Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@vahsi.kelebek

19* RUHUMDA AÇTIRDIĞIN ÇİÇEKLER

Bir Haziran sıcağıydı, eli elimde, bana evet dediği bir Haziran sıcağıydı. Yanımda, elimde, yamacımda, beyazlar içindeyken gözlerinde bulduğum o hayat enerjisi hiç bitmesin istedim, korktum onu tüketmekten, bekletmekten. Ama beklerdi, Firuze beni beklerdi. Yolumu gözler, arkamdan dua eder, ölüp bittiğim dudaklarından bir tek benim adım dökülürdü. Ah Firuze, ruhumda açtırdığın çiçekleri bir görsen, gösterebilsem..

Yüzbaşı Alpaslan T.

Her şeyin üst üste geldiği bir dönem düşünün, sanırım o dönemin için de büyük bir buhramda kaybolan bendim. Alpaslan için işler iyice zorlaşmıştı. Nişandan düğüne kadar olan koskoca vakit ne ara iki güne düşmüştü hiç bilmiyordum. Misafirler neredeyse bir aydır bizdelerdi. Düğün merasimi erken vakitte olduğu için git geller yapmak istememişlerdi. Her şeyden öte Alpaslanın nişanımıza katılan amcası ile hayat onun için cehenneme dönmüştü.

Haftalardır konuşamıyorduk, karargahtan eve gelmiyordu. Çoğu zaman beni hastanede ziyarete geliyordu ya da çiçek, çikolata, kurabiye falan gönderiyordu. Geceleri ben uyuyana kadar görüntülü konuşuyorduk, gün içinde mesajlaşıyorduk. Bunun tek bir nedeni vardı. Evde olan amcası. Adının ilk hanesini amcasından alan Alpaslan, amcası ile büyük bir sorunu, kini, öfkesi vardı. Onun anlatımına göre amcası babasının ne bok yediğini öğrendiğin de annesini suçlamış, onu kadınlığından vurmuştu. Kavga etmişler ve amcası oturdukları evden attırmıştı. Sonrası karmaşaydı. Olayın birde Selma teyze tarafı vardı. Sanırım o en zoruydu.

Nazlı, Eda ve ben Selma teyzelerde, bahçede kınadan bir önce ki gece oturmuş çay içiyorduk. Aslında evde onca misafiri varken Selma teyzenin canına tak etmiş, bizi çağırmıştı. Bu durum annemin pek hoşuna gitmese de Nazlı ile gelmiştik. Nazlı da bir haftadır bizdeydi ve yardım ediyordu.

'' Gel kuzum gel çay verenlerin çok olsun eline sağlık''

Eda gümüş tepside çay ve çerez getirmişti. Nazlı ile birer tane alıp yerimize kurulduk.

'' Afiyet olsun teyzem''

'' Öyle kızlar işte, nerede kalmıştım? Rahmetli ile nişan takmadan önce Alp geldi, bana isteyin Selmayı dedi. Eh, babam vermedi, işi gücü yok serseri dedi. O zamanlar rahmetli çalışıyordu, işi gücü yerindeydi babamın gözüne girdi. Sonrası meçhul, kin tuttu bana. Adamlar taktı peşime, dövdürttü, rahmetliyi doldurur üzerimize salardı. Alpaslan bilmez bunu. O doğduğun da rahmetli kardeşinin adının ilk hanesini koydu. İstemedim, ona benzer diye ama çok şükür, benim paşam onlara hiç çekmedi. O halası olacak yılan, neler yaptı neler!''

Nazlı sıkıntılı bir nefes verirken Selma teyzenin omzunu okşadım.

'' Selma anne, neden evine sokuyorsun bu insanları peki?''

'' Rahmetlinin son vasiyetiydi. Ben ettim sen etme dedi ölürken, ailemi oğlumsuz koyma dedi, Allahımdan korkarım ben, ona havale ettim hepsini''

Elimde ki çay bardağını bırakıp doğruldum yerimden, Selma teyzeyi kollarım arasına alıp sarıldığım da içli bir nefes aldı.

'' Kızım, ah kızım ne bekledim senin gibi bir gelini! Rabbim nasip etti''

'' Selma anne, bundan sonra kendini üzme! İzin vermem!''

Güldü ve saçlarımı okşadı.

'' Ah yavrum, rabbim size keder vermesin. Oğlumu doğru yoldan şaşırtmasın! Hadi kızım hadi, annen de bekler seni evde, misafirleriniz de var. Kalkın artık yarın yorucu bir gün olacak.''

'' Seni hiç bırakmak istemiyoruz vallahi''

dedi Nazlı kalkıp diğer koluna sarıldığında. Eda da aramıza girince gür bir ses yükseldi.

'' Aman aman, Selma üç kızın olmuş maşallah!''

Semra teyze de gelince bir çay daha içmiş, sohbetimizi sona erdirmiştik. Biz Nazlı ile eve geçerken teyzemler ve annemler de bahçede toplanmışlardı.

'' Ooo gelin hanım, bakıyorum da kaynananızdan çıkmıyorsunuz!''

Önlerinde çay ve hazırladıkları içli köfteler de vardı.

'' Aman teyze, bir sürü kuzen yardıma geldi iki kişinin eksiği koymaz bize''

Teyzem güldü ve yazmasını düzeltip içli köfteyi işaret etti.

'' Hadi, otur ananın yanına içli köfteye yardım et! Ana kız analı kızlı yapacanız daha!''

Annem ve annemin barışma çabalarına teyzemlerde dahildi..

🍃

'' Günaydınnnnnnnnn! Kınamız var ahali uyanın!''

Gözümde ki uyku bandını yarı indirdiğim de Nazlı üzerinde ki beyaz sabahlık ile yatağımın üzerine çıkmış elinde ki çiçeklerle zıplıyordu.

Evet, çiçekler? Alpaslan?

Yerimden hızla doğrulup çiçeği aldım.

'' Kız yavaş! Pirana gibi! Nişanlından gelmiş işte!''

Karışık renk cümbüşlü çiçeklerden notu aldım hemen.

' Günaydın sevgilim, Türkümdeyen olmaya son bir gecemiz. Bundan sonra ki günlerinde seni yanımda görmek için heyecanlanıyorum.. Ve afiyet olsun''

'' Ne yollamış?''

'' Aman aman bu kimin eniştesi be! Bir kutu browni ve tahinli kurabiye!''

Dudaklarım iki yana kıvrıldığın da masanın üzerinde ki telefonumu kapıp camın kenarına geçtim hemen. Arabası buradaydı!Ah! Gelmiş miydi?

Telefonu kulağıma yaslarken ikinci çalışta açıldı.

'' Sevgilim''

'' Bebeğim, günaydın. Uyanmışsın''

'' Uyandım! Çiçekler, çok güzel''

'' Ah Firuzem, sen birde ruhum da açtırdığın çiçeklerin güzelliğini görsen!''

Kalbim...

'' Seni özledim Alpaslan! Evleneceğiz ama neredeyse haftalardır göremiyoruz birbirimizi!''

Güldü, kalbim bin kere sızlandı.

'' O zaman aşağı in hadi''

Telefonu kapatıp gümbürdeyen kalbimle Nazlıyı es geçerek aşağı indim. Aşağısı tamamen bir muammaydı. Annem altınları nereye koyduğunu soruyor, teyzemler yemekleri salona taşıyor, kızlar ufak tefek toz alıyordu. Babam ve eniştem tavla atarken Tunç ise salıncağa oturmuş bilgisayarı ile bir şeyler yapıyordu. Beni gören annem arkamdan seslense de duymadım onu.

'' Kızım nereye!?''

'' Gelin kaçıyor, çok yakında tv de!''

Tunça dil çıkarırken bahçe kapısından çıkmış, Alpaslanı ararken gördüm onu. Arabayı park ettiği, öpüştüğümüz o ilk yerde arabasına yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu. Siyah, kısa kollu bir tişört, altına da kot pantolonunu geçirmiş, yüzüklü elinde ki telefona bakıyordu.

Ah, nişanlım, nişanlımdı değil mi?

Adımlarım ona doğru yaklaştığın da çattığı kaşları beni gördüğün de yumuşadı. Kollarının arasına girerken beni içeriye çekip kucağın alması ile arabanın önüne oturttu.

'' Bu halde dolanıyorsun ya sokakta, kanım nasıl fokurduyor bir bilsen! Firuze, yalvarırım böyle çıkıp benim kalbime indirme!''

Üzerimde ekru, şortlu saten takımım vardı. Çıplak bacaklarımda ki eli beni ürpertmeye yetmişti bile. Şu an o mahsun bakışlarıyla bana bakıyordu ve ben onu delice öpmek istiyordum!

Öptüm de!

Dudağın ufak bir buse bıraktığım da kıvrıldı dudaklarımız.

'' Yavrum, bir şey dedim dimi''

Alnını alnıma dayadığında ki o aramıza giren ferah kokusu ile derin bir nefes çektim içime.

'' Anladım canım, anladım! Etrafta saten, şortlu kumaşlarla dolanmak yok!''

Kafasını iki yana salladı. Göğsü derince şişti, indi.

''Ayarlarımla oynuyorsun, ayarlarımı yerle bir ediyorsun!''

Kıkırdadım ve çenesine bir öpücük kondurdum, kaba etimi okşayan elleri hızlandı, çenemi kavrayıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

'' Çok fenasın, seninle ne yapacağım ben? Seni sadece kendime saklamak istiyorum! Sadece kendime. Alıp sarmak, sarmalamak!''

Sıcacıktı nefesi, ılık ılık ağzımın içinde dağıldığın da alt dudağımı üst dudağımın arasına alıp emdi. Titreyen bacaklarımı boydan boya elinin tersi ile sevdi, derince nefeslendi.

'' Alpaslan!''

Saten kumaşlı şortumun içine elini attığın da ıslak kadınlığım ile buluşan eli durdu. Dudağımdan dudağını ayırmadan ağzımın içinde konuştu.

'' Islanmışsın!''

Sık bir nefes verip kollarına tutundum hareket eden parmaklarıyla. Nefesim tekledi, kollarına asıldım. Kadınlığımı boydan boya parmağıyla teğet geçtiğin de kafamı göğsüne bastırdım. Karnımın köşelerinde ki sızı her yere dağıldığın da kalbim ağzımda atıyordu.

'' Alpaslan!''

'' Alpaslanın canı!''

Elleri saçlarımda her bir telini şefkatle severken aramıza giren korna sesi ile irkilerek onu göğsünden ittim. Bir adım arkaya sendeledi, elini şortumun içinden çıkardı ve sıkı bir küfür savurdu dolgunluklarından.

'' Yeğenim!''

Kalın bir erkek sesi geldiğin de Alpaslan beni kucaklayıp aşağı indirdi ve arabanın kapısını açıp beni oturttu.

'' Çıkma buradan ben açana kadar!''

Cevap vermeme müsaade etmeden kapıyı kapatıp yarım olan kepengin altından eğilerek geçti.

'' Yeğenim, hayırdır düğüne kadar sabredemedin mi!?''

O tok kahkaha yankılanarak kulağıma iliştiğin de öfkeyle soludum.

'' Düzgün konuş! Yoksa-

'' Yoksa ne? Söylesene? Beni baban gibi ölüme mi terk edersin!'''

'' O adam anneme yaptıklarının bedelini ödedi canıyla! Rabbimin adaletiyle.''

'' O adalet gün gelir karşına çıkar!''

Alpaslan güldü, ama bu gülüş öfkedendi, sinirdendi. Onun yanında olup elini tutmak adamın karşısına çıkıp o yalnız değil demek çok isterdim.

'' O adaleti kendim yarattım, bizden uzak dur! Ağabeyin öleli çok oldu! Ne işin var kapımızda?''

'' Burası! Bu ev! Kardeşimin de hakkı''

'' Gram hakkınız yok! Bu ev annem ve kız kardeşimin, benim bile değil''

'' Tapuyu o kadın üzerine mi yaptın?''

'' O kadın dediğin benim annem!''

'' O anan olacak oro-

'' Senin amına koyarım şerefsiz it! Düzgün konuşacaksın lan annem hakkında!''

Etin ete çarpma sesiyle gelen seslerle çıktım arabadan. Kepengin altından hızla geçip amcasının üzerine çöreklenen Alpaslanı çığlığım eşliğin de ayırabilmiştim.

'' Sikerim lan senin ağzının yayını!''

Alpaslanın kolundan tutup onu ayırdığım da Selma teyze ve Tunç çıktılar kapıya.

'' Paşam, annem dur ne yapıyorsun?''

'' Aman! Ne oluyor!''

Bahadır amca da geldiğin de Alpaslanın bir eli elimde sıkı sıkıya tutunmuştu.

'' Amca! Amca al şu orospu çocuğunu elimden! Yoksa ben vereceğim cezasını!''

'' Alp! Sana o çenen dursun demedim mi?''

'' Alpaslan lütfen, hadi gidelim''

Alpaslanın göğsü öfke ile kalktığın da yerde kıvranan adamın yakalarından tutunca Tunç tuttu Alpaslanı ama oda fayda etmedi.

'' Senin o dilini farelere yem ederim Alp efendi! Sanma ki sesimiz çıkmadı diye aileden saydık! Şu düğün bir bitsin! Bak bakalım seni bir dakika burada tutuyor muyum!''

Alp denen adam güldü ve tükürdü yere kanı.

'' Anan gibi bulmuşsun sende! Şu haline bak sokağa böyle mi çıkarıyorsun sen bu nişanlını?''

Alpaslan için bu son nokta olurken bu sefer Tunçta geriye çekildi, Alpaslanın yumruk sesi yükseldiğin de Selma teyze alnını tutarak göz yaşı dökerken Bahadır amca onu tutuyor, etin ete çarpış sesleri yükseliyordu durmadan.

'' Sanane lan pezevenk! Sana ne! Kadın ne isterse onu giyecek sende kapayacaksın gözlerini! Orospu çocuğu seni! İt! Uçkuru kopuk adam! Senin ona bakan gözlerini sikerim lan! ''

'' Alpaslan lütfen yeter artık! Alpaslan!''

Çığlığımla eli havada kaldı. Omzunun üzerinden bana bakarken kafamı olumsuz anlam da salladım.

'' Yeter! Lütfen! En güzel günümüzü bozmayalım, bozmasına da izin verme lütfen''

Kanlanan ellerin onu tişörtüne silerek sert bir şekilde bıraktı onu sert zemine.

'' Amca! Bu it herifi gözüm görmesin! Yakarım! Vururum and olsun''

Elimden kavradığı gibi Tunçuda es geçerek bizim eve girdik. Bahçe de durdu ve ellerini yanlarına atıp derin bir nefeslendi.

'' Alpaslan''

'' Firuze git üzerine bir şeyler al, çıkalım''

'' Nereye?''

'' Al Nazlıyı da, elbise de bir şey de bahane bul çıkalım benim nefeslenmem lazım!''

Kafamı olumlu anlamda sallayarak eve girdim hemen. Annem mutfaktan eli kolu dolu çıkınca bir nefeste;

'' Elbise de bir sorun olmuş, Nazlıyı alıp çıkıyoruz hemen''

'' Aaa, olacak iş mi? Tamam kızım git sen ben hallederim burayı''

Anneme olumlu anlamda kafamı sallayıp odaya çıktığım da Nazlı da camın kenarın da durmuş Alpi kaldıran Bahadır amcaya bakıyordu.

'' Firuze! Ne oldu öyle?''

'' Nazlı hazırlan Alpaslan dışarı çıkalım diyor, çok kötü''

'' Tamam hemen hadi''

Bir kot şort ve beyaz gömlek çıkarıp giydim. Nazlı da zaten hazırdı. Birlikte evden çıktığımız da Alpaslan hala kapıdaydı, Tunçla konuşuyordu. Bizi görünce sohbetini bölerek elini uzattı.

'' Firuze, kendi kınana da geç kalmazsın kardeşim demi?''

Tunç gülerek kafasını sallarken bende güldüm ve belli belirsiz omuz silktim. Nazlı ben ve Alpaslan, Alpaslanın arabasıyla terziye yakın bir yerde çay bahçesin de soluklandık. Bize sonradan Muratta dahil olmuştu.

'' Abi anlamıyorum Alp amcayı, daha ne istiyor? Mirastan düşeni aldı işte payına!''

Alpaslanın belimde ki eli her o adamın adını duydukça geriliyordu.

'' Bilmiyorum kardeşim, inan olsun! Neyse siktir et! Bizim tim ne alemde, bir haftadır kimseyi doğru dürüst görmüyorum''

Nazlı buzlu kahvesini yudumlarken bende önümde ki dondurmayı yiyordum. Diğerleri de soğuk bol köpüklü bir latte içiyordu.

'' Vallahi, biraz işler karışık. Nazımı geçici olarak diğer time verdiler. Biliyorsun Akif zaten nöbetteydi bu hafta. Sahra izinli, şehir dışında. Eylülde klasik evrak işinde''

'' Nikaha gelecekler mi?''

'' Nikaha elbette gelecekler abi, ama bir sürpriz ismimiz daha var. Bu sabah indi İstanbula, bizzat Hulusi komutanım gidip aldı''

Alpaslan kafasını -kim?- der gibi sallarken vanilyadan bir kaşık aldım.

'' Oktay komutanım geldi''

Duyduğum isim bana o anları, Jaleyi, o bebekleri, o çaresizliği hatırlatmıştı. Alpaslan belimden elini çekip elimi tuttuğun da -ben buradayım- der gibi okşadı elimin tersini.

'' Gelsin, gelsin bakalım''

Oktaya bir veda bile edememiştim, sonra da ulaşmaya çalışmamıştım. Onu görmek iyi gelecekti emindim.

'' Ne zaman gelmiş?''

Masada ki gözler bana döndüğün de Nazlı da aşinaydı Oktayın ismine. Alpaslan derin bir nefes alırken Murat önce Alpaslana sonra bana baktı.

'' Sabah gelmiş yenge''

'' Görelim mi? Ayıp oldu o günden sonra konuşamadık hiç''

Alpaslan gerilen çenesini kaşırken gözlerime bakmaktan da geri durmadı.

'' Ne yapıcaksın Firuze elin adamını görüp?''

'' Elin adamı mı? O kadar yardımı dokundu?''

'' Dokunduysa dokundu, ne yapalım yani? Boşver''

'' Ne bu tavırlar Alpaslan?''

'' Firuze sen nişanlısın farkında mısın?!''

'' Yani? Nişanlıyım diye erkek arkadaşlarım olamaz mı Alpaslan? Beni bir kutuya da koy istersen!''

Anlamaz gözlerle bana bakındı. Yüksek ihtimal ilk defa böylesine bir tavrımı gördü. Çünkü sanırım stresimi onla kavga ederek döküyordum.

'' Firuze, mesele arkadaş değil, mesele senin benim yanımda senden hoşlanan bir adamı konuşman, görmen istemen''

'' Eski eskide kaldı !''

Yarım ağız gülerek garsona elini işaret etti.

'' Hesap koçum''

Nazlı şaşkınlıkla bizi izlerken Muratta böyle bir ortamda bulunmanın huzursuzluğunu gösteriyordu.

'' Abi sakin olsanıza Allah aşkına, ikiniz de strese mi girdiniz? Bi kendinize gelin!''

'' Firuze bu gece kınan var senin farkında mısın?''

'' Farkındayım da olmayan ne alemde acaba!''

Ayaklandım ve dondurmamı da alarak kalktığım da Alpaslan arkamdan - sabır ver yarab!- diyerek geliyordu.

Sabır versin, daha çok rabbinden sabır istersin!

🍃

'' Tamam, tamam sakin ol, halledebiliriz!''

Evet, gelmiştik dananın kuyruğunun koptuğu yerdeydik. Revan hanımın özel olarak diktiği kınalığımı giymiş, Eda ve Nazlının çabaları sonucu dalgalarımı sabitlemiştik ama bir felaketin eşiğindeydik. Elbisemin kuyruğuna basıp -nolur soğuk bir kola! kola!- diye yırtındığım teneke kutu üzerime dökülmüştü.

Tabii ki evde olsaydık sorun yoktu, yedek elbisemiz de vardı gönlüme pek sinmesede ama şimdi salonda, hele ki çıkışıma beş dakika kala bu pekte iyi değildi!

'' Sakin olmam gerekirken neden elim ayağım titriyor! Nazlı! Nazlı kalçamda izi kalacak!''

Nasıl düştüm ben abi?

Nazlı panik yapma dercesine ellerini kaldırırken Eda endişeliydi.

'' Islak mendille silemeyiz, izi kalır, köpük olur.''

'' Nazlı abla, elbise dikim demiştin, diken kadın burada mı? Eminim kumaşını tanır''

'' Hay aklınla! Revanı da davet etmiştik, buradadır hemen getiriyorum''

Alpaslan ve tayfası bizim erkek akrabalarla dışarıdaydı. Onlara da salonun çay bahçesinde masa ayırtmıştık. Suratımda ki terleri makyajımı bozmadan sildi Eda.

'' Sakin ol Firuze abla, eminim ki çıkar o leke''

'' Neymiş leke?''

Kapı açıldı, Revan hanım ile Nazlı hızlı adımlarla girince ayaklandım.

'' Revan hanım iyi ki buradasınız! Kola döküldü!''

Revan hanım ufak bir tebessümle elimi tuttu.

'' Kumaşımı tanırım, Nazlı salondan sıvı bulaşık deterjanı ister misin?''

'' İz kalır mı Revoş?''

'' Kalmaz Nazlı, hadi elini çabuk tut. Kuzum otur sende endişelenme titriyorsun resmen''

'' Alpaslan gelecek şimdi, beni böyle görmesini istemiyorum!''

Güldü ve büyük dalgalı saçlarımı okşadı.

'' Peri kızı gibisin Firuze, eminim ki hayran olacaktır''

Tedirgince gülümserken Nazlı elinde bulaşık deterjanı ile geldi.

'' Şimdi dön arkanı tatlım, kurutma makinesi var mı? Varmış''

Arkamı döndüğüm de kalçamda ki baskı arttıkça tedirginlikle arkama bakmaya çalışıyordum. her şey benim üzerime oynanıyordu adeta!

'' Kuzum, sakin ol çıktı! Gözümüz aydın kurutalım hadi''

İz kalmaması ya da kumaşın solmaması için dua ederken beklediğim gibi aksilik çıkmadı. Kumaş kurudu, Revan hanıma sarılıp teşekkür ettikten sonra Nazlı kırmızı rujumu tazeledi ve beni aynanın önüne götürüp bir tur döndürdü.

'' Peri kızı gibisin! Bak kendine!''

(Firuze elb. temsili)

Kırmızı, saten çapraz inen, dekolteli uzun pileleri dolgun bir elbiseydi. Sırtı kayık şekilde açıktı ve yırtmacım derindi. Altıma giydiğim gül kurusu topuklularla boyum anca Alpaslana uzanmıştı. Saçlarımı kalın dalgalar yapmıştık, inci bir tacım ve kırmızı rujum vardı. Dolgun incili küpelerim ve Selma teyzenin hediye ettiği pırlanta kolyem vardı. Aynadan son bir kez kendime bakıp derin bir nefes aldım ve Nazlı Alpaslanın kapı çalmasıyla omuzlarıma, elbisenin açıkta kalan yerlerine parfümümden sıkıp kapıyı araladı.

'' Enişte bey, bu güzelliği görmek için iki güzele de para vermek zorundasın nakdin vardır umarım!''

Nazlı üstüne yapışan, midi, ten rengi belinde tokası olan balıkçı yaka bir elbise giymişti. Saçlarını dalgalandırmıştı ve kahküllerinden bir kaç tutam önüne çıkarıp koyu bir makyaj yapmıştı. Eda ise karpuz kollu, düz inen mini bir elbise giymişti. Lacivertin en koyu tonlarında.

'' Nazlı, nişanlımı almak için sana para vereceğim öyle mi?''

Nazlı kapıyı hafif aralayınca gözlerimiz buluştu, kesik bir nefes verdim. Kalbim ağzımdaydı. Duyar mıydı?

'' Tamam! Tamam! Ne istersen''

dedi Nazlının açtığı eline bir tomar para bırakarak.

'' Vay, e hadi aşıkları kavuşturalım''

Yalancı bir edayla kapıyı aralayıp geriye çekildi. Ellerimi nereye koyacağımı şaşırmıştım, bir ateş basmıştı ya, hadi hayırlısı. Önce beni süzdü, topuklu ayakkabılarımda sürekli oynayan parmaklarımı görmemiştir dimi?

'' Firuzem''

dedi dolu bir sesle, gözleri mi sulanmıştı? Alpaslan, ah iri kıyım bedeni ile yanımda koca adam ağlamazdı değil mi? Oturur bende ağlardım çünkü!

'' Sevgilim''

dedim ellerini ona uzatarak. Ellerimi nazikçe tutup öptü sırtını, odadakileri umursamadan beni kolları altına aldı ve alnıma, oradan saçlarıma öpücükler kondurup boynumda nefeslendi.

'' Aaaa! Şah eserimi bozma! Bu kızın kınası var kınası!''

Nazlı bizi ayırınca Alpaslan ağzının içinde bir şeyler geveleyerek geri çekildi.

'' Çok güzelsin, çokta güzel olmuşsun''

Gülümseyerek uzanıp yanaklarını okşadım. Kendinden haberi var mıydı? Giydiği siyah takım da nasıl nefes kesiciydi biliyor muydu?

'' Hadi gördüğüne göre artık seni dışarı alalım.''

Alpaslan son bir defa daha yanağımı öpüp çıktı odadan.

'' Hazır mısın gelin hanım?''

Kafamı olumlu anlamda salladım ve derin bir nefes alarak çıktım odadan.

Organize tutmuştuk, benimle birlikte arkamda dizilen kızlarla güzel bir giriş yapmış, beraberin de piste dolan kadınlarla çiftetelli, Selma teyze ve annemle erik dalı, kızlarla roman havası derken artık yorgunluk tabanlarıma vururken bana ayrılan koltukta oturmuştum. Çalan roman havası bir anda dağılmış, yerini gümbür gümbür müzik almıştı.

'Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl sevmek?
Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl gülmek?'

Açılan kapı ile Alpaslan elinde davul, arkasında Tunç, Murat, Akif, Nazım ve ismini bilmediğim bir kaç genç vardı. Eda ve Nazlı, Jale ve bir kaç kız kuzenim de benim yanımdaydı.

Alpaslan davula vurarak havalı bir giriş yaptı, aheste aheste yürüdü yol boyu. Onu izlerken, hayranlığım, hasretliğim kasılıp kavrulurken nakaratta elini bana uzatarak beni vurguladı.

'Bu nasıl sevmek? Bu nasıl gülmek?
İnsan değil bu, sanki bir melek'

Salonda alkışlar koparken arkada ki gençler ıslık çalıyor alkış tutuyordu. Alpaslan davula vurdukça salon inliyordu.

'Ne güzel yaratmışsın, çiftedir beni
Görünce aşık oldum, eyledi deli
Ne güzel yaratmışsın, çiftedir beni
Görünce aşık oldum, eyledi deli'

Dibime kadar gelip elini bana uzattı, Nazlı eteklerimi tutarak kalkmama yardımcı olurken eline tutunarak kalktım ve beni bir tur döndürmesine izin verdim.

'Gülünce gözlerini, saçının her telini
Tutunca ellerini, ölesim gelir
Ölesim gelir, ölesim gelir, ölesim gelir, ölesim gelir

Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl sevmek?
Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl gülmek?

Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl sevmek?
Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl gülmek?'

Omuzlarımı kırarak göğsüne sırtımı dayayıp dans ederken o da davulu Murata bırakmış, kollarını kaldırarak bana eşlik ediyordu. Eli belimden bir saniye ayrılmazken herkes etrafımıza toplanıp alkış tuttu.

'Gözlerine bakınca, deryayı gördüm
Sevmeyi, sevilmeyi onunla bildim
Gözlerine bakınca, deryayı gördüm
Sevmeyi, sevilmeyi onunla bildim

Gülünce gözlerini, saçının her telini
Tutunca ellerini, ölesim gelir
Ölesim gelir, ölesim gelir, ölesim gelir, ölesim gelir

Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl sevmek?
Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl gülmek?

Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl sevmek?
Allah, Allah, Allah, Allah
Bu nasıl gülmek?'

Son nakaratta beni etrafımda döndürerek kollarına aldı ve ıslıklar eşliğin de alnıma kocaman bir öpücük kondurdu.

'' Allah biliyor, hasretimi''

dedi kulağıma eğilerek.

'' Sabret, bu geceden sonra seninim''

dedim nazlı bir edayla.

'' Hep benimdin, hepte benim olacaksın''

Dans müziği kesilince salon görevlileri davulu alıp yerimize geçmemiz için ikazda bulundu. Kına yakılacaktı. Alttan çalan türkü ile annem piste davet edildi, biz yerimize geçerken. Alpaslan yanıma geçince Nazlı duvağımı kapadı. Teyzem kına tepsisi ile gelip diz çöktü önüme.

'' Gelin elini açmıyor, Selma hanım''

Selma teyze kalkıp elinde ki kocaman tam altınla geldi. Birini yakama, küçük çeyreği de avucuma takınca görevli kadın elinde ki mikrofonu ağzına yaklaştırdı.

'' Anamm, iki altın birden. Nerede böyle kaynanalar? Kız! Yok mu başka oğlun''

Salon gülme krizine girerken Selma teyze gülümsedi utançla. Alpaslanın elini sıkıp doğruldu. Alpaslana kına yakılmayacaktı, kendi tercihiydi. Bende avucuma ufak bir nokta kadar sürdürdüm. Teyzem dizim tutup kulağıma eğildi.

'' Annene ters davranma, ben bilirim seni yüreğin yufka gibidir. Kırma, son bu gece kızım zaten. Daha da yok ana evi''

Teyzeme zoraki bir gülümseme sergiledim. Alpaslanın eli boştaki elimi bir an olsun bırakmadı.

'' Anneciğimizi alalım, bir helalleşsinler''

Annem daha kalabalığın içinden geçerken göz yaşı döküyordu.

Keşke diğer kızım yaşasaydı!

Onu görünce hatırladığım tek sözüydü. Öteki kızına ağlıyordu belki de. Giydiği siyah, pullu elbisenin eteklerini tutup geldi sahneye. Teyzem ayağa kalkmamı ikaz edince ayaklandım. Tereddüt etse de ona uzattığım kolumu tutup ağlayarak sarıldı bana.

'' Güzel yavrum! Ah güzelim''

Bir kaç dakika sarılı bir şekilde kalıp şarkının kesilişi ile o da ayrıldı benden. Annemle bir daha eskisi gibi olamayacaktık, bunu kesin bir dille söylemiştim ona ama şimdi sarılıp ağlaması gözlerimi doldurmaktan ileri gidemiyordu. Annem benden ayrılarak teyzemin koluna girişi ile pistten ayrılarak yerine geçerken Alpaslan da Selma teyzenin ikazı ile ayaklandı. Önüme düşen tül kırmızı örtüyü kaldırarak dolan gözlerime baktı. Elinin tersiyle göz yaşlarımı silip alnıma öpücük kondurdu alkış eşliğinde.

'' Tek damla göz yaşına kurban olurum senin! Ağlama Firuzem''

Gülümseyerek sarıldım ona. O olmasaydı, hayatımı prangalarımın eşliğinde zincirlerimi kırmadan yaşayacaktım, amaçsız..

Gecenin ilerleyen vakitlerinde kızlarla Rengarenk oynamış, yaşlı kesimin dağılması ile erkeklerde dahil olmuş, doksanlar yapmıştık. Eğlenceliydi, herkes yanımdaydı. Evimizin diziminde büyük emeği olan Nazlı ve Murat el ele oynuyorlardı. Onlar gün içinde evi temizleyip eşyalarımızı dizmişti.

( Ev turumuz sonraki bölümde:)

Eda, Akif ve Nazım nakliye aracını ayarlamışlardı, onlar da şimdi eğlenerek gülüyordu. Jale ve Cihat nikahtan sonra ki yemek organizesini yapmışlardı ayrıca nikah için istenen testleri de yapmışlardı. Şimdi onlar da güle oynaya pisttelerdi. Tunç, her daim yanımda olan Tunç gururla el çırparken ağabeyim ve Aylin balayımız için Venedikte gittikleri yerde otel ayırtmıştı bize. Şimdi onlar da pistte yanımızdaydı. Kına gecem, alkışlar eşliğinde, sevdiklerimin yanımda olduğu dakikalarda, fotoğraflarla, videolarla, eğlenmeyle sevdiğimin eli elimdeyken bitmişti...

🍃

'' Hazır mıyız gençler? Kendini genç hissedenler! Hadi bakalım peynir deyin!''

Duvağımı arkaya atıp bahçemizde, davullar kapının önünde çalarken Tunç bizim ailenin tamamını toplamış, fotoğrafımızı çekiyordu. Ortalarında ben, yanımda annem ve babam, Nazlı, Hulusi amca, kuzenler, ağabeyim ve arkamda kocaman ailemiz.

'' Peynir!''

Herkesin bağırması ile kocaman bir ses tufanı çıktı bahçemizden. Babam kolunu uzatarak gülümsedi. Koluna girdim annem duvağımı örterken. Alpaslan ve diğerleri kapının önünde beni bekliyordu. Selma teyze kucağın da beyaz tütüsü ile Azrayı tutarken davulcular zurna ile eş gidiyordu. Alpaslan kalçasını dayadığı duvardan çekti ve doğruldu. Büyülenmiş gözlerle bana bakarken kırık beyaz takımda o kadar seksi duruyordu ki, büyülenmiş gözlerle ona bakmamak elde değildi. Kesik bir nefes alıp uzattığı elini tuttum. Babam beni ona teslim ederken omzuna dokundu.

'' Kızım, bundan sonra sana, senin ellerine emanet. Onu kıracak, onu üzecek her hangi bir şeyde beni bulursun karşında''

Alpaslan babama kafasını eğerek elini tutup öptü ve alnına götürdü. Bu sözüne tamaa ediyorumun bir başka haliydi.

Davul zurna sesleri eşliğin de okunan dualarla biz bizim için hazırlanan Alpaslanın arabasına geçtik. Nazlı ve Muratta bizle birliktelerdi. Ayrıca şahit olacaklardı ikisi de bu güzel anımıza. Araba asfalttan altımıza kayarken Alpaslanın eli hep elimin arasındaydı.

'' Nefesimi kesiyorsun! Geceyi iple çekiyorum''

Kulağıma eğilerek söylediği cümleler suratımı kızartırken onun omzuna vurup kıkırdadım.

'' Duyacaklar sus!''

'' Duysunlar! Cümle alem duysun sevincimi!''

diye bağırınca Murat şoför koltuğun da gülerek oynak bir müzik açtı. Nikah dairesine kadar konvoy yapmış, korna sesleriyle çınlamıştı kulağımız. Otoparkta park ettikten sonra Alpaslan inerek kapımı açtı elini uzatarak. Gülerek elini tuttum ve Nazlının da inmesiyle salona girdik arka kapıdan. Biz Nazlı ile gelin odasına geçerken onlar da bir kaç misafiri karşılamak için salona geçtiler.

Nazlı odada ki boy aynasından elbisesine bakıyordu. Sade, mini inen yırtmaçlı, askılı önünde siyah tüyleri olan bir elbise tercih etmişti. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı. Çantasından çıkardığı lip gloss ile bana yöneldi.

'' Hadi bakalım, tazeleyelim çıkarsınız şimdi''

O rujumu tazeledi ve ben onun ellerini tutup sarıldım ona. Çıplak sırtıma ellerini değdirip okşadı boydan boya.

'' Güzelim, dolmasın o elalaların! Alpaslan canıma okur!''

Buruk bir tebessüm peydah etti dudaklarımdan. O benim canım arkadaşımdı, o benim yolumda beni destekleyen her anımda yanımda duran ailemdi.

'' Nazlı sen benim en iyi, ne yakın, en güzel arkadaşımsın. Teşekkür ederim bunca zaman yanımda olduğun için. İyi ki varsın''

Nazlı doldurduğu hareleri ile elimden tutup beni boy aynasına götürdü.

'' Şu güzelliğine bakar mısın? Sen çok çok ama çok güzelsin balım''

Gülümseyerek beni etrafımda döndürdü.

Gülümseyerek beni etrafımda döndürdü

(Firuze elb.temsili )

Duvağımı önüme kapattı ve masanın üzerinde ki beyaz şakayıklarımı verdi.

'' Hadi bakalım çiçek kızım, aile olma vakti''

Omuzlarımdan tutarak önce bir ayna pozu aldık, ardından da çıktık odadan. Alpaslan kapının önünde elleri cebinde beni bekliyordu. Dudakları kıvrıldı, gülerek elini uzattı. Şimdi ellerine ellerimi vermiş, ona evet demeye gidiyordum. Koluna girdim, yetkililerin yönlendirmesi ile salona geçtik. Kapı eşiğinde çalan slow müzikle bir alkış tufanıyla salona girdik. Nazlı ve Muratta yerini almışlardı masada. Kadın görevli sandalyelerimizi çekerek oturmamızı sağladı. Ardından gelen nikah memuru kadın ile hepimiz suspus kesildik, kesildi müzik sesi.

'' Efendim öncelikle salonumuzu dolduran kocaman bir aile görüyorum. Cesur ve Türkümdeyen ailesine kocaman bir alkış''

Salon alkışla çalkalandı. Gençler aralarında ıslık çalarken biz anın heyecanında sırıtmadan edemiyorduk.

'' Aslında hep derim ki, gençlerimiz ellerine işlerini, eğitimlerini, görüp geçirdiklerini, kültürlerini alarak bir aile sahibi olsunlar. Görüyorum ki bunu tam olarak yerine getirmiş bir çift var karşımda. Çocuklar siz çok mutlu olun, evet gelin hanım zaten evet demiş parmağına yüzüğü takmış, bir kez de şahitler huzurun da evet desin. İsminiz soy isminiz nedir?''

Kadın mikrofonu bana uzattı, heyecandan titreyen ellerim Alpaslanın elleri arasındaydı.

'' Firuze Cesur''

'' Sizin isminiz ve soy isminiz?''

'' Alpaslan Türkümdeyen''

'' Sayın Firuze Cesur, Alpaslan Türkümdeyen beyefendiyi sağlıkta, hastalıkta, iyi günde, kötü günde bir ömür yanınıza yoldaş, yuvana eş olarak kabul ediyor musun?''

Alpaslana gurur dolu bakışlar atarken elimin sırtını öptü. Uzatılan mikrofona eğildim ve gür bir sesle,

'' Evet!''

diyerek bağırdım. Herkes alkışlamış, kameralar hep bize dönmüştü.

'' Sayın Alpaslan Türkümdeyen, Firuze Cesur hanımefendiyi, sağlıkta, hastalıkta, iyi günde, kötü günde, bir ömür yanınıza yoldaş, yuvana eş olarak kabul ediyor musun?''

Alpaslan beni bile şaşırtan gür sesiyle salonu inletti.

'' Ömrümün sonuna kadar evet!''

Bir alkış tufanı daha yaşandığın da Nazlı ve Muratta şahitlik etmişlerdi, atılan imzalar, gülen gözler, gururlu bakışlar ve biz artık evliydik! Evliydik!

Eğildi duvağımı açıp alnıma öpücükler kondururken elimdeki şakayıkları birlikte tuttuk, kulağıma eğildi.

'' Seni çok seviyorum, Firuze Türkümdeyen..''

Firuze, Firuze Türkümdeyen...

🍃

'' Şşş, yavaş!''

Kahkahalarımız eşliğinde binadan çıkmış, dairemizin önünde ben onun kucağında gülerek evimizden içeriye girdik. Ailecek yiyeceğimiz yemekten sonra herkes bizi uğurlamıştı. Sabah erkenden uçağımız vardı, o yüzden erken ayrılmıştık. Nazlı benim için basit bir bavul hazırlamıştı. Dolabım zaten doluydu. Alpaslan beni eşikten geçirdiğin de indirdi kucağından.

'' Geçin içeri karım hanım efendi!''

Gülerek ona döndüm, kapıyı kapatıp kitlerken.

'' Kocam da kocam!''

Tok bir kahkaha patlatarak beni tekrar kucağına aldı ve yatak odasına geçti salonu teğet geçerek.

'' Alpaslan yavaş! Bu evin yalıtımı var mı? Rahatsız olacak insanlar! Yavaş ol biraz''

Alpaslan yalandan cıkladı ve kapıyı sert bir şekilde açtı.

'' Firuze, ah Firuzem!''

Gülerek indirdi beni, yumuşakça yatağa oturttu. Yanıma oturdu. Ellerimi elleri arasına alıp öptü koklayarak.

'' İyi ki, iyiki geldin sen hoş geldin sevgilim, evimize, yuvamıza,

elimi alıp kalbine götürdü.

'' Yuvana''

Alnıma kondurdu önce öpücüğünü, sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçerken kasıklarım şimdiden isyan ediyordu. Sarılıp koklaştıktan sonra yataktan doğruldum duvağımı tutarak.

'' Ben duşa giriyorum!''

'' Bende gelsem mi?''

dedi belimden tutarak beni kucağına yan oturturken şımarık tonda.

'' Ah, hayır sevgilim, sen bize rose koyuyorsun, bu gece nikahımız şerefine kadeh kaldıralım istiyorum birlikte!''

Serserice sırıttı. Ellerimi kirli sakallarına sürtüp öptüm yanağından.

'' Kaldıralım, seninde kaldırdığın şeyler var ya hadi hayırlısı!''

Edepsiz dudaklarına vurdum bir kaç tane yumuşakça.

'' Sus edepsiz!''

'' Şşş, hadi karım git duşunu al bensiz son alacağın duşun tadını çıkar''

Beni kucağından iterken yatakta yaslandı elleri arkasında sırıtarak. Güldüm ve onu arkamda bırakarak banyoya adımladım.

Nazlı ile aldığımız kırmızı, dekolteli dantel geceliğimi de alıp duşa girdim. Güzelce bu günün kirinden, makyajından arınıp tamamen ben olana kadar durulandım. Yaseminli vücüt spreyimi vücuduma yedirip kremlendikten sonra içime iç çamaşırı giymeden geceliği geçirdim. Saçlarımı banyoda kurutup fön çektikten sonra çıktım bir saat içinde. Oda mis gibi vanilya kokuyordu. Yatak odamızın camının önünde kocaman bir boşluk vardı, Alpaslan iki yastık dizmişti köşeye. Birde yerlerde gül yaprakları, iki kadeh rose vardı. Alpaslanın açık yakaları, çıkmış ceketi ve dağılmış gömleği ile serserice göz kırpıyordu. Beni görünce harlanan gözlerine ek beni çıplak bacağımdan kavradığıı gibi yanına çekti.

'' Kocanı dizinin dibinde ol''

dedi edalı bir tonda. Açtığı bacaklarının arasına geçtim. Açıkta kalan yerlerimi öperken elime kaldığım kadehten bir yudum aldım.

'' Evlendik''

dedim inanamaz tonda. Göğsüne yasladım sırtımı ondan güç alıyordum, yorgunluğumu alıyordu.

'' Evlendik güzelim, evlendik''

'' İlk tanışmamızı hatırlıyor musun?''

Güldü genişçe.

'' Unutmak ne mümkün?''

Saçımı çekip kocaman bir öpücük kondurdu sırtıma, boynuma ve yanağıma. Hafif çiseleyen yaz yağmurunu izlerken bir kaç kadehi devirmiş, hafif çakır olmuştum. O ise sapasağlamdı. Bu gece sınırlarımı aşmak, onun Firuzesi olmak istiyordum. Kadını..

Yerimden doğruldum ve fütursuzca bacaklarımı aralayıp kucağına oturdum.

+18 Sahne Uyarısı! Okuyacakların dikkatine!!

Beni belimden kavradığı gibi baskın erkekliğinin üzerine oturttu. Kadınlığımda ki yangını nasıl tarif edilirdi bilmiyorum ama tek bir şeyi biliyordum, nefessiz, susuz kalma hissimin boğazımda tırmandığını. Dudaklarımız çölde arayış içinde olan geziciler gibi birbirlerine dolandığın da alt dudağımı alıp dili arasında emdikten sonra damaklarımız birbirine çarptı, dişlerime sürttüğü dili ile ağzımın içinde ki o tat, dilinde ki rose, dudaklarının sarhoşluğu benliğime dağılırken kalbim ağzımda atıyordu. Titrek dizlerimi kavradığı gibi daha sıkıya sardı beni. Bir eli alev alev yanan tenimde sinsice dolanırken diğer eli ile göğsümü avuçladı kumaşın üzerinden kısık sesle inlerken.

'' Alpaslan''

'' Alpaslanın canı, kanı, kadını, söyle yavrum''

'' Seni istiyorum''

dedim arzudan kısılmış sesimle. Dizlerinin üzerinde doğruldu ve beni kucağına alarak yatağa geçti. Sırtımı yumuşak yatakla birleştirdi, yüzüme dağılan saçlarımı elinin tersiyle nazikçe iterek yatakta doğruldu, çıkardı gömleğini. Altında ki pantolonu da sabırsızca çıkardığın da karşımda sadece boxerı ileydi. Heybetli erkekliğinin varlığı beni yutkundururken o üzerime eğilip elbisenin askılarını itti, iki yana düşen askılarla göğüslerimi tutan kumaş parçası düştü. Açıkta olan göğüslerimi görmesiyle harelerinde ki o kıvılcım an be an büyüdü.

'' Siktir! Avuçlarım için yaratılmışlar Firuze''

Fütursuzca avuçlarının içine aldı, önce yoğurdu, sonra da ağzının içine aldığı göğüs ucumu ısırdı. Uyarılmak, o hissi yaşamak, kalbimin atışını hissetmek bambaşka bir his peydah ederken benim titreyen dizlerime çare bulmak lazımdı. Aksi takdirde bileklerimden tutup dizlerimi kırma pozisyonuna getirdiğin de ikiye ayırıp arasına girdiğin de düşecek gibiydim. Gücüm tükenmişti, ortada hiç bir şey yokken üstelik. Eliyle de baldırımı okşuyordu dişlerinin arasında ki göğüs ucumla oynarken. Kafamı arkaya atıp gözlerimi tavana diktim, zevkten dört köşe olmuştum, kalbimin atışını duyuyor muydu? Duysa iyi ederdi, heyecandan ölecektim sanki!

Göğüs ucumu emiyordu ama boşta kalan göğsümü de sıkmaktan geri durmuyordu. Avuçları içinde ezilen göğüslerim, kasıklarımı hareketlendirmeye yetiyordu. Kadınlığımın üzerinde baskınlık kuran erkekliğinin hareketliliği beni ıslatırken bacaklarımın arasında ki sıcaklık kendini alevlere teslim ederken çıplak sırtını okşamaktan başka bir halt edemiyordum. Dudakları göğüs ucumdan ayrıldığın da bir ürperti geçti tenimden. Yanaklarım alev alevdi, dudaklarını sıcak tenime, dudaklarıma değdirdiğin de kesik kesik nefeslendim. Onunda benden aşağı yanı yoktu. Belimi kavrayıp okşarken ense kökünden tutup çekiştiriyordum.

Beni kavradığı gibi ters köşe yapıp pozisyon değiştirdi belimi havalandırarak. Şimdi onun üzerinde, kucağında ben vardım. Geceliğim tamamen üstümü çıplak bırakacak derece de karnımda toplanmıştı. Islak kadınlığım boxerında ıslaklık bırakırken utançtan kapattığım gözlerime doğrulup bir öpücük kondurduğun da, daha fazlasını yapmak istedim. Kucağından hafifçe doğrulup onu arkaya ittim ve boxerını elimle sıyırdım. Bana şaşkınlıkla bakarken arzudan kısılmış gözleriyle daha fazla dayanamadı ve kolunun üzerinde ki hakimiyeti yıktı, uzandı geriye doğru. Ne yapacağımı dikkatle izlerken bacaklarımı kendime çekip oturdum dizlerimin üzerine. Boxerını sıyırdığım da heybetlenmiş erkekliğini önce avucum içinde sıvadım, göğsü dehşetle inip kalktığın da adımı sayıklamakta da geri durmadı. Gözlerine son cesaret kırıntımla baktım, arzunun en koyu tonuydu şimdi hareleri. Gözlerimi çektiğim gibi açtığım ağzımla önce eğildim, o ise toparlandı aniden.

'' Firuze!''

dedi yalvarır tonda. Kökünden kavradığım erkekliğini önce dudaklarımla ıslattım, yumuşak bir et parçası aralık ağzımdan seyirerek girdiğin de doluluk hissinin verdiği arsızi duygular yayıldı bedenime. Refleks miydi, yoksa ne yapacağını mı şaşırmıştı bilmiyorum ama saçlarımı kavradı aniden. Kafasını başlığa sert bir şekilde dayarken sessizlikte ses edinen tek şey kafasını vurduğu ses, birde kesik inlemeleriydi. Saçlarımda ki varlığı daha da derine ittirdi kendimi ağzımda. Boğazımda ki o dayanıklılık hissi bana boğuluyormuş hissiyatı veriyordu.

'' Siktir! Böyle işin amına koyayım! Firuze köpek ettin beni anasını satayım!''

Edepsizce küfürlerini savuruyor sesinde ki arzu sızıyordu aramıza. Tamamen boydan boya gezdirdiğim dilimi ucunda dolandırınca sızlandı. Beni saçlarımdan tuttu ve kaç dakikadır o ağzımdaydı bilmiyorum ama çıkardı kendini. Beni sertçe yatağa yatırdığın da kafasını kafama dayadı.

'' Geliyordum! Şimdi değil! Sikicem böyle işi ne yapıyorsun bana!''

Suratında ki o zorlanma ifadesine gülerek baktım, o benim için kıvranıyordu. Sertçe bacaklarımı aralarken geceliği kalçamdan sıyırdığı gibi attı yere. Kalçasına uzanan boxerınıda acelece çıkarıp attı. Tekrar üzerime geldiğin de bir kalp gibi atan kadınlığıma eğildiğin de nefesimin kesildiğini hissetmiştim adeta. Onu omuzlarından tutmak için uzandım ama tek eliyle elimi tutup beni tuttu. Dili tamamen kadınlığımın dudakları arasında yer edindiğim de kendimin bile şaşırdığı tiz bir çığlık savurdum, bu çok ama çok fazlaydı. Kalbimin boğazımdan tırmandığı o hissiyat artık avazım çıktığı kadar bağırma isteğiyle dolarken avuçladığım yatak örtüsü büzüştü elimin altında. Diliyle boydan boya yaladı, parmağı girişimde hafif girmiş bir haldeyken dudaklarımı kemiriyordum, bu hissiyat, bu doluluk hissi, onu içimde istiyordum!

Susuz kalmışcasına emdiği kadınlığımın dudaklarından dudaklarını ayırıp derin bir nefes verdi üzerime doğrulup. Dudaklarıma eğildiğinde kendi tadımında bulandığı dudaklarım zonkladı.

'' Alpaslan''

'' Söyle, ne istiyorsun benden?''

Aruzi duyguların sardığı bedenimiz sırılsıklamdı, terler boncuk boncuktu alnında, saçlarının dipleri nemliydi.

'' Firuze, yavrum söyle! Ne istiyorsun!''

Ayrık bacaklarımda ki elleri, çıplak kadınlığımın üzerinde ki çıplak erkekliğinin seyirişi beni deli deli ederken eliyle tuttuğu erkekliğini kadınlığıma vurması ile göğsüm kalktı, onu omuzlarından sertçe tuttum.

'' İçime gir!''

'' Benim için delirmeni istiyorum!''

Bir kez daha sertçe vurduğun da sınırdaydım artık.

'' Dur! Yalvarırırım içime gir''

'' Kocan yuvasına girecek!''

Girişimde ki erkekliğini içimde hissetmemle tiz bir inleme savurmuştum. Kafam arkaya yatık, o boynumu emerken sık nefeslerle içimde gidip geliyordu. Dizlerimde ki titreme zangır zangırdı. Omuzlarımda ki ellerim çaresizce ona tutunurken boynumda ki emişi hızlandı. Sertçe, duvarlarımda aşına aşına gidip gelirken beni kolumdan tuttuğu gibi çevirdi, içimden ani çıkışı ile harlanan ateşim küle döndü. Beni yatakta dizlerimin üzerine oturturken kollarımı belimde birleştirdi ve belimin orta yerinden bastırıp kafamı yastığa gömdü. Dizlerimi eliyle ayırıp tükürüklediği erkekliğini kadınlığıma geri ittiğinde duvarlara çarpan inleme seslerimiz odada yankılanıyordu.

'' Ah! Alpaslan!''

'' Firuze sınırdayım! Amına koydum irademin! Geleceğim!''

İçimde ki duvarlarımı genişletiyor, o gidip geldikçe dizlerimi birbirine bastırmak istiyordum.

'' Çok darsın! Rahat bırak kendini ucundayım! Patlayacağım''

Derin bir nefes alıp kendimi hareket ettirdiğim de sıkı bir küfür savurduğun da içimde ki erkekliği seyirmiş, içim taşmış, ve biz aynı anda gelirken elleri altında ki elimi sıkı sıkıya kavraması bir anda çözüldü. Bacaklarımın arasında ki varlığı çıkınca kadınlığımdan iç bacaklarıma süzülen beyaz sıvıyı masada ki peçeteyle alırken kalçamdan doğrulttu beni. Biz nefes nefese kalırken belimden sarıldığı gibi boynuma geçirdiği dişleriyle, gecemiz daha yeni başlıyordu...

🍃

Ah! Bir daha bu kadar smut bir yazı yazar mıyım? Emin değilim hahaha:)

Hadi kazasız belasız anacım bitti artık. Sıra önümüzde ki maçlarda!

 

Loading...
0%