaktı. Zil gibi bir sesin çalmasıyla tribündeki insanlar ayaklanırken yarışmacılar teker teker motorlarına binmeye başladılar. Tribünün önündeki küçük kulübeden otuzlu yaşlarının başında olduğunu düşündüğüm adam motorların önüne gidip orada durdu. Elindeki mikrofona eliyle vurup ses denemesi yaptıktan sonra konuşmaya başladı. "Hepiniz hoşgeldiniz. Hepinizin kuralları bildiğini biliyorum fakat gine de bir kere tekrar etmek istiyorum. Yarış düdük sesiyle başlıycak ve çemberin etrafında on tur atmanız gerekiyor. Hanginiz ilk önce tamamlarsa o kazanmış oluyor. Yarışırken fiziksel temas yasak, birbirinize birşeyler fırlatmak ve birbirinizi düşürmeye çalışmak da yasak. Kazanan kişi kimse onun takımına bir sayı ve kendi ismine bir sayı kazandırıyor. Her ay sonu kişiye ve takımlara ödüller var. Takıma ödül o zaman karar kılınıyor fakat kişiye ödül her zaman belli. Kişiye verilen ödül gizli olduğu için onun hakkında bir açıklama yapmayacağım. Başarılı olan kazansın, hepinize başarılar diliyorum." Konuşmasını bitirince geldiği kulübeye doğru ilerleyip içeri girdi. Ödülün söylenmemesi tuhafıma gitmesine rağmen şu anda bu konuyu düşünmemim sırası değildi. Birçok gözün hala bendeyken yılan bölümünde gördüğüm boşa motorumu sürdüm. Çizgiye ulaştığımda motoru durdurdum. Bütün gözleri üzerimde hissetmeme rağmen hiçbirine dönüp bakmadım. Birkaç saniye sonra kenardan görüş açıma giren kızıl kız, giydiği vücudunu saran mini siyah elbisesiyle kıvırta kıvırta yarış pistinin tam ortasına kadar yürüdü. "Aptal kız, kıvırta kıvırta götünü göstemesen ölürsün sanki." Cümlemi çok kısık bir şekilde söylememe rağmen yanımda bana doğru çevirilen bir kafa hissettim. Bende kafamı ona doğru çevirdim. Benim iki katım olan bir çocuktu. Kaskının üzerindeki yılan işlemesi çok tanıdıktı. Onun daha önce çizdiği yılan desenlerden biri değil miydi bu? Bak gine saçmalamaya başladın kızım. Onun da göz*leri benim kaskımda gezindi fakat görebileceği tek şey kolumdaki yılan dövmemin aynısıydı. Bu kaskı o hediye etmişti, yılanı da o çizmişti İkimizin de kaskımızın camı kapalı olduğu için gözlerimiz denk gelemiyordu fakat bana dikkatlice baktığına emindim peki nedendi? İkimizin birbirimizi incelememiz düdük sesiyle kesilmişti. Bütün motorcuların gaza yükselmesiyle çıkan ses gülmeme yol açmıştı.Bende geri kalmayarak gaza son gücümle yüklendim. Yanımdaki çocuk ise benden uzaklaşarak başka kişilerin arasına girdi. Küçükken o motorları sevmez ben çok severdim. Aslında o hiçbir zaman motor sevmedi sadece ben seviyorum diye öğrenip sürmüştü. Her şeyde gibi bunda bile bana kattığı birçok şey vardı. Mesela son dakikaya kadar beklemek onun taktiğiydi ve bu taktiği uyhulamayı severdim çünkü hem zekiceydi hem de eylenceli. Bende gaza daha da basarak onlara yetiştim biraz da olsa ikisini geride bıraktım... Sekizinci turun bitişiyle yarışın başında bakıştığım çocuk beni geçip ilerlemeye başladı. Gözlerimi sol taraftaki aynaya çevirip arkama bakınca jaguar takımındaki kişinin baya arkada kaldığını görmemle oda listeden silindi. Artık iki kişi kalmıştık ve bu artık açık oynamam gereken zamandı. Asılabileceğim bütün kuvvetimle gaza asıldım ve motorumu sola kaydırarak motoru yatırdım ve bu daha hızlı yol katetmeme yol açtı. Dokuzuncu tura geçerken hala başabaş gitmemiz sinirlerimi iyice bozmuştu. Planım çoktan bu raddede kendim ilerlemekti fakat planım tutmamıştı. Karşımdakini hafife almamam gereken biri olduğu kesindi. Gözlerimi yana doğru kayıdırp motoru hangi taktikle sürdüğünü çözmeye çalıştım. Gazı benden daha iyi idare ediyordu fakat daireleri geniş dönüyordu. Bu detayı farketmemle motoru en küçük daire çizebileceğim şekilde sola doğru sürdüm ve yavaşça gine motoru yatırdım. Bu taktikle az da olsa onu geçtiğimi görünce kendimle tekrar gurur duydum. Bitiş yazılı yeri görmemle motorun tüm hız limitini kullanarak oraya doğru lerledim. Bitiş çizgisini geçmemle u dönüşü yaparak tribün tarafına döndüm. Bütün herkesin şaşkınlıkla bana bakması beni iyice keyiflendirirken daha canlı görebilmem için motorumun cam kısmını yukarı doğru kaldırdım. Gözlerimin görünmesinde bir sorun yoktu, normal zamanda kahverengi lens taktığım için kimse beni tanıyamazdı. Gözlerimi yılan tribününe çevirince birçoğuyla göz göze gelip duygularını çözmek istedim. Birçok insan bana şaşkınlıkla bakarken nadir de olsa gözleri ışıldayarak bakanda vardı. Ne olursa olsun yılan takımındaki benimle başabaş giden kişiyi tebrik etmem gerekiyordu. Onun kadar başarılı biriyle yarışmayalı çok uzun zaman olmuştu. Motoru kapatarak üzerinden indim.Alttaki sabitleyicisini açıp motoru sabitledim. Çocuğun arkamda kaldığını fark ederek arkama doğru döndüm. Gördüğüm yüzle olduğum yerde buz kestim. Hayat benimle gine bir oyun mu oynuyordu ya da gerçekten bana dünyada cehennemi mi yaşatmaya çalışıyordu. Bu görüntüden sonra başka hiçbir seçenek olamazdı. Karşımda gördüğüm kişi hayatımın hem kurtarıcısı hemde öldüreniydi. Önce umut veren sonra da sonuna kadar acıyı tattıran kişiydi. Tunç Pertev, kalbimin var olduğunu kanıtlayan çocuk...
HELLOOOOO!!!!!!!!!!!! YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMMMMM
|
0% |