Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 11* Aramıza Yeni Katılan Bir Bücür..

🍒

Telaş, tam anlamı ile bu gecenin tek kilit anahtar cümlesi telaştı. Ceren kınayı bölmemek adına kapıda inliyordu, Sema ağabeyini sakinleştirmeye çalışırken Nurullah ağabey aksine eli ayağı titriyordu. Cihangir aracı kapıp gelirken ağabeyim Nurullah ağabeyin kolundan tutmuştu. Bir eli de Cerendeydi.

'' Nurullah gözünü seveyim doğuran sen misin kardeşim? Bak kız da korkuyor sancısı var!''

'' Ben doğ-ahhh! Fikret ağabey al bu deliyi hastaneye kendin getir gelmesin benimle çok panik yapıyor! Düşecek bir yerde uğraş-ahhh!''

Cereni Sema ile araca yerleştirmiş yanına oturmuştuk. Ağabeyim ve Nurullah arkadan geliyordu. Cihangirin sıkı tutunun uyarılarını anlamasakta çok kısa sürede hastaneye varınca anlamıştık.. Cereni doğuma bizi bekleme yerine almışlardı..

Zaman, ya ilaçtır ya ölüm derler. Bizim ilacımız olmuştu. Zorlu bir doğumdu çünkü Cerenin acı eşiği düşüktü. Çığlıklar kesilip bir ağlama sesi duyduğumuz da derin nefes alırken Nurullah ağabey karısının da iyi olduğunu öğrenince derin nefesler almıştı. Kına bölünmemişti lakin bitiminde herkes hastanedeydi. Nur bile üzerini değiştirmiş gelmişti. Minik bir bücür aramızdaydı. Pembe çarşafa sarılan bebek önce babasına sonra ise ailelere gösterildi. Herkes her derdini unutmuştu, benim de ağabeyimin şahit olduğu konuşma faslını unuttuğum gibi.. Ceren normal odaya alınmış tedbir için bu gece hastanedeydi. Sema yanlarında kalırken Arzu teyze de evi düzeltmeye Cemile teyze ile gitmişti. Annemler de müsaade istemişti ben de onlarla birlikte gitmek için çıkmıştım bahçeye. Neredeyse sabahtı zaten, Cerenler de öğlene doğru gelirlerdi evlerine. Samet ikilinin evde ki eksiklerini alıp gelmiş o da büyük bir heyecanla Şuhedaya evden görüntülü bağlanıp göstermişti bebeği. Cihangir kapıda elleri cebinde aracının kaputuna yaslamış öylece dalmıştı.

'' Sanırsın kendi kızı oldu, ne daldın gittin it!''

'' Fiko! Almayayım ayağımın altına o nasıl söz oğlum!''

Babamın uyarısına çokta kulak asmadığından değişen tek şey bizi fark eden Cihangirdi. Bakışları direk olarak üzerimdeydi. Annem boğazını temizleyerek kolumu hafif sıktırdı.

'' Önüne dön Ahuzar, ifadeni evde alacağım!''

Ve her şey çorap ipliği gibi söküldü. Biz eve gelmiş, ben baş köşeye oturtulmuştum annem tarafından. Ona her şeyi anlattığım da ise tepkisizce daldı boşluğa.

'' Fazla acele Ahuzar, bu çocuk seni ağlattı! Üzdü, kırdı şimdi gelmiş affettim diyorsun''

'' Anne, sen nasıl affetin Funda teyzeyi?''

Sustu, haklıydım çünkü. Derince nefeslenirken omzumu sıvazladı.

'' İyi madem, sen nasıl mutluysan öyle olsun ama dikkat et, en azından lütfen dikkat et yavrum üzülme dayanamam''

Saçlarımın arasına ufak bir öpücük kondurdu, bu beni azat edişiydi. Yerimden toparlanıp odama çıkarken koluma tutunan elle irkildim.

'' Benim Ahuzar, sakin''

'' Ağabey, uyumadın mı sen?''

'' Gel şöyle bakayım sen, konuşalım biraz''

Odama geçtiğimiz de oturduk yan yana yatağıma. Saçlarımı sevdi, öptü kokumu içime çekti.

'' Biliyorum Ahuzar, senin Cihangire olan hislerini, geçmişte neler olduğunu her şeyi biliyordum. Bilip fark ettirmemek zordu ama bana gelmeni bekledim. Ben hiç kötü ağabey olmadım Ahuzar, sadece Cihangir biraz erken davranıo itiraf etti. Dövdüm, dayak yedi benden bir güzel ama yok vaz geçmedi, ona güveniyorum. Geçmişte yaşanılanlar onlarında suçları değildi. Bir ağabey olarak genç yaşta çok yük bindi onların üzerine, üzüldüm kan dostuma. Şu an çok yenisininiz onu da biliyorum ama ilişkine güvencim de onayımda tam. Sen mutlu ol gerisi önemli değil''

Sıcak bir geceydi, ailemden yana şansım akt kat artarken beni kollarına sardı ve yine eski günlerde ki gibi beraber uyuduk ağabey kardeş, o yere döşek serdi, ben yatağımda ellerimiz bir ninniler, masallar, güldürüler eşliğinde daldık en güzel uykumuza...

🍒

'' Ay inanmıyorum yani Cemile, getire getire gram mı getirmiş? E siz ona çeyrek taktınız oğlunun sünnetinde. Hayır parasında değilim maddiyatları el vermese neyse de, ayıp yahu akraba birde!''

Annem Cemile teyzeye fısıldarken Funda teyze miniğin üzerine tam altınını taktı.

'' Ay bilmiyorum Sultanım, haklısın anacım! Funda! Kız o tam ne? Mahçup etme be Funda''

Funda teyze beyaz başörtünü düzeltti, miniğin yanağını sevdi.

'' Cerene az bile, ne var aileyiz kızım değil miyiz? Sende takarsın yavrumun yavrusuna gelecekte''

Gözleri bana değdiğinde annem boğazını temizleyerek dürttü beni. Ona anlamsız bakışlar atarken Sema gülerek Funda teyzenin önünde ki boşalan bardağı aldı. Ben ise bilmemezlikten gelerek bebeği seyretmeye devam ettim. Akşama doğru hep birlikte bebek görmeye gitmiştik. Ceren normal doğum tercih ettiği için şanslıydı çünkü toparlanmıştı bile. Nurullah ağabey erkekleri toplayıp bir yemek vermişti kahvehanede. Biz de kadınlar olarak Cerenlerdeydik.

'' Ceren annem emzirsen mi sen bu miniği, hoca efendi geldi ismini okumaya''

Cemile teyze torununu çiçeği burnunda, kırmızı kurdela tokası saçında ki anneye teslim etti.

'' İsmi belli mi?''

Bana döndü Ceren gülümsedi kocaman.

'' Belli, Afra olacak''

Herkes beğendiğini belli eden mırıltılar ortaya dökerken biz de artık kalkmak için ayaklandık. Nurun nikahı vardı bir saat sonra.

'' Şeytan diyor giydir el kadar bebeği kap götür nikaha ama, ağrım var. Sen yerime tak takısını, öp onu bal yanaklarından''

'' Yenge merak etme bir saatlik imza bitti gitti, yerine takını takarız dinlen sen. Gelirim akşama''

Cerenin kesin emriydi,Sema bir hafta onlardaydı. Sema ile birlikte bizim evde hazırlanmıştık. O siyah askılı düz bir elbise giymiş, ben ise uzun kollu dar bir elbise giymiştim. Annemler hazırlandıktan sonra ağabeyimin aracına doluşup nikah sarayına geçmiştik. Gözlerim onu arıyordu ama, yoktu. Samet ortalardaydı. Ama o yoktu.

'' Huzursuzlanma! Aykutla Nuru almaya gitmiştir''

Dediği de olmuştu. Salona giren alkışlar eşliğinde ki biricik arkadaşlarımızın arkasından sıvışıp geçti koltuklardan birine. Üzerinde ki o takım elbisesi nefes kesici cinstendi. Biz alkışın sonun da evet demeleri ile bir daha alkışlarken arkasına döndü, bakışlarıyla beni buldu direk koca salonda. Dudakları hafiften sırıttı, önüme dönüp alkışa devam ettim. İmzalar artık atıldığın da hepimiz ayaklanıp takı töreni için diğer salona geçtik. Cihangir elleri cebinde üzerinde ki jilet takımı ile havalı duruyordu.

'' Ahuzar, şu kıza bir baksana''

Ben daha kafamı çevirmeden kırmızı, üzerinde mini elbisesi ile sarışın bir kadının topuklusu zeminde ses çıkararak Cihangirin önünde durdu.

'' Cihan! Aman Allahım, bu sen misin?''

Cihan? Hah.

'' Burcu?''

Funda teyzenin oğlunun önüne geçişi ile Burcu denilen kadınla sarıldı.

'' Funda teyze, sizi burada görmek ne harika''

Sema burnunu kırıştırarak gözleriyle kızı işaret etti.

'' Kim bu yırtık dondan fırlama?''

Omuz silktim.

'' Kimse kim bize ne, yürü hadi sıra geliyor bize''

Kafamı çevirdiğim de kadının Cihangirin omuzlarının üzerinde ki elini gördüm.

'' Suzan o''

Annemin fısıltısı ile arkaya çevirdim kafamı.

'' Suzan kim Sultan teyze?''

'' Suzan Cihangirin Hollanda da iken dükkanlarını emanet ettiği büyük kuzeni.''

Akraba alarmı çaldı içimde, akraba da olsa neticesinde bir kadındı ve Cihangire samimi davranıyordu. Takı faslı bittiğin de Nur çiçeğini atmak üzere kapıya çıkarmıştı hepimizi. Arkamda Cihangir vardı, Suzan ve Funda teyze vardı.

'' Ahuzar, konuşalım mı?''

Kulağıma fısıldaması, nefesinin tenimde hissedişim vücudumda ki alevi azdırıyordu.

'' Çİçek tutarken mi?''

Yarım ağız sırıttı, eli belime gittiğin de durdurmadım onu, lakin birden kucağımda ki çiçek ile gözler bize döndü.

'' Ah! Çiçek yerini buldu!''

Sema alkış tutarken köşede ki babam çekti beni Cihangirin kollarından.

'' Oh, kuzum benim vermem seni kimselere dizimin dibinde prensesler gibi yaşa''

Alnıma konulan öpücük ile gülümsedim.

'' Hadi arabalara kızlar''

Ağabeyimin ikazı ile Semayla Nuru yolculadık, araca geçip evlere dağılmıştık. Cihangirin aracına binen o kadında aklım kalmıştı ama yine de sesimi etmeden odama çıktım. Gece benim için bitmişti, yorgundum ve kendimi uykuya teslim ettim.

🍒

'' Teşekkür ettiğimizi ilet kendisine Cenk ama sponsorumuz var ve memnunuz. Musa amcanın bir ahbabı, memun olduğunu belirtti ayıp olur görüşmek başka şirketle. Ayarladığımız genç yazarımızın imza günü bizzat kafede olacak. İkram listesini iletin bakarız''

Telefonu kapatıp odada ki boy aynasından kendime baktım. Siyah, bedenimi saran boğazlı midi boy elbisemin gümüş kemerini düzelterek omuzlarıma saldığım dolgun saçlarımı düzelttim. Herkese iyi akşamlar dileyerek çıktım kafeden ve kendimi yerlerde ki seyrek karın üstünde buldum. Adımlarım onun aracını gördüğümde durdu. Gelmişti. Dün gece bana akşam çıkışta sinemaya iki bilet aldığını söylemişti. Çocuksu heyecanımı içimde diri tutatarak ilerledim arabasına, uzanıp kapıyı araladı. Hava oldukça soğuktu, onun lüks beyaz aracı ise sıcacık.

'' Hoş geldin güzelim''

Uzanıp yanağıma kısa ama sert bir öpücük bırakıp soğuktan kızarmış ellerimi tuttu. Sıcaktı, tıpkı aracın içi gibi.

'' Hoş buldum. Hava baya soğuk''

Kızarmıştım, utançtan mı bilinmez bir kan nüfuzu vardı yanaklarımda. O ise gülümseyerek giydiği kabanı çıkardı, terlemiş olmalıydı. Giydiği siyah kazağı, kot pantolonu ile her zaman ki gibi kendi yeni tarzındaydı. Sanki karşımda yıllar önce ki Cihangir yoktu da, kendini bulmuş Cihangir vardı. Hoş bende artık o toy Ahuzar değildim. Cihangir ısıtıcıyı arttırmış yola çıkmıştık bile.

'' Nurullaha uğrarız akşama, çaya çağırdı. Ceren evde çok sıkılıyormuş''

Yoldan aldığı gözlerini gözlerime çevirdiğinde usulca kafamı salladım.

'' Gideriz tabii, bücür daha yeni aramıza katıldı ama o kadar çok güzel ki!''

Bakışları gülüşümde takıldığın da arkamızdan çalınan korna ile kısa sürede kendini toplayıp öksürerek boğazını temizledi.

'' Öyle tabi, çok çok güzel''

Bakışlarımdan kısa süreli çekildi ve yola döndü. Gittiğimiz avmnin otoparkına aracı park edip birlikte indik. Asansörü çağırdığım da arkamda hissettiğim adım sesleri ile kafamı çevireceğim sırada belime dolandı elleri. Bindiğimiz de anladım arkamda kilerin erkek olduğunu. Değişmemişti, hala beni kendinden bile koruyacak kıvamdaydı. Ne ara gülümsemiştim bilmiyorum ama belimde ki elleri, beni bir heyecana boğuyordu. O da memnun ki elleri sıktı, parmakları arada hareket ediyor ara da okşuyordu tenimi. Sinema katında duran asansörden indik, o çoktan almıştı biletlerdi.

'' Hoş geldiniz, bilete bakabilir miyim?''

Yanımıza gelen adama telefonunu uzattığın da adam eliyle ileriyi gösterdi.

'' Dört numaralı salon, keyifli seyirler''

'' Eyvallah''

Belimde ki elleri beni yönlendirdiğin de koca salona geçtiğimiz de sadece bizim gibi üç çift, bir de dört kişilik bir kız grubu vardı. Ortalar da bir yere oturduğumuz da kulağıma eğildiğinde film başladı.

'' Geliyorum hemen''

Nefesi boynuma değerken yutkunarak sindim yerime. İçimde ki bu heyecan paha piçilemezdi ki bana nereye gittiğini bile unutturmuştu. Kısa sürede elinde iki tane mısırla geldiğin de arkada ki kızların fısıldamasını duydum.

'' Bu filmi kız arkadaşı çok seviyor diye getirtmiş. Allahım ne adamlar var kızlar!''

'' Gördüğüm de şaştım, hayır bu film yıllar önceydi ne alaka diye. İyi para vermiş olmalı, kızın yerinde olmak isterdim. Acaba çiftlerden hangileri?''

'' Boş ver kimse kim, bizde nasipleniyoruz işte.''

Cihangire döndüğüm de o kolaların pipetlerini ayarlayarak elime tutuşturdu. Mısırları da kucağıma yerleştirip film için arkasına yaslandı.

'' Cihangir''

Bana dönmedi ama mısırı ağzına atarken ' hm ' nidası yükseldi dudaklarında.

'' Hangi filmdeyiz?''

O sıra da ekranda ki parlaklıkla kafamı çevirdim.

' Gone, with the wind! '

Rüzgar gibi geçti, ergenliğimden bu yana sıkılmadan izlediğim, Scarlet' in hayatında ki aşk ve maddiyat dengesinin değişmesini konu alan, çok ödüllü bir klasikti. Heyecan içinde önüme dönerken Cihangirin eli belime uzandı. Cihangirdi, filmi yeniden oynatan oydu. O kadar eski bir filmdi ki, ağabeyimle kasetçi kasetçi dolaşıp o filmin cd sini almak için saatlerimizi verirdik. Hoş o sevgilileri ile kırışır, ben ise cd bakardım. Sonra da bir nokta da buluşup eve geçerdik. İçimde ki o çocuksu heyecan film boyu devam etti ki ağzım kulaklarımdaydı. Cihangir, affedilmek için maddelerden fazlasını yapan Cihangir.. İçimde ki o heyecan kırıntılarını, tohumlarını sulayan Cihangir.

Bir ara dönüp baktığım da belimi okşayan eli hala hakimdi, uyuşmamış mıydı? Bir cesaretle kafamı omuzlarına sardığımda göğsü inip kalkmayı kesti, nefes almıyordu. Lakin kısa bir süre sonra tekrar aynı ritimle kalkıp inen göğsü ile dudaklarımda bir tebessüm oturdu. Kokusu, burnuma bayram ettirirken ciğerlerime sık sık çekmeyi ihmal edemedim. Varlığı heyecanlıydı, güven doluydu ve bu film boyunca sadece ona odaklandım. En sevdiğim klasiği büyük bir ekranda üstelik Changirle her çift gibi oturup izlemek, mükemmel bir histi. Jenerik müzikle açılan ışık gözlerime değdiğinde Cihangir eli ile engelleyerek kaldırdı beni.

'' Çıkalım, gözlerin ağrımasın''

Gözlerimi kıstığım takdirde insanlar bu filmi getirenin kim olduğunu tartışarak çıkıyordu sinemadan. Cihangirin belimde ki hakimiyeti tekrar kurulduğun da telefonuma eğildim. Kızlar mesaj atmış çay için bizi beklediklerini söylemişti.

'' Yemek?''

'' Aç değilim, çay için bekliyorlar''

Kafasını sallayarak kabanını giydi, eli tekrar belimi buldu.

'' Film, çok güzeldi. Nasıl yaptın? Çok para-

'' Güzelim, bana para meselesi yapma ama için rahat olsun. Ücret ödemedim. Sadece biletleri aldım. Sinemanın sahibi Cengiz arkadaşım, rica ettim yaptı''

İçime su serpilmişti, oturup netten de izleyebileceğimiz filme paralar dökmesine gerek yoktu ki en azından bir incelikti bu. Suratlarımız da ki gülümselerle otoparka indik, Esiyordu ama mutluydum, içim içime sığmıyordu.

'' Geç bakalım''

Aracın kapısını açtı, oturup kemerimi bağlarken o da hızlıca araca kurulup kemerini bağladı ve otoparktan hızlıca çıktık.

'' Beğenmene sevindim güzelim. Bu filme bayıldığını biliyordum, unutur muyum, kaç defa izledim, seni anmak için''

Buruk bir tebessüm yerleştirdi gülümsemesine, elim eline gitti, parmak boğumları beyazdı. Kendini hala suçluyordu, oysa ki çoktan onu içimde aklamıştım.

'' Deme böyle''

'' Öyle ama Ahuzar, şuncacık şeye bile anlam katıp seviniyorsun, kıymetini bilemedim üzdüm kırdım seni. Ama söz, söz veriyorum herşeyin telafini yapacağım''

Elimin tersini kurumuş dudaklarına yaslayıp öptü.

'' Biletleri saklayalım Cihangir, yazı yazarız''

'' Yazarız, daha nicelerini.''

Mutlulukla cama dönüp akan yolu seyrettim. İçim içime sığmıyordu, keyifliydim. Mahalleye giriş yaptığımız da Cerenlerin evin önünde durduk.

'' Ahuzar''

Kemerimi çıkarırken uzanıp torpidodan bir buket çiçeği çıkardı. Ben şaşkınlıkla onu izlerken o ise masumca gülümsüyordu, kalbimin sesini duymazdı değil mi?

'' Bir ve üçüncü maddeleri yerine getirdiğimi düşünüyorum güzelim, değil mi?''

Serserice sırıttı, elimde ki pembe ve morun ağırlıklı olduğu çiçeklere bakarken dudaklarım istemsizce kıvrıldı, parmaklarını boynumda hissettiğimde kafamı çiçeklerden kaldırıp şaşkınlıkla boynuma baktım.

'' Senden gittiğim de içimde ki kelebekler kanat çırpmayı bıraktı Ahuzar. Çok sonra anladım, benim kolum kanadım sen mişsin be güzelim. Benim uçmamı sağlayan o kanatlarım, sensin. Kelebeklerimizin kanatları, hiç kırılmasın Ahuzar. Özgür bir melek gibi uçalım, uç hep''

Aynadan boynuma baktığımda, mavi ve pembe karışımı minik kelebek kolyesini gördüğüm de dolan gözlerime uzandı, yaşlarımı silip çenemden tuttu ve çeneme kondurduğu öpücükleri bir üste götürüp dudaklarıma yerleştirdi sıcaklıklarını. Ellerimde ki çiçekler olmasa, titrediğimi fark edecekti ya da etti bilmiyorum, kalbimden akan ılık lavlar mideme uçtuğunda bütün kelebeklerim kanat açmıştı. Benim kelebeklerim, boynumda ki kelebekler gibi artık uçabilirdi.

Benim kelebeklerim Cihangirin kanatlarıyla uçuyordu şimdi. Bizim kelebeklerimiz hep uçacaktı, o hep uçuracaktı biliyorum. Ve kendimi onun dudaklarına bıraktım...

 

Loading...
0%