@vahsikelebek0
|
Büyük bir yapbozun küçük bir parçasıydık hepimiz aslında. Karışıkken bir anlam ifade etmeyen,birlştiğince kocaman bir görsel şölen olan. Eymen beni tamamlayan bir parçamdı. O olmadığın da tamamlanamıyordum.
O günün üzerinden 6 ay geçmişti bile. Son sınav olan finalleri de vermiştim. Hayat bir şekilde devam ediyordu işte. Bankta oturmuş kitap okurken yanağımda bir öpücük peydah oldu. Soluma döndüm. Yanıma otumuş olan Meriçe baktım. "Ne yapıyorsun güzelim?" dedi. Elimdeki kitabı kapattım. Yüzüm asıldı ama hemen toparladım. Eymen de bana böyle seslenirdi. Sevgi sözcükleri eksik olmazdı dilinden. O son kavgamıza kadar. Kavgalı ayrılmıştık birbirimizden. Keşke son kez yeşillerine bakarak 'seni seviyorum' diyebilseydim. Son kez sarılabilseydim,son kez kokusunu içime çekebilseydim. "Oturuyordum Meriç. Kalkacağım şimdi zaten. Gitmem gereken bir yer var" dedim ve tepbessüm ettim. Yüzündeki gülümseme soldu. "Yine mi gideceksin?" Dedi. İlk zamanlar her gün gidiyordum sonra hafta da bire düştü zaman geçtikçe. Şimdi de ayda bire kadar gerilemişti ziyaretlerim. İlk defa bu ay ikinci defa gidecektim ziyaretine. "Seni götürmemi ister misin?" Dedi eliyle önüme düşen saçımı kulağımın arkasına iterken. Bakışları saçımdaydı. "Kendim giderim" dedim. Alışmıştım artık nasıl olsa yokluğuna. İlk zamanlar Meriç götürüyordu beni mezarlığa. Kendimi toparladıkça kendim gitmek istedim. Gittikçe de alıştım.
İnsanoğlu değil miyiz hepimiz? Bir şekilde alışıyorduk herşeye. Bu süreçte Meriç hep yanımdaydı. Her anlamda destek oldu bana. Eymensiz ilk doğum günümde çok ağlamıştım mesela ama Meriç bir elinde pasta,bileğine de uçan balon bağlamış,diğer elinde de hediye vardı. Görünce şok olmuştum ama yüzümü de güldürmüştü. "Güzelim bence bu sefer seninle bende geleyim" dedi Meriç. Ses tonu oldukça kararlı ve ikna edici bir şekilde çıkıyordu. Belki o da arkadaşını görmek istiyordu ama yalnız gitmek istediğimi söylediğim için birşey diyemiyordu. Belki de yine beni düşünmüştü. Sessizce başımla onayladım. "E hadi o zaman" dedi ve ayağa kalkıp elini tutmam için elini uzattı. Derin bir nefes alıp ayraç olarak kullandığım parmağımı kitabın arasından çıkarıp kaldığım yeri daha sonra bulmak için sayfanın köşesini büktüm. Elini tutup ayağa kalktım ve beraber onun arabasına doğru yürümeye başladık.
İlkbahar esintisi yüzüme yüzüme vuruyordu. Arabaya bindik. Sessizlik içinde Meriç arabayı çalıştırdı ve kampüsten çıktık. Araba seyir halindeyken sessizlik üzerimize bir bulut gibi çökmüştü. Meriç için kara bulut diye tasvir edebilirdik belki ama benim için asla öyle değildi. Bu sessizlik bana iyi geliyordu.
Arabadan inip mezarlığa geldik. 4 buçuk saat geçmişti yola çıktığımızdan beri. İzmir'den İstanbul'a gelmek o kadar kolay olmuyordu. Aklım eskilere gitti. Her gün git gel yapıyor,bazen de konaklıyordum. Sebepsiz bu ay bir kere daha gelmek istedim.
Mezarlığın başına geldik. Ben mezar taşına doğru ilerlerken Meriç arkamda kalmıştı. Adımlarım bir bebeğin ilk adımları gibi oldukça yavaştı. Mezar taşına elimi koyduğum anda gözlerim kapandı ve kontrolsüz bir şekilde gözyaşlarım akmaya başladı. Durdurmadım. Ellerimi toprağın üstünde gezdirdim. Onu hissetmeye çalıştım. Hissettiğim tek şeyse toprağın soğukluğu oldu.
İzmir'e geri dönüş yolundaydık. Buraya gelirken ki gibi yine sessizdik. Ne o birşey diyordu ne de ben. Sanki ağızlarımızı birileri bağlamıştı da dudaklarımızı hareket ettiremiyorduk. "Tatil de yaklaşıyor" dedi. Ufak ufak bu sessizlik bulutunu aşmaya,benimle küçük de olsa bir iletişim kurmaya çalışıyordu. Onu anlıyordum. "Evet,1 aydan az kaldı" dedim yolu izlemeye devam ederken. "Gidecek misin annenlerin yanına?" Dedi. Meriç zaten buralıydı. "Giderim ama çok kalmayı düşünmüyorum. 10 gün falan kalır geri dönerim" dedim. "Bu sefer seninle bende geleyim mi? Ailenle de tanışmış olurum." dedi. İtiraz etmek için dudaklarımı aralamıştım ki bana izin vermeden konuşmasına devam etti. Karşı çıkacağımı anlamıştı. "Biliyorsun bu olaydan sonra ailen üzerine çok düştü,cenaze için geldiklerinde de beni yanında gördüler ama tanışma fırsatımız olmadı. Benimle tanışmak onlara da iyi gelecektir" dedi. Sessiz kalıp biraz düşündüm. Benim için çok endişelilerdi. 2-3 günde bir görüştüğüm annem artık her gün beni arar olmuştu. "Olur" dedim. "Arabayla mı gideriz?" diye sordum. "Yani bilmem. Sen nasıl istersen öyle yaparız" dedi,anlık yüzüme bakıp gülümsedi. Meriçle bu noktaya nasıl geldiğimi düşündüm. Ona şans verdiğimden beri bir kere bile pişmanlık hissetmemiştim. Aklım o günlere gitti. -FLASHBACK- Kapıya sırtımı yaslamış yerde oturuyordum. Rimelim durması gereken yerde,kirpiklerimde,değilde yanaklarımda çizgiler olmuştu. Ellerim anlıma yaslı şekilde dururken gözlerim kapalı halde gözyaşlarım yol olmaya devam ediyordu. "Alya aç kapıyı güzelim hadi" diyerek kapıya vuran meriçi duyuyordum. Duyuyordum ama algılayamıyordum. O kara günden beri 1 ay olmuştu. Halen sinir krizleri geçirmeye devam ediyordum. Atlatamıyordum. "Güzelim kapıya kıracağım. Eğer kapıya yakınsan oradan uzaklaş,zarar görme" dedi. Artık yeni yeni algılıyordum. Başımı kaldırıp ellerimi indirdim. Yavaşça ayağa kalkıp kapıyı açtım. Meriçle gözgöze geldik. Beni görür görmez sarıldı. Kollarımı ona doladım. Duran gözyaşlarım onun sarılmasıyla kendini tekrar özgürlüğe bıramıştı. "Geçecek güzelim,herşey geçecek. Ben yanındayım tamam mı? Yalnız değilsin." dedi saçımı okşarken. Ellerim belinde dururken kafamı geri çekip ona baktım. Burnumu çekip konuşmaya başladım. "Brada kalmak istemiyorum. Bu ev bana onu hatırlatıyor" derken gözlerimden bir yaşın daha akmasıyla gözlerimi kapattım. "Tamam taşınırsın güzelim. Bunun için canını sıkma. Hatta istersen ev bulana kadar benimle kal,benim evimde" diye teklif sundu. Böyle birşey istemiyordum. Kafamı olumsuz yönde salladım. "Tamam o zaman,sana hemen bir ev bulacağım tamam mı? Sorun yok. Biraz uyumak ister misin?" diye sordu. Başımla onaylayınca beni yatağa doğru yürüttü. Yatağa uzandığımda üzerimi örttü ve çıkmak için kapıya yürüdü. Kapıyı açıp çıkarken arkasına dönüp bana baktığını hissettim. Sonra da kapanan kapı sesini duymamla gözlerimde kapandı.
Yarın sabah uyanmış,meriçin hazırladığı kahvaltıyı beraber yiyip yeni evime bakmaya gitmiştik. Geldiğimiz ev bir villaydı. Meriçin evinin yanında ki villa. "Eymen" dedim ve durakladım. Meriç kapıdan girecekken duraklayıp arkasına dönüp bana baktı. İstemeden olmuştu. Amacım Meriçe seslenmekti ama dilimden bir anda Eymen ismi çıkmıştı. "Meriç bu kadarına gerek var mıydı?" dedim bu havayı bozmak isteyerek. Meriçin yanına geldim ve gözlerine baktım. Gözlerinde hüzün görüyordum. Alındığını farketmiştim ama bunu es geçip duruma odaklanmaktan başka yapabileceğim birşey yoktu. Eve girdik. "Yakınımda olmanı istedim Alya. Yine böyle" dedi ve durakladı. Derin bir nefes alıp elini koluma attı ve sözlerine devam etti. "Yine böyle bir durum olursa erkenden yanında olmak istiyorum. Kendine zarar vermeni istemiyorum" dedi. Güldüm. "Kendime zarar verecek kadar delirmedim henüz" dedim ve evi gezmeye başladım. "Üst katta 2 yatak odası bulunuyor Alya. Mutfak şurası,şu tarafta banyo var. Banyo ve tuvalet ortak,biliyorsun küçük bir villa burası. Zaten oturma odası burası. Sevdin mi?" diye sordu. Güzeldi. Aslında aman aman bir büyüklüğü de yoktu evin o yüzden olabilirdi. Meriçin evide 2 villa yandaydı. Yürüme 5 dakika da gidilirdi. "Sevdim. Kira anlaşmasını yapalım" dedim ve evi gezmeye devam ettim. -FLASHBACK SONU- "Alya" kendi adımı duyuyordum. Bu bir yanılsama mıydı yoksa kulaklarım gerçekten ismi mi duyuyordu? "Alya" tekrar adımı duymamla gözlerim bir anda açıldı. Etrafıma baktım. Benzinlikteydik. Meriçe döndüm. "Efendim" dedim. "Daldın gittin" dedi. "Evet öyle olmuş. Neyse ne oldu?" dedim. "Markete giriyorum,sigara alacağım. Sen birşey istiyor musun?" ded. "Bırakmıştın" dedim sadece. Kokusundan hoşlanmıyordum bu yüzden ona bırakmasını söylemiştim. O da karşı çıkmamıştı. "Çabalıyorum. Sen birşey istiyor musun?" dedi. Büyük ihtimalle daha önce de sormuştu ancak ben algılayamamıştım. "Hayır birşey istemiyorum,teşekkür ederim" dedim. Meriç de arabadan hızla inip markete girdi.
Geri döndüğünde elinde poşet vardı. Poşeti kucağıma bıraktı. "Sana birkaç şey aldım" dedi ve arabayı çalıştırdı. Poşeti açıp içine baktım. Birkaç çeşit çikolata ve kraker vardı. "Tatlı tuzlu dengesi" dedik aynı anda. Başımı kaldırıp ona baktım. Sırıtarak bakıyordu bana. Sırıtması gıcık bir sırıtış değil de tatlı bir sırıtıştı. "Tatlı yeyince arkasından tuzlu yemek istediğini biliyorum" dedi ve önüne döndü. Sadece gülümsedim.
Arabadan indik ve 5 ay önce kiraladığımız evime girdik beraber. Eymen mutfağa girerken yukarı çıktım. Üstümü çıkarıp siyah taytımı giyip üstüne de uzun siyah sweatshirt giydim. Saçlarımı ev topuzu yaparak aşağı indim. Ben koltuğa otururken Meriç elinde 2 kupayla yanıma geldi. Kupanın tekini elime aldım. Kahve yapmıştı. Sıcak sıcak yudumladım. "Kolyeni takmamışsın bugün" dedi kahvesini yudumlarken. 21. yaş günümde bana ucunda kelebek figürü olan pırlanta kolye hediye etmişti. Hiç çıkarmıyordum aslında ama bugün takmak istememiştim. "Bilmem,çıkarmak istedim" dedim ve bir yudum daha aldım kahvemden. "Sıkıldık sanırım" dedi ve güldü. "Saçmalama" deyip gülüşüne katıldım."Yarın beraber gidelim mi okula?" dedi. "Olur" dedim ve kahvemi içmeye devam ettim.
Bardağı orta sehpanın üsütne bırakıp ayağa kalktım. "Kahve için teşekkürler" dedim. Oturduğu yerden bana bakıyordu. Bu benim için kibarca 'Artık git' demekti. Beni anlayıp bardağını bardağımın yanına bırakarak ayağa kalktı. "Ben gideyim artık" dedi ve kapıya doğru yürüdü. Peşinden bende gittim. Kapıyı açıp çıkarken arkasını döndü. "Yarın kahvaltıya bana gelmeye ne dersin?" diye sordu. "Olur aslında" dedim. "Tek başıma kahvaltı yapmaktan hoşlanmıyorum zaten" dedim. "Üstümü giyinir gelirim,kahvaltıdan sonra direkt okula geçeriz" dedim. "Aynen,öyle yaparız" dedi ve gülümsedi. "İyi geceler o zaman" dedi. "İyi geceler" dedim ve el salladım. Gitmeye başladı. Biraz daha arkasından baktıktan sonra kapıyı kapattım ve üst kata odama çıktım. Makyajımı silip yorgun bedenimi yatağın üstüne attım ve derin bir uyku için gözlerimi kapattım.
Bir güne daha gözlerimi açtım. Telefonumu almak için komodine elimi attım ama telefonu bulamadım. Sonra bakmak için kafamı kaldırıp baktım orada yoktu. Ağzımı ekşiterek doğruldum ve ayağa kalktım. Dün akşam perdeyi çekmeyi unutmuştum. Umursamadım ve merdivenlerden inip banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp odama geri döndüm. Dolabın kapağını açtım ve her gün yaptığım gibi yine ne giyebileceğime baktım. Saat kaçtı?
Tekrar aşağı inip telefonumu aramaya başladım. Minderin altında buldum. Telefonun kilidini açıp saate baktım. Saat sekiz buçuktu. Dünkü bardaklarımız sehpanın üstünde duruyordu. Durmaya devam etsin,şuan onlarla uğraşayamayacağım. Telefonumu alıp odama geri çıktım ve eski konumumu aldım.
Mavi renk bol paça kot pantolon,siyah madonna yaka uzun kollu bluz ve siyah küçük el çantamı çıkarıp yatağın üsütne bıraktım. Saçlarımın topuzunu bozup düzleştirdim. Sade bir makyaj yaptım ve kalkıp çıkardıklarımı giymeye başladım.
Siyah renk küt burun botumu çıkarıp ayağıma geçirdim ve evden çıktım. Meriçin evine doğru yürümeye başladım. Geldiğimde kapıyı tıklattığım anda kapı açıldı. "Hayırdır kapının arkasında mıydın?" Diye sordum. Gülerek içeri geçtim. "Yollarını gözlüyorum çiçeğim, kapının arkasında nöbet tuttum" dedi. Kapıyı kapatıp gülerek arkamdan geliyordu. Evlerimiz aynı olduğu için neyin nerede olduğunu biliyordum. Onu beklemeden direkt mutfağa ilerleyip ada tezgahın bar taburesine oturdum. Çantamı da yanımdaki bar taburesine koydum. "Çok acıktık sanırım" Başımla onu onaylayıp ağzıma bir salam attım. "Tamam sen otur ben senin meyve suyunu getireyim,kendime de çay koyayım" dedi ve arkasını dönüp dolaptan bana şeftalili bir meyve suyu çıkardı. Kendine çayını koyup yanıma geldi. Ben bu sırada tabağımı doldurmuştum tabi. Meyve suyumu önüme koyar koymaz hemen yudumladım. Meriç meyvesuyu sevmezdi aslında. Sırf ben seviyorum diye dolabında bulundururdu mutlaka.
Meriç pankeke Nutella sürüp ağzıma uzattı. Gülerek ısırdım. Ben ağzımda çiğnerken geri kalanı kendi ağzına attı. "Okuldan sonra ne yapalım?" Dedi. Bilmiyorum. Sanırım hayatımın yine bilmiyorum evresindeydim. "Bir planım yok. Belki alazla vakit geçiririm. Uzun zamandır beraber birşey yapmadık" dedim. "Anladım" dedi. Kahvaltımızı yapmaya devam ettik.
Okula gelmiş derslere girmiştim. Şimdi de sınıftan çıkıyordum. Meriç arabasının yanında bekliyordu. Benim arabam haliyle evimde kalmıştı. "Beni mi bekledin?" Dedim yanına gelerek. Bugün derslere girmemiş,ailevi bir işi olduğunu söylemişti. "Evet seni bekledim güzelim. Planım belli değil dedin ya. Taksiyle uğraşma istedim" dedi. "Aslında iyi yapmışsın,alazla daha konuşmadım. Şimdi arayayım onu? Ona göre birşeyler yapar veya eve gideriz" dedim. Kotumun arka cebinden telefonumu çıkarıp alazı aradım. "Efendim kanka?" Diye açtı telefonu. "Alaz müsait misin bugün? Buluşalım diyorum. Bayadır görüşemedik" dedim. Onaylayan şeyler söyledi ve telefonu kapattık. "Meriç,beni eve götürebilir misin?" Dedim. "Olur da neden?" Diye sordu. "Arabamı alayım. Dediğin gibi taksiyle uğraşmayayım git gel şimdi" dedim ve cevabını beklemeden arabaya bindim ve Meriçin binmesini bekledim.
Eve gelince arabadan indik. Benim evimin önündeydik ama o da inmişti. "Ne zaman gelirsin?" Dedi. Bir eli başının arkasında ensesini kaşıyordu. Gözleri bende değildi. "Henüz bilmiyorum. Ne yapacağımız hakkında bir fikrim olmadığından" dedim ve evin kapısını açtım. Ayakkabılarımla içeri 2 adım girdim ve kapının arkasındaki ayakkabılıktan arabamın anahtarını alıp hemen çıktım evden. Arabama doğru ilerlerken Meriç iki eli cebinde bahçemde diyeliyordu. "Sen ne yapacaksın?" Dedim. Omuzlarını yukarı kaldırıp indirdi. "Eğer sen ne zaman geleceğini bilseydin bir planım vardı ama artık yok" dedi. Ne demek istiyordu? Gizemli bir havası vardı. Birşey hakkında tereddüt ediyor gibiydi. Aman Meriç bana ne söyleyecekse. "Eğer bir işimiz varsa erken gelebilirim" dedim. Bunu asla isteyerek söylememiştim. Alazla vakit geçirmek iyi geliyordu. Hem her gün Meriçleydim. "Yok,bozma planını. Bak sen keyfine" dedi. "Pekala. Ben gidiyorum o zaman" dedim ve arabanın kapısını açıp bindim. Arabayı çalıştırıp geri geri gelmeye başladım. Meriçin olduğu yerde durdum ve camımı aşağı indirdim. "Birşey diyor musun?" Dedim. "Hayır. Keyifli vakit geçir" dedi. Başımla onaylayıp gaza bastım ve alazın evine doğru sürmeye başladım.
Alaz arabaya bindi. "Kanka nereye gidiyoruz?" Dedi hemen alaz. "Aç mısın bu arada?" Dedi hemen arkasından da. Klasik alaz. "Evet açım aslında ya,en son kahvaltı yaptım. Kahve bile içmedim, düşün yani" dedim. "O zaman hamburger yiyelim" dedi. "Ya alaz makarna yemeye gidelim ya. Makarna,tavuk,patates üçlüsü yapalım" diyerek itiraz ettim. Galip gelen ben olacaktım ama zorlamak istemedim ve vazgeçtim. "Tamam hamburger yiyelim ya da" dedim ve yüzüne güldüm.
Hamburger zinciri mekanına gelip menülerimizi aldık ve bir masaya oturduk. "Nasılsın Alya?" Deyip hamburgerinden ısırdı. Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonda konuşmaya başladım. "İyiyim. Daha iyiyim. Dün mezarlığa gittik" dedim ve yutkundum. Alaz da hamburgerini tepsiye geri bıraktı ve dikkattle beni dinlemeye başladı. "Yalnız değildim. Meriçte geldi benimle" dedim. Tepside olan bakışlarımı alazın gözlerine çıkardım. "Neden?" dedi. "Bilmiyorum" dedim. "Belki de arkadaşını görmek istiyordu zaten ama ben tek gittiğim için bana teklif edemiyor diye düşünüp kabul ettim" diye açıklama yaptım. Anladığını belirten sesler çıkardı. Konuşmama devam ettim. "Alaz. Çok özledim" dedim ve gözümden bir damla yaş aktı. "Yapma böyle" diyerek yerinden kalktı alaz ve yanımdaki sandalyeye oturup kollarını bana sardı. "Sıcaklığını hissetmek için dokundum toprağına ama hissettiğim tek şey soğukluktu alaz. Elim soğuktu ama içim yanıyordu. Ben içimdeki yangına kova kova su taşıyıp döküyorum ama içimdeki Ateş hiç sönmüyor alaz. Başedemiyorum bazen" derken kafam göğüsündeydi. "Sana dürüst olabilir miyim?" Diye sordu alaz. Başımla onayladım. "Seni,beraberken aldatmış biri için nasıl yaş tutabiliyorsun?" Diye sordu.
Kalbim tekledi. Nefesim daraldı. Ben eymenden sonra bunun peşine düşmemiştim. Magazin sayfası da birşey paylaşmamıştı. Zaten paylaşmış olsa bile görmezdim. O zamanlar eymenin derdindeydim. Onu son kez bile görememiştim çünkü bende yara almıştım ve yoğun bakımdaydım.
Alazın göğüsünden kalktım. Bana üzgün gözlerle bakıyordu. Duygularının sahici olduğunun farkındaydım ama içten içe sinirlenmekten de geri duramıyordum. "Beni aldattığını kanıtlayan birşey oldu mu alaz?" Derken kaslarım çatıktı. Bu hareket her ne kadar başımı ağrıtsa da umursamadım. Çok daha acıyla ağrıyan başka yerlerim vardı. Kalbim gibi. "Alya,üzülme diye bu konu üzerinde bu zamana kadar durmadım ama" dedi ve sustu. Ayağa kalkıp eski yerine, karşıma oturdu ve devam etti. " Ama sanırım artık konuşabiliriz" dedi. Gözlerimi hafifçe sildim. Makyajım bozulsun istemiyordum. "Sen de biliyorsun,onca fotoğrafın bizi çıkarttığı tek bir sonuç var: o da seni aldattığı gerçeği" dedi. "Canım arkadaşım. Bu gerçekle bir an önce yüzleş ve artık ciddi manada hayatına bak. Zaman su misali akıyor Alya. Yapma bunu kendine" dedi. Beni düşündüğünü biliyordum. "Alaz ne yapmamı istiyorsun? Hayatıma bakıyorum işte! Meriçleyim-" diye sözlerime devam edecekken alaz beni böldü. "Meriç. Meriçle birlikte misin? Ciddi olarak yani. Sevgilin mi?" Diye sordu. Çatık olan kaşlarım daha da çatıldı. "Ne saçmalıyorsun alaz? Arkadaşım" dedim sadece. Devamını getirmek istedim ama dilim varmadı. "Ama onun için sen bir arkadaş değilsin biliyorsun değil mi? O,seninke birşeyler yaşamak istiyor. Bu çok belli" dedi. "Alaz ben sence şuan birşeyler yaşamak için hazır mıyım? Hem Meriç Eymenin en yakın arkadaşı. Bizden olmaz" dedim. "Ne diye izin veriyorsun o zaman yakın olmasına?" Dedi. Bugün sert gidiyorduk. Ben aklımızı dağıtırız diye düşünürken gerçekleri tokat gibi yüzüme yapıştırıyordu alaz. "Alaz. İtiraf etmeliyim ki: şuan da bile vicdan azabı çekiyorum" dedim ve başımı eğdim. Utanıyordum. "Yani onunla oturup film izlemek,birşeyler yemek bana utanç veriyor. Sanki Eymen bir yerlerden beni izliyor ve kahroluyor gibi geliyor" dedim usulca. Dolu dolu olan gözlerimi alazın gözlerine çıkardım hızlıca. "Alaz. Ben Meriçle vakit geçirirken eymeni aldatıyormuş gibi hissediyorum" dedim. İki gözümden de aynı anda yaş aktığını hissettim. Son 6 ay da döktüğüm gözyaşı Ankara'ya deniz olurdu. "Peki neden hala ona yakınsın o zaman?" Dedi. Düşündüm. Meriçle ilk başlarda acımız ortak olduğundan sık biraraya geliyorduk. Sonra usulca sızdı hayatıma. Ben anlayamamıştım bile. Bir anda çoğu şeyi beraber yapar olmuştuk. "Çünkü alaz, meriç bana hep destek oldu ve acımız ortak. Aslında bir kere ondan uzaklaşmaya karar vermiş ve çalışmıştım ama bana öyle farklı birşey hissettirdi ki alaz,sanki bencillik yapıyormuşum gibi hissettim. Meriçin yaptıklarının altında ezildim kaldım" dedim. "Yani hatalı olan senmişsin gibi mi oldu?" Dedi. "Hatalı değil de,hani bir bitkiye su verirsin, ışık verirsin,vitamin verirsin de büyümesini beklerken ölür ya. Öyle birşey işte alaz. Ben bir bitkiysem o,benim büyümemi bekleyen bana verim veren kişiydi" dedim, sözlerimin açıklayıcı olmasını dilerken içten içe. "Anlıyorum ama Meriç bize hiç müsaade etmedi Alya. Ne zaman senin yanına gelsem,konuşmak istesem hep bir şekilde uygun olmadın. Meriç senden izin istedi evet ama şimdilik karşılıksız,artık senden de bir karşılık bekleyecek Alya" dedi.
Ben ona karşı birşey hissetmiyordum ki. Benim için arkadaştan öteye gidemezdi. Hem ben ilişki yapacak bir durumda da değilim. Eğer öyle birşey varsa benden bir beklentisi olmamalı. Benim için hala tek taraflı olduğunu biran önce anlamalı,anlatmalıyım. "Neyse yemeklerimiz soğudu,hadi yiyelim artık" dedim ve yemeğimize gömüldük.
Karnım tıka basa dolmuştu. "Doydum valla" diyerek arkama yaslandım. "Aynen dolu dolu yedik valla" dedi alaz da. "Hadi bir sahil turu atalım,yediklerimiz erisin sonra da kahve tatlı yaparız" dedim. Dışarı çıktığımız da hava çoktan kararmış akşam olmuştu bile. Sahile çıkmış yürüyorduk. Temiz deniz havası,ılık akşam esintisi. Güzel bir akşam oluyordu. "Aaa şu şey değil mi?" dedi karşı kaldırıma bakarken. Baktığı yöne baktım. "Kim ki?" dedim. "Lisede ki Aytaç değil mi? Hani sana kur yapıyordu da sen yüz vermeyince de o dönem en yakın arkadaşın olan Melis'le sevgili olmuştu" dedi gülerek. Hatırlayınca bende gülmeye başladım. "Bir de sevgiliyken bile bana yaklaşıyordu" deyip daha fazla güldük. "Dur şuna bir selam verelim" dedi. Dur dememe kalmadan el sallamaya başladı. "Ya niye çağırıyorsun?" dedim yalancı sinirle. "O beni gördü kızım dur bir" dedi. Aytaç karşıdan karşıya geçip yanımıza geldi. "Merhaba" dedi. "Nasılsınız? Uzun zaman oldu görüşmeyeli" dedi. Alazla tokalaştı. Sonra bana döndü. "Sen nasılsın Alya?" dedi ve elini uzattı. Yalandan tebessüm edip elini sıktım. "İyiyim Aytaç,sen nasılsın?" dedim elimi geri çektim. "Bende iyiyim,teşekkür ederim" dedi. "Eee ne yapıyorsunuz bakalım?" diye sordu. Gözleri bir bana bir alazın gözlerine değiyordu. "Kahve içmeye gideceğiz bizde" dedi alaz. "Öyle mi? Size eşlik etmek isterim bir sakıncası yoksa. Eskileri yad ederiz hem" dedi gülümseyerek. Onaylayan mırıltılar çıkarttık ve beraber yürüyüp ilerde bir kafeye oturduk.
Tatlımı yerken alazla aytaç kendi aralarında sohbet ediyordu. Oturalı yarım saatten fazla olmuştu. "Alya,başın sağolsun bu arada" dedi. Donuk gözlerle başımı kaldırıp Aytaç'ın yüzüne baktım. Nereden biliyordu? Yüzüm düştü. "Teşekkür ederim" deyip bakışlarımı kaçırdım ve etrafa göz gezdirdim. "Sen nereden duydun?" diye sordu alaz benim yerime. "Sizin üniversite de bir arkadaşım var. Magazin sayfası varmış okulun,bakarken denk geldim. Alya'nın resmini görünce haberi okudum" dedi. Buhranlara girmeden aklımı dağıttım ve kafamı kaldırıp Aytaça tebessüm ettim. "Ama ben bir haber daha okudum Alya" dedi. Dikkatimi ona verdim. "Bir aldatma mevzusu da varmış" dedi. Tebessümüm yine yüzümde soldu. "Onun bir kesinliği yok Aytaç. O haberlerden başka birşey yok elde" diyerek yalanladım bu durumu.
"Araştırdın ve birşey bulamadın. Sen lisede de böyleydin,birşey oldu mu hemen herşeyi araştırırdın,yargısız infaz yapmazdın" dedi. Ben bu durumu araştırmamıştım. "Araştırmadım" dedim sadece. "E nasıl eminsin o zaman?" dedim. "Biraz dobralık olacak belki ama o fotoğraflar herşeyi açıkça gösteriyordu bence. Bu durumda sen,seni aldatan bir adam için uzun süredir yas tutuyorsun" dedi. "Bence biraz ileri gidiyorsun Aytaç" dedi alaz. Üzüldüğümü görüyordu. "Şuan bu dediklerin Alya'yı üzmekten başka birşeye yaramıyor" dedi. Ses tınısının altında ufak bir öfke hissediyordum. Aytaç,alazın söylediklerini es geçip bana baktı. "Yani hiç merak etmiyor musun? Olayların aslı nedir falan diye" dedi. "Etmiyorum Aytaç. Ben merak etmiyorum. Benim tatlım da bitti" deyip kahvemi fondipledim. Zaten soğumuştu. "Kahvemde bitti" deyip telefonumun ekranından saate baktım. "Ooo saat 10 olmuş zaten. Biz artık kalkalım. Hadi alaz,seni de daha eve bırakacağım zaten" dedim ve çantamı alıp ayaklandım. Alaz da benimle ayaklandı. Alazla beraber Aytaç yda ayaklandı ve kolumdan tutup bedenimi kendine çevirdi. "Kızdığını farkettim Alya. Seni üzdüysem gerçekten özür dilerim. Amacım bu değildi" dedi. "Biliyorum,sorun yok. Sonra görüşürüz olur mu?" dedim ve alazla çıkışa doğru yürüdüm. Sahilde arkamdan atlı koştururmuş gibi yürürken alazda bana yetişmeye çalışıyordu. Umursamayarak yürümeye devam ettim. Kolumdan tutup kendine çevirene kadar tabi. "Kızım ağlıyorsun sen" dedi sesinden hayretler akarken. Ağlıyor muyum? Ellerimle yanaklarıma dokundum,ellerim ıslandı. Ağlıyordum. "Gel oturalım bir şuraya" deyip beni banka oturttu. Kolum hala elindeydi ve banka oturunca bıraktı. "Alya bak,yaptığı evet küstahlıktı ve gereksizdi ama hak vermeden de edemiyorum" dedi. "Sen merak etmiyor musun?" dedi. Merak ediyordum etmesine ama bir tarafım korkuyordu işte gerçekliğinden. Tabiki bu olayı sonuçlandırmak istiyordum. "Sahi sen neden araştırmadın hiç?" diye sordu,diğer soruya cevabımı beklemeden. "Merak da ettim araştırdım da alaz ama hiçbir şey bulamadım" dedim yüzüne bakarak. "Hatta bu süreçte Meriç de bana çok yardımcı oldu ama biliyorsun çok yıpranmıştım. Meriç de bu yıpranmamı gördü ve beni vazgeçmeye ikna etti. haklı olduğunu da gördüm yani" dedim ve denize bakmaya geri döndüm. "Bak ben ne diyorum? Biz bu olayı tekrar araştıralım beraber,sende istersen tabi" dedi. "Alaz ben kızı da araştırdım,yer yarıldıda içine girdi sanki. Bulamıyorum,bulamadık yani" dedim. Hangi taşı kaldırsam altı hep boş çıktı. Meriç ayrı ben ayrı araştırdım ama yok. "Kanka tadımız kaçacak ama söylemeden de edemiyorum. İçimden bir ses Meriç de bir haller olduğunu söylüyor. Gel bu sefer bu işi beraber araştıralım. Meriçin haberi olmadan. Bakalım bir aslı neymiş" dedi. "Kanka saçmalama Meriçin ne şeyi olacak yani?" dedim. "Sen bilirsin ama bence beni dinle" dedi. İyi de ben nasıl saklaycağım Meriçten. Biz her an birlikteydik. "Alaz ben korkuyorum" dedim ona dönerek. "Canım arkadaşım,ben farkında değil miyim sanıyorsun? Kaç yıldır beraberiz biz,ciğerini biliyorum senin. Korktuğunun farkındayım ama merak ettiğini,destek bulamadığın için tekrar girişmediğini de biliyorum. Bak gel araştıralım biz şu işi. Hem bence bir sonuca vardığımız da senin bu yas sürecin de noktalanacak" dedi. Denize döndüm. Eğer bu aldatma gerçekse yıkılacaktım ama eğe değilse... Bu işin bir sona ihtiyacı vardı. "Anlaştık mı?" diyen sesini duydum alazın. Ona döndüm tekrar. "Yapabilir miyiz?" dedim. Başını salladı onaylayarak. Gülümsedim. "Anlaştık ortak" deyip elimi uzattım sıkması için. Bekletmeden elimi sıktı ve gülümsedi. Çıksın bakalım ortaya gizli gerçekler.
Eveeet bir bölümün daha sonuna gledik. Keyifli okumalar:)
|
0% |