Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 4* Bıraktığın yerdeyim, ama iyi değilim.

🍒

'' Amma abarttın anne!''

Annem elinde ki sarı bezi indirirken bana ters bir bakış yolladı.

'' Neyi abartacağım kız! Kuzenin evleniyor senin, ne bu rahatlık? Güncihanım bana rahmetli kız kardeşimin hediyesi!''

'' Tamam da senin kızın evlenmiyor ki, ne bu telaşe? Güncihan abla zaten buraya gelmeyecek, diğer teyzemden çıkacak sakin ol''

Annem bana bir parça hak vermiş olacak ki durdu, derin bir nefes soluyup çöktü yerine.

'' Eee doğru diyorsun. Madem öyle hadi o zaman bir çay içelim çıkalım. Millet toplanmıştır.''

Güncihan rahmetli teyzemin emanetiydi bize, İstanbula gelin gidiyordu. Kınası vardı bu akşam, gece sonun da akraa istilası vardı bize.

'' Çay hazır, gel kurabiye de kardım zaten''

Oyalı beyaz yazmasını düzeltti gülerek.

'' Eh kimin kızı!''

Annemin duygu değişimine göre sıfatlanırdım. Sinirliyse halası kılıklı, mutluysa anasının kızı...

Biz bir çay molasından sonra hazırlanmaya konulmuştuk. Ağabeyim babamla diğer teyzemde akrabaların yanındaydı. Şuheda ve annem hazırlanıp teyzemlere çıkmıştı erkenden. Ben ise Sema ile birlikte bizim evde hazırlanmıştım. Bana kalsa bir etek bir gömlek giderdim ama Semanın tatlı söylenmelerine dayanamayıp annemin benim için alıp dolapta yıllandığı elbiseyi giyindim. Beyaz, dizlerimin biraz üstünde balon kol, minik çiçek işlemeleri olan beli açık bağlamalı bir elbiseydi. Belime uzanan saçlarımı kıvırtmış, hafif de bir makyaj yapmıştık.

'' Kim bizi alacak?''

O da dizlerinin üstünde biten sade pembe bir elbise giymişti.

'' Ağabeyim gelir. Nunu yok mu?''

Cıkladı, telefonunu açıp Nununun sarılı kaşını gösterdi.

'' Patlatmışlar kaşını''

'' Hadi ya, nerede?''

'' Psikopat Halile sarmış. Cereni rahatsız ediyormuş''

'' Vay ibne!''

Sema küfrüme gülerken çalan zil ile koştuk salona. Sema kapıyı açtı, ben beyaz topukluları ayağıma geçirirken bir yandan da ayağımı kaldırmış giyiniyordum. Elbise dizlerimin üzerine çıkıp bacağımı çıplak bırakırken kapıda karşılaştık onunla.

'' Ben bırakacağım sizi, Fiko yo-

Bakışlarımız buluştuğun da yutkunduk ikimiz de. O, takımların içinde nefes kesici gözüküyordu. Cihangir oldum olası şıktı, gömleğini üstünden eksik etmezdi.

Bakışları bacaklarımda durdu, kaşları çatıldı.

'' Üstüne bir şey almayacak mısın?''

Ben hala heyecandan konuşamayacak kıvamdaydım.

'' Niye alsın ki, yaz ayındayız ağabey''

Cihangir Semayı sanki yeni fark etmişti, biçimli saçlarından avuçlarını geçirip ensesini kaşıdı.

'' Hava akşama serinliyor ondan, alın üzerinize bir şeyler. Sokakta olacak kına, bu halde donarsınız''

Yaz geceleri bile sıcacıktı ama yine de elime ince bir hırka aldım. Sema koşup öne binerken bende kapıyı kitleyip öyle geçtim. Aynadan arada bana bakıyor, yolculuk bu şekilde devam ediyordu. Kapının önünde ki bir grup erkek Cihangire bir baş selamı verirken Sema hızla inip halaya yetişmeye çalıştı.

'' Ahu, Alacalı. Çok erkek var. Mümkünse oturduğun yerde dizlerine ört hırkanı''

'' Bu sıcakta?''

Sesli bir nefes verdi, beyaz gömleğinin altında ki kasları belirginleşmişti.

'' Kafayı mı yiyeyim Ahu? Ha sen söyle?''

Kafayı yeme be- Salak Ahuzar! Kardeşi gibisin de ondan! İçimde ki burukluk, nedeni bilinmez canımı sıkarken indim araçtan, oda hızla arkamda seyir alıp ilerledi...

🍒

Ruhumun sancımaları hep vardı, biri gelir dünyanızın benmerkezine tahtını kurar, biri gelir canınız olur lakin yoldaşınız olamaz. Hayat hep iki yol içinde ilerler, önemli olan hangi yolu seçtiğiniz değildi, seçtiğiniz yolda nasıl ilerlemeniz gerektiğiydi.

Vurallar döneli neredeyse bir ayı devirecekti, o rakı balık gecesinin üstüne de bir hafta kadar kimseyi görmemiştim. Ne Sameti, ne de ağabeyini. Funda teyze ufak bir çanta ile annemi de alarak Yalovaya kız kardeşinin kış için dizayn ettiği evine gitmişti. Babam da Selim amcayı alarak İstanbula balığa gitmişti. Şuheda stajda, ağabeyim de işinin başındaydı.

Aslında her şey normaldi, lakin zaten o güne iyi bir başlangıçta uyanamamıştım. Kafam kazan gibiydi, işe gitmeyi pas geçerek izin formumu attım Musa amcaya. O da zaten artık izne çıkmamı, yarında gelmememi tembihlemişti.

'' Anne''

'' Kuzum, günaydın uyandırdım mı?''

Yatakta boş boş uzanmış beyaz tavanı seyrediyordum.

'' Yoo, uyanıktım.''

'' Dolapta böreklerden var çaya ısıt kendine''

'' Yaparım bir şeyler, siz ne yapıyorsunuz?''

'' Funda teyzen sabah yürüyüşüne çıktı, biliyorsun oldum olası sevmem yokuş yürümeyi. Ay Ahuzar görsen burası cennet cennet. Bende mis gibi bir kahvaltı hazırlayacağım, serada yapacağız çiçeklerin içinde''

Funda teyze, o günden beri sanki bilerek benimle karşılaşmıyor gibiydi.

'' İyi annem, tadını çıkar. Babam da aradı sabah, iyiymiş. Ben de evdeyim belki bir kızlarla çıkarım falan''

'' Tamam kuzum. Öpüyorum çok Allaha emanet olun''

'' Sende''

Telefonu kapatıp köşeye koyarken odanın köşesinde ki boy aynasından kendime baktım. Saten şortum, üstünde ki uzun kollu gömlek pijama takımım, dağınık saçlarım ile tam bir depresyon kızıydım.

Sema: Kapıya in, Seyit reçel getirecek sana.

Zırlayan telefonumu elime alıp mesajı okumamla önce bir el yüz yıkaması yapmış ardından da saçlarımı ensemde toplayarak inmiştim aşağı. Seyit Semaların altında ki bakkalın ufak çırağıydı. Kapıyı araladığım da benimle beraber karşı evin bahçe kapısı büyük bir gürültü ile açıldı, gözlerimi bana öfkeyle bakan gözlere çevirdim. Cihangir, üzerinde ki kabanı, polo yaka lacivert kazağı ve açık renkteki keteni ile muazzam görünüyordu. Saçlarının kısalığı serseri bir hava katarken yeni tıraş olmuş cildinin üzerinde ki losyon henüz tazeydi, parıl parıldı.

'' Günaydın ablam''

'' Günaydın kuzum, bu soğukta seni mi yolladı ayarsız Sema''

Hava ayazdı, öyle ki kirpik donduracak cinstendi. Çıplak bacaklarımda dolanan sadece arsız rüzgar değildi, kabanının ceplerinde elleri, çattığı kaşları ile kalçasını tellere dayamış bizi izleyen bir diğer göz Cihangirdi.

'' Valla sabah Cemile teyze kalktı gül reçeli var sat diye getirdi, Sema abla da sana yolladı bir kavanoz''

'' Kahvaltı yaptın mı Seyit? Gel çay koyayım ararız ustanı yarım saatten bir şey olmaz''

'' Seyit! Gel koçum buraya siparişim var, yürü çay içelim senle dükkan da!''

Cihangirin tok sesi aramıza girdiğin de bıkkınlıkla kaşlarımı çattım.

'' Gideyim abla, görüşürüz sonra sana afiyet olsun.''

Gülümseyerek bir adım daha attım kapıdan. Kapının girişine geldiğim de Seyitin saçlarını okşadım.

'' Görüşürüz kuzum''

'' Yürü len, bacaksız''

Cihangir onu kolları arasına alırken Seyit halinden memnundu.

'' Ha abla''

Kapı tokmağında ki elim durdu, arkamı döndüğüm de ikisi de bana dönüktü.

'' Kadir ayyaşı, buralarda imiş. Dikkat et''

Cihangir kaşlarını çatıp hayırdır dercesine kafa sallarken Seyit ona anlatmaya başlamıştı bile, onları izlemeyi bırakıp eve girdim. Ruhum da bir rahatsızlık kol geziyordu.

Kadir, geçen sene beni mahalle de sıkıştırmıştı alkollü haldeyken. Ağabeyim yetişmese belki de daha da vahim şeyler olacaktı, tenim ürperirken bunları geri de bırakarak mutfağa adımladım. Kendime güzel bir çay demleyip oturdum reçelin başına. Gül reçeli çok severdim ve herkeste bana yapar getirirdi. Bacaklarımı koltukta bağdaş yaparken kızların grup aramasını yanıtladım.

'' Lan! Hani bize reçel hain! Yengenim ben senin, senin yeğenini taşıyorum ulan!''-Ceren

'' Sabah sabah megafon mu yuttun yenge? Karga daha bokunu yememiş, uyusana sen!''-Sema

'' Karga bokunu yemeden Ahuzar reçeli yedi ama!''-Ceren

Yüzümü buruşturarak öğürme sesi çıkardım.

'' Yiyorum ya, kusturtma!''

'' Neyse ki Nurullah dün akşam getirdi, kayınvalidem de olmasa...''-Ceren

'' Abartma yenge! Hayırdır bir grup sevdan tuttu herhalde? Nur eksik''

'' Onun için aradık zaten salak! Nurla Aykut limoni biraz. Aykut tutturmuş bu ay sonu nikah yapalım diye. Anlamıyorum ne bu acele?''

'' Niye, Nur daha yüksek lisans yapmıyormu?''

'' Yapıyor görümceciğim, anlamadım bende Aykut hamile herhalde acelesi bu''

Hepimiz gülerken Sema cıkladı.

'' Henüz bir bütün olamadı, x ve y hala kendi kadranları içinde.''

'' Sus be! Milletin cayır cuyurundan bize ne?''

'' Konuş konuş sonra bize ne, ey edep sen ne güzelsin!''

Semaya gülerken Ceren arkadan Nurullaha kahvaltıya gelmesini söylüyordu.

'' Neyse kızlar işte, aileler dün aralarında konuşmuşlar. Madem gençler istiyor, başlayalım hazırlıklara diye. Aykutta Nurla gidip dün ev tutmuşlar. Sakine ninenin evi. Güzel ev, temizlik için iki kadın tutmuşlar, eşya bakacaklarmış bugün. Akşama kahve için bizde toplanın, o zaman anlatacaktı zaten.''

'' Önden bir fragman mı geçelim dedik yenge?''

'' A size de iyilik yaramıyor!''

'' Ceren, kırmızı boxerım nerede yavrum ya?''

'' Oha, oha Ceren. Lan tüm özelinizi serptiniz!''

'' Ahuzar, sende başlama! Kırmızı don hiç mi görmediniz!''

'' Hadi yenge, ağabeyimin kırmızı donunu yıllardır biz gördük, şimdi lütfen aramıza kırmızı donu sokma. Git kocanla ilgilen.''

'' İyilik yapanda kabahat! O gül reçelini getirecektin kızım korkulu rüyanım artık ona göre!''

Telefon hattı kesildiğinde Sema bıkkın bir nefes verdi.

'' Bu kız böyle değildi, hamile olduktan sonra değişti anasını satayım!''

'' Boşver hormonlar''

Reçelden bir kaşık daha alıp damağımda kalan tatla mırıldandım.

'' Ellerine sağlık valla Cemilemin''

'' Söyleniyordu sana gelmiyorsun diye''

'' Geleceğim yahu, akşam uğrarım''

'' İyi o zaman, konuşuruz öpüyorum''

'' Görüşürüz canım''

Telefonu kapadıktan sonra gün bana o kadar klasik geçmişti ki, ağabeyim arayıp Ayşe ile yemekte olacağını Şuheda da Sametle olacağından akşamda tektim. Üzerime kot bir pantolon, gri bir kazak ve deri ceketimi alıp anahtarı da almayı ihmal etmeyerek çıktım evden. Amacım sadece Semalara gitmekti, lakin ben evin kapısını kitlerken duyduğum ses ile yerimden sıçradım.

'' Börülce''

Çocukluktan beri bir takma adım vardı, börülce. Börülce yemeğinin her türlüsünü sevdiğimden, küçükken börülceleri ayıklayıp çiğ çiğ yememden dolayıydı bu lakap. Kafamı çevirdiğim de denk geldim Kadir ağabeye. Zayıflamış, kirli sakalları uzamış saçlarına aklar düşmüştü. Elinde ki kese kağıdında bir içki şişesi leşliğini konuşturuyordu yine.

'' Beni duymamazlıktan mı geleceksin?''

Yerinde duracak hali yoktu, bulaşmak istemedim. Kıştı, sokaklar ıssızdı akşam vakti herkes evindeydi. Tökezledi bir kaç kez arkaya sendeledi.

'' Bak, ağabeyinin dayağı işe yaramadı! Buradayım karşında''

Hıçkırdı, pis nefesi dağıldı etrafa. Anahtarı tutan ellerim tir tir titriyordu.

'' Git buradan, polis çağıracağım''

Telefonuma sarıldığım da sert bir hamle ile elimi itekledi, telefon elimden düşüp yeri boyladı.

'' Manyak mısın sen ya?''

Bana donu gelmeye başladıkça yüreğim sancıyordu.

'' Sana manyağım, ne olur lan bir kere versen?''

Kulaklarım duyduklarımla tıkanırken artık dizlerim titremekten yorulmuştu.

''Çekil şuradan ağabeyim gelir birazdan!'

Dinlemedi. Pis pis gülüyordu. Bir kolu bana uzandığında dudaklarımdan bir çığlık firar etti, onu itmek istedim ama o buna engel oldu. Daha da yapıştı bedenime, midem bulanıyor başım dönüyordu. Elimde ki anahtarı alıp kapının deliğine yaslamıştı çoktan.

'' Şimdi gireceğiz eve, ben seni bir güzel becerece-

'' Önce ben seni becereceğim sikik herif!''

Etin ete çarpma sesi ile gözlerimi araladığım da karşımda ki Cihangirdi. Kapı önüne çöktüm bedeninin bedenimden ayrılması ile, göz yaşlarım sicim gibi akarken Cihangir onu çoktan yere sermişti.

'' Seni orospu çocuğu! Nasıl dokunursun lan ona? Lan ben bile elimi süremiyorum korkudan sen nasıl dokunursun ibne!''

'' Abla dikkat et, Kadir ayyaşı buralarda''

Cihangirin varlığı bana Seyitin cümlesini hatırlatmıştı. Kalbim yerinden çıkacak, Cihangir adamı öldürecekti.

'' Cihangir''

Korku, bedenimde diriydi. Rahattım, yanımda o vardı, söylemim onu durdurmadı çünkü duyacağı kadar yüksek değildim, sesim içime kaçmıştı sanki.

'' Cihangir!''

Tüm gücümle bağırdım, durdu. Elleri kan revan içindeydi, içki kabanına dökülmüştü, Kadir dizlerinin üstüne çöküp kustu, kafamı çevirdim ve öğürdüm. Elim ağzıma giderken kolumdan tuttu, gecenin ayazı üzerimize ikinci bir ağırlık olarak çökerken belime sarılı elleri beni kendine çekti, Kadiri görmemi engelledi. Yaşlar sicim gibi akarken kafam yuvasını bulmuştu, Allahım kokusu, kokusu bile değişmişti ama şu atan yüreğinin tınısı hiç değişmemişti. Kulağım uğulduyordu, öğürme sesleri kesildi. Burnuma dolan alkolle karışık onun kokusu beni mest ediyordu.

'' Şşşş, Ahum, alacalım ağlama kurbanın olayım o herifi öldürmem için sebep verme, polisi çağırdım gelecek!''

Ellerim düşüktü, onu tutamayacak kadar boşanmıştı. Bedenimi tutmasa yığılacaktım. O beni hasretle kucakladı, senelerin acısını çıkarmaya çalıştı belki de ama benim şu an düşündüğüm tek şey korkumdu. Kalbim, artık atmayı bırakacak cinstendi. Aldığım derin nefesle anladım nefesimi tuttuğumu, genzime doldu kokusu, ihanet etti ruhum, onun varlığı ile huzur buldum.

Lanet olsun!

'' Piç!''

Arkamız da duyduğumuz ses ile gözlerimi açtım, ayaktaydı, zar zor dursa da ayaktaydı, elinde ki bıçağı gördüğüm de ufak bir çığlık savurdum, Cihangir arkasını döndü, elini bana mesken tutarken o an ne bir arbede ne bir tepinme, tek bir el hareketi. Sallanan bıçak genzinden kaçan boğuk bir inleme ile anladığım kadarı ile Cihangire geldi. Sırtının arkasından kayık bakışlarını görüyordum Kadirin. Siren sesleri geldi, bıçağı tek bir seferde çıkardı, Cihangir ağzının içinde kısık bir küfür savurdu, dizlerinin üzerine düşerken dizlerim de beraberinde kıvrıldı, onu belinden yakaladım. Birlikte düştük, karşımızda ki ayyaş koşamadı bile, sendeledi yuvarlandı.

Anın şoku geçmemişti. Ellerimde hissettiğim ılık sıvı ile bir çığlık savurdum. Göğsüme yaslı sırtı sertti, omuzları gerilmişti.

'' Yardım edin!''

'' Şşş, bağırma, Ahu-

'' Konuşma Cihan! Konuşma!''

Ve zikrettim, ona ilk aşkımı itiraf ettiğim de dillendirdiğim ismini zikrettim. Gülümsedi, yüzü kireç gibi olmuştu saniyesinde. Sokak sanki bu anı bekliyordu, ıssızdı. Polis aracı ani frenle durdu.

'' Yardım edin, yaralı!''

Cihangirin gördüğüm son şeyi bayık bakışları, elimi sımsıkı tuttuğu kanlı elleri ve temasımızı kesen gelen ambulansla onu benden alışları ve tanıdık bir çığlık. Cerenin çığlığı ile kendime geldiğimde Nurullah ağabey hızla yanıma koştu. Omuzlarımdan tutarken Ceren ambulansta ki Cihangire bakıyordu.

'' Ahuzar, kardeşim ne oldu?!''

'' Abi yalvarırım götür beni onunla hastaneye, abi-

Nurullah ağabeyin göğsüne sığındım, o beni hep anladı. Gecenin ayazında Cihangir ambulanstaydı, polisler Kadiri götürdü, Ceren ambulansla giderken Nurullah ağabey beni kucakladı, araca bindirdi. Ellerim de onun kanı vardı. İçime dolan pişmanlık beni mahfetti. Küçük Ahu, çıktı uyuduğu yerden. Onu uyandıran acı geçmişiydi. Düştü gönlüme, beddualarım, kendimi bilmeden konuştuklarım, Rabbime sığındım.

'' Yalvarırım ona bir şey olmasın, onu çok sevdim aldın benden sınadın yokluğunda. Yalvarırım bir ömür sına ama ona bir şey olmasın!''

Araba ambulansı takip ederken sokağın lambası terk edildiğim yeri cılız aydınlatıyordu. Bakışlarım kaydı, şimdi ben o buhramın içindeydim.

Bıraktığın yerdeydim. Ama iyi değildim...

🍒

Minik çerezlik oldu, bu aralar yoğun bir dönemdeyim. İdare edin kuzular, ve yorumlarınızı eksik etmeyin:)

 

Loading...
0%