Yeni Üyelik
1.
Bölüm

KIRMIZI IŞIKLAR

@vaelight

Ve insanlar kalplerini zehire buladılar...

 

"KIRMIZI IŞIKLAR"

 

🎭

 

İnsanlar ölür hatıralar kalır...

Bazen bir kalp unutur seni, bazen bir hatıra. Bazense sadece insanlar.

Zor olmasa gerek mutluluk, zor olmaması gerek acı.

Kış gibi soğuk bir gece, karanlık bir sokak, ölümü çağıran çığlıklar ve bunca kötülüğün ardında onun gözleri. Mavi, gökyüzü gibi. Gözlerinin içi parlıyor ve bana gülümsüyor. Ölüm ona hiç yakışmıyor.

Hem nerede görünmüş güzel kokan bir çiçeğin öldüğü.

Yalanlar söylediği anda hayat, ölüm bu kadar acıyı hissettirirdi. Sadece öylesine söylemek mümkün değildi, ölüm acıtıyordu, ölüm can yakıyordu.

Gidişler ardında bir daha asla gerçekleştirmeyecek gelişler bırakırdı.

"Yeter artık!" Kafamı koyduğum sıraya bir anda vurulması ile korkuyla başımı kaldırdım. Karşımda gördüğüm kişi profesördü, bana ters ters baktı.

"Doktorluk istiyorsan uyuyarak değil ayık olman gerekir, şimdi çık dışarıya!" Ben hala ne olduğunu kavrayamadan çantamı sırtıma alıp hızla sınıftan çıktım. Üniversitenin geniş koridorlarında ilerlerken kulaklığımı kulağıma taktım. Sonunda günü bitirmiştim, gerçi eğer hoca beni sınıftan kovmasaydı iki saat daha kalacaktım.

Asla böyle biri değildim, derslerimi aksatmam sürekli kitabın başında olan biriydim. Bu son 4 gündür iyi değildim. Gördüğüm o kabuslar kötü hissetmeme sebep oluyordu.

İlk kez günü erken bitirmiştim, çünkü bugün üzerimde gereksiz bir yorgunluk vardı ve gerçekten artık başım da ağrımaya başlamıştı. Derslikten çıktıktan sonra adımlarım kafeteryaya yöneldi, bir kahve iyi gelecekti.

Telefonumdan rastgele bir şarkı açtım ve kendimi melodinin huzuruna bıraktım.

Hızla siparişimi verdikten sonra kahvemi alıp kafenin en köşesine geçtim ve bugün aldığım yarım yamalak notları okumaya başladım.

Tam o esnada bir anons kulaklarıma doldu.

"Sevgili öğrenciler lütfen spor salonuna!"

Ellerinde kahveleri olan öğrenciler oflayarak ayaklanırken ben tam tersine notlarımı okumaya kaldığım yerden devam ettim. Ancak bir el omzuma dokunduğu sıra kafede çalışan çocuğu gördüm.

"Herkes spor salonuna geçiyormuş, kapatıyoruz burayı."

Oflayarak ayağa kalktım, "başlarım şimdi spor salonuna."

Kafeden çıktığım an adımlarımı çıkışa yöneltmek isterken gerçekten de herkesin spor salonuna geçtiğini gördüm. Adımlarım bu yöne dönerken spor salonunun içi çoktan doluyordu.

İçeri girdiğim ilk an kalabalığın arasından ilerlerken sürekli omzuma çarpıp duruyorlardı. Oflaya oflaya salonun en arkasında biraz daha boş bölümüne ulaşırken elime telefonumu aldım ve uğraşmaya başladım. Neyin duyurusu yapılacaksa bir an önce yapılmalıydı.

Bakışlarım telefondayken bir anda bütün ışıklar gitti ve koca spor salonunu karanlık kapladı. İçimi kaplayan korku ile telefonumdan hızla flaşı açtım ve etrafıma ışık tuttum. Çoğu öğrenci çıkışa doğru ilerlerken ben içimden bir küfür ettim ve adımlarımı hızla çıkışa doğru yönelttim.

Spor salonunun herhangi bir penceresi yoktu ve içeride sadece karanlık vardı. Adımlarım bir anda bir birine takılırken yüz üstü yere düşmemle elimdeki telefonun düşmesi bir oldu. Tam ayağa kalkacakken birisi elime bastığı an başparmağımdan bir çıtırdama sesinin geldiğini hissettim. Büyük bir acı içime dolarken parmağım sızlıyordu. Sanırım incinmişti. Yada kırık.

Korkunçtu.

Yutkunarak yere düşen ve aynı zamanda ileriye sürüklenen telefonumu almak için ayağa kalkarken birinin telefonumu hızla alıp gittiğini gördüm. "Hey! O benim telefonum." Bağırmam hiç bir işe yaramamıştı.

"Hey!"

İşte şimdi tamamen karanlıkta kalmıştım. Artık tamamen korku bedenimi esir alırken gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. Küçükken de karanlıktan korkardım ve hala korkuyordum.

"Neden en arkalarda geçersin ki, gerizekalı!" Kendi kendime konuşarak ayağa kalktım. Sağ elimin başparmağı öyle sızlıyordu ki yerimde duramıyorum. Acıdan dişlerimi sıkarken karanlıkta tutuna tutuna ilerlerken, ışıklar bir anda gidip geldi.

Bir kaç kişinin çıkışa yöneldiğini görürken hızla koştum ve kendimi acil çıkışa attım. Nefesim boğazıma düğümlenirken koşa bildiğim kadar koştum. Sonunda aydınlık gözlerimi alırken nefes nefese üniversitenin önüne doğru ilerledim.

"Karanlıktan nefret ediyorum!" Kendi kendime konuşarak ilerlerken. Sızlayan baş parmağıma baktım. Moralin parmağıma dikkatle bakarken yerinden çıktığını anladım.

Ağrıdan yerimde duramazken bir anda biri hızla omzuma çarpıp kaçtı. Çarpmasıyla önüme bir cismin düşmesi bir oldu. Yere baktığımda kendi telefonumu görmek kaşlarımı çatmama sebep oldu.

"Siktiğimin üniversitesi!" Diye bağırdığımda eğilip telefonumu aldım ve hastaneye gitmek için üniversiteden çıktım.

🎭

Kendimi tanıyamıyordum...

Aynada gördüğüm o yorgun kadın ben olamazdım. Göz altlarım morarmış, dudaklarım kabuk tutmuştu. Yüzümde belirli yerlerde olan çillerim ise tamamen belirgin olup bütün yüzümü kaplamıştı.

Çillerimi sevmiyordum, en azından iki sene öncesine kadar.

O seneyi hatırlamak ürpermeme sebep olurken yüzümü aynadan çektim ve banyodan çıktım. Turuncu saçlarımdan akan sular yere damlıyordu. Hızla odama girdim ve az önce ayırdığım temiz kıyafetleri giyinmeye başladım. Baş parmağım alçıya alınmıştı gün içinde aldığım 6. Ağrı kesici ve 2 serumdan sonra ağrılarım anca dinmişti.

Dışarıda inanılmaz derecede bir yağmur vardı, hava fırtınalı olacak gibi görünüyordu.

Saçımın ıslaklığını havluyla aldıktan sonra odadan çıkıp direkt mutfağa yöneldim. Bu havaya sadece sıcak bir çikolata giderdi.

Hazırladığım paketi fincana boşaltmak için yeltenirken bir anda her yer kapkaranlık oldu. Şaşkınca etrafıma bakarken ne olduğun bir anda kafama dank etmişti. Elektrikler gitmişti.

Paketi tezgaha bıraktıktan sonra dikkatle eşyalara tutuna tutuna odama doğru ilerledim. Yanlış hatırlamıyorsam telefonum oradaydı.

Odama girdiğim gibi direkt yatağa yöneldim ve elimi yatağın üzerinde gezdirdim. Elime çarpan telefonu ellerimin arasına aldığım gibi flaşı açtım.

"Cidden bugün evren sadece bana oynuyor!"

Mutfağa geri dönerken dışarıdan içeri sızan loş ışıklar kaşlarımı çatmama sebep olurken pencereyi kaplayan perdeyi kenara ittim ve o an benim evim dışında bütün evlerin elektriğinin olduğunu anladım.

Sıcak çikolatayı yaptıktan sonra salona geçip uzanmıştım. Telefonuma gelen bildirimlere bakarken gözüme çarpan şeye tıkladım.

Üniversitenin gurubuna önemli bir duyuru paylaşılmıştı.

Profesör: bütün öğrencilerin dikkatine dün öğle saatlerinde yapılan anonsla spor salonuna giden 6 öğrenciden henüz haber alınamadı. İsim listesi yayınlanmıştır herhangi bir haber alınırsa bize veya polis müdürlüğüne haber vermenizi önemle rica ederiz.

 

Berbat ve garip bir günden sonra oflayarak telefonu kenara bıraktım. Bu haber için yarın arkadaşımdan bilgi alabilirdim. kendimi tutamayıp uykuya daldım.

"O masalın sonunu duyamadın kızım!"

"Neden baba?" Sesim güçsüz çıkmıştı. Babam saçlarımı okşayarak gülümsedi.

"Duyamadın çünkü o masalı sen yaşayacaksın." Hüzünle bakıyordu babam bana.

"Ama masallar sadece kitaplarda olurdu."

"Belki bizde bir masaldayız kızım ne dersin?"

Babam yavaş yavaş benden uzaklaşıp karanlığa bürünüyordu.

"Baba!" Diye bağırdım güçsüz çıkan sesimle.

"Bizi unutma!"

"Baba gitme!" Koşmaya başlamıştım.

"Hoşçakal kızım!"

"Baba!" Tökezleyip yere düşmüştüm.

Gözlerim bir anda açıldığında yalnızca kırmızı ışıklar gözlerime değdi.

Olduğum yerden kalkmaya çalışırken ellerimin ve kollarımın bağlı olduğunu anlamıştım. Üzerim ise tamamen çıplaktı.

"Neredeyim ben?" Sesim tıpkı az önce gördüğüm kabusta ki gibi güçsüz çıkmıştı.

Kırmızı ışıklar yanıp sönerken bir kapının açıldığını gördüm zar zor. Açılan kapının ardından içeri üç kişi girmişti. Yüzleri tamamen maskeli olan üç kişiden ikisi beyaz giyinirken diğer uzun ve heybetli olanı komple siyah giyinmişti. Kırmızı ışıklar söndükten sonra beyaz loş ışık yandı. Üzerim tamamen çıplak olduğundan kendimi tuhaf hissetmiştim. Aralarından biraz daha uzun olan beyazlı kenara bırakılan örtüyü göğsümün üzerine kadar örttü.

Eğilip gözlerime sarı ışığı tuttu ardından önümüzde duran makinaya bir kaç sayı girdi ardından robotik bir ses ortamı doldurdu.

"DENEK 166 yapılacak deney için hazır. Virüsün enjekte edilmesi için son 10 saniye."

Korkuyla etrafıma baktım. "Neredeyim ben?"

Cevap yok.

"9, 8, 7, 6,"

"Siz kimsiniz? Neredeyim ben!"

Cevap yok.

"5, 4, 3, 2,"

"Bırakın beni Neredeyim ben!"

Cevap yok.

"1. Virüs enjekte işlemi başlatılıyor."

İğnenin yavaşça kasıklarıma batırıldığını hissetmeme acı bir çığlık attım. Bedenim yatırıldığım masadan acıyla kalkıp indikten sonra gözlerim bulanık görmeye başladı ve heryer yeniden Kırmızı ışıklarla kaplandı. Gözlerim kapanmadan önce de az önceki siyah giyinen kişiden beni şoka sokacak bir cevap geldi.

"BURASI KANLI OYUNLAR DENEK MERKEZİ VE SEN DENEK 166 ARAMIZA HOŞGELDİN!"

Loading...
0%