Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@vahsi.kelebek

Börülce 9* Bize düşman, kendimiziz..

🍒

Küçük, kalbi kırık Ahu, içimde ki yeri farklıydı, öyle ki ruhumun intihar ettiği zamanlar, ölümün kıyısından geçen o zamanda hep yanımdaydı. Ne zaman ki büyüdüm, o da gitti. Gitti ve bir daha da uğramamıştı. Ta ki o gelene kadar.

Kararım kesindi, gururum hep önümdeydi ama şimdi gururumu içime sokamıyordum geri. Hayatım ikiye ayrılmıştı, Cihangirle iken olan anılarım, Cihangirden sonra olan ben... Ahuyu hep uyandıracak hareketler sergilemiştim, uyanmıştı işte sonunda. O Cihangirine onu ilk ' seni seviyorum ' dediği zaman ki gibiydi. Hala sıcak, hala taze duygulardaydı ama Ahuzar kırgındı, kızgındı. Onu anlamıştım, çektiği çileleri, bana gelip gelemeyişini farkındaydım. Ben ne dersem diyeyim, beni yaka paça çekseler yine aynı noktaya gelecektim biliyorum. Yeminler edip dönmeyeceğim dedim nokta da ayak izlerim vardı, şimdi o izlerle baş başaydım. Ahu, Ahuzarı yenmişti.. Yenildim..

Kuruyan boğazımdan zar zor tükürüğüm geçti. Bir yumru vardı oturmuş kalkmıyordu sanki. Ne olmuştu bilmiyorum, hatırladığım tek şey Cihangirin kollarına kendimi teslim ettiğimdi. Gözlerim aralandı, duyabiliyordum her şeyi. Lakin beyaz tavanı izlemek kaçıştı belki de.

'' Naci ağabeyin haberi var, ama Sultanı atlatmak zor oldu. Öğrenseydi yıkardı ortalığı gelirdi o yaşlı kadını da endişe ettirirdi.''

'' Anne, Fikretinde haberi var. Kendine gelince arasın beni mutlaka falan dedi.''

'' Cihangir, anasının kuzusu, betin benzin attı saatlerdir lokma sokmadın ağzına bak iyi yavrucağım çok şükür. Hadi git yemeğini ye annem gece oldu neredeyse''

Sesli nefesini işittim, Allahım yüreğim sancıyordu.

'' Serumu bitmek üzere uyanır şimdi, sen çorbasını hazırla''

'' Hazır anneciğim tepsiye koyup gönderiyorum Sametle hemen, Semayı arayayım yanınd-

'' Kimse! Kimse Ahunun yanına gelmeyecek anne! O dilini tut! Ben kalacağım''

'' Cih-

'' Uzatma anne! Lütfen yorgunum, git yolla Sametle''

Yatağımda ki ağırlık kalktı, Funda teyze kapıyı açıp çıktı. Harelerim hiç açılmamıştı, tavan bahaneydi. Kısa süre sonra odamın kapısı tekrar açıldığın da bu sefer uyanıktım.

'' Ahu?''

Bedenimde ki halsizlik aza inmişti ama, terlemiştim. Odamdaydım, yanımda serum vardı, doğruldum. Elinde ki tepsiyi bıraktı komidinin üzerine.

'' Ahu iyi misin?''

'' İyiyim Cihangir, ne oldu?''

Saçlarım yüzüme dağılmıştı, elleriyle itti arkaya. Peçeteyle terimi sildi.

'' Ödüm koptu, ömrümden ömrüm gitti anasını satayım! Kucağıma bayıldın, aklım çıktı. Hastaneye götürdüm, gribal enfeksiyon dedi. Serum verdi orada sana, iğne yaptılar. Huzursuzdun, bende serumunu alıp geldim eve''

Tepsiyi kucağıma itti.

'' Çorbanı iç, ilaçlarını verelim. Bir sıcak duş aldıralım sana, dindi ateşin. Üşüme''

Siyah bir kazak vardı üzerinde, altında ise gri eşofmanı. Gözlerinin altında koyu halkalar vardı. Yorgundu. Benim yüzümden. Onu odam da görmek beni geriye götürüyordu.

'' Yavrum uslu dur!''

Kucağındaydım, nefesi burnumdaydı, ciğerlerime çektim mis kokusunu. Cihangir, öldürecekti beni kalp krizinden. Elleri kalçalarımın altındaydı, yatağımdaydık. Evde kimse yoktu ama yine de kilitliydi kapım.

'' Cihan! Özledim seni''

Güldü, erkeksi sesiyle kıkırdadı. Dağılmış dolgun saçları, üzerinde ki lacivert gömleği kavruk tenine ne de yakışmıştı. Of, içimde ki o arsız Cihanla daha çıkıyordu.

'' Bende özledim alacalım, İstanbulda nasıl bir hafta geçirdim sen gel bana sor!''

İtirafından sonra gitmişti, adamla daha yeni kavuşmuştuk gitmişti, her akşam arıyor hasretimden öldüğünü söylemekten gocunmuyordu. Sonun da gelmişti, kollarındaydım.

'' Cihan''

Üzerinde biraz daha doğrulduğum da acı çeker gibi beni kalçalarımdan ittirdi dizlerine doğru.

'' Yavrum kurbanın olayım, sabit otur, sabit otur çünkü henüz çok erken''

Ne dediğini idrak etmek gözlerimin kabarıklığına değdiğini gördüğüm de anca dank etmişti. Boynuma kadar kızarmış anında gözlerimi kaçırdım, kalkmak için adım atmıştım ki tuttu beni. Alnını alnıma yaslarken nefesi yüzüme çarpıyordu.

'' Kurban olurum sana Ahu, seni veren rabbime şükürler olsun. Kapa gözlerini alacalım''

Kalbim yerinden çıkıyordu sandım ama kapadım gözlerini. Beni ne hale koyduğundan haberi yoktu, hoş benimde ondan alta kalır yanım yoktu. Elleri giydiğim askılı da çıplak omuzlarıma dolandı, parmaklarının izinin değdiği her yer karıncalanıyordu. Allahım, ölüyordum. Bu hisde neydi? İçimden akan sıvılar kasıklarımda toparlanıyordu sanki. Siktir! Nefesi boynumdaydı, ince bir sızı peydahlandı tam da karnımdan kasıklarıma giden o yolda alevler kaynadı sanki. Gerdanım da hissettiğim metal, boynumda hissettiğim ağırlık ile açıldı harelerim. Kömür karası gözleri parlıyordu, geceden daha siyah, koyulaşmış.. Elim anın da boynuma taktığı kolyeye gittiğin de telefonunun kamerasını döndürdü bana.

Zarif, minimalist koyu bordo kalp desenli bir kolyeydi. Kalbin içini dolduran o kırmızı taşlar o kadar güzeldi ki, o kadar naifti ki içim gitmişti.

'' Ne olur bir bijuteriden aldım de, ne olur orjinal deme?''

Güldü, güldü ve alnıma sıcak dudaklarını değdirdi.

'' Rakıf dede yaptı alacalım. Yaptırdım, çizimine kadar ben yaptım. gümüş metalin dışı benim kalbim, içinde ki kırmızı yakutlarda sensin. Beni dolduran, damarıma renk veren, can veren sensin alacalım. ''

Rakıf dede, çarşının az ilerisinde ki ziynet eşyaları olan bir dükkandı. O kadar para nasıl vermişti? Rakıf dedenin işciliği, değerli taşları, Allahım, Sema en son sorduğun da deli paraydı.. Utandım ama izin vermedi boynumu bükmeme.

'' Cebimde ki her kuruşta hakkın var, bunu yaptırmışım çok mu? Al ömrüm senin olsun üç kuruş ne ki?''

Dolan harelerimi öptü, kirpiklerimi sayısız öptü nefesim kesildi.

'' Boynumdan asla çıkarmam!''

'' Çıkarma alacalı, bunu koynundan, boynundan hiç çıkarma!''

Bir kaşık daha ağzıma itti, Funda teyzenin çorbalarını hep sevmiştim, doya doya içtim. Sanırım kendi içim de Funda teyzeyi de aklıyordum. Cihangir zaten aklanmıştı..

'' Ahu, bu kadar hasta olacak ne oldu, karda mı yaptın kızım göğsün hırıl hırıldı.''

'' Bilmiyorum ki Cihangir''

Dudak büzdüm, bakışları dudaklarıma çevrildi. Derince nefeslendi.

'' Gel hadi, bir duş aldırayım sana, üzerini annem giydirdi''

Yataktan indim, serumumu çıkarmıştık. Kısa bir şort, bir de üzerimde askılı vardı. Kollarımdan destek verdi, komidinin üzerinde çalan telefona aldırış etmedik. Merdivenlerden indik, o dikkatle kolumdan ve belimden tutuyordu. Alt kata, banyoya indiğimiz de kapıyı ardımdan kapayıp suyu ayarladı. Üzerinde ki kazağı düşünmeden çıkardı, altı çıplaktı. Kalıp gibi omuzları, göğüs kasları, ben buradayım diyen geniş kalıbı gözümün önündeydi. Açtığı su istediği kıvama gelince düşünmeden girdi içeri, su çıplak omuzlarından indi, eşofmanı sırılsıklam oldu. Beni de çekti, vücuduma değen su ile üşüdüm, normale dönmüştüm demek. Hızla saç diplerime uyguladığı şampuan beni uyutacak kıvamdaydı. Hayır, parmakları delirtiyordu beni.

Saçlarımı arındırdı, suyu kapadı ve uzandığı kapının arkasından havlu alıp sardı beni.

'' Sen çık üstünü değiştir, ben de geliyorum hemen''

Kafamı salladım usulca, çıktım odaya. Kendime temiz, saten siyah pijama takımımı, temiz iç çamaşırlarımı geçirdim üzerime. Duvarda ki saat neredeyse bire geliyordu ve felaket uykum vardı. İlaçlarımı içtim, ağabeyimle konuştum ve iyi olduğumu cümle aleme duyurduktan sonra deliye dönmüş kızlar grubuna kendimi atmış, iyi olduğumu, endişe etmemelerini söylemiştim. Telefonu köşeye bırakırken Cihangir odaya girdi.

'' Sende yesene çorbanı, ılık hala''

İkiletmedi, hatta üzerimde gezinen gözlerini kaseye çevirdi, kısa sürede bitirdi hepsini. Ağabeyimden bir eşofman takımı almıştı, saçları ıslaktı. Tepsiyi aşağı indirirken bende kısaca saçlarımı kurulamış, gül yağımla uçlarını nemlendirmiştim. Solgun yüzüme kremimi sürüp indim aşağıya. Karanlık mutfağı aydınlatan tek şey sokağın lambasıydı. Omuzları çökmüş, elinde ki kahve ile boşluğu seyrediyordu.

'' Cihangir ne yapıyorsun burada?''

Kafasını çevirmedi.

'' Uyursun dedim Ahu, yorgunsun yatsana neden indin?''

'' Uyumak istemiyorum''

dedim, bakışları kalktı bana.

'' İlaçlarını aldın değil mi?''

'' Aldım, süt ısıtır mısın bana?''

Şaşırdı, gözleri saniye bile sürmeden gözlerimi buldu. Siyah incileri parladı adeta, ondan bir şey istemem onu bu denli mutlu etmişti.

'' Tabii ki, gel otur ısıtıyorum''

Evin düzenine hakimdi, çıkardığı sütü cezveye boşalttı ve dolaptan küçük prens figürlü bardağımı çıkardı. En sevdiğimdi, sütü hep onda içerdim...

'' Anne! Fiko ağabeyim ablamın kupasını kırdı!''

Ne kupası, ha ne benim? Ah! Sİkerler! Nasıl yataktan çıktım hatırlamıyorum, aşağı indiğimde Funda teyzeler kahvaltı ediyordu bizde. Ağabeyimin önünde ki kırık bardağa baktım, benimdi..

'' Lan! Senin ben Şuşu! Yemin ederim bilerek olmadı!'

Babam ile Selim amca gevrek gevrek gülerken annem alt dudağını dişledi, Funda teyzenin ona pinterestten gösterdiği yazma modelinden kafasını kaldırdı.

'' Oğlum ne diye alırsın bu çingenenin bardağını sen?''

Samet Şuhedayı kolu altına almış önlerinde matematik kitabı açıktı.

'' Ya su içecektim geldi gözüme aldım! Hay ya! Şansıma! Lan doldurma oğlum gözlerini, kuran çarpsın bilerek olmadı!''

Şuheda hin hin gülerken gözüm Cihangire takıldı, hayran hayran izliyordu beni. Gecesi kucağında olduğum adam şimdi sabahına beni böyle çirkefçe görüyordu.

'' Ağabey''

Sesim titremişti, çünkü o bardağı bana Cihangir henüz aşk sıfatımız olmadan önce ki zamanda almıştı, değerliydi çok..

'' Üstünü giy Fiko! Alacalı sen kahvaltını et yarım saate kupan elinde''

Ağabeyim boş boş Cihangire baktı.

'' Nereye oğlum, paramparça oldu bu, dua ile düzelecek hali yok, canımı mı vereyim?''

'' Yediğin haltı temizle bari, kızın bardağını kırdın. Kaç yaşında adamsın anasını satayım, bu bardakta su içme ne yeni fantezin mi?''

'' Siktir! İte bak, abartmayın lan bir bardak!''

Babam öksürünce ağabeyim boğazın temizleyip küfrünü yuttu.

'' Yürü yürü, geliyoruz biz''

Bana göz kırparak giderken çaktırmadan yanımdan geçerken tenimi okşamıştı. Bizi gören yoktu, tedirgindim yine de. Gerçekten de yarım saat sonra eski bardağımdan daha büyük olan bardak ile geldi. Üzerinde küçük prens vardı, bir de yıldız figürleri. Çok, çok güzeldi..

Önüme konulan bardak ile anılara dalan zihnimden arındım, dudaklarımda tebessüm vardı.

'' O günden sonra bu bardağı odamda gizlerdim hep. Kimse kırmasın diye''

Karşıma geçti, bal da eklemişti süte içtim bir yudum.

'' O gün bu bardak için götümüzden ter aka aka gezdik sahafları''

'' Sahaf mı?''

'' Evet, sahaflardan almıştım bardağı, kitapla veriyorlardı''

Gülüşüne takıldım, uzun zaman olmuştu, onunla bu tanıdık evde sabahlamayalı. Konuşmadık, gecenin demi üzerimize örtünmüştü, gözlerimiz sözsüz iletişimdeydi hep. Saati neredeyse üç yapmıştık, harelerim ağrıyordu. O ise yorgundu, yine de yüzümü incelemekten geri durmuyordu.

'' Hadi, uyu dinlen sen. Sabaha toparlan''

Gitmezdi, salonda uyuyacaktı biliyorum ama o an ki dürtülerime engel olamadım.

'' Odaya çıkar beni''

dedim, ikinci şokunu yaşadı. Hızla kalktı, sorgulamak istemedi bence ki sabırsızca bacaklarımın altından geçirdiği elleri ile saniyeler sonra kucağındaydım, yukarıya çıktık beraber. Ayağıyla aralık kapımı itekledi. Hızlı hızlı yatırdı beni yatağa elleri benden ayrılıyordu ki tuttum. Şeffaf, hafiflemiş bakışları gözlerimdeydi. Ağzımdan çıkacak bir söze muhtaç gibi.

'' Benimle uyu''

Ve tabularımın yıkıldığı ilk andı, o ise üçüncü en büyük şokunu az önce yaşamıştı. Anlayamamış gibi suratıma baktı, daha doğrusu anlamış ama yanlış mı anlamışdan korkmuştu.

'' İkinci tekrarım olmayacak Cihangir, yanımda uyu''

Afallamıştı, kısa süreli eli kalbine gitti, derince nefeslendi. Işığı kapayıp yanıma geldi. Açtığı yorganın içine girdi, arkamı döndüm. Bir süre temas halinde değildik, bekledim bilmiyorum cesaret edemedi yada yatakta sırtımı ittirdim, sert göğsü beni karşıladı. Nefesini tutmuştu adeta, lakin derin derin verdi, çıplak boynuma çarptı. O da düşünmeden kollarını belime sardı, bekledi tepkimi ama daha çok yanaştım, kocaman sardı, saçlarımı itip boynuma gömdü kafasını. Uykunun en huzurlu tonuna geçiş yapmadan hatırladığım en son şey, boynumda hissettiğim ıslak dudakları dilinden düşen ' çok şükür ' dü..

🍒

'' Yav bi bok olduğu yok, mahalleye geldik öpsün diye bekliyorum tık yok Ahuzar ya! Dayanamadım çektim öptüm. Birde kendi öpmüş gibi diyor ki evlenelim, dayanamıyorum!''

Elimde ki sandviçi yerken bir yandan da sitede ki elbisemin kargosuna bakıyordum. Bugün gelecekti.

'' Yuh kızım! Azıttın mı?''

'' Azıttım yeter! Alla alla''

'' Senin elbise ne alemde?''

'' Ay Nurun roman konseptli kınasında ortada oynayacak olan kızlardan biri olduğumu öğrendiğimden beri çeşit çeşit elbise aldım, akşam bize uğra bakak''

Nur kınasında nedime tutmamış, Ceren hamile olduğundan direk elenmiş, ben Sema ve mahalleden bir kaç arkadaşı oynayacaktık. Hastalığım geçmişti, Cihangir o sabah bana kahvaltı hazırlamış ve çıkmıştı, uyandığımda yoktu. Annemler yarın dönüyordu çünkü hafta sonu kına vardı.

'' Uğrarım, zaten senden topuklumu alacağım''

'' Okki! Kapat hadi annem sarma diye tutturdu, yenge hanımın canı çekmiş, ha bu arada kınadan sonra bizim Ökkeş amcanın meyhanesini kapattıracaklarmış, gençler olarak içeceğiz''

'' Tamam sen hallet işlerini konuşuruz''

'' Kahveye gel, bay''

Telefonu kapatıp sandviçimden bir ısırık aldım. Ve beni hasta iken sayısız arayan Kutayı aradım. İkinci çalışta açtı.

'' Kaçırıldın sandım kızım, sizinkileri aradım sonun da hasta olduğunu söylediler, nasılsın?''

'' Ay önce nefes al Kutay, sana da merhaba. İyiyim sen?''

Güldü.

'' Nebileyim kızım akıl mı bıraktın. İyiyim, sen daha iyi misin?''

'' Hıhım, iyiyim. Nerelerdesin?''

'' Babamla eski evin işlerini yapıyorduk. Biliyorsun döneceğiz geri''

'' Hadi ya, temenni sanıyordum''

'' Zeynebi burada bırakıyoruz, kendine burada iş kuracak. Biz dönüyoruz, işleri devredip döneriz bir kaç seneye''

'' Kahve içelim diyecektim, Semayı da alır çıkardık''

'' Pas geç güzelim beni, ben seni merak ettim de aradım. Akşama uğrarım yanına olur mu?''

'' Hıhı, olur''

Bu sefer telefonu temenni kapatıp kendimi yatağa attım. Aklım ondaydı, o gün ki davranışlarımın sona erip eskiye döneceğimden korktuğu için karşıma çıkmıyordu, biliyordum Samet ispiyonlamıştı ağabeyini.

'' Ne yaptın ağabeyime anasını sattığım!''

'' Babasını at niye hep ana?''

'' Ya bir sus! Adamın balataları yandı. O gece eve gelmedi sabahına melake gibi günaydınlar hava da uçuşuyor, kahvaltı etti lan bizle! Sonra da çekti beni, uyuduk biz ama sabahına eskiye döndü diye aklım çıktı geldim, götüm yemiyor tekrar ona bakmaya dedi. Sıyırmışsınız siz! Kavuşunda yeter da götümüzden kan alıyorsunuz!''

Kısa bir geçmiş turundan sonra göğsüm nefeslerimle inip kalktı, içimde ki o arsız ara diyordu, diğer bir tarafım onu akladın zaten bırak o peşinden koşsun diyordu. İkisi de bendim ulan! Çok düşünmekten kafayı yiyeceğimden cüzdanımı anahtarlarımı alıp Semaya uçtum. giderken de tatlı krizinin en uçlarını yaşadığımdan ne bulursam almıştım.

'' Hoş geldin tuzlu karamelli fıstığım''

Sema altında ki şortla beni karşıladı, Cemile teyze tok bir kahkaha attı.

'' Kız öyle fıstık mı olurmuş! Gel annem içeriye kapıda durma hastalığı yeni atlattın zaten, gel''

Cemile teyzeme havadan öpücüklerimi atarken benim için hazır olan, günleri aratmayan tabağın hazır olduğu masaya çöktüm.

'' Kaynanan seviyormuş, şimdi yoğurtlu makarnayı çıkardım vallahi''

'' Funda teyze seviyor mu seni kız?''

Semanın çıkışı ile Cemile teyze tövbeler çekerek mutfağa geçti.

'' Çay demi Ahuzar''

'' Evet Cemile teyze sağ ol''

'' Annem fıttırdı''

'' Sayende, ne diye kadının damarına basıyorsun hem ne alaka Funda teyze?''

Omuz silkerek o da yanıma oturdu.

'' Hastalık seni çökertmiş kuzum, daha iyi misin?''

Önüme konulan sıcak çay ile gülümsedim.

'' İyiyim Cemoşum, endişe etme. Biraz toparladım''

'' Çok kızıyorum o anan olacak hayırsıza, insan bir der ki evde değilim kızıma sahip çıkın! Aşk olsun sana da gelmedin vallahi!''

Uzanıp tonton yanaklarını öptüm, Sema homurdadı.

'' Kuzum yemin ederim vaktim olmadı ki, kızlar geldi süs müs bir eşeyler derken hastalık kaptım, kalkamadım''

'' Affettim hadi iyisin, ay Ahuzar dur ben ne getirip göstereceğim şimdi sana''

Heyecanla yatak odasına girerken Sema oflayarak çayını yudumladı.

'' Doğmamış bebeğe don biçiyorlar valla''

'' Yakındır doğması, ama varya kış çocuğu olacak tam''

'' Sorma, ağabeyimin içi içine sığmıyor''

'' Sığmaz tabii, evladı oluyor''

'' Gelin olmuş ağlayacak tabii!''

Semanın takliti beni güldürürken önüme kurabiye uzattı.

'' Ay Ahuzar, bak sana da öreceğim itirazlanma sakın kızarım!''

Cemile teyze ve o ince düşünceleri..

'' Olur, ne ördün?''

Çıkardığı pembe, minik papatya desenli yeleği gösterdi. Ah, insanın eriyesi geliyordu ne de tatlıydı.

'' Anne, Ahuzara mavi ör hissediyorum oğlu olacak''

Cemile teyze cıkladı.

'' Ahuzarın kızı olacak eminim ben, ama senin oğlun olur!''

Sema gülerek ellerini kaldırdı havaya.

'' Ben ne alaka ya?''

'' Kalk zaten sinirlerimi bozuyorsun sen benim, pasta var dolapta koy tabağa getir kız yesin, yürü hadi'

Sema söylene söylene kalkarken Cemile teyze ellerimi tuttu.

'' Bilirim, Cihangir oğlumun da, Sametin de kalpleri temiz. Annen saydı affetti konuştu, ben edememiştim ama anne yüreği anla beni de. O bu şu onlar hep kötü konuştu haklarında, lakin Arzu ile konuştuk. Yaşadıklarını anlattı. Funda, onca emek yaptıkları altınları bozmuş Hollanda da, ekonomik krize girmişler şükür çıkmışlar ama, o zamanlar zormuş. Ha birde, işin Sema boyutu var. Funda istemedi Semayı, gözü başka kadındaydı oğlu kabul etmedi. Çocuğun başına da bunlar geldi içini bilirim ben sizin, temiz, yufka yüreksiniz lakin bu da ana yüreği. Korkuyorum''

Kucağımda ki eller öptüm, üzerimde hakkı çoktu Cemile teyzenin.

'' Cemilem, biliyorum sen bizim için en iyisini istersin. Sen çocuklarını babasız büyüttün, iki tane pırlanta evladın var. Sema hep kıymetlimdi, onu kim üzerse yakınlığım ne olursa olsun karşısında beni bulur, tersim pistir bilirsin! Lakin kimse böyle olsun istemez, hataları, seneleri birinin mutluluğunun önüne çıkaramayız. Samet yahu, eteğinden ayrılmayan patateslerini çok seven minik kalpli Samet. Sema seviyor, o affetti Samet daha çok seviyor, çabaladı''

'' Ya sen kuzum? Senin de o ağıtların kulak dibimde''

Alnına öpücük kondurdum.

'' Affettim, böyle olması gerekiyormuş olmuş affettim ben Cemile teyze. Vuralları affedip kabul ettim, bu demek değil ki öfkem yok, hala var ama atlamayı öğrendim. Hayat nasıl geçecek ki, gurur denen şey üzmeme neden olacaksa, sevip mutlu olurum''

Okşadı saçlarımı, sevdi usulca.

'' Kızım yalan söylemesin, onunla olduğu zamanlar bileyim onunla, o ciddiliği versinler yeter, bize de kabul etmek düşer''

Sema kapının eşiğinde belirince bizi dinlediğini belli edercesine doldurdu gözlerini.

'' Anne''

'' Gel eşek sıpası!''

Sarıldık üçümüz de, belki yanlıştı ya da en başından doğrusu buydu, affettik. Hepimiz herkesi..

Duygusal anlarımız bitmiş, Cemile teyze Cerenin kınası için kendi elleriyle hazırladığı isminin yazılı oldu mendil ve tefin derdine düşmüştü. Sema ile Semaya giyecek bir şeyler ayarlamıştık. Yatağına iyice gerindim ve giydiği fıstık yeşili, askılı mini elbisesiyle döndü ortada.

'' Nasıl?''

'' Güzel ama fazla kısa, midi bir şeyler bak yakışır sana''

Çenesini ovarken dolabından çıkardığı koyu mavi, kare yaka, kalın askılı saten elbisesini çıkardı.

'' Kesinlikle bu!''

Biz onun elbisesine karar kılarken gökyüzü rengini biraz daha alıyordu, altıya gelen saat ile kalktım. O da benimle kalktı Cerene geçti. Yaptığı sarmaları götürdü, davet etse de eve gitmek istiyordum. Yavaş yavaş rüzgarın tiz sesinde ilerledim mahalleye. Sokak lambası cılızdı yine, yerde ki beyazın rengini veriyordu, hava buzdu. Adımlarım Cihangir ve Çiçeği gördüğün de durdum. Cihangir üzerinde ki ince şeylerle elleri cebinde evden yeni çıktığını belirtiyordu. Çiçek ise yine şıktı, kahkülleri esiyordu rüzgarda.

'' Cihangir, kurbanın olayım yapma böyle. Ben çok özledim, bizi''

Bizi..

'' Çiçek, geç oldu git hadi''

'' Gidemem, anlamıyor musun, ölüyorum''

Cihangir kafasını iki yana sallarken denk geldik, suratında ki o ifade değişti, Çiçekte bana baktı.

'' Cihangir seni seviyorum, hala seviyorum.''

Gözümün içine baka baka kurduğu cümle altında eziliyordum. Daha fazla seyirci kalamazdım. Gözlerimi onlardan çektim, ismimi duysam da bakmadım. Anahtarı çıkardım, peşimden adım sesleri yükseldi. Hızlı hızlı eve girdim, kapatmak için hamle yapmıştım ki ayağını koydu araya, kapatamadım.

'' Çekil''

'' Dinle yanlış anladın!''

'' Çekil dedim, bak bağırmak istemiyorum. Rezil olacağız!''

'' Olalım anasını satayım olalım!''

Çiçek, şok olmuş gözlerle bakıyordu bize.

'' Cihangir çekil!''

'' Konuşacağız!''

Öfke ile kapıyı bırakıp salona geldim, kabanımı koltuğa fırlatırken ellerim belimdeydi, oda girdi salona.

'' Ahu!''

'' Ahuzar! Duydun mu Ahuzar!''

'' Sen benim Ahumsun!''

'' Değilim! Ben Ahuzarım, Ahuzar!''

'' Sen benim hala şu kalbimde sevmeyi devam ettirdiğim Ahu-

Beynime çıkan sinir ile bir tokat yapıştırdım. Kafası düştü sağına, gözleri kapandı. Lakin gülümsüyordu. O an kendimi kaybetmiş, öfke beni ele geçirmişti. Yakalarına yapıştım bana döndü.

'' SENİ ÖLDÜRÜRÜM! DUYDUN MU ÖLDÜRÜRÜM! NE SEVMESİ BE NE SEVMESİ! BEN NELER YAŞADIM BİLİYOR MUSUN? ÖLDÜM ÖLDÜM DİRİLDİM! BEN SENİN PEŞİNDEN ÇOK KOŞTUM YA ÇOK! DEFALARCA ARADIM SENİ, BULMAYA ÇALIŞTIM ELİMDE KALDI YA NERDEN TUTTUYSAM! BANA O GİTTİ DEDİLER, SENİ ZATEN SEVMEDİ DEDİLER, SEN ONA BİR BEDEN KÜÇÜKTÜN DEDİLER BEN-ben sen gittin, öldüm''

Hıçkırarak ağlayışlarım, bağırışlarım sona doğur kısılmıştı, takaatim yoktu artık. Elimi sertçe çekti, kalbine bastırdı.

'' YA BEN? BEN NE OLDUM HABERİN VAR MI? AİLEMİ DAĞITTILAR, KARDEŞİME TECAVÜZCÜ DEDİLER! AHU SENİ UNUTUR GİDİNCE KARNINDA BEBESİNİ GÖRÜRSÜN ANCA DEDİLER! HEP GELDİM BEN SANA HEP GELDİ AHUZAR! CESARET EDEMEDİM, SANA GELİRKEN GELMEYE CESARET EDEMEDİM! BEN SENİ-ben seni çok özledim alacalı.''

Ağlıyordu, damlalar birer ikişer zeytin karası gözlerinden akarken yoruldum, dizlerimin üzerine çökerken o da eğildi, kucakladı kucağına aldı beni.

'' Çok özledim Cihan! Ben seni, kokunu, tenimde ki izini, beni sevişini, çok özledim. Beni kimsesiz bıraktın, gittin ben mahfoldum! b-b-ben! Ah!''

Haykırışım acıttı canını, beni saran kolları sıkılaştı, göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu, nefesinin terden sırılsıklam olan boynuma yaptığı işkence deli ediyordu beni. Ondan kaçış yoktu anlamıştım.

Çenemden tutup beni ağlamaktan kızarmış gözlerine çekti, dağılmıştık.

'' Ben sensiz nefes nasıl alınır öğrenemedim hala, defalarca geldim. Seni hiç yalnız bırakmadım, uzaktan izledim seni. Uzaktan nasıl sevilirmiş öğrendim. Canım yanıyor kurban olduğum, canım öyle yanıyor ki, ben nasıl başa çıkılır bilmiyorum. Sana geliyorum, üzüyorum kırıyorum senden gidiyorum nefesim kesiliyor. Ben zaten onca yıl ayrı kaldım senden, ama şimdi? bizi bize düşman etme yalvarırım!''

Dizlerinin üzerine çöktü beni kenara itti. Bu ikinci diz çöküşüydü.

'' Affet beni, kurbanın olayım affet!''

Ve bu gecenin demi çöktü üzerimize, kalbim hiç olmadığı kadar haddini aştı, ellerim bağımsız hareket etti, avuçladım o doyamadığım yanaklarını. Ve başım ona doğru gittiğin de beni ensemden kavradığı gibi birleştirdi dudaklarımızı. Hasretle kavruldum, kavurdu, tekrar yaktı.

Biz, sonun başlangıcında bir aradaydık tekrar, yeni değil, yeniden...

'' Ahuzar? Sen ciddisin?''

Aynadan son kez kendime baktım. Belime uzattığım saçlarım dümdüzdü, beyaz elbisemi düzelttim.

'' Ciddiyim, ne var?''

'' Ahuzar arkadaşım, pişman olmandan korkuyorum''

'' Seviyorum Sema. Çok akıl alır gibi değil, deli oluyorum! ''

'' Bilmez miyim, bilirim o da seni, deli oluyor sana!''

'' Evleneceğiz, okulum bitsin''

'' Onun olacaksın he şimdi?''

Dudağımda ki al renge baktım, kırmızı ojelerim, tam bir kadındım şimdi.

'' Onun olacağım Sema, vakit kaybetmek istemiyorum! Bu gece onun olacağım!''

🍒

 

 

 

 

Loading...
0%