Yeni Üyelik
2.
Bölüm

İlk Cinayet

@vaelight

Bölüm müziği: model- sarı kurdaleler


Başlama tarihini buraya bırakın:)


☆♪


☆♪


☆♪


1. BÖLÜM


"İLK CİNAYET"


Cinayet.... Ne demekti ? Ölüm mü? Hayır. Cinayet karşısındaki insanı istemeye istemeye öldürmekti. Bu benim sözlüğüm de böyleydi. Yıllarca başkasının intikamını istemeyerek aldım. Kimi zaman bir adam kimi zaman bir kadın. Hatta kimi zaman sevdiklerim.


Artık o kan kokusuna o kadar alışmıştım ki bir yerde gizli bir cinayet işlense ilk ben anlardım. Ben bir ceset görsem onun intihar mı? Cinayet mi? Yoksa ecelinin geldiğini mi? Anlayabiliyordum. O kadar çok insan o kadar çok nefes kesilmişti ki gözlerimin önünde belki de bu yüzden böyleydi.


Ben Azra Yılmaz yada çete tarafından bilinen Ruhsuz Katil. Neden mi? Çünkü artık ister karşımdaki ailem olsun, ister sevdiğim gözümü bile kırpmadan hiç bir şey düşünmeden öldürüyordum. Çünkü benim bir ruhum yoktu. Çünkü ben hissetmiyordum. Çünkü benim acılarıma merhem olacak hiç bir şey kalmamıştı.


İlk cinayetim 10 yaşımda elime daha adını bile bilmediğim o nesneyle ateş etmemle başlamıştı. Onların intikamını ben almıştım.


Sessizce kulağıma eğilip "Hadi al şu intikamı" demişti, ona sormuştum. "İntikam ne demek?" O ise sertçe yüzüme bakmıştı. Sonra elime bir şey vermişti. Siyah bir şey.


"Bunun adı ne ?" Demiştim. "Silah." demişti. "Ne işe yarıyor?" diye sormuştum, "sorgulama sadece yap."


Sonrada elimin üstünde duran o tetiğe bir baskı uygulamıştım. Ve önümdeki o adamın beynin param parça oluşunu izlemiştim. 3 yıl konuşmamıştım. Sokaktaki insanlar bana "dilsiz" demişlerdi. Oysaki ben korkuyordum o adamı öldürdüğümü söylemekten korkuyordum.


Silah herkes için intikamı almaya yarayan tek şeydi. Oysa bu çete de böyle değildi. Asıl silah bendim.


13 yaşında tekrar o tramvayı üstümden attığım günün ertesi günü tekrar vermişlerdi elime o nesneyi. Çaresizce, "Ben bununla ne yapacağım?" demiştim. O ise yine her zaman ki gibi. "Sorgulama sadece yap." demişti. İkinci cinayetim böyle gerçekleşmişti.


Bir keresinde bir kadın öldürmüştüm üstelik kadınların gücünü göstermek istediğim zaman olmuştu bu. Sesimi kesmişlerdi, susmak zorunda kalmıştım. Bir kadının nefesini bir kadın istemeden kesmişti.


Belki de benim ruhsuzlaşmamın tek sebebi olan o olay. En son hissettiğim şey ise asıl ilk cinayetimin bu olduğuydu. Hoş geçmişimin neredeyse tamamını unutmuştum, ancak onu... o günü asla unutmamıştım Evet bu benim belki de 6. Belki de 7. Cinayetimdi ama, benim için ilk cinayet bu olmuştu. Tarih en soğuk kış günü. Böyle tanımlamıştım kendim için bu tarihi.


Yaş 16...


2013 Şubat 12


Geçmişten...


Ç


ağırılmamın üstünden yanlızca 5 dakika geçmişti. Yine biliyordum bir nefes daha kesilecekti. Üstelik hiç biri benim intikamım değildi. Bu onların intikamıydı. üzerimdeki bej kaban beni ısıtmıyordu yine de üşüdüğümü onlara belli etmiyordum Sessizce benimle birlikte alana doğru ilerleyen Ozan'a baktım. O da çaresizdi biliyorum ama bunu belli etmiyordu oysa bunu anlayan tek insan bendim.


Bir farklılık oldu Ozan gitmemiz gereken yere değilde çıkış kapısına doğru yürüdü. "Nereye?" Diye sorduğumda her zaman ki net cevaplarını vermedi bana döndü. Gözleri kıp kırmızı olmuştu. Ozan ağlamıştı. Bir tuhaflık vardı. Yaman ise bu son iki saatir ortalıkta yoktu. Tekrar Ozan'a döndüm. "Ozan Yaman geldi mi?"  Ozan yine cevap vermedi. Nefes aldı verdiğinde ise nefesi titredi.


Nefesinde acıları vardı, onu mahveden...


En son kapıdan dışarıya çıktığımızda dışarıda kar yağıyordu. O kadar saf o kadar temiz bir kardı ki gözlerimi kapattım biraz durdum o temiz kokuyu içime çektim. Bu sırada Ozan bana döndü titreyen elleriyle silahı elime verdi.


"Ozan," dedim "iyi misin?" O ise ses çıkarmadan sadece dudağını oynattı. "Onu öldürme!" Dedi.


Ne dediğini anlamlandıramadan arkadaki çeteye yeni gelen iki adamın tam karşımızdan gelişini gördüm. Önlerinde ise kolları bağlı biri duruyordu. Üstelik ilk defa kafası örtülmüştü. Yavaş yavaş onlara doğru yürüdüğüm zaman tam önlerinde durdum. Karşıdaki o harabe binanın en üst katında yine o duruyordu. Bana ilk defa gülümsüyordu ama bu gülüş zafer gülüşü gibiydi.


Anlamayarak önüme döndüm tekrar. Gülerek "bu kez kimi öldürüyorum." Dedim, Ozan'a alay ederek. Ozan ise beni mahvedecek o ismi söyledi.


"Yaman"


Onun ismini söyledi ilk başta şaka yaptıklarını sandım ama tam karşımdaki adam kafasındaki o siyah bezi çıkarttı. Ve o an Karşımda, tam karşımda o duruyordu.


Kafamı sağa sola salladım. "Yok. Hayır şaka mı yapıyorsunuz, canım acısın diye mi yapıyorsunuz? Bakın canım acıdı hadi Yaman'ın ellerini çözün gidelim hava çok soğ-" cümlemi, daha tamamlamadan Yaman konuştu.


"Hayır Azra bu bir şaka değil. Bu bir oyun değil. Hiç olmadığımız kadar gerçeğiz." Ciddiydi Yaman ilk defa bana karşı ciddiydi. O an anladım bu bir oyun değildi.


Sonra adamlardan birinin telefonu çaldı telefonu açtı ve ekrana tıkladı. Sonra onun o şerefsizin sesi geldi.


"Azra, Azra!" dedi alayla. "Ne kadar çabuk canın yanıyormuş üstelik konu sevdiklerin ise." Dedi sevdiklerin kelimesine vurgu yaparak. Benim ise bedenim yanlızca titremeye başlamıştı.


"Ne istiyorsun benden?" dedim. İlk defa çetenin yanında çaresizdim. "Senden ne istediğim her zaman bellidir sorgulama sadece yap  ruhsuz katil anlarsın ya." dedi gülerek.


Yaman'ın yüzüne baktım bana gülümsedi. "Ne istiyorsun benden." Dedim bağırarak.


"Dur bi düşüneyim senden ne istiyorum..."


Bir silah sesi yükseldi o an. Çaresizce karşıma baktığımda Yaman'ın sağ kolundan vurulduğunu gördüm.


Acı? Çaresizlik? Hayır vazgeçiş.


"Hayır bunu yapmayacağım!" Dediğime kalmadan yeniden güldü.


Bu kez Yaman konuştu. "Bu sefer yapacaksın." Dedi anlamayarak ve yalvararak ona baktım. "Yaman bu saçmalık sen de bizden birisin niye seni öldüreyim ki?"


Sesim o kadar yorgun çıkmıştı ki ben bile kendi sesimi tanıyamamıştım. Sonra tekrar o aşağılık adam konuştu. "Bizden biriydi ama eskiden."


"Ne demek eskiden?" dedim "ne saçmalıyorsun sen?"


O an üzerime kaşımdaki adam üç tane kağıt fırlattı. Yere eğilip kağıtları aldım. 3 tane bilet Arjantin'e giden üç bilet. Bu bizim hayalimizdi oraya kaçmak istiyorduk. "Yaman?" Dedim sessizce. Bana kızarmış gözleri ile baktı.


"Bu biletler bizim içindi ama ben gelemiyorum siz-" dedi sözünü kestim ve bağırdım.


"Hayır hep beraber gideceğiz. Ben' sen ve Ozan" Yaman başını olumsuz anlamda salladı.


Bir kurşun daha sıktılar bu sefer sağ bacağından vuruldu.


Canı acıdı, canım acıdı.


"Hadi ruhsuz katil yapsana işini yoksa can mı çekişsin istiyorsun?" dedi o pislik sesiyle. Silahı yere fırlattım ve ellerimi saç köklerime geçirdim. Çaresizce sessiz bir şekilde konuştum "Ben bunu yapamam."


Oysa ben değil miydim? Karşısında sevdiği insan olsa bile öldürecek kadar gaddar olan.


"Yaparsın, yaparsın öyle bir yaparsın ki" dedi yine.


Ozan'a dönüp baktığımda ağlıyordu çaresiz olan bir tek ben değildim. "Yapmayacağım dediysem yapmayacağım." dedim öfkeli ama bir o kadar da çaresiz sesimle.


Sesi bu sefer sert çıktı. "Azra şu işi bitir." dedi. Olumsuz anlamda başımı salladım ve tekrar bağırdım. "Yapmayacağım bunu yapmayacağım!"


"Silahı tut." Dedi telefondan acımasızca konuşarak.


O an tam arkamdan biri kafama silah dayadı. Yaman ilk defa bağırdı. "Çek şu silahı kafasından!" dedi. Ben ise tam karşı binanın terasında duran o adama baktım.


"Beni ölümle mi korkutuyorsun?" dedim sesli bir şekilde güldüm.


"Ben ölümden korkmam. Bunu en iyi sen biliyorsun?" Sonra tekrar konuştu.


"Sen ölümden korkmazsın ama sevdiğin ölürse..." Bir silah sesi daha geldi kulağıma.


Sevdiğin...


Yaman'a baktığımda karnından vurulduğunu gördüm. Bu kez canı acımıştı çünkü inliyordu. "Yaman" dedim "canın yanıyor biliyorum ama biz buradan bunlardan kurtu-"


Bir silah sesi daha


Ve Yaman'ın bana yalvarması.


"Azra beni vur!"


O an ruhumun yavaş yavaş bedenimden koptuğunu hissettim sanki. Yağan kar yavaşladı, zaman durdu. Ve sadece geçmişin kirli tozları yavaş yavaş zihinme saçıldı. Onun o sesi inlemeleri. Gözlerimi kapattım kar yüzüme doğru yağarken yüzüm yavaş yavaş ıslanıyordu.


"Yaman bizim hayallerimiz vardı." Yaman bana bağırdı.


"Siktir et hayalleri öleceksin Azra ben buna dayanamam." Bu kez bende bağırdım.


"Yaman bana seni öldürmemi söylüyorlar asıl ben dayanamam." Dedim ve arkamda duran adama konuştum "sık o silahı. Vur beni." Dedim.


Tetiği çekti.


Ölüm hiç olmadığı kadar da yakındı.


Yaman bağırdı "Hayır onun canına zarar gelmeyecek dedin yapma bana bunu yapma." Dedi telefona doğru.


Anlamayarak ona baktım. "Ne demek zarar gelmeyecek. Ne saçmalıyorsun sen!"


Bu sefer yine o konuştu hemde aşağılık sesiyle alay ederek.


"Biliyor musun Azra bu gün ölecek tek insan Yaman değildi sen ve Ozan'da ölecektiniz. Ama baktım ki Yaman bana çok yalvardı ben de onun ölmesini seçtim."  sanki ölümden değil de bir oyundan bahsediyordu. Gözlerim kocaman açıldı ve Yaman'a baktım. "Yaman bunu yapmış olamazsın." Dedim o ise başını salladı ve bunu onayladı.


Yaman canımızın karşılığında kendi canının alınmasını istemişti.


Dizlerimin üstüne yere çöktüm ve ağlamaya başladım hemde hıçkırarak.


Bu ise en büyük hatam oldu. Ağlamak...


"Madem beni öldürmeyeceksiniz o zaman..." yere attığım silahı aldım ve başıma dayadım.


"Bana bak!" dedim telefona doğru "sizin asıl silahınız benim ben ölürsem bu kez hiç biriniz göt korkusundan kimseyi öldüremezsiniz."


Büyük bir kahkaha attığında "Öyle mi? biz de Ozan'ı kullanırız." dedi. Ozan bunu yapamazdı Ozan eline silah bile alamazdı. "Ozan bunu yapamaz biliyorsun." dedim.


"O zaman ben de on iki yıl önce ki gibi bana borcu olan bir ailenin çocuğunu kaçırır eğitirim." Bana yaşattığı herşeyi başka birine yaşatacaktı. O an yenilmiş gibi silahı kafamdan çektim. Yaman bana bakıyordu bunu hissediyordum. Ama ben ona bakamadım. Gözleri belki üzerimden hiç ayrılmadı ama benim gözlerim o telefonun üstündeydi. Bilmiyordu buraya zorla geldiğimi hatta hep bilerek burada olduğumu sanıyordu. Ona yalan söylemiştim.


Yaman bana "Azra." dedi bakmadım. Bakamadım.


Tekrar "Azra bana bak!" dedi ama ona bakamadım.


Her zaman yüzüne, gözlerine bakmak istediğim o adamın yüzüne bakamadım. "Azra," dedi hiddetle "bana bak, yüzüme bak." Bu sefer yavaş yavaş yüzümü ona doğru döndürdüm, gözlerim gözleriyle buluştuğunda oda yere doğru çöktü.


Bağlı olan elleriyle titreyen ellerimi tuttu. "Bunlar..." dedi ve ben o cümlesini bile tamamlamadan "bunlar gerçek hepsi gerçek," dedim. Yaman'a döndüm ve tam konuşacakken Yaman konuşmaya başladı.


"Beni öldürmek zorundasın bunu biliyorsun eğer yapmazsan can çekişerek öleceğim." Kalbim paramparça oldu.


Ruhum kanamaya başladı, Yaman'ın ellerimi tutan elleri ruhumun kanıyla doldu.


"Yaman ben bunu nasıl yaparım ben sana nasıl zarar veririm?" Gözyaşlarım daha da hızlı akmaya başladığında dayanamayarak ona sarıldım. Hiç bir şey hiç kimse umrumda olmadan sarıldım. O ise başını omzuma gömdü ve saçlarımı kokladı.


"En çokta bu güzel koku olmadan ne yapacağım bilmiyorum." bu cümlesi Beni daha da kötü yaptı.


"Asıl ben sensiz nasıl yaşayacağım Yaman?" dedim.


Telefondan gelen o iğrenç sesle Yaman'dan ayrıldım. "Aaa Azra sen normalde gözünü dahi kırpmadan öldürürsün ne oldu böyle?"


Tam ona cevap verecektim ki üzerimdeki o bej kabanın üzerinin hep kan olduğunu gördüm. Bu görüntü benim başımı döndürürken elimdeki silah hiç olmadığı kadar kötü titriyordu. Yaman'ın bana hediye aldığı bu kaban şu an kanlarla kaplıydı üstelik Yaman'ın kanıyla...


"Özür dilerim Yaman." dedim Yaman'a. Yaman ise yüzüme sanki güzel bir şey yapacakmışım gibi gülüyordu.


"Azra" dedi ismimi o kadar güzel söylüyordu ki. Cevap veremedim göz yaşları içinde yüzüne baktım. "Beni kalbimden vur olur mu öldüğümde bile bu iz hiç gitmesin" daha da çok ağladım.


"Yaman ben nasıl yapacağımı bilmiyorum." dedim o ise dalga geçerek acıyla konuştu.


"Bunu bana mı soruyorsun bu senin işin zaten bunu benden daha iyi bili-" cümlesini tamamlamadan cevap verdim.


"Ben sensiz ne yapacağım , ben sensiz nasıl nefes alacağım."


Yaman susarak yüzüme baktı "Ben senden çok şey istiyordum Azra" dediğinde anlamayarak ona baktım.


"Ne istiyordun?"


"Nefesim olmanı, herşeyim olmanı , gecmisim ve en çoktageleceğim, olmanı" Yüzüne hayranlıkla baktım. "Hatta  belki de." dedi ve derin bir nefes aldı.


Nefesi saf acıdan ibaretti.


"belki de ne?" Dedim o an içimde büyük bir umudun yeşermesine sebep oldu. "Belki de çocuklarımın annesi olmanı."


Ancak elimdeki silahı görünce o umudum bir karanlık yüzünden tekrar söndü bana hayallerini anlatan adamın nefesini kesecektim, birazdan benim için bir son yazılacaktı.


"Ben de senden çok şey istedim Yaman." dedim ama cümlemin devamını getiremedim. İtiraf etmek istediğim herşey boğazıma düğüm oldu. Urgan ipi boğazıma dolandı.


"Ne istedin?" Dedi.


"benim sessizliğimi duymanı."


"Ben seni seviyordum Yaman." dedim göz yaşlarımın arasında. Etrafımızda silahlar varken bunu dedim. Birazdan onun öleceğini bilsem bile söyledim üstelik onu öldürecekken söyledim.


Bir kurşun sesi daha Ve Yaman'ın canının daha da yanması. Sessizce hıçkırıklarım arasında bir adım geriye gittim. Nefesimi tuttum titrek bir şekilde geri verdim. "Yaman?" Dedim tekrar. "Efendim" dedi sessizce konuştukça canı yanıyordu biliyordum. "Bişey demeyecek misin?" Dedim ve canı acısada konuşmaya başladı.


O an fark ettim ki havanın soğuk oluşu umrumuza bile değildi...


"Hatırlıyor musun? Sen ilk geldiğinde benim bir kutum vardı.?" dedi nefes aldı artık nefesi bile acı içindeydi. "Benim hep almaya çalıştığım siyah kutu" dedim gülerek aynı zaman da da göz yaşlarım akarken.


"O kutu odamda yatağımın altında oranın içindekiler ve kutu artık senin." Dedi canım acıdı yine. "Birde odada masamın üstündeki ceketimin cebinde tahta bir kutu ve bir kağıt var onlar da senin hiç bir zaman kaybetme. O kutudaki şeyi hiç kaybetme eğer hep sende kalırsa bilki o zaman ben yaşamış olurum."


sessizce onu dinlerken bir silah sesi yine geldi.


Az önce yağan kar durmuştu. Elimdeki silahı tam yamanın önünde tuttum. Sadece silaha baktım acaba dedim acaba nereden vurursam ölmez.


Yaman sanki beni duymuş gibi cevap verdi. "Azra düşünme de vur artık canım çok acıyor."


Gözlerimi kapattım ve tekrar yerde diz çöktüm. Derin derin nefesler aldım ama geri vermedim. Her nefeste canım acıdı. Gözlerimi açtığımda Yaman tam karşımda duruyordu. Oda diz çökmüştü. O an fark ettim ki bu sokakta şu şuan yanlızca ben ve Yaman kalmıştık birde Ozan ya da ben öyle hayal ediyordum.


"Yaman yemin ederim ki bu intikamı alacağım bu intikamı öyle bir alacağım ki." dedim sesim kısıldı sustum son kez ona döndüm.


"Yaman?" Dedim bana umutla baktı "bana son kez bişey demeyecek misin?"


Yaman gözlerimin içine baktı ve yüzüme doğru yaklaştı dudakları dudaklarımla birleşti ellerim ilk başta boşlukta kaldı. Şaşkınca ne yapacağımı bilmeden ellerimi  sakallarına dokundurup bende onu öptüm. Onun bana söylediği son şey bu olmuştu o beni öpmüştü. Benden uzaklaştığı zaman kendimi öldürmeyi düşündüm o silahı alıp kafamda sıkmayı düşündüm sonra içimde biri konuştu sanki, yada ben öyle anladım bilmiyorum. "senin alman gereken bir intikam var."


"Hadi Azra sık silahı biraz daha burada kalıp üşümeni istemiyorum." dedi yine herşeye rağmen beni düşündü o an fark ettim ki ben çok nankördüm. Silahı tam kalbinin önünde tuttum son kez onun o güzel gözlerine baktım. Son kez özür diledim sonra o ses Doldu kulaklarıma. Onun nefesini kesecek o ses. Gözlerimi açtığımda bir çığlık attım feryat dolu acı dolu ölüm dolu bir çığlık. Başı tam sol tarafıma düştü. Nefesi hemen kesilmişti benim sıktığım silahla olmuştu bu.


Bir çığlık sesi daha çıktı sokağın en köşesinde oturan Ozan'dan onunda canı çok acımıştı. Yaman'a sıkı bir şekilde sarıldım o an kar tekrar yağdı. Yaman'ın cansız bedeni soğumaya başladığı zaman sokağın ortasında bağırdım "bari bir şey getiririn Yaman çok üşüyor!" ama kimse beni duymadı üzerimdeki kan iziyle dolu o kabanı çıkartıp Yaman'ın üstüne örttüm. Bende kafamı Yaman'ın üstüne koyup.


"İyi geceler sevgilim...." dedim.


Bu kış en soğuk kış gecesiydi en acımasız kış gecesiydi bi o kadar da acı dolu bir kış gecesiydi. İstanbul bu gece karanlığa bürünmüştü.


16 yaşında henüz umutları yeni ölen biri yeniden ve yine katil olmuştu.


2 Ekim 2022


PAZAR


günümüz...


Bir can bir nefes sizin yüzünüzden biterse ne olurdu hiç bilemezsiniz. Kimi insan dayanmaz kendini de öldürürdü benim yapmak istediğim ama hiç beceremediğim. Yada hiç umrumda olmadan yaşar giderdi buradaki insanlar gibi.


Aileme dair hiç bir şey hatırlamıyordum sadece annemin yeşil gözleri o da yok oluyordu tamamen unutuyordum gözlerini. Sevdiğiniz insana dair bir şeyi unutmak o kadar kötü bir şeydi ki. Aslında çaresizlik gibiydi. ÇARESİZLİK GİBİ...


25 yaşında bir kadın ne yapardı şu an. Ya oturur evinde filmini izlerdi evini temizlerdi, yada çocuğuyla ilgilenirdi. Çalışıyorsa eğer mesleğini yapardı yada okurdu. Hayattaki en normal şeyler gibi işte. Ben peki ya ben ne yapıyordum ki, ben ne işe yarıyordum ki?


Ben de 25 yaşında bir kadındım evet ama bir evim yoktu bana iyi hissettiren bir evim dahi yoktu. Sevip sahipleneceğim bir çocuğum yoktu olamazdı da zaten. Gidip bol bol çalışıp yorulacağım bir işim yoktu. Çünkü benim ailem yoktu.


Hayatım intikam denen bir zehir yüzünden başlamıştı. Ama benim hiç alacak intikamım yoktu tâki o gün gelene kadar, evet almam gereken bir intikam vardı. Ama daha almamıştım.


Şu an 10 yaşında olan bir çocuğa silahı gösterseniz onun silah olduğunu bilirdi. Ama bir can aldıktan sonra ne hissetirecegini bilemezdi. Bana o silahı verdiklerinde onun ne olduğunu dahi bilmiyordum.


Bana "sorgulama sadece yap " demişti o kadar. Ben sorgunun ne olduğunu da bilmiyordum. Ben saf bir çocuktum. Temiz bir çocuktum. Onlar o çocuğu öldürdüler ben kabullendim, Düşünmemi engellediler kabullendim, yap dediler sustum ve yaptım...


Şimdi oturup çocukluğumu konuşturamıyorum.


Urganlar...


Zehirler...


Ve geçmiş...


Herşey bitti


Loading...
0%