@vaerosas
|
GİRİŞ "Kendine karşı bir zındık olacaksın, bir cadı, bir kahin, bir deli, bir kuşkucu, bir uğursuz ve bir alçak olacaksın.Kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde: nasıl yeniden doğmak isteyebilirsin ki önce kül olmadan?" PATRİCK WATSON- JE TE LAİSSERAİ DES MOTS BALİN / 22 YIL ÖNCE Soğuk bir geceydi bu gece. Beş genç kadın ve altı bebek süslüyordu geceyi. Sis yüzünden neredeyse zor görünen bu kadınları yıldızlar ve ay dışında gören yoktu. Başlarına kapattıkları pelerinlerle yüzlerini iyice örterek herhangi birinin onları görmesini iyicene engellemişlerdi. Kaosun arasında kimseye görünmeden işlerini halletmekti amaçları. Bu kasaba için bir gelecek yoktu ama onların gelecek oluşturmak zorunda olduğu küçük ruhlar vardı. Altı bebeğin beşi huysuzca ağlarken en öndeki kadının kucağındaki bebek sanki bir şeylerin farkındaymışçasına ağlamıyor küçük gözlerini etrafta gezdiriyordu. Belki de farkındaydı da, küçük ruhu büyük bir güce sahipti. Belki de bu anılar zihninin köşesinde bir bellek gibi saklanılabilirdi. Belki de olurdu kim bilir... Onlar henüz bir kaç aylıktılar ama sırtlarındaki yük dünya da yaşadıkları zamandan fazlaydı. Büyük göletin önüne geldiklerinde hepsi durdu ve yanyana dizildi. Kadınların durmasıyla bebekler ağlamayı bırakmış ve onları tutan annelerine bakmaya başlamıştı.Göletin içinden bir ışık yükseldi ve onları doğru geldi. Bunu bekliyormuş gibi onlar da göletin içine kadar adımlamışlardı. Bekledikleri işaret onlara iyice yaklaşana kadar oldukları yerde durdular. Bu ışık ufaklıklarında ilgisini çekmiş minik gözlerini kısmalarına sebep olmuştu. Beş genç kadında ellerinde tuttukları yüzükleri ışığın içine bıraktılar. Bebeklerin hepsinden de bir tutam saç keserek onu da ışığın içine, yüzüklerin yanına bıraktılar. Bu sayede zamanı geldiğinde yüzük onları tanıyacak ve sahibine gidecekti. En öndeki kadının bebeği bir anda havalanmaya başladı arkasından da diğerleri tek tek kundaklarından havalandı. Meraklı minik gözler etrafı izlerken kadınlar pelerinlerini çıkararak ellerini birleştiler. "Geminorum ineundae!" İkizlerin buluşması! diyerek bağırdı baştaki kadın. Yanında elini tutuğu kadın ile ellerinin arasından sarı bir ışık çıktı. "İgnis destruit!" Ateş yok eder! diğer kadının bağırarak söylediği sözlerden sonra elinden kızıl bir ışık çıktı. "Aqua te vivit." Su seni hayatta tutar. Bir diğer kadının bağırarak söylediği sözcüklerden sonra koyu mavi bir ışık çıktı ellerinin arasından. "Terra vita est dare." Toprak hayat verir. Bağıran bir diğer kadının ellerinden ise yeşil bir ışık saçıldı. "Cum luna et stella cum illis conflent, tenebris liberaberis." Ay ve yıldız onlarla buluştuğunda karanlıktan kurtulacaksın! Ortadaki kadının ellerinin arasından çıkan mor ışık ile kelimeler son buldu. Ellerindeki ışıklar büyük ışık topunda birleşti. Işık topu yükseldi yükseldi ve yükseldi.En sonunda ayın önüne geldi ve orada patlayarak etrafa yayıldı. Yüzükler yaptıkları büyüyle gizli yerlerine saçılmıştı artık. Havada duran bebekler annelerinin kucaklarını süzüldüğünde beş kadında pelerinini geri kapattı. Fazla vakitleri kalmamıştı artık, hızlı olmaları gerekiyordu. Kadınlar birbirlerine bakıp aynı anda dağıldılar. Mor pelerinli kadın bebeğini iyice sarıp sarmaladı bu sırada doğa cadısı tam yanında kendi bebeğini sarıyordu. Kasabaya girdiklerinde beklediklerinin aksine bir sessizlik onları karşıladı. Onlar bir kaos alanı beklemişlerdi ancak burası oldukça sakindi. Anlaşılan faniler korkuya kapılıp kendilerini evlerine kapatmışlardı. İki genç kadın belirledikleri evin önüne geldiklerinde bebeklerini büyük sepetin içine koyup zile bastılar. Hüzünle bakan yeşil gözler geri çekilirken alev alev yanan mavi gözler kenara çekilip kapının açılmasını beklemeye başladı. Kapı açılana kadar ise son kez baktı sepetin içindeki kızıl saçları sokak lambasından dolayı parlayan minik kızına. Saçları annesinin aksine daha koyu bir kızıldı tıpkı gece gibi. Karanlıkta yanan alevler gibi. Kapı açıldığında orta yaşlı bir çift temkinli bir şekilde başlarını eşikten dışarı çıkardı. İlk gördükleri yerdeki ufaklıklar oldu. Bu gecenin anlamını bildiklerinden korkuyla geri çekileceklerdi ancak kadının parmak uçlarından çıkan görünmez zincirler onları yakalayarak durdurdu. Kapı eşiğinin karşısına geldiğinde çiftin gözleri kadının öfkeli mor harelerini buldu. İkisinin de kahve gözleri kadının gözleriyle buluştuğunda onu kopyalarken kadının hipnozunun etkisine girmişlerdi. "Bu çocuklar ölen kardeşlerinizin çocukları. Onlara canınız pahasına bakacaksınız." Etki altındaki çift başlarını sallayıp sepete uzandılar. Adam kucağına öndeki bebeği aldığında kadın dudaklarını araladı. "Onun adı Nesli." Adam bebekle birlikte içeri girdi. Ardından kadın diğer bebeğe uzandı. "Onun adı," Genç kadın yutkunarak geri çekildi. "Hera, Hera Pamira. Onları adıyla büyüt ve hep sevgi göster." Kadın bebekle birlikte içeri girerken mor harelerden bir yaş süzüldü gitti. Kapı kapanırken beş kadının ruhları da gökyüzüne uzandı.
instagram:vaerosass |
0% |