Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@vahsi.kelebek

3* 2 KUZU, 3 KOYUN, 1 KOMUTAN...

/Bölüm sonu karakterlerimizi görmek için, sonunu bekleyin:)/

Hayat, sizi anlayan, önemseyen ve haksız da olsanız yanınız da olan ve sizi dibine kadar savunan bir arkadaşınız varsa şanslıydınız!

**

'' Vay sen pezevenge bak!''

Ağzında ki zeytinin çöpünü tükürür gibi peçeteye attı. Bir eli çayda, dizi kendine kırık bir şekilde oturan Nazlı burnundan soluyordu.

'' Biz iyilik edip evrağını teslim edelim! Adamın yaptığı şova bak!''

Çayımdaki son yudumu içmiş, kalkıp dolaptan hırsımı alamayıp soğuk portakal suyunu masadan aldığım büyük bardağa doldurdum. İçimin ateşi öfkesi hiç mi hiç dinmiyordu.

'' Babam orada olaydı bak bakalım çakmıyor muydu ağzına onun, öküz adam!''

'' Nerden dedim ben götüreyim diye! Vicdanımın amına koyayım!''

Nazlı ne kadar sinirli olduğumu ettiğimin küfürden anlıyordu, çünkü ben anca ölümüne sinirlenince küfrederdim.

'' Kuzum, ne yapsın kadın elinde minik kızı ile bu soğukta nasıl gidecekti? Hem oğlu yontulmamışsa kadın ne yapsın bu saatten sonra koca adama''

Haklıydı ve ben hiç memnun olmamıştım haklı olmasından.

'' Neyse ne! Bir daha asla onunla bir araya gelmek istemiyorum! Okkalı bir tokat geçirmek istiyorum suratına!''

Nazlı omuz silkerek ekmeğin üzerinde ki vişne reçelini yerken sanki aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü.

'' Yok mu bu komutan bozuntusunun bir fotoğrafı? Kızım merak ettim adamı. İnstagramı var mıdır?''

''Aman Nazo! Sakın!! iSTEMEM!''

Tehdit dolu sesimden sonra Nazlı da sessizce sindi yerine. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Nazlının odasın da bir kaç albüme bakıp anıları yad ettik, yeni tasarım tırnaklarına göz attık derken saat ne çabuk altı olmuştu bilmiyorum. Nazlı yemeğe kalmam için ısrar etse de ben onu ikna edip bize götürmüştüm. Her şey o kadar ani olmuştu ki, annemin Nazlıyı hayırsız ilan edip burun kıvırması, babamın Nazlıyı koruması derken biz çoktan akşam yemeği için hazırdık. Nazlı dilimlediği ekmekleri masaya bırakıp oturdu yerine. Çınar ağabeyim onunla her ne kadar uğraşsa da işi düşünce kedi gibi olurdu.

'' Nazo, ayarlarsın dimi, çok istiyor güzel tırnakları''

Nazlı gözlerime dalgayla bakarak kafasını salladı Çınara.

'' Keyfim yerindeyse neden olmasın paşazade Çınar!''

'' Kız, inat etme işte. Ne var sanki yapsan!''

'' Aman ağabey, Nazlıyı bilmez misin sen? Yapar o yapar''

Nazlı omuz silkerek önüne bıraktığım gazozu içerken annem de sarma dolu tabağı ortaya koydu.

'' Hadi didişmeyin kedi köpek gibi! Tarık! Hadi canım sofra hazır''

Babam televizyonun başından kalkıp sofraya gelirken tabağından ayırdığı haşlanmış havuçları Nazlının tabağına iterken Tunç hayıflanarak mırıltılar çıkardı.

'' Biz de buradayız yahu! Sanırsın Nazlı öz kızı!''

Nazlı Tunç'a dil çıkarırken babam homurdanarak dikleşti.

'' Yav, sen havuç mu yiyorsun oğlum seviyor kızcağız, kıskanma!''

'' Ay yeter, sofrada mız mız kediler gibi yemeğinizi yiyin almayayım ayağımın altına''

Annemin ikazı ile herkes sessizleşip yemeğe döndü. Kısa sürede sofrayı toplayıp biz odaya annemler de anlayamadığım ummalı bir çay hazırlığına kalkarken Nazlı çoktan Aylin için hazırladığı tırnakları masaya koydu.

''Nişan elbisesi zümrüt yeşili, bu ışıltılı rakı beyazı mükemmel gider.''

'' Gerçekten de çok güzelmiş. Sen ne giyeceksin?''

'' Ay bilmiyorum ki Firuze, geçen sene öyle ortada bir şey yokken aldığım fıstık yeşili elbisem var ya belki onu giyerim. Kızım beni bırak sen ne giyeceksin?''

'' Bilmiyorum ki, bakarız ya daha iki gün var''

'' Ne çok varmış ya!''

Evi inleten bir zil sesi ile kısa süre sonra tanıdık bir kahkaha sesi geldi.

'' Babam mı geldi?''

dedi Nazlı saate bakarak. Saat çoktan dokuza geliyordu.

'' Çaya gelmiştir.''

Nazlının gözü oda da gezindi. Dolabıma yönelip kıyafetlerime göz atarken yarın ki planımızı da yapmayı ihmal etmedi.

'' Yarın bizimkilerle kahve date yaparız. Gruba yazarım ben gece. Sonra biz ayrılır kıyafet bakarız. Nişantaşı'nda Ömür butik var sırf abiye ve özel davet elbiseleri. Eminim buluruz bir tane''

Askılıkta ki siyah boğazlı elbiseyi çıkardı.

'' Bunu versene giyeyim''

'' Al''

'' Kız ya da siktir et Nişantaşı'nı sanırsın sadrazamın oğlu. Kıçı kırık sümüklü Çınar ağabey! Gel biz Bakırköy'e gidelim. Tezgahta bir sürü elbiseler satılıyor kızım kıçı kırık bir elbiseye binlerce bayılmak yerine şöyle güzel elbiseler buluruz''

Onun ani değişen ruhlarına o kadar bayılıyordum ki, gülerek kafamı salladım.

'' Olur. Bakırköy meydanında da güzel elbiseler var''

Nazlıdan ses gelmeyince kafamı yataktan kaldırıp ona baktığım da elinde tüylü pembe günlüğümü tutması ile sıçradım yerimden.

'' Kız sen günlük mü tutuyordun?''

Elimi ona doğru uzattığın da günlüğü arkasına sakladı.

'' Ya! Versene şunu Nazlı bak hiç komik değil''

'' Kızım benden gizlin mi var? Bak şu an iyice coştum! Bunu okumadan götüm rahat durmaz!''

'' Lan ver şunu çarptırma ağzına''

Nazlının illet bir huyu vardı, bokunu çıkarana kadar o şeyi yapardı! Biliyordum ki amacı okumak değil sinir etmekti, uğraşmaktı.

'' Nazlı! Vallahi seni gebertirim şu dört duvar arasın da!''

'' Bana bak len sen niye bu kadar coştun? Hayırdır? Allah!''

Ona doğru bir hamle yaptım ki, aniden annemin açtığı kapıdan bir boşluk bulup kaçtı.

'' Kızım misafirlerimiz- Ayol ne oluyor! Nazlı! Firuze!''

'' Anne! Günlüğümü aldı!''

'' Kız dursanıza!''

Nazlının arkasından atlı gibi koşturunca onu son basamakta yakaladım ama bozulan dengemiz ile ikimiz de merdivenlerden yuvarlanmış, ben onun üstüne elim saçında tuhaf bir görüntü de düşerken Hulusi amcanın sesi yankılandı aramızda.

'' Ne oluyor çocuklar ne bu hal!''

Nazlının elleri boştu, gözüm kilidi kırılan sayfaları açık bir şekilde bir çift ayağın dibine düşen günlüğümü buldu. Hızla acıdan mırıltılar çıkaran Nazlıdan ellerimi çekip emekleyerek günlüğümü elime alıyordum ki bir el benden önce davranıp günlüğümü alıp beni kolumdan kavradı. Yoğun kokusu buram buram sinerken aramızda ki boşluğa gözlerim onun kahveliklerini görünce fal taşı misali açıldı.

'' Oha kızım ya! Ne değerli günlükmüş! Yemin ederim beynimi yardın!''

Nazlının arkamda ki söylemlerini duymuyordum bile çünkü onun kahveliklerine tutunup kalmıştım. Hayır Alpaslanın burada ki varlığını sorgulayacak değildim ama, onun kahvelikleri günlüğümün elinde ki açık sayfasını çoktan göz gezdirmişti. Günlükte ki gözlerini kaldırıp bana imayla bakarken günlüğü elime tutuşturdu.

'' Dikkat et hemşire, sakatlama bir yerlerini''

Aynı soğuklukla göz devirip kolumu ondan sertçe kopardım.

'' Yavrum rezillik yapmakta bir numarasınız gerçekten bravo!''

Annemin söylene söylene arkamızdan inmesi ile Tunçta oturduğu yerden kıs kıs bize gülüyordu.

'' Komik mi?''

deyince Nazlı Hulusi amca boğazını temizledi.

'' Terbiyesizlik yapma Nazlı! Geçin oturun şöyle, yeterince aksiyon yaşattınız''

Babam Nazlının dizlerinde ki olmayan tozları bir iki silkeleyip oturttu onuda.

'' Var mı bir şeyiniz? Firuze?''

'' Yok baba!''

diyerek hırsımı ondan çıkarmak istercesine surat astım. Günlüğümü tutan ellerim sıkmaktan ağrırken hızla mutfağa kaçtım. Kalbimde ki bu hırçınlık ona olan sinirimdendi ama, neden ondan nefret gibi bir his almıyordum? Onca saygısızlığına rağmen hele!

'' Firuze, çay alın kendinize yavrum hadi''

Babamın sesiyle dikeldiğim tezgahtan dizlerimin acısı ile günlüğümü bardakların oraya saklayarak çay aldım iki tane. Salona geçtiğim de Alpaslanın yerine sinmiş, etrafı incelediğini gördüm. Beni görünce gözleri önce titreyen dizlerime, oradan bana çıktı. Ona bakmamaya özen göstererek az önce onun önünde rezil olmamışız gibi Nazlının yanına oturdum.

'' İyi misin?''

dedi gülerek, dayanamayarak bende sırıttığım da kahkaha tufanına kapılmıştık çoktan. Alpaslanın gözleri gülüşüme kaydığın da huzursuzca önüme döndüm.

'' Kızım bıraksaydın ne güzel işte uslu uslu oturacaktık, götümü kırdın!''

'' Nazlı!''

Hulusi amca tehditvari cümlesi ile Nazlı da ağzına fermuar çeker gibi yaptı. Fakat benden geri durmayarak kulağıma eğildi.

'' Yalnız burada, bu salonda oturan adam bir afet, kim kız bu?''

Dediğine göz devirsem de onun pezegevenk komutan olduğunu bilmiyordu. Henüz...

'' Alpaslan, kızım Nazlı ile tanış''

Alpaslan Hulusi amcanın sesini duyar duymaz omuzlarını dikleştirdi ve Nazlıya doğru döndü.

'' Merhaba''

dedi buz gibi bir tonda. Mimik oynamayan bu adamın yüzüne Nazlı, ağzını açık bırakarak bakıyordu.

'' Alpaslan mı? Bu Alpaslan o Alpaslan mı?''

Bir anlık gaflet ile bana bakınca onu bacağından çimdikledim. Ama Alpaslan durur mu? Durmaz! Tabii ki kaşlarını çatarak bize baktı.

'' Hangi Alpaslan?''

dedi. Hulusi amca çayından bir yudum alırken ben de sessizce bardağıma uzandım.

'' Karşı komşuları Firuzelerin kızım. Buraya taşındı. Artık ailemizden bir parçalar anne ve kız kardeşi ile.''

'' Komutan, değil mi?''

Nazlı şok olmuştu. Ama belli etmekten de gocunmuyordu.

'' Yüzbaşı, Alpaslan Türkümdeyen''

dedi o tok sesiyle. Tunç Alpaslanın omuzuna elini bastırdı.

'' Memnun olduk kardeşim, Tunç bende. Bir de benim bir büyüğüm var Çınar. Bir sıkıntın bir derdin olursa çekinme''

Tunç, ince zayıf bir adamdı. Şu an iri kıyım bedenli Alpaslanın yanında küçücük duruyordu ve bu o kadar komikti ki, anın ahenkini unutmayıp bastırdım dudaklarımı gülmemek için.

'' Eyvallah, sizinde aynı şekilde. Bir derdiniz olursa karşıdayım hemen''

Tunç kafasını minnetle sallarken ayaklandı.

'' Bir hava müsaadesi, gelmez misin sende?''

Alpaslan sigara içeceklerini anlayınca ayaklandı oda. Birlikte dışarı çıkarlarken babam ile Hulusi amca derin bir sohbete dalmışken annem de elinde ki telefonla meşguldü.

'' Kız!''

Nazlı omuzlarımı silkince gözlerimi gittikleri kapıdan alıp ona döndüm.

'' Kız bu o mu?''

'' Evet Nazlı, sus artık! Rezil olduk!''

'' Ben ne rezil olucam be! Kim ki- ay siktir et kız bu adam afet afet! Aman diyeyim Firuze sakın kaçırma!''

Etine bir çimdik atınca ovarak kaşlarını çattı.

'' Kız ne sıkıyorsun!'

'' Etlerini liğme liğme ederim senin! Kes o sesini! Ne kaçırmaması kızım! Bu adamdan ne kasaba olur ne de köy. Beni askerlerin içinde aşağıladığını ne çabuk unuttun!''

'' Kız sen değil miydin bu adamı sağlık çadırında haşlayan! Ödeştiniz işte!''

Nazlının aniden kıvırması olayına öfke ile gözümü devirirken o hiç aldırış etmeden kulağıma eğildi tekrardan.

'' Kızım ben nereden bileyim adamın bu derece afet olduğunu! Utanmasam kaçıracaksan ben kaçırmayayım diyeceğim!''

Elbette şaka yaptığını biliyordum, bu yüzden her hangi bir tepki vermedim.

Versen ne olur kızım, sanki adamı gözüme kestirdim! Bana ne!

İç sesime göz devirerek yerimde yayıldım iyice.

'' Yavrum kalk bir çay koyuver ağabeyine. Alpaslana da koy çocuğum üşümüşlerdir''

'' Ben niye koyuyorum ya!''

'' Ben mi koyayım?''

Annemin gözleri belerince kalktım yerimden Nazlı ile.

'' Onunkini sen götür!''

dedim. Nazlı hiç itiraz etmeden elinde ki fincana çay doldururken bende diğer fincana doldurdum. Nazlının araladığı kapıdan geçip bahçeye çıktığımız da Tunç Alpaslana ellerinin de desteğiyle derince bir şeyler anlatıyordu. Alpaslan ise umumi bir sertlikle onu dinliyordu. Bizi görünce gözleri fincana oradan Nazlının arkasında ki bana kaydı.

'' Tunç ağabeyciğim! Çay getirdim sana''

diyerek Tunça elinde ki fincanı uzatan haine sonra görüşürüz der gibi bakış attıktan sonra el mecbur elimde ki fincanı Alpaslana uzattım.

'' Eyvallah''

Dağ ayısı!

Onu cevapsız bırakarak Nazlının yanına geçtim.

'' Öyle yani, tabii sonra olaya polisi falan da girince baya ehemmiyetli bir ortam oldu. Ama poliste de bir promil çıktı''

Alpaslanın çattığı kaşları ile dolgunlukları aralandı.

'' Görev esnasında içtiği için zaten maaş kesinti yaparlar. Ama tabii dalavere çok olduğu için geceden kalmayım der yırtar''

'' Teşkilatın içi çürük dolu Alpaslan!''

'' Her yer öyle, askeriye de daha da beter''

Onların siyasi ve iş konuşmaları arasın da Nazlı sürekli omuzuma vurup bana onu gösteriyordu.

'' Kızım dursana!''

Ona geri vurunca ikisinin de bakışları bize düştü.

'' Bu gece alıp veremediğiniz ne sizin?''

Alpaslan ikimiz arasın da mekik dokurken Nazlı omuz silkerek yanımdan uzaklaştı ve Tunçun kolları arasına girdi.

'' Hiç, takılıyoruz öyle. Eee Alpaslan anlatsana neler yapıyorsun?''

Alpaslan bende ki gözlerini çekerek Nazlıya döndü.

'' İş güç, karargahın yoğunluğu görevler derken pek özel hayatıma vakit ayıramıyorum''

'' Kız arkadaşın yok o halde?''

deyince bana imalı bakışlarını Alpaslan birebir görünce rezilliğe rezillik diz boyuydu bu gece.

'' Yok, vaktim de yok! Hem benim gibilerin sevdası bir tek vatanadır''

deyince olduğum yerde çırpınmayı bıraktım. Sesinde ki ima bana mıydı bilmem ama, içimde ki bu burukluğa lanetler yağdırdım. İki günlük adamın vatan sevdası ne diye bana batmıştı?

'' Hah, ben seni aşık olunca göreceğim yüzbaşı. Bakalım o zaman da o vatan sevdasıyla doldurduğun kalbin nasıl atacak''

Alpaslanın dumura uğrayan gözlerini görmemek imkansızdı. Gafil avlanmıştı. Ama onun birini sevmesine ihtimal veremiyordum.

'' Yeter bu kadar boş muhabbet, geçelim hadi üşüdünüz''

Tunç Nazlının kollarını sararak onu kolunun altından götürürken içeri bende peşinden yürümeye yelteniyordum ki beni kolumdan tuttu ve kendisine çevirdi.

'' Biraz konuşalım mı?''

Biz? Biz? Sen ve ben hah oldu paşam!

'' Çek o elini!''

dedim bu günün siniri bedenimde yeniden filizlenirken.

'' Rahat dursana kızım! Konuşalım iki dakika!''

'' Değil iki dakika sana ayıracak bir saniyem yok benim komutan! Bir daha sakın! Sakın bana dokunmaya kalkma!''

Kolumda ki varlığı sıklaşınca acısa da sesimi etmedim.

'' Bana sakın bir daha emir verme hemşire!''

Hem suçlu, hem de güçlüydü sanki öküz!

'' Sen de yerini bil! Duydun mu beni! Bana bak komutan yok sevdam vatana yok yerim yok iğneleyici laflarını kendine sakla! Ben senin o bildiğin kızlara benzemem! Kendimi sana yamayacak halim yok!''

Ah! Firuze! Yamamak ne alaka şimdi! İyice saçmaladım!

'' Neden sözlerimi üstüne alıyorsun ki? Ben sadece Nazlının sorusunu cevapladım olayın seninle alakası yok! Hem biz neyiz ki bunu konuşalım?''

Neden her defasında sözleri bu kadar acıtıcıydı?

'' Bak ağzınla dedin biz neyiz diye! Şimdi bırak o kolumu!''

Tabii ki bırakmadı.

'' Bugün gergindim, Hulusi komutan ile bağını bilmiyordum. Bana evrakları getirdin eyvallah, onsuz toplantıya giremezdik. Kusura bakma çıkışım için''

Özrü kabahatinden büyüktü adeta!

'' Benim Hulusi komutan ile bağımı bir köşeye at! Sana bugün yardım etmek için oradaydım. Çünkü annen kucağında bebeği ile yol arıyordu! Hata ettim yardım ederek! Sen gram bir iyilik hak etmiyorsun! Sen ve senin gibi erkekler dünya kendi ekseniniz de döner zannedersiniz ama, dünya etrafınız da dönmüyor! Sen beni zerre ilgilendirmiyorsun! Sen kimsin ki ben sana yardım edecektim? Annene dua et!''

Tamam kabul, bu biraz ağır dı ama altında da kalmadı.

'' O yüzden günlüğümde varlığım geçiyor! Zerre ilgilenmediğin adam mı?''

İşte şimdi sıçtım! Evet lanet olası bir tesadüf müydü? Günlüğüm de onca sayfa varken son sayfasını görmesi?

'' Ne saçmalıyorsun be! Çekil şuradan''

dedim ve kolumu ondan onun da izni ile kurtardım. Hızla eve girdiğim de aralık bıraktığım kapıdan o da içeri girmişti. Ama oturmadı.

'' Bana artık müsaade, annem bekler. Komutanım iyi akşamlar''

'' Tamam evlat, sen geç evine selam söyle Selma hanıma da benden. Küçüğü de öp yerimize. Sabah erkenden de karargahta ol yüzbaşı''

'' Emredersiniz komutanım.''

Kafam ağrımıştı ona bakacağım diye.

'' Yavrum Selmaya tatlı koydum götürüver''

'' Zahmet etme Neriman teyze, dün de koydunuz tatlıdan''

'' Bu farklı yavrum götür sen sever o''

Babama da iyi geceler diledikten sonra Tunç onu geçirmişti. Nazlı ise babasının kalkmasına saniye kala;

'' Ne konuştunuz lan dışarı da! İstemem yan cebime koysun ha!''

'' Siktir git oradan! Adam küstah özür dileyişi bile küstahça!''

'' Özür mü diledi? Dağ gibi adam?''

'' Dağ ayısı!''

dedim dış kapının sesi duyulmasına eş.

'' Hadi oradan!''

'' Bize de müsaade Tarık, kalkalım artık''

diyerek ayaklandı Hulusi amca.

'' Otursaydınız ne güzel sohbet ediyorduk''

'' Nazlı kalıyorsa kalsın, sabah toplantım var arkadaşım''

'' Yok baba, yarın dışarı çıkacağız nişan için alışverişe. Benim de dinlenmem gerekli. Neriman Teyze, Aylinin tırnaklarını hazır ettim Firuzenin odasında. Bakar gelince. O gün de gelir takarım''

'' Ay kuzum benim sağ olasın. Hadi anacım size iyi akşamlar, Hulusi ağabey yine beklerim''

'' Geliriz elbette siz de gelin Neriman''

Herkes vedalaşıp yarın için sözleşmiş, evlere dağılmıştı.

'' Herkese iyi geceler''

diyerek mutfağa geçtim. Kendime sütlü kahve yaparak bardakların arasında ki günlüğümü de alarak odama geçtim. Günlüğü dolabımın üstüne kaldırıp yatağıma geçtim. Fincanı masama koyarken gözüm açık güneşlikten karşı evin penceresine kaydı. Işık açıktı, bir süre sonra kapanınca anladım uyuduğunu. Telefonu mu, üzerimde ki kıyafetleri çıkarıp eşofmanlarımı giyindikten sonra elime alıp arkama yaslandım. Bir yandan kahvemi yudumluyor bir yandan ınstagram dan videolara bakarken gruba mesaj düştü.

** BU ÜÇLÜ ÇOK GÜÇLÜ **

Nazo: Gençler! Yarın bir kahve date yapalım ardından nişan için bir şeyler bakalım

Sezin: Olur olur, bende bakarım bir şeyler.

Nazo: Mert, elendin bebek, kahveye gelirsen gel ama kız kızayız.

Mert: Size iyi dateler bebeklerim, ama benim de özel bir date planım var

Vay! Yakışır kardeşime. Kim bu şanslı?

Nazo: Sakın bana tinder güzeli deme düşer bayılırım...

Sezin: En son ki Azar muhabbetinden sonra bir tinder bünyem kaldırmaz! Yeto!

Mert yazıyor...

Mert çevrimiçi..

Mert yazıyor..

Mert: Anlatırım, ama görücü usulü.

Herkes merakla Mertin anlatmasını beklerken Nazlının öze sohpetten mesajı düştü ekrana.

Nazo: Senin afetin ınstagram linki.

Uğraşma artık kızım ya! Banane!

Nazo: O profile girip bakacağını biliyorum bebek beni kandırma. Gir bak ben kaçar güzellik uykuma! Öptüm şekerim..

Nazo çevrimdışı..

Telefonu kapatıp masanın üzerine koydum ve bakmamaya inat ederek kahvemdeki son yudumu da alıp kafamı gömdüm yastığa. Bir sağa bir sola dönünce gelmeyen uykumla sırt üstü uzanıp koyun saymaya başladım.

Bir koyun, iki koyun atladı çitten. Üç koyun, dört koyun, komutan!

Gözlerimin önünde ki koyunlar birer komutana dönüşünce iyice kafayı yememek adına kalktım. Ne vardı canım komşu çocuğuna bakacaktım sadece. Hem karşı komşumuzdu ve bir zararı olmazdı herhalde. Nereden anlayacaktı ki baktığımı!

İşte her şey bu cümleyle boka sarmıştı kızlar! Evet ben aptal gibi baktım profiline. Gönderi sayısı yirmiden azdı.

Alp.Aslantrkmdyn

Takipçi sayısı ise sadece 1.1m. Takip ettikleri ise yüz kırk beş. Bu adam boşuna dağ ayısı değildi. Dağ fotoğrafları, köpeklerle bir kaç pozu, ve altlar da Azranın ilk doğduğu anlar vardı. Ayaklarını öperken bir karesi vardı. Ve en sonda kendine ait bir fotoğrafı vardı.

 Ve en sonda kendine ait bir fotoğrafı vardı

01.01.2023/ Bazı tarihler unutulmaz, elinizde iken kıymetini bilin...

Altında ki yazıyı okuduğum da merak çoktan bedenimi kaplamıştı.

Stalk sonu!

Lanet olası baş parmağımı üste doğru giderirken tabii ki o klasik şey oldu! Beğendim! Ah Allah beni kahretsindi! Beğeniyi çekme hızım anında olsa da bildirim gitmiş miydi bilmiyorum ama yemiştim işte bir bok! Hızla profilinden çıkıp kendi profilime girdiğim de açık olan sayfamı gizliye alarak ne olur ne olmaz geçmişten sildim onun adını. Ayrıca onun da hesabı açıktı ve bir çok beğenmesi vardı. Telefonu sonunda köşeye koyabilmiştim. Ah! Beynimi söküp atmak istiyorum!

🍃

**Alpaslan**

Bir elim başımın altında, gözlerim tavan da uykumun gelmesi için vakit sayarken odanın içini dolduran bir tek saatin sesiydi. Gözlerimi usulca kapadım. Gözlerimin altında ki siluet ile sıkıntılı bir nefes verdim.

Hayır bu kız neden tanıştığımız günden beri aklımdan çıkmıyordu? Ve hep bir yerde bir şekil de karşılaşıyorduk ki? Kaderin cilvesi mi çilesi mi çok emin olmasam da beynimin içinde ki fırtınalar dinmiyordu! Birde bugün giydiği kısacık şeylerle milyonlarca erkeğin içinden-tamam birkaç bin-yada yüzlerce her ne sikimse! Hangi akla cesaret üstündekilerle karargaha gelirdi ki? Ağızlarının suyu akan yürüyen libidoların gözlerin zevkle doldurmuştur eminim! Yüreğimin öfkesi dinmeyince sağıma doğru döndüm. Masanın üstünde ki telefonuma düşen bildirim ile telefonuma uzandım.

Firuze.nizz gönderini beğendi. 3.sn önce..

Hız kesmeden profiline girdiğim de tıkladığım gönderisinde bir fotoğraf belirdi.

Hız kesmeden profiline girdiğim de tıkladığım gönderisinde bir fotoğraf belirdi

Gün, o gündür iyi ki doğdum! ( 15.12.2000)

Yorumları neredeyse lavuk doluydu!

Mert.güç: İyi ki doğmuş benim kızım!

Adem.cihangir: Bu ne güzellik yahu..

Vişnelinazo: Bebeğim 23 oldu..

Sezinakın.1: İyiki doğdun canım:)

Çatık kaşlarımla okuduğum yorumlardan sonra sayfasından çıkıyordum ki bir anda kilit işareti ile sayfa kapandı. Hesabını gizliye mi almıştı o? Çakal! Hem beni stalkla hem de hesabını gizliye al! Yerler mi? Hesabımı gizliye alarak telefonu köşeye attığım da içimden bir ses benim bu kızdan her türlü çekeceğimi söylüyordu... Allah başımıza başka çoraplar örmese bari...

🍃

Vakit o kadar çok çabuk geçmişti ki kızlarla alışveriş, o bu şu derken günler günleri çok çabuk kovalamıştı. Bu süre de arada Alpaslanı camda yakalasam da hiç karşı karşıya gelmemiştik bu iki gündür. O günün ardından o da hesabını gizliye almıştı, bildirimi her ne kadar silsem de görmüştü elbette. Bu iki gün boyunca annem misafirlere, uzaktan gelen akrabalarımıza yemek vermek istediğini söyleyince Nazlı iki gündür bizimle birlikte gündüz gece çalışmıştı. Annem yemekleri yaparken biz de ona hazırlık etmiştik Tabii ki o menümüz Eruzurumluyum diye böğürüyordu adeta!.. Pişen yaprak sarmaları tezgaha koyarken hepimizin büyük uğraşları ile kesme çorbayı ocakta bırakmıştı. Tulum peynirli su böreğini fırında muhafaza ederken annemi son dakika kuzu dolmasından caydırmıştık. Çünkü Aylin ablanın da annesi bir şeyler yapacağını söylerken Selma teyze de içli köfte yapıp getirmişti. Tabii ki Nazlı Azrayı ısıra ısıra sevmiş, Selma teyzeye ise bayılmıştı. Nişandan bir gece önce teyzemler ve dayımlar gelmişti. Kuzenlerimle, Nazlı ile evi baştan aşağı silip süpürmüş annemin istediği gibi yeni halıları sermiştik. Tabii ki annem son gece elinde maşrafa ile bize kumru yap diye yalvardığımız için, salamları tavada karıştırırken bir eli belinde,

'' Bana baksınlar! Anam valla halılarım yeni ve temiz! Çocuklarına sahip çıksın gelende! Edep yahu''

diye söylenmişti. Ve sabahına da kahvaltıya halamlar gelmişti. Biz Nazlı ile kuaföre gitmemiştik, şayet Nazlı çok güzel makyaj yapıyordu. O yüzden Aylin abla da kuaför randevusunu iptal ederek Nazlıdan yardım istemişti. Ve gelmişti sonunda nişan arefesi. Öğleni geçen saatten gözlerimi alarak annemin bize hazırladığı türk kahvelerini tepsiyle aldım.

'' İçin kuzum yoruldunuz, ben kimseyi salmam yukarı rahat rahat hazılanın''

Anneme öpücük atarken hızla yukarıya çıktım. Aylin tırnaklarını taktırıyordu Nazlıya.

'' Kızlar kahveler geldi''

Bennur,- teyzemin kızı- kahveyi Nazlıya ve Ayline uzattı.

'' Nazlı abla, çok güzelmiş bu tırnaklar''

'' Oy kuzum, sevdin mi çiçeğim? Sana da yaparız üzülme''

Bennur lise öğrencisiydi.

'' Olur, teşekkür ederim''

'' Nazlı, kuzum sen iyice prof oldun bu konularda he, takip ediyoruz sayfanı''

Suzan abla- diğer teyzemin kızı- kucağında ki yeni memeden düşen oğlunu göğsüne yatırırken kahveyi elimden aldı.

'' Sağol kuzum.''

'' Afiyet olsun abla, Eymeni odaya mı yatırsak? Yazık burada ses içinde yatmasın çocuk''

'' Durun ben götürürüm hemen''

Ayaklanıp odadan çıktı, yan odanın kapı sesi geldiğin de geri geldi odaya.

'' Valla Suzan abla bende işleri bu kadar büyüteceğim düşünmedim''

'' Ay hadi artık elbiseni giyelim, saçların hazır zaten Aylin abla''

dedi Nazlı. Aylin yatağımın üstünde ki elbiseyi alıp hızla çıktı odadan. Geri geldiğin de üstünde ki balık abiyeye hayran hayran baktık. Çünkü Aylinin beyaz tenine zümrüt yeşili bu elbise çok güzel gitmişti. Uzun tül kolları, dar kesim omuzları madonna tarzı açık, kalça kısmını tam saran önünde şık işlemeleri olan bu elbise ona o kadar yakışmıştı ki hep bir ağızdan maşallah dedik. Aylin ise utanarak oturdu sandalyeye.

'' Utanma kız, bak bakayım bana''

Nazlı kısa sürede siyah farla buğulu bir göz makyajı yapıp rujunu da yedirdiğin de herkes hayranca bakarken bu sefer hep bir ağızdan tekrar maşallah demiş, bu sefer hepimiz gülmüştük. Kısa sürede Nazlı herkes hazırlamış sıra bana geldiğin de aldığım pudra, omuzları düşük mini pudra elbisemi işaret etti.

'' Pembe tonlarda güzel bir şeyler yaparız ama diğer çantam aşağıda getirsene bende elbisemi çıkarayım valizden''

Buraya gelirken ufak bir valiz de yapmayı ihmal etmemişti canım arkadaşım. Kafamı hızla sallayıp eşofmanlarımla aşağı inerken Çınar ve Tunçta annemin hazırladığı tabakları arka bahçeye hazırlanan kocaman masaya götürüyorlardı. Konsept için gelen insanlar çoktan arka bahçeye güzel pembe çiçekli bir hazırlık yapmışlardı. Salonun ortasında duran çantayı elime alıp merdivenlere yöneliyordum ki arkamdan biri seslendi.

'' Bir bardak su alabilir miyim?''

Arkamı dönüp tanıdık gelen sesin sahibine bakmamla elimde ki çanta aynı anda merdivenlerden düştü. O, o neden bu kadar nefes kesiciydi? Kalbimin sesini duyuyor muydu?

Siktir! Nazlının makyaj malzemeleri! Hızla yerdeki çantaya uzanıyordum ki Alpaslan da aynı anda çantaya uzanması dibime kadar girmesine sebep olurken dengemi bozmuş, ona bakayım derken ayağım kaymıştı. Elleriyle menengeç gibi tuttuğu belimle birlikte ayaklarım ayaklarına, ellerim sert göğüslerine kapaklanmıştı. Bir eliyle beni belimden kavrarken diğer eliyle çantayı almıştı. Şu an tam da merdivenlerdeki yüksekliğimle burun burunaydık. Ah, elleri kalın eşofmanlarımın altında ki tenime tesiri altına almıştı. Ben, bu gece aklımı oynatacaktım...

Tabii ki, gecenin sonunda ki bir süprizden habersiz, kahvelikleri elalarıma akıyordu...

**

Bölüm sonu!! Komşu kızları, bir sonra ki bölüm de iyice yakınlaşacak inatçı keçilerinin spoi lerini ilk ben vereyim... İyi okumalar:)

 

Loading...
0%