Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 5* Bir boşluk var, yeri dolmuyor..

🍒

'' Şu örtüyü düzgün örtsene''

Uzun saçlarımı örten, ya da örtemeyen beyaz örtüyü eline aldı Cihangir ağabey. Yine her zamanki gibi beyaz gömleği, lacivert pantolonu ile mükemmeldi.

'' Ya karışma! Sanki ben evleniyorum!''

Sen iflah olmazsın der gibi baktı, örtüyü kalın avuçları içine aldı ve önde ki iki tutam saçımı kulağımın arkasına attı, çok yakındı. Kalbim, öylesine çarpıyordu ki, kalbim öylesine derinden sarsılıyordu ki kabul etmek istemediğim bu hisler menengeç gibi tutmuştu yüreğimi. Uzun kıvrık kirpikleri açılıp kapandıkça kömür karaları parlıyordu. Saçlarımı arkaya itti, örtüyü saçlarımın üzerine örttü. Alttan fırlayan kaküllerimi de itti içine. Parfümü, hep sandal ağacı kokardı. Onun parfümcüsü alt mahalle de ufak bir koku dükkanı olan Necmettin amcaydı. Özel olarak sadece ona yaptığından onun kokusu başka bir yerde yoktu.

'' Saygın olsun, hoca efendi gelecek şimdi''

Sözü duyulmuş gibi girdi içeriye hoca efendi. Bugün mahalle de çok sevdiğimiz Gülizar abla ve ona deli divane Hazer ağabeyin dini nikahı vardı, hepimizi yanlarında görmek istemişlerdi. Annem Gülizar ablanın eşarbını düzeltip hoca efendinin yanına bir bardak su koydu.

'' Hoş geldiniz''

'' Selamun aleyküm''

Cihangir de yanıma oturdu, kokusunu solumak zaten zorken kolu koluma değiyordu, sıcaklığı tüm vücuduma yayılıyordu.

'' Kıpkırmızı kesildin börülce, hayırdır?''

Gıcık bir şekilde omuz silktim. Yanaklarım, kızarmıştı. Hep kızarırdı.

'' Sıcak''

'' Bu soğukta? Kar var dışarıda Börülce, ne sıcağı''

Kaşlarımı çatarak öne döndüğüm de artık durmak istemediğim için yanında bir hışımla kalkarken karşıdan gelen tanımadığım bir adamla çarpıştım. Yanımda ki beden anında kalkıp beni belimden yakaladı.

'' Dikkat et birader!''

Cihangir beni kendine çektiğin de ellerinin sıcaklığı içimde ki arsızı ortaya çıkarıyordu.

'' Affedersin ağabey''

'' Dikkat et Ahu, ne bu acele yüzleriniz birbirinize girecekti!''

Alnında ki damarlar belirginleşmiş, kaşları çatılmıştı.

'' Ben, bir anda-

'' Kalkma, kalkma Ahu! Yanımdan kalkma! Bir de bön bön bakıyor it!''

Belimde ki eli koluma çıktı, beni yanında oturttu.

'' Nikah kıyılsın kalkalım''

'' Olur''

Şaşkındım, heyecanlıydım ama bir o kadar da kırgındım. Kime neye neden üçlemelerine cevabım yoktu.

'' Asma alacalı suratını, özür dilerim desibelim yükseldi''

Çenemden tutup kendine çevirdiğin de dizimde ki ellerim titredi.

'' Dondurma alırsan ödeşiriz''

Dedim gergince gülümserken. Güldü, incileri göründü, dudağının kenarında ki ufak gamzesi belirginleşti.

'' Söz, gideceğiz''

Sözünü hep tutardı, tuttu da. Tutardı dimi sözlerini, tutardı...

🍒

Yürek yangını diye bir gerçek vardı, karnımda ki alev topları lavlarını yüreğime akıtıyordu, bir hazımsızlık vardı içimde. Vardı, hiç geçmemişti..

Hastanenin duvarında ki saat neredeyse sabaha karşı beşe geliyordu. Cihangir ameliyata alınmıştı, şanslıydık ki bıçak derine gidemeden çıkarılmıştı. İyiydi, normal odaya alınmıştı. Polisler ifadeye gelmişti, Kadir için şikayetçi olmuştuk. Ağabeyim ve Şuheda yanımızdaydı. İkisi de çok korkmuştu.

'' Nurullah, kardeşim Ceren perişan oldu. Bak iki canlı, gidin hadi siz''

Her birimiz bir köşedeydik, Samet ayaklandı.

'' Ağabey, eğer gitmem dersen ben götüreyim. Abla kalk hadi''

'' Nereye gideyim kardeşim bu haldeyken Fiko? Cerenim, Samet seni götürsün''

'' Ahuzar mahfoldun, sen de gel benimle''

'' Sen git Ceren, ben kalacağım''

'' Peki, ben yemek yaparım size, Cihangir ağabeye de bir çorba kaynatırım''

Samet Cereni götürürken ağabeyim saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

'' Abim, korkma bak yakalandı o it. Yapamaz bir şey sana''

'' Abla, perişan ettin kendini bak Cihangir ağabey iyi''

Kolum kanadım kırılmıştı sanki, ellerimde ki kan temizlenmişti ama yüreğimde ki katran yeri yerindeydi.

'' Cihangir Vural'ın yakını siz misiniz?''

Gelen doktorla ayaklandık hepimiz.

'' Biziz''

dedim.

'' Geçmiş olsun, hastamız uyandı. Yormadan görebilirsiniz. Enfeksiyonu yoktu, taburcu edelim evde güzel bakılır. Hastamızın anemi problemi var. İlaçları yazdım, sistemde aktif görebilirsiniz. Geçmiş olsun''

'' Sağolun doktor bey''

Ağabeyim doktorla ilaçlar için konuşurken Şuheda kolumu sıvazladı.

'' Abla, sen girsen?''

Ayaklarım geri geri gidiyordu, girmek isteyen yüreğim çırpınıyordu. Lakin ayaklarım yerinde sayıyordu.

'' Şuheda, ben bir ağabeyime bakayım sen gir. Nurullah ağabey sen de girebilirsin''

Nurullah ağabey kollarımı sıvazlayıp beni kendine çevirdi.

'' Her şeyi kenara bırakarak gir bu odaya, sana yaptığı haksızlıkları, senin yaptığın hataları ve her şeyi bir kenara bırak. O senin hayatını kurtardı, bunun bedelinde yatıyor şu an ve artık kabul etmeliyiz ki Cihangir seni bekliyor Ahuzar. Kurban olduğum, kardeşim benim. Şu yüreğinin yangının yıllardır bir ben bilirim, geçti desen de inanır mıyım? Şu gözünde ki korku o kadar derin ki, Fiko bile şaştı kaldı. Gir o odaya ben oyalarım burayı, gir ve bu odadan her şeyi bitirip öyle çık. Yoksa sen de, aha şu güzel kalbinde, daha çok çırpınır''

Derince yutkundum, alnıma ufak bir öpücük bıraktı.

'' Hadi kardeşim, sen gir. Şuheda sende yoruldun bir tost yiyelim hadi''

Şuheda sıkıntı ile nefesini verdi, Nurullah ağabey onu kolları arasına alıp uzaklaştı benden. Terleyen avuçlarımı dizlerime sürttüm, dağınıktım. Saçlarımı tokayla gelişigüzel bağlayıp kapıyı tıklattım.

'' Müsaidim''

dedi, cılızdı sesi. Kapının tokmağına asılıp eşikten geçtim. İnce mavi bir çarşaf çıplak göğüslerinin üstündeydi, koluna bağlı seruma takıldı gözüm. O iğnelerden, hastanelerden hiç hoşlanmazdı. Buruk bir tebessüm peydah etti dudaklarım da, doğrulmak için elini yatağın yanlarına attı.

'' Rahatsız olma''

dedim, telaşla yanına oturdum. Önce şükür ettim Rabbime, ' şükür'.

'' İyi misin?''

Solmuştu teni, garipti. Bir kaç saat önce kanlı canlı yanımda olan Cihangir, şimdi beti benzi atmış yatıyordu.

'' İyiyim, ağlama artık''

Hangi ara döküldü yaşlarım bilmiyorum. Nurullah ağabey haklıydı, bir son lazımdı bize. Biz yarım kalmıştık, bir daha olamazdık bunu biliyordum. Şimdi onu burada böyle endişe ile beklemek içimde ki alacalı Ahuya ihanet ettiğim gerçeği, vicdanımı sızlatıyordu.

Nasıl da içli ağladığını hatırla, sağanak yağmurun altında, terk edildiğin yerlerde ağladığın Allahına yakardığın günleri hatırla...

'' Cihangir, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Benim yüzümden böylesin, özür dilerim ve teşekkür ederim. Gelmeseydin, o ruh hastası bana-

Yüzü kasıldı, kaşları alayla havaya kalktı.

'' Bir bok yiyemezdi! O itin nefesini kesmeliydim orada! Özür dileme, yalvarırım böyle durma''

Bugün kurduğumuz cümle sayısı, geldiğinden beri iki çiftin ilk defa üstündeydi.,

'' Cihangir-

Sözümü kesti, belki de hissetti bir konuşma olacağını. Gözlerini benden çekti.

'' Yağmur çoktu, işten çıkmıştım. Paramı denk ettirmiş, kuyumcu Salih dededen bir yüzük istetmiştim. Kafama koymuştum, senin de hislerin olduğunu öğrenmiştim gam yer miyim hiç? Ölsem en mutlu adam olarak ölürdüm. Alacalımın gönlü bendeymiş''

Yutkundu, boğazı kurumuştu kalkıp su verdim, buz gibiydi parmakları parmaklarımı teğet geçerken. Kalkıp açık camı kapadım, suyu içip kenara bıraktı.

'' Zorlama kendini''

'' Şimdi, ya da hiç Ahu, takaatim, dayanacak gücüm, sana olan bir gram özlemimin beklemeye gücü yok artık.''

Gözlerimi kaçırdım, şimdi bana burada sarılsa, geldim affet dese affedecek küçük Alacalısı ayaktaydı, her an koşabilirdi ama yapmamalıydı. Yapmamalı..

'' Salih dede aradı, yüzük hazır gel dedi. Aklıma yerleştirdim, niyetim ciddiydi. Çıkacaktım babanın ananın karşısına, böyle böyle tutuldum. Ulan dedim, demeyecek mi benim kızım daha lise sonda! Eşek kadar adamsın, utanmadın mı diyecekti? Hakkıydı, ama sen de seviyordun. Ben zaten ezelden beri, durmadım. Ufak bir isteme dedim, zaten iki ay sonra mezundun. Üniversiten biter bitmez de kurardık yuvamızı. Ev hazırdı, ben de o zamanlar olgun değildim ki, kanım deliydi. Dedim olur, o gece mesaj attım. Seyir parkına gel diye, yüzüğü verecektim. Zincir bile yapmıştım, ailenin yanında rahat takamazsın diye.''

Gözümüzden aynı hızda bir damla süzüldü.

'' Babanı aradım, Naci amca seninle konuşmam gerekiyor dedim. Konuşalım aslanım dedi, eve geldim. Annem, ağlıyordu. Babam işten nasıl geldiğini bilmiyor o telaşla, polisler eve gelmiş, dağıtmış her yeri. Sameti arıyorlar. Bursanın çıkışın da ağır dozda uyuşturucu ile baygın halde bulunmuş. Bir de bir adam, öldüreceğim sizi diyor. Kızımın namusunu kirlettiniz diye. Babam kalp krizi geçirdi o dakika apar topar hastaneye.''

Bakışları karardı, Selim amcanın kriz geçirdiğini bilmiyordum.

'' Sameti de hastaneye getirdiler, kızın ailesi de geldi. Kavga gürültü, tecavüzcü ilan ettiler kardeşimi. Yapmaz dedim, lakin dinletemedim. Onlar Sametin uyanmasını beklediler öldürmek için biz babamın ameliyattan çıkmasını. Hollanda dan amcamın kriz meselesi çıktı o gece, annem sormadan almış biletleri, ameliyattan çıksın gidiyoruz dedi. Samet uyandı sabaha karşı onları gönderdim. Olay taze, adamlar nöbetteler Sameti öldürmek için. Bana geldiğin gecenin sabahı sıkıştırdı ailesi beni, gidin dediler. Asla yaşatmayız burada dediler karşı çıktım. Fiko geldi, öldürür bunlar sizi manyaklar git dedi. Gidemem, seni nasıl bırakırım diyorum. Ama o gün bir tehdit aldım. Şuhedanın bahçede oynarken fotoğraflarını çekmişler, senin de lise çıkışını. Ya soyunuzu silersiniz Türkiyeden ya da mahalleyi tarar öldürürüz hepsini diye ki parkta çıkan yangın da gözdağıydı.''

Şok olmuşçasına ona bakıyordum, o gün çıkan yangın tesadüf sanırdım, Funda teyzelerin evde olmayışı da memlekete gittiklerindendi bilirdim..

'' Seni ortaya attılar, o akılla kabul ettim, ama senin ve kız kardeşinin resimlerini çeken pezevengi de bir güzel dövdüm. Sonra da her şeyi bıraktım, seni kalbime gömdüm, gittim. Gitmek zorunda kaldım''

Beynimde yankılanan çığlıklarım, hastalıktan yataklara düşüşüm, terk edilişimin acı hüznü çöktü boğazıma, yutkunamadım. Beni bıraktığı sevmediğinden değilmiş, sevdiğindenmiş. Sevinemedim. Ruhumu sıktılar, zincirlerim geçti kollarıma, tırnaklarımın dipleri acıyordu tırmalamaktan.

'' Ben, yani ben bilmiyordum''

Sametin bu denli durumuna vaakıf değildim, Allah beni kahretsin neler demiştim ona.

'' Sonrası karanlık, ağlattım seni, geberseydim keşke! Oldu olan''

Geçmişe dönüp o bitik kıza sarılabilir miydim? Yapabilir miydim? Anları durdursam, Cihangire sarılsam kocaman, ben çok bekledim sen gelmedin desem teselli etse o ağlağa haksız olurdu değil mi?

'' Olan oldu''

'' Olan bize oldu, pişmanım açıklayıp gidebilirdim. Ben bilmez miyim gözünden akan gönlünün sancısı''

Elimin tersi ile sildiğim göz yaşlarımla derin bir nefes aldım.

'' Hakkımı helal etmedim sana, kendi içimde dillendiremedim. Yapamadım, helal etmiştim hep bir kere etmeyişim kahretti beni. Helal olsun, Cihangir hakkım sana helal olsun''

Uzandım, her şeyi göze alarak uzandım eline. Kemikli elleri ellerim arasındaydı. Şaşırdı, dolan kömürleri sızarken dumura uğramıştı.

'' Sen bana iyi şeyleri çağrıştırmıyorsun. Ne ben o büyümekte aceleci olan körpeyim, ne de sen kanı deli akan Cihangirsin. Zaman ikimizi de yıprattı. Bundan sonrası yok Cihangir. Ne ben ne de sen eskisi gibi olamayız. Ama affettim, kinci bir insan değilim. Ama sana kin tutmuştum. Nefret besleyen hiç olmadım ama senden nefret ettim ya da sandım sadece. Lakin bitti, yüreğimin yangını dediklerin ile söndü. Sen gittin, elinde değildi evet iyiliğimiz için ama beni yaktın Cihangir. Yaktın sen beni. Ben yandım, o ufak kız çocuğu, koynuna girmek için gün sayan Ahu, alacalın yandı. Ahuzar kaldı geriye. Dudaklarıma boyandığım kırmızı o gece kanımı aldı. Çekildi resmen iliğim kemiğim. Ben o beyaz elbisemle sana geldim, bedenimi sunmaya, o gece girdiğim on sekizin verdiği özgürlükle geldim kadının olmaya. Hazırlandım, sana hazırlandım ama sen beni o ayazda, yalın ayak tek başıma bırakıp gittin. Bunlar sindirilir değil, kaldı ki benim yaptıklarım?''

Derin nefes aldı, bilmiyordu ki o gece onun olmak istediğimi, hiçte öğrenememişti.

'' Sana beddualar ettim, öl istedim. Hiç olma istedim. Benden sonra mutlu olama istedim, dualar ettim, şimdi burada böylece yatman o dediklerim aklıma gelince kahroluyorum. Benden uzak dur, senden uzak durayım. Yanaşma bir el uzatma, o el tutulamazsa kahrolurum. Aramıza zeytin dalı salma, kurumuş yaprakları dayanamaz, dal kırılır kahrolurum. Sen mahallenin deli kanı, Cihangir olarak kal ben ise Ahuzar olarak. Yapma Cihangir, ne sen sev, ne benim sana tekrar kapılmama izin ver. Yarım kaldık, keşke kalmasaydık ama oldu. Bitirelim''

Tek bir damla göz yaşı. O güldü burukça. Kafasını ağırca salladı.

'' Tamam, tamam nasıl istersen. Allah razı olsun senden, bu fani dünyada kısa da olsa aşkı tattırdın, ben, yine de o gece seni koynuma alamazdım. Korkardım, incinmenden, kırmaktan, saçının tek teline zarar vermekten. Ve hayır, hayır Ahuzar sen benim kalbimde zaten kadınımdın''

Kadınım'dın.. Acıttı.

'' Bitti, bundan sonra ne sen Ahusun, ne de ben Cihan. Bitti''

Niye ilk günün acılığı vardı bende? Neden acıtıyordu? Neden, niye neden! Ah, yüreğimin şu odalarının alevleri pencerelerimi kaplamış görülmüyor mu? Bir yangın içimi almış, Cihangirin dilinden bu ikinci bittiydi. Oysa ki o uzun zaman önce bitemez demişti..

'' Gülüm, kurban olayım şu ıslak saçlarla çıkma dışarı beni kanser etme!''

Omuz silkerek önümde ki hamburgeri yedim. Ne vardı canım hava yangın yeriydi.

'' Cihan'';

Parladı kömür karaları. İki dudağını yalayıp çenesinde ki gamzeyi bahşetti. Gülümsedi.

'' Söyle Cihanın sevdası. Söyle kurban olduğum''

'' Ya biterse?''

Dikleşti yerinde, sevmezdi olumsuz konuşmayı, konuşturmazdı da.

'' Allah korusun gülüm, at o sözcükleri dilinden. Bu kalp burada olduğu sürece bitemez! Ayrı kalsak bile ki rabbim korusun, bitemez!''

Ayaklarım bana ihanet etmedi, kalktım titrek dizlerimden destek alarak. Kapının oluğundan gelen haykırış sesleri Funda teyzeye aitti, haber vermiştik anca gelmişlerdi. Babamlar da balıktan. Çıktım odadan, Funda teyzenin bana bakan yaşlı gözlerini görmezden geldim, ağabeyimin bakışlarını, Şuhedanın göz yaşlarını, annemin iç çekişlerini, Nurullah ağabeyin bana aferim der gibi bakışlarını es geçtim. Ve bitti, onun dilinden de seneler sonra duymuştum. Bitmişti, biz bitmiştik.. Bir boşluk vardı ya, yeri dolmuyordu. Doldu, o boşluk ayrılık acısı ile doldu.. Cihangir ve Ahuzarın sonu olmuştu, sonunda sonlanmıştık...

🍒

'' Kız! Kız kalkıp yardım etsene hangi birini yetiştireceğim!''

Annem elinde ki sarma ile Şuhedaya bağırırken ağabeyim gömleğinin düğmelerini ilikliyordu.

'' Anne, lacivert takımım nerede?''

Sarmanın içli ellerimi yıkayıp balkonda ki çamaşır telinden kravatı aldım.

'' Al, körsünüz vallahi on kere önünden geçtin ağabey!''

Ağabeyim saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

'' Sağol güzelim''

Bugün en mutlu günümüze adımlıyorduk. Ağabeyim günler önce gelmiş onca mutsuz günlerin sonunu imzalamıştı. Ayşe ile nişanlanacaklarını duyurmuştu, bizde hazırlıklara başlamıştık. Bu gece aile arası yüzük kesilecekti.

'' Abla, Samet mesaj atmış işi yoksa gömleğimi ütülemeye gelebilir mi diye?''

Vurallar ile aram, limonu değildi ama en azından rahattık artık. Bir buçuk hafta kadar geçmişti. Kadir tutuklanmıştı, sabıkası doluydu İstanbul Silivri cezaevine gönderilmişti. Kolay kolayda çıkmazdı. Cihangir ile o günden sonra bir kere bile karşılaşmamıştık. Funda teyze beklediğimin aksine beni koruduğu için mutluydu, en azından iyiydik.

'' Funda teyzen söz tepsisi yaptırmaya gitti annem, sen git hadi''

Annem de farkındaydı, bittiğinin..

'' Tamam''

Üzerimde ki önlüğü çıkardım. Kalın kırmızı çoraplarımın içinde ki eşofmanımı çıkarıp sweatimi düzelttim. Hızlı adımlarla çıkıp ayakkabılarımı geçirdim ayağıma. Kafamı kaldırıp kapıyı kapadığım da karşı eve geçmek için adımlamıştım ki ismimin zikredilmesi ile döndüm arkamı. Elinde poşeti, araçtan iniyordu Cihangir. Yüreğim hala böylesine atarken onu uzun zaman sonra tekrar görmek içimi bulandırıyordu. Yorgun hareleri vardı, üzerinde ki sweat ona farklı bir hava katmıştı. Lakin ismimi zikreden sadece o değildi.

'' Ahuzar!''

O bana bakarken gözüm onun arkasına takıldı.

'' Cihangir''

Çiçek arkadaydı, hemde üzerinde ki en güzel elbisesi ile. İsmi gibi, çiçek gibiydi. Gül kokusu buraya kadar geliyordu, Cihangirin solumaması imkansızdı. Ben arkama döndüğüm de o da Çiçeğe baktı kısaca. Ve arkamı döndüğüm de onu gördüm. Kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. Önüme döndüm otomatik. Cihangirin kızgıni kömürleri arkama bakıyordu, benim de onun arkasında ki kıza. Dönmüştü demek, hangi ara dönmüştü o? Dönen döneneydi.

Ben Cihangirin arkasında ki Çiçeğe bakıyordum, Cihangir benim arkamda kalan Kutaya bakıyordu. Mahallenin çıkmazı bizdik sanki, şimdi başlıyordu Börülcenin hikayesi, şimdi başlıyordu asıl yürek yangını. Mıhlanmıştık, dörtlünün mazisi, dörtlünün mahşeriydi adeta...

🍒

 

Loading...
0%