Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@vahsi.kelebek

15* AŞKINLA TUTUŞUP, YANDIM FİRUZEM

İnsan geçmişini silip atamazdı belki ama geleceğini yönlendirebilirdi. Firuzeye rastlayana kadar aşkın sadece masallarda olduğunu sanar okumaya bile yeltenmezdim ama şimdi, şimdi onu iliklerime kadar yaşıyordum. Geçmişimden kaçamazdım, geleceğime koşmak için attığım adımlarım da sağlamdı. Şimdi ikisi arasında sıkışıp kalmış, geleceğimdekini geçmişimin izlerinden korumaya çalışıyordum.

Yüzbaşı Alpalsan T.

'' Firuze!''

'' Firuze?''

Gözlerimi daldığım yerden çekip bana seslenen anneme döndüm.

'' Yavrum takılar diyorum çantanda değil mi?''

Giydiğim şeker pembesi mini, askılı elbisemin askılarını düzeltirken çantamdan takıları çıkarıp anneme uzattım.

'' Buradalar''

'' Teyzem, hayırdır bir dalgınsın?''

Dalgındım, yorgundum, uykusuz ve moralsiz bir sabahtan sonra buralara gelmiş, bu insanlarla sahte gülümsüyordum. Çok değil saatler önce zırlayan ben değil mişim gibi!

Sabah. 9.15

'' Merhaba''

Elinde ki mor çiçeklere bakarken dün aldığım çiçekler de bundan mıydı diye içimde mahkemesini yaparken karşımda ki mavi gözlü, iyi giyinimli sarışın bir kadın şirin bir şekilde gülümseyerek içeriye geçmek için bir adım attığın da ayağımla kestim önünü.

'' Kimsiniz?''

'' Ah, bunun önemi yok. Alpaslan evde mi? Uyandı mı? Gerçi o öğleden önce zor uyanır. Yarın göreve gidiyor dinlenmesi gerek biraz''

Damdan düşer gibi hayatımızın orta yerine düşmüş bir felaket gibiydi. Bu kadın kimdi ve Alpaslanı nereden tanıyordu?

Beni aldatmış olamaz dı.. Değil mi?

Saçmalama geri zekalı! Şimdiye saçına yapışmış sevgilim nerede diye ortalığı kasıp kavurmuştu!

İç sesime verdiğim haktan sonra kadının önünde set olmuş geçmesine izin vermemiştim.

'' Sizi tanımıyorum, Alpaslan misafir beklediğimizi de söylemedi. ''

'' Ben zaten misafir değilim! Alpaslanı çağırır mısınız telefonları kapalı!''

Az önce tatlı mı demiştim, tatlılığı batsın zilli!

'' Üzgünüm, sizi tanımıyorum ve içeriye alamam! Çok acil bir şey ise ararsınız ulaşabildiğiniz de!''

Kapıyı kapatmak için hazırlanıyordum ki ramak kala yüksek sesle bağırmaya başladı.

'' Alpaslan benim nişanlım! Duydun mu? Alpaslan! Çık dışarıya Alpaslan!''

Öylesine bağırıyordu ki ben duyduklarım ile şok bile yaşamayamazken etraftaki villalardan insanlar çıkıp bakıyor, kimisi de susması için kadına bağırıyordu. Kapıyı aralayıp kadını yakalarından tutup içeriye çektim.

'' Manyak mısın sen!''

Sesli bir şekilde bağırınca yukarıda ki kapı sesi ile Alpaslanın sert adımları duyuldu. O altına kısa bir şort geçirmiş, üstüne de beyaz tişörtünü giyine giyine geliyordu uyku dolu gözlerle.

'' Yavrum ne oluyor?''

Hızlı ve endişeli ayak sesleri karşımda ki kadını görmesiyle durdu. Kaşları çatıldı, hareleri havalandı.

'' Bade?''

Mükemmel, badeymiş adı! Ne güzel!

'' Alpaslan! Seni defalarca aradım ama açmadın!''

Alpaslan burnundan sesli bir nefes verdi.

'' Engellisin çünkü! Ne işin var senin burada, sen burayı nasıl buldun?''

'' Alpaslan sana acil ulaşmam gerekiyordu! Neden engelledin beni?''

'' Bade böyle gelip bizi rahatsız edeceğin pozisyonda değilsin!''

Alpaslanın aklına yeni gelmişim gibi gözleri anında beni buldu. Gözlerim de ne gördü bilmiyorum ama bir hüzün çöktü gözlerine. Bir yanım buradan çekip gitmek istiyor, bir yanım ise kalıp dinlemek fevri davranmak istemiyordu.

'' Ben, yukarıdayım!''

dedim adımlarımı merdivenlere atarken. O ise saniyeler sonra peşime gelip bizi alalacele odaya soktu.

'' Firuzem, firuzem dinle beni''

Kolumu ondan kurtarıp yerde ki çamaşırlarımı aldım elime.

'' Neyi dinleyeyim? Kim o kadın?''

'' Kurban olayım sandığın gibi değil! Dinle her şeyi anlatayım!''

'' Geç kalmadın mı anlatmak için?''

Kollarımdan tutup beni yatağa oturttu.

'' Hayır! Hayır o çok çok geçmişte kaldı. Yirmilerimin hatası, pişmanlığım. Bak bunun burada konuşulması inan doğru değil. Şu seviştiğimiz oda da geçmişin izlerini hatırlamak istemiyorum. Evet, eski nişanlım ama eski. Asla asla seninle iken-

'' Alpaslan!''

O an dank etmişti kafama. Bu kadın o karargahtan ağlayarak çıkarken içeriye gelen kadındı. Çarpışıp özür dilediği kadındı!

'' Bu kadın o kadın. O gün karargaha gelip sana kek getirdiğimde içeriye gelen kadın!''

'' Evet, geldi ama seninle iken değil Firuze!''

Dizlerimin üzerine çöktü.

'' Firuzem!''

'' Alpaslan gitmek istiyorum!''

'' Tamam, tamam ama önce beni bir d-

'' Gitmek istiyorum!''

dedim ellerini dizlerimden itip. Eşyalarımı hızla toparlayıp Alpaslanın dolabından bir eşofman takımı çıkarıp üzerime geçirdim. Saçlarımıda belime salıp eşyalarımı alıp indim. O da peşimden gelmişti. Kadın hala koltukta oturuyor, elinde ki çiçekle bekliyordu.

'' Bana o çiçeği yollayan da sendin öyle değil mi?''

dedim bir çırpıda. Ne inkar etti ne de ağzını açtı. Onun tek derdi arkamda ki Alpaslandı.

'' Alpaslan konuşmamız gerekiyor!''

'' Konuşacak bir şeyim yok! Sana geldiğin gün de dedim, benim seninle bir ilişkim kalmadı, kalamaz da!''

'' Altay vefat etti''

Alpaslan duraksadı, gözlerine oturan şaşkınlık kısa sürede üzüntüye döndü.

'' Nasıl?''

'' Vefat etti işte, kanserdi bir kaç senedir. Son nefesini verirken de seni sayıkladı''

'' Allah rahmet eylesin, hadi Bade çık artık evimizden!''

Elini elime kenetlerken bırakmama müsaade etmedi asla. Bade elinde ki çiçeği masaya bırakıp kalkarken Alpaslanın açtığı kapıdan geçti. Kenetli ellerimize bakarken parmağımda ki yüzüğü gördü ve düşen suratı ile Alpaslana döndü.

'' Evlendin mi?''

''Evleniyoruz! Hadi Bade hadi!''

'' Arabam yok!''

'' Nasıl geldiysen öyle dönersin!''

Alpaslan beni de çekiştirerek arabaya yöneltti. Ben öne binerken o da binip arabayı hızla çalıştırdı ve kadını arkamız da sokağın ortasında bırakarak şehirden uzaklaştık..

Yol sessiz değil, aksine onun konuşması ile geçti.

'' Yirmilerim de deli çağlarım da tanıştık, o zamanlar düşünemiyorum, diyorum ki zaten babadan bir hayır yok bari aşk hayatım düzgün gitsin, nişanlandım, sevdiğimi sandım. Onunla yatmadığım halde hamile kalışından anladım aldatıldığımı, meğersem kardeşim dediğim insandan hamileymiş. Nerden bilebilirdim ki, öğrendim, çok acı bir şekilde hemde! Önce testi gördüm, çantasındaydı. Sonra işe gideceğim diye çıktığı bir sabahta onu yatakta, arkadaşımla bastım. Sonrası da malum, askeriye devrim başladı. Takıntılı halleri ise ayrıldıktan bir ay sonra başladı. O da aldatılınca kafayı yedi, bir sene kadar tedavi gördü. Bildiğim tek şey bebeğini de kaybedince iyice delirmiş olduğuydu. Sonrası bende yok. Tek sevdam sana rastlayana kadar vatanımdı. Şimdi benim sevdam var, bana özel.''

Dizlerimde birbirine sürtüğüm ellerimi avuçları arasına alıp dudaklarına götürdüğün de yolu şimdi sessizce tamamlamış, kapının önünde durmuştuk...

🍃

'' Kuşum, şu gümüş halkaları mı takayım? Gold olanları mı?''

Nazlıya kafamı çevirip boy aynasından baktığı, siyah balık inen elbisenine baktım.

'' Gümüşleri taksana''

Hiç düşünmeden gümüşleri taktı. Evde bir curcuna hakimdi. Teyzemler ağabeyimin bavulunu çoktan hazırlamışlardı. Üç gün önce de Aylin yeni evlerine yerleşmişti. Venediğe balayına gideceklerdi. O yüzden gece uçakları vardı. Annem ve babam nikah yerlerinde insanları karşılamaya gitmişlerdi, açık bir kır bahçesinde kokteyl vardı. Biz Nazlı ile en son çıkacaktık, Murat, Nazlı ben ve Alpaslan gidecektik. Alpaslan defalarca özür mesajları yazmış, sürekli aramıştı ama bende bir süre sonra ipler kopunca telefonu kapamıştım. Tabii Murat Nazlıyı aramış beni sormuştu ama Nazlı ise biraz zaman verin deyip kapamıştı. Nazlı ile daha sağlıklı konuşmuştuk.

'' Kuşum, iyi misin?''

'' İyiyim''

dedim elimde ki pembe filamingolu büyük bardaktaki limonatayı içerken. Buzlar bardakta şıngırtı oluştururken içimde ki huzursuzluk boğazıma tırmandı.

'' Tamam bir nokta da çok haklısın, geçmişi böyle çetrefili ise sana en başından anlatması, ben buyum geçmişim bu demesi daha sağlıklı ilerletirdi ama o da haklı. Geçmişini seninle paylaşmak zorunda değildi, tahmini zordu karşısına çıkması ama zaten siz birlikte değilken olan olmuş, o yüzden bence güvensizlik gibi bir durum yok. Hem sana anlatmış olanı biteni. Hem kadının psikolojik sorunları varmış zaten. ''

Nazlı konuştukça derin nefesler alıyordum. Evet haklıydı. Alpaslan güvenimi hiç boşa çıkarmamıştı aslında. Gözlerim boş ellerime takıldı. Henüz kimsenin haberi yoktu ve ben eve gelince çıkarmıştım. Yatağımın üzerinde ki çantama uzanıp içinde ki kadife kutusunu çıkardım. Nazlı küpeleriyle uğraşırken bende parmağıma yüzüğüm geçirdim. Bir kaç saniye sonra oda bardağına uzanmak için arkasına döndüğünde ilk kutuyu, sonra parmağımda ki yüzüğü fark edince parmaklarımı havaya kaldırdım.

'' Nazlı''

dedi sesimde ki heyecanla karışık anlamsız bir his sardı bedenimi. Nazlı fal taşı gibi açtığı gözlerine eşlik eden ağzını ellerini kapatıp bana bir kaç saniye baktı. Sonra bir format gelmişçesine yanıma oturup parmaklarımı avuçları içine aldı.

'' İnanamıyorum! Ciddi misin?''

Kafamı olumlu anlamda sallayınca boynuma atladı.

'' Canım, çok ama çok tebrik ederim, ah Firuzem nasıl sevindim bilsen inan!''

Sırtını sıvazlayıp ondan ayrıldığım da yüzüğümü inceledi.

'' Çok zarif, eniştenin seni tavlamasından belliydi zaten zevkli bir adam olduğu!''

'' Haha, öyle mi dersin?''

'' Tabii ki, dinle beni! Boş şeyler için birbirinizi üzmeyin, geçmiş geçmişte kaldı, takılı kalma bu gününü yarınını mahfetme''

Doğru söylüyordu, Alpaslan yarın sabaha karşı gidecekti ve üç hafta yoktu. Bu boş şeyler için birbirimizi üzmeyecektik. Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra kalktık beraber. Ev gittikçe sessizleşince kapıda çalınan korna ile çantalarımızı alıp çıktık. Alpaslan kalçasını arabaya yaslamış kolları birbirine bağlı bizi beklerken henüz bana bakmıyorken baştan aşağı süzdüm onu. Siyah rahat kesim kumaşının üstüne giydiği açık, pembeyi andıran iki düğmesi açık gömleği ve farkettiğim her gömlekte taktığı gümüş kolyesi ile ateş atıyordu resmen. Elbisemin pembe olduğunu biliyordu, bana göre giymesi hoşuma gitmişti. Nazlı koşarak Alpaslanın önüne atladı.

'' Evlenin hemen!''

Alpaslan kafasını kaldırıp direk bana bakınca beni baştan aşağı süzüp göğsünü kabarttı, derin bir nefes bıraktı havaya.

'' Tebrikler''

dedi gülerek. Alpaslan da başını ağırca salladı.

'' Sağol kardeşim''

Nazlı arabaya binerken o da doğruldu yerinden. Ona doğru bir kaç adım atıp önünde durdum. Aramızda ki sessizliği ilk bozan ben oldum. Eğilip yakalarını düzelttim elimle.

'' Çok, çok yakışıklı olmuşsun''

Belli belirsiz kıstı gözlerini, gülümsedi usulca. Elini belime sabitleyip alnıma bir öpücük bıraktı.

'' Yanına, böyle bir afetin yanına anca böyle olurdu işte. İdare et''

Yanağına parlak glosumla sulu bir öpücük bırakıp sildim yanağını.

'' Sen çok yakışıklısın zaten, ben senin yanına yakışayım''

Saçlarımda ellerini gezdirip kokladı bir tutamını.

'' Mis gibisin, sen dünyamın en güzel kızısın!''

'' Gidelim mi artık?''

Ellerini benden güçlükle ayırıp kısık sesle - gidelim - dedi. O şoför koltuğuna ben önce geçtim.

'' Vay! Yengem tebrikler''

dedi şen bir sesle Murat.

'' Sağolasın yengem!''

dedim aynı tonda. Alpaslan hayran gözlerle bana bakarken Murat ise memnun ifadesi ile omzuma vurdu.

'' Eee, ne zaman?''

Araba çalışmış, son sürat ilerlemiştik.

'' Görevden bir dönelim de, uzatmanın anlamı yok''

Henüz kendi içimizde konuşmamıştık, ailem ne tepki verecek hiç bir fikrim yoktu ama onun fikrini de öğrenmiş olmuştum.

'' Yani, bakalım. Bir dönün de''

'' Kenan komutan sabah şafakta çıkarız gece hazır olun dedi''

Nazlı sıkıntılı bir nefes alıp sevgilisinin omuzlarına sarıldı.

'' Babama söyleyeceğim seni es geçsin!''

'' Aman yavrum tut o güzel o ağzını''

Nazlı sırıtarak onun omuzlarına vururken Alpaslan ellerini ellerimden hiç ayırmadı. Nikah yerine geldiğimiz de biz inerken Alpaslan da anahtarı valeye teslim etti ve elimi avucu içine hapsedip girişe ilerledik. Kapı açıldığın da oturan herkes kafasını kaldırıp bize baktı. Teyzemler, teyzemlerin arkasında ki halalarım ve amcalarıma varana kadar herkes dönüp bize bakıyordu. Alpaslan gocunmadan eli elimde ayrılmadı ve annemle babamı tebrik etti. Tabii babam elimize takılmadı ama annem parmağımda ki yüzüğü gördüğün de şaşkınca elimi onun elinden ayırıp havaya kaldırdı.

''Ciddi misiniz?''

Alpaslan elim avucundan çıkınca homurdanarak soludu.

''Ciddiyiz, Neriman teyze, Tarık amca rızanızla kapınızı çalmaya geleceğiz''

Babam güleç bir tavırla Alpaslanın omuzlarına vurdu.

'' Rızam tam, buyur gel istediğin zaman''

Annem ise sessizce gülümsedi.

'' Tebrikler canım''

dedi. Bunu muhtemelen burada böyle öğrenmesi gücüne gitmişti.

'' Selmanın haberi var mı?''

'' Yok anne, daha yeni, kimse bilmiyor''

Annem kıyaslama yapıyordu ki adım kadar emindim.

'' Geçin çocuklar hadi, ayakta kalmayın!''

Babamın sözüyle ikimiz de ellerimiz birbirine kenetli masaya ilerledik. Selma teyzeyle sarılıp ayak üstü sohbetten sonra Eda ve annesi ile de sarılmış bizimkilerin yanına geçtim. Alpaslan sandalyeden belimi okşuyor, Muratı pür dikkat dinliyordu. Onlar iş hakkında konuşurken biz de Nazlı ile sohbet ediyor, bizimkilerle uzun zamandır çıkmayışımızın dedikodusunu yaparken alkış sesleriyle çıktılar ağabeyimler.

Nikah faslı oldukça kısa sürmüştü. Onlar evet demiş, Aylin ablanın annesi anneme sarılarak ağlamıştı. Babam ise sürekli kameraya çekiyor, Aylinin babasına gösteriyordu. İlk dansla beraber herkes sıra sıra eşlerini kaldırırken Alpaslan beni Murat ise Nazlıyı kaldırmıştı. Hulusi amca babamla bir şeyler konuşurken Murat ve Nazlıyı görünce çatık kaşlarla piste gidene kadar onu, ardından beni izledi. Biz kısık bakışlar altında piste çıkıp dans ederken ağabeyim de önce bana, sonra Alpaslanın omuzlarımda ki elime baktı. Sesini etmedi ama suratının aldığı hal tartışılırdı.

'' Çok, çok güzelsin''

Bilmiyordu ki izlerimi kapatmak için büyük bir kapatıcı fıçısının işine düşmüştüm!

'' İzlerini kapamak zor oldu!''

Sırıttı serserice.

'' Gelene kadar iyileşir, sonra yenilerini yaparım''

Kısık sesle boynuma doğru üflediğin de içimden geçen anlık titreme ile seslice gülmüştü. Müzik Allahtan sesini bastırıyordu. Murat ve Nazlı kendi içlerinde konuşurken Hulusi amca ellerini önünde kavuşturmuş onları izliyordu.

'' Hulusi amca, bakışları bakış değil''

'' İlişkilerini, onaylamamış. Murat duygularından emin olduktan sonra söyledi ama çokta iyi bir konuşma olmadı''

Şaşırmıştım, çünkü Nazlı babasıyla böyle şeyleri konuşmazdı. Hulusi amca ise bunu yadırgamazdı.

'' Nazlı üzülmesin''

'' Muratta öyle. Nazlı babasının karşısında durabilir mi?''

'' Durur, Nazlı ile babasının arasında öyle bir ilişki yok. Nazlı başına buyruktu her zaman asi ve özgür.''

'' Murat kendinden çok emin, evlerinin son taksiti kaldı, ondan sonra Nazlıya evlilik teklifi etmeyi düşünüyor.''

'' Yaa''

dedim şaşırarak. O adamdan sonra Nazlının toparlanması daha iyi bir fikirdi. Muratı seviyordum, özü sözü biz bir adamdı. Nazlıyı da dinginleştirdiğini düşünüyordum. Şarkı bitiminde Alpaslanın da yanağıma öpücükler kondurduktan sonra indik pistten. Takı, fotoğraf derken Aylin ablanın arkadaşları daha orta yerinde yeni geliyorlardı. Aralarında dört kızın bulunduğu üç dört erkek açık kır bahçesine giriş yaptığın da gözlerim arkadan gelen kadınla fal taşı misali açıldı. Bu o kadındı.

Bade!

'' Firuze şu kolayı uzatsana, Firuze!''

Nazlıya kafamı çevirdiğim de Alpaslan da benim baktığım noktaya bakınca ayaklandı.

'' Bunun burada ne işi var!''

'' Abi sakin ol, git götür bu kadını sıkıntı çıkarmasın''

Muratta onunla eş değer kalkınca Badenin Aylinle sımsıkı sarılması sonunda durdular.

Koskocaman evrende Aylinin arkadaşı kalmamıştı, çünkü Bade olmak zorundaydı! İçime düşen kuşkular, geleceğe dönük korkular boğazıma tırmanırken Alpaslan da sindi yanıma.

'' Yavrum, ben ne diyeceğimi-

'' Bir şey demene gerek yok sevgilim, senin suçun yok. Tesadüf, ne yapacaksın? Eğlenmemize bakalım biz''

Elimle elini kavrayıp çıplak dizime yasladım. Şakağıma öpücükler kondururken Nazlı kadına bakıyordu.

'' Hadi, fotoğrafınızı çekeyim''

dedi Nazlı tatlı bir nazla telefonunu çıkardı. Alpaslan aniden beni belimden kavrayıp kendine çekerken gözlerine dalmıştım, Nazlı ise flashı patlatıp telefonu uzattı.

'' Uf! Ama uf!Kesinlikle postluk''

dedi Muratın omzuna vururken. Alpaslan fotoğrafı Nazlıdan alıp gerçekten de post attı bizi. Altına koyduğu pembe kalp bizi simgelerken etiketli olduğum fotoğrafı bende paylaştım. Onun genelde aile kısmı yorum yapıyor,

' Hayırlı olsun kuzum'

' Gelin hanıma selamlar'

' Merakla nişan davetiyenizi bekliyoruz'

gibi yazılar gelirken bende de beğeniler çoğaldı.

'' Allah biliyor ya, seni burada da paylaşmak, göstermek istemiyorum!''

'' Olsun, dursun bir tane!''

'' Firuze, fotoğraf çektireceğiz haydi gel''

Annemin sesi ile yerimden doğruldum Alpaslan çıplak omuzuma kaçamak bir öpücük atarken. Hızlı bir şekilde piste geçtim. Annem ve babam yan yana ağabeyimin yanına, biz Tunçla Aylinin yanına geçtik.

'' Tebrik ederim kuzum''

dedi Aylin abla.

'' Teşekkür ederim''

dedim. Tunçta belime sarılırken sonra görüşeceğimizi söyleyip belimi sıkınca gülme krizimizi sonunda engellemiştik. Fotoğraf çektirirken gözlerim hep tam karşımda oturan Badeye kayıyordu. Kırmızı, saten mini bir elbise giymişti. Dolgun göğüsleri taşıyordu resmen. Gözlerim Alpaslana çevrildiğin de bana baktığını görünce rahatlamıştım. Fotoğraf çektirdikten sonra gözlerim Selma teyzenin masasına takıldı, Azra yoktu. Eda da öyle. Onların masasına ilerleyince Alpaslan da geldi peşime.

'' Selma teyzem!''

Arkamdan benden önce davranan Bade ile duraksadım. Selma teyze de mahçupça gülümsedi.

'' Firuze, gel kuzum''

dedi Selma teyze. Bade bir parça bozularak ayakta durdu. Alpaslan belime kuvvetle elini koyup beni oturacakken aldı.

'' Hiç oturma, kaçalım dedik sakin bir yere yavrum''

'' Azra kuşum''

Edanın kucağında masaya doğru gelen Azrayı kucağına alan Bade Selma teyzeye döndü.

'' Ne yakışmış tütü benim kızıma, maşallah''

Senin kız?

'' Gidelim mi?''

Alpaslana doğru tek kaşım kalkmış halde ondan taraf bakışlarımı alıp Selma teyzeye döndüm.

'' Selma teyze, ilk benden duy istedim''

Parmaklarımı ondan taraf havalandırınca o sanki biliyormuş gibi gülerken Semra teyze güzel bir kahkaha attı.

'' Biliyordum, keyiflendim vallahi hayırlı olsun. Allah tamamına erdirsin, tez zamanda''

Herkes amin derken sessiz kalan tek insan oydu. Hatta parmağıma oradan Alpaslana baktı. Eda da sarılıp tebrik edince tek kalmıştı, saf dışı!

'' Eee kuzum, ben hazırlıklara başlayayım''

'' Başla anne uzatmayacağız, görevden dönünce inşallah adımlar atalım''

'' Atalım paşam, e kızım yarın akşam işten sonra uğra bana yemek yeriz hem, hem de bir iki bir şey gösteririm''

'' Olur, gelirim''

'' Hadi çok tuttunuz bizi gidelim''

Bade şaşkınca ortada ki muhabbeti izlerken uzanıp Azranın alnını öptüm. O ise kollarını açıp bana atılınca Bade mecburen bana uzattı.

'' Kuzu, ne güzelsin sen. Pembe de giymiş!''

Alpaslan da elini Azranın elinin içine uzattı.

'' Ağabeyi kurban olsun!''

Semra teyze inatla kaşlarını kaldırdı.

'' Vallahi pembe pembe ne güzel oldunuz! Aynı bir aile, rabbim size de nasip etsin çocuklar''

Badenin yüzü şekilden şekile girmiş, Selma teyze daha fazla uzatmamış Badeyi yanına oturtmuştu. Bir parça bozulmuştum ama, Alpaslanın Azrayı annesine uzatmasıyla veda edip bizimkileri aldık. Tunçta gelmek isteyince hep birlikte çıkmıştık. Zaten Aylin ve ağabeyim de herkese veda konuşması yapıp çıkmışlardı. Annemler yemeğe çıkacaklardı hep beraber akrabalarla. Alpaslan da yolda Nazımı, Akifi ve Eylülü aramıştı, Sahra ise oyun dışındı bu gün. Biz hep birlikte nikahın yakınlarında, hayvanat bahçeli kafeye gitmiştik. Üzerimizde ki elbise, yakınlarda ki düğün salonlarından dolayı dikkat çekmiyordu, herkes şıktı. Nazlı ve Murat salıncaklı masaya geçince bizde tam karşılarına sallanan salıncağa oturduk. Akif, Nazım koltukları tercih ederken bir masa daha birleştirmiş, Diğer koltuklara ise Eylülle ağabeyim denk gelmişti.

Eylülün Tunça kaçamak bakışları dikkatimi çekerken oda bugün ayrı bir güzeldi. Siyah, sıfır kol kısa bir elbise giymiş, kıvırcık saçlarını salmıştı. Garson hepimize dondurma ve içecek getirmişti. Hep birlikte sohbet ediyor, gülüyorduk. Herkes bizi tekrar tebrik ederken konu geleceğimizden açılınca Nazlı ile hafta sonu için plan yapmış, yemek takımları, vs çeyiz bakmaya çıkacaktık. Şaşırtıcı bir şekilde Eylülde gelmek istemişti. Diğerleri ise işten güçten derken gece güzel bir fotoğraf karemizle sonlanmıştı. Kalkmaya yakın Nazlı ile tuvalete gelmiştik. Ben ellerimi yıkarken o da sıkı topuzunu açıyordu.

'' Firuze, biz bu gece birlikte kalacağız''

Aynadan parlayan gözlerine baktım.

'' Ciddi misin?''

Nazlının ilk deneyimi oldukça sıkıntılı geçmişti, evet daha önce bir birliktelik yaşamış bu birliktelikte özel şeyler yaşamıştı. Bu onun özeliydi, kimseyi de ilgilendirmezdi.

'' Söyledim, bakire olmadığımı söyledim. Ama alındığını, ya da ne denir ona bilmiyorum hissettim. Dumura uğraması, sindirmesi zaman aldı ama geçmiş geçmişte kaldı, ben namusu orada aramıyorum dedi''

Çok mutluydu, o kadar mutluydu ki, Muratın ağır kişiliği altın da ezilecek diye ödüm kopuyordu.

'' Kuzum kendini hiç bir şeye mecbur hissetme, ne olursa olsun''

Kollarını bana dolayıp burnunu çekti.

'' İyiki varsın''

'' Ooo, Nazom benim, şşş makyajın akmasın. Ve korun!''

dedim onu taklit ederek. Güldü pervasızca.

'' Hadi çıkalım''

Saatinde ona gelmesi ile Murat ve Nazlı ilk masadan ayrılan oldu. Şaşırtıcı bir harekette ağabeyimden oldu. Eylülle birlikte biraz daha oturacaklarını söyledi. Akif ve Nazım da kalkınca bizde peşlerinden kalkıp arabaya geçtik. Gönlüm buradan kaçıp gitmekken el mahküm eve geri dönmüştük. Gece ne zaman gideceği belli değildi. Annemler yemekte olduklarından gece yarısına kadar gelmezlerdi. Çünkü babam arayıp Aylinin annesine kahveye gideceklerini söylemişti. Alpaslanla bize geçmiştik. Ben ışıkları yakmadan elim onun elinde odama çıktım. Arkamdan kapıyı kilitleyip daha fazla dayanamayan benliğimle kucağına atladığım da o da hız kesmeden beni baldırlarımdan kavrayıp kucağına çekince yatağa serildik. Onun her santimini bu gece hissetmek, onunla yanmak alevlenmek ve tenimi tenine hapsetmek istiyordum. Ruhum çekilircesine onu koklayarak öperken o boş durmadı, kalçamı avuçları arasına hapsetti. Her geçen birlikteliğimiz de daha da harlanıyorduk. Daha da hoyratlaşıyorduk. Dudaklarını benden zor bela ayırdı, nefeslenmek adına alnını alnıma dayadı. Kabarıklığı elbiseden kasıklarıma tesir ettiğin de bir kez daha titredim.

'' Şşş, böyle bakarsan ben senin koynundan çıkamam!''

'' Çıkma!''

'' Yavrum, seni uyandırmadan gideceğim, ısrar etme vedalara gelemem, hele senle asla! Tenine doyayım, seveyim, tüm gece seni izlemek istiyorum!''

'' Bütün gece ayakta kalacağım seninle!''

'' Tenin bana cennet, aşkınla tutuşup yandım, Firuzem bu ateşi harlama daha fazla!''

'' Lütfen dokun bana!''

'' Yavrum, sensiz üç hafta ne sik yapıcam bir fikrim yok ama sabredicem! Söz ver bana asla ama asla ne olursa kırılıp dökülmeyeceksin! Kim ne derse desin, o yüzük parmağından bir saniye çıkmayacak!''

'' Asla, ben, ben seni çok özleyeceğim''

'' Yapma, o sesindeki hüzün beni mahfediyor! Ramak kaldı her şeye siktiri çekip koynunda uyumaya!''

'' Beni özle'

'' Ben seni benleyken de özlüyorum, ben senin tenine karışmışım, özlemek çok mu? Kendine dikkat et, sakın ama sakın hiç bir şeyin seni üzmesine izin verme. O güzel elaların kızarmasın hiç''

Dolan gözlerimle dudağına ufak bir öpücük bıraktım.

'' Allaha emanet ol, kendine dikkat et!''

Dudaklarına geri kapandığım da eli elbisemin fermuarına gidip tamamen birbirimizi soyduktan sonra gecemiz hiç bitmemiş gibi, yandıkça harlanmıştık. Söz vermiştim uyumayacaktım, onu yolcu etmek isteği ile dolup taşarken teninde nefeslenmeye devam ettim...

🍃

Islak saçlarımı kurulamış, çektiğim fönle üzerime beyaz basic bir tişört, altına da kot şortumu geçirip boy aynasından son kez kendime baktım. İçimde ki tedirginlik kol gezmiş, boğazımda hissettiğim doluluk beni uçurumun dibine sürüklemişti.

O gece uyuyakalmıştım onun kollarında. Anımsadığım tek şey dudaklarının gece vakti dudaklarıma değip yerini soğukluğa bıraktığıydı. Uyandığım da yoktu ve masamın üzerinde hangi ara bıraktığını bilmediğim şakayıklar vardı. O gideli neredeyse iki haftayı devirmiştik. Bu süreç benim için çok zordu, çünkü işin yoğunluğu beni bunaltmış, onsuzluk beni kötü etkilemişti.

Alpaslan gitmişti ama beraberinde bir his kol gezdirtmişti, şüphe..

Evden çıkalı neredeyse yarım saat olmuştu. Nazlı ısrarla beni arıyor, muhtemelen sonucu merak ediyordu. Titreyen telefonumu meşgule atıp adımlarımı hızlandırdım. Köşede ki marketten bir su alıp adımlarımı sağdaki eczaneye yönlendirdim. Sarışın bir kadın beni güler yüzle karşıladı.

'' Hoş geldiniz. Buyurun''

'' Hamilelik testi almak istiyorum.''

🍃

Bölüm sonu!!!!! Ah, kısa ama çerezlik oldu. İdare edin, iş yoğunluğum fazla yarım saat bölüm yazıyorsan üç saat araya işim giriyor:) Yine de düzenli kısa da olsa bölüm atacağım:)

Komşu kızlarııı kamp demiştim ya, hazırlanın:)

Yeni bir kurgum var, bence şans verilir diye düşünüyorum. Yorumlarınızı eksik etmeyin efenim, benden beklediğiniz kurgu türlerini de belirtin. Şuraya bırakıyorum.

15* AŞKINLA TUTUŞUP, YANDIM FİRUZEM

İnsan geçmişini silip atamazdı belki ama geleceğini yönlendirebilirdi. Firuzeye rastlayana kadar aşkın sadece masallarda olduğunu sanar okumaya bile yeltenmezdim ama şimdi, şimdi onu iliklerime kadar yaşıyordum. Geçmişimden kaçamazdım, geleceğime koşmak için attığım adımlarım da sağlamdı. Şimdi ikisi arasında sıkışıp kalmış, geleceğimdekini geçmişimin izlerinden korumaya çalışıyordum.

Yüzbaşı Alpalsan T.

'' Firuze!''

'' Firuze?''

Gözlerimi daldığım yerden çekip bana seslenen anneme döndüm.

'' Yavrum takılar diyorum çantanda değil mi?''

Giydiğim şeker pembesi mini, askılı elbisemin askılarını düzeltirken çantamdan takıları çıkarıp anneme uzattım.

'' Buradalar''

'' Teyzem, hayırdır bir dalgınsın?''

Dalgındım, yorgundum, uykusuz ve moralsiz bir sabahtan sonra buralara gelmiş, bu insanlarla sahte gülümsüyordum. Çok değil saatler önce zırlayan ben değil mişim gibi!

Sabah. 9.15

'' Merhaba''

Elinde ki mor çiçeklere bakarken dün aldığım çiçekler de bundan mıydı diye içimde mahkemesini yaparken karşımda ki mavi gözlü, iyi giyinimli sarışın bir kadın şirin bir şekilde gülümseyerek içeriye geçmek için bir adım attığın da ayağımla kestim önünü.

'' Kimsiniz?''

'' Ah, bunun önemi yok. Alpaslan evde mi? Uyandı mı? Gerçi o öğleden önce zor uyanır. Yarın göreve gidiyor dinlenmesi gerek biraz''

Damdan düşer gibi hayatımızın orta yerine düşmüş bir felaket gibiydi. Bu kadın kimdi ve Alpaslanı nereden tanıyordu?

Beni aldatmış olamaz dı.. Değil mi?

Saçmalama geri zekalı! Şimdiye saçına yapışmış sevgilim nerede diye ortalığı kasıp kavurmuştu!

İç sesime verdiğim haktan sonra kadının önünde set olmuş geçmesine izin vermemiştim.

'' Sizi tanımıyorum, Alpaslan misafir beklediğimizi de söylemedi. ''

'' Ben zaten misafir değilim! Alpaslanı çağırır mısınız telefonları kapalı!''

Az önce tatlı mı demiştim, tatlılığı batsın zilli!

'' Üzgünüm, sizi tanımıyorum ve içeriye alamam! Çok acil bir şey ise ararsınız ulaşabildiğiniz de!''

Kapıyı kapatmak için hazırlanıyordum ki ramak kala yüksek sesle bağırmaya başladı.

'' Alpaslan benim nişanlım! Duydun mu? Alpaslan! Çık dışarıya Alpaslan!''

Öylesine bağırıyordu ki ben duyduklarım ile şok bile yaşamayamazken etraftaki villalardan insanlar çıkıp bakıyor, kimisi de susması için kadına bağırıyordu. Kapıyı aralayıp kadını yakalarından tutup içeriye çektim.

'' Manyak mısın sen!''

Sesli bir şekilde bağırınca yukarıda ki kapı sesi ile Alpaslanın sert adımları duyuldu. O altına kısa bir şort geçirmiş, üstüne de beyaz tişörtünü giyine giyine geliyordu uyku dolu gözlerle.

'' Yavrum ne oluyor?''

Hızlı ve endişeli ayak sesleri karşımda ki kadını görmesiyle durdu. Kaşları çatıldı, hareleri havalandı.

'' Bade?''

Mükemmel, badeymiş adı! Ne güzel!

'' Alpaslan! Seni defalarca aradım ama açmadın!''

Alpaslan burnundan sesli bir nefes verdi.

'' Engellisin çünkü! Ne işin var senin burada, sen burayı nasıl buldun?''

'' Alpaslan sana acil ulaşmam gerekiyordu! Neden engelledin beni?''

'' Bade böyle gelip bizi rahatsız edeceğin pozisyonda değilsin!''

Alpaslanın aklına yeni gelmişim gibi gözleri anında beni buldu. Gözlerim de ne gördü bilmiyorum ama bir hüzün çöktü gözlerine. Bir yanım buradan çekip gitmek istiyor, bir yanım ise kalıp dinlemek fevri davranmak istemiyordu.

'' Ben, yukarıdayım!''

dedim adımlarımı merdivenlere atarken. O ise saniyeler sonra peşime gelip bizi alalacele odaya soktu.

'' Firuzem, firuzem dinle beni''

Kolumu ondan kurtarıp yerde ki çamaşırlarımı aldım elime.

'' Neyi dinleyeyim? Kim o kadın?''

'' Kurban olayım sandığın gibi değil! Dinle her şeyi anlatayım!''

'' Geç kalmadın mı anlatmak için?''

Kollarımdan tutup beni yatağa oturttu.

'' Hayır! Hayır o çok çok geçmişte kaldı. Yirmilerimin hatası, pişmanlığım. Bak bunun burada konuşulması inan doğru değil. Şu seviştiğimiz oda da geçmişin izlerini hatırlamak istemiyorum. Evet, eski nişanlım ama eski. Asla asla seninle iken-

'' Alpaslan!''

O an dank etmişti kafama. Bu kadın o karargahtan ağlayarak çıkarken içeriye gelen kadındı. Çarpışıp özür dilediği kadındı!

'' Bu kadın o kadın. O gün karargaha gelip sana kek getirdiğimde içeriye gelen kadın!''

'' Evet, geldi ama seninle iken değil Firuze!''

Dizlerimin üzerine çöktü.

'' Firuzem!''

'' Alpaslan gitmek istiyorum!''

'' Tamam, tamam ama önce beni bir d-

'' Gitmek istiyorum!''

dedim ellerini dizlerimden itip. Eşyalarımı hızla toparlayıp Alpaslanın dolabından bir eşofman takımı çıkarıp üzerime geçirdim. Saçlarımıda belime salıp eşyalarımı alıp indim. O da peşimden gelmişti. Kadın hala koltukta oturuyor, elinde ki çiçekle bekliyordu.

'' Bana o çiçeği yollayan da sendin öyle değil mi?''

dedim bir çırpıda. Ne inkar etti ne de ağzını açtı. Onun tek derdi arkamda ki Alpaslandı.

'' Alpaslan konuşmamız gerekiyor!''

'' Konuşacak bir şeyim yok! Sana geldiğin gün de dedim, benim seninle bir ilişkim kalmadı, kalamaz da!''

'' Altay vefat etti''

Alpaslan duraksadı, gözlerine oturan şaşkınlık kısa sürede üzüntüye döndü.

'' Nasıl?''

'' Vefat etti işte, kanserdi bir kaç senedir. Son nefesini verirken de seni sayıkladı''

'' Allah rahmet eylesin, hadi Bade çık artık evimizden!''

Elini elime kenetlerken bırakmama müsaade etmedi asla. Bade elinde ki çiçeği masaya bırakıp kalkarken Alpaslanın açtığı kapıdan geçti. Kenetli ellerimize bakarken parmağımda ki yüzüğü gördü ve düşen suratı ile Alpaslana döndü.

'' Evlendin mi?''

''Evleniyoruz! Hadi Bade hadi!''

'' Arabam yok!''

'' Nasıl geldiysen öyle dönersin!''

Alpaslan beni de çekiştirerek arabaya yöneltti. Ben öne binerken o da binip arabayı hızla çalıştırdı ve kadını arkamız da sokağın ortasında bırakarak şehirden uzaklaştık..

Yol sessiz değil, aksine onun konuşması ile geçti.

'' Yirmilerim de deli çağlarım da tanıştık, o zamanlar düşünemiyorum, diyorum ki zaten babadan bir hayır yok bari aşk hayatım düzgün gitsin, nişanlandım, sevdiğimi sandım. Onunla yatmadığım halde hamile kalışından anladım aldatıldığımı, meğersem kardeşim dediğim insandan hamileymiş. Nerden bilebilirdim ki, öğrendim, çok acı bir şekilde hemde! Önce testi gördüm, çantasındaydı. Sonra işe gideceğim diye çıktığı bir sabahta onu yatakta, arkadaşımla bastım. Sonrası da malum, askeriye devrim başladı. Takıntılı halleri ise ayrıldıktan bir ay sonra başladı. O da aldatılınca kafayı yedi, bir sene kadar tedavi gördü. Bildiğim tek şey bebeğini de kaybedince iyice delirmiş olduğuydu. Sonrası bende yok. Tek sevdam sana rastlayana kadar vatanımdı. Şimdi benim sevdam var, bana özel.''

Dizlerimde birbirine sürtüğüm ellerimi avuçları arasına alıp dudaklarına götürdüğün de yolu şimdi sessizce tamamlamış, kapının önünde durmuştuk...

🍃

'' Kuşum, şu gümüş halkaları mı takayım? Gold olanları mı?''

Nazlıya kafamı çevirip boy aynasından baktığı, siyah balık inen elbisenine baktım.

'' Gümüşleri taksana''

Hiç düşünmeden gümüşleri taktı. Evde bir curcuna hakimdi. Teyzemler ağabeyimin bavulunu çoktan hazırlamışlardı. Üç gün önce de Aylin yeni evlerine yerleşmişti. Venediğe balayına gideceklerdi. O yüzden gece uçakları vardı. Annem ve babam nikah yerlerinde insanları karşılamaya gitmişlerdi, açık bir kır bahçesinde kokteyl vardı. Biz Nazlı ile en son çıkacaktık, Murat, Nazlı ben ve Alpaslan gidecektik. Alpaslan defalarca özür mesajları yazmış, sürekli aramıştı ama bende bir süre sonra ipler kopunca telefonu kapamıştım. Tabii Murat Nazlıyı aramış beni sormuştu ama Nazlı ise biraz zaman verin deyip kapamıştı. Nazlı ile daha sağlıklı konuşmuştuk.

'' Kuşum, iyi misin?''

'' İyiyim''

dedim elimde ki pembe filamingolu büyük bardaktaki limonatayı içerken. Buzlar bardakta şıngırtı oluştururken içimde ki huzursuzluk boğazıma tırmandı.

'' Tamam bir nokta da çok haklısın, geçmişi böyle çetrefili ise sana en başından anlatması, ben buyum geçmişim bu demesi daha sağlıklı ilerletirdi ama o da haklı. Geçmişini seninle paylaşmak zorunda değildi, tahmini zordu karşısına çıkması ama zaten siz birlikte değilken olan olmuş, o yüzden bence güvensizlik gibi bir durum yok. Hem sana anlatmış olanı biteni. Hem kadının psikolojik sorunları varmış zaten. ''

Nazlı konuştukça derin nefesler alıyordum. Evet haklıydı. Alpaslan güvenimi hiç boşa çıkarmamıştı aslında. Gözlerim boş ellerime takıldı. Henüz kimsenin haberi yoktu ve ben eve gelince çıkarmıştım. Yatağımın üzerinde ki çantama uzanıp içinde ki kadife kutusunu çıkardım. Nazlı küpeleriyle uğraşırken bende parmağıma yüzüğüm geçirdim. Bir kaç saniye sonra oda bardağına uzanmak için arkasına döndüğünde ilk kutuyu, sonra parmağımda ki yüzüğü fark edince parmaklarımı havaya kaldırdım.

'' Nazlı''

dedi sesimde ki heyecanla karışık anlamsız bir his sardı bedenimi. Nazlı fal taşı gibi açtığı gözlerine eşlik eden ağzını ellerini kapatıp bana bir kaç saniye baktı. Sonra bir format gelmişçesine yanıma oturup parmaklarımı avuçları içine aldı.

'' İnanamıyorum! Ciddi misin?''

Kafamı olumlu anlamda sallayınca boynuma atladı.

'' Canım, çok ama çok tebrik ederim, ah Firuzem nasıl sevindim bilsen inan!''

Sırtını sıvazlayıp ondan ayrıldığım da yüzüğümü inceledi.

'' Çok zarif, eniştenin seni tavlamasından belliydi zaten zevkli bir adam olduğu!''

'' Haha, öyle mi dersin?''

'' Tabii ki, dinle beni! Boş şeyler için birbirinizi üzmeyin, geçmiş geçmişte kaldı, takılı kalma bu gününü yarınını mahfetme''

Doğru söylüyordu, Alpaslan yarın sabaha karşı gidecekti ve üç hafta yoktu. Bu boş şeyler için birbirimizi üzmeyecektik. Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra kalktık beraber. Ev gittikçe sessizleşince kapıda çalınan korna ile çantalarımızı alıp çıktık. Alpaslan kalçasını arabaya yaslamış kolları birbirine bağlı bizi beklerken henüz bana bakmıyorken baştan aşağı süzdüm onu. Siyah rahat kesim kumaşının üstüne giydiği açık, pembeyi andıran iki düğmesi açık gömleği ve farkettiğim her gömlekte taktığı gümüş kolyesi ile ateş atıyordu resmen. Elbisemin pembe olduğunu biliyordu, bana göre giymesi hoşuma gitmişti. Nazlı koşarak Alpaslanın önüne atladı.

'' Evlenin hemen!''

Alpaslan kafasını kaldırıp direk bana bakınca beni baştan aşağı süzüp göğsünü kabarttı, derin bir nefes bıraktı havaya.

'' Tebrikler''

dedi gülerek. Alpaslan da başını ağırca salladı.

'' Sağol kardeşim''

Nazlı arabaya binerken o da doğruldu yerinden. Ona doğru bir kaç adım atıp önünde durdum. Aramızda ki sessizliği ilk bozan ben oldum. Eğilip yakalarını düzelttim elimle.

'' Çok, çok yakışıklı olmuşsun''

Belli belirsiz kıstı gözlerini, gülümsedi usulca. Elini belime sabitleyip alnıma bir öpücük bıraktı.

'' Yanına, böyle bir afetin yanına anca böyle olurdu işte. İdare et''

Yanağına parlak glosumla sulu bir öpücük bırakıp sildim yanağını.

'' Sen çok yakışıklısın zaten, ben senin yanına yakışayım''

Saçlarımda ellerini gezdirip kokladı bir tutamını.

'' Mis gibisin, sen dünyamın en güzel kızısın!''

'' Gidelim mi artık?''

Ellerini benden güçlükle ayırıp kısık sesle - gidelim - dedi. O şoför koltuğuna ben önce geçtim.

'' Vay! Yengem tebrikler''

dedi şen bir sesle Murat.

'' Sağolasın yengem!''

dedim aynı tonda. Alpaslan hayran gözlerle bana bakarken Murat ise memnun ifadesi ile omzuma vurdu.

'' Eee, ne zaman?''

Araba çalışmış, son sürat ilerlemiştik.

'' Görevden bir dönelim de, uzatmanın anlamı yok''

Henüz kendi içimizde konuşmamıştık, ailem ne tepki verecek hiç bir fikrim yoktu ama onun fikrini de öğrenmiş olmuştum.

'' Yani, bakalım. Bir dönün de''

'' Kenan komutan sabah şafakta çıkarız gece hazır olun dedi''

Nazlı sıkıntılı bir nefes alıp sevgilisinin omuzlarına sarıldı.

'' Babama söyleyeceğim seni es geçsin!''

'' Aman yavrum tut o güzel o ağzını''

Nazlı sırıtarak onun omuzlarına vururken Alpaslan ellerini ellerimden hiç ayırmadı. Nikah yerine geldiğimiz de biz inerken Alpaslan da anahtarı valeye teslim etti ve elimi avucu içine hapsedip girişe ilerledik. Kapı açıldığın da oturan herkes kafasını kaldırıp bize baktı. Teyzemler, teyzemlerin arkasında ki halalarım ve amcalarıma varana kadar herkes dönüp bize bakıyordu. Alpaslan gocunmadan eli elimde ayrılmadı ve annemle babamı tebrik etti. Tabii babam elimize takılmadı ama annem parmağımda ki yüzüğü gördüğün de şaşkınca elimi onun elinden ayırıp havaya kaldırdı.

''Ciddi misiniz?''

Alpaslan elim avucundan çıkınca homurdanarak soludu.

''Ciddiyiz, Neriman teyze, Tarık amca rızanızla kapınızı çalmaya geleceğiz''

Babam güleç bir tavırla Alpaslanın omuzlarına vurdu.

'' Rızam tam, buyur gel istediğin zaman''

Annem ise sessizce gülümsedi.

'' Tebrikler canım''

dedi. Bunu muhtemelen burada böyle öğrenmesi gücüne gitmişti.

'' Selmanın haberi var mı?''

'' Yok anne, daha yeni, kimse bilmiyor''

Annem kıyaslama yapıyordu ki adım kadar emindim.

'' Geçin çocuklar hadi, ayakta kalmayın!''

Babamın sözüyle ikimiz de ellerimiz birbirine kenetli masaya ilerledik. Selma teyzeyle sarılıp ayak üstü sohbetten sonra Eda ve annesi ile de sarılmış bizimkilerin yanına geçtim. Alpaslan sandalyeden belimi okşuyor, Muratı pür dikkat dinliyordu. Onlar iş hakkında konuşurken biz de Nazlı ile sohbet ediyor, bizimkilerle uzun zamandır çıkmayışımızın dedikodusunu yaparken alkış sesleriyle çıktılar ağabeyimler.

Nikah faslı oldukça kısa sürmüştü. Onlar evet demiş, Aylin ablanın annesi anneme sarılarak ağlamıştı. Babam ise sürekli kameraya çekiyor, Aylinin babasına gösteriyordu. İlk dansla beraber herkes sıra sıra eşlerini kaldırırken Alpaslan beni Murat ise Nazlıyı kaldırmıştı. Hulusi amca babamla bir şeyler konuşurken Murat ve Nazlıyı görünce çatık kaşlarla piste gidene kadar onu, ardından beni izledi. Biz kısık bakışlar altında piste çıkıp dans ederken ağabeyim de önce bana, sonra Alpaslanın omuzlarımda ki elime baktı. Sesini etmedi ama suratının aldığı hal tartışılırdı.

'' Çok, çok güzelsin''

Bilmiyordu ki izlerimi kapatmak için büyük bir kapatıcı fıçısının işine düşmüştüm!

'' İzlerini kapamak zor oldu!''

Sırıttı serserice.

'' Gelene kadar iyileşir, sonra yenilerini yaparım''

Kısık sesle boynuma doğru üflediğin de içimden geçen anlık titreme ile seslice gülmüştü. Müzik Allahtan sesini bastırıyordu. Murat ve Nazlı kendi içlerinde konuşurken Hulusi amca ellerini önünde kavuşturmuş onları izliyordu.

'' Hulusi amca, bakışları bakış değil''

'' İlişkilerini, onaylamamış. Murat duygularından emin olduktan sonra söyledi ama çokta iyi bir konuşma olmadı''

Şaşırmıştım, çünkü Nazlı babasıyla böyle şeyleri konuşmazdı. Hulusi amca ise bunu yadırgamazdı.

'' Nazlı üzülmesin''

'' Muratta öyle. Nazlı babasının karşısında durabilir mi?''

'' Durur, Nazlı ile babasının arasında öyle bir ilişki yok. Nazlı başına buyruktu her zaman asi ve özgür.''

'' Murat kendinden çok emin, evlerinin son taksiti kaldı, ondan sonra Nazlıya evlilik teklifi etmeyi düşünüyor.''

'' Yaa''

dedim şaşırarak. O adamdan sonra Nazlının toparlanması daha iyi bir fikirdi. Muratı seviyordum, özü sözü biz bir adamdı. Nazlıyı da dinginleştirdiğini düşünüyordum. Şarkı bitiminde Alpaslanın da yanağıma öpücükler kondurduktan sonra indik pistten. Takı, fotoğraf derken Aylin ablanın arkadaşları daha orta yerinde yeni geliyorlardı. Aralarında dört kızın bulunduğu üç dört erkek açık kır bahçesine giriş yaptığın da gözlerim arkadan gelen kadınla fal taşı misali açıldı. Bu o kadındı.

Bade!

'' Firuze şu kolayı uzatsana, Firuze!''

Nazlıya kafamı çevirdiğim de Alpaslan da benim baktığım noktaya bakınca ayaklandı.

'' Bunun burada ne işi var!''

'' Abi sakin ol, git götür bu kadını sıkıntı çıkarmasın''

Muratta onunla eş değer kalkınca Badenin Aylinle sımsıkı sarılması sonunda durdular.

Koskocaman evrende Aylinin arkadaşı kalmamıştı, çünkü Bade olmak zorundaydı! İçime düşen kuşkular, geleceğe dönük korkular boğazıma tırmanırken Alpaslan da sindi yanıma.

'' Yavrum, ben ne diyeceğimi-

'' Bir şey demene gerek yok sevgilim, senin suçun yok. Tesadüf, ne yapacaksın? Eğlenmemize bakalım biz''

Elimle elini kavrayıp çıplak dizime yasladım. Şakağıma öpücükler kondururken Nazlı kadına bakıyordu.

'' Hadi, fotoğrafınızı çekeyim''

dedi Nazlı tatlı bir nazla telefonunu çıkardı. Alpaslan aniden beni belimden kavrayıp kendine çekerken gözlerine dalmıştım, Nazlı ise flashı patlatıp telefonu uzattı.

'' Uf! Ama uf!Kesinlikle postluk''

dedi Muratın omzuna vururken. Alpaslan fotoğrafı Nazlıdan alıp gerçekten de post attı bizi. Altına koyduğu pembe kalp bizi simgelerken etiketli olduğum fotoğrafı bende paylaştım. Onun genelde aile kısmı yorum yapıyor,

' Hayırlı olsun kuzum'

' Gelin hanıma selamlar'

' Merakla nişan davetiyenizi bekliyoruz'

gibi yazılar gelirken bende de beğeniler çoğaldı.

'' Allah biliyor ya, seni burada da paylaşmak, göstermek istemiyorum!''

'' Olsun, dursun bir tane!''

'' Firuze, fotoğraf çektireceğiz haydi gel''

Annemin sesi ile yerimden doğruldum Alpaslan çıplak omuzuma kaçamak bir öpücük atarken. Hızlı bir şekilde piste geçtim. Annem ve babam yan yana ağabeyimin yanına, biz Tunçla Aylinin yanına geçtik.

'' Tebrik ederim kuzum''

dedi Aylin abla.

'' Teşekkür ederim''

dedim. Tunçta belime sarılırken sonra görüşeceğimizi söyleyip belimi sıkınca gülme krizimizi sonunda engellemiştik. Fotoğraf çektirirken gözlerim hep tam karşımda oturan Badeye kayıyordu. Kırmızı, saten mini bir elbise giymişti. Dolgun göğüsleri taşıyordu resmen. Gözlerim Alpaslana çevrildiğin de bana baktığını görünce rahatlamıştım. Fotoğraf çektirdikten sonra gözlerim Selma teyzenin masasına takıldı, Azra yoktu. Eda da öyle. Onların masasına ilerleyince Alpaslan da geldi peşime.

'' Selma teyzem!''

Arkamdan benden önce davranan Bade ile duraksadım. Selma teyze de mahçupça gülümsedi.

'' Firuze, gel kuzum''

dedi Selma teyze. Bade bir parça bozularak ayakta durdu. Alpaslan belime kuvvetle elini koyup beni oturacakken aldı.

'' Hiç oturma, kaçalım dedik sakin bir yere yavrum''

'' Azra kuşum''

Edanın kucağında masaya doğru gelen Azrayı kucağına alan Bade Selma teyzeye döndü.

'' Ne yakışmış tütü benim kızıma, maşallah''

Senin kız?

'' Gidelim mi?''

Alpaslana doğru tek kaşım kalkmış halde ondan taraf bakışlarımı alıp Selma teyzeye döndüm.

'' Selma teyze, ilk benden duy istedim''

Parmaklarımı ondan taraf havalandırınca o sanki biliyormuş gibi gülerken Semra teyze güzel bir kahkaha attı.

'' Biliyordum, keyiflendim vallahi hayırlı olsun. Allah tamamına erdirsin, tez zamanda''

Herkes amin derken sessiz kalan tek insan oydu. Hatta parmağıma oradan Alpaslana baktı. Eda da sarılıp tebrik edince tek kalmıştı, saf dışı!

'' Eee kuzum, ben hazırlıklara başlayayım''

'' Başla anne uzatmayacağız, görevden dönünce inşallah adımlar atalım''

'' Atalım paşam, e kızım yarın akşam işten sonra uğra bana yemek yeriz hem, hem de bir iki bir şey gösteririm''

'' Olur, gelirim''

'' Hadi çok tuttunuz bizi gidelim''

Bade şaşkınca ortada ki muhabbeti izlerken uzanıp Azranın alnını öptüm. O ise kollarını açıp bana atılınca Bade mecburen bana uzattı.

'' Kuzu, ne güzelsin sen. Pembe de giymiş!''

Alpaslan da elini Azranın elinin içine uzattı.

'' Ağabeyi kurban olsun!''

Semra teyze inatla kaşlarını kaldırdı.

'' Vallahi pembe pembe ne güzel oldunuz! Aynı bir aile, rabbim size de nasip etsin çocuklar''

Badenin yüzü şekilden şekile girmiş, Selma teyze daha fazla uzatmamış Badeyi yanına oturtmuştu. Bir parça bozulmuştum ama, Alpaslanın Azrayı annesine uzatmasıyla veda edip bizimkileri aldık. Tunçta gelmek isteyince hep birlikte çıkmıştık. Zaten Aylin ve ağabeyim de herkese veda konuşması yapıp çıkmışlardı. Annemler yemeğe çıkacaklardı hep beraber akrabalarla. Alpaslan da yolda Nazımı, Akifi ve Eylülü aramıştı, Sahra ise oyun dışındı bu gün. Biz hep birlikte nikahın yakınlarında, hayvanat bahçeli kafeye gitmiştik. Üzerimizde ki elbise, yakınlarda ki düğün salonlarından dolayı dikkat çekmiyordu, herkes şıktı. Nazlı ve Murat salıncaklı masaya geçince bizde tam karşılarına sallanan salıncağa oturduk. Akif, Nazım koltukları tercih ederken bir masa daha birleştirmiş, Diğer koltuklara ise Eylülle ağabeyim denk gelmişti.

Eylülün Tunça kaçamak bakışları dikkatimi çekerken oda bugün ayrı bir güzeldi. Siyah, sıfır kol kısa bir elbise giymiş, kıvırcık saçlarını salmıştı. Garson hepimize dondurma ve içecek getirmişti. Hep birlikte sohbet ediyor, gülüyorduk. Herkes bizi tekrar tebrik ederken konu geleceğimizden açılınca Nazlı ile hafta sonu için plan yapmış, yemek takımları, vs çeyiz bakmaya çıkacaktık. Şaşırtıcı bir şekilde Eylülde gelmek istemişti. Diğerleri ise işten güçten derken gece güzel bir fotoğraf karemizle sonlanmıştı. Kalkmaya yakın Nazlı ile tuvalete gelmiştik. Ben ellerimi yıkarken o da sıkı topuzunu açıyordu.

'' Firuze, biz bu gece birlikte kalacağız''

Aynadan parlayan gözlerine baktım.

'' Ciddi misin?''

Nazlının ilk deneyimi oldukça sıkıntılı geçmişti, evet daha önce bir birliktelik yaşamış bu birliktelikte özel şeyler yaşamıştı. Bu onun özeliydi, kimseyi de ilgilendirmezdi.

'' Söyledim, bakire olmadığımı söyledim. Ama alındığını, ya da ne denir ona bilmiyorum hissettim. Dumura uğraması, sindirmesi zaman aldı ama geçmiş geçmişte kaldı, ben namusu orada aramıyorum dedi''

Çok mutluydu, o kadar mutluydu ki, Muratın ağır kişiliği altın da ezilecek diye ödüm kopuyordu.

'' Kuzum kendini hiç bir şeye mecbur hissetme, ne olursa olsun''

Kollarını bana dolayıp burnunu çekti.

'' İyiki varsın''

'' Ooo, Nazom benim, şşş makyajın akmasın. Ve korun!''

dedim onu taklit ederek. Güldü pervasızca.

'' Hadi çıkalım''

Saatinde ona gelmesi ile Murat ve Nazlı ilk masadan ayrılan oldu. Şaşırtıcı bir harekette ağabeyimden oldu. Eylülle birlikte biraz daha oturacaklarını söyledi. Akif ve Nazım da kalkınca bizde peşlerinden kalkıp arabaya geçtik. Gönlüm buradan kaçıp gitmekken el mahküm eve geri dönmüştük. Gece ne zaman gideceği belli değildi. Annemler yemekte olduklarından gece yarısına kadar gelmezlerdi. Çünkü babam arayıp Aylinin annesine kahveye gideceklerini söylemişti. Alpaslanla bize geçmiştik. Ben ışıkları yakmadan elim onun elinde odama çıktım. Arkamdan kapıyı kilitleyip daha fazla dayanamayan benliğimle kucağına atladığım da o da hız kesmeden beni baldırlarımdan kavrayıp kucağına çekince yatağa serildik. Onun her santimini bu gece hissetmek, onunla yanmak alevlenmek ve tenimi tenine hapsetmek istiyordum. Ruhum çekilircesine onu koklayarak öperken o boş durmadı, kalçamı avuçları arasına hapsetti. Her geçen birlikteliğimiz de daha da harlanıyorduk. Daha da hoyratlaşıyorduk. Dudaklarını benden zor bela ayırdı, nefeslenmek adına alnını alnıma dayadı. Kabarıklığı elbiseden kasıklarıma tesir ettiğin de bir kez daha titredim.

'' Şşş, böyle bakarsan ben senin koynundan çıkamam!''

'' Çıkma!''

'' Yavrum, seni uyandırmadan gideceğim, ısrar etme vedalara gelemem, hele senle asla! Tenine doyayım, seveyim, tüm gece seni izlemek istiyorum!''

'' Bütün gece ayakta kalacağım seninle!''

'' Tenin bana cennet, aşkınla tutuşup yandım, Firuzem bu ateşi harlama daha fazla!''

'' Lütfen dokun bana!''

'' Yavrum, sensiz üç hafta ne sik yapıcam bir fikrim yok ama sabredicem! Söz ver bana asla ama asla ne olursa kırılıp dökülmeyeceksin! Kim ne derse desin, o yüzük parmağından bir saniye çıkmayacak!''

'' Asla, ben, ben seni çok özleyeceğim''

'' Yapma, o sesindeki hüzün beni mahfediyor! Ramak kaldı her şeye siktiri çekip koynunda uyumaya!''

'' Beni özle'

'' Ben seni benleyken de özlüyorum, ben senin tenine karışmışım, özlemek çok mu? Kendine dikkat et, sakın ama sakın hiç bir şeyin seni üzmesine izin verme. O güzel elaların kızarmasın hiç''

Dolan gözlerimle dudağına ufak bir öpücük bıraktım.

'' Allaha emanet ol, kendine dikkat et!''

Dudaklarına geri kapandığım da eli elbisemin fermuarına gidip tamamen birbirimizi soyduktan sonra gecemiz hiç bitmemiş gibi, yandıkça harlanmıştık. Söz vermiştim uyumayacaktım, onu yolcu etmek isteği ile dolup taşarken teninde nefeslenmeye devam ettim...

🍃

Islak saçlarımı kurulamış, çektiğim fönle üzerime beyaz basic bir tişört, altına da kot şortumu geçirip boy aynasından son kez kendime baktım. İçimde ki tedirginlik kol gezmiş, boğazımda hissettiğim doluluk beni uçurumun dibine sürüklemişti.

O gece uyuyakalmıştım onun kollarında. Anımsadığım tek şey dudaklarının gece vakti dudaklarıma değip yerini soğukluğa bıraktığıydı. Uyandığım da yoktu ve masamın üzerinde hangi ara bıraktığını bilmediğim şakayıklar vardı. O gideli neredeyse iki haftayı devirmiştik. Bu süreç benim için çok zordu, çünkü işin yoğunluğu beni bunaltmış, onsuzluk beni kötü etkilemişti.

Alpaslan gitmişti ama beraberinde bir his kol gezdirtmişti, şüphe..

Evden çıkalı neredeyse yarım saat olmuştu. Nazlı ısrarla beni arıyor, muhtemelen sonucu merak ediyordu. Titreyen telefonumu meşgule atıp adımlarımı hızlandırdım. Köşede ki marketten bir su alıp adımlarımı sağdaki eczaneye yönlendirdim. Sarışın bir kadın beni güler yüzle karşıladı.

'' Hoş geldiniz. Buyurun''

'' Hamilelik testi almak istiyorum.''

🍃

Bölüm sonu!!!!! Ah, kısa ama çerezlik oldu. İdare edin, iş yoğunluğum fazla yarım saat bölüm yazıyorsan üç saat araya işim giriyor:) Yine de düzenli kısa da olsa bölüm atacağım:)

Komşu kızlarııı kamp demiştim ya, hazırlanın:)

15* AŞKINLA TUTUŞUP, YANDIM FİRUZEM

İnsan geçmişini silip atamazdı belki ama geleceğini yönlendirebilirdi. Firuzeye rastlayana kadar aşkın sadece masallarda olduğunu sanar okumaya bile yeltenmezdim ama şimdi, şimdi onu iliklerime kadar yaşıyordum. Geçmişimden kaçamazdım, geleceğime koşmak için attığım adımlarım da sağlamdı. Şimdi ikisi arasında sıkışıp kalmış, geleceğimdekini geçmişimin izlerinden korumaya çalışıyordum.

Yüzbaşı Alpalsan T.

'' Firuze!''

'' Firuze?''

Gözlerimi daldığım yerden çekip bana seslenen anneme döndüm.

'' Yavrum takılar diyorum çantanda değil mi?''

Giydiğim şeker pembesi mini, askılı elbisemin askılarını düzeltirken çantamdan takıları çıkarıp anneme uzattım.

'' Buradalar''

'' Teyzem, hayırdır bir dalgınsın?''

Dalgındım, yorgundum, uykusuz ve moralsiz bir sabahtan sonra buralara gelmiş, bu insanlarla sahte gülümsüyordum. Çok değil saatler önce zırlayan ben değil mişim gibi!

Sabah. 9.15

'' Merhaba''

Elinde ki mor çiçeklere bakarken dün aldığım çiçekler de bundan mıydı diye içimde mahkemesini yaparken karşımda ki mavi gözlü, iyi giyinimli sarışın bir kadın şirin bir şekilde gülümseyerek içeriye geçmek için bir adım attığın da ayağımla kestim önünü.

'' Kimsiniz?''

'' Ah, bunun önemi yok. Alpaslan evde mi? Uyandı mı? Gerçi o öğleden önce zor uyanır. Yarın göreve gidiyor dinlenmesi gerek biraz''

Damdan düşer gibi hayatımızın orta yerine düşmüş bir felaket gibiydi. Bu kadın kimdi ve Alpaslanı nereden tanıyordu?

Beni aldatmış olamaz dı.. Değil mi?

Saçmalama geri zekalı! Şimdiye saçına yapışmış sevgilim nerede diye ortalığı kasıp kavurmuştu!

İç sesime verdiğim haktan sonra kadının önünde set olmuş geçmesine izin vermemiştim.

'' Sizi tanımıyorum, Alpaslan misafir beklediğimizi de söylemedi. ''

'' Ben zaten misafir değilim! Alpaslanı çağırır mısınız telefonları kapalı!''

Az önce tatlı mı demiştim, tatlılığı batsın zilli!

'' Üzgünüm, sizi tanımıyorum ve içeriye alamam! Çok acil bir şey ise ararsınız ulaşabildiğiniz de!''

Kapıyı kapatmak için hazırlanıyordum ki ramak kala yüksek sesle bağırmaya başladı.

'' Alpaslan benim nişanlım! Duydun mu? Alpaslan! Çık dışarıya Alpaslan!''

Öylesine bağırıyordu ki ben duyduklarım ile şok bile yaşamayamazken etraftaki villalardan insanlar çıkıp bakıyor, kimisi de susması için kadına bağırıyordu. Kapıyı aralayıp kadını yakalarından tutup içeriye çektim.

'' Manyak mısın sen!''

Sesli bir şekilde bağırınca yukarıda ki kapı sesi ile Alpaslanın sert adımları duyuldu. O altına kısa bir şort geçirmiş, üstüne de beyaz tişörtünü giyine giyine geliyordu uyku dolu gözlerle.

'' Yavrum ne oluyor?''

Hızlı ve endişeli ayak sesleri karşımda ki kadını görmesiyle durdu. Kaşları çatıldı, hareleri havalandı.

'' Bade?''

Mükemmel, badeymiş adı! Ne güzel!

'' Alpaslan! Seni defalarca aradım ama açmadın!''

Alpaslan burnundan sesli bir nefes verdi.

'' Engellisin çünkü! Ne işin var senin burada, sen burayı nasıl buldun?''

'' Alpaslan sana acil ulaşmam gerekiyordu! Neden engelledin beni?''

'' Bade böyle gelip bizi rahatsız edeceğin pozisyonda değilsin!''

Alpaslanın aklına yeni gelmişim gibi gözleri anında beni buldu. Gözlerim de ne gördü bilmiyorum ama bir hüzün çöktü gözlerine. Bir yanım buradan çekip gitmek istiyor, bir yanım ise kalıp dinlemek fevri davranmak istemiyordu.

'' Ben, yukarıdayım!''

dedim adımlarımı merdivenlere atarken. O ise saniyeler sonra peşime gelip bizi alalacele odaya soktu.

'' Firuzem, firuzem dinle beni''

Kolumu ondan kurtarıp yerde ki çamaşırlarımı aldım elime.

'' Neyi dinleyeyim? Kim o kadın?''

'' Kurban olayım sandığın gibi değil! Dinle her şeyi anlatayım!''

'' Geç kalmadın mı anlatmak için?''

Kollarımdan tutup beni yatağa oturttu.

'' Hayır! Hayır o çok çok geçmişte kaldı. Yirmilerimin hatası, pişmanlığım. Bak bunun burada konuşulması inan doğru değil. Şu seviştiğimiz oda da geçmişin izlerini hatırlamak istemiyorum. Evet, eski nişanlım ama eski. Asla asla seninle iken-

'' Alpaslan!''

O an dank etmişti kafama. Bu kadın o karargahtan ağlayarak çıkarken içeriye gelen kadındı. Çarpışıp özür dilediği kadındı!

'' Bu kadın o kadın. O gün karargaha gelip sana kek getirdiğimde içeriye gelen kadın!''

'' Evet, geldi ama seninle iken değil Firuze!''

Dizlerimin üzerine çöktü.

'' Firuzem!''

'' Alpaslan gitmek istiyorum!''

'' Tamam, tamam ama önce beni bir d-

'' Gitmek istiyorum!''

dedim ellerini dizlerimden itip. Eşyalarımı hızla toparlayıp Alpaslanın dolabından bir eşofman takımı çıkarıp üzerime geçirdim. Saçlarımıda belime salıp eşyalarımı alıp indim. O da peşimden gelmişti. Kadın hala koltukta oturuyor, elinde ki çiçekle bekliyordu.

'' Bana o çiçeği yollayan da sendin öyle değil mi?''

dedim bir çırpıda. Ne inkar etti ne de ağzını açtı. Onun tek derdi arkamda ki Alpaslandı.

'' Alpaslan konuşmamız gerekiyor!''

'' Konuşacak bir şeyim yok! Sana geldiğin gün de dedim, benim seninle bir ilişkim kalmadı, kalamaz da!''

'' Altay vefat etti''

Alpaslan duraksadı, gözlerine oturan şaşkınlık kısa sürede üzüntüye döndü.

'' Nasıl?''

'' Vefat etti işte, kanserdi bir kaç senedir. Son nefesini verirken de seni sayıkladı''

'' Allah rahmet eylesin, hadi Bade çık artık evimizden!''

Elini elime kenetlerken bırakmama müsaade etmedi asla. Bade elinde ki çiçeği masaya bırakıp kalkarken Alpaslanın açtığı kapıdan geçti. Kenetli ellerimize bakarken parmağımda ki yüzüğü gördü ve düşen suratı ile Alpaslana döndü.

'' Evlendin mi?''

''Evleniyoruz! Hadi Bade hadi!''

'' Arabam yok!''

'' Nasıl geldiysen öyle dönersin!''

Alpaslan beni de çekiştirerek arabaya yöneltti. Ben öne binerken o da binip arabayı hızla çalıştırdı ve kadını arkamız da sokağın ortasında bırakarak şehirden uzaklaştık..

Yol sessiz değil, aksine onun konuşması ile geçti.

'' Yirmilerim de deli çağlarım da tanıştık, o zamanlar düşünemiyorum, diyorum ki zaten babadan bir hayır yok bari aşk hayatım düzgün gitsin, nişanlandım, sevdiğimi sandım. Onunla yatmadığım halde hamile kalışından anladım aldatıldığımı, meğersem kardeşim dediğim insandan hamileymiş. Nerden bilebilirdim ki, öğrendim, çok acı bir şekilde hemde! Önce testi gördüm, çantasındaydı. Sonra işe gideceğim diye çıktığı bir sabahta onu yatakta, arkadaşımla bastım. Sonrası da malum, askeriye devrim başladı. Takıntılı halleri ise ayrıldıktan bir ay sonra başladı. O da aldatılınca kafayı yedi, bir sene kadar tedavi gördü. Bildiğim tek şey bebeğini de kaybedince iyice delirmiş olduğuydu. Sonrası bende yok. Tek sevdam sana rastlayana kadar vatanımdı. Şimdi benim sevdam var, bana özel.''

Dizlerimde birbirine sürtüğüm ellerimi avuçları arasına alıp dudaklarına götürdüğün de yolu şimdi sessizce tamamlamış, kapının önünde durmuştuk...

🍃

'' Kuşum, şu gümüş halkaları mı takayım? Gold olanları mı?''

Nazlıya kafamı çevirip boy aynasından baktığı, siyah balık inen elbisenine baktım.

'' Gümüşleri taksana''

Hiç düşünmeden gümüşleri taktı. Evde bir curcuna hakimdi. Teyzemler ağabeyimin bavulunu çoktan hazırlamışlardı. Üç gün önce de Aylin yeni evlerine yerleşmişti. Venediğe balayına gideceklerdi. O yüzden gece uçakları vardı. Annem ve babam nikah yerlerinde insanları karşılamaya gitmişlerdi, açık bir kır bahçesinde kokteyl vardı. Biz Nazlı ile en son çıkacaktık, Murat, Nazlı ben ve Alpaslan gidecektik. Alpaslan defalarca özür mesajları yazmış, sürekli aramıştı ama bende bir süre sonra ipler kopunca telefonu kapamıştım. Tabii Murat Nazlıyı aramış beni sormuştu ama Nazlı ise biraz zaman verin deyip kapamıştı. Nazlı ile daha sağlıklı konuşmuştuk.

'' Kuşum, iyi misin?''

'' İyiyim''

dedim elimde ki pembe filamingolu büyük bardaktaki limonatayı içerken. Buzlar bardakta şıngırtı oluştururken içimde ki huzursuzluk boğazıma tırmandı.

'' Tamam bir nokta da çok haklısın, geçmişi böyle çetrefili ise sana en başından anlatması, ben buyum geçmişim bu demesi daha sağlıklı ilerletirdi ama o da haklı. Geçmişini seninle paylaşmak zorunda değildi, tahmini zordu karşısına çıkması ama zaten siz birlikte değilken olan olmuş, o yüzden bence güvensizlik gibi bir durum yok. Hem sana anlatmış olanı biteni. Hem kadının psikolojik sorunları varmış zaten. ''

Nazlı konuştukça derin nefesler alıyordum. Evet haklıydı. Alpaslan güvenimi hiç boşa çıkarmamıştı aslında. Gözlerim boş ellerime takıldı. Henüz kimsenin haberi yoktu ve ben eve gelince çıkarmıştım. Yatağımın üzerinde ki çantama uzanıp içinde ki kadife kutusunu çıkardım. Nazlı küpeleriyle uğraşırken bende parmağıma yüzüğüm geçirdim. Bir kaç saniye sonra oda bardağına uzanmak için arkasına döndüğünde ilk kutuyu, sonra parmağımda ki yüzüğü fark edince parmaklarımı havaya kaldırdım.

'' Nazlı''

dedi sesimde ki heyecanla karışık anlamsız bir his sardı bedenimi. Nazlı fal taşı gibi açtığı gözlerine eşlik eden ağzını ellerini kapatıp bana bir kaç saniye baktı. Sonra bir format gelmişçesine yanıma oturup parmaklarımı avuçları içine aldı.

'' İnanamıyorum! Ciddi misin?''

Kafamı olumlu anlamda sallayınca boynuma atladı.

'' Canım, çok ama çok tebrik ederim, ah Firuzem nasıl sevindim bilsen inan!''

Sırtını sıvazlayıp ondan ayrıldığım da yüzüğümü inceledi.

'' Çok zarif, eniştenin seni tavlamasından belliydi zaten zevkli bir adam olduğu!''

'' Haha, öyle mi dersin?''

'' Tabii ki, dinle beni! Boş şeyler için birbirinizi üzmeyin, geçmiş geçmişte kaldı, takılı kalma bu gününü yarınını mahfetme''

Doğru söylüyordu, Alpaslan yarın sabaha karşı gidecekti ve üç hafta yoktu. Bu boş şeyler için birbirimizi üzmeyecektik. Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra kalktık beraber. Ev gittikçe sessizleşince kapıda çalınan korna ile çantalarımızı alıp çıktık. Alpaslan kalçasını arabaya yaslamış kolları birbirine bağlı bizi beklerken henüz bana bakmıyorken baştan aşağı süzdüm onu. Siyah rahat kesim kumaşının üstüne giydiği açık, pembeyi andıran iki düğmesi açık gömleği ve farkettiğim her gömlekte taktığı gümüş kolyesi ile ateş atıyordu resmen. Elbisemin pembe olduğunu biliyordu, bana göre giymesi hoşuma gitmişti. Nazlı koşarak Alpaslanın önüne atladı.

'' Evlenin hemen!''

Alpaslan kafasını kaldırıp direk bana bakınca beni baştan aşağı süzüp göğsünü kabarttı, derin bir nefes bıraktı havaya.

'' Tebrikler''

dedi gülerek. Alpaslan da başını ağırca salladı.

'' Sağol kardeşim''

Nazlı arabaya binerken o da doğruldu yerinden. Ona doğru bir kaç adım atıp önünde durdum. Aramızda ki sessizliği ilk bozan ben oldum. Eğilip yakalarını düzelttim elimle.

'' Çok, çok yakışıklı olmuşsun''

Belli belirsiz kıstı gözlerini, gülümsedi usulca. Elini belime sabitleyip alnıma bir öpücük bıraktı.

'' Yanına, böyle bir afetin yanına anca böyle olurdu işte. İdare et''

Yanağına parlak glosumla sulu bir öpücük bırakıp sildim yanağını.

'' Sen çok yakışıklısın zaten, ben senin yanına yakışayım''

Saçlarımda ellerini gezdirip kokladı bir tutamını.

'' Mis gibisin, sen dünyamın en güzel kızısın!''

'' Gidelim mi artık?''

Ellerini benden güçlükle ayırıp kısık sesle - gidelim - dedi. O şoför koltuğuna ben önce geçtim.

'' Vay! Yengem tebrikler''

dedi şen bir sesle Murat.

'' Sağolasın yengem!''

dedim aynı tonda. Alpaslan hayran gözlerle bana bakarken Murat ise memnun ifadesi ile omzuma vurdu.

'' Eee, ne zaman?''

Araba çalışmış, son sürat ilerlemiştik.

'' Görevden bir dönelim de, uzatmanın anlamı yok''

Henüz kendi içimizde konuşmamıştık, ailem ne tepki verecek hiç bir fikrim yoktu ama onun fikrini de öğrenmiş olmuştum.

'' Yani, bakalım. Bir dönün de''

'' Kenan komutan sabah şafakta çıkarız gece hazır olun dedi''

Nazlı sıkıntılı bir nefes alıp sevgilisinin omuzlarına sarıldı.

'' Babama söyleyeceğim seni es geçsin!''

'' Aman yavrum tut o güzel o ağzını''

Nazlı sırıtarak onun omuzlarına vururken Alpaslan ellerini ellerimden hiç ayırmadı. Nikah yerine geldiğimiz de biz inerken Alpaslan da anahtarı valeye teslim etti ve elimi avucu içine hapsedip girişe ilerledik. Kapı açıldığın da oturan herkes kafasını kaldırıp bize baktı. Teyzemler, teyzemlerin arkasında ki halalarım ve amcalarıma varana kadar herkes dönüp bize bakıyordu. Alpaslan gocunmadan eli elimde ayrılmadı ve annemle babamı tebrik etti. Tabii babam elimize takılmadı ama annem parmağımda ki yüzüğü gördüğün de şaşkınca elimi onun elinden ayırıp havaya kaldırdı.

''Ciddi misiniz?''

Alpaslan elim avucundan çıkınca homurdanarak soludu.

''Ciddiyiz, Neriman teyze, Tarık amca rızanızla kapınızı çalmaya geleceğiz''

Babam güleç bir tavırla Alpaslanın omuzlarına vurdu.

'' Rızam tam, buyur gel istediğin zaman''

Annem ise sessizce gülümsedi.

'' Tebrikler canım''

dedi. Bunu muhtemelen burada böyle öğrenmesi gücüne gitmişti.

'' Selmanın haberi var mı?''

'' Yok anne, daha yeni, kimse bilmiyor''

Annem kıyaslama yapıyordu ki adım kadar emindim.

'' Geçin çocuklar hadi, ayakta kalmayın!''

Babamın sözüyle ikimiz de ellerimiz birbirine kenetli masaya ilerledik. Selma teyzeyle sarılıp ayak üstü sohbetten sonra Eda ve annesi ile de sarılmış bizimkilerin yanına geçtim. Alpaslan sandalyeden belimi okşuyor, Muratı pür dikkat dinliyordu. Onlar iş hakkında konuşurken biz de Nazlı ile sohbet ediyor, bizimkilerle uzun zamandır çıkmayışımızın dedikodusunu yaparken alkış sesleriyle çıktılar ağabeyimler.

Nikah faslı oldukça kısa sürmüştü. Onlar evet demiş, Aylin ablanın annesi anneme sarılarak ağlamıştı. Babam ise sürekli kameraya çekiyor, Aylinin babasına gösteriyordu. İlk dansla beraber herkes sıra sıra eşlerini kaldırırken Alpaslan beni Murat ise Nazlıyı kaldırmıştı. Hulusi amca babamla bir şeyler konuşurken Murat ve Nazlıyı görünce çatık kaşlarla piste gidene kadar onu, ardından beni izledi. Biz kısık bakışlar altında piste çıkıp dans ederken ağabeyim de önce bana, sonra Alpaslanın omuzlarımda ki elime baktı. Sesini etmedi ama suratının aldığı hal tartışılırdı.

'' Çok, çok güzelsin''

Bilmiyordu ki izlerimi kapatmak için büyük bir kapatıcı fıçısının işine düşmüştüm!

'' İzlerini kapamak zor oldu!''

Sırıttı serserice.

'' Gelene kadar iyileşir, sonra yenilerini yaparım''

Kısık sesle boynuma doğru üflediğin de içimden geçen anlık titreme ile seslice gülmüştü. Müzik Allahtan sesini bastırıyordu. Murat ve Nazlı kendi içlerinde konuşurken Hulusi amca ellerini önünde kavuşturmuş onları izliyordu.

'' Hulusi amca, bakışları bakış değil''

'' İlişkilerini, onaylamamış. Murat duygularından emin olduktan sonra söyledi ama çokta iyi bir konuşma olmadı''

Şaşırmıştım, çünkü Nazlı babasıyla böyle şeyleri konuşmazdı. Hulusi amca ise bunu yadırgamazdı.

'' Nazlı üzülmesin''

'' Muratta öyle. Nazlı babasının karşısında durabilir mi?''

'' Durur, Nazlı ile babasının arasında öyle bir ilişki yok. Nazlı başına buyruktu her zaman asi ve özgür.''

'' Murat kendinden çok emin, evlerinin son taksiti kaldı, ondan sonra Nazlıya evlilik teklifi etmeyi düşünüyor.''

'' Yaa''

dedim şaşırarak. O adamdan sonra Nazlının toparlanması daha iyi bir fikirdi. Muratı seviyordum, özü sözü biz bir adamdı. Nazlıyı da dinginleştirdiğini düşünüyordum. Şarkı bitiminde Alpaslanın da yanağıma öpücükler kondurduktan sonra indik pistten. Takı, fotoğraf derken Aylin ablanın arkadaşları daha orta yerinde yeni geliyorlardı. Aralarında dört kızın bulunduğu üç dört erkek açık kır bahçesine giriş yaptığın da gözlerim arkadan gelen kadınla fal taşı misali açıldı. Bu o kadındı.

Bade!

'' Firuze şu kolayı uzatsana, Firuze!''

Nazlıya kafamı çevirdiğim de Alpaslan da benim baktığım noktaya bakınca ayaklandı.

'' Bunun burada ne işi var!''

'' Abi sakin ol, git götür bu kadını sıkıntı çıkarmasın''

Muratta onunla eş değer kalkınca Badenin Aylinle sımsıkı sarılması sonunda durdular.

Koskocaman evrende Aylinin arkadaşı kalmamıştı, çünkü Bade olmak zorundaydı! İçime düşen kuşkular, geleceğe dönük korkular boğazıma tırmanırken Alpaslan da sindi yanıma.

'' Yavrum, ben ne diyeceğimi-

'' Bir şey demene gerek yok sevgilim, senin suçun yok. Tesadüf, ne yapacaksın? Eğlenmemize bakalım biz''

Elimle elini kavrayıp çıplak dizime yasladım. Şakağıma öpücükler kondururken Nazlı kadına bakıyordu.

'' Hadi, fotoğrafınızı çekeyim''

dedi Nazlı tatlı bir nazla telefonunu çıkardı. Alpaslan aniden beni belimden kavrayıp kendine çekerken gözlerine dalmıştım, Nazlı ise flashı patlatıp telefonu uzattı.

'' Uf! Ama uf!Kesinlikle postluk''

dedi Muratın omzuna vururken. Alpaslan fotoğrafı Nazlıdan alıp gerçekten de post attı bizi. Altına koyduğu pembe kalp bizi simgelerken etiketli olduğum fotoğrafı bende paylaştım. Onun genelde aile kısmı yorum yapıyor,

' Hayırlı olsun kuzum'

' Gelin hanıma selamlar'

' Merakla nişan davetiyenizi bekliyoruz'

gibi yazılar gelirken bende de beğeniler çoğaldı.

'' Allah biliyor ya, seni burada da paylaşmak, göstermek istemiyorum!''

'' Olsun, dursun bir tane!''

'' Firuze, fotoğraf çektireceğiz haydi gel''

Annemin sesi ile yerimden doğruldum Alpaslan çıplak omuzuma kaçamak bir öpücük atarken. Hızlı bir şekilde piste geçtim. Annem ve babam yan yana ağabeyimin yanına, biz Tunçla Aylinin yanına geçtik.

'' Tebrik ederim kuzum''

dedi Aylin abla.

'' Teşekkür ederim''

dedim. Tunçta belime sarılırken sonra görüşeceğimizi söyleyip belimi sıkınca gülme krizimizi sonunda engellemiştik. Fotoğraf çektirirken gözlerim hep tam karşımda oturan Badeye kayıyordu. Kırmızı, saten mini bir elbise giymişti. Dolgun göğüsleri taşıyordu resmen. Gözlerim Alpaslana çevrildiğin de bana baktığını görünce rahatlamıştım. Fotoğraf çektirdikten sonra gözlerim Selma teyzenin masasına takıldı, Azra yoktu. Eda da öyle. Onların masasına ilerleyince Alpaslan da geldi peşime.

'' Selma teyzem!''

Arkamdan benden önce davranan Bade ile duraksadım. Selma teyze de mahçupça gülümsedi.

'' Firuze, gel kuzum''

dedi Selma teyze. Bade bir parça bozularak ayakta durdu. Alpaslan belime kuvvetle elini koyup beni oturacakken aldı.

'' Hiç oturma, kaçalım dedik sakin bir yere yavrum''

'' Azra kuşum''

Edanın kucağında masaya doğru gelen Azrayı kucağına alan Bade Selma teyzeye döndü.

'' Ne yakışmış tütü benim kızıma, maşallah''

Senin kız?

'' Gidelim mi?''

Alpaslana doğru tek kaşım kalkmış halde ondan taraf bakışlarımı alıp Selma teyzeye döndüm.

'' Selma teyze, ilk benden duy istedim''

Parmaklarımı ondan taraf havalandırınca o sanki biliyormuş gibi gülerken Semra teyze güzel bir kahkaha attı.

'' Biliyordum, keyiflendim vallahi hayırlı olsun. Allah tamamına erdirsin, tez zamanda''

Herkes amin derken sessiz kalan tek insan oydu. Hatta parmağıma oradan Alpaslana baktı. Eda da sarılıp tebrik edince tek kalmıştı, saf dışı!

'' Eee kuzum, ben hazırlıklara başlayayım''

'' Başla anne uzatmayacağız, görevden dönünce inşallah adımlar atalım''

'' Atalım paşam, e kızım yarın akşam işten sonra uğra bana yemek yeriz hem, hem de bir iki bir şey gösteririm''

'' Olur, gelirim''

'' Hadi çok tuttunuz bizi gidelim''

Bade şaşkınca ortada ki muhabbeti izlerken uzanıp Azranın alnını öptüm. O ise kollarını açıp bana atılınca Bade mecburen bana uzattı.

'' Kuzu, ne güzelsin sen. Pembe de giymiş!''

Alpaslan da elini Azranın elinin içine uzattı.

'' Ağabeyi kurban olsun!''

Semra teyze inatla kaşlarını kaldırdı.

'' Vallahi pembe pembe ne güzel oldunuz! Aynı bir aile, rabbim size de nasip etsin çocuklar''

Badenin yüzü şekilden şekile girmiş, Selma teyze daha fazla uzatmamış Badeyi yanına oturtmuştu. Bir parça bozulmuştum ama, Alpaslanın Azrayı annesine uzatmasıyla veda edip bizimkileri aldık. Tunçta gelmek isteyince hep birlikte çıkmıştık. Zaten Aylin ve ağabeyim de herkese veda konuşması yapıp çıkmışlardı. Annemler yemeğe çıkacaklardı hep beraber akrabalarla. Alpaslan da yolda Nazımı, Akifi ve Eylülü aramıştı, Sahra ise oyun dışındı bu gün. Biz hep birlikte nikahın yakınlarında, hayvanat bahçeli kafeye gitmiştik. Üzerimizde ki elbise, yakınlarda ki düğün salonlarından dolayı dikkat çekmiyordu, herkes şıktı. Nazlı ve Murat salıncaklı masaya geçince bizde tam karşılarına sallanan salıncağa oturduk. Akif, Nazım koltukları tercih ederken bir masa daha birleştirmiş, Diğer koltuklara ise Eylülle ağabeyim denk gelmişti.

Eylülün Tunça kaçamak bakışları dikkatimi çekerken oda bugün ayrı bir güzeldi. Siyah, sıfır kol kısa bir elbise giymiş, kıvırcık saçlarını salmıştı. Garson hepimize dondurma ve içecek getirmişti. Hep birlikte sohbet ediyor, gülüyorduk. Herkes bizi tekrar tebrik ederken konu geleceğimizden açılınca Nazlı ile hafta sonu için plan yapmış, yemek takımları, vs çeyiz bakmaya çıkacaktık. Şaşırtıcı bir şekilde Eylülde gelmek istemişti. Diğerleri ise işten güçten derken gece güzel bir fotoğraf karemizle sonlanmıştı. Kalkmaya yakın Nazlı ile tuvalete gelmiştik. Ben ellerimi yıkarken o da sıkı topuzunu açıyordu.

'' Firuze, biz bu gece birlikte kalacağız''

Aynadan parlayan gözlerine baktım.

'' Ciddi misin?''

Nazlının ilk deneyimi oldukça sıkıntılı geçmişti, evet daha önce bir birliktelik yaşamış bu birliktelikte özel şeyler yaşamıştı. Bu onun özeliydi, kimseyi de ilgilendirmezdi.

'' Söyledim, bakire olmadığımı söyledim. Ama alındığını, ya da ne denir ona bilmiyorum hissettim. Dumura uğraması, sindirmesi zaman aldı ama geçmiş geçmişte kaldı, ben namusu orada aramıyorum dedi''

Çok mutluydu, o kadar mutluydu ki, Muratın ağır kişiliği altın da ezilecek diye ödüm kopuyordu.

'' Kuzum kendini hiç bir şeye mecbur hissetme, ne olursa olsun''

Kollarını bana dolayıp burnunu çekti.

'' İyiki varsın''

'' Ooo, Nazom benim, şşş makyajın akmasın. Ve korun!''

dedim onu taklit ederek. Güldü pervasızca.

'' Hadi çıkalım''

Saatinde ona gelmesi ile Murat ve Nazlı ilk masadan ayrılan oldu. Şaşırtıcı bir harekette ağabeyimden oldu. Eylülle birlikte biraz daha oturacaklarını söyledi. Akif ve Nazım da kalkınca bizde peşlerinden kalkıp arabaya geçtik. Gönlüm buradan kaçıp gitmekken el mahküm eve geri dönmüştük. Gece ne zaman gideceği belli değildi. Annemler yemekte olduklarından gece yarısına kadar gelmezlerdi. Çünkü babam arayıp Aylinin annesine kahveye gideceklerini söylemişti. Alpaslanla bize geçmiştik. Ben ışıkları yakmadan elim onun elinde odama çıktım. Arkamdan kapıyı kilitleyip daha fazla dayanamayan benliğimle kucağına atladığım da o da hız kesmeden beni baldırlarımdan kavrayıp kucağına çekince yatağa serildik. Onun her santimini bu gece hissetmek, onunla yanmak alevlenmek ve tenimi tenine hapsetmek istiyordum. Ruhum çekilircesine onu koklayarak öperken o boş durmadı, kalçamı avuçları arasına hapsetti. Her geçen birlikteliğimiz de daha da harlanıyorduk. Daha da hoyratlaşıyorduk. Dudaklarını benden zor bela ayırdı, nefeslenmek adına alnını alnıma dayadı. Kabarıklığı elbiseden kasıklarıma tesir ettiğin de bir kez daha titredim.

'' Şşş, böyle bakarsan ben senin koynundan çıkamam!''

'' Çıkma!''

'' Yavrum, seni uyandırmadan gideceğim, ısrar etme vedalara gelemem, hele senle asla! Tenine doyayım, seveyim, tüm gece seni izlemek istiyorum!''

'' Bütün gece ayakta kalacağım seninle!''

'' Tenin bana cennet, aşkınla tutuşup yandım, Firuzem bu ateşi harlama daha fazla!''

'' Lütfen dokun bana!''

'' Yavrum, sensiz üç hafta ne sik yapıcam bir fikrim yok ama sabredicem! Söz ver bana asla ama asla ne olursa kırılıp dökülmeyeceksin! Kim ne derse desin, o yüzük parmağından bir saniye çıkmayacak!''

'' Asla, ben, ben seni çok özleyeceğim''

'' Yapma, o sesindeki hüzün beni mahfediyor! Ramak kaldı her şeye siktiri çekip koynunda uyumaya!''

'' Beni özle'

'' Ben seni benleyken de özlüyorum, ben senin tenine karışmışım, özlemek çok mu? Kendine dikkat et, sakın ama sakın hiç bir şeyin seni üzmesine izin verme. O güzel elaların kızarmasın hiç''

Dolan gözlerimle dudağına ufak bir öpücük bıraktım.

'' Allaha emanet ol, kendine dikkat et!''

Dudaklarına geri kapandığım da eli elbisemin fermuarına gidip tamamen birbirimizi soyduktan sonra gecemiz hiç bitmemiş gibi, yandıkça harlanmıştık. Söz vermiştim uyumayacaktım, onu yolcu etmek isteği ile dolup taşarken teninde nefeslenmeye devam ettim...

🍃

Islak saçlarımı kurulamış, çektiğim fönle üzerime beyaz basic bir tişört, altına da kot şortumu geçirip boy aynasından son kez kendime baktım. İçimde ki tedirginlik kol gezmiş, boğazımda hissettiğim doluluk beni uçurumun dibine sürüklemişti.

O gece uyuyakalmıştım onun kollarında. Anımsadığım tek şey dudaklarının gece vakti dudaklarıma değip yerini soğukluğa bıraktığıydı. Uyandığım da yoktu ve masamın üzerinde hangi ara bıraktığını bilmediğim şakayıklar vardı. O gideli neredeyse iki haftayı devirmiştik. Bu süreç benim için çok zordu, çünkü işin yoğunluğu beni bunaltmış, onsuzluk beni kötü etkilemişti.

Alpaslan gitmişti ama beraberinde bir his kol gezdirtmişti, şüphe..

Evden çıkalı neredeyse yarım saat olmuştu. Nazlı ısrarla beni arıyor, muhtemelen sonucu merak ediyordu. Titreyen telefonumu meşgule atıp adımlarımı hızlandırdım. Köşede ki marketten bir su alıp adımlarımı sağdaki eczaneye yönlendirdim. Sarışın bir kadın beni güler yüzle karşıladı.

'' Hoş geldiniz. Buyurun''

'' Hamilelik testi almak istiyorum.''

🍃

Bölüm sonu!!!!! Ah, kısa ama çerezlik oldu. İdare edin, iş yoğunluğum fazla yarım saat bölüm yazıyorsan üç saat araya işim giriyor:) Yine de düzenli kısa da olsa bölüm atacağım:)

Komşu kızlarııı kamp demiştim ya, hazırlanın:)

Yeni bir kurgu yazıyorum, şans verirsiniz diye düşünüyorum. Yazarken keyif alıyorum. Benden istediğiniz kurgular varsa da belirtin, yorumlarınızı eksik etmeyin. Şuraya bırakıyorum efenim:) https://www.kitappad.com/vahsi.kelebek/borulcemahalle-kurgusu-11455/

 

Loading...
0%