Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm- Hüznün Kıyısı

@utopikyazarice

En çok mutlu olduğu zamanların, mutlu olduğu insanların acısını çeker insan. Çünkü en çok sevdiklerinden aldıkları darbelerle onarılmaz yaralar açılır kalplerde.

 

Mutluluk zor elde edilen fakat kolayca uçup giden bir şeydi. Üzüntüyse kolay elde edilip zorla üzerimizden atmaya çalıştığımız bir örümcek ağı gibiydi. O ağa takılmak demek ondan uzaklaşmaya çalıştıkça daha da yapışıp kalmak demekti. Mutluluğu seviyordum kim sevmezdi ki... En ufak şeylerle mutlu olmayı kendime ilke edinmiştim çünkü hayat kısa kuçlar uçuyor... Gülümsemek güzel şey, her şeye rağmen dimdik durup gülümseyebilmek... İnsan nasıl mutluluğu sahiplenebiliyorsa üzüntüyü de sahiplenebilmeliydi bence. Çünkü insan acısına sahip çıkmalıydı, onu korumalıydı. En önemlisi ve en büyük mutluluk bence başkalarının mutluluğuyla mutlu olmaktı en büyük destek ise başkasının acısına ortak olmaktı.

 

"Gidelim buradan. Lütfen."dedi Elif. Gidersek belki daha iyi olacaktı fakat buradan bu şekilde gitmemeliydi. İlk bende gitmesi gerektiğini düşünmüştüm fakat bir şeyleri halletmeden buradan ayrılırsa daha çok üzülecekti, buna izin veremezdim. Fakat Elif'i tanıyordum üzülmek pahasına buradan gitmeyi seçecekti yine de. O yüzden onu vicdanından vuracaktım. İçimden kendime gülüp- evet böyle tuhaf hareketlerim olabiliyor ama şimdi konu bu değil.- Elif'i ikna etmek için cümleleri aklımda toparlamaya başladım.

 

Elif'e sarılmayı bırakıp ellerini tuttum. "Elif'im uzun zamandır birbirimizi görmedik, farklı şehirlerden birbirimiz için geldik. Şimdi sadece o var diye bu kadar yol gelen arkadaşlarını bırakıp gidecek misin?"dedim ellerini sıktım samimiyetle.

 

"Ama kötü hissediyorum, midem bulanıyor."dedi. Mızmızlanacaktı. Midesi bulanıyordu ama burada bir çorbayla da bunu düzeltebilirdik.

 

"Elif'im şimdi sana sıcak bir çorba söyleriz içersin, kendine gelirsin." dedim. Gözleri dolu dolu yüzüme baktı ne yapacağını ne söyleyeceğini bilmiyor gibi bakıyordu. Elif çok ağlayan bir kız değildi, olaylara duygusal da yaklaşmazdı. Ta ki onunla aynı yurt odasını paylaşıp onu tanıyana kadardı bu cümlenin geçerliliği. Çünkü Elif aslında çok duygusal ve en ufak şeye ağlayan bir kızdı sadece dışarıya göstermiyordu. Hep içine atıp dışarıya duygusuz görünen kızı oynardı. Şimdi ağlıyordu çünkü canı çok yanıyordu. Aşk saçmalıktır deyip de klişeleşmiş 'aşka inanmıyorum' cümlelerini söylemeyecektim. Aşk vardı, aşk farklı bir boyuttu ve ben o boyuta geçmemiştim, o boyuta geçenlerin ise acı ve mutluluk arasındaki terazisinde hep acının ağır geldiğini gördüm. Yani aşkı bilmiyorum ama dışarıdan acı olarak görünüyordu.

 

Topuklu ayakkabının çıkardığı tıkırtı sesleriyle başımı kaldırıp sola baktım. Mutlu ve Laçin bize doğru geliyordu. İkisi de endişeli görünüyordu. Ve bakışları Elif'in üzerindeydi.

 

"İyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş!" dedi Mutlu endişeli ve ilgili bir sesle. Dostuydu ve endişelenmesi doğaldı. "Neyin var?"diye ekledi.

 

"Hastaneye gidelim mi Elif?"dedi Laçin de.

 

Elif ellerinin tersiyle yüzünü sildi ve gülümsedi.

 

"İyiyim hadi içeri geçelim."dedi kolunun üzerindeki Mutlu'nun elini çekip ardından elini Mutlu'nun beline koyarak. Mutlu inanmasa da o da elini Elif'in beline koyup kafa salladı. Onlar önde Laçin ve ben arkada tekrardan masamıza geçtik. Sohbete dalanlar bizim gelmemizle bize döndüler.

 

"İyi misin kuzen?"dedi Alpay. Elif evet anlamında kafa salladı. Alpay, Elif'in teyzesinin oğluydu.

 

"Hastanelik bir durum varsa götürelim seni."dedi Caner de. Elif kafasını sağa sola sallayarak onu da reddetti.

 

"İyi görünmüyorsun."dedi Kıvanç. Lisede Elif'in peşinden az koşmamıştı. Fakat Elif, Furkan'la olduktan sonra duygularından bir daha hiç bahsetmemişti. "Evet katılıyorum."diye söze girdi Nevşin. Elif ve Furkan'ın birlikte olduğu dönemde arkadaşı Furkan'dan hoşlandığı için Elif'e cephe almıştı uzun zaman olmuştu ama Elif'in ona karşı bir soğukluğu olduğu hâlâ belli oluyordu. "İyi görünmediğimin farkındayım ama iyiyim."dedi Elif ve sandalyesine oturdu. Nötr bir cevap vermişti normalde sevmediği insanlarla iğneleyici konuşurdu ama Nevşin'e öyle davranmamıştı. Ya aralarındaki sorunu halletmişlerdi ya da Elif gerçekten iyi değildi. Furkan'ın bakışları onun üzerindeydi fakat tek kelime etmemişti. Elif oturduktan sonra ben de yanına oturdum.

 

Gergin atmosferi dağıtmak adına söze ilk giren ben oldum. Furkan eskiden yaptığımız bu şakaya hiç şahit olmamıştı ve bu şakayı ilk benden duyacak gibiydi. Umarım fazla kızmazdı çünkü o kızınca ikimiz de çok kötü insanlar olup çıkıyorduk.

 

"Bir şey diyeceğim."dedim sırıtarak. Herkes bana bakınca ben de ilk Elif'e baktım merakla ne diyeceğimi bekliyordu sonra Barlas'a baktım. O da ne diyeceğimi bekliyordu ve ona bakmamla onunla ilgili bir şey söyleyip canını sıkacağımı anlamıştı. Daha fazla sırttım, dişlerimi hepsi görüyordu.

 

Barlas'a bakarak "Sizin sözünüz hâlâ geçerli mi?"dedim anlamayarak baktı bana. "Otuz yaşına gelince kimseyi bulamazsanız evleneceğinize söz vermiştiniz."dedim. Ardından güldüm. Herkes sırıtarak Barlas'a bakıyordu. Furkan ve Kıvanç hariç. Kimden bahsettiğimi bahsi geçen şakaya şahit olanlar anlamıştı fakat Furkan bundan bihaberdi.

 

"Otuz yaşına daha gelmedim."dedi Barlas soğuk bir sesle. Elif de alttan bacağımı çimdiklemişti. Ne yaptım ya?! Gergin ortamı dağıtmaya çalıştım sadece! Aynen İdil, gergin ortamı daha da germeye çalışmadın kesin!

 

Furkan lisedeyken Alpay ve Yavuz dışında pek kimseyle muhattap olmazdı. Kızlarla konuşmayı da pek sevmezdi; ben, Mutlu ve Elif dışında çünkü Elif'i seviyordu ben de onunla arka sırada dedikodu yapan, sınavlarda ona kopya veren ve aynı yerde büyüdüğü insandım. Mutlu ise çok farklıydı onun kendini sevdirmediği insan yoktu.

 

Furkan'ın gözleri merakla Elif'te oyalanıyordu. O kızın Elif olduğunu düşünüyordu belki de fakat bununla ilgili tek cümle kurmamıştı.

 

Mutlu gülerek "O köprünün altından çok sular aktı. İkisinin de hayatında birileri vardır mutlaka."dedi Barlas'a baktı fakat Elif'e bakmadı. Furkan'a sezdirmeden şakayı sürdürüyordu. Eğer Furkan öğrenirse ve Elif'e karşı hâlâ aynıysa burada taş üstünde taş kalmazdı.

 

"Hayatımda biri yok."dedi Barlas. Tek cümle, üç kelime, on altı harf.

 

Bu çocuğa bir şeyler olmuştu. Çok değişmişti. Herkesin farklılığı alenen ortadaydı fakat Barlas evrim değil devrim geçirmişti.

 

"Furkan; abin nasıl, evlendi mi?"dedi Nevşin. Abisi lisede nişanlıydı bildiğim kadarıyla. Ve Nevşin bu soruyu neden sordu bir anlam veremedim.

 

"Evlendi."dedi Furkan. Eski neşeli Furkan daha iyiydi demek istemiyorum. Fakat eskisi şimdikine göre iyiydi.

 

Sohbet içerisinde yemeklerimiz de gelmişti. Ben yemek sipariş etmeyip sadece su içtim. Akşam sekizden sonra ağzıma tek lokma koymuyordum. Kilo için bu gerekliydi. Ben suyumu içerken diğerleri de yemeğini yiyordu.

 

"Yengenin ismi ne? Güzel mi?"diye sordu Laçin. Herkesle mesafesini koruyan ve çok az görüşen sadece Laçin'di. Nevşin ise kimseyle görüşmüyordu.

 

"Elif."dedi Furkan yemeğine odaklanmış şekilde.

 

Elif'e baktım. Herkes Elif'e bakıyordu. Mutlu dışında, o Furkan'a bakıyordu. Elif üzerindeki bakışlardan kurtulmak adına açıklama yapma gereği duydu.

 

"Yengesinin ismi."dedi Elif sessizce. Furkan bakışlarını kaldırıp ona baktı. Gözlerinde hüzün vardı, özlem vardı, sanki biraz kızgın bakıyordu bilemiyorum duygularını seçmekte zorlanıyordum. Furkan'ın çalan telefonuyla birlikte Elif'in üzerindeki bakışlar dağıldı , Furkan'ın gözleri birkaç saniye Elif'in gözlerinde oyalandıktan sonra telefonu açtı. Elif umursamazı oynuyordu. Furkan'a hiç bakmıyordu ve şimdi daha iyi görünüyordu.

 

Furkan "Tamam geliyorum."dedikten sonra telefonu kapattı. Hepimize bakıp "Benim geri dönmem lazım. Kendinize iyi bakın."deyip Yavuz'la masadan ayrıldı. Konuşmamıza müsaade bile etmemişti.

 

"Geri döndüğünde bıraktığın gibi bulacak mısın orayı?"diye sordu Elif arkasından. Kapıyı açmaya uzanan eli havada kalmıştı. Yemek boyunca gözleri Elif'in üzerinde oyalanmıştı Elif başını kaldırıp da bakmamıştı fakat şimdi konuşuyordu. Bu konuşma iyi bir yere gidecek gibi görünmüyordu.

 

"Bıraktığım gibi kalmadığı için dönüyorum."dedi bize arkası dönük şekilde, sonra da çekip gitmişti. Sanki hisleri hüznün kıyısına vurmuştu.

 

Herkes her şeyi biliyordu ve gergin ortamı dağıtmaya çalışacaktım yine iş bana düşüyordu.

 

Nevşin'in elindeki yüzüğe takıldı gözüm.

 

"Evlendin mi?"diye sordum. Kafasını iki yana salladı sonra gülümseyerek "Nişanlıyım."dedi. "Ne iş yapıyorsun?" diye soran Laçin olmuştu. "KPSS hazırlık."dedi asık suratla. "Nişanlın ne iş yapıyor?"diye soran Caner olmuştu. "Doktor."dedi Nevşin. Masada hayret ve beğeni naraları oluşurken ben sıkılmaya başlamıştım. Çok sıkıcıydı. "Senin evleneceğine çok şaşkınım."dedi Kıvanç. "Niye ben evlenemez miyim?"dedi Nevşin. Kıvanç dudak büktü ve tek kelime etmedi. Haklıydı da kim derdi hırçın kız Nevşin günün birinde evlenecek. "Hepiniz çalışıyor musunuz?" dedim dakikalar sonra.

 

"Bizi biliyorsun özel eğitimdeyiz."dedi Mutlu. Biz diye bahsettiği Barlas, Elif ve kendisiydi. "Kıvanç sen?"diye sordum. "Mimarlık bitirdim ama şu an iş arıyorum."dedi. "Laçin?"dedim ardından Laçin'e bakarak. "Coğrafya mezunu bir KPSS mağduruyum."dedi. Biliyordum coğrafya mezunu olduğunu. "Sizler de zahmet edip söyleseniz?" dedim diğerlerine bakarak. "Özel eğitim ama Eskişehir'de." dedi Barlas. Caner'i biliyordum zaten. Alpay da ilahiyat okuyup bitirdiğini ve şimdi Hatay'da çalıştığını söyledi. "Ankara'da olanınız yok mu?" dedi Caner. "Ben."dedi Laçin. "Orada dershaneye gidiyorum KPSS'ye hazırlık için."dedi. "Çok güzel. Bizim de Caner'le Ankara'da bir göreve gitmemiz gerek uzunca bir süre oradayız, buluşuruz." dedim gülümseyerek. "Bu çok iyi oldu." dedi Laçin.

 

Biraz daha sohbet edip ardından vedalaşmıştık. Hepsi farklı şehirlerden gelmişti ve hiçbirinin otelde kalmasına içim el vermediği için kızları ben kendi evimde misafir edecektim. Erkekleri ise Caner... Fakat Kıvanç kabul etmeyip otele döneceğini söylemişti.

 

Bugün sabah olmayacak gibiydi.

 

Eve gidene kadar içimdeki kötü hislere dur diyemedim. Uzak kalmıştık, yıllar geçmişti, şimdi buluşmuştuk fakat eskisi gibi olunmayacağını bir kez daha görmüştüm. Laçin, Elif, Mutlu ve Nevşin ile eve geldiğimizde hepsine giyecekleri rahat şeyler vermiştim ve bende üzerimi değiştirip mutfağa geçmiştim. Elimde bir dolu sıcak çikolata tepsisiyle salona geçtiğimde kızlar oturmuş kendi aralarında konuşuyordu. Saat gece yarısına yaklaşmıştı.

 

"Aşkım eline sağlık." dedi Mutlu tepsideki bir kupa sıcak çikolatayı alırken. "Afiyet olsun balım." dedim. Birine balım demek çok özeldi. Delibal izledikten sonra bunu Mutlu demişti bana ve bende o günden beri ona ve özellerime balım diyordum.

 

Herkese tek tek verdikten sonra kendi kupamı da alıp L koltuğun köşesine oturmuştum, Laçin'in yanına. Havadan sudan sohbet ederken Elif sessizdi bir o kadar da durgundu. Aklım almıyordu bir insan eski aşkını görünce nasıl fiziksel olarak bir anda kötüleşebiliyordu? Ruhsal çöküşü anlayabiliyordum fakat fizikseli aklım almıyordu. Neden onu gördüğünde beti benzi atmıştı, neden istifra etmişti, ne gelmişti aklına?

 

"Aşkım sana bir şey soracağım müsaaden varsa." dedi Mutlu bana bakarak.

 

"Tabii sor güzelim." dedim. Laçin'in ters bakışları gözümden kaçmamıştı.

 

"Neden Gazetecilik diye tutturdun? Sınavda yaptığın sıralama ile bizim okuduğumuz bölümleri de yazabilirdin." dedi.

 

"Ama yazmadım." dedim elimdeki kupayı sehpanın üzerine bırakırken, soğumuştu ve hâlâ bitmemişti , içilecek gibi değildi.

Ellerimin titremesini gizlemek için bacaklarımın arasına sıkıştırdım ellerimi. Bunun cevabını kendime bile veremiyorken sesli bir şekilde asla söyleyemezdim. Kendime bile nedenini itiraf edemiyorken bu gerçeği elbet bir gün herkesin öğreneceğini bilerek yaşamak ıstırap veriyordu. Güven verdiğim insanların güvenlerini tek tek kırıp o kırıklara bastığım gün gözlerindeki hayal kırıklığını görmek hiç ama hiç istemiyordum. Yaptığım yanlış bir şey değildi yine olsa yine yapardım ve yine bu güzel insanların güvenini kırmış olurdum ama pişman olmayacağım da acı bir gerçekti.

 

"Benim ses tonumu bilirsiniz her zaman çağrı iletişim, mubabirlik , telesekreter gibi mesleklere uygundu. Ben de kendimi özel sektörün içerisine atıp gazetecilikte devam ettim şimdi bir kanalın muhabirliğini yapıyorum fakat Ankara'ya gittiğim zaman tekrardan gazeteye geçeceğim. Ekran karşısında olmak beni hâlen geriyor ancak gazeteye geçersem işimi daha iyi yapabilirim. Baştan değiştirmem hataydı. Ama dediğim gibi mesleğimde mutluyum."

 

Değilim...

 

"Ne kadar kolay diyorsun geçeceğim diye. İnsanlar bir mesleğe tutunmakta zorlanırken sen daldan dala atlıyorsun." dedi Nevşin.

 

"Eh, abim sağolsun arkamda durduğu sürece her şeyi yaparım." dedim tebessümle.

 

"Keşke abim arkamda diyerek övünmek yerine kendi kendine hayata tutunabildiğin için kendinle övünebilseydin."dedi Nevşin. Tavrı sertti, tavrı düşmancaydı, evinde oturduğu insana kin tutmuş ve öfke kusuyordu. Sebebi ne? Zamanında Elif'in destekçisi olup da onun foyasını ortaya çıkardığım için miydi?

 

"Ben torpille gelmedim buralara. Abim sadece okumama yardım etti. Hatırlatırım üniversite sınavına iki kere hazırlandım pes etmek yerine. Üniversiteyi okuduktan sonra da kendi çabamla buralara geldim. Abim hep yanımdaydı ama asla kimsenin hakkına girecek bir girişimde bulunmadı, ben de böyle bir şey istemezdim zaten. Daldan dala atlıyorsun diyorsun ya o da soyadım sayesinde, abim o soyadını taşıdığı için böyle bir durum söz konusu. Ve emin ol ki atladığım her dalda da çok güzel ötüyorum Nevşin."

 

Laçin kolumu sıkıp sakin ol dercesine bakarken ben öfkeden kıpkırmızı olduğumu hissediyordum, kulaklarımı ateş basmıştı. Ben her şeyi kendi emeğimle kazanmıştım!

 

Mutlu hafif öksürüp yerinde doğrulurken Elif'e kaydı gözlerim. Elindeki kupaya bakıyordu ve içmemişti.

 

"Hayatında birileri var mı peki?" dedi Mutlu. Öfkelendiğimi hepsi anlamıştı Nevşin de bu yüzden susmuş olmalıydı. İnsanlar kendi yedikleri naneleri hiçe sayarken bir akbaba gibi insanlara saldırabiliyorlardı. Allah kahretsin bu düzeni, bu sistemi!

 

"Yok." dedim kısaca sesim tok ve sert çıkmıştı. Sanaldan biriyle arkadaş gibi konuşup tam ondan hoşlanmaya başladığım zaman yaşı konusunda beni kandırdığını öğrendiğimi ve sonra konuşmayı sonlandırdığımızı anlatmayacaktım, iş yerime yakın bir türkü barda biriyle tanışıp da bana karşı gerçekten bir şeyler hissedip de benle takıldığını düşündüğümü sonra başka emelleri olduğunu anladığımda tekmeyi bastığımı bilmesine gerek yoktu. Ben fazla iyiydim iyiliğimi de kimse için harcamaya değmeyeceğini anladığımda bıraktım aşkı aramayı da...

 

Mutlu, tavrımın kendisine olmadığını anladığı için bozulmadı. Ama Nevşin daha fazla burada durmak istemiyor gibiydi.

Birkaç dakika sessizlikle geçerken Nevşin'in telefon sesi küçük salonumda yankılandı.

 

"Efendim?" dedi Nevşin. Laçin, Mutlu'ya doğru "Üff Coraline'e bak nasıl da kibar." dedi. Mutlu gülerken Nevşin telefona odaklanmış durumdaydı.

 

Lisede de yabancı şarkılara tutkun biriydim ve sınıfta bir ben bir de Laçin dinlerdi. Akıllı tahtadan açtığım şarkılar en çok Nevşin'i sinirlendirirdi çünkü yabancı şarkılar dinlemeyi hiç sevmezdi. Tahtadan açtığım ve Nevşin'in de kapattığı şarkı Coraline'di. Nevşin'in o gün Kürt damarı tutmuştu ve bana "Kuzulkurt Coraline!" demişti tüm sınıf halimize gülmüştü ben de gülüp tekrardan şarkıyı açmıştım sonra tahtanın fişini çektiğinde o kazanmıştı. O günden beri tüm sınıf Nevşin'e Coraline demişti ve dalga konusu olmuştu.

 

"Kaç dakikaya gelirsin?" diye sordu Nevşin telefondakine. Ardından "Tamam."deyip telefonu kapatmıştı.

 

"Kızlar Tekin geliyor ben gitsem iyi olacak." dedi Nevşin.

 

"Tekin kim?" diye soran Laçin olmuştu.

 

"Nişanlım." deyip kıyafetlerini giymek için izin istemişti. Birkaç dakika sonra üzerini giyinmiş şekilde salona geldi.

 

"Her şey için teşekkür ederim İdil."dedi ve bir adım atıp bir elini omzuma koyarak bana kısaca sarıldı. Diğer kızlarla da sarılma faslını bitirdikten sonra onu yolcu etmiştim. Gelmesi ve gitmesi bir olmuştu.

 

Salona girdiğimde Laçin telefonu ile ilgileniyordu. Onda farklı şeyler seziyordum. Sanki kendi gibi değildi. Konduramıyordum fakat bir şeyler saklıyormuş gibi hissediyordum. Yakında kokusu çıkar elbet. Mutlu ve Elif'e baktığımdaysa Mutlu'nun Elif'le konuştuğunu ve Elif'in dinlemiyormuş gibi göründüğünü fark ettim.

 

"Evet... Elif Hanım iyiyseniz konuşalım mı artık? Tabi istiyorsan." dedim salona geçerken.

 

"Konuşalım." dedi elindeki peçeteyle burnunu silerken.

 

 

Loading...
0%