Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@vahsi.kelebek

18* TAZE ÇİÇEKLER

Firuzenin kokusu, bir nisan akşamının ılımlı havasında ki yasemin çiçekli sokaklarda dolanmak gibiydi. İnsanı mest eden, bedeniyle bir bütün olan kokusunu solumak, o inanılmaz hazzı yaşamakta yaşatmakta mükemmeldi. Onun kokusu şimdi kucağımdaydı, şakayıkları her zaman tercih ediyordu ama ben ona taze çiçekler almıştım. Elimde yaseminler, kendimi her dakika bulduğum kapısı ve güzelliğinin bahşettiği şaşkınlık vardı üzerimde. Firuzeyi bir Türkümdeyen yapmak için sabırsızlıkla bekliyordum, -duk, ben ve taze çiçekler..

Yüzbaşı Alpaslan T.

Tok bir kadın sesi duyuldu aramızda. Alpaslan yönünü çevirince gördüklerinden pek memnun olmamıştı. Siyah lüks bir araba, sağ tarafından suratı beş karış inen Eda hemen arkasından Semra teyze, arabaya kalçasını yaslamış, uzun oldukça gösterişli bir kadın ve kadının arkasında o tanıdık sima. Elinde ki orkide ile Bade..

Bu kadının ottan boktan çıkması bir beni mi rahatsız ediyordu?

'' Hala''

Halası? Halası ve Bade?

'' Hala ya! Hala! Unutulan hala! Hergele seni!''

Kadında ki konuşma, nasıl desem sert ve otoriterdi. Alpaslan sık bir nefes alıp bahçe kapısına geri indi. Halasına sarıldı ve klasik bir hoş geldin den sonra kendimi bir anda Alpaslanın çağırması ile halasının yanında bulmuştum. Badenin süzgeç gibi gözleri ile beni süzmesi, parmağımda ki yüzüğe odaklanması ayrı bir sorun iken şimdi de bu hala çıkmıştı ortaya.

Halalar sevilmez! Baba tarafını seven net uzaylıdır!

'' Hala, Firuze nişanlım, bu da halam Kübra''

'' Henüz nişanlın değil ama Alpaslan''

Beni üstten süzen bir bakışla baştan aşağı geçirdi.

'' Nişanlım hala! Nişanlım''

'' Kapıda mı kalacağız yavrum? Hadi içeriye geçelim kızcağız da üşüdü''

Semra teyzenin o tatlı sesi o kadar iyi gelmişti ki, gülerek onun koluna girdim. Eda ile de merhabalaşıp bahçe kapısının eşiğinden geçince dank etti, Badenin varlığı.

'' Hala!''

Alpaslanın sert tonu ile herkes durunca halası da durdu.

'' Bade benim misafirim Alpaslan!''

'' O kız bu eve nişanlım varken hele asla giremez!''

Ben yokken girer miydi yani?

İç sesime göz devirdikten sonra anladım ki halasından almıştı bu inat huyunu.

'' Ben daha ölmedim! O kız benim misafirim!''

Ortam aşırı gergindi ve olayın garipliğine kafa atacaktım. Pek sevgili nişanlım olacak adam, onun katıksız inatçı halası ve nişanlım olacak adamın eski nişanlısı!

Çok güzel bir aile tablosu, dile getirmiştim değil mi?

Elinde ki orkideler ile naziklikten kırılacak olan yapay sarı çiçek Bade, bir kilo makyajı yetmezmiş gibi, burnuma isyan edercesine ağır bir parfüm sıkmıştı.

Olmayan migrenim neredesin?!!

Alpaslan burnundan soluyacak kadar sinirlenmişti ve, o an aklıma bir hinlik geldi.

Evin gelini mod on!

'' Hayatım, lütfen en güzel günümüze gelmiş insanlar. Evet kötü bir durum benim için ama dert etmiyorum. Bade senin geçmişin, geleceğin olan benim. Halana saygısızlık etmeyelim. Hem bak teyzene de ayıp oluyor. Selma annem de bizi bekliyor. O kadar yemek yapmıştı kadın, bozmayalım gecemizi''

Alpaslan hayran gözlerle bana bakarken bu kızı ne yapıp ne edip hayatımızdan çıkarması gerektiğini kafasına vura vura öğreteceğimi aklımın bir köşesine notumu aldım ve Halasının da şaşkın bakışları eşliğin de Alpaslanın açtığı kapıdan içeriye girdik.

Selma teyzenin evinden mis gibi kokular yükselirken koridorda emekleyen Azrayı kollarını uzatan Badeden önce kaptım ve yanağına bir öpücük bıraktım.

'' Meleğim, çok özledim seni!''

Tamam bu yalan değildi, Azrayı çok özlemiştim.

'' Firuze?''

Selma teyze mutfaktan ellerini önünde ki havluya silerek çıktı. Bizi görünce çok şaşırmış, hele Badeyi görünce Alpaslana boş gözlerle baksa da halayı görünce anlamış gibi dertli bir nefes solumuştu.

Şen şakrak kollarını açarak sarıldı bana.

'' Hoş geldin yavrum, ne güzel olmuşsun sen''

'' Hoş buldum Selma annem''

Selma teyze şaşkın ama gururlu bir bakışla güldü ve bir daha sarıldı bana.

'' Ellerim yemekli. Hadi geçin siz de hoş geldiniz, sefalar getirdiniz''

Selma teyzenin anaç tavrı beni geçtikten sonra kaybolunca hepimiz salona geçtik. Selma teyze masaya geçmemizi isteyince Alpaslan banyoya, herkes sofraya geçince ben de Selma teyzenin yanına kucağımda Azra ile geçtim.

'' Senin hakkını nasıl öderiz? Bu kadının yaptığını nasıl açıklarım sana bilmiyorum affet''

'' Estağfurullah, neden şimdi böyle dedin Selma t- anne''

'' Yavrum, ah benim anlayışlı yavrum!''

İçimde ki fırtınalardan bi habersiniz..

'' Hadi sen geç artık ben de çorbaları koyarım''

Kucağımda ki minik kız çocuğunu da alıp giyinmeye çıktı odasına. Ben de çorba kaselerine çorbaları dağıtıp tepsiye dizdim ve derin bir nefes alarak içeriye geçtim.

Gazamız mübarek ola!

'' Hatırladın mı, Badenin kolunu kırdığı zaman ne de korkmuştun, nasıl sakinleştireceğimizi şaşırmıştık''

Kopsun o kol kopsun!

Halasının derdi neydi?

'' Kübra hanım, bunlar geçmişte kaldı, şimdi sofrada uygun olur mu?''

'' Aaa neden uygun olmasın Semra hanımcığım, nice aşklar alevlendi seneler sonra''

Masaya koyduğum kaselerle konu beni gererken Eda imdadıma yetişti.

'' Nişan günü beraberiz, yardım ederim. Tabii Nazlı abla gibi olamam ama''

'' Ah! Hayır tatlım merak etme senin için de Nazlı bir elemanını ayarladı. Birlikteyiz o akşam''

Eda tatlı bir gülümseme ile annesine döndüğün de Semra teyze de gülümsedi.

'' Gidin tabii kızım, yengene yardımcı ol o günde. Canım biz bir şey duyduk ama?''

Masa daki herkes sessizce ne duyulduğunu merak ediyordu. Selma teyze ve Alpaslan da sofraya gelince tamamlandı yemek. Halası ve Bade karşımızda, biz onların karşısında Alpaslan ise, Eda ve annesi Alpaslanın yanında Selma teyze ise köşesindeydi her zaman ki gibi.

'' Ne duydunuz teyze?''

'' Nikah tarihinizi almışsınız?''

Badenin öksürük krizlerine eş halası masada ki suya uzanıp kızın eline tutuşturdu.

'' Yavaş ol kızım yavaş''

'' Affedersiniz''

Yüzü kıpkırmızı kesilse de harelerinde ki buhramı gizleyemedi.

'' Ne tarihi, daha nişanınız olmadı!''

'' Çocuklar öyle uygun görmüş abla''

Selma teyzeye minnet dolu bakışlarımı attım.

'' Danışıldı mı?''

'' Evet, bizzat ben onay verdim anneleri olarak!''

Bir kez daha minnetlerimi yollarken Alpaslanın salladığı bacağını tuttum. Ona güven vermek benim de burda olduğumu hissettirmek için. Dizinde ki elimi tutup sırtını parmaklarıyla okşadı.

'' Peki, madem annesi olarak onay verdin, ben onay vermiyorum!''

Masada ki herkes kaşıklarını bıraktı, ortam gerginleşip sus pus olunca Alpaslanın gerginliğine ek karşımda sırıtan bu iğrenç kız kendinde ne hadle bilinmez konuşma gereği duydu.

'' Emin değilim olabileceğinizden, bir asker ile evli bir kadın olarak hayatına devam edebilir misin? Ya da dayanabilecek misin?''

Elimi çekip masada ki sudan bir yudum aldım devam ederken.

'' Yani Alpaslan çok zor bir adam, onu kaldır-

Elimde ki su bardağını alıp tam arkasında ki duvara çarpmamla kırılan parçalar yere bir bir dağılırken bir hi! nidası duyuldu herkeste. Bade korkup sinerken halanın yanına karşımda ki iki kadın da bana dehşetle bakıyordu.

'' O çeneni köpeklere yem ettirme bana! Gelmişsin buraya, nişanlım olacak adamın evine ne bok sıfatla oturuyorsun orada? Pardon? Yok zor adam, yok asker adam, hatırlatırım ki sen Alpaslanı kaldıramadığın için burada eski nişanlı sıfatı ile oturuyorsun seni psikopat! Ayrıca ne yüzsüzsün sen ya!''

Alpaslan da benimle kalkıp kolumdan kavrarken Selma teyze Azrayı uzaklaştırdı masadan.

'' Bana bak Bade misin nesin her ne bok isen! Senin saçlarını eline veririm! Buraya gelmiş cici kız ayakları yapma iğrençsin! Seni istemiyorum diyor adam her delikten çıkmanın anlamı ne? Sen daha beni, daha doğrusu gerçek yüzümü görmedin!''

'' B-ben!''

'' Kes! Ucuz numaraların bana sökmez! Ve siz hanım efendi! Halasısınız değil mi? Yeğeninizin bu mutlu gününde ona destek olacağınıza köstek mi oluyorsunuz? Siz pardon kim olarak bizden onay istetiyorsunuz? Bu eli bu adam tutuyorsa kimseyi ilgilendirmez devamı! Alpaslan!''

dedim ondan kollarımı ayırarak.

'' Bu kadını eve aldın sessiz kaldım, bu kadın karargaha geldi sessiz kaldım, ağabeyimin evine geldi sessiz kaldım ama şimdi bu boş konuşmalarına sessiz kalmayacağım! Ya benimle gelirsin, ya da ben bu eve bir daha adımımı atmam!''

Geç kalınmış bir çıkıştı, ama sonunda ferahlamış bir hisle masadan ayrılırken arkamdan Alpaslanın adımlarını masa da ki sesleri arkamda bıraktım.

'' Haklı, ne zaman diye bekliyordum!''

Suspus oldu herkes. Kapıdan çıkıp giderken Alpaslan da benimle birlikte sessizce yürüdü karşı eve kadar.

'' Firuze''

Kolumu nazikçe tutup beni kendine çevirdiğin de alnıma bir öpücük kondurup sarmaladı beni.

'' Bilmiyordum, gelişini, onu da getirişini. Halam ve Bade aynı site içerisinde oturuyorlardı. Oradan bir tanışıklıkları var. Yani inan ki ben-

'' Alpaslan, yoruldum bu kadını hayatımızda görmekten. Lütfen sadece istediğim sakin ve temiz bir hayat''

Saçlarımın arasında ki parmakları usul usul okşadı beni. Yüreğin de nefeslenmek ne güzeldi. Onun kokusu altında mayışmak..

'' Benim sana söyleyeceğim tek bir şey var. Sen benim başımın tacısın, sen ne istersen o olsun ama benim o kadınla bir ilgim yok zaten olamaz da! Merak etme herkesi şimdi sert bir dille uyaracağım, yanımızdan yöremizden dahi geçemeyecek!''

Güven dolu bakışlarına mutlulukla bakarak yanağına ufak bir öpücük bıraktım.

'' Sana güveniyorum''

'' Seni seviyorum, seni çok seviyorum''

Saçlarımda ki eli çeneme kayınca dudağıma eğilerek bir öpücük aldığın da kapının açılış sesiyle ayrıldım ondan.

'' Gençler, çaya gelin''

Hulusi amcanın keyifli sesi ile Alpaslan da elimi tutarak ilerletti beni.

'' Hulusi amca hoş geldin''

dedim kapının önünde dikilen Nazlıya bakmadan. Sırıtarak bizi izliyordu.

'' Siz hoş geldiniz canım''

dedi hayıflanarak. Gülerek içeriye girdik. Herkes salonda çayını içiyordu. Biz de araya karışınca Alpaslan teyzem ve eniştemle merhabalaştı. Hulusi amca ile babam Alpaslanı aralarına alarak beni de Nazlının yanına attılar.

'' Eee, bir damat tıraşımız ne zaman?''

Hulusi amca Alpaslanın sırtına vurunca Alpaslanın da gerildiğini anlayabiliyordum.

'' İnşallah, bakalım komutanım''

'' Ne komutanı koçum! Karargahta değiliz!''

'' Bırak damadı mı! Yahu ne çok yüklendiniz çocuğa!''

Babam konuyu siyasete getirdiğin de bir nebze eniştem ve Hulusi amca da kesti yüklenmeyi.

'' Yarın elbiseyi alalım mı?''

'' Hazır mı?''

'' Yarın gelin diye mesaj atmış. İşten sonra alalım''

Onu onaylayan bir kaç mırıltı çıkardım. Annem ve teyzem tam karşımız da oturmuş dertli dertli konuşuyorlardı. Tunç yoktu her zaman ki gibi.

'' Nazlı, Tarık amcana bir bardak çay doldur kızım''

'' Yavrum sende Alpaslana getir''

Annemin de bana seslenişi ile kalktım yerimden. Çay ve tatlı koyarak geldim salona geri. Gecenin devamı klasik sohbetler derken hafta sonu için akrabaların yarın geleceğini söyledi annem. Alpaslan da tepsi tepsi baklava yaptıracağını söyleyip babamın her ne kadar zahmete girme demesine rağmen adet yerini bulsun diyen Hulusi amca ile baklava siparişi de verilmişti. Selma teyze ve annem neden konuşmuyorlardı bilmiyorum ama Alpaslan da bilmişe benzemiyordu. Nazlı ile saat belirleyip salonda olmamı tembihlemişti gidene kadar. Herkesle vedalaştık, Hulusi amca ve Nazlı eve, teyzem ve eniştem de diğer teyzem de kalma bahanesiyle çıkınca annem ben ve babam kalmıştık. Babam her ne kadar -oturun bir kahve yapayım ailecek içeriz- dese de kabul etmemiş, işi bahane ederek çıkmıştım. Gece Alpaslanla telefonda konuşup halasını uyardığını, annesini uyardığını bir daha asla bu kadının evine adım atamayacağını söyledi. İçime su serpilmişti. Alpaslanla kavga konumun o kadın olması isteyeceğim son şey değildi bile!

Ertesi gün artık nişanıma son bir gün kaldığı için iş yoğun da geçmişti. Hatta o gün işimin gücümün arasın da bizimkileri de çağırmıştım nişanıma. Gün sonu hemşirelerin çizelgelerini hazırlarken günüm geçmiş, ufak bir iki toplantı sonrası önlüğümü çıkarıp elbisemi almak üzere Nazlı ile buluşup terziye gelmiştik. Yine oturup kahvelerimizi beklerken büyük siyah elbise kutusu ile içeriye girdi Revan hanım.

'' Kızlar, mükemmel oldu!''

Nazlı arkama geçip tepeme dikildi heyecanla. Kutuyu açmış ağır, nakışlı elbiseyi çıkardığım da Revan hanım büyük bir merakla bize bakarken elbiseye hayranlıkla baktım. Bu mükemmel bir elbiseydi. Kesinlikle! İşçiliği, işlemeleri, dokusu, yapısı ağırlığı her şeyi. Rengine de bayılmıştım. Nazlı denemem için ısrar edince kabinde denemiştim. Tabii o benim güzel bir fotoğrafımı çekip her ne kadar istemesem de anneme atmıştı. Onlar ne konuştuysa Nazlı mahmurca bana bakıyordu ama ben adım atmadım.

'' Mükemmelsin! Kuzum benim''

Nazlıya çıktığım platformdan yalancı bir öpücük attım. Revan hanım da tam bedenime göre dikmişti. Biz artık çıkmak için hazır olduğumuzda paranın geri kalanını yatırdım ibanına. O ise bizi son dakika durdurup elimize gri biz bez çanta tutturdu.

'' Enerjini, samimiyetini çok sevdim. Umarım bu nişan sana beraberinde ıssız sokaklarında çiçekler açtırır. Bu benden sana hediye''

Elimi tuttuğu elini samimiyetle tuttum.

'' Revan hanım, inanın hiç gerek yok''

'' İçimden geldi. Nazlı var arada diye değil, ben seni çok sevdim. Yine gel''

Gülümseyerek çantanın için de krem tonlarında taşlı şık abiye ayakkabısına baktım. Mükemmel görünüyordu.

'' Teşekkür ederim. Çok sağol''

Sarılıp vedalaştıktan sonra Nazlı ile güzellik merkezine geçtik.

Komutanın Teki: Ev dolu, amcamlar, dayımlar ve uzaktan bir yığın akraba burada! İşin kötü tarafı nişan ile düğün arası çok olmadığı için kalacaklarmış! Şimdi de havaalanına gidiyoruz! Ben seni alamayacak gibiyim, Muratı yollayayım mı?

Titreyen telefonumu çıkarıp kıkırdayarak okudum mesajını.

Hayır sevgilim, lütfen ailenle ilgilen. Biz Nazlı ile elbiseyi aldık.

Komutanın Teki: Uğursuzluk getiren gelinlikti, beni bu güzellikten mahrum bırakma!

Fotoğraf Nazlıda! Ondan iste:)

Komutanın Teki: Özledim, özledim sevgilimi..

Seni seviyorum!

Komutanın Teki: Seni seviyorum!!!!!!!

Telefonu kapatıp çantama atarken Nazlı ile yüzümüze bakım yapıp kahve içmiş, yemek yemiş ve eğlenmiştik. O benim elbiseme göre tırnaklarımı temiz bir rakı beyazı ile ferahca yapmıştı. En son saçımı makyajımı konuşup geceyi sonlandırmıştık çünkü annem sürekli beni arayıp gelenin gidenin beni sorduğunu söylüyordu. Eve geçip bizimkilerle yaklaşık bir iki saat sohbet etmiş, herkes yarın ne giyeceğini, kına da ve düğüne elbiseyi buradan bakacaklarını söylemişti. Teyzelerim ve annem bahçede kendilerine bir sofra kurarken halam ve dayılarım ise bir siyaset peşine düşmüştü. Evin her yerinde küçük çocuklar koştururken aynı durum Selma teyzelerde de geçerliydi. Alpaslanla en son merkezden çıkınca eve geçtiğimi söylemiştim.

Gece artık sona ermiş, ve o beklenen gün gelmişti. Ben daha gözlerimi sabah on bir civarı zar zor açarken gelen şen şakrak seslerle kafamı geri gömdüm yastığa. Tabii çalan kapı ile toparlanmıştım. Nazlı, ah eminim ki sabahın köründe dikilmişti!

'' Kız, gelin hanım niçin uyursun bu saate kadar, sanki arkadaşının nişanı! Kız kalksana!''

'' Nazlı nişan yedide! Ne zaman geldin sen?''

'' Sabah sekiz de geldim. Anneciğine sarma da yardım ettim! Hem teyzenlerle poğaça yaptık, fal baktık! Ohooo sen hala uyu!''

Gözlerimi devirip ayaklandım. Elleri arkasındaydı.

'' Ne onlar?''

dedim elindekileri görmeden. Hınzırca gülüp elinde ki kocaman bir çiçek buketini döndürdü bana.

'' Tatatata! Alpaslan erkenden geldi kuzu, ama fosur fosur uyuyordun! Çaktırmadan geldi odana ama bilemem naptı! Bunları sana bıraktı. Uyanınca mutlu ol diye!''

Aniden açılan uykum ile ayaklarımı sarkıttığım gibi kalktım.

'' Ciddi misin?!''

Ne ara gelmişti bilmiyorum ama çiçeği elime aldım. Taze papatyalar, pembe çiçekler, ve bir sürü mor ufak tatlı çiçekler vardı. Kocaman bir nefesle koklayıp büyükçe sırıttım notu okurken.

'' Allahın emri ile isteyeceğim bugün seni kendime, Allahım seni bana nasip etsin, gözlerinin ışıltısı, dudaklarının güzelliği hiç solmasın, beni hep sev, seninle hep seveceğim..''

Gülerek notu okurken Nazlı saçımı çekti.

'' Hadi hadi, çocuk sabah erkenden kalkıp sana ne getiriyor! Sen ne yapıyorsun!''

Çiçeklerimi kuruyan şakayıklarımın yanına koyup üzerime kot şortumu ve askılı bluzumu geçirip indim aşağıya. Kahvaltı sofrası toplanmamıştı.

'' Hoş geldiniz gelin hanım!''

Halama gülerek baktım ve annemin de kısık bakışları eşliğin de oturdum yanına. Nazlı da bize çay getirip bana kahvaltı da eşlik etmişti. Biz hepimiz kalabalık sofrada bir dedikodu tufanına kapılmıştık. Büyük kuzenimiz Aslının kocasının tarafını çekiştirirken teyzem hayıflanarak Aslıyı ayıplasa da biz hiç tınlamadan son sürat devam etmiştik. Tabii biz bu sırada Alpaslanla çoktan konuşmuştuk. Çiçeklerle bir poz yollayıp teşekkür ederken o pozumu duvar kağıdı yapmış bana onun ekran görüntüsü atmış aramıştı. O bugün yine gelen akrabalarını akşam üzeri alıp salona götürecekti. İsteme, söz, nişan hepsi bir arada alacaktı. Biz de özel olarak şakayık çiçekleri konseptini istemiştik. Alpaslan kendi ailesi ilgilenirken Nazlı artık çıkmamız gerektiğini hatırlatınca ben Nazlı ve Eda benim arabamla merkeze geçtik.

'' Nazlı abla, bir şey merak ediyorum, saçlarının rengi her gördüğüm de aynı ton''

Nazlı gülerek, elindeki makyaj fırçalarını düzenlerken Edaya omzundan bir bakış attı.

'' Her ay boyuyorum ve kızıllara uygun geç akıtan şampuanım var. Keratin de kızılın rengini sabit kılıyor, özellikle arganla her akşamla yağlarsan parlak canlı duruyor''

Eda Nazlının saçına bakarak onu onayladı.

'' Evet gençler gelin hanımın saatine daha var, senden başlayalım mı?''

Eda sabırsızca ayaklandı ve kapının arkasına astığı elbisesini gösterdi. İp askılı, mint yeşili, mini bir elbiseydi.

'' Nazlı abla sivri uçlu bir eyeliner istiyorum. Ve en önemlisi, bu yeşile uygun bir ruj''

Nazlı omzuna vurarak- her şey bende bebek sen kolanı yudumla- diyerek dolaptan bize soğuk bir şeyler verdi.

Komutanın Teki: Dünden, ne dünü kaç gündür göremiyorum seni herkese siktiri çekip seni alıp Tekirdağa kaçmamak için zor tutuyorum kendimi!

Titreyen telefonumla kızların sohbetinden kopmuş kendimi sevgilime adamıştım. Kıkırdayarak gülümsediğim bir fotoğrafı yolladım.

Sevgilim, benim için de çok zor... hehehehe

Komutanın Teki: Gül sen gül, bakalım Türkümdeyen olduğun gece de böyle de gülecek misin?

Gözlerimi şaşkınlıkla açarak kan oturan yanaklarımı ellerimin tersiyle okşayıp yutkundum.

Güler miyim hiç, konstantremi bozma!

Ondan cevap gelmeyince telefonumu çantama attım.

'' Ya öyle tatlım, aldatıldım yani. Dikkat et erkekler çift başlı bir kertenkeledir! Kuyruğu kopsa da hareket eder işte!''

Eda sıkıntılı bir nefes verirken hazırlandıkları masanın ucuna geçip kalçamı masaya dayadım.

'' Kızı korkutma! Korkutma ve makyajını yap! Hem, herkes senin dağ ayısına benzemez!''

'' Ondan Alpaslanla olana kadar kök söktürdün ona dimi!''

Ona göz devirerek laf yetiştirmeyeceğimi anlayınca pes edip spritten bir yudum aldım.

'' Nazlı abla, vallahi eline sağlık''

Uzandığı yerden doğrulunca makyajına aynadan bakıp gülerek bize döndü.

'' Çok güzel olmuşsun, eline sağlık kuşum''

'' Ne demek, tuvalim sağlamdı.''

dedi gülerek. Gözlerini ortaya çıkaran hafif turkuaz, hafif yeşil karışımı bir far, sivri uçlu gözlerini çekik gösteren bir eyeliner çekmişti. Yanakları gül kurusu, ruju ise kahve ve bordo karışımı parlak bir glosla üstü geçilmiş bir renkti. Üzerini giymek için içeriye geçtiğin de Nazlı oturmam için işaret verdi.

'' Heyecan var mı?''

Omuz silktim, heyecanlıydım evet ama Alpaslanı düşündükçe her şey yoluna giriyordu işte..

'' Firuze, evleniyorsun''

dedi gözleri dolu dolu. Omuzumda ki elinin sırtını öptüm.

'' Ben hep senin yanında olacağım ama canım arkadaşım''

'' Onu kast etmedim yavrum, evleniyorsun, büyüyoruz. Lisede ki o sessiz çıt kırıldım kızlar değiliz artık''

Derin bir nefes aldım. Sıra arkadaşımın bir zaman defter tuttuğu elleri şimdi benim nişanım için maşa tutuyordu.

'' Saçlarını dalga yapalım, bu kadar hüzün yeter!''

Gözlerini silip saçlarımı yaparken bir yandan da kına ve düğün için elbise fikri veriyordu. Kınayı nerede yapacağız derken o ise klasik bir kınadan uzak, doksanlar gecesi yapalım diyordu ama adetler yerini bulsun istiyordum. Sonuçta Selma teyze de isterdi bir kına. O yüzden tutacağımız salonla anlaşıp sonunda bir doksanlar patlatırdık. Saçımı bitirince Eda üzerinde ki parlak saten elbisesi ile göz kamaştırıcı bir şekilde tepeden topladığı sıkı at kuyruğu ile geldi yanımıza.

'' Nasıl?''

'' Mükemmel bebeğim, bence çok güzeldin, daha da güzel oldun''

Eda Nazlıya gülerek öpücük atarken bana döndü meraklı bakışlarla.

'' Çok güzelsin canım, bence sen otur bir köşede ve elbiseni koru, mazallah nazar değer!''

Gülerek köşeye oturdu teşekkürü de ihmal etmeyerek.

'' Kızlar acıktınız mı? Benim midem kazındı. Hem daha var zaten, şimdi benim sevgilim bize güzel bir yemek getirecek''

'' Ne ara yazdın?''

'' Yazdım işte napcan! Oturun iki dakika geliyorum''

'' Murat ağabey mi geldi?''

'' Geldi tatlım, işin mi var onunla?''

'' Ha, yok aslında şu poşeti versem anneme verir mi?''

'' Eve geçecek buradan zaten verir, ver ben vereyim''

Nazlı poşeti de alarak aşağı inerken Eda ile baş başa kalmıştık.

'' Saçların çok güzel olmuş Firuze abla''

'' Teşekkür ederim canım. İnan sen daha güzelsin''

Utanarak gülümsedi.

'' Alpaslan ağabey çok şanslı, senin gibi nişanlısı olduğu için''

'' Bende çok şanslıyım, onunla olduğum için! Eda aslında ben sana bir şey soracağım. O gün benden sonra ne oldu?''

'' Ah, evet. Alpaslan ağabey eve geldi. Önce annesini fırçaladı, halamı çağırdığı için. Sonra halamı fırçaladı peşine Badeyi taktığı için. Yetmedi Badeyi kolundan tuttuğu gibi fırlattı dışarı. Çok öfkelendi. Annem zor sakinleştirdi.''

O kadın bunu çoktan hak etmişti zaten!

'' Ben aslında, yani kavga etmeni-

'' Firuze abla, senin açıklama yapmana gerek yok. Ağabeyimin halasının yaptığı asıl saygısızlık!''

Bu güzel güne bu konuşmayı sığdırmayacaktım. Zaten Nazlı da eli kolu dolu gelince dağıldı konu. Murat hepimize hamburger ve patates almıştı. Terasa çıkıp salıncağa oturduk üçümüz de. Nazlı ve Eda daha da kaynaşmış, Edanın lise anılarından başlamışlar, eski sevgililere kadar belalı beddualarla saatinde geçe geldiğini görerek günün dedikodu limitini kapamıştık. Nazlı bana önce buğulu, kahverengi ve bej karışımı bir makyaj yapmış, elmacık kemiklerime belirgin bir kırmızı allıkla ve parlak nude tonları bir rujla tamamlanmıştım. Ben üstümü giymek için kalktığım da oda kendine makyaj yaparken üzerime geçirdiğim elbiseye boy aynasına bakmak için çıktım odadan. Eda beni görür görmez dilinden bi - voav!- döküldü ve ayaklandı.

'' Mükemmel oldun! Gerçekten!''

(Firuzenin Elbs. temsili!)

Edaya teşekkür edip aynadan kendime şöyle bir baktım. Aslında renklerin ve işlemenin hakim olduğu askılı elbisem üzerime cuk oturmuştu. Arkadan sürtünen kuyruğu ise ayrı bir hava katmıştı bana. Eda arkadan dalgalı saçlarımı eliyle düzeltirken Nazlı makyajını bitirmiş, saçıma sprey sıkıp elbisenin köprücüklerimi açık bıraktığı alana hafif simli body misk sıkıp dağıttı eliyle.

'' Mükemmelsin kuzum, Allahım nazarlardan saklasın! Kıçını kaşı''

Eda gülerek kalçama hafif bir vurdu.

'' Maşallah!''

Onlara dilimi çıkararak saçlarımı savurdum ve Nazlı da elbisesini giyip geldiğin de çıkmak için hazırdık. Nazlı Edayı da alarak benim arabamla salona geçerken ben de Alpaslanın attığı mesajla köşe de onu bekliyordum.

Komutanın Teki: Bekle beni, seni almaya geliyorum! Seni öyle gören ilk erkek ben olmalıyım! Kafayı yerim!

Ben gülerek mesajı okumuş, kızları yollamış ve şimdi o nefes kesen adamın bana doğru gelişine bakıyordum. Üzerine oturan krem, kumaşı uzaktan bakılınca bile kalite kokan gömleği, altına yine krem tonlar da bacaklarını saran kumaş pantolonu ile gerçekten tam jilet olmuştu. Elbisemin rengini söylesem de bu kadar yakın bir tonda renk tutturması tamamen Nazlının ona attığı fotoğrafla ilgiliydi. Emindim!

Gülerek yana kıvırdığı dolgun saçlarını karıştırdı eliyle, kıvrık kirpikleri, belirgin çene hatlarıyla bana göz kırparken o gömleğinin yakalarını düzeltip ellerini cebine attı ve tam karşıma dikildi. Kısaltılmış kirli sakallarını kaşıdı, gözleriyle beni baştan aşağı süzdü, ve serserice yandan gülerek bir ıslık çaldı.

'' Nişanlıma bak sen, beni kalp krizinden mi götüreceksin daha imzaları atmadan''

Kalbim ağzımda atarken derin ve sık nefesler veriyordum.

'' Beğendin mi?''

Güldü yarım ağız ve dolgun dalgalarımı sevdi, alnıma narin bir öpücük bırakıp beni derince soludu. Boynumdan aşağı çektiği nefesle kesik bir nefes verdim aramıza.

'' Alpaslan''

'' Alpaslanın canı, beğenmek ne? O kelime basit bir kelime! Ben meftunum sana, şimdi karşımda sen böyle bizim nişanımız için hazırlanınca, ben, dilim tutuldu!''

Kıkırdayarak yanağını okşadım. Rujum vardı ve yanağına bulaşırdı diye öpemiyordum.

'' Sende çok yakışıklı olmuşsun beyefendi''

dedim gömleğinin yakalarını düzelterek elimle.

'' Ha, zahmet verdim o güzel ağzına! O güzel ağzını yerim ama!''

Allahtan kırmızı allıklarım vardı da kızardığım bozardığım belli olmuyordu. Burnuma bir öpücük kondurup elimi eline hapsetti ve arabaya geçtik. O kapımı açıp şoför koltuğuna oturdu ve son sürat salona geçtik. Aslında onunla iken pekte bir heyecanım olmuyordu, ama şimdi salonun önünde içeride ki topluluğu görünce hızlanan kalbimle titrek bir nefes verdim.

Lütfen, bu gece sorunsuz güzel geçsin..

İçerisi, on, on iki masanın arka arkaya dizildiği, herkesin pisti rahatlıkla göreceği altışar kişilik masalardı. Biz altı masayı, onlar altı masayı kaplamıştı. Bizimkiler de yabancılık çektirmeden karşı tarafla muhabbet ediyordu. Masaların karşısında üç kişilik iki tane karşı karşıya kahverengi kanepeler vardı. Tam karşı da ise iki tane beyaz, deri sandalye, önünde tepsi ve arkamızda şakayıklarla çevrili bir konsept, baş harflerimiz asılıydı. Ben elbisemin eteklerini toplarken annem benden önce davranıp destek attı.

'' Alpaslan yavrum sen geç hemen bizimkilerden tanışmak isteyen var seninle, kızım fotoğrafçı geldi önce fincanla poz falan alacak''

Onun yardımına ihtiyacım yoktu ve istemiyordum da, ama yine de sesimi etmeden birlikte ilerledim mutfağa Alpaslan salona geçerken. Fotoğrafçı Muratın tanıdık arkadaşı olduğundan rahattık.

'' Firuze, ne güzelsin maşallah''

'' Sevilay, hoş geldin. Sende çok güzelsin''

Sevilay teşekkür ederek beni yönlendirmesi ile stüdyo olan bu daire de bana türk kahvesi yaptırırken fotoğraflamış, her bir anımı kameraya almıştı. Tabii kanbersiz düğün de olmazdı! Nazlı gelerek kahvenin için tuz dökmem konusunda tembih vermişti.

'' Tuz dökeceksin! Hatta tuz ruhu! Domestos!''

Sevilay tok bir kahkaha patlatarak balı uzattı.

'' Yok öyle ölmez, çamaşır suyunu bas! Kızım manyak mısın sen? Bal koy, bir ömür tatlı konuşsun''

Nazlı omuz silkerek tuzu yerine koydu.

'' Ne yaparsanız yapın! Ben domestostan yanayım!''

'' Vay benim Murat arkadaşım yandı desene!''

Hepimiz gülmüştük buna. Biz hepimiz fotoğraf video kısmını halledip artık dolan salon ile de Alpaslanın yanına adımladım. Alpaslanın büyük amcası isteyecekti beni babamdan. Tunç koştur koştur gelmiş, kaç gündür nerede olduğunu sonra söyleyeceğini söyleyerek alnımdan öpmüştü benim. Ağabeyim ve yengem de gelmişti sonunda. Herkes yerini aldığından sebep, bir koltukta annem, babam, ve ağabeylerim yer alırken karşı koltukta Selma teyze, Alpaslanın büyük amcası, ve teyzesi oturuyordu. Herkes çok şıktı. Biz ise koltuklarda oturuyorduk.

'' Efendim nasılsınız öncelikle''

Alpaslanın amcası gülümseyerek konuşmaya atılınca babam da diklendi.

'' İyiyiz efendim, teşekkür ederiz, sizler nasılsınız?''

'' Sağlığınıza teveccü efendim. Aslında sebebiyetimiz belli, gençlerimizi de misafirlerimiz de daha fazla bekletmeyelim. Alpaslan, benim ağabeyimin oğlu değil benim oğlumdur. Oğlum, beğenmiş, görmüş, kızınız da rıza vermiş, bize de gençlerin evlenmesine destek vermek düşer.''

Babam gülümseyerek bana baktı. Elini dizime koyup bana döndü.

'' Kızım bir yana dünya da bir yana. Eminim ki raddeyi buraya kadar getirdiğine göre rızası var ama ben yine sormak istiyorum. Rızan var mı kızım?''

Alpaslanın tuttuğu ellerim titremekten direk dönmüştü, heyecan ağzımda atıyordu.

'' İstiyorum''

Babam kafasını olumlu anlamda sallayıp dizimden elini çekti.

'' Eh, hayırlı olsun''

Sevilayın sesi heyecandan titreyen dizlerimi harekete geçirdi.

'' Ailecek bir resim alalım, yüzükler takılırken, buyurun''

Nazlı yerinden kalkarak Muratın da bakışları eşliğin de yanımıza geldi elinde ki tepsiyle. Alpaslanın aklına bile gelmeyen yüzük olayını biz Nazlı ile halletmiştik. İnciye asılı yüzükleri takan babam ile ağabeyim kesmek isteyince, Nazlı cilveli bir edayla;

'' Kesmiyor! Bahadır amca yüzükler kesmiyor''

Alpaslanın amcası gülerek cebinden çıkardığı desteyi koydu tepsiye. Selma teyze dolu dolu gözlerle bize bakarken ağabeyim ise gülümseyerek makası aldı eline.

'' Küçük kız kardeşimin büyümesine tanıklık edemedim. Onun çektiği sıkıntıları çözemedim, iyi bir ağabey olamadım ama eminim ki sen ona iyi bir yoldaş olacaksın! Kardeşime iyi bak''

Alpaslanın omzuna bir iki kere vurdu. Alpaslan ise kendinden ödün vermeden dimdik durdu karşısında. Yüzükler kesildi, inci taneleri yere dökülürken bir alkış tufanı kopmuş, biz ailelerin ellerini öperken Sevilay fotoğrafa çekmişti.

Fotoğraf ve aile büyüklerinin bir kaç takı merasiminden sonra hep birlikte bize ayrılan koca bir masa da yemek yemeye geçmiştik. Her şey seyrindeydi aslında. Hulusi amca sonradan Nazım ve Akifle katıldı nişana. Tunç Eylül ve Sahraların masasındaydı, Eylülle baya da yakındı. Annem ve Selma teyzenin buzları erimiş, telefondan birbirlerine bir şeyler gösterirken babamla Bahadır amca da düğün hakkın da konuşuyorlardı. Alpaslanın tarafı ile tanışmış, kuzenleriyle kaynaşmıştım. Halası da sessizce oturuyordu yanımız da. Bir an olsun ellerimiz ayrılmazken ben anın güzelliği altında büyülenirken belki de hemen hemen Alpaslanın hayatını büyük ölçü de etkilediği, sonumuzun başı olacak adam gelmişti.

Garsonlar her masaya soğuk içecekleri ikram ederken bardağımı uzatmak için kalktığım esna da kapıda ki hareketlilik ile herkesin bakışları oraya düşmüştü. Ben bu yabancı adama öylece bakarken Alpaslanın arkamdan belime olağan gücü ile sarılması ile ona döndüm. Gerilen bedenine eşli eden kızgıni bakışları koyulaşmıştı.

'' Amca?''

🍃

Ah komşu kızlarım:) Bölümü geç attığım için af diliyorum, işlerim çok yoğun. Malum ay sonu... Finans yorucu bir meslek... Mesleğimi de burada belirtmiş oldum. Kurguma gün geçtikçe ilgi ve alakanız artıyor ve ben yorum okuduğum da daha da mutlu oluyorum! Sizin için, askeri kurgu tadında ikinci bir kurgum da var. Aslın da Firuze ve Alpaslanın vedası için konuşmak çok erken, çünkü onlar daha evliliğin tadını çıkarıp kendilerini bulacaklar:) Yine de müjdemi yayınlayayım dedim.

Yazım tarzım hakkında, şikayetlediğiniz ya da düşündüğünüz olumlu olumsuz her yorumu dikkate alıyorum, lütfen belirtin. Kalemime güvensem de okuyucu zihnine de güveniyorum. İkinci bir askeri kurgunun ilk bölümünü bugün bitirdim, içim içime sığmıyor yepyeni bir yolculuk var önümüzde. Bilmiyorum, ikinci bir askeri kurgum olmalı mı? Yorumlayın lütfen. İyi okumalar:)

 

Loading...
0%