Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Hepsini Ateşe Ver

@v1ctrsfvr

​- 6 Mart 2019 -

 

Annemle babam hala yoktu.Pencereden Holland'ların evine baktığımda aniden Ares'in camdan benim ona baktığım gibi bana baktığını gördüm.Psikopat gibi görünüyordu.Kabul etmek istemiyordum ama bazen beni ürkütüyordu.Sigara içiyordu.Yüz ifadesini tam olarak görmüyordum ama sırıttığına yemin edebilirdim.Pencereyi kapattım ve yatağa oturdum.Tekrar babamları aradım ama açmıyorlardı.Aniden telefonuma bildirim düştü.

 

Ares:"Aşağı in Rachel.Annenle babanın nerede olduğunu biliyorum."

 

Siktir.Nereden bilecekti? Gece gündüz nöbette miydi? Ben bilmiyorken o nasıl bilecekti?

 

"İnersem seni keserim."

 

Ares:"Beni hep kesiyorsun zaten güzelim."

 

O anlamda dememiştim.Ama bunu da kabul ederdim.Sinirle iç çektim ve telefonu kapattım.Aşağı indim.Arabasına yaslanmış,kollarını birbirime kavuşturmuş bana bakıyordu. "Nerdeler?" Bir süre beni inceledi,ardından konuştu. "Babamın yerinde." Kaşlarımı çattım. "Ve sen bunu bana daha yeni mi söylüyorsun?" Diye sordum. "Herşeyi sana rapor vermem gerektiğini bilmiyordum ateşli kadın ama bilmem hatırlatmalı mıyım,beni öldürmek istiyorsun." Alaycılıkla devam ettim. "Ne olmuş yani seni öldürmek istiyorsam?" Omuz silkti. "Değil mi? Ne olmuş beni öldürmek istiyorsan.Alt tarafı seni daha çok istememe sebep oluyor." Baştan çıkarıcı bir şekilde konuştum. "Seni tahrik mi ediyorum?" Gülümsedi. "Hemde çok fena." "Şimdi bende tahrik oldum." Dalga geçtim. "İstediğini vermek isterdim ama gitmemiz lazım." Sırıttım. "Ama'dan önceki kelimeler kifayetsiz kalır,Efendim." Tekrar bana döndü.Gözlerini kıstı. "Evet,böyle davranmaya devam et ve ondan sonra seni nasıl arabaya yaslayıp öpüyorum gör." Tek kaşımı kaldırdım. "Deneme bile." "Oh merak etme,denemekten fazlasını yapacağım." Dedi ve ardından arabasının kapısını açarken ekledi. "Atla gidiyoruz." Alayla konuştum. "Neden senin arabanla gidiyoruz?" "Çünkü ben öyle istiyorum." "Sokturtma isteğine.Sen kendi arabanla,ben kendi arabamla gidiyorum." Dedim keskin bir şekilde. Kendisini sakinleştirmeye çalışıyormuş gibi derin bir nefes aldı ve konuştu. "Rachel,güzel kadınım.Bin dediysem bin." Beni sinir ediyordu. "Yürü git işine,Holland." Duraksadı ve sırıttı.Sanki dediğim şeyi duymamış gibiydi. Ona onu sevdiğimi söylemişim gibi ruhumun derinliklerine baktı. "Kahretsin. Bunu söylemeni çok seviyorum." Kayıtsızca ona baktım. "Neyi? Yürüyüp gitmeni söylememi mi?" "Adımı söylemeni." "Adın Holland değil." Tekrar sırıttı. "Bak işte,çok hoşuma gidiyor." Devam ettim,sanki onu sınıra itmeye çalışıyormuşum gibi. "Adın Ares.Ares Lanet Olasıca Holland." Sırıtışı genişledi. "Ne yaptığını biliyorsun." Onu duymazdan geldim. "Asıl konuya döneli-" "Asıl konu bu.Ne yapacağını biliyor olman." Sözümü kesti.Kıkırdadım. "Artık sana göre tahmin edilebilir olduğumu sanıyordum." Dudaklarını ıslattı. "Bana göre pek çok şeysin." Tek kaşımı hafifçe kaldırıp gözlerimi kıstım ve ardından kollarımı birbirine kavuşturarak konuştum. "Sen kendi arabanla,ben kendi arabamla gideceğim. Yeterince açık mı?" Salağa yattı. "Değil,açayım mı?" Çenemi kaşıdım. Sırıtarak konuştu. "Hoşuna gitti. Birşey hoşuna gidince ya gülümsüyorsun ya da çeneni kaşıyorsun. Veya ikisi birden." Beni tanıyordu. Tanımasını istemiyordum ama tanıyordu. Hiçbir şey demeden arabasına bindim. O da bindi ve arabayı çalıştırdı. "Gülümsemedim." Bana baktı. Ama sanki ben Güzellik Tanrıçası Afroditmişim gibi. "Çeneni kaşıdın." Dedi kısık bir tonda. "Çünkü kaşındı." "Nasıl dersen güzelim." Önüme döndüm. "Annenle baban annemle babama ne yapıyor?" Bu sefer biraz daha farklı bir şekilde baktı. İfadesi yumuşaktı?... "Gerçekten bilmek istiyor musun? Peki ya ben gerçekten bilmeni istiyor muyum?" Kaşlarımı çattım ve biraz daha ciddi bir tonda devam ettim. "Ne demek istiyorsun? Ne yapıyorlar onlara?" Omuz silkip iç çekti ve bana döndü. "Rachel," "Hmm?" Dedim. "Seni bayıltmam lazım." Alayla kıkırdadım. "Yani? İzin mi istiyorsun?" "İstemiyordum. Ama sen sorun etmiyor gibi duruyorsun." Hafifçe öne eğildim ve fısıldar tonda konuştum. "Seni denerken görmek istiyorum diyelim." Sırıttı. "Evet bebeğim. Böyle tüm tuşlarıma basmaya devam et ve sonra seni becererek bayıltayım.Ama nasıl baştan çıkaracağını biliyorsun. Bayıltmayacağım seni,becererek bile." Bende sırıttım ve arkama yaslandım. Bir süre sonra aniden tekrar kalbimin ağrıdığını hissettim ve nefesim boğazıma düğümlendi. Refleks olarak arabanın kapısının kolunu tutup sıktım ve elimi kalbime götürdüm. Ona belli etmemeye çalıştım ama anlamıştı. Hemen arabayı durdurdu ve bana döndü. "Hey hey hey. Rachel,şşşt sakin ol,bana bak." Neden yaptım bilmiyorum ama aniden onun elini tuttum ve farkında olmadan sıktım. Acımı anlamış olacakki o da elimi sıkıca tuttu ve yavaşça kendi koltuğundan benimkine yaklaşıp saçlarımı yüzümden çekti ve yüzümü ellerinin arasına aldı.Gözlerini gözlerime kilitledi ve sakinleştirici bir tonda konuştu. "Derin derin nefes al ve ver tamam mı? Benimle birlikte." Yapmaya çalıştım ama yapamıyordum. Kalbim sıkışıyordu. Yanağımı baş parmağıyla okşayarak beni rahatlatmaya çalıştı.Endişeliydi... "Güzelim bana odaklan tamam mı? Aklını boşalt ve bana odaklan. Hadi,benimle birlikte." Elimi daha sıkı tuttu. Sanki çabalamam için yalvarıyormuş gibi. Sakinleşmeye ve nefes almaya çalışırken onu inceledim. Bembeyaz teni,siyah ve hafiften uzun yüzüne düşen ipek gibi saçları,keskin çene yapısı,kahverengi badem gözleri, güzel burnu,elmacık kemikleri,dolgun ve öpülesi dudakları,bakarken delirdiğim boynu ve adem elması,kaslı, dövmeli ve sixpackleri olan vücudu,nazik ve kibar dokunuşu,damarlı kolları,sigarayla karışmış pahalı erkek parfümü ve keskin nanenin kokusu..23 yaşındaydı ama kim bilir bugüne kadar kaç kız ve kadın onu arzulamıştı.Gerçi onları suçlayamam,arzulanılmayak gibi değildi.Çok yakışıklıydı.Yalan da söyleyemem arada bir beni baştan çıkarmıyor değildi.Çok konuşup başımı ağrıttığında onu susturmak için deli gibi öpmeyi çok istediğim anlar olmuştu ama kendime karşı koymuştum. Her öpüşümde ona onu nasıl öldüreceğimi ve ne kadar nefret ettiğimi söylemek,nefret ettiğimi onu agresifçe öperek belli etmek istiyordum...Nefesimin düzene girdiğini fark ettim. Kaç dakikadır sakinleşmiştim ama öylece ona bakıyordum? Gözlerimden ne dediğimi anlamış gibi o derin ses tonuyla fısıldadı."Yedi dakika." Hala elini tutuyordum ve onun da bir eli hala yanağımdaydı. Boğazımı temizledim ve elini bıraktım. Gülümsedi ve gülümserken dudağını ısırıp geri çekildi,arabayı tekrar çalıştırdı. Yol boyunca sessiz kalıp başımı cama yasladım ama neredeyse dakika başı bakışlarını hissedebiliyordum..

 

Vardığımızda arabadan indik. Fakat aniden içerde duyduğum silah sesiyle duraksadım. Ares'e baktığımda sinirle küfür edip içeri koştu.Hemen peşinden koşarak gittim.Annemle babam orda değildi.Babası bilerek silahı boşa sıkmıştı.Beni gördüğü gibi bana doğrultup Ares'e öfkeli bir şekilde baktı. "Sana onu bayıltmanı söylediğimi hatırlıyorum." Ares sert bir şekilde çıkışmaya çalıştı ama ben fırsat vermeden konuştum. "Bende sana seni öldüreceğimi söylediğimi hatırlıyorum." Ares babasına yürüdü ve sadece onun duyabileceği şekilde alçak bir tonda konuştu. Bana beni bayıltması gerektiğini söylediğinde dalga geçiyor sandım. Ciddiymiş.Aniden bir silah sesi daha duyuldu. Arka bahçeden. Ares ne olduğunu az çok tahmin edebilirmiş gibi bana doğru yürüdü ve beni durdurmaya çalıştı. Ama ben koşarak arka bahçeye gittim. Ares'in babası,Robert bana ateş etmemişti ve hatta o da şaşırmıştı. Gittiğimde annemi yerde kanlar içinde yatarken Ares'in annesinin onun başında elinde silahla durup annemi soğuk bir şekilde izlediğini gördüm.Kanım donmuştu.Ağlamamaya çalışırken koşarak annemin yanına gittim.Hala nefes alıyor ve yaşıyordu. Elimi yüzüne koydum ama görüşüm bulanıklaşıyordu. İlk defa bu kadar çaresiz ve yardıma muhtaç hissettim.Korkuyordum,hemde çok. "Anne,anne kapama gözlerini. Tamam mı? Sakın kapama gözlerini,bana bak. İyi olacaksın. Söz veriyorum. Sadece gözlerini kapatma." Kafayı yiyecek gibiydim. Ares yardım etmek için koşarak geldi ama babası ve annesi izin vermedi. Bunu yapacağım için kendimden nefret ediyordum ama yinede yaptım. Ares'e döndüm. "Ares,lütfen birşeyler yap.Lütfen.Onu kaybedemem." Ona yalvardım.Hayatımda ilk kez birisine yalvardım.Ama şuan düşündüğüm şey bu değildi.Annemdi. Ares'in sinirden çenesi kasıldı ve annesiyle babasını umursamadan koşarak yanıma geldi ve gömleğinden bir parça yırtarak hemen annemin yarasına bastırdı ve dikkati şuan tamamen annemdeydi.Gözümden yaşlar akıyordu.Onun bunu görmesinden de nefret ediyordum ama şuan duygularımı saklayamazdım.Ares onu kollarında taşıyarak arabasına götürdü ve arkaya yavaşça uzandırdı,bende annemin yanına bindim ve başını bacağımın üstüne koydum.Saçlarını yüzünden çekerken ve sesim titrerken konuşup onu uyanık tutmaya çalıştım. "Anne benimle kal tamam mı? Gözün açık kalsın bırakma kendini. Gözünü kapattığın gibi..." Devam edemedim. Ares sanırım son hızda gidiyordu. Annesiyle babasını umursamamıştı bile. Annemin gözleri kapanmaya başladı ve ben aniden yüksek sesle konuştum. "Anne gözünü aç! İyisin tamam mı? İyisin." Tekrar gözünü açınca eğilip alnını öptüm ve hastaneye gelince Ares hemen onu tekrar kucağına alıp içeri götürdü. Doktorlar müdahale etti ve acilen ameliyata alındı.Hem Ares'in hem benim her yerim kan içindeydi.İzin verseler ameliyathaneye bile girecektim ama onlara kalmadan Ares beni her iki kolumdan tutup kendisine çevirdi ve ona bakmam için tekrar yüzümü ellerinin arasına aldı.Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "İyi olacak Rachel.Söz veriyorum iyi olacak.Ama onun dediklerini duymuyordum.Odaklamıyordum,odaklayamıyordum. Dikkatimi çekmeye çalıştı. Şimdi kendime gelmiş gibi ona baktım. "Ona hiçbir şey olmayacak.Otur şuraya." Ama yaşayacağını bildiğim halde onun dediğini umursamadan kısık,durgun ama keskin bir şekilde konuştum. "Anneni öldüreceğim.Onu önce baltayla parçalara ayıracağım ve-" Aniden dudağı beklemediğim bir hızla ve sinirle dudaklarımı buldu.Öptü.Başta onu uzaklaştırmaya çalıştım ama resmen tüm sinirim,korkum ve üzüntüm bu öpücükte toplanmıştı.Tekrar öptü.Tekrar.Tekrar ve tekrar.Geri çekildi,doğrudan gözlerime bunu sadece şuanlık sakinleşmem için yaptığını anlatan bir şekilde baktı. "Yinede anneni öldüreceğim." Baş parmağıyla yanağımı okşadı. "Öldürme diye yapmadım zaten." Yumuşak bir tonda söyledi. Ama sakinleşmiştim,yine.Yavaşça ameliyathanenin önündeki koltuğa oturdum ve doğrudan yere baktım.

 

2 saat geçmişti.Ares su almaya gitmişti.Tekrar yanıma geldi ve bana uzattı.Ama ben başımı salladım.İç çekti ve yanıma oturdu. "Rachel, seni evine bırakayım sonra ben tekrar buraya geleyim ama sen bir duş al kendine gel ve ondan sonra istersen beni ara ben gelip seni alayım." Ona döndüm. "Sen mi burada annemin yanında kalacaksın? Sana güvenmemi mi istiyorsun?" dedim ama sesimde şüphe bile yoktu. "Güvenmiyor musun?" Bir süre gözüne baktım. Ardından kısık bir tonda konuştum. "Güveniyorum." Başını hafifçe salladı."Biliyorum." Dedi.Devam ettim. "Ya sen? Üstünü değiştirmeyi düşünmüyor musun? Gömleğinin yarısı yok." Kendine baktı sanki farkında bile değilmiş gibi. "Doğru,yarısı annende." Hafifçe güldüm. Oda hafifçe gülümsedi ve ekledi. "Ayrıca yakın bir zamanda evime dönmeyi düşünmüyorum.Yani hemen ölmek istemediğim için." Bu neydi? Babamı öldürmeye çalışan adama karşı birşeyler hissediyor olamazdım değil mi? Sanki içimden birşey ona benim evime gel diye bağırman istedi. Ama onu orda da babam öldürürdü. Ne düşündüğümü anlayınca yutkundum ve ona baktım. "Ben kendim giderim." dedim "Emin misin?" Diye sordu. "Eminim." Arabasının anahtarını verdi.Aldım ve arkamı dönüp gittim.

Babam hiçbir yerde görünmüyordu,mesajlarıma yanıt vermiyordu,telefonlarıma dönmüyordu.Hızlı bir şekilde duşa girip çıktım ve üstümü giyindim. Tam çıkacakken aklıma havuzda boğulmak üzereyken Ares'in beni kurtarıp kendi villasına götürüp giymem için verdiği gri tişört geldi. Öylece dolabımda duruyordu.Eh arada bir evin içinde giymiyordum desem yalan olur.Sanırım benim beyaz elbisemde hala ondaydı. Tabii annesi parçalayıp yakmadıysa.Ares'in tişörtünü de yanıma aldım ve tekrar villadan çıkıp hastaneye gitmek için Ares'in arabasına bindim.Hastaneye vardığımda Ares'i başını geriye doğru koltuğa yaslamış yatarken gördüm. Burda kalması için bir sebep var mıydı ki? Yavaşça gidip yanına oturdum.Saçları yüzüne düşmüştü. Yavaşça yüzünden çektim ve ana kapılıp işaret parmağımın tersiyle önce yavaşça yanağını okşadım ve ardından çene hattında gezdirdim.Çok sakin ve huzurlu görünüyordu.Sanat eseri gibiydi.Aniden eliyle bileğimi tuttu ve uyandı.Ben olduğumu fark edince doğrulmadı ama başını hafifçe kaldırdı.Tutuşu nazik ama sıkıydı.İfadesi yumuşaktı. "Ne yapıyorsun?" Bileğimi bırakmadı.Eli tenime değdikçe parmaklarımızı birbirine geçirme isteğim artıyordu. "Ne yapıyorum?" Yavaşça doğruldu. "Kaç dakikadır uyuyorum?" Omuz silktim. "Yeni geldim,bilmiyorum." Yavaşça bileğimi bıraktı.Ona gri tişörtü annem için getirdiğim kıyafetlerinde olduğu çantadan çıkardım ve uzattım.Elimden aldı ve tekrar bana baktı. "Senin beyaz elbisende bende." dedi. "Kalsın, giyersin." Hafifçe kıkırdadı,bende hafifçe gülümsedim ama soğukkanlılığımı korumaya çalıştım. "Hiç değilse lavaboya git.Yüzünü yıka şunu giy üstüne." Yavaşça ayağa kalktı. Otururken kafamı kaldırıp ona baktım. "Kadınım öyle diyorsa." Dedi ve arkasını dönüp gitti. Kendi kendime sırıttım.

 

Bir süre sonra geri döndü.Tişört sanırım birazcık dar gelmişti. Vücudunun şekli ve göğsünün genişliği ortaya çıkmıştı. Tekrar yanıma oturdu ve konuştu. "Kokun sinmiş üstüne. Pahalı kadın parfümü ve ağır lavanta kokusu. Kaç kez giydin?" Tabii ki ona geceleri yatarken giydiğimi söylemeyecektim. "Hiç." Sırıttı ve kaşlarını kaldırdı. "Mhm.Kesinlikle." Omuz silktim ve yavaşça arkama yaslandım...

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

Loading...
0%