Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 7* Dostça ayrılsaydık, selamlaşırdık...

🍒


'' Şaka yapıyorsun! Seni öptü mü? Sana ilanı aşk mı etti! Ay anlatsana Ahuzar çatlattın bak Cerenin koca götünü!''

Ceren Semaya hayıflanarak bakarken Nur kahkahayı bastı.

'' Benim götü ne alaka? Sen kendine bak, kuru götlü!''

'' Kızım bir durun da kız düzgün anlatsın!''

Nurun sitemi ile herkes sustu. Çarşıda ki bir çay bahçesinde oturmuş, kızları da yanıma almıştım.

'' Öpmedi, ilan da etmedi. Sadece, gözlerin kör dedi gör beni dedi!''

Sema ağzı ile elini kapatıp bir ' abo ' çekerken Nur Cerene bir bakış attı.

'' Nurullah ağabey de Cerene aşkını ilan etmemişti ki, gör beni demişti. Aynı şey. Eeee, sen ne dedin?''

Sıkıntılı bir nefes verdim, çünkü onu omuzlarından ittirmiş, kaçmıştım.

'' Kaçtım''

'' Al işte, abi ben sana dört sezon bir Gossip Girl izletmedim mi? Aşk-ı Memnu, Yaprak dökümü? Ya sen Asmalı konağıda mı izlemedin doğru dürüst! Bu yaştan sonra sana ben flört koçluğu mu vereceğim?''

Ceren Nurun kafasına bir fiske vurdu.

'' Ne flörtü geri zekalı? Cihangir ağabey flörtlük yaşı geçti, adam okumuş elinde yıllık mesleği bile var. Bu saatten sonra Ahuzarı oyalamaz kaldı ki karakterinde yok. Biliyorsun ciddilik adamı!''

Sorunda burada peydahlanıyordu işte.

'' Sorunda bu ya! Ben daha lise sondayım!''

Kızlar bana uzaylıymışım gibi bakarken Nur cıkladı.

'' Seni an be an nikah masasına oturtmaz, o kadar da öküz değil''

'' Katılıyorum Nura. Eğitiminin bitmesini bekler!''

'' Yahu yenge, iyi hoş dedin de Fiko ağabey ne olacak?''

İkinci en büyük sıkıntı ise ağabeyimdi. Kendimi bildim bileli hep Cihangirleydim ama bir sıfatımız vardı. Ağabeyimdi o benim. Ama ona hislerimin olduğunu hissedeli bir hayli oluyordu. Platoniklik benim için sıkıntı teşkil etmiyordu ama şimdi hislerimin karşılıksız olmaması, aksine onun da benden hoşlanması en büyük sıkıntıydı. Ağabeyim duyarsa?

'' Senin ağabeyin ne zamandan beri sana karışır olmuş Ahuzar? Adam demiyor mu, istersen olmayacak birine aşık ol, ama yine de gel bana. Fiko ağabey bence sana değil önce Cihangir ağabeye kızar, sonra kabullenir. Gözü kapalı güveniyorlar birbirlerine''

Ceren haklıydı haklı olmasına ama, korkum güvenlerinin yitmesi idi..

'' Ayyyy, siz evlenirsiniz, minik bebeleriniz olur! Cihangir ağabey de iyi taşş-

Bu sefer hepimiz onu karambole getirirken yardım çığlıkları da işe yaramadı...

🍒

Ruhum hep yarımdı, hep eksiktim. O varken de tamamlanamadığımız için eksiktim, o yokken de ruhum yalnız olduğu için eksiktim. Şimdi tamamlanmıştım sanki. Kollarındaydım, kokusu buram buramdı. İhanetim umurumda değildi. İçimde ki Alacalı uzun soluklu bir uykudan uyanmıştı. Köşede bana bakıyordu, tek bir ortak noktamız vardı. Özlem.

Gece belli belirsiz uyandığımı hatırlıyorum, hala aynı pozisyondaydık ama onun üstü çıplaktı. Bedeninde ki yara izini okşadım bir süre. Bir süre de saçlarını, bütün gece ismimi sayıkladı. Ne zaman uyandığımı bilmiyorum ama, başımda ki ağrı ufaktan kendini belli ettiğinde seslere kalktım. Yanım boştu, gözlerimi açacak durumda bile değildim.

'' Oğlum, ailesi görse? Sordu nerede diye Samet zor toparladı durumu. Semada kalacak dedi, ya görseydiler bizde? Bu adamlar evimde çay içtiler!''

'' Anne! O sesinin ayarını kısar mısın? Uyanacak!''

Saat kaçtı? Boğazım kuruyordu. Funda teyzemiydi o? Görmüş müydü seni?

'' Bak Ahuzar bizim ilk göz ağrımız, onu biz de büyüttük. Mahallenin diline ismi dolansın istemem seni yakarım! Kurban olduğum, yıllardır yüzün gülmedi gurbette de burada da! Şimdi kan can geldi sana yanında o var diye ama bu böyle olmaz.''

'' Anne yeter! İn aşağıya, mümkünse teyzeme falan git, uyandığın da seni görürse utanır.''

'' Elbette utanır! Cihangir konuşacağız bu konuyu, nikahınız yok bir şeyiniz yok kızı almışsın koynuna uyuyorsun!''

'' Anne! Bir daha tekrar etmeyeceğim!''

Utançtan yerin dibine girebilirdim, ki yer ne zaman yarılır diye de hesap etmiyor değildim. İnce bir sızı vardı kaşlarımın ortasından burun direğime kadar. Üzerimde dünden kalma eşofmanlar, komodinin üzerinde ki telefonuma gelen sayısız bildirim vardı.

Sema: Ahuzar annenler bizdesin diye biliyorlar, uyuyor dedik annemle durumu nasıl toparlayacağız şaşırdım!

Sema: Ne boklar yiyorsun bilmiyorum ama kızlar da seni bende biliyor çaktırma!

Sema: Ağzına sıçayım senin Fiko ağabey beni aradı seni merak etmiş! Götümden kan geldi geçiştirene kadar!

Sema: Cehennemin dibinden Ahuzara! Uyan da bir güzel sıçacağım senin o ağzına!''

Sema: Onunlasın değil mi? Ah şu gönle söz mü geçiyor? Tamam artık arkanda olacağım, karşında değil! İnşallah sevişmemişsindir! Ahuzar bari uyandığın da ara da geleyim beraber gireriz eve!

Sema: Göt! İyi geceler..

Alnımı ovuşturdum, telefonu köşeye geri bırakıp sakince ayaklandım. Kapı aralandı, sesler kesildi. Cihangir elinde ki bir bardak su ile odaya girdi.

'' Uyandırdık değil mi?''

Üzerinde ki siyah ince eşofmanı, üstünde kısa kollu soluk gri tişörtü ile sabah şekeri gibi duruyordu. Şişik gözleri, toparlanmış rengi de cabasıydı. Boğazımı temizledim. Utanç yanaklarıma nüfuz ediyordu, sağ yanağın da gömleğimin izi çıkmıştı.

'' Funda teyze gördü mü beni?''

'' Hayır merak etme, ayakkabılardan anlamış, kapı kilitliydi zaten''

Ha! Kapı kilitliydi bide? Ne anlamışsa anlamıştır tabii ki!

'' Gitti mi?''

'' Evet, teyzeme yolladım. Kahvaltı edip-

'' Eve geçeceğim. Sema durumu Sametle toparlamış. Birlikte eve geçsek iyi olacak''

Hızlıca Semaya çıkıp kapıya gelmesini yazdım. Kısa sürede o da çıktım yazmıştı. Cihangir köşeye oturmuş, beni izliyordu kısık gözleri ile. Neredeyse göğüs çatalıma kadar açılan gömleğimi iliklemiş, dağılan saçlarımı ensemde sıkı bir topuzla toplamıştım.

'' Banyonu kullansam?''

Kafasını salladı, gözleri hala eteğimin açıkta bıraktığı bacağımdaydı. Ne hatırladıysa öfke dolu harelerini çekti.

'' Kullan''

Odanın içinde ki ufak banyoya girdim. Kapıyı arkamdan kapadım. Aynadan yansımama bakarken dağılmış görünüyordum. Rimelim akmıştı, yüzüm şişmişti. Dolabın kapağını araladım peçete almak için ama elim tanıdık, pembe şişe de ki saç yağına gitti. Benimdi, anılar zihnime doldu..

'' Ahu, saçlarını kurutalım hasta olma!''

'' Cihan! Kurutmasak hava zaten yanıyor?''

Burnumun ucunu dudakları ile öptü, ferah nefesi yüzümü yalayıp geçti

'' Kurutacağız Alacalı, olmaz hasta olursun. Oyalanmayalım, annemler gelmeden çıkalım''

Annemler ve annesi ufak bir tatil yapmışlardı. Şuheda da yoktu onlarla idi, ağabeyim de işteydi. Bende soluğu burada almıştım.

'' O zaman yağlayalım, yağı mı getirmiştim''

Kafasını sallayıp banyoda ki aynanın önüne geçtik. Pembe saç yağımdan bir tutam alıp saçlarıma yedirdi, sonra kuruttu, belimden sarılıp saçlarımı kokladı.

'' Mis kokulum. Yağ burada kalsın, Alacalı, kalsın ben de lütfen bir şeyin artık bende kalsın''

'' Kalsın''

dedim gülerek, gülüşüme takıldı. Kafama bir öpücük kondurdu.

Kesik kesik anıların ardından uyanan zihnim, bedenime ihanet ediyordu. Kaç yıl geçmişti, saklıyor muydu? Hoş, sürekli gelip gidiyordu ki buna mı şaşırmıştım.

Şaşırdığım tek nokta, onun hayatımda olmadığını sanıp aslında her anımda onunda oluşuydu. Dolan harelerimi elimin tersi ile silip yüzümü bir güzel yıkadım. Kuruttum, çıktım banyodan. Kafasını yatağın başlığına yaslamış, öylece duvarı izliyordu.

'' Sema gelmiş kapıda''

Kafamı salladım, yetindim sallamakla çünkü.

'' Ben gideyim artık, zaten rezil oldum annene''

Bıkkın bir nefes aldı.

'' Rezil olmadın, duydun mu?''

Cevap vermedim, zaten yeterince beynim meşguldü. Telefonumu alıp kapıya yöneldim.

'' Ben, çok çıkmak istedim karşına, gittiğimin gecesi buradaydım. Ağlıyordun. Ağlıyordun ve ben kendime lanetler yağdırdım. Adam mıydım ki seni üzdüm, gelemedim ama. Ne dersen de, gelemedim Ahuzar. İstersen bağır, çağır ama gelemedim''

Ne denirdi bilmiyorum, her şeyi öğrenmek boynumun borcuydu artık. Sesimi etmedim, o da zorlamadı. Çıktım odasından, peşimden gelmedi minnettardım bunun için. Evden çıktığım da Sema bekliyordu. Bahçenin kapısını temkinlice kapadım, evin önüne bir araç yanaştı. Samet, Semaya baka baka indi aşağıya. Sema ise koluma girdi, elleri titriyordu, soğuktan mıydı ondan mı bilinmez.

'' Yürü hadi, annen aradı sabah yine, aklı çıkmış kadının hastasın diye''

Yalan değildi, üzerimde bir kırgınlık, yorgunluk vardı.

'' Ahuzar''

Samet elinde ki poşetle kapıda dikildiğin de Sema telefonu ile uğraşıyordu.

'' Samet, nerelerdeydin?''

'' Annemi teyzeme bıraktım geldim, kahvaltı ederiz diye geldim.''

Elinde ki simitleri gösterirken diğer poşette sıcak kruvasanlar vardı. Semanın favorilerinden.

'' Ha, yok annem merak etmiş dünden beri eve gidelim biz''

'' Sema''

Sema kafasını kaldırmadı.

'' Yürü hadi Ahuzar, daha konuşacaklarımız var!''

Samete gözlerimi kırpıp Semanın beni çekiştirmesi ile eve geçtik. Annem kapıyı araladı, salondan bana uzanan gözleri, ne denirdi bilinmez. Gerçeği biliyordu eminim ki.

'' Ahuzar, yavrum hasta mısın?''

Kafamı salladım iki yana.

'' İyiyim anne, bir şeyim yok''

'' Sema, kahvaltı hazırdı kızım, oturun hadi''

Hala esneyerek ağabeyim indi aşağıya peşinden sırtına Şuheda atladı.

'' Abimmmm!''

Ağabeyim afallamıştı, hala uyku ile uyanıklık arasındaydı.

'' Şuşu uslu dur kızım! Belimi kırdın!''

'' Abla, iyi misin?''

Herkesi endişelendirmiştim.

'' İyiyim ablacım merak etme''

'' Güzelim''

Ağabeyim saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

'' Hadi çocuklar sofraya''

Kahvaltı masasına oturmuş, babamın Selim amca ile erkenden arkadaşları ile çıktığını öğrenmiştim. Annem ve ağabeyim dün ki nişanın polemiğini yaparken biz Sema ile birbirimize anlamsız bakışlar atıyorduk.

'' Ahuzar, yavrum iznini ayarlayabiliyor musun?''

'' Ne için anne?''

'' Devre mülk zamanımız geldi. Kar kapıda, gelirse daha bir yere çıkamayız. Diyoruz çıkalım erkenden''

Her yıl belli bir ayda giderlerdi Boluya.

'' Bu sene beni pas geç anne, Şuhedayı al sen''

'' Ben gelirim anne!''

'' Madem sen gelmiyorsun, Ayşe gelse? Yanlış anlamazsın değil mi güzelim?''

Gülümsedim samimice.

'' Ne yanlış anlayacağım ağabey, sen al Ayşe ablayı''

'' Sağol güzelim''

Kahvaltı sessiz geçmişti. Sema ile dün gecenin konusunu açmamıştık. Bana sadece onu affedip affetmediğimi söylemişti. Ben ise verecek bir cevabım olmadığından sessiz kalmıştım. Onu uğurlamış, günümü kitap okuyarak geçirmiştim. Babamlar dönmemişti daha, geç geleceklerini biliyordum. Funda teyze bahçeye çaya gelecekti, gelmişti ama onunla birlikte Cemile teyze ve Arzu teyze de gelmişti. Cemile teyze kalkacak gibi olurken annem onu durdurmuştu.

'' Komşuyuz şunun sırasında. Fundanın ne zararı oldu ki?''

'' Sultan seninle bir sıkıntım yok, Allah razı olsun sen de Naci ağabeyin de emekleri tartışılmaz ama arkadaşım, ben bu kadınla oturmam!''

'' Benim oğlum, tecavüzcü değil Cemile!''

Cemile teyze ilk defa kafasını Funda teyzeye çevirdi.

'' Ben sana geldim Funda, kızımın oğlunda gönlü var, oğlunun da kızımda dedim! Bu olaylar patlak verdiğin de sen oğluna kız buldun be kız! Semanın ciğeri çıktı ağlamaktan ciğeri! Niye gelmedi biliyor musun? Senin burada olduğunu duydu gelmedi! Sameti oğlumdan ayırmazdım, onun böyle bir canilik yapmadığını bilirim, ben çocuklarımı babasız büyüttüm evlat nedir bilirim. Ama Semam çok ağladı, onun aynı acıları çekmesine dayanamam!''

'' Seviyorum Cemile teyze, ve kötü bir şey yapmadım. Ben en başından beri sevdim, gocunmam! O kıza da elimi sürmedim. Annemin gösterdiğine de bakmadım! Seviyorum, köpek gibi!''

Bahçe kapısında ki Samet, Cemile teyzenin gözlerinin doldurmasına sebebiyet veriyordu. Cemile teyze anahtarını aldı, yazmasını düzeltti.

'' Sevme, sen benim kızımı sevme Samet!''

Ve gitti, öylece çekip gitti.

'' Arzu-

'' Konuşma Funda! Sen bu çocukların sonu oldun!''

Bakışları bana değdi.

'' Sen Cihangire de Samete de kalplerinde birileri varken kız baktın. Şuncacıklar da dağıldı senin yüzünden! He deseydin, çocukların yuvalarında olurlardı, dağılmazlardı!''

O da ayaklandı.

'' Hadi Sultan abla, hayırlı geceler, kalkayım artık''

Çayına bile dokunmamıştı. Bir annem kaldı bana bakan, bir Funda teyze kaldı pişman olan. Samet yerli yerinde dururken kalktım.

' Yürü hadi yürüyelim''

Koluna girdim, o ise derince soludu.

'' Nasıl bulaştın onca pisliğe? Neler oldu Samet?''

Parkın girişine gelmiştik, salıncağa oturdu, yanını işaret etti. Oturdum, hafif esen rüzgar da sallandık.

'' Semaya evlenelim dedim, kabul etti. Annesine söyledi, sanırım o da kabullendi. Annem bana kız bakmış, bakma dediğim halde. Vesikalığını iliştirmiş cüzdanıma. Gördü, çıldırdı. Bastı tokadı çekti gitti. Kafam atıktı, içeri dönerim dedim. İçtim, içtim ama dönemedim Ahuzar.''

Kafasını gökyüzüne çevirdi, ayın güzelliğini inceliyordu.

'' İş yerinden iki kişi, sarhoştum. Kafa güzel ne verirlerse içtim, sabah bi ton kafam. Yığıldım kaldım. Aklım başıma geldi, ama Sema bana gelmedi. İçkiye verdim kendimi, meğersem kanımda ki sadece içki değilmiş, bilmeden aldığım şeyler beni iyice bağladı bu bataklığa. Para yetişir mi yetişmez, kendimde de değilim çekmişim dünyanın kredisini. O gece doğrudan arkadaşlarla bara bittik, niyetim içip gitmekti, öyle de oldu. Yolda iken anlamadım, polisler sardı dört yanımı. İfadeye alındım, kızın biri şikayet etmiş, anlamadım önce. Sonra içmeye çıktığım adamın kız kardeşiymiş. Tehdit etti, bunları bu adrese götürmezsem tecavüz süsü verecekmiş olaya. Yapmadım, tabii kanımda akan pislik sonum oldu. Bayılmışım bir yerde, sonrası malum. Şikayet ettiler, davam görüldü. Dayak yedim, tedavi gördüm aklandım ama. Yanında ki insaflı çıktı, itiraf etti her şeyi. Kız da şimdi yardım yataklıktan ağabeyiyle içeride''

Gözlerim dolmuştu, nasıl bir iftira idi bu? Aklım almıyordu, neler yaşamışlardı öyle.

'' Ağabeyim, tüm borçlarımı kapadı. Seninle evlenecek diye ayırdığı parayla, kanım dokundu. Konuşmadık aylarca, çok aradım Semayı, anlatayım öğrensin ama olmadı. Olsun, o beni varsın olsun böyle bilsin. ''

Gecenin demiydi acılarımızı harlayan. Sametin bu genç yaşına rağmen omuzlarına çöken acı olgundu. Biz burada kinin en büyük tonuna bürünürken onlar nelerle uğraşmışlardı, bilinmez. Salıncaktan kalkıp ona sarılmak için bir adım atmıştım ki arkamız da bedeni fark ettim.

Sema.

Orada öylece durmuş, yaşları sicim gibi akarken dinliyordu. Kitlenmiş gibiydi. Gerçekleri öğrenmek ağır gelmişti anlaşılan, benim öğrendiklerimdeki tepkim gibiydi. Samet kafasını baktığım yöne çevirdiğim de hızla ayağa kalktı.

'' Sema?''

Sema hıçkırık kaçan ağzını tuttu, kafasını iki yana salladı.

'' Konuşun Samet, bu gece bu meseleyi hallet''

Bakışları korku doluydu, tedirgindi Samet, onun tepkisinden.

'' Samet''

diyebildi sonunda. Arkamı dönüp parktan çıkarken gördüğüm son şey kocaman sarılmaları oldu, gülümseyerek uzaklaştım parktan. Issızlaşmış sokakta yürürken hafif çiseleyen yağmur ile adımlarım yavaşladı, tadını çıkarmak istiyordum. Aheste aheste yürüdüm, sessizlik yoldaşımdı. Mahalleye giriş yaptığım da gördüğüm iki bedenle durdum.

Çiçek, gözyaşları akıyor, Cihangir ise karşısında dikiliyordu. Üzerinde eşofman takımları, eli burun kemerinde sağa sola bakarak konuşuyordu. Ayak adımlarım durdu, Çiçeğin hıçkırıkları geceye karışırken Cihangirin kömür karası gözleri gözlerime değdi.

Kalakaldım, çünkü içimde ki tarifi imkansız duygular patlak vermişti. Dostça ayrılmış olsaydık belki şu an sadece bir baş selamı verirdim, lakin şimdi gözlerimi çevirdim. İkisine bakmadım. Önüme döndüm, gözlerim ayaklarımda, yüreğimde daha önce adını koyamadığım bir belirsizlik vardı. Onları arkamda bıraktım, kapıyı kapatıp içeriye girerken anımsadığım tek şey Çiçeğin hıçkırıkları arasında ki cümlesiydi.

'' Tekrar deneyemez miyiz?''

🍒

 

 

 

Loading...
0%