Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 3* Sen benim en uzak, ama en yakın hissettiğim kişisin..

🍒

'' Dursana kızım! Nereye? Ahu!''

Durmuyor, koşuyordum. Beni yine bir okul çıkışı yakalamıştı. Sıra arkadaşım Gülnurun babasından arakladığı çikolatalı sigarayı içerken görmüştü beni Cihangir ağabey. Bu sefer ağabeyimle değil de babamla tehdit ederdi kesin!

'' Gelme peşimden ya!''

'' Ahu, yahu bir dursana!''

Adımlarım yavaşladığın da o da durdu. Koca cumalıkızık yokuşunu birlikte çıkmıştık. Duvar dibinde nefeslenirken o da benim dayandığım duvara ellerini dayamış, bir eli kalbinde nefes nefeseydi. Harelerimi güneşten boncuk boncuk terleyen parlak alnına, oradan çehresinde gezdirdim. Cihangir ağabey kara kaşlı, kara gözlü iri kıyım bedene sahip bir adamdı. Saçlarına bakımı fazlaydı, gür ve biçimli kaşları ile bir tabloyu andırıyordu.

'' Nasıl bir ayak var sende kızım ya! Koca yokuşu çıktın yemin ederim!''

Dolgun dudakları aralıktı, nefesi hala düzensizdi. Kokusu sızıyordu aramıza, o hep güzel kokardı.

'' Ne var ne?!''

Kömür karası gözlerimi buldu, kafasını salladı umutsuzca.

'' Sana dur diyorum demi? Sağır ettin bizi! Neyine güvenip Fikonun çalıştığı yerde sigara içiyorsun sen Ahu!''

İsmim Ahuzardı, öyle ki annemin en sinir olduğu noktaydı ismimin eksik söylenmesi ama Cihangir ise bana Ahu derdi. Çoğu zaman Ahu, bazı zamanlar alacalı.

'' Kafa ütüleme ağabey! Oldu işte, Gülnur getirdi denedik''

Bıkkın bir nefes verdi.

'' İyi halt etmişsiniz, düş önüme!''

O arkada ben önce cumalıkızıktan çıkıp park ettiği aracına geçtik.

'' Ahu, bak Alacalı, ne denemek istiyorsan söyle yanımda deneteceğim söz. Ama, bu şekil biri görse seni mahalle de ismini kullanarak kötü konuşsa iyi mi? Fiko delirir, baban kahrolur. Beni de katil edersin''

'' Basit bir deneme, abartmasak mı? Cihangir ağa-

'' Sus Ahu, tamam sus başlama yine''

'' Bizimkilere söylemezsin dimi?''

Sıkıntılı bir nefes verdi. Söylemezdi biliyorum, ya da sağı solu belli olmazdı.

'' Söylemeyeceğim Ahu, ama sende söz ver. Bir daha asla-

'' Of! Tamam dedik ya!''

Bakışları öfke ile üzerimde gezinirken eteğimin çıplak bıraktığı bacaklarımda fazla oyalandı. Daha da çatıldı kaşları.

'' Bir karış etekle okul mu olur anlamış değilim!''

Ben daha ağzımı açamadan hareket etmiştik, son surat eve geçerken o hala eteğime söyleniyor ben ise hülyalı hülyalı onu izliyordum.

 

🍒

'' Vuralların dönmesinde bir bit iniği ararım abi ben, hayırdır Cihangir efendi dönünce çok saygılı edepli kızımız Çiçekte mi döndü?''

Yerime biraz daha sinerken Sema bana hazırladığı ballı sütü uzattı.

'' Onu bilmem ben yenge ama, bildiğim şey Çiçeğin annesinin tedavisi bitmiş. O yüzden geri dönmüşler. Cihangir ağabey ile alakası yok''

Pembe, kiraz işlemeli kupayı üşüyen ellerime tutarken burnumu çektim. O yağmurun altında yediğim soğuk çok uzak zamanda değil, şimdi çıkıyordu acısı. Aslında dönüp dönüp eskiyi hatırlamaya gerek yoktu, Cihangir ile aramızda bir diyalog geçmemişti. Çiçek yanımıza kadar gelip Cihangire seslenirken o ise sadece bıkkın bir nefes vermişti.

Çiçek, bir zamanlar mahallenin gözde kızıydı. Herkesin gözü ağabeyim ve Cihangirde iken onun da gözü Cihangirdeydi. İstediğini aldı da, annesinin ısrarı, babasının emrivakisi olumlu sonuçlanmıştı Çiçeğin. Nişanlanmışlardı, lakin sadece bir ay sürmüştü. O günden beri de Çiçeği görmemiştik.

'' Bırakın şunları ya! Yemin ederim kıl oluyorum Vurallara!''

Ceren karnını tutup etrafa sinirle tükürüklerini saçarken Nur ayaklandı.

'' Ay yeter, içim şişti, bırakın şu aileyi. Kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez. Bitmiş gitmiş sene olmuş. Hadi, kapatın falları''

Cihangir ve Çiçeği sokağın ortasında öylece bırakıp eve geçmiş, oradan da kızlara geçmiştim.

'' Kız, madem Vuralları konuşmuyoruz Sema, ağabeyin seni soruyordu, hala Samet hikayesi devam mı diye?''

Sema yerinde gerildi, kaşlarını çatıp esefle kınadı yengesinin bakışlarını.

'' Ay yenge helal olsun, döndün dolaştın ağabeyimin ismi ile beni kendine kattın! Yok öyle bir şey. Samet falan bundan sonra anmayın hiç bir Vuralı''

Semanın parlak ela gözleri tamamen yalanla dolmuştu, Samet onun hala yarasıydı. Konuyu uzatmamak ve daha sonra hatırlatmak adına kapadık.

'' Sessizsin''

Fallar kapatılmış, kızlar fal okumakla meşguldu. Sema yanıma çökerken pencerede ki bakışlarımı çektim.

'' Dönmeleri hiç iyi olmadı. Karşılaşmak istemiyorum onlarla''

Hüzün doldu bakışları.

'' İnan bende istemedim hiç dönmelerini. Vurallar izlerini bıraktılar, şimdi o izlerini silmeye çalışıyorlar''

'' Ne oldu? Samet mi?''

Çaktırmadan kızlara baktı, onların falla meşgul olduklarını görünce dizimin üzerinde ki elimin sırtını okşadı, gözlerini gözlerimden çekti.

'' Aradı, dün gece. Numaramı değiştirmedim, o değiştirmiş ama. Beni de kaybetmemiş.''

Elaları doldu. Yıllar Semayı sadece olumsuz etkilemişti. Eski, cıvıl cıvıl Sema gitmiş, yerine olgun Semayı bırakmıştı. Liseden sonra o da üniversiteyi pas geçerek babasının yardımı ile kendine ufak bir dükkan açmıştı. Küçüklükten beri yaptığı kıyafet çizim işini büyütmüş, bir moda evi ile anlaşıp kendi markasını oluşturmuştu. Lakin mesleği ona sadece bir bakıma iyi gelmişti, hayatı hala sınırlarla doluydu.

'' Ne dedi?''

'' Balkona nasıl çıkacağımı şaşırdım, kapının önündeyim gel dedi. Gitmedim. Zırvaladı, hatasını biliyormuş, affedilmeyi isteyecek kadar çaresizmiş. Palavra atıp durdu. Ahuzar, ben diyemedim sen o kızla nasıl anıldın diye. Ama o dedi, ben tecavüzcü değilim dedi Ahuzar''

Bir yaş düşmeye yakın yanakta tuttu, arkasını dönüp sildi.

'' Şşş, kızlar fark etmesin. Sema hadi gel dışarı çıkalım. Biraz yürürüz''

Kafasını salladı, ihtiyacımız vardı bize bir nefes, bir de dert ortağına.. Kızları bir şekilde atlatmış kendimizi sokağa atmıştık. Yağmur toprağa kokusunu bırakmış, sokakları mis gibi kokutmuştu. Adımlarımızı ıssız sokakta yavaşlattık, koluma girip burnunu çekti.

'' Annem, sıkıştırıp duruyor beni. Sametle konuşmamı elbette istemiyor. Dün de zor bela gönderdi beni size. Ne işin var deyip durdu. Ağabeyim sonunda aradı da öyle çıktım evden. Benim tecavüzcülere verecek kızım yok diyor''

'' Sametle olan ilişkiniz sadece sizi ilgilendirir, yeniden aşık olabilirsin, nefret edebilirsin sana haksızlık ettiği konuları göz ardı etmiyorum Sema ama Samet tecavüzcü değil''

Derin bir nefes aldı, dili başka dese de yüreği başka diyordu biliyorum.

'' Biliyorum, öyle bir çocuk değil. Adı nasıl bulaştı bunca şeye nasıl arkadaşlıklar edindi bilmiyorum. Hayır benimle iken böyle değildi''

'' Kuzum, ah kuzum biz de derdimizin peşine seni unuttuk''

Onu bağrıma bastım, o benim biricik dostumdu. Yılların eskitemediği tek dostluk..

'' Sema''

Yolun sonuna geldiğimiz de Sametin o tanıdık tınısı ile durduk ikimiz de. Ellerinde market poşetleri, yanında da sanki daha az önce görmemişim gibi Cihangir vardı.

'' Samet''

Sema da beklemiyordu ondan konuşurken yolda onun çıkmasını.

'' Birlikte miydiniz? Arayacaktım seni Ahuzar. Bir yerde oturalım mı?''

Cihangirin gözleri bir an kardeşine değdi, usulca bana çevirdi kafasını. Samet Cihangire göre daha zayıftı. Cihangirin geniş omuzları, iri kıyım bedeni vardı.

'' Ben, gitsem iyi olacak. Annem dönmüştür. Ahuzar ara beni akşam olur mu?''

Semanın titrek elleri bedenimden ayrıdığın da Samet bir adım atmıştı ki Cihangir durdurdu onu.

'' Görüşürüz kuzum, dikkatli git eve''

'' Görüşürüz''

Sametin kısık bakışları Sema gözden kaybolunca bana döndü.

'' Gidelim mi?''

'' Aslında, eve gitsem iyi olur. Biz başka zaman da oturabiliriz''

'' Ben gelmiyorum Ahu, gidebilirsin rahatça''

Kaşlarımı çatarak Cihangire döndüm.

'' Ahuzar, benim adım Ahuzar Ağabey!''

Cihangir öfke ile solurken ellerini deri ceketinin cebine atıp es geçerek yoluna devam etti. Ben arkasından şaşkınca bakarken Samet derince soludu.

'' Ahuzar, beni hiç affetmeyecek değil mi? Ne sen ne de o. Ne beni ne de ağabeyimi''

Elinde ki poşetler mi ağırdı, omuzlarında ki yük mü bilinmez ama ilk defa Sameti görmezden gelmeyi istedim ama pekte başarılı olamamıştım. Sağ elinde ki poşeti aldım elinden.

'' Ne bekliyordun? Kollarına atılıp ah hoş geldin seni bekliyordum demeyi mi? Ona bu kadar nazı çok görme''

Gülüşümde takılı kaldı gözleri. Hüzünle kafasını salladı.

'' Yolun sonunda gülecekseniz, hepiniz nazlanın. Başım gözüm üstüne''

Sonrası sessizdi, ona sormak istedim. Ne oldu, başına nasıl bu belayı aldın ya da ağabeyin neden kaçtı lakin sessiz kaldık. Bu geç kalınmış bir hesaptı. Hem artık beni de ilgilendirmiyordu.

'' Ver hadi onları bana, gidip en hafifleri aldın bide!''

'' Hahay, taşıdığıma dua et şerefsiz!''

'' Sus dişlek!''

'' Yooo, tellerim beni toparladı bir kere bak''

Otuz iki diş sırıtarak bizim bahçenin kapısından geçtik, birlikte eve girerken o hala dişimle dalga geçerken poşetleri kapı eşiğinden bırakıp dizine bir tane geçirdim. O da peşimden salona koşup beni kolunun altına alarak gıdıklamaya başladığın da salonu kahkahalarım dolduruyordu.

'' Ay, bismillah! Ne oluyor yah ne oluyor?''

Annem elinde salça izleri, koşturup salona gelirken gözlerim salonumuz da ağabeyimle oturan Cihangire kaydı. Hangi ara gelmişti?

'' Anne''

'' Çocuklar hayırdır ya, ödüm koptu''

'' Kuzularım benim nasıl özledim cıvıllığınızı''

Arkasından çıkan Funda teyze de suyunu içe içe oturdu koltuğa.

'' Lan rahat bırak kardeşimi yerden bitme!''

Ağabeyim gülerek bizi izlerken benim bakışlarım hala benim gülüşümde takılı kalan Cihangirdeydi.

'' Abla!''

Şuheda saçlarında ki pembe havluyla aşağı indiğin de Sameti gördü, onların ilk karşılaşmasıydı. Samet beni gıdıklamayı bırakıp arkasına döndüğün de Şuheda kaşlarını havaya kaldırdı. Samet tedirgindi, Şuhedanın ayrı bir yeri vardı onda.

'' Şuheda''

'' Sonunda evinizin yolunuzu çok şükür bulabildiniz Samet beyler! Eğer bana Hollandadan çikolata getirmediysen var ya senin o kısacık saçlarını-

Samet ceketinin iç cebinden çıkardığı çikolatayı salladı.

'' Yoğun karamelli. Unutur muyum be?''

En azından birileri Vuralları sorgusuz kabul etmişti, buda bir şeydi.

'' Özledim geri zekalı!''

Ve hasretle sarıldılar. Samet hala tedirgince yaklaşıyordu Şuhedaya. Şuhedanın elinden gelse bir beden olacaklardı.

'' Bıcırığım benim, ne güzel olmuşsun sen ya''

Funda teyze dolan gözleriyle kendini belli edince ortamın gözü onlardaydı. Sessizce yerime geçerken Cihangir hala kısık bakışlarıyla bana bakıyordu.

'' Çok ıslandın mı abim?''

'' Biraz, çok değil''

Bugün karşılaşmıştık, bakışlarımız o anı yaşamış gibi değdi birbirine.

'' Ooo, ekip tam e bir rakı balık yapmaz mıyız gençler?''

Kapının eşiğinden geçen babam ile ağabeyim ayaklandı.

'' Siz balıkları halledin, bende bi küçük alıp geleyim babam''

'' Dikkat et oğlum akşam vakti, yol çocuk dolu''

'' Bilir Fiko işini Naci, hadi gençler bir el atın''

Selim amca elinde ki balık poşetlerini Şuhedaya uzatırken Samet tuttu.

'' Bu kibar feyzo tutamaz balık falan baba!''

'' Sensin o köylü!''

Didişe didişe mutfağa geçerken salonda bir ben, bir Funda teyze ve Cihangir kalmıştık. Arada ki tuhaf havayı bozup kalktım yerimden. Odama çıktığım da polar eşofman takımımı üzerime geçip saçlarımı taradım. Yatağın üzerine çöktüğüm de yorgunca karşımda ki boy aynasına baktım. Siyah harelerim yorgundu. Ellerim çıkık elmacık kemiklerime gitti. Yanaklarım hep kızarırdı, allığa ihtiyaç duymazdım ve Cihangirin en sevdiği şey de buydu. O yüzden bana alacalı derdi. Uzun saçlarım gögüslerimi rahatlıkla kapatıyordu, lisedeyken ise upuzundu. Şimdi anılar aklımdan geçerken zihnimin en körpe yerine sakladığım Ahu uyanmak için can atıyordu, Cihangiri gelmişti ama yerli yerinde kalmalıydı. Hızla yüzüme bir nemlendirici yedirip indim aşağı. Selim amca ve babam balığı ızgara da bahçede yapmışlardı. Biz de salonda ki sofrayı kurmuştuk. Ağabeyim sadece içenlerin önlerine bardak koymuştu, yani annemin, babamın, Funda teyzenin, Cihangirin ve kendi önüne konulmuştu.

Ailem hiç bir zaman yobaz olmamıştı, içki konusunda da oldukça anlayışlıydılar lakin eğer aile içinde içilecekse. İlklerimi Cihangir çalsa da, ağabeyimle de bir çok kez içki denemiştik. Her zaman içilmese de eskiden iki aile hep rakı balık yapardı. Şimdi buruk bir tebessüm vardı dudaklarımda.

'' E hadi oturun. Şuheda, annem çağır babanları dondular orada. Ahuzar kuzum çay suyu koydum, demleyiver''

Ağabeyim ve Cihangir de balıkları getirip oturdular köşelerine. Şuheda Sametin karşısına, annem ve babamlar yerlerine geçmişlerdi. Ben de çayı demleyip Cihangirin karşısında ki boş sandalyeye geçtim.

'' Cihangir, oğlum iyi geldiniz hoş geldiniz ama ne yapacaksınız şimdi konuşamadık hiç?''

Cihangir elinde ki rakı bardağını bırakıp babam döndü. O babamla konuşurken ben ise kendi dürtülerime engel olamadan çehresini izledim.

'' Valla Naci amca, biliyorsun ki bir emlak dükkanımız vardı devrettik. Bursa çarşıda var bir dükkan, sağol emeklerin çok yardımcı oldun biz Hollanda da iken. Onun tadilatı bu hafta bitti. Haftaya da dede mesleğine devam inşallah. Çömlekçi açacağız. Elimiz de yatkın bilirsin, çoğu fincanı mahalleye getiren bizdik. Öyle bakalım''

Değişmişti, uzun sık saçları seyrekleşmişti ama yine de havalı saçları vardı. Sinek kaydı tıraşı, bebeksi cildi ve erkeksi hatlarına yakışmıştı, üç numara saçları ise onu en havalı kılan modeliydi. Omuzları genişlemiş, o zayıf adam gitmiş yerine iri kıyım bedenli bir adam gelmişti. Eski gömlek kumaş klasiğinden eser yoktu. Deri ceketler, kot pantolonlar, ketenler bol kesim fresh bir stile sahip olmuştu. Değişmişti, karşımda gözü kara Cihangir yoktu..

'' Maşallah, yerinde bir karar evlat. Rabbim emeklerinizi boşa götürmesin. Ya sen haylaz?''

Samet kılçıkları ayırıyor, Şuhedanın tabağına diziyordu.

'' Naci amca benim zaten mesleğim var. Eski muhtarın oğlu Süleyman ağabeyi hatırlar mısın? Şirketi var Orhangazide.''

'' E Nilüfere çok uzak değil mi?''

'' Uzak uzak, ama hibrit. Evdeyim. Hafta sonları uğrarım sadece ofiste, hafta içi iki gün sahadayım''

'' İyi bakalım hayırlı olsun''

Masada ki suya uzanırken bir anda tabağıma konulan balık ile durdum. Cihangir, gözleri balıktaydı, büyük bir umma ile balıkta ki tüm kılçıkları ayırmıştı, biri tabağımda duruyordu. Gözlerim balıkta takılı kaldı..

'' Anne! Anne babam balık getirmiş!''

'' Kız dur! Ahuzar koşturma düşeceksin! Ay Selim!''

'' Kızım sakin ol, Selim amcanlar geliyor hadi koş anneye yardım et''

Annem Şuhedanın ödevlerini yaptırıyor, Funda Teyze ise Şuhedanın saçlarını örüyordu.

'' Ne vardı benimde bir kızım olsaydı iflafım kesildi bu oğlanlardan!''

Annem güldü.

'' Kız çocuk çok mu kolay, bıktım arkalarını toplamaktan!''

Onlar derin sohbetteyken sofrayı kurmuş, oturmuştum hevesle. Cihangir ve ağabeyim de bahçeye giriş yaptığında, yazın son güzel gecesini birlikte rakı balık yaparak geçirmiştik.

Tabağıma uzandı Cihangir, ayırdığı balıkları sıra sıra dizdi.

'' Kılçıklarını ayırdım ama dikkat et Ahu, boğazına kaçmasın''

'' Bende bende!''

Cihangir bakışlarını Şuhedaya çevirdiğinde Samet ondan önce davrandı.

'' Al, kibar feyzo!''

'' Yaa! Baba! Bu bana kibar feyzo diyor! Seni Nunuya şikayet edeceğim!''

Samet ona dil çıkarırken babam gevrek gevrek güldü.

'' Dövüşmeyin de yiyin!''

'' Şunları da ayırsana Cihangir ağabey''

Cihangir balıkta ki gözlerini kaldırıp boş tabağıma baktı, güldü samimice. Beyaz gömlek kavruk tenine ne de yakışmıştı. Zaten mahallenin gözde bekarlarındandı.

'' Hadi o balıklar bitilsin banyolar yapılsın doğru yatağa. Okul var yarın, siz bu karnede de bir kırık getirin alacağım hepinizi ayağımın altına!''

Annem söylene söylene rakısından yudum alırken benim gözüm tabağımda, Cihangirin gözü benim balık yiyişimdeydi. Peçeteye uzanıp dudaklarıma yasladı, gözlerimi kırpıştıra kırpıştıra baktım, kokusu aramıza dolarken uzandı kulağıma.

'' Yavaş ye, yoksa balıklar seni yer''

Göz kırparak benden uzaklaştığın da ona dil çıkarıp bende bir balık ayırmıştım ona. Lakin gecenin sonu, ayıramadığım kılçığın onun boğazına batıp öksürünce, bizimkilerin ayaklanması ile son bulmuştu...

'' Ahuzar''

İsmimin zikredilmesi ile kendime geldiğim de ortamdan soyutlandığımı şimdi anlamıştım. Cihangirin o hareleri harelerimde kazılıydı sanki, hızla gözlerimi ayırıp yutkundum.

'' Yavrum daldın, hayırdır?''

'' Yok bir şey anne! Ben bahçeyi toplayayım''

Hızlandım yerimde, aniden fırladım ayağa. Daha fazla durup burada kalamazdım. Aklımı oynatacaktım.

'' Yavrum dokunmadın daha yemeğine ne bahçesi, kime diyorum Ahuzar?''

Babamı duymamazlıktan gelip çıktım bahçeye. Dolan harelerim, yüzüme vuran sert rüzgarla sızladı. Bu kadar kolay olmamalı, çektiğim onca acı onun bir hareketi le eskilere dalıp içimde i o küçük alacalıyı çıkarmamalıydı. Yaşattığı onca şeyden sonra hala nasıl da kalbim bu denli gümbürder? Gecenin ayazı şahit değil miydi bana? Gündüzün çilesi, güneşin kavurucu sıcaklığı şahit değil miydi acılarıma? O zaman neden her şey bana onu hatırlatıyordu? Neden koşup sarılmak istiyordum?

'' Ahu?''

İşitmemeliydi kulaklarım onun adını, hadi işitti bu kadar hızlı çarpmamalıydı kalbim onun sesine!

'' Ne?''

'' Bu soğukta ne bahçesi, gelsene içeriye üşütecek-*

'' Sana ne? SANA NE CİHANGİR AĞABEY! Sana ne ağabey?!''

Hareleri hüzünle gökyüzüne çevrildi.

'' Kinini akıt Ahuzar, konuşalım böyle geçmeyecek''

'' Geçen bir şey yok! Benim de seninle konuşacak bir şeyim yok! Sen gittin! Duydun mu?''

'' Geldim ama Ahuzar!''

'' Ne geldin ya ne geldin? Geldin de ne oldu? Madalya mı takalım? Geldin eski yerden devam mı edelim?''

Koluma uzanıyordu ki bir adım geriledim.

'' Beni iten o ellerin şimdi bana dokunmasın! Yakarım!''

Ellerini havaya kaldırdı.

'' Tamam dokunmuyorum. Ahu lütfen doldurma şu gözlerini''

'' Ahuzar! Benim adım Ahuzar! Dinle beni, etrafımda dolaşma! Tamammı! Artık hiç bir şey eskisi gibi değil, Git Çiçeğe, ona buna ama bana gelme Cihangir! Mahalle şahidim olsun seni ateşe veririm. Sakın, sakın bana bir daha gelme.''

Gözlerinde ki o duygu, adını anlamlandıramadığım göz yaşları gecenin sessizliğine karışırken döndüm arkamı.

'' Sen gittin, sen zaten hiç gelmemiştin. Sen benim en uzak hissettiğim kişisin''

Derin bir nefes işitirken kapıya yaklaştığım da gördüm Funda teyzeyi. Kaşları şaşkınlıkla havadaydı. Dudakları aralandı, geri kapandı. Bir şey diyemedi. Onu es geçerek hızla odama girdim.

Kalbim yerinden çıkacaktı, kapıyı ardımda kapatıp sırtımı kapıya yasladım, elimi ağzıma sertçe boca ederek çöktüm karanlık odaya. Hıçkırıklarım içimde patlarken bir şeyi atlıyordum.

Cihangir, benim en uzak, ama en yakın hissettiğim kişiydi...

🍒

Çerezlik oldu, idare edin. Biraz yavaş ilerliyor, taşları tam oturtmak istiyorum çünkü, lakin ileriki bölümler de hareketlilik söz konusu olacak:) Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen..

 

 

 

Loading...
0%